27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2012 PERŞEMBE 4 HABERLER Sincan Cezaevi’nde açlık grevi yapanlarla görüşen Ergin, ‘Sesiniz duyulmuştur, çalışma yapıyoruz’ dedi Türk Rönesansı Ne zaman Türk Rönesansı söz konusu olsa aklıma Melih Cevdet Anday gelir. Burada daha önce yazıldığı için ayrıntılarına girmeyeceğim bir tartışmada, Melih Cevdet Anday’ın şu sözleri beni uzun uzun düşündürmüştü: Bu ne garip bir Rönesans ve Aydınlanma ise hem bizleri doğurmuş, hem de Türk İslam sentezini. Melih Cevdet Bey gibi Türk Rönesansının parlak ürünlerinden biri olan Muazzez İlmiye Çığ’ın Bornova’da yaptığı konuşma konuyu yeniden gündeme getirdi. Muazzez Hanım, “Türkiye’nin Rönesansı 19231938 arasında yaşadığını” söylüyor. İnançların yargılandığı, beğenilmeyenlerin iktidardaki siyasiler tarafından küçümsendiği, cezaevlerinin gazeteci ve yazarlarla dolup taştığı dönemde, artık Türk Rönesans ve Aydınlanmasının sona ermiş olduğuna kimsenin kuşkusu yok. Ama bu tür akımların başlangıç ve bitiş tarihlerini kesin çizgilerle çizmek de çok güç. Bu büyük dönüşümün Cumhuriyet ile ivme kazandığı ve doruklara doğru yarım kalan bir tırmanışa geçtiği yadsınamaz. Ama “İmparatorluğun en uzun yüzyılı” boyunca, bu Rönesans ve Aydınlanmanın parlak habercilerine tanık olduğumuz da bir gerçektir. ??? Kısacası Cumhuriyetin ilanını, birden zulmetten aydınlığa açılan bir kapı olarak algılayıp öncesindeki birikimleri yadsımak yanıltıcıdır. Aynı şekilde, Türkiye’deki aydınlanma ve Rönesans hareketinin, Atatürk’ün ölümüyle birden bıçakla kesilmiş gibi sona erdiğini söylemek de pek doğru olmasa gerek. Kökleri 1938’den önceye de dayansa, ondan sonra gelişmiş, Tercüme Bürosu, klasiklerin tercümesi, Köy Enstitüleri gibi girişimler 1938’den sonra olduğuna göre, aydınlanma hareketinin devam ettiğini söylemek mümkün. Ama bin dokuz yüz kırklı yılların ikinci yarısında meydana gelen olaylar, Atatürk’ün ölümünden kısa bir süre sonra hareketin tavsamaya başladığını gösteriyor. O zaman Melih Cevdet Anday’ın, sorusunu irdelemenin zamanı gelmiş demektir. Sanki olması imkânsız bir olguyla karşı karşıyayız dedirten mekanizmayı kavramak için yine Melih Cevdet Anday’a başvurabiliriz. O, “Tarihin çarkları yoktur”, derdi. Anlatılmak istenen, tarihin kendi bilinciyle bir düz çizgi halinde seyretmediğiydi. Yani pekâlâ bir aydınlanma çağını yeni bir karanlıklaşma dönemi izleyebiliyordu. ??? Dünya Savaşı ertesi, Batı sermayesi, Amerikan hegemonyası ve yerli kompradorların işbirliği ile ilginç gelişmeler yaşandı, bir yandan Türk Rönesansı ve Aydınlanmasının temelleri bu güçler tarafından sarsılırken öte yandan da çok partili yaşam aynı güçlerin öncülüğünde, yürürlüğe sokuldu. Türkiye’de hâlâ kimilerinin inatla ve de kasten demokrasiyle karıştırmaya devam ettikleri çok partili rejimin simgesi DP’nin, “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu”na başkaldıran toprak ağalarının temsilcilerinin verdiği dörtlü takrir ile doğmuş olması oldukça düşündürücüdür. Çok partili rejime geçiş, Tercüme Bürosu’nun kapanması, Köy Enstitülerinin tırpanlanmasının hemen hemen eşzamanlı olması da son derecede anlamlıdır ve... Türk çok partili rejiminin neden gerçek demokrasiye dönüşemediğinin açıklamasını da içinde taşır. Evet ne yazık ki, Melih Cevdet Bey haklıdır ve tarihin çarkları yoktur. Ama şu da kesindir ki, değişim de hep çürüme yönünde olmayacağına, yaşanmışlar, yaşanmamış kılınamayacağına göre, aydınlıktan umut kesmek de anlamsızdır. Bütün okurlarımın Kurban Bayramı’nı kutlarım. ‘Eyleme son verin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması, anadilinde eğitim ve savunma taleplerinin yerine getirilmesi için cezaevlerinde 44 gündür süren açlık grevleri konusunda devreye girdi. Sincan Cezaevi’nde açlık grevi yapan mahkumlarla görüşen Ergin, “Sesinizi duyduk. Eyleme son verin” çağrısı yaptı. Anadilinde savunma için bakanlığın çalışma yaptığını ve bunun Bakanlar Kurulu’na getirileceğini belirten Ergin, üstü örtülü olarak açlık grevi yapılmasını eleştirirken, “Anadolu’da ‘Yürüyen atın başına vurulmaz’ diye bir söz vardır. Reform ve değişim, özgürlükleri genişletme çalışmaları yapılırken, bu çalışmalara katkı sunmak, destek vermek gerekir” mesajını verdi. Sorunun çözümü için önceki gün kendisini ziyaret eden Diyalog Grubu ile 4 saatlik bir görüşme yapan Ergin, dün 12’si kadın 26 tutuklu ve hükümlünün açlık grevi yaptığı Sincan Cezaevi’ne giderek mahkumlarla görüştü. Ergin’in ziyaret ettiği kişiler arasında açlık grevinde bulunan bazı tutuklu ve hükümlüler ile 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklu bulunan eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, emekli komutanlar Vural Avar , Teoman Koman, Kenan Deniz, Kamuran Orhon ile yasadışı sol örgütü üyeliği suçlamasından hükümlü bulunan Sarp Kuray bulunuyor. Ergin, şu açıklamalarda bulundu: Bu eylem, ilk günden itabaren büyük bir titizlikle bakanlığımız ve kurumlarımız tarafından takip ediliyor. Olumsuz herhangi bir sonucun oluşmaması için her türlü tedbiri özenle aldık, almaya devam ediyoruz. Anadilinde savunma hakkı için Adalet Bakanlığı olarak bu noktada çalışmalar yapmış durumdayız. Olgunlaştırdıktan sonra Bakanlar Kurulu’nun görüşüne sunulacak. Bugün için bayram arifesinde bu eylemi yapan tutuklu ve hükümlülere de şunları ifade etmek istiyorum: Kendi bedenleriniz, sağlığınız, sizi seven aile mensuplarınız, sizin sevdikleriniz için bu eylemden vazgeçmelerini onlara öneriyorum. Buna ihtiyaç kalmayacak bir Türkiye için yoğun çalışmaların olduğunu ifade ediyorum. Bu eylemler sesini duyurmak için yapıldıysa, bu ses duyulmuştur. Maksadın hâsıl olduğunu düşünüyorum. Bu cezaevlerinde bulunan her kişi devlete emanet edilmiştir. Onların sağlıkları, beden bütünlükleri devletin sorumluluğu altındadır. Ve onlar için her türlü ihtimam gösterilmektedir. Sağlık çalışanlarımız teyakkuz halindedir. Kontrolleri belli aralıklarla yapılmaktadır. Ve şu an için çok sıkıntı verici bir tablo olmadığını düşünüyorum. Ama konu önemsiz değildir. Cezaevinde bir tek kişinin burnunun kanaması, bizim razı olacağımız bir sonuç değildir. (Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılmasına yönelik bir soru üzerine) İmkân dahilinde olan adımlar tarafımızdan atılıyor zaten. Bu talepler arasında olan savunma hakkı konusunda çalışmalarımız olduğunu, Bakanlar Kurulu’na olgunlaştırılmasıyla beraber getirileceğini, onun dışındaki hususların şu aşamada sizlerle paylaşacak aşamada olmadığını ifade ediyorum. Sizlerle paylaşılabilecek aşamaya geldiğinde sizlerle paylaşmaktan çekinmeyeceğimi söylüyorum. BAKAN YENİ TASARIYI AÇIKLADI Hükümlüye ‘ticaret’ tahliyesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasa’da değişiklik getiren tasarıyla, artık hükümlülerin “ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü veya ağır hastalığı nedeniyle ailenin ticari faaliyetlerinin yürütülemez hale gelmesi durumunda” 1 yıllığına cezaevinden çıkabileceğini söyledi. Ergin, Sincan Cezaevi’nde yaptığı açıklamada, İnfaz Yasası’nda değişiklik yapılmasına ilişkin tasarının ayrıntılarını açıkladı. Cezaevlerinde yeni getirilecek “aile görüşü uygulamasından”, kapalı cezaevlerinde evli tutuklu ve hükümlülerin yararlanacaklarını belirten Ergin, üç ayda bir, üç saatten 24 saate kadar bu görüş imkânının kullandırılabileceğini kaydetti. Ergin çocuk hükümlülerle ilgili ise “İki ayda bir, üç saatten 24 saate kadar çocuk hükümlüler anne babalarıyla görüşebilcekler” dedi. Ergin, Fatih Hilmioğlu’nun oğlunun ölümü üzerine geldiği Ankara’da geceyi evinde değil de cezaevinde geçirmesi nedeniyle tepki çeken uygulama hakkında yapılan değişiklik konusunda da bilgi verdi. Değişiklikle “ölüm izni ve ağır hastalıkla ilişkili olarak cezaevi dışına çıkartılan hükümlü ve tutuklunun”, “evinde, ikinci derece dahil kan ve kayın hısımlarının evinde, güvenli görülen bir başka adreste ya da bulunduğu ildeki kapalı ceza infaz kurumundan birinde” kalabileceğini belirten Ergin, “Ancak hangisinde kalacağına, gidilen adresteki mülki idare amiri yani valilerimiz karar verecek” diye konuştu. Bakan Ergin, ağır hastalık veya sakatlık nedeniyle infazın ertelenmesini öngören maddenin de genişletilerek “ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle cezaevi koşullarında hayatını yalnız idare ettirememe kriteri” getirildiğini ifade etti. Ergin, Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) basın özgürlüğü konusunda Türkiye’ye sert eleştiriler getiren rapora ilişkin şunları kaydetti: “Bu raporda belirtilen isimler üzerinden sağlıklı bir çalışma yapıyoruz. Basın mensuplarımız eleştiri yapacaklarsa sabırlı olmalarında fayda var. Çünkü daha sonra bir kısım mahcubiyetler yaşanabilir. Bu rapor geçen yılki raporu telafi endişesiyle hazırlanmış bir rapor görüntüsündedir.” Açlık grevinin 44. gününde eyleme katılanların sayısı 776’ya yükseldi Tablo kötüleşiyor MAHMUT ORAL/CİVAN DEĞER ‘B1 vitamini verilmeli’ ? İstanbul Haber Servisi Cezaevleri İzleme Koordinasyonu üyeleri de cezaevlerinde süren açlık grevlerine ilişkin yaptığı incelemenin ardından dün bir basın toplantısı düzenledi. İHD İstanbul Şubesi Başkanı Ümit Efe, “İvedi olarak sağlıklı içme suyu, tuz, şeker ve yaşamsal önemi olan B1 vitamini mutlaka temin edilmeli ve isteyen grevcilere ulaştırılmalıdır” dedi. DİYARBAKIR/ BATMAN Cezaevlerinde sürdürülen açlık grevi eylemleri 44. gününe girerken, eyleme katılanların sayısı 776’ya yükseldi. BDP Milletvekili Gülseren Yıldırım da açlık grevine başladı. Batman’da 1 günlük açlık grevi yapan Kürt yazar Musa Anter’in oğlu Dicle Anter’den eylemi gazeteci Mehmet Üçer devraldı. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde 11 mahkumun durumunun kritik olduğu, cezaevi içinde 112 acil servis ekiplerinin bekletildiği bildirildi. Cezaevini ziyaret eden CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, eylemin sona ermesi için terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmesini önerdi. 12 Eylül’den beri süren açlık grevleri 44. gününe girdi. Adana, Mersin, Bursa, Tokat ve Rize cezaevlerinde 7’si çocuk 23 kişi daha açlık grevine girerken, açlık grevindeki mahkum sayısı 776’ya ulaştı. Eski AP parlamenteri Feleknaz Uca da dün İHD Diyarbakır Şubesi’nde bir günlük sembolik açlık grevi başlattı. Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki 10, Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde açlık grevindeki 11 kadın mahkumun durumunun ciddileştiği, tümünde kanama, şuursuzluk, halsizlik, bitkinlik görüldüğü belirtildi. Kadın tutukluların durumlarının ağırlaşması nedeniyle E Tipi Cezaevi içine 112 Sağlık Ekibi yerleştirildiği bildirildi. CHP’li Tanrıkulu, KCK davasından Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan BDP Milletvekili Selma Irmak’ı ziyaret etti. Tanrıkulu, “Bu cezaevi 1980’li yıllardan beri birçok ölüme tanıklık etti. Yeni ölüm BDP’lilere yine su, gaz ,gözaltı İstanbul Haber Servisi Cezaevlerindeki açlık grevlerine dikkat çekmek için Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde toplanarak 3 günlük dönüşümlü açlık grevi yapmak isteyen BDP İstanbul İl Kadın Meclisi üyelerine polis dün de tazyikli su ve gaz bombaları ile müdahale etti. Olaylarda çok sayıda kişi gözaltına alınırken, BDP İstanbul İl Eşbaşkanı Asiye Kolçak’ın da aralarında olduğu çok sayıda kişi de yaralandı. Aralarında BDP’li milletvekili Sebahat Tuncel, sanatçı Ferhat Tunç’un da bulunduğu yaklaşık 200 kişilik grup cezaevlerindeki açlık grevine dikkat çekmek için Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi önünde toplanmak istedi. Çevik kuvvet polisi, barikat kurarak cezaevi yolunu kesti ve gruba izin vermedi. Açıklamanın ardından grup oturma eylemi yaptı. Polis gruba müdahale ederken taş atarak karşılık veren göstericiler ile polis arasında çatışmalar yaşandı. Polisin attığı gaz bombalarının bir kısmı, cezaevinin karşısındaki Çocuk Esirgeme Yurdu’nun bahçesine düştü. Çatışmalar, Şirinevler yönüne doğru yayılırken, E5 karayolunda trafik çatışma nedeniyle tıkandı. D100 karayolunda yoldan araçlarıyla geçen ve otobüslerin içinde bulunan yolcular da biber gazından etkilendi, metrobüs seferleri de kısa süreliğine durdu. Polis barikatını aşan Tuncel ve beş kişi cezaevi önünde üç günlük açlık grevine başladı. BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak polisin sert müdahalesi nedeniyle zihinsel engelli bir çocuğun ağır yaralandığını söyledi. Kışanak çocuğun göğüs kafesinin kırıldığını belirtti. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) ‘Çocuğun göğüs kafesi kırıldı’ ler olmamalı. 2011 Temmuz ayından bu yana bir görüşme yapılamıyor İmralı’da. İşkence Önleme Komitesi’nin 1 Kasım’daki toplantısı öncesi bu tecrit koşullarının kaldırılması lazım” dedi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Midyat Cezaevi önünde yaptığı açıklamada “Dışarıda, dağlarda, şehirde kan akarken cezaevlerinde genç bedenler ölüme yatmışken biz bayramı kutlayamayız. Arkadaşlarımızın hayatı Adalet Bakanı’na değil size bağlıdır. Bize düşen, meydanlarda olmaktır” dedi. 781 STK’den ortak açıklama Doğu ve Güneydoğu’daki 781 sivil toplum kuruluşu da ortak açıklama yaptı. Diyarbakır Tabip Odası Genel Sekreteri Cengiz Günay, “Açlık grevlerinin uza ması telafisi mümkün olmayan sonuçları doğuracaktır. Artık yeter diyoruz! Türkiye toplumu yeni acıları, yeni ölümleri yaşamak istemiyor” dedi. Açlık grevleri eylemine dikkat çekmek için 27 Ekim’de Batman’da, 3 Kasım’da Diyarbakır’da miting yapma kararı alan BDP’nin tüm milletvekilleri, il, ilçe ve belediye başkanlarının da 1 günlük sembolik açlık grevine gireceği bildirildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle