23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2012 PERŞEMBE 4 HABERLER Kocaoğlu’nun, CHP mitingi için partililere giderini cebinden karşıladığı Kentkartlar verdiği ortaya çıktı Savaş Bölünmeyi, Bölünme Savaşı Önleyebilir mi? Tarihte bütün devletlerin kendilerini koruma, varlıklarını sürdürme güdüsü vardır. Devletlerin demokratik yapıları da, bu güdünün ortadan kalkmasını gerektirmez. Tarihe bu gerçeği görmeden bakmak, onu kavramayı imkânsız kılacaktır. Zaten, demokratik ülkelerin de tamamına yakınının anayasalarında ayrılıkçılık hakkı tanınmamış, ceza yasalarında da suç olarak kabul edilmiştir. İspanya istisna oluşturmaktadır. Orada ayrılıkçılık fikrini savunmak anayasal bir haktır ve suç değildir. Ama bu noktada bir hususun altını çizmeliyiz: İspanya’da ayrılıkçılığı savunmak haktır, ama bunun için şiddet kullanmak suçtur. İspanya örneğindekine benzer istisna tek değil. Çekoslovakya da, 1 Ocak 1993’te barışçıl bir biçimde ikiye ayrılmıştır. Zaten devletlerin kendilerini koruma güdüsü de, tarihte birbirini izleyen ayrılmaları, birleşmeleri, yeni oluşumları bir türlü önleyememiştir. Renancı ulus devletler, tanımları gereği bir arada yaşama iradesinin ürünü olduklarından, bu iradenin kaybolması halinde varlıklarını da sürdüremeyeceklerdir. Renan bu olguyu şöyle tanımlıyor: “Bir ulus her gün yenilenen bir plebisittir.” ??? Zaman birçok tanımı eskitiyor, değiştiriyor. Bir zamanlar şöyle sesleniyordu ozan: Bayrağı bayrak yapan al kandır/ Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Kulağa hoş gelse bile artık anlamı kalmamış bir çağrı, onun günceli şöyle olmalı: Bayrağı bayrak yapan mutabakattır/ Toprak üzerinde barış içinde yaşayan varsa vatandır. Tarih de bize birçok kez göstermiştir ki, ulus olma bilincine ve aşamasına varmış olan halkların iradesini hiçbir şey önleyemez. Güç kullanarak bu iradenin tezahürü ertelenebilir ama ilanihaye engellenemez. Bu gerçek herkes için olduğu gibi, Kürtler için de geçerlidir. Eğer Kürtlerin çoğunluğu, bağımsız yaşamak iradesini izhar ediyorlarsa, bunu geciktirmek mümkündür, ama engellemek değil. Savaşın bir ulusun bağımsızlık iradesini engellemesinin mümkün olmadığının en parlak örneğini kendi tarihimizde görürüz. Demek ki, güç kullanarak bağımsızlık istekleri engellenemiyor. Tabii bir etnik sorun ayrılık noktasına geldiğinde onu nasıl savaş engellemiyorsa, özerklik, kimi demokratik haklar, kolektif azınlık hakları gibi çözümler de çözüm olmaktan çıkıyor, barışı getiremez oluyorlar; bunlar, olsa olsa, bağımsızlığı geciktiren, ama oraya yönelik küçük duraklar olmaktan öteye geçemiyorlar. Bu yüzden, 2012’de Kürt sorununun barışçı bir çözüme ulaşması güç görünüyor. ??? 2012’de yapılması gereken, birlikte yaşama iradesinin sürüp sürmediğini görmektir. Çünkü birlikte yaşama iradesi, Türklerin ve Kürtlerin çoğunluğunda var olduğu sürece kimse bağımsızlığı dayatamaz; böyle bir hakka sahip değildir. Bu iradenin var olup olmadığının tespiti de son derecede güç, mihnetli ve kimi açılardan tehlikeli yöntemleri gerektirebilir. Tabii burada en önemli faktör, insanların özgür iradelerini izhar edecekleri demokratik ortamın bulunmasıdır. Sözü edilen demokratik ortamın, önündeki tek engel devletten gelen baskılar değil, o oranda, hatta daha büyük ölçüde PKK’den gelen ve gelecek olan baskılardır. Bugünkü ortamda bunların nasıl kalkacağı ise içinden çıkılması güç başka bir soru. Bir başka soru da, güç kullanmadan bölünmeye rıza göstermenin, yine de eninde sonunda savaş olmasını engelleyebilip engelleyemeyeceğidir. Savaş ve güç kullanmak ayrılma, bağımsız olma arzusunu ortadan kaldıramıyor, evet. Ama, “Peki kardeşim madem istemiyorsun, ayrı ayrı yaşayalım!” demek de kaçınılmaz savaşı yine önleyemeyecektir. Çünkü, böyle bir ayrılık söz konusu olur olmaz, sınırlar gündeme gelecektir. Tarihte bütün devletlerin sınırları savaşla çizilmiştir. 1993’teki Çekoslovak deneyimi örnek oluşturmaz, çünkü onların daha önceden çizilmiş sınırları vardı. ‘Örgüt suçlaması yaralıyor’ OZAN YAYMAN İZMİR İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun savcılık sorgusundaki ayrıntılar netleşmeye başladı. Savcının Kocaoğlu’na, “Sizi bu soruşturmaya dahil etmeyi düşünmüyordum, ancak öyle gerekti” değerlendirmesini yaptığı öğrenildi. Çete lideri nitelemesiyle karşılaşan Kocaoğlu’nun savcılıktan salıverilmesinin ardından dikkatler 15 Ocak’ta açıklanması beklenen iddianameye çevrildi. Kocaoğlu ise “Örgüt suçlaması yaralıyor” dedi. Örgütlü çete oluşturma suçlamasıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne geçen mayıs ve kasım aylarında iki ayrı operasyon düzenlenmiş, 16’sı belediye bürokratı 34 kişi tutuklanmış. Kocaoğlu da geçen pazartesi günü savcıya yaklaşık 5.5 saat ifade vermişti. Savcının Kocaoğlu’na, somut suçlamalar getiremedi ? Savcının İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na, “Sizi bu soruşturmaya dahil etmeyi düşünmüyordum ancak öyle gerekti” değerlendirmesini yaptığı öğrenildi. Arkadaşlarının suçsuz yere hapiste yattığını söyleyen Kocaoğlu ise “Bende örgütün başı, lideri olarak ifade verdim” dedi. ği, bunun yerine soyut sorular yönelttiği öğrenildi. Kocaoğlu’na, yapılan bir usulsüzlük ve bu süreç içindeki kusura dair soru yöneltilemediği kaydedildi. Kocaoğlu’yla ilgili savcının elindeki tek delilin otopark ihalesinin iptali olduğu ve bunun dışında yöneltilen soruların, somuta indirgenemediği belirtiliyor. savcıya, 2007 yılında değişen yangın merdiveni yönetmeliğini anımsatarak yangın merdiveninin yapılmaması halinde, Buca Belediyesi’nin konutlara ruhsat vermeyeceğini açıkladığını bildirdi. Sorguya ara verildiği sırada, değişen yangın merdiveni yönetmeliği savcıya sunuldu ve savcı bunu değerlendirmeye aldı. Kocaoğlu’nun, dinlemeye takılan ve savcının önünde olan konuşma metinlerinde ayrıca CHP’nin Ödemiş’teki tarım mitinginin güvenliği için gerekli kaynağı belediye bütçesinden sağlayamayacağı, gerekirse kendi cebinden vereceği ifadeleri de yer aldı. Kocaoğlu’nun, oğlu aracılığıyla aile bütçesinden 10 bin lira tutarında Kentkart aldırdığı, bunu partililere dağıtarak, belediye otobüslerine ücret karşılığı binilmesini sağladığı bilgisinin de savcılıkta olduğu öğrenildi. Kocaoğlu’nun şüpheli sıfatıyla geldiği savcılık tarafından serbest bırakılmasının ardından iddianamenin, 15 Ocak 2012 tarihine kadar hazırlanacağı belirtiliyor. 60 bin liralık sorgu Kocaoğlu’nun belediye başkanı olarak bugüne kadar milyarlarca liralık yatırım yapmasına karşın, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Buca’da yaptırdığı toplu konutların yangın merdiveni için ek ihaleye çıkmasının ve 60 bin lira ödenmesinin gerekçesinin sorulduğu öğrenildi. Kocaoğlu, ‘5 milyar liralık ihale yaptık’ Önceki akşam bir televizyon programına katılan Kocaoğlu, örgüt suçlamasının kendisini yaraladığını belirterek şunları söyledi: “Büyükşehir belediyesi 5 milyar liralık ihale yapmış. Sadece bu yıl 125, bu zamana kadar da 615 milyon liralık kamulaştırma gerçekleştirmiştir. Banliyö projesine 600 milyon, metroya da 600 milyon lira harcamışız. Önümüzdeki yıllarda da 3 milyar liralık yatırım yapacağız. İddialar arasındaki sandviç 3040 bin lira, mandalina 60 bin70 bin lira. Döndük dolaştık 5 milyar liralık bu kadar ihalede 250300 bin liralık malın nerden alınıp alınmadığı, sahtesinin mi, hakikisinin mi verildiği konusuna gelindi. Böyle bir girdapta çete suçlamasıyla yargılanmak bizi gerçekten yaralıyor.” Arkadaşlarının suçsuz yere hapiste yattığını yineleyen Kocaoğlu, “Ben de ifade verdim. Suç örgütü oluşturmakla suçluyorlar. Beni de bu konuda suçluyorlar. Örgütün başı, lideri olarak ifade verdim. Öyle soruldu. Sanıyorum tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım. Başka bir sonuç da çıkabilirdi. Böyle bir sonuç yargının verdiği karardır” dedi. Çalışmalar sürüyor CHP’li Atilla Kart: Anayasaya ilgi yok ANKARA (AA) TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yeni anayasa hakkında görüş bildirmeleri için 165 üniversite, 78 il barosu, 60 siyasi parti ile binlerce dernek ve vakfa çağrıda bulundu. Komisyona şimdiye kadar 37 üniversite, 14 meslek kuruluşu ve sendika, 35 dernek, 29 vakıf ve 14 siyasi parti ile 5 bin 780 vatandaş görüş bildirdi. 19 Ekim 2011 tarihinde göreve başlayan Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yeni anayasa yapım sürecini aktif olarak takip edip gelişmeleri üyeleriyle paylaşmaları, süreçte etkin rol almaları, görüş ve önerilerini bildirmeleri için çok sayıda kurum ve kuruluşla irtibata geçti. Yeni anayasa yapım sürecine katılmaları için 165 üniversite, 78 il barosu, 60 siyasi parti, 18 belediye birliği, 17 kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu, 7 yüksek mahkeme, 7 kamu görevlileri sendikaları üst kuruluşu, 6 muhtarlar birliği dernekleri, 4 işçi ve işveren sendikaları üst kuruluşu, RTÜK, Vilayetler Hizmet Birliği ve Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ile posta yoluyla yazışma yapıldı. 14 bin 538 dernek, 4 binden fazla vakıf, 1700 yerel ve ulusal radyo ve 197 yerel televizyona da eposta yolu ile ulaşıldı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na bugüne kadar, komisyonun resmi web sitesi üzerinden, 5 bin 780 kişi görüş bildirdi. Komisyona 37 üniversiteden toplam 563 sayfalık, 14 meslek örgütü ve sendikadan toplam 369 sayfalık, 35 dernekten 820, 29 vakıftan 739 sayfalık görüş sunuldu. Komisyona ayrıca 14 siyasi parti görüş bildirdi. Alt komisyonlarda 7 siyasi parti, 3 meslek örgütü ve sendika, 20 sivil toplum kuruluşu dinlendi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği illerde en az biner kişinin katılacağı “Türkiye Konuşuyor” platformu oluşturarak yeni anayasa ile ilgili görüşleri toplamayı planlıyor. Şükür’e kim izin verdi? ANKARA (ANKA) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, AKP İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’ün Lig TV’de Maraton programında sezon sonuna kadar lig maçlarını yorumlamak konusunda anlaştığına dair bilgilerin basına yansıdığını belirterek konuyu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sordu. TBMM Başkanlığı’na, Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren ve “Hakan Şükür’ün spor ve futbol konusundaki birikimi takdire değer olabilir. Bu birikimini Meclis zeminlerinde kullanması ve kamuoyunu bu anlamda bilgilendirmesi gerekir” diyen Kart, “Sorun böyle bir faaliyetin milletvekilliği göreviyle bağdaşıp bağdaşmadığı, ahlaki olarak doğru olup olmadığı ve haksız kazanca yol açıp açmadığı konusunda yoğunlaşmaktadır” dedi. İktidar gücü ve nüfuzuna sahip olan bir milletvekilinin böyle bir faaliyetin içine girmesinin beraberinde kaçınılmaz olarak spekülatif yorum ve değerlendirmeleri getireceğine dikkat çeken Kart, “Basına yansıyan bilgilere göre, Hakan Şükür bu anlaşmayı yaparken Başbakan’dan izin almıştır. Bu hususun da açıklık kazanması gereği vardır” dedi. Kart, Başbakan’a şu soruları yöneltti: “Hakan Şükür’ün yukarıda anlatımı yapılan faaliyet içinde bulunmasını etik olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Şükür kim ya da kimlerden izin almıştır?” ‘Aleviyim diye işten attılar’ MEHMET MENEKŞE İşsiz kalan Sema Yıldırım isyan etti AMASYA Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) Merzifon Kız Yurdu’nda 3 yıldır güvenlik görevlisi olarak çalışan Semra Yıldırım, Alevi olduğu için işten atıldığını belirtti. Yıldırım, işe başladığı günden bu yana Alevi olduğu için baskı ve ayrımcılığa maruz kaldığını, Alevi olduğu için işten çıkarılmak istendiğini belirtmiş, Yıldırım’ın açıkmaları gazetemizin 27 Aralık’taki sayısında “Alevi olmak suç mu?” başlığıyla yer almıştı. Yıldırım, açıklamalarının gazetemizde yayımlamasının ar dından şirket görevlilerinin kendisine tepki gösterdiğini belirtti. Yurt müdüresi Emine Çağlar’ın, hakkında aslı olmayan ve işten atılmasını gerektirmeyecek tutanaklar tutup, KYK Samsun Bölge Müdürlüğü ve KYK Genel Müdürlüğü’ne gönderdiğini, yurtta kalan 100 öğrencinin işten atılmaması için imza toplayıp yurt bölge ve genel müdürlüğüne göndermesinden dolayı da öğrencileri örgütlemek ile suçlandığını anlattı. Eşini kaybettikten sonra 3 çocuğuna bakmak için çalıştığını ve sosyal güvencesinin olmadığını vurgulayan Yıldırım, “Diğer personelin hepsi yerin de dururken sadece benim işten çıkarılmam nasıl açıklanabilir? İşsiz kaldım, borcum var, çocuklarıma nasıl bakacağım, bunu düşünen var mı? İnançlarımdan dolayı bu duruma düşmüş olmayı bir türlü anlamıyorum” dedi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve Tokat Şube Başkanı Muharrem Erkan, bu durumun Türkiye’de sıklıkla yaşanan örneklerden biri olduğunu belirterek “İnsanları ırk, mezhep, inanç, siyasi görüş farkı gözeterek ayrımcılık yapmak anayasal suçtur” diye konuştu. Önder: KKTC devlet değil ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, KKTC’ye su sağlanmasını amaçlayan anlaşma kabul edildi. BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, tasarı üzerinde yaptığı konuşmada, KKTC ile ilişkilerin sürekli “başa kakma, minnet içerisinde bırakma görgüsüzlüğü” çerçevesinde sürüp gittiğini belirterek “Biz bu halka ‘devlet’ olduğu yalanını söylüyoruz. Devlet değil; niye yalan söylüyorsunuz bu halka?” dedi. Kıbrıs’ın işgal altında olduğunu söyleyen Ertuğrul Kürkçü’nün tepki gördüğünü anımsatan Önder, “Evet, işgal altında. İşgal eden zihniyet de orayı mafya pisliğiyle fuhuşla yönetmeye çalışan neoliberal zihniyettir” dedi. CHP’den 2 KHK’ye iptal istemi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, 12 kanun hükmünde kararnamenin (KHK) iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç hakkında da reddi hâkim talebinde bulunan CHP, daha önce de 18 KHK’nin iptalini istemişti. ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği yönetimi, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti. Hazırladıkları ‘Anayasa Raporu’nu Kılıçdaroğlu’na sunan derneğin başkanı Hüseyin Korkut, Kılıçdaroğlu’nun imam hatiplerin Türkiye için önemine dikkat çekerek ülkenin her zaman bu okullara ihtiyacı olduğunu söylediğini belirtti. ? KOCAELİ (AA) BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, KCK operasyonunda tutuklanarak Kocaeli Cezaevi’ne konulan avukat ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu 11 tutukluyu ziyaret etti. Kışanak, “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü ile savunma hakkı Türkiye’de ayaklar altına alınmıştır” dedi. İHL’lilerden CHP’ye ziyaret Kışanak’tan cezaevi ziyareti C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle