19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2012 CUMA 2 MÜZAKERE sürmüyor, çözüm süründürülüyor. New York görüşmelerinin özeti budur. Söylendiğine göre, Rum tarafı hep “hayır” demiş, ama sınırlı gelişme kaydedilmiş. Bir şey anladınız mı bundan? Genel Sekreter Ban Kimun kendi özel temsilcisi Alexandre Downer’den değerlendirme raporu istemiş, mart sonunda alacağı rapordaki izlenim olumluysa mayıs başında uluslararası konferans düzenleyecekmiş. Yine “congoloz” olacaklar demektir. çık konuşalım: Dünya halklarının rızkından kesilmiş katkılardan oluşan Birleşmiş Milletler bütçesi, yarım yüzyıldır sürdürülen bir Kıbrıs davası merkezdeki birkaç memura ve emekli ikiüç eski diplomata iş çıksın diye harcanmıyor ki. Adanın kuzeyindeki Türkler ufuksuz bırakılsın, şaşkına çevrilsin, dünyadan soyutlansın, onları küçümseyen güney komşularının pasaportlarına muhtaç OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Sonuç bakımından verimsiz bir masadan ilk kalkan taraf olmamak için mi? Önceki masa sonuçlarına hep “hayır” diyenler AB üyeliğiyle ödüllendirilmişken, Kıbrıs Türklerine layık görülen bu ne biçim kurbanlık? Çok taraflı bir uluslararası konferanstan Annan Planı gibi bir dayatmanın çıkacağı ve sonuçta haklı tarafın köşeye sıkıştırılıp haksız yere yetersiz bir çözüme zorlanacağı belli değil mi? Yoksa, Ankara’nın iktidar politikacıları birkaç yıl önce “besleme” denmiş bir toplumu şimdi rastgele bir sonuca mahkum edip yakalarından düşürmek için mi Lefkoşa’yı bu tutuma zorluyorlar? Deneyimli diplomasimiz, böylesine çok taraflı bir tuzağa düşecek kadar çaresiz midir? Gerçekten iki devletli ve güven verici bir Türk Planı’nı ileri sürüp bitiş için ön almak hiç mi olanaksızdır? Son olarak, Ankara’daki parlamento, Kıbrıs’taki bu kuşkulu gidişi uzaktan seyirle yetinecek ölçüde vurdumduymaz mıdır? Sözde Soykırım Yasası ve Fransa Günay GÜNER Süründürülen Çözüm kalsın diye de değil. Hele Mustafa Kemal’in yarattığı koskoca Türkiye Cumhuriyeti ile büyük mücadeleci Rauf Denktaş’ın kurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, saygın birer devlet oldukları unutulup toplantıdan toplantıya nafile sürüklensinler diye hiç değil. Artık yeter. u açıdan bakınca, son Greentree fiyaskosunun ardından Türk tarafının sürece bağlı kalmakta bunca ısrar edişini anlamak çok zor. F A B ransız senatosundan geçen, sözde soykırımı yadsımayı suç sayan yasayı da kanıksadık. Dışilişkiler birikiminin kurallarına uygun, etkili yöntemlerle tepki göstermekle görevli, sorumlu olanların tutumları da bunu kanıtlıyor. Öngörüldüğü gibi büyük bir edilgenlik içindeler. Çünkü yapmaları gereken işlere, görevlerine kendileri inanmıyorlar. Birkaç kurum dışında Türkiye basını, Fransa parlamento organı gibi yayın yapıyor. Yasa ta sarısını hazırlayan ve geçmesini sağlayanlar Nazilerin uyguladığı soykırımı yadsımayı suç saymakla ilgili yasayı örnek gösteriyorlar. Ermeni konusunda da duyarlılık göstermeyenlerin cezalandırılmasına yönelik olduğunu savlıyorlar. Hiç kimsenin usuna şu soruyu sormak gelmiyor ya da kimilerinin işine gelmiyor: Nazilerin yaptığı soykırımın kanıtlanmamış yanı kalmamış. ? Arkası 8. Sayfa’da Şirin Taksi... Başbakan gitti Fransa ile derdini duraktaki taksicilere anlattı: “Bi defa bu ne?..” “........?” “Karar insan haklarına aykırı bi defa, biliyorsunuz...” “.........?” “Şimdi bizim de hep birlikte verecek neyimiz var?..” “........?” “Bir başka kararımız var, bunu da söyleyeyim...” ? “Hep birlikte” olunca, taksiciler düşündüler ki Taksim’e gitmek için binen Fransız turisti götürüp Ömerli Barajı’na bırakıp geleceksin... Başbakan’ı “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye uğurlayıp taksilere döndüler... Taksiler Fransız: Renault... Citroen... Peugeot... Durağın adı zaten; Şirin Taksi... Dizi olur... ? Bence Fransa’ya yaptırımın daha etkilisi Hayrünnisa Gül’den geldi sayılır... First Lady’niz tüm diplomat eşlerini öğlen yemeğine davet etti de, Fransız Büyükelçisi’nin eşini çağırmadı... Çatlasın maksat... Tek eksik; meğer Büyükelçi’nin eşi yoktu... Fransa’da yaşıyor... Sıra türbana gelince, Ermeni iddialarını doğrulayacak şekilde; Türkiye’nin başka inançlara hoşgörüsüz ve saygısız davrandığını... Farklı düşünenlere eziyet edildiğini... Bunun insan haklarına aykırı olduğunu, Avrupa’ya (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne) bizzat dilekçe vererek şikâyet eden de bendim zaten... ? İşte o sırada Roman vatandaşlarımız, ti vi ekranlarında karın üzerinde göbek atarak kırnata ve darbuka ile en ciddisinden yaptırıma katıldılar: “Abe kozi Sarkozy Sana ne oli?” ? Şimdi sobacı esnafımızın Sarkozy’ye boru hediye etmesini bekliyoruz... Mevsim itibarıyla, çiftçi kuruluşlarımız ortası delik karpuz gönderemeyeceklerine göre... ? Sen büyüksün Türkiye... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle