25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2012 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR Doğu/Batı ikileminin yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar’ı 50 yıl önce yitirmiştik Toplumsal değişime saat ayarı liği; sanatta taklit gibi özgünlükten uzak ve yapay bulur. DoğuBatı 23 Haziran 1901’de İstanbul’da sorunsalı konusunda vardığı sonuç, doğan şair, yazar ve edebiyat araşkültürel köklerimiz üzerinde gelitırmacısı Ahmet Hamdi Tanpışen bir çağdaşlaşma, yani bir binar, 24 Ocak 1962’de aramızdan reşimdir. ayrıldı. Ölümünün üzerinden tam Toplumsalkültürelsanatsal ge50 yıl geçti. Şiir, hikâye, roman, lişim ve değişimde devamlılık söz deneme, inceleme, edebiyat tarihi konusu olduğu için kültür politigibi edebiyatın farklı dallarındaki kasındaki “tasfiyeci” sayılabilecek eserleriyle bize ses vermeyi süruygulamalar yerine, geçmişten dürüyor hâlâ. “İnsan, biraz da beslenerek modernleşip geleceğe sestir” demişti zaten. İnanmıştık uzanılmalıdır ona göre. ona bir kere. Bu konuda, “En büyük meseTanzimattan bu yana, çağdaşlemiz budur; mazi ile nerede ve laşmak için Batı uygarlığını esas nasıl bağlanacağız, hepimiz bir alan toplumumuzda; Batılılaşma şuur ve benlik buhranının çosorunu, aydınlarımızın yanı sıra kicuklarıyız” diyen Tanpınar’ın anmi romancılarımızın da temel solayışı için “muhafazakâr morunsallarından biri olmuş, madernlik” nitelemesi yapılabilir. kale ve denemeleri dışınDoğu ve Batı uygarlıkda, kimi romanlarında larını iyi bilen Tanpınar, da bu konuyu işleromanlarında bu farkızı rım mişlerdir. lı iki dünyanın külanpınar, bize özgü olanla bağla me eş nil ye Tanpınar da en türel ikileminin içed etm yb koparmadan, kimliğimizi ka Türkiye tarisel çatışma ve geriin nin yişiyle, “Eski ile ye de n y’ı ta hinde önemli Ok t limini, bir bölünme Ah r. ıdı tar af tar un on m zü bir yeri olan çö müşlük ve uzlaşmazek ec bil ile tir ge ye çekişmesi, bu çekişme Batılılaşma çalık yaşayan karakteraktadır.” alm r ye de ğin de balarının etkilerikir ler yaratmıştır. çe n ını zıs ya ne, bunun toplumda Edebiyat ve sanatın özerkyarattığı ikilik ve aksakliğini savunmuş, DoğuBatı senlıklara karşı duyarlı, sorunun çötezini edebiyat alanında gerçekzümü üzerine düşünmüş bir yaleştirmeye çalışmış ve edebiyatımun ilgi uyandırıp çalışması ve zardır. Türkiye’nin kültür değişimızı gelenekmodernizm bağlavarlığını sürdürebilmesinden yola mini; modernleşmenin neleri yok mında ele alıp incelemiştir. çıkarak; Batılılaşma/çağdaşlaşettiğini, yaşamımızdan hangi deAhmet Oktay’ın deyişiyle “Esma/uygarlaşma adına yapılan yeğerleri uzaklaştırdığını yorumlamış ki ile yeninin çekişmesi, bu çenilikler karşısındaki kimi akıldışı, ve sorgulamıştır. kişmeye getirilebilecek çözüm saçma davranış ve tutumları ne1961’de yayımlanan ve bugün onun yazısının çekirdeğinde yer deniyle topluma, politikacılara, 51 yaşını süren “Saatleri Ayaralmaktadır.” bürokrasiye, basına, kimi aydın ve lama Enstitüsü” adlı kült romaEserleri, özellikle 1970’lerden sanatçılara yergisini yöneltmiştir. nında da, değerleri çatışan iki uysonra daha fazla ilgi çekmeye, fiÇünkü Tanpınar, bize özgü olangarlığın düşünce, inanç, yaşam kirleri değerlendirilip tartışılmaya la bağlarımızı koparmadan, külve davranış biçimleri arasında bobaşladı. Bugün, sağın da solun da türel köklerimizi, kimliğimizi kaycalayan; ahlaksal, ideolojik ve kudeğeri üzerinde birleşebildiği yabetmeden yenileşme taraftarıdır. rumsal ikiliğin yarattığı bunalım zarlardan biridir. O, “dilde rüya Bu nedenle kendi kültür, sanat ve içinde bulunan kişilerdeki değihalini kurmayı” ve bizi o rüyada geleneksel değerlerimizi bir yana şimle toplumsal değişimi de dolaylı tutmayı başarmıştır. İyi ki! bırakan Batı’ya özentiyi, taklitçiGONCA ÖZMEN Yalnızlığı Seçmek İnsan uzun zaman toplum içinde, başkalarıyla birlikte yaşadı. Koşullar hayatı tek başına sürdürmeye uygun değildi. Ancak endüstri toplumu ve modernlik geliştikçe güvenli ortak hayat dışında seçenekler ortaya çıkardı. Kişisel bağımsızlık bilinci gelişti. Aileler küçüldü, evlilik kültürel başatlığını yitirip birlikte yaşamanın en iyi modeli olmaktan çıktı. Yine de genç yaşlarda alınan özgürlük kararları uzun sürmüyor, er geç evlilik limanına demir atılıyordu. Özgürlük hayal edenler, toplumsal koşulların değiştiği, cinsel özgürlüğün öne çıktığı yetmişlerin sonunda rahat edebildiler. İki binli yıllarda ise sorumluluk üstlenmekten çekinen, tek başına olmayı yeğleyen, çocuklu ya da çocuksuz boşanmış dullar bütün dünyada çığ gibi arttı. Edebiyat ve sinema yalnız kahramanların romantizmini her zaman çekici buldu. Yalnız kovboylar, pasaklı dedektifler, asi gençler ve baştan çıkarıcı özgür kadın tipleri yaratıldı. Dışardan bakıldığında çekici görünen bu tür hayatın karanlık yönlerine eğilen pek çok yazar da oldu. Son yıllarda en çok tartışılan roman ise Michel Houellebeck’in “Temel Parçacıklar”ıydı. Fransız yazar, sevgisiz büyümüş, yalnız yaşayan iki erkek kardeş üzerinden, her türlü insani ilişkinin yitimini anlatmış ve saldırgan, kaba dili ve karamsarlığıyla eleştirilere hedef olmuştu. ??? Seksenli yıllarla birlikte Türk romanı yalnız erkek kahramanlara ilgi duydu. Özellikle genç yazarlar onların umutsuzluk ve boğuntularını dile getirdiler. Bugün erkekler özgürleşmiş, katılaşıp sorunları yenmiş görünüyor ama genelde evlilik ve sadakat sorunu romanlara konu olmayı sürdürüyor. Belki de birlikte yaşamak zorlu bir sanat haline geldi. Kötü deneyimler edinen kadınlar ve hata kabul etmeyen erkek egemenliği şiddetle çatışmakta. Töre ve geleneklerin kıskacındaki evlilikler cinayetle biterken büyük kentlerde çalışan, iyi eğitimli bekâr ya da boşanıp özgürlüğü seçmiş genç insan sayısı hızla çoğalıyor. Bunlar evlerine kapanmak ya da acı çekmek yerine eğlenceli mekânlara gidip dans ediyor, internet ve spor salonlarında sosyalleşiyor ve cinsel çeşitlilik arıyorlar. Yükselen bireyciliğin uzun süreli ilişkiler kurma becerisini ve sadakate inancı aşındırdığı, hazcılığın öne geçtiği, dramatize edilmeyen seksin benliğin zarar görmesini engellediği gibi söylemler ne kadar gerçek bilinmez. Ama yalnız yaşamın kuralsız iş temposunun yoğunluğuna daha uygun olduğu ortada. Eviyle işi arasında mekik dokuyan insanın aile kurmaktan ve uzun süreli birlikteliklerden kaçınmak zorunda bırakıldığını söyleyen sosyologlar var. ??? Yalnız erkekler için durumlarının en çekici yanı özgür flört ve tercih hakkı olabilir. Ama sorumsuz, kendine dönük bir hayatın sevmeyi ve farklı insani deneyimleri sınırlaması mümkün. Duygusuz seksin ikiyüzlü, güvensiz ortamında körelen heyecanlar kişiyi bazen amaçsızlığa, ketlenmeye sürüklüyor. Ne de olsa insanın yalnızca sekse değil şefkat, güven ve dayanışmaya da ihtiyacı var. Üstelik tek başına yaşama inadı bir yerden sonra katlanma ya da meydan okumaya dönüşebiliyor. Aslında konu geniş. Bugün tüm dünyada yükselişini sürdüren olgu, değerler değişiminde bir uç nokta kabul ediliyor ve üzerine hem çok yazılıyor hem de yoğun araştırmalar yapılıyor. olarak yansıtmış; biçimsel ya da yanlış bulduğu anlayış ve uygulamaları alaya alarak eleştirmiştir. Böylece bir yandan gelenek, inanç ve alışkanlıklarından tam kopamayan; diğer yandan yeniyi de tam olarak anlayıp yaşamıyla bütünleştiremeyen toplumumuzdaki değişim sonucu insanların; gelenekselle yani Doğulu olmakla, yeniyi/Batı uygarlığını benimsemek arasında kalmalarının bölünmüşlük, kararsızlık ve tedirginliğini yaşadıklarını göstermek istemiştir. Fantastik bir düşünceden/buluştan, Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi akla ve mantığa aykırı olarak kurulan gereksiz, yararsız bir kuru T TROYA KÜLTÜR SANAT ÖDÜLLERİ Film Reuters, The Guardian, The Economist ve CNN International’ın gündemindeydi Özel Ödül Mehmet Kuşman’a Kültür Servisi Troya Folklor Araştırmaları Derneği, ulusal kültürü koruyup yaşatarak çağdaş kültüre ulaşma yolunda emeği geçen sanat, bilim insanları ve kurumlara 19. kez ödül verdi. Önceki akşam Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi’nde yapılan sinema ve tiyatro sanatçıları Gülsen Tuncer ve Ender Yiğit’in sunduğu Troya Kültür Sanat Ödül Töreni’nde Çağdaş Eğitim Vakfı’na (ÇEV) “Atatürkçülük” , Onur Akın ’a “Çağdaş Halk Müziği”, Alper Akçam’a “Edebiyat”, Kemal Cengizkan’a “Fotoğraf”, Çetin Akdeniz’e “Halk Müziği”, Yeşilköy Halk Dansları Derneği’ne “Halkoyunları”, Erol Keskin’e “Tiyatro”, Devrim Erbil’e “Plastik Sanatlar”, Bekir Karadeniz’e “Pertev Naili Boratav Halkbilimi” , Belgesel Sinemacılar Birliği’ne “Sinema”, Hüseyin Haydar’a “Şiir” ödülü verildi. “Troya Özel Ödülü” nü ise Mehmet Kuşman aldı. Van’da Urartu dönemine ait Çavuştepe Kalesi’nin bekçiliğini yaparken Urartu dilini, çivi yazısını kendi gayretiyle öğrenen Kuşman; “Sadece ilkokulu bitirdim, asker dönüşü 70 yıl kadar arkeolojik kazı alanında çalıştım. Bayağı zor olan çivi yazısıyla yazmayı da öğrenip 11 çocuğumu okuttum” dedi. Van depreminde 45 yıllık birikimi olan evi ağır hasar gören Kuşman, Vanlıların bu yıkımın altından da kalkacaklarını ifade etti. ‘Zenne’ye dış basından ilgi... Kültür Servisi Yönetmenliğini M. Caner Alper ile Mehmet Binay’ın yaptığı “Zenne” filmi, dış basında da gündeme geldi. CNN International, yönetmenlerle yaptığı röportaja yer verirken Reuters’ın yapmış olduğu “Gay Namus Cinayeti Filmi Türkiye’yi Sallıyor” başlıklı röportajda oyunculardan cinayete kurban giden Ahmet Yıldız’ı canlandıran Erkan Avcı, Avrupa Birliği’nin, Ankara’dan bu tarz cinayetler için daha sert bir duruş talep etmesi gerektiğini söyledi. Film ayrıca, Elif Şafak’ın “Türkiye’deki Homofobiden Duygusal Özüre” başlıklı yazısı ile The Guardian’a da taşındı. Şafak yazısında, “Zenne” filminin esin kaynağı olan Ahmet Yıldız cinayetinin Türkiye’deki ilk nefret cinayeti ya da ilk gay namus cinayeti olmadığını ancak bu kadar çok ilgi çekmesi açısından bir ilk olduğunu belirterek ülkenin bu konuda her geçen gün biraz daha hassasiyet göstermeye başladığının altını çizdi. The Economist’te çıkan yazıda ise Türk ordusundaki eşcinsellerin varlığının tabu olarak kalabileceğini ancak böylesine cesur bir filmin bu konudaki tartışmayı kuvvetlendirdiği belirtiliyor. Rüşdi kandırıldığına inanıyor Caipur Edebiyat Festivali’ne katılmayan Salman Rüşdi, Hindistan yetkililerinin kendisine verdiği bilgilerin gerçeği yansıtmadığı kanısında Kültür Servisi Hint asıllı İngiliz yazar Salman Rüşdi’nin Hindistan’ın en büyük edebiyat festivali olan Caipur Edebiyat Festivali’ne katılmaktan vazgeçmesinin etkileri sürüyor. Hindistan’ın önde gelen Müslüman din adamları ve Darululüm İlahiyat Okulu Başkanı Mevlana Abdülkasım Numani’nin, Hindistan hükümetinden, Müslümanların duygularına saygı göstererek “ Şeytan Ayetleri” kitabının yazarının festivale katılmasına izin vermemesini istemesi üzerine festivalin organizatörleri, “Rüşdi’nin istihbarat kaynaklarının, Mumbai yeraltı dünyasından tetikçilerin kendisini ortadan kaldırmak için Caipur yolunda olabileceğine dair bilgi aldığını, yazarın bu nedenle festivale katılmaktan vazgeçtiğini” açıklamıştı. Bunun üzerine festivale katılmayan Salman Rüşdi, ardından yaptığı açıklamada ise “kandırıldığını” söyledi. Hindistan’daki yetkililerin, Müslüman din adamlarının kendisine yönelik protestoları olduğu ve hatta ölüm tehditlerinde bulunduğu şeklinde verdiği bilgilerin gerçeği yansıtmadığını ifade eden Rüşdi, “son derece şaşkın ve öfkeli olduğunu” da sözlerine ekledi. Rajasthan hükümeti ise Rüşdi’nin iddialarının asılsız olduğunu açıklamakla yetindi. Ancak anımsanacağı üzere 2007’de Caipur Edebiyat Festivali’ne katılan Salman Rüşdi, burada herhangi kötü bir olayla karşılaşmamıştı. Öte yandan Caipur Edebiyat Festivali’ne katılan yazarlardan Hari Kunzru, Amitava Kumar, Jeet Thayil ve Ruchir Joshi, yaşananları protesto etmek amacıyla Rüşdi’nin 1988’de yayımlanan “Şeytan Ayetleri” adlı kitabından bölümler okudu. Yazarlar ardından, tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmamak için festivali terk etti. Müslümanlığa hakaret ettiği gerekçesiyle çok sayıda Müslüman ülkenin yanı sıra Hindistan’da da yasaklanan “Şeytan Ayetleri”, Aziz Nesin tarafından 1994 yılında Türkçeye çevrilmiş ancak basılamamamıştı. Kitabın halen Türkçe baskısı bulunmuyor. İran’ın dini lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni ise kitap yüzünden Rüşdi hakkında ölüm fetvası vermişti. Bu arada fuarın organizatörlerinden Sanjoy Roy, “Salman Rüşdi fuara video konferans yoluyla hitap edecek ” açıklaması yaptı. Roy, The Hindu gazetesindeki başyazısında, Rüşdi’nin “bu utanç verici olay için bir özrü ve Hindistan’ın her yerine herhangi bir zaman diliminde koşulsuz olarak ziyaret güvencesini hak ettiğini” belirtti. KAMİL MASARACI KÜLTÜR? ÇİZİK C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle