19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 OCAK 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER ŞEMDİNLİ DAVASINDA KARAR VERİLDİ: VAN (Cumhuriyet) Şemdinli davasında tutuklu astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş, 39 yıl 10 ay 27’şer gün hapis cezasına çarptırıldı. Sanıklar, 2006 yılındaki daha önceki yargılamada da aynı cezayı almıştı. Van’da meydana gelen 2 depremde hasar gören Van Adalet Sarayı binasında görülemeyen davalar, adliye binasının M Tipi Cezaevi’ne taşınmasıyla yeniden görülmeye başlandı. Tutuklu astsubaylar Ali Kaya ve Özcan 7 ‘İyi çocuklar’a 40’ar yıl hapis mütalaasına uyarak tutuklu yargılanan sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında, devletin birliği ve bütünlüğünü bozma suçundan beraat kararı verirken sanıkların her birine, haklarında açılan “adam öldürmek”, “çete kurmak” ve “adam öldürmeye teşebbüs” suçlarından 39 yıl 10 ay 27 gün hapis cezası verdi. Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005’te Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitabevi’ne atılan bombanın patlaması sonucu 1 kişi ölmüş, 1 kişi de yaralanmıştı. Olaydan sonra astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü itirafçısı Veysel Ateş tutuklanmıştı. Askeri ve sivil mahkemeler arasında süren davada 19 Haziran 2006’da, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi Kaya ve İldeniz’e, “adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs etmek” suçundan 39 yıl 10 ay 27’şer gün hapis cezası vermişti. Uyuşmasızlık Mahkemesi, Mayıs 2011’de dosyanın Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’de yeniden görülmesine karar vermişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın tutuklu Astsubay Ali Kaya için “Tanırım iyi çocuktur” demesi uzun süre tartışma yaratmıştı. Şemdinli iddianamesini hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kararıyla 20 Nisan 2006’da meslekten ihraç edilmiş, yapılan yasa değişikliğiyle geçen yıl görevine dönmüştü. İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş’in yargılandığı Şemdinli davasına dün Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Esas hakkındaki mütalaasını mahmeye sunan avcı, tutuklu astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında “adam öldürmek”, “çete kurmak” ve “adam öldürmeye teşebbüs” suçlarından 39 yıl 10 ay 27 gün hapis cezası istedi. Kısa bir ara veren mahkeme heyeti kararını açıkladı. Mahkeme, savcının CHP Liderinden 12 Günün Bilançosu CHP’nin dünkü Meclis grup toplantısını televizyonlardan dinleyen binlerce yurttaş gibi ben de Kemal Kılıçdaroğlu’ndan özür dileyerek başlayacağım bugünkü yazıma. Eski bir yüksek bürokratın, beş altı yıl içinde, bütün staj dönemlerini tamamlayarak ustalık sertifikası alacağını tahmin etmediğim için. Oysa Kemal Bey, bu yasama dönemini iktidarın ustalık dönemi olarak tanımlayan Erdoğan’ı dünkü grup toplantısında tam anlamı ile köşeye sıkıştıran bir konuşma yaparak yandaşlarına moral yükledi. Politikacılar, liderlerinden moral bekleyen örgüt mensuplarının, o morali aldıkları zaman semt kahvelerine çalımla girdiklerinin en yakın tanığıdır. Öyle sanıyorum ki, hakkında “adil yargıyı eleştirip etkilemek istemesi nedeni ile” dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlanmış olan CHP Genel Başkanı, o fezlekeyi hazırlatanları pişman edecek fırsatı dünkü konuşmasında yakalamasını bilmiş ve hedefini 12’den vurmuştur. Meclis Anayasa ve Adalet Komisyonu’nda dokuz yıldan beri bekleyen dokunulmazlığın kaldırılmasını isteyen tezkerelerin sayısının bir hayli olduğunu sanıyorum. Kabahatler, sıradan olaylar ve cinayet işlenmesi halinde suçüstü dışında, bir parlamenterin yasama dokunulmazlığının kaldırılması büyük çoğunlukla dönem sonrasına kalır. Şayet o parlamenter dönem sonrasında seçilememiş ise, yargı önüne çıkar. CHP Genel Başkanı için de, aynı kurallar geçerli olduğu halde, son tezkerenin Adalet Bakanlığı tarafından rutin bir işlem olarak Meclis Başkanlığı’na gönderilmiş olmasını Sayın Kılıçdaroğlu, zamanlama açısından öylesine ustaca kullandı ki... Sayın Erdoğan, o konuşmayı canlı olarak izlediyse mutlaka Adalet Bakanı’nın zamanlama açısından yanlış hareket etmiş olması nedeniyle, sokak deyimi ile “fırça atmıştır”. Kılıçdaroğlu’nun yine aynı konuşma sırasında emekli Orgeneral Başbuğ hakkında soruşturma açılmasını kürsüye getirerek, “Her şeyimiz eksikti bir de terörist Genelkurmay Başkanımız oldu! Özel yetkili savcıların daha yaratıcı olmalarını bekliyorum, daha iyi espriler bulabilirler. Ama bir şeyi merak ediyorum. Genelkurmay Başkanı terörist olursa Başbakan’ı ne olur?” demekle yetinmedi. İktidara Allah’tan akıl, fikir, izan ihsan etmesini diledi. CHP liderinin bu sözlerinin kasaba kahvelerinde CHP’liler tarafından AKP’li dostlarına karşı soru olarak yönetilmesinin tepkileri hayli eğlenceli olabilir. Acaba CHP adına kamuoyu yoklaması yapanlardan Genel Başkan’a sevindirici artış haberleri mi gelmeye başladı? Kılıçdaroğlu, “Sayın İlker Başbuğ, bu hükümetin onayıyla orgeneralliğe terfi etti, kuvvet komutanlığına getirildi ve nasıl oluyor da böyle bir tabloyla karşılaşıyoruz” şeklindeki sorusunu dinleyenler, Başbakan’ın Yüksek Askeri Şura toplantılarına tek başına başkanlık ettiğini gösteren görüntülerini TV programlarında yorumlayan yandaşların o soruyu nasıl yanıtlayacaklarını da haklı olarak merakla bekleyeceklerdir. Onlar bekleyedursun CHP Genel Başkanı dünkü konuşması sırasında, “İki ihtimal var. Ya Başbakan, Başbuğ’un terör örgütü yönettiğini biliyordu ama ses çıkartmadı. İkinci ihtimal Başbakan, Başbuğ’un terör örgütü yönettiğini bilmiyordu. Bu daha büyük bir suç. O kadar istihbaratın var, ama bunu bilmiyorsun. Bir ihtimal daha var. Ben biliyordum ama gücüm yetmiyordu. Şimdi gücüm yettiği için içeri aldırdım. O zaman demek ki mahkemeler sizin emrinizde!” dedi. Görülüyor ki, Kılıçdaroğlu dün kendisinden çok kıdemli bir siyaset adamı olan ve o kıdeme güvenerek bu yıl ustalık dönemini ilan eden AKP Genel Başkanı’nı başarı ile açmaza sokmuştur. O açmaz çemberin içinde Uludere bombardımanı istihbaratını kimin verdiği sorusuna kaç gündür yanıt alamayış da vardır. Ne desin Başbakan? ABD’den mi, yoksa İsrail’den aldık deyip iki ucu da kirli bir sopayı mı tutsun? Şemdinli davası 12 Eylül darbesine ilişkin Evren ve Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianame mahkemece kabul edildi ama... ‘Gizli güçler’ belli değil ? İddianamede, darbeye giden süreçte yaşanan olayların derin yapılar tarafından kurgulandığı ifade edildi ama bu yapının ne olduğu konusunda hiçbir araştırma yapılmadı. ALİCAN ULUDAĞ AVRUPA KONSEYİ: ANKARA Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Eylül darbesine ilişkin Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkındaki iddianameyi kabul etti. İddianamede, 12 Eylül darbesi öncesinde yaşanan olayların “toplumda kaos oluşturmak ve darbeye zemin hazırlamak isteyen gizli güçler tarafından tertiplendiği” belirtilirken, bu “gizli güçlerin” kim olduğuna açıklık getirilmemesi ve bu yönde araştırma yapılmamış olması dikkat çekti. 12 Eylül iddianamesinin kabul edilmesiyle, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında 32 yıl sonra dava açılmış oldu. Evren ve Şahinkaya hakkında anayasal düzeni ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. 80 sayfalık iddianameyi yazan savcı Kemal Çetin, başlangıçta “demokrasi” ve “çoğulcu demokrasi” kavramlarını irdeledi. İddianamenin en sonunda, “kitap veya tez” yazımında olduğu gibi “dipnot” kullanıldı, kullanılan kaynak kitapların listesine yer verildi. Türkiye’nin yakın siyasi tarihinin anlatıldığı ve daha çok bir kitabı andıran iddianamede, bazı önemli konulara hiç girilmediği gözlendi. Bunların başında, 18 yaşından küçük olduğu halde yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in de arasında bulunduğu 50 kişinin asılması yer aldı. 12 Eylül darbesinin yol açtığı ağır bilanço da iddianamede yer almadı. İddianamede, darbe öncesi yaşanan çeşitli olaylar anı Yargı devleti kolluyor STRASBOURG (AA) Avrupa Konseyi İnsan Hakları Temsilcisi Thomas Hammarberg tarafından kaleme alınan raporda, Türkiye’de yargının insan haklarını olumsuz etkilediğine dikkat çekildi. Raporda, yargıç ve savcıların insan hakları yerine devleti korumaya önem verdiğine dikkat çekildi. Hammarberg tarafından hazırlanan raporda “yargı sistemi yönetiminde uzun süredir devam eden sistemli eksikliklerin, insan haklarını olumsuz etkilediği” görüşü dile getirildi. “Türkiye’de önemli reformların yapılmasına rağmen, önemli konulara ilişkin bazı yasa ve uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadına uygun olmadığı” eleştirisi yapılan raporda, “özellikle yargıç ve savcıların insan haklarını korumak yerine, devleti korumaya öncelik veren yerleşik davranışları, Türkiye’de gelişmeleri engelleyen bir faktör” denildi. “Uzun dava ve tutukluluk sürelerinin ciddi endişe kaynağı olduğu” uyarısı yapılan raporda, “Türk yetkililer, davaları hızlandırmak için çalışmalarını yoğunlaştırmalı, gözaltına alma dışında diğer seçenekleri daha sık kullanmalı, 10 yıla kadar giden tutukluluk sürelerinin azaltılması için gerekli düzenlemeler yapılmalı” ifadeleri kullanıldı. Türkiye’de terör ve suç örgütleriyle ilgili yasalardaki tanımlamaların, mahkemelere geniş bir yorum alanı bıraktığı ve bunun endişe vericiği olduğu” da ifade edilen raporda, terörle mücadele sırasında insan hakları ihlallerinin yapılmamasına dikkat edilmesi istendi. lırken, “darbe öncesi çıkarılan terör olaylarının toplumu kaosa, iç çatışmaya sürükleyerek ülkeyi yönetilemez hale getirip askeri darbeye zemin hazırlamak ve yönetimi ele geçirmek isteyen devlet içindeki derin yapıların yönlendirmesi ve kurgulamasıyla çıkarılmış olduğu” vurgulandı. Darbe öncesi olaylarla ilgili iddianameye giren bazı tanıkların ifadelerinde kontrgerilladan bahsedilmesine karşın, bu konuda bir araştırma yapılmadığı görüldü. Kontrgerilla konusunda hiçbir yorum yapılmadı, bu kelime sadece birkaç tanığın ifadesinde geçti. İddianamede 12 Eylül’e giden süreçte yaşanan “Kanlı 1 Mayıs”, “16 Mart Katliamı”, “Postayla Gönderilen Bombalar”, “1978 Sivas Olayları”, “Kahramanmaraş Olayları”, “Gazeteci Abdi İpekçi’nin Öldürülmesi”, “Çorum Olayları”, “Fatsa Operasyonu”, “Cumhurbaşkanlığı Seçimleri”, “MSP’nin Konya Mitingi” olmak üzere 10 olay sıralandı. İddianamede darbe öncesi yaşanan olayların, “ülke yönetiminin askeri otoritenin eline geçmesini isteyen güçler tarafından çıkarıldığı, şüphelilerin denetiminde bulunan askeri yönetiminse, ülkenin kaosa sürüklenerek darbe şartlarının oluşmasını bekledikleri sonucuna varılmaktadır” denildi. 1979 yılının Temmuz ayı içerisinde ordunun üst kademesinde açık açık konuşulmaya başlandığı belirtildi. Ordu içinde yapılan görüşmeler sonucunda Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Haydar Saltık’tan bir çalışma grubu kurmasının istendiği belirtildi. tatürk’ün partisi de kapatıldı Darbenin ardından siyasi partilerin faaliyetlerinin yasaklandığı vurgulanırken “16 Ekim 1981 tarihinde çıkarılan 2533 sayılı kanunla başta Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmak üzere bütün partiler kapatılarak siyasi partiler ve yan kuruluşlarının taşınır taşınmaz bütün malları Hazine’ye devredildi” denildi. A arbe fikri bir yıl önce doğdu 12 Eylül öncesi darbe yönetiminin yaptığı hazırlıkların anlatıldığı iddianamede, askeri müdahale fikrinin D Savcılar Gündeş, Taşanlar ve Aslan’ın Susurluk bağlantısını araştırıyor Faili meçhulde 3 yeni şüpheli ALİCAN ULUDAĞ ANKARA 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler soruşturmasında ifadesi alınan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya yöneltilen sorular üç yeni şüphelinin varlığını ortaya çıkardı. Buna göre, eski MİT İstanbul Bölge Müdürü Nuri Gündeş, eski Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar ve eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Aslan, terörle mücadele etmek iddiasıyla kurulan ve sonrasında illegal işlere bulaşan yapının içinde yer almakla suçlanıyor. Savcıların soruşturma kapsamında bu üç ismin ifadesine başvurması bekleniyor. Öte yandan Hanefi Avcı, 3 Kasım 1996’da yaşanan Susurluk kazasında hayatını kaybeden isimlerden Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ile ilgili ilginç bir değerlendirme yaptı. Avcı, şunları kaydetti: “Behçet Cantürk’ün kaçırılması olayında Hüseyin Kocadağ’ın bir bilgisinin olduğuna dair bir bilgim olmadığı gibi, Hüseyin Kocadağ’ın bu olayla ilgili bir irtibatının olacağını zannetmiyorum. Çünkü Hüseyin Kocadağ Alevi kökenli bir şahıstı. Emniyette solcu olarak bilinirdi. Bu nedenle İbrahim Şahin ve ekibinin Hüseyin Kocadağ’a çok fazla güven duyacaklarını zannetmiyorum. Kocadağ’ın Mehmet Ağar’a yaklaşması, aklından emniyet müdürlüğü geçiyordu, Eskişehir Emniyet Müdürü olmak istiyordu, muhtemelen yakın çevresi de hükümetle bu konuda irtibat kurmuş, bu nedenle, Mehmet Ağar’a, destek görebilmek amacıyla ona yakınlaşmıştı.” T.C. İSKENDERUN 4. İCRA DAİRESİ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 2011/468 Satılmasına karar verilen gayrimenkullerin cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: Hatay ili Belen ilçesi Belen köyü mıntıkası 4677 parsel 2 bodrum kat 6 nolu bağımsız bölüm satışa çıkarılmış olup taşınmaz Sarımazı Mah. 21 Sok. Kızılkaya Apt 2. bodrum kat No: 6 Belen/İskenderun adresinde kaim olup bağımsız bölüm mesken olarak kullanılmakta ve 85 m2 büyüklüğündedir. Daire 2 oda, l salon, mutfak, banyo ve WC’den ibarettir. Dairede yerler seramik kaplıdır. Duvarları sıvalı ve plastik boyalıdır. Mutfak tezgâh üzeri mermer kaplıdır. Tezgâh alnı seramik kaplıdır. Tezgâh altı ve üstü dolapları bulunmaktadır. Dairenin salon önünde 1 balkon bulunmakta olup demir korkulukludur. Banyoda yer ve duvarlar seramik kaplı olup alafranga tuvalet, lavabo ve duş bulunmaktadır, WC’de alaturka tuvalet ve lavabo bulunmaktadır. Kapı ve pencereler ahşap doğramadır, pencereler demir korkuluklu, dış kapı çelik kapıdır.Taşınmaz belediye sınırları içerisinde bulunmakta ve belediye hizmetlerinden yararlanmaktadır. Taşınmazın değeri 70.000 TL olup bu bedel üzerinden satışa çıkarılmıştır. Satış şartları: 1Hatay ili Belen ilçesi Belen köyü mıntıkası 4677 parsel 2 bodrum kat 6 nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazın satışı 20.02.2012 Tarihinde saat 14.2014.30 saatleri arasında İskenderun Adliyesi 4. İcra Müdürlüğü kalemi/İskenderun adresinde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak kaydı ile 01.03.2012 günü aynı yer ve aynı saatlerde 2. arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka,paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nisbetinde nakit ve bu miktar kadar milli bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Damga resmi, %1 KDV, tapu harç ve masrafları alıcıya ait olacaktır. Birikmiş vergiler ve tellaliye harcı satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin bu gayrimenkul üzerindeki haklarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak ve varsa bu fark öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebileceği şekilde dairede açık olup, masrafı verildiğinde isteyen alıcıya gönderilecektir. 6Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve içeriğini kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2011/468 sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ve işbu satış ilanının borçluya ve tapuda kayıtlı bulunan hissedarlara ilanen tebliğ edilmiş sayılacağı hususu tebliğ olunur. 26.12.2011 (Basın: 1359) BAŞSAĞLIĞI Ülkemizde yerli ilaç sanayiinde mucizevi başarılara adını yazdıran ve tıp biliminin de gelişmesine destek veren Sanovel İlaç San. Tic. A.Ş. Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Erol Toksöz’ü 8.01.2012 tarihinde kaybetmiş bulunuyoruz. Tanrı’nın rahmeti üzerine olsun, nurlar içerisinde yatsın. O’nun can yoldaşı, hayat arkadaşı, sevgili eşi Sabahat Toksöz’ün, oğulları Ahmet ve Zafer Toksöz’ün, kardeşi Akif Toksöz’ün, evladı saydığı Sanovel çalışanlarının büyük acılarını paylaşır, başsağlığı dileriz. Erol Bey’in yarattığı eserin sonsuza dek varlığını devam ettirebilmesi için ailesinin ve Sanovel çalışanlarının bugün olduğu gibi yarın da ellerinden geleni yapmasını dileriz. TÜRK GASTROENTEROLOJİ VAKFI C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle