19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 2012 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Dink davasında iki sanıkla çok sayıda telefon görüşmesi yapan kişilerin cinayet günü olay yerinde oldukları ortaya çıktı Gerçek telefon kayıtlarında HİLAL KÖSE Midas’ın Kulakları Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarını aynı güçle, hem “başka alternatif yok” algısıyla, hem de “her şeye muktedir” görüntüsüyle koruyabilmesinin herhalde bir sonu olmalıdır. Çünkü tarih mutlak ve ebedi iktidarlardan söz etmiyor. Bu tarih bilgisi AKP muhaliflerinde “bu da geçer yahu” determinizmine yol açarken AKP’lilerde belirgin bir tedirginliği tetikliyor. AKP’nin girdiği politik rota, uyguladığı politika tarzı onu sıkı sıkı bağlamıştır. AKP’lilerde, yarattıkları gerginlik hafiflediği, çizgi bir parça aşağı çekildiği anda hızlı bir düşüş yaşanacağı duygusu egemendir. Üstelik partiyi sarmış olan “liberal” ve “cemaatçi” çevreler tarafından da gerginliğin azaltılmaması yönünde sürekli uyarılmaktadırlar. ??? Son günlerde yaşananların bir de bu açıdan ele alınmasında yarar var. AKP, ABD tarafından iteklendiği Ortadoğu politikalarında geri dönülmesi zor bir yola girdi. Yalnızlaştırıldı. Bu politika, Türkiye’yi tek bir komşusuyla bile arası iyi olmayan ülke konumuna soktu. Son operasyon, Türkiye’nin İran konusunda da aynı hizaya çekilmesi operasyonudur. Türkiye yalnız kalacak, ama aynı zamanda büyük emperyalistin en fazla ilgisine ve desteğine mazhar ya da mecbur ülke olacaktır. İsrail’le kapışmaya son verilmesi gibi ufak tefek pürüzlerinin halledilmesi ise çok da zor olmayacaktır. Bu, işin dış cephesidir. Bir de iç cephesi var ve AKP’yi en çok ürküten de burasıdır. ??? İçeride cılız da olsa toplumsal muhalefetin sesi çıkıyor. Ekonomik krizin etkisi, propaganda gücüne rağmen orta kesimlere doğru tırmanıyor. Yine de AKP bu gelişmelerden fazlaca tedirgin değildir. Baskı alanını genişleterek ve derinleştirerek toplumsal muhalefeti geriletebileceğini, şimdiye kadar da sonuç aldığını düşünüyor. Medya darmadağın edilebilmiş, patronlar hizaya sokulmuş, solcu gençler içeri tıkılmış, muhalefet savunma konumlarına itilebilmiştir. Ama başka bir tehlike daha var AKP için. O tehlike, politikalarda daha fazla etkin olmak isteyen neredeyse görünmez bir güç gibi her alanda söz sahibi olmuş Cemaattir. Cemaat ya da cemaatler konusunda herkes farklı bir şey söylüyor olabilir. Cemaat adına söz söyleyenler bu tahlilin yanlış olduğunu, gerçeği yansıtmadığını iddia edebilirler. Görünen köy kılavuz istemiyor. Fatura AKP’nin önündedir. Burada uzlaşma ya da sert bir kavga söz konusudur. ??? Bu çevreler İsrail’le kapışma istemiyorlar. Bu çevreler Silivri’de yeni binalar yapılmasından yanadırlar. Yeni listeler hazırlamakta, ilan etmekte, AKP’yi göreve çağırmaktadırlar. Bu çevreler Birinci Cumhuriyet’le kesin bir hesaplaşmanın daha fazla geciktirilmesini istemiyorlar. Bu çevreler kendilerine bir zamanlar düşmanlık etmiş askerlerin tamamen tasfiyesinden yanadırlar. Bütün bunlar nihayet “devlet” olan AKP için biraz fazladır. AKP elde ettiğini düşündüğü dış destekle yapılabilecek olanı yapmış, “ılımlı bir İslam ülkesi” hedefini gerçekleştirmiştir. Bundan sonrası için iç müttefiklerinden de, muhalefetten de mutlak itaat beklemektedir. ??? Yine tarihten biliyoruz ki, ittifaklar tavizlerle, uzlaşmalarla kurulur, sürekli kabaran faturalarla beslenir ve dayatmalarla sona erer. AKP de, bu çevreler de henüz uzlaşma ve fatura biriktirme evresindedirler. Ama dayatmaya az kalmıştır. Muhalefet ise “bu da geçer yahu” determinizminden henüz uyanmış değildir. Midas’ın geveze berberinin büyük bir korkuyla otlara, börtü böceğe açıkladığı gerçek yavaş yavaş tüm ülkede duyulmaya, kulaktan kulağa fısıldanmaya başlamıştır. “Midas’ın kulakları eşek kulakları, Midas’ın kulakları...” Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in ödürülmesine ilişkin davanın 24. oturumunda, davanın tutuksuz sanıklarından eski Trabzon Alperen Ocakları Başkanı Mustafa Öztürk ve BBP üyesi Salih Hacısalihoğlu ile çok sayıda telefon görüşmesi yapan kişilerin, cinayet günü olay yerinde oldukları ortaya çıktı. Savcı Hikmet Usta ise görüşmelerin cinayetten önce yapıldığını belirterek Emniyet şubesindeki yetkilileri savundu. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın dünkü oturumuna tutuklu sanıklar Yasin Hayal ve Erhan Tuncel getirildi. Dink ailesi avukatı Fethiye Çetin, TİB’in gönderdiği 6 bin 235 görüşme ve 9 bin 300 numaranın yer aldığı kayıtları incelediklerini belirterek şunları kaydetti: “Sanıklardan Mustafa Öztürk ve Salih Hacısalihoğlu ile doğrudan irtibatlı olan ve çok sayıda görüşme yaptığı tespit edilen numaraların, cinayet saatinde olay yerinde olduğunu tespit ettik. Mustafa Öztürk ile 22 Ekim 2005 27 Ocak 2007 tarihleri arasında, muhtelif zamanlarda 19 görüşme yapılan numaranın olay günü olay yerinde olduğu TİB’den gelen kayıtlarda açıkça görülmektedir. Kayıtlara göre, olay yerinde olmamakla birlikte, olay yerinden aranan 14 kişinin de yine sanık ve şüphelilerle irtibatlı olduğu tespit edilmiştir. İrtibat tespit edemeyen Emniyet delil karartmaya devam ediyor.” Duruşma savcısı Usta ise avukatların tespitlerini, öğle arasında Emniyet’e sorduğunu ifade ederek “ Duruşma öncesi aldığımız şifahi beyanlarda Öztürk ve Hacısalihoğlu’nun irtibatlarının olay Hayal: Devlet beni öldürmeye çalışıyor Tutuklu sanık Yasin Hayal ise cezaevinde saldırıya uğradığı yönündeki iddialarını yineledi. Hayal, “Bazı gardiyanlar tarafından saldırıya uğruyorum. Gençliğimden, heyecanımdan her şeyimden faydalanan Türkiye Cumhuriyeti devleti, beni ortadan kaldırmaya çalışıyor. Yarın öbür gün cesedemi görebilirsiniz, şaşırmayın. Katilim Türkiye Cumhuriyeti devletidir” diye konuştu. Avukat Fethiye Çetin, Yasin Hayal’e “Seni kimler kullandı, tehdit edenler aynı kişiler mi, nasıl tehdit ediyorlar. Sana para mı vaatettiler?” diye sordu. Hayal de “Beni davada ismi geçen herkes kullandı. Bunların arasında Erhan Tuncel, Ramazan Akyürek var. Tehdit eden kişilerin aynı kişiler olup olmadığını bilmiyorum. Mahkeme heyeti şartlarımı yerine getirmezse etrafımı rahatsız edeceğim. Cebimde beş kuruş para yoktu fakirliğimi kullandılar her türlü yardımı yaptılar. Bana her türlü giyecek ve yiyecek yardımı yaptılar. Erhan Tuncel o zaman Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) gençlik kolları olan Alperen Ocakları’nda il başkanıydı. Oraya gidip geliyordum. Kendisine böyle bir bağlılığım vardı” yanıtını verdi. Hayal, 2004’te Trabzon’da McDonald’s’ın bombalanmasının ardından kendisini gözaltına alan Yahya Öztürk’ün Trabzon Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde “Sen bir kahramansın” dediğini aktardı. Arkadaşları Barbaros ‘95 YIL BİLE GEÇSE ELLERİMİZ YAKANIZDA’ Hrant’ın Meydanı’ndan adliyeye yürüdü. Grup adına açıklama yapan gazeteci Aydın Engin, “Beş yıl boyunca gerçek katilleri, onu aramızdan kalleş bir pusuyla çekip almak için tuzak kuranları, cinayete giden yolun kanlı taşlarını döşeyenleri devlet kalkanının ardında gizlediniz. Beş değil 95 yıl bile geçse ellerimiz gerçek katillerin ve onları koruyup kollayan sizlerin yakasındadır” dedi. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) günü yapılan görüşmeler olmadığı, olaydan önce çok önce yapıldığı tarafımıza bildirilmiştir. Terörle mücadele şubesinin bir hata veya kusurunun olduğunu düşünmüyoruz. Baz istasyonu kayıtlarına dayanarak hiçbir kimseyi cinayetle suçlamak mümkün değildir” diye konuştu. “Trabzon jandarmada alınan tüm beyanların gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Belki devam eden soruşturmada yeni davalar ‘Jandarma şüpheli’ açılabilir” diye konuşan Savcı Usta, müdahil avukatlarını “mahkemeyle ilgisi olmayan konuları irdelemekle” suçladı. Cinayetin işlenmesinde Dink’in Ermeni olmasının hiçbir öneminin olmadığını belirten Usta, “Dink, kaos ortamı oluşturmak için hedef seçilmişti. Terör, etnik köken ve din ayrımı yapmaz. Müdahil vekillerinin resmin bütününü göremedikleri anlaşılıyor. Cinayet öncesi maktulün korunup korunmadığı, Emniyet ve jandarma görevlilerinin ihmallerinin olup olmadı ğı noktasında, mahkememizle ilgisi olmayan konuları irdelediler” dedi. Sanık avukatları ise Hrant Dink’in “Türklüğü aşağılayan bir kişi gibi” lanse edildiğini söyleyerek tahrik indirimi istedi. Sanık Erhan Tuncel’in avukatı Erdoğan Soruklu ise cinayetin terör eylemi olmadığını savunan diğer sanık avukatlarının aksine, cinayetin “Ergenekon” adlı yapılanmanın eylemlerinden biri olduğunu savundu. Mahkeme heyeti, karar vermek üzere davayı 17 Ocak Salı gününe erteledi. Çalışan Gazeteciler Günü’nü 99 gazeteci cezaevinde karşıladı. Hükümet, mesajlarında tutuklu gazetecileri görmezden geldi 10 Ocak’a buruk kutlama SİYASİ LİDERLERDEN GAZETECİLERE KARANFİL ‘Muhalefet eden doğru Silivri’ye’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü mesajlarına “tutuklu gazeteciler” damgasını vurdu. 10 Ocak Gazeteciler Günü nedeniyle, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis’teki gazete ve televizyonların bürolarını, daha sonra da Parlamento Muhabirleri Derneği’ni ziyaret etti. Ziyaret ettikleri bürolarda gazetecilere “kırmızı karanfil” armağan ettiler. Siyasi parti gruplarında da liderler, “Çalışan Gazeteciler Günü”nü kutladı. CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, basında sendikanın zorunlu olmasına ilişkin yasa önerisi verdi. CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur da Meclis kürsüsüne TGS’nin “tutuklu gazeteciler”i simgeleyen tişörtü ile çıktı. Siyasilerin 10 Ocak Gazeteciler Günü mesajı şöyle: CHP lideri Kılıçdaroğlu: Gönül isterdi ki bugünü bayram günü olarak kutlayalım. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz şartlar bize bu imkânı vermiyor. Medyanın sesi hepimizin sesidir. Sivil toplumun, ezilenin, mazlumun sesidir. İzmir’de karakolda dayak yiyen kadının sesidir. O ses, kendi uçağı tarafından bombalanarak can veren 35 yurttaşımızın sesidir. Medyanın sesini kesmek aynı zamanda herkesin dilini kesmek demektir. Dilsiz demokrasi de örtülü diktatörlüktür. Bugün 97 gazeteci hapiste tutuluyor. Bunun 18’i kadın. Böyle bir rejim, 12 Eylül sıkıyönetim döneminde yaşanmayan bir tablonun oluşmasını sağladı. Hapishanedeki gazeteci sayının azlığı ya da çokluğu ile demokrasi ölçülüyorsa bizim ülkemizde demokrasi yoktur. AKP bu konuda dünya çapında rekora imza attı. Hapiste gazeteci sayısında dünya ikincisiyiz. Herhalde “Neden biz birinci” değiliz diyorlar! 10 Ocak 2012 Türkiyesi basın özgürlüğü açısından 10 Ocak 1961 Türkiyesi’nin gerisinde. Bu ayıbı bu toplum kaldıramaz. Tarihimizden silip atmalıyız. Hükümet aleyhine yazdın mı doğru Silivri’ye... BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak: Bugünü yürekten ve gönülden kutlamak isterdik. Ne yazık ki bu kadar huzurlu, rahat değiliz. Bu ülkede gazetecilik suç sayılıyor, çünkü bu ülkede gazeteciler cezaevinde, gerçekleri yazdıkları için tutuklandılar, iktidardan gelen talimatlara uymadıkları için, boyun eğmedikleri için gazeteciler işlerinden çıkarılıyorlar. İleri demokrasiden reformdan, özgürlüklerden bahseden bu iktidar döneminde tutuklu gazeteci konusunda dünya rekoru kıran ülke haline geldik. Haber Merkezi Gazetecilerin haklarını “fikir işçisi” olarak düzenleyen yasanın 10 Ocak 1961’de yürürlüğe girmesiyle kutlanan “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”nü 99 gazeteci cezaevinde karşıladı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle yaptığı değerlendirmede, “çalışan gazetecilerin sorunları ve basın özgürlüğü için TBMM’yi göreve” çağırdı. TGC Yönetim Kurulu’nun açıklamasında, “Gazetecilerin özlük haklarının giderek yok edilmesi, editoryal bağımsızlığın ortadan kalkması, gazetecilerin sansür ve oto sansür baskısı altında çalışmaları sonucunu doğurmuştur. Günümüzde basın kuruluşlarında neredeyse nitelikli gazetecilere gerek kalmadığı gözükmektedir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün olmadı ğı bir ülkede demokrasiden söz etme olanağı yoktur. TGC Yönetim Kurulu; çalışan gazetecilerin sorunlarına ve basın özgürlüğüne ivedi olarak çözüm bulunması için TBMM’yi göreve çağırıyoruz” denildi. TBMM’de CHP Milletvekilleri Veli Ağbaba, Turfay Develi ve Melda Onur ile bir açıklama yapan Türkiye Gazeteciler Sendikası(TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, “Cezaevindeki gazeteciler gazetecilik faaliyetlerinin dışındaki nedenlerden dolayı tutuklu” şeklindeki sözlerine tepki göstererek, “Onlar gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandılar” dedi. Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyeleri ve bir grup gazeteci, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü sebebiyle, Atatürk Parkı’ndaki anıt önünde Atatürk ve basın şehitleri anısına saygı duruşunda bulundu. Pehlivan’a 5 ay hapis İstanbul Haber Servisi Odatv davasının tutuklu sanığı Barış Pehlivan genel yayın yönetmeni olduğu “odatv.com” adlı internet sitesinde Fethullah Gülen ile ilgili haberlere yapılan “okur yorumlarını” geri çekmediği ve gönderilen tekzibi yayımlamadığı iddiasıyla 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul 12 Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Pehlivan “Kararda, hakaret içeren yorumların ne olduğu belirtilmiyordu. Buna karşın 49 adet yorumu kaldırdık. Bugün Çalışan Gazeteciler Günü. Vereceğiniz karar tarihe geçecektir. Beraatımı istiyorum” dedi. Hâkim, hükmün açıklanmasını geri bırakarak Pehlivan’ın 5 yıl süre ile denetimli serbestliğe tabi tutulmasına karar verdi. ‘YARGI KENDİ ÇÖZMELİ’ Fotoğraf: MEHMET ALİ ÖZCAN/AA Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel ve beraberindeki yönetim kurulu üyeleri, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Anıtkabir’i ziyaret etti. Ziyarette, Atatürk’ün mozolesine çelenk koyan ve saygı duruşunda bulunan heyet, daha sonra Misakı Milli Kulesi’ne geçti. Sertel, burada Anıtkabir Özel Defteri’ne ‘’10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde huzurunuza gelen cemiyet başkanları olarak aydınlattığınız yolda yürüyoruz’’ yazdı. Şık 1500 TL kazandı İstanbul Haber Servisi Odatv davası kapsamında tutuklu bulunan gazeteci Ahmet Şık’ın, Medyasavar adlı internet sitesinde, 19 Şubat 2011’de “Vay Ahmet vaaayyy bu hiç şık olmadı” başlığıyla yer alan yazı nedeniyle sitenin yayın yönetmeni Abdullah Küçükaytekin hakkında “hakaret” iddiasıyla açtığı davada karara bağlandı. Mahkeme, Küçükaytekin’in 1500 TL para cezası ödemesine hükmetti. 12. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Şık’ın avukatı Can Atalay, “Sitenin haberinde ‘provokatör’, ‘DevSol’cu’, ‘çocukları sokağa döken adam’ gibi gerçekdışı ifadeler var” diye konuştu. Şık da “Ortada bir kötü niyet ve kasıt var” dedi. Arınç: Tutuklu vekiller bırakılsın ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tutukluyken seçilen milletvekillerinin derhal tahliye edilmesi gerektiğini belirterek “Bugün, Yargıtay’ın kararları özgürlükçü anlayışta olursa büyük bir paydaş bulacağına inanıyorum. O yüzden yargı bu sorunu kendisi çözecek. Bizim talimatımızla çözülecek filan değil” dedi. Arınç, Başbakanlık Merkez Bina’da “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” dolayısıyla gazeteci derneklerinin başkanlarını kabul etti. Tutuklu milletvekilleriyle ilgili olarak, “Kimsenin cezaevine atılması ve uzun süre içeride kalması bizi memnun etmez. Kendinizi o kişilerin yerine koyun” diyen Arınç, “Bugün gazeteci milletvekili arkadaşımız var içeride. Her zaman söylüyorum, milletvekilinin yeri parlamentodur. İçerideyken seçilmiş olması onun derhal tahliye edilmesini gerektirir. Bunun lamı cimi yok. Sevdiğim için, aynı partiden olduğum için söylemiyorum. Milletin oy vererek parlamentoya gönderdiği insanı hiçbir sebeple içeride tutmaya hakkınız yok” diye konuştu. Arınç, tutuksuz yargılananların “kaçma” ihtimaline ilişkin olarak da “Kaçarsa yakalayacaksın, yakalayamıyorsan da bırak nereye kaçarsa kaçsın. Yani o örneğe bakarak hepsi kaçacak gözüyle bakamazsın” dedi. Özgürlük yalnızca mesajlarda Haber Merkezi Cumhurbaşkanlığı ve hükümet tarafından yayımlanan mesajlarda basın özgürlüğünün demokrasinin vazgeçilmezi olduğu vurgulandı ancak tutuklu gazeteciler görmezden gelindi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: Hür ve tarafsız basın, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin temel unsurlarından biridir. Basın çalışanlarının çalışma şartlarının iyileştirilmesi temel arzumuzdur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Günümüz Türkiyesi’nde medyanın geçmiş dönemlere kıyasla daha özgür ve de çoksesli hale gelmesinde, hükümetimizin öncülük ettiği demokratikleşme ve şeffaflaşma politikaları da kilit rol oynamıştır. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: Medya mensuplarımızın özlük haklarının iyileştirilmesi gibi konularda ilgili kurumlarımız tarafından ciddi çabalar sürdürülmektedir. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış: Hükümet olarak basın özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırdık. Gazetecilerin daha uygun koşullarda çalışabilmeleri için Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçekte tarihi adımlar attık. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle