20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 24 EYLÜL 2011 CUMARTES [email protected] 12 DIŞ HABERLER BM’ye başvurunun ardından Abbas, ‘barışa gel’ çağrısı yaptı. Eski ABD Başkanı da İsrail’e yüklendi ‘Netanyahu barışla ilgili değil’ B ill Clinton, Netanyahu’nun, Ortadoğu’da barışla ilgili olmadığını ve çatışmanın sürmesinden sorumlu olduğunu söyledi. Tanınma başvurusunun ardından Abbas da srail’e ‘barış çağrısı’ yaptı. Dış Haberler Servisi Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Birleşmiş Milletler’e (BM) devlet olarak tanınma başvurusu yaparken konuşmasının başında İsraillilere ‘barışa gel’ çağrısında bulundu. Eski ABD Başkanı Bill Clinton ise alışılmadık bir şekilde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya sert eleştiriler yöneltti. Abbas, Filistin’in BM’ye tam üyelik başvurusunu yaptıktan sonra Genel Kurul’a hitap etmek üzere geldiğinde 193 üyeli BM Genel Kurulu’ndan büyük alkış aldı, bazı ülkelerin delegeleri de ayağa kalkarak Abbas’ı alkışladı. Abbas, konuşmasında BM’nin Filistin’i artık bir devlet olarak tanıması gerektiğini söyledi. “İsrail hükümetine ve İsrail halkına barış yapmak için elimizi uzatıyoruz” diyen Abbas’ın konuşması sık sık alkışlarla kesildi. Abbas, “Halkımız barışçıl direnişini sürdürecek” diyen Abbas, İsrail’in yerleşim politikasının iki devletli çözüm şansını mahvedeceğini, bu politikanın Filistin otoritesinin yapısını ve hatta varlığını da tehdit ettiğini ifade etti. Abbas BM Güvenlik Konseyi’nin başvurularını kabul etmelerini de istedi ve başvuru ilistin yönetimidevlet olarak tanınma yolunu açacak BM’ye üyelik başvurusunu dün Genel Sekreter Ban’a sundu. Geleceklerini belirleyecek gelişmeler Batı Şeria’da aralarında çocukların da olduğu kalabalık tarafından heyecanla izlenirken srail askerlerinin hedefi yine Filistinli eylemcilerdi. (EPA / AFP) ‘Dizi’ gibi dış politika “Cumhuriyet”te dün okumuşsunuzdur. İran’dan artık salvolar yükseliyor. İran rejiminin kodamanları “acemice”, “çelişkili” sıfatlarıyla nitelendirdikleri Ankara’nın dış politikasını yerden yere vuruyor… TC Başbakanı’nın “kardeşim” diye hitap ettiği Ahmedinejad’la geliştirdiği sıkı fıkı ilişkiler soğuyor. Muhabbet eriyor, komşu başkentler arasındaki hava buz kesiyor. O İran ki 2009 seçimlerindeki şaibenin ardından rejimin meşruiyetini Ankara’nın desteğiyle ayakta tutabilmişti… Ankara bir yıl önce, BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yaptırım oylamasında; Washington’la ilişkileri germek pahasına; Tahran’dan yana tavır almış, yaptırıma “hayır” demişti… İktidara geldiği 2002 yılından bu yana böyle keskin pek çok viraj alan AKP dış politikası, en son “Arap Baharı” ile alt üst oldu. Ankara’nın Esad’a kafa tutmasıyla sert esmeye başlayan rüzgârlar, füze kalkanının kabulüyle Tahran’la dengeleri yıktı. Hayalpereset varsayımlara dayanan “sıfır sorun politikası”; merkezindeki İran ayağıyla birlikte çöktü. F mektubunun kopyasını havaya kaldırarak salondakilere gösterdi ve yine büyük alkış aldı. ‘ srail sorumlu olur’ Netanyahu’nun Ortadoğu’da barışla ilgili olmadığını söyleyen Clinton ise İsrail Başbakanı’nın, Filistin ile çatışmayı sona erdirecek bir barışa ulaşılamamasından sorumlu olduğunu belirtti. Clinton, İsrail Başbakanı’nın, Arap dünyasıyla ilişkileri normalleştirme ve ulaşılabilir bir Filistin liderliğinden oluşan iki temel talebini gerçekleşebilir görmesi nedeniyle Ortadoğu barış sürecine ilgisini kaybettiğini de söyledi. Clinton, Filistin tarafının, 2000’de eski Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat tarafından red dedilen barış planını, yine gündeme gelmesi halinde, bu kez kabul edecek gibi göründüğünü, kendi başkanlığı döneminde ortaya atılan planının neden reddedildiğini hâlâ anlayamadığını da söyledi. Fransa’dan itiraz Fransa, Abbas’ın başvurusu öncesinde, Vatikan tarzı, üye olmayan devlet stasünü gündeme getirirken öneriye çeşitli ülkeler itiraz etti. Kudüs ve Batı Şeria’da çatışma Bu arada Abbas’ın başvuru yapmaya hazırlandığı sıralarda Kudüs ve Batı Şeria’da çatışmalar çıktı. Çıkan olaylarda bir Filistinli öldü, onlarca Filistinli çocuk ve genç yaralandı. Filistinli kaynaklara göre, Batı Şeria’nın kuzeyindeki Nablus’un Kusra köyünde İsrail askerleri ile köy sakinleri arasındaki çatışmada, Issam Kemal Badran adında 33 yaşında bir Filistinli hayatını kaybetti. Ramallah’ı Kudüs’e bağlayan Kalendiye askeri kontrol noktasında da Filistinli gençler ve İsrail askerleri arasında saatler süren şiddet olayları yaşandı. İsrail askerlerinin göz yaşartıcı bombalar ve plastik mermilerle müdahalesi sonucu onlarca çocuk ve genç yaralandı. İsrail polisi ise yaralanmaların, kaçan Filistinli gençlerin tel örgülerden düşmesi sonucu meydana geldiğini öne sürdü. Medya popülizmi köpürtüyor Davutoğlu hâlâ “Bizim halklarla sorunumuz yok. Sıfır sorunu biz rejimlerle değil halklarla gerçekleştirdik!” diye dursun; Türkiye bundan böyle bölgesinde uçan kuşla kavgalı: Suriye, İran, İsrail, Güney Kıbrıs ve giderek Yunanistan, Rusya... Bu ortamda kamuoyundan en azından bir “N’oluyoruz?”sesi yükselmesi gerekmez mi? Böyle sesler hiç yükselmediği gibi, “sıfır sorun politikalarına” önce destek çıkan; ardından bu politikanın da öncekiler gibi kof çıkmasına tepkisiz kalan kamuoyu; hükümetin kapı gibi ne yapsa arkasında… Bugün seçim olsa, AKP oyları yüzde 55’e çıkacak. CHP, MHP, BDP… blok halinde gerileyecek. CHP’nin oyları yüzde 21’e inecek… “Sıfır sorun”… ya da “herkesle sorun”… hiç fark etmiyor… Sonu nereye varırsa varsın; halkımız “Osmanlı Türkiyesi” şişinmelerinden ve karşılığı olsun/olmasın Başbakan’ın “dünya siyasetçisi” havaları basmasından hoşlanıyor. İktidar yanlısı medya da, “akıl”dan ziyade duyguları okşayan bu tehlikeli popülizmin yükselişine doğrudan katkıda bulunuyor. “New York Times” misal Türkiye’nin liderlik iddiaları hakkında hem nalına hem mıhına!eleştirel bir yorum mu yayımladı? “Erdoğan alkış almak için kelam etmek yerine, ağzından çıkan lafların sonuçlarını tartarak konuşmalı!” minvalindeki en vurucu tespitler bu yorumun içinden sansürlenerek halka aktarılıyor… Türkiye’nin Avrupa’dan kopuşunu “Repubblica” gene nalına mıhına bir yorumla mı anlattı? Türkiye’nin amiral gazetesi “Hürriyet”; okurlarına, söz konusu tahlilin yalnız “Sultan Erdoğan”ı pohpohlayan bölümlerini yansıtıyor. Aynı yorumda yer alan eleştirilerin tek satırı ama tek satırı! yansıtılmıyor. Ana akım medyadaki uslüp artık baştan sona bu. New York’ta Erdoğan karşıdan karşıya mı geçti? TV’lerde haber; “Erdoğan’a New York sokaklarında büyük ilgi” anonsuyla veriliyor. Ne bu diye baktığınızda… sokakta Başbakan’ın iki Senegalli kadın, bir sırt çantalı İsrailli erkek, bir Türk kızıyla sohbet ettiğini görüyorsunuz. BM kürsüsünde konuşurken nitekim, sıraların izdihamdan yıkılmadığını fark ediyorsunuz. Ama ne gam? Ertesi günkü manşetler hazır: “BM’yi kendi evinde vurdu!” Eh ne de olsa, “Arap Baharı fatihi” konuşuyor... ECONOMIST DERG S N N YORUMU ‘Türkiye kusurlu bir örnek’ Dış Haberler Servisi Economist dergisi, “Türkiye ve Arap Baharı: Kusurlu Bir Örnek” başlıklı analizinde, “Türkiye’nin Kürt sorununu çözerse bölgesi için daha iyi bir model olacağı” yorumunu yaptı. İngiltere’de yayımlanan dergi, Erdoğan’ın Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelere başarılı ziyaretinin ardından New York’ta ABD Başkanı Barack Obama’yla yapacağı görüşmeye büyük bir güvenle gitmeye hazırlandığına, ancak görüşmeye saatler kala Ankara’nın merkezinde bomba patladığına, ardından Siirt ve sonraki gün de Bitlis’te, örgüt üstlenmese de PKK’nin düzenlediği saldırılar meydana geldiğine dikkati çekti. Son aylarda Batılı ve Arap uzmanlarınca model gibi gösterilen Türkiye’nin, “laik demokrasisi, canlı ekonomisi ve artan uluslararası etkinliği ile dünya çapındaki Müslümanlar için ilham kaynağı haline geldiği” belirtilen yazıda, son kanlı eylemlerin ve Erdoğan’ın gittikçe şahinleşen tavrının hükümetin başarılarını olumsuz etkileyebileceği kaydedildi. Yine dinlemediler ran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad hem BM binasının dışında, hem içinde protesto edildi. Ahmedinejad, BM Genel Kurulu’nda ABD’yi “gizemli” 11 Eylül saldırılarını Afganistan ve Irak’ı işgal için kullanmakla suçlayınca Amerikalı ve bazı Avrupalı diplomatlar toplantı salonunu terk etti. (Fotoğraf: AFP) Fotoğraf: AA KAYHAN ÖZER uzağa düşüyormuş gibi görünüyor’ “Erdoğan, 2003’te iktidara geldiğinde Türkiye’nin onlarca yıllık Kürtlere baskı politikasını değiştirmeye koyulmuştu” ifadelerinin kullanıldığı yazıda, bir süre önce PKK ile yapılan temasları ortaya koyan kasetin Erdoğan’ın “barışa ne kadar yaklaştığını gösterdiği” yorumu yapıldı. Erdoğan için, “şimdi ise ters istikamete ilerliyor gibi” denilen makalede, Türk ordusunun Kuzey Irak’a girebileceği söyletilerine, son aylarda yüzlerce Kürt aktivistin PKK bağlantısı iddiasıyla gözaltına alındığına dikkat çekilerek siyaset bilimci Soli Özel’in bu gidişatı çevirmediği takdirde hükümetin bir “Kürt baharıyla” karşı karşıya kalabileceği yorumuna yer verildi.“PKK teröristlerinin Türk askerlerini şiddeti tırmandırmaya provoke etmeyi umduğu” görüşü dile getirilen yazıda “Erdoğan da bu tuzağa düşüyormuş gibi görünüyor” denildi. Doğu Akdeniz’deki yeni itilafın bazılarında alarm yarattığına dikkat çekilen yazıda, Türkiye’nin Rumlarla İsrail’i, “misilleme yapmakla tehdit ettiği” ve üç firkateyni gönderdiği belirtildi. ABD’nin gerginlikten kaygı duyduğu kaydedilen yazıda “Amerika’nın Suriye’nin geleceğini çizerken Türklerin yardımına ihtiyacı var. Ancak Erdoğan, Arap sokaklarındaki popülerliğini İsrail’e yönelik sert eleştirilerine borçlu” denildi. Yazıda şu görüş dile getirildi: “Yine de Türkiye’nin İsrail karşıtı söylemi, rakibi İran’ın tenkitleriyle karşılaştırılamaz. Ve Türkiye’nin kusurlu olsa da canlı demokrasisi, mollaları en azından şimdilik gölgede bıraktı. Kürtlerle barış ise Türk demokrasisinin devamını sağlayacaktır.” ‘T Erdoğan, New York’ta görev yapan Türk asıllı bir polisle sohbet etti. YEMEN BM’de korumapolis Erdoğan’ın gerginliği BM binasına dün gel diği sırada Başbakanlık korumalarıyla BM güvenlik görevlileri arasında tartışma yaşandığı öğrenildi. Tartışma büyümeden sona ererken BM Genel Sekreteri Ban Kimun, Erdoğan’ı ziyaret ederek özür diledi. Erdoğan, “ çeride Abbas’ın konuşması başlamıştı. çeri girmek istedik. Bir sıkıntı yaşandı” dedi. sürpriz dönüşü Salih’in Dış Haberler Servisi Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, suikast girişiminin ardından tedavi için gittiği Suudi Arabistan’dan sürpriz bir şekilde ülkesine geri döndü. Salih, dün ülkesine döndükten sonra muhalif protestoculara yaptığı ilk çağrıda, krizden çıkmanın tek yolunun diyalog olduğunu söyledi ve ateşkes çağrısında bulundu. Salih geçen haziran ayında, devlet başkanlığı sarayına düzenlenen füze saldırısından sonra Suudi Arabistan’a gitmişti. Otuz yılı aşkın süredir iktidarda olan Salih’in istifasını isteyen muhalefet aylardır protesto gösterileri düzenliyor. Muhalifler, Salih’in dönüşünün ülkede iç savaş riskini arttırdığı, şiddetin tırmanacağını ancak mahkeme önüne çıkarılması açısından dönüşünün iyi olduğunu belirtiyor. Yemen’de son günlerde Salih’in oğlu Ahmed’in liderliğindeki Devrim Muhafızları ile muhaliflere katılan askerler ve muhalefete destekleyen aşiretler arasındaki çatışmalarda tırmanma görülüyor. Geçen pazar gününden beri çoğu silahsız gösterici olmak üzere çatışmalarda 80 kişi hayatını kaybetti. Balkan ülkelerine 3 çocuk çağrısı NEW YORK (AA) BM Genel Kurul toplantıları çerçevesinde temaslarını sürdüren Başbakan Tayyip Erdoğan, Balkan ülkelerinin liderlerine “en az üç çocuk yapın” diye seslendi. Balkan ülkeleri liderleriyle birlikte katıldığı, Amerika Balkan Dernekleri Federasyonu’nun “Ortak Gelecek İçin Bir Vizyon” toplantısında konuşan Erdoğan, Balkan ülkelerini Avrupa’nın genç ve dinamik bir gücü olarak görmek istediklerini belirtti. Erdoğan, “En az üç çocuk. Bunu başarmamız lazım. Balkan milletlerinin kimliklerini koruyan, çok dinli, çok dilli ve çokkültürlü anlayışı hayata geçirmesini ve sadece kendileri için değil komşuları için de bunu isteyen bir konumda olmalarını diliyoruz” diye konuştu. BM Genel Sekteri Ban Kimun’la da bir araya gelen Erdoğan’ın görüşmede, “İstanbul’un BM merkezine dönüştürülmesi” talebini ilettiği öğrenildi. Piri Reis Akdeniz’e açıldı HAKAN D R K ‘Avrupa fatihliğini’ hatırlayan var mı? Altıyedi yıl önce aynı Başbakan’ın aynı medya organlarında, “Avrupa fatihi” sloganlarıyla yüceltildiğini, yere göğe konmadığını bugün hatırlayan; o başlıkların hesabını soran var mı? Ne oldu “fethedilen Avrupa/AB”, bugün nerede? AB ile ipler artık kopma noktasında… Dün bu köşede uzun özetini verdiğim “Repubblica”nın yorumu, işte bu kopuşun anatomisini inceliyordu. Dış politikada art arda yaşanan savrulmaların bir biçimde bu kopuşun sonucu olduğu belirtiliyor; Ortadoğu’da girişilen “yırtıcı” ve “tehlikeli” hamlelerin, kaybedilen Avrupa iddiasının kamuflajından kaynaklandığı ima ediliyordu. Bugün ortayane olduğu meçhul bir “Arap baharı fatihliği”(!) çıktıysa; “Avrupa fatihliği” iflas ettiği için çıkıyor. İtiraf etmek gerekir ki AKP bu müthiş operasyonu, kendi adına muazzam başarıyla yönetti… Türk kamuoyuna hayaller nasıl olsa yetiyor. Halkımız “Avrupa hayallerinin” çıtasını baksanıza, “dizilere” indirdi. Başmüzakereci Bağış sonunda kameralar karşısına geçip kendini oynamış ve ülkemizi tam AB defterlerinin kapanığı sırada ekrana gelecek “Avrupa Avrupa” dizisinde AB’ye “Hayırlı olsun!” temennileriyle üye yapmış. Gün olur Ortadoğu’daki liderlik hayallerimizi de biz diziler düzeyine indirmesini biliriz. Bu kamuoyu, bu medya olduktan sonra! (REUTERS) URLA Koca Piri Reis araştırma gemisi, Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail’in bölgede doğalgaz arama çalışmalarını başlatması üzerine, aynı amaçla dün Akdeniz’e açıldı. Rumların hamlesi nedeniyle Türkiye ile KKTC arasında imzalanan kıta sahanlığı anlaşmasının ardından, Piri Reis, 11 mürettebat ve 10 bilimsel personelle İzmir Urla’dan Doğu Akdeniz’e doğru yola çıktı. Araştırma gemisine “gerekirse” Türk donanmasının eşlik edeceği bildirildi. Piri Reis daha önce TürkYunan gerginliği sırasında da Ege’de benzer görev üstlenmişti. Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü bünyesindeki gemide ikisi TPAO görevlisi, 8’i de DEÜ akademisyeni olmak üzere toplam 10 kişilik bilimsel personel yer alıyor. Bilimsel ekibin başkanlığını DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derman Dondurur yapıyor. Dondurur, “sıradan” bir görev üstlenmediklerinin farkında olduklarını dile getirdi. Geminin ilk ‘gergin yolculuğu’ değil’ Piri Reis gemisini, limandan, DEÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hüseyin Avni Benli, limanda toplanan yurttaşlar ve gemi personelinin yakınları uğurladı. Ge minin limandan ayrılışı sırasında çevredeki tekneler ve yurttaşlar sevgi gösterilerinde bulundu. Mehmet Füzün açıklamasında, geminin “programlanan çalışma bitinceye kadar” Akdeniz’de kalacağını, bunun yaklaşık 2 hafta olabileceğini ve geminin “gerektiği kadar” koruma altında olacağını vurguladı. Bu yolculuk Piri Reis’in ilk “gergin yolculuğu” değil. Gemi, 1987 yılında, kıta sahanlığı sorununun büyümesi üzerine Yunanistan’ın Ege Denizi’nde petrol arama faaliyetlerine başlayacağını açıklamasının ardından Ege Denizi’ne gönderilmişti. Türkiye, Yunanistan’ın “müdahale ederiz” açıklamasını “savaş sebebi” sayacağını bildirmiş, giderek büyüyen sorun NATO ve ABD’nin araya girmesiyle giderilmişti. Adını ünlü Türk denizci Piri Reis’ten alan gemi 1978 yılında inşa edildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle