17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 13 Aslı Varken... Serdar Geçenlerde Turgut, 12 EYLÜL ÖNER S Başkanı Nazım Kaynak, iş Yeni Yargıtayyoğunluğundan ve iki dosyalara ayrılan zamanın yaklaşık 7 Milyarlık Ayrıcalık Türk Telekom’a Milletvekili neden böylesi özel CHP AntalyaYıldıray pahasınatanınmıştır? Sapan’dan, Başbakan’a ayrıcalık soru: “Turkcell, Vodafone ve Avea, her yıl gelirlerinin yüzde 15’ini devlete Hazine payı olarak öderken, Türk Telekom’un bundan muaf tutulmasının anlamını merak ediyorum. Bu yüzden devletin 7 yılda 7 milyar lira gibi çok ciddi gelir kaybı yaşamasının nasıl görülemediğini öğrenmek istiyorum. Devletin zarara uğratılması, sektördeki aktörler arasında eşitsizlik yaratma Her yıl büyük oranda kâr eden Türk Telekom’un sahibi olan yabancı firmaya AKP iktidarının gösterdiği bu özel ayrıcalığın perde arkasında neler olduğunu bilmek istiyorum.” Bu ayrıcalığın CHP yıllardır peşinde. Yıllardır da yanıt alamıyor. Oysa bunca ısrar, bırakın ileri demokrasinin işlediği Türkiye’yi, bir emirlik olan Dubai’de bile karşılık bulurdu... ABD’deki “casus cemaati” diye tanımladığı kaynaklarına dayanarak yazdığı yazıda, “Artık İsrail’in çıkarlarının tartışılmaz savunulmasının Amerika’nın çıkarlarına hizmet etmediğinin tartışıldığını” dile getirdi ve şu yoruma yer verdi: “Bölgenizde büyük bir güç kayması olacak ve Amerika’da İsrail’e dayanılarak bölgede düzenin sağlanamayacağını artık herkes görmeye başladı. Amerika’nın da çıkarları yeni bir güç hiyerarşisi oluşturulmasını gerektiriyor ve oluşacak yeni güç hiyerarşisinde Türkiye’nin çok önemli bir yerinin bulunacağı konusunda herkes hemfikir burada.” Aynı günlerde gazetemiz yazarı Orhan Bursalı, “İsrail’e karşı ol, Suriye ile çatış. İkisi birden olmaz. Biri mutlaka yalan” diye yazmıştı. Bu iki değerlendirmeyi okuduktan sonra Ankara’daki havayı verelim: Dışişleri’ne egemen olan “Müslüman kardeş” algısının amacı belli: Araplara ağabeylik, İran’a aracılık, Suriye’ye sopa, kendi topraklarına füze radarları filan derken; Türkiye’yi ABD’nin bölgedeki yeni İsrail’i yapma özentisi... Olur mu? Aslı varken, taklidi tutmaz. Bu bir... İki: ABD’deki tüketiciler, bir malı kullanırken son kullanma tarihine çok dikkat ederler. dakika olduğundan söz ederken Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerini sunmayı unutmadı. Başbakan Yargıtay’a adalet hizmetini karşılayacak nitelikte yeni bir hizmet binasının yapımı için ilgili kurumlara talimat vermiş çünkü... O yeni binada adalet hizmetini daha iyi nasıl sağlayabileceklerini de anlattı Kaynak: “Ceza davalarının temyizinde aleyhe bozma yasağı kaldırılsın.” “Önerinin anlamı nedir?” derseniz. Bir ceza davasında, örneğin, Silivri’de sürmekte olan davaların birisinde diyelim ki 3 yıl ceza yediniz. Temyize gittiniz. Bugünkü uygulamaya göre, Yargıtay, kararı, “Bu kişiye 3 değil, 5 yıl verilmeliydi” diye bozamıyor. Yargıtay Başkanı, demeye getiriyor ki: “Yargılananlar, daha fazla ceza alırım korkusuyla Yargıtay’a başvurmasınlar ki, bizim de iş yoğunluğumuz azalsın.” Bu öneri aklımıza 12 Eylül’ün ünlü “3 yıla kadar olan mahkeme kararları için temyiz yolu kapalıdır” hükmünü getirdi. O yıllar da biliyorsunuz “adalet yoğun” bir dönemdi! okullarında okuyan öğrencileri, sınava tabi milyonlarca yoksul halk çocuğunun önüne geçirerek, kamu vicdanını yaralayacak biçimde büyük bir haksızlık ve adaletsizlik yapmaktadır. Üniversite eğitimini son derece zor koşullarda sürdürmeye çalışan on binlerce öğrencimiz, devletten burs ve yurt desteği alamazken devlet torpili ile üniversitelere sınavsız olarak yerleşen öğrenciler, yabancı öğrencilere sağlanan ücretsiz yurt, karşılıksız burs gibi olanaklardan da yararlandırılacaklardır. Biraz insaf! Biraz vicdan!” Yanılgılara Düşmemek Bugün o uğursuz günün, 12 Eylül’ün 31. yıldönümü. O gün Türk Silahlı Kuvvetleri hiyerarşisi tarafından gerçekleştirilen faşist darbe ve onu izleyen dönemde Türkiye’ye, toplumuna ve insanlarına yaşatılan felaketler üzerine o kadar çok yazılıp çizildi ki bu köşede bir kez daha yinelenmesine gerek yok artık. Bence artık 12 Eylül’ün kendisinden çok bu darbenin bireylerin kafalarında yol açtığı yanılgılar ve bu yanılgıların sonuçları üzerinde durmak daha gerekli. Sanırım önce nesnel bir gerçeğin altının çizilmesi gerekiyor: Yeryüzünde gerçekleştirilmiş tüm askeri darbeler gibi 12 Eylül de toplumda var olan sınıflar arasındaki çelişkilerin/çatışmaların dışında/üzerinde düşünülemez. Türkiye, içinde yer yer feodal üretim kalıntıları barındırmakla birlikte kapitalist bir ülkedir. Dolayısıyla devletin tüm kurumları da kapitalizmin çıkarları doğrultusunda yapılandırılmıştır. Hukuktan eğitime, sağlıktan çevreye kadar hiçbir kurumsal alan kapitalizmin çıkarlarına ters olarak ortaya çıkamaz. Bu durum Türk Silahlı Kuvvetleri için de geçerlidir. Türkiye kapitalizmi devlet eliyle, “tüp bebek” yöntemiyle yaratılmıştır. Devletçilikten kapitalizme geçiş sürecinde olabildiğince barbar, ilkel bir sınıf olarak ortaya çıkmıştır. Batı’dakinin tersine bu sınıf burjuva ahlakından da, burjuva kültüründen de yoksundur, bu nedenle de şiddete sıcak bakan bir doğadadır. 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de faşist darbelerin en büyük destekçisi bu sınıf olmuştur. 1950’lerden itibaren palazlanması ölçüsünde devletin sivil ve asker bürokrasisi bu sınıfın egemenliğine girmiştir. Genç subaylar tarafından gerçekleştirilen “hiyerarşi dışı” 27 Mayıs darbesi getirdiği görece özgürlükçü, demokratik, reformcu 1961 Anayasası ile kapitalizm karşıtı güçlerin önünü açmış, başlayan güçler arası çatışma ortamında Türkiye kapitalizmi kitlelerin gözünde çıplaklaşmıştır. 12 Mart darbesi, çıplaklaşarak somutluk kazanan kapitalizme karşı yükselmeye başlayan sınıflar arası çatışmaya “Dur!” diyen faşist bir müdahaledir. Ne var ki çatışma durmamış, dokuz yıl sonra ikinci bir müdahaleye, 12 Eylül’e gereksinim duyulmuştur. Her iki darbe de Amerika Birleşik Devletleri’nin icazeti ile gerçekleştirilmiştir. Bu da doğaldır, çünkü 19501980 dönemi Türkiye kapitalizminin ABD’nin başını çektiği küresel emperyalizminin vesayeti altına girdiği dönemdir. 12 Eylül’ün getirdiği, halkın yüzde 92’sinin onayladığı 1982 Anayasası ile birlikte işbirlikçi Türkiye kapitalizmi üzerindeki ABD vesayeti perçinlenmiş, karşıt güçlerin savaşım olanak ve yolları getirilen faşist yasalarla tıkanmıştır. “Sol” güçten düşürülmüş, etkisizleştirilmiştir. Türkiye, 12 Eylül’ün hazırladığı ortamda 1980’lerle birlikte küresel ölçekte esmeye başlayan “neoliberal” rüzgârdan en fazla etkilenen ülkelerden biri olmuştur. Bu sürecin simgesi Turgut Özal’dır. Özal’ın “liberal” söylemleri ve ekonomi alanında attığı köktenci adımlar sol kesimden birçok okuryazarın emekten koparak sermayeye yönelmesine yol açmıştır. 1980’li yılların sonunda başta Sovyetler Birliği olmak üzere Doğu Avrupa’daki “reel sosyalist” rejimlerin çökmesi, bu ideolojiksiyasal yapılanmadan beslenen “sol”un tükenmesiyle sonuçlanmıştır. Ortaya çıkan bu elverişli ortamda Türk Ceza Yasası’ndan 141., 142. ve 163. maddeler kaldırılmış, yok düzeyine inen “sol”a icazet çıkarken, siyasal İslamın önü ardına kadar açılmıştır. 2002’de başa gelen AKP markalı siyasal İslamın iktidarı sürmektedir. Bu iktidarın kapitalizmle bir sorunu yoktur, tam tersine kapitalizmi keskinleştirerek, pekiştirme yolunda önemli adımlar atmıştır, atmaktadır. Özet olarak: Türkiye’de devlet de, iktidar da, Türk Silahlı Kuvvetleri de kapitalizm zemininde yükselen yapılardır. Özleri itibarıyla aralarında uzlaşmaz çelişkiler yoktur. OYAK Holding işletmecisi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin küresel emperyalizmin payandası kapitalist bir iktidarla arasında ne çelişki olabilir ki? Evet, “laiklik”. Fakat laiklik de sonuçta feodal üretim ilişkilerinin kapalı pazarını sermayenin özgür dolaşımına açmak yolunda geliştirdiği bir kuram değil midir? 12 Eylül’ü ve sonuçlarını anlamak sanırım çok boyutlu bir bakış gerektiriyor. Yanılmamak, yanılgılara düşmemek için... Eğitimİş; YÖK’ün, Tanzanya, Moritanya, Uganda, Mozambik gibi onlarca ülkeden lise diploması alan Türk uyrukluların, sınavsız olarak üniversitelere girmelerine ilişkin kararına karşı Danıştay’da dava açtı. YÖK’ün, yabancı uyruklu öğrenci sınavının kaldırılması konusunda düzenleme yapma yetkisi bulunmadığının, dahası bu sınavın kaldırılmasının anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunun savunulduğu dava dilekçesinde, şu görüşlere yer verildi: “Yabancı uyruklu öğrencilere ve Türk vatandaşlığından çıkma izni alan, Türk Cemaatçilere Üniversite Kıyağı vatandaşı olup lise öğreniminin son 3 yılını (KKTC hariç) yabancı bir ülkede tamamlayan, yabancı uyruklu iken Türk vatandaşlığına geçen çift uyruklu öğrencilere üniversiteye sınavsız giriş hakkı tanınması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını ve yerli okullarda eğitim görmeyi de adeta dezavantaj haline getirmektedir. Devletin kendi okullarında eğitim görenlere engel olarak koyduğu üniversite sınavını, Uganda gibi ülkelerde eğitim görenlere koymaması, vatandaş olmayı bir külfet haline getirecek uygulamalarda bulunması, vatandaşın devletine olan bağını ve güvenini sorgulamasına sebep olacaktır.” Eğitimİş Sendikası Başkanı Veli Demir’e göre, gelişmeler tüyler ürpertici nitelikte: “AKP, YÖK eliyle yurtdışındaki cemaat K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] ‘ nsan Pazarları’ Birleşmiş Milletler her yılın 23 Ağustos gününü, “Köle Ticaretinin Yasaklanmasını Anma Günü”, 2 Aralık gününü de “Kölelikle Mücadele Günü” olarak saptamış. Dünyada 18. yüzyılda köle ticaretine karşı tepkiler yoğunlaşınca,19 yüzyılda İngiltere ve ABD’de köle ticaretinin kaldırılması için geniş çapta örgütlenmeler başlamış ve bu eylem sonucu 1833’te İngiliz sömürgelerinde kalelik kaldırılmış. ABD’de ise, “köle ticareti” konusunda güney ve kuzey eyaletleri arasındaki anlaşmazlık iç savaşa dönüşmüş ve 1865’te savaş kuzeylilerin zaferiyle sonuçlanınca, yapılan anayasa değişikliği ile ABD köleliği kaldırmış. 19. yüzyılda kaldırılan “köle pazarlarının” yerini bugün “insan pazarları” almış durumda. Bugün dünyada, 400 yıl boyunca yapılan köle ticareti sırasında Afrika’dan kaçırılmış olanlardan daha fazla köle olduğu varsayılmaktadır. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2011 yılı “İnsan Ticareti Raporu’nda” Türkiye’nin insan ticaretinde, “hem kaynak hem transit ülke” olduğu ve yeterli önlemin alınmadığı sorgulanıyor. Dünya çapında yaklaşık 27 milyon insan ticareti mağduru olduğunu açıklayan ABD Dışişleri, bu kişilerin yüz bine yakınının ABD’de olduğunu da aktarıyor. Raporda: Türkiye’de fuhşa zorlanma amaçlı insan ticareti mağdurlarının kadın ve çocuk ağırlıklı olduğu ve bunların eski Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa kökenli olduğu belirtilmiş... Fuhşa zorlananlar arasında Türk kadınların da olduğu, ayrıca, Türkmenistan, Tacikistan ve Moğolistan’dan erkek ve kadınların Türkiye’de zorla çalıştırıldığı açıklanmış. Türkiye’de, uyuşturucu ticareti, fuhuş ve yankesiciliğe karışan çocukların, suç örgütlerine karşı savunmasız oldukları, bazı çocukların da zorunlu evlilik yoluyla insan ticaretinde “bir eşya gibi” alınıp satıldığı da belirtilmiş. Raporda ayrıca: Türkiye içindeki insan ticaretini önlemek için ilgili düzenlemenin sonuçlandırılması ve yasalaştırılması, İnsan ticareti suçu işleyenlerin adli kovuşturmaya uğraması ve cezalandırılması, İnsan ticareti olaylarında çok sayıda beraat kararı alınması nedenlerinin araştırılması önerilmiş. Yazımızı bir haberle noktalayalım: HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN 9 OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] nsan kaçakçılığına rekor ceza GÜMÜLC NE (AA) Yunanistan’da, insan tacirliği yapmak suçundan yargılanan 6 Türk, toplam 975 yıl hapis ve 4.1 milyon Avro para cezasına çarptırıldı. Tilos Adası yakınlarında eylül ayında 123 kaçak yolcu taşıyan yelkenli tekneyle yakalanan 5 Türk, önceki gün yargılandıkları Oniki Adalar Üç Hâkimli Ağır Ceza İstinaf Mahkemesi tarafından suçlu bulundu. Bu Türklerden yaşları 26, 39 ve 44 olan üçü toplam 625 yıl 6 ay hapis ve her biri 631 bin Avro para cezasına mahkum edildi. Aynı davada yargılanan ve insan tacirlerine yardımcı olmakla suçlanan 36 ve 43 yaşındaki diğer iki Türk, tecilli olmak üzere 12’şer ay hapis cezasına mahkum edildi. İsimleri açıklanmayan Türkler mahkeme kararına itiraz etti. Aynı mahkeme tarafından yargılanan başka bir Türk vatandaşı da 350 yıl hapis ve 3.5 milyon Avro para cezasına çarptırıldı. (Cumhuriyet 10 Temmuz 2011 sayfa 3)” UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Süs bitkisi olarak 1 yetiştirilen bir ağaççık. 2/ Yunan rakı 2 sı... İnşaat ve maden 3 işçilerinin giydiği 4 bir tür koruyucu başlık. 3/ Bir ili 5 miz... Nikel ele 6 mentinin simgesi. 7 4/ En iyi. 5/ Öbür dünyada verilecek 8 olan ceza... Sat 9 rançta bir taş. 6/ Uy1 2 3 4 5 6 7 8 gun bulan, benimseyen... İnsan bedeni çevresindeki 1 T R A N S P O Z manyetik alan. 7/ Tıpta 2 R E Y E A T E en gelişmiş görüntüleme 3 O D A A L A R tekniğinin kısa yazılışı... 4 N İ A Ş UĞ Eski Mısır’da güneş tanrı 5 A F İ Ş Z A R sı.... Rutenyum elementi6 T İ R E A nin simgesi. 8/ Mert, ka7 A B İ Y E A D lender ve babacan kimİ L A se... “Keseli ayı” da deni 8 S A N A len ve Avustralya’da ya 9 T R A N S P O R şayan bir hayvan. 9/ Karagöz’ün başlığının adı. 9 E L A A B A N T YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Pusuda yatan asker. 2/ En sinsi bir gibidir geçmeyen zaman” (Y. K. Beyatlı)... Kamış, saz. 3/ Yerli bir keçi cinsi.... Yemek. 4/ “Gönlüme teselli kendimde buldum / ile teskin ettim özümü” (Âşık Veysel). 5/ Eski dilde su... Bir soru sözü... Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi. 6/ “Sevgili” anlamında kullanılan argo sözcük... Müstahkem yer. 7/ Yeşilırmak’ın antik dönemlerdeki adı... Asya ile Avrupa’yı ayıran dağ sırası. 8/ Neon elementinin simgesi... Denizcilikte yelkenleri direğe bağlamakta kullanılan ip. 9/ Çekilerek balık avlamakta kullanılan daire şeklinde el ağı... Bir renk. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle