19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 AĞUSTOS 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 13 TAYAD Başkanı, cezaevlerinde sağlıklı kalabilme süresini 3 ay olarak gözlemlediklerini söyledi 10 yılda 1758 ölüm TAYAD Genel Başkanı Avukat Behiç Aşçı “Tecrit bitmiyor, aksine AKP tarafından ağırlaştırılarak sürdülüyor. AKP iktidarında hem tecrit arttı, hem de tecridin yasal dayanağı sağlandı” dedi. C HAN ORUÇOĞLU F tipi cezaevlerinde tecride son verilmesi amacıyla 293 gün ölüm orucu eylemi yapan TAYAD Genel Başkanı Avukat Behiç Aşçı, F tipi cezaevleri başta olmak üzere cezaevlerinde tecridin devam ettiğini belirterek “Tecrit bitmiyor, aksine AKP tarafından ağırlaştırılarak sürdürülüyor. AKP iktidarı hem tecridi arttırdı hem de tecridin yasal dayanağını sağladı” dedi. Son dönemde eski DGM’lerin, şimdiki AKP’nin özel yetkili mahkemeleri haline geldiğini, bu duruma örnek olarak öğrenci Berna Yılmaz ile Ferhat Tüzer’in başka bir yerde dile getirilebilecek bir istemi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın huzurunda dile getirdikleri için tutuklanmalarını gösteren Aşçı, “Aynı konuda yüzlerce basın açıklaması yapıldı. Hiçbirine ceza verilmedi. Bizzat mahkemenin savcısı tahliye ve beraatını istedi diye Küçükçekmece Adliyesi’ne gönderildi. Yani tartışılması gereken budur” dedi. Cezaevlerinde 10 yılda 1758 ölümün yaşanması gözleri yeniden F tipi cezaevlerine, hak ihlallerine ve tecrit politikalarına çevirdi. AKP iktidarının yaptığı yasa değişikliğiyle cezaların infazı hakkındaki kanunun Avrupa Bir liği’ne uyum adı altında tekrar düzenlendiğini belirten Behiç Aşçı, “Düzenlenmenin ardından tutuklu ve hükümlülerin neredeyse bütün hak talepleri cezalandırılması gereken disiplin suçu haline getirildi. Yasada, ‘Tutuklu ve hükümlülerin pasif direnişleri’ cezalandırılmalıdır deniyor. Biz pasif direnişin ne demek olduğunu hâlâ anlamıyoruz” dedi. Cezaevlerinde disiplin cezası almamış tutuklu ve hükümlünün bulunmadığını an latan Aşçı, “Örneğin gardiyanların keyfi olarak attığı bir tokata ‘Niye tokat atıyorsun demek’ bile disiplin cezası almak için yeterlidir. Böylesine yasal ve fiili bir durum var. Temel sorun tecrit. Tecrit devam ediyor. Tutuklu ve hükümlüler, 1 ve 3 kişilik hücrelerde tutuluyor, kimseyle görüştürülmüyor. Aile görüşleri, telefon hakları yasaklanıyor. Kitap ve yayın almaları yasaklanıyor” dedi. Aşçı cezaevlerinde sohbet hakkının da uygulanmadığının altını çizdi. Aşçı, “Bizim gözlemimiz şu, F Tipi cezaevlerinde bir adli tutuklunun ortalama sağlıklı kalabilme süresi 3 ay. 3 aydan sonra başta psikolojik olmak üzere çeşitli hastalıklar kendini göstermeye başlıyor. Saldırganlaşıyor, kendine ya da çevresine zarar vermeye başlıyor. Ve bu kontrolsüz olarak bunu yapıyor” dedi. SON K AYDAK HAK HL ALLER Uşak E Tipi Cezaevi: Cezaevi yönetimi siyasi tutuklu ve hükümlülerin ayakkabılarını çıkarttırmak istedi. Durumu potesto eden tutuklu ve hükümlüler hakkında disiplin soruşturması açıldı. Cezaevinde hoparlörlerden yüksek sesle ezan okunması da şikâyetler arasında. Edirne F Tipi Cezaevi: Cezaevinden hastahaneye gidişlerde tutuklu ve hükümlülerin kelepçelerinin açılmaması şikâyetler arasında yer aldı. Tutuklu ve hükümlüler bu nedende tedavi olamadı. Cezaevine bir başka cezaevinden nakil olarak gelen tutuklu ve hükümlüleri çırıl çıplak soyarak aramak istenmesi de şikâyetler arasında. Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi: Temmuz ayı boyunca 10 kişilik gruplar halinde haftada 10 saat bir araya gelme hakkı uygulanmadı. Ağırlaştırılmış müebbet statüsündeki hükümlülerin taleplerine destek veren diğer hükümlüler de fiilen hücreye hapsedildi. Havalandırma 2.5 saatle sınırlandırıldı. Keyfi gerekçelerle verilen disiplin cezalarıda artış meydana geldi. “Marş söyledin slogan attın” gibi nedenlerle ömür boyu açık görüş yasağı, iletişim ziyaret yasakları verildi. Tutuklu ve hükümlülerin mektup hakları, gazetelere ulaşma hakları, faks hakkı engellendi. Pazartesiperşembe günleriyle sınırlandırıldığı için muayenetedavi sürecinde aksaklıklar yaşandı. Ameliyatlar ertelendi. ‘Düşmanı Yaralı Bırakmamak!’ Üç şehit asker daha... Ölümler, genç ölümler... Hava Kuvvetleri, PKK kamplarına yeniden hava saldırısı yaptı. İşin ucu nereye varacak? Hava saldırılarıyla ne sağlanacak? Yıllardır benzer operasyonlar sürdüğüne göre alınacak sonuç ortada. 10 yıldır iktidarda olanlarda benzer açıklamalar: “Gereken yapılacak...” Gereken!.. Daha dün Suriye’yle kardeş olanlar, bugün Esad yönetimine ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa’yla birlikte “sonun geldi” diyor. Siz kardeşlik kurarken, ortak bakanlar kurulu toplantıları yaparken, Suriye’de başka bir yönetim mi vardı acaba? Ne oldu da üç beş ayda Suriye “iç meselemiz” oldu? Neden terör örgütünün yuvalandığı Irak değil de Suriye? Niçin Esad’a söylenenler, Barzani’ye, Talabani’ye yöneltilmiyor? Neden sert bir dille “Hava operasyonlarına son verilsin” diyen Barzani’ye daha üst tondan yanıt verilmiyor? Küresel güçler, ABD kızar diye mi yoksa?.. Sarmal, futbolu da doladı. Bütün güçler hizaya! Ama federasyon iflasta. Şike, teşvik, yıllardır kanayan yara. Sıfır toleransla, yalnızca Fener’in ışığı karartıldı. Federasyon şikeci bulduğu Fener’i Şampiyonlar Kupası’na sokmadı, ama Süper Lig’e layık gördü. Hani savunma alınmadan ceza olmazdı, hani iddianameden sonra karar verilecekti? Ya Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi’ne katılması? Federasyon yönetimine “aciz” diyenler haksız mı şimdi? FB Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç soruyor hâlâ: “Gizli bir soruşturmanın medyada sürekli yer almasını açıklamak zor. Aziz Yıldırım’ın silahlı terör örgütüyle ne ilgisi olabilir?” Türkiye’de diğer soruşturmalarda gizlilik ihlal edildi, “ilgisiz” birçok gelişme yaşandı Sayın Ali Koç... Futbol tükeniyor, halkın üç kuruşluk keyfi de bozuldu, dekoder iadeleri durumu sergiler nasıl olsa. Televizyon kanallarında “futbolun ruhunu arayanları”, ruh çağırma şarlatanlığını, “şaka” diye yutturma çabalarını, “Halkı bu kadar enayi yerine koymayın” diye yanıtlasak yeter mi dersiniz? Bu kirliliğin arasında gördüğümüz temiz yüzler durumu kurtaracak mı acaba? Örneğin Şenol Güneş... Demişti ki Fener’in yerine Trabzon’un Şampiyon Kulüpler Kupası’na katılacağı açıklanınca: “Benim için şok oldu... Çok üzüntülü ve sinirliyim... Türk futbolunun bitme noktasında olduğunu düşünüyorum. Çok kötü yönetildik ve yönetiliyoruz. Bugünkü karar, Türk futbolunun ayıbı ve Türk futboluna vurulmuş önemli bir darbedir...” Başta Futbol Federasyonu ve Trabzonspor yönetimi olmak üzere kimsenin gıkı çıktı mı bu sözlere? Güneş’in bu değerlendirmesi kuşkusuz kendi kişisel tarihinde ilkeli duruş, doğruluk, dürüstlük, cesaret simgeleriyle yer alacaktır. Peki, ya federasyon yönetiminin tarihinde? “Sözün bittiği yer” denilen sayısız örnek var, yazının da... 65 gazeteci içeride... Adalet Bakanlığı’na göre yalnızca 4 kişi. Gerisi terör örgütü üyesi ya da terör örgütüne yardım, yataklık, “halkı kin ve düşmanlığa, kanunları uymamaya tahrik etme” zanlısı... Hukukun kırıntıları yetecekse, sadece o kaldı geriye. Süreç, bir çeşit akıl tutulması... “Düşmanı yaralı bırakmayacaksın” diyorlar ya... Zulümhane’yi yazan Mustafa Balbay’ı, insanın sadece kendi zihnine mahkum bırakılmasını amaçlayan tecrit günlerini anlatan Ahmet Şık’ı, terörle ilgisi olmayan tutuklu gazeteci ve yazarları anımsayınca... Bayram benim neyime... Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Ali Şen’in Jesti ve G.Saray’ın Bugün Verdiği Karşılık (!) 25 milyon Fenerbahçe taraftarına 2011 yazını ve bayramı zehir eden cehennem kaosu tüm hızıyla sürüyor. Biz yine de herbirinize “mutlu bayramlar” dileyerek yazımıza başlayalım! Olay bir yandan her an medyada dalgalanıyor, bir yandan da internette büyük “harp” (!) var. Bazı G.Saray ve Trabzonsporluların Fenerbahçe’yi medyada savunuyorum diye benimle didişmeleri, SarıLacivertlilerden gelen destek ve siyasi düşmanlarımın karşı saldırılarıyla günlerdir Twitter’da ülke trendlerinin zirvelerindeyim! Gerginlik had safhada! İnsanlar birbirini aşağılamak için her iftiraya, sataşmaya, saldırıya tenezzül ediyorlar. Hafıza tazeleyelim: 1988’de G.Saray o büyük Neuchatel krizini yaşamıştı. 50 kazandıkları, 03’ün rövanş maçından sonra aldıkları disiplin cezası ile elenmek üzereyken tek can simitleri Ali Şen’di. G.Saray’ın yaşadığı kriz karşısında duyarsız kalamayan ünlü başkan, önce İtiraz Kurulu Başkanı’nın yaşadığı İskoçya’ya, hemen ardından da İsviçre’ye giderek yıldırım operasyonu ve köklü ilişkileriyle kâbusu bitirivermişti. Turgut Özal’dan Caucescu’ya, UEFA üst yetkililerinden gözlemcisine kadar herkesi de devreye sokmayı başararak! Sonra dönüşte ne mi oldu? G.Saray Başkanı Ali Tanrıyar havaalanı apronunda Şen’i karşıladı, Florya’ya kokteyle götürdü ve orada alkışlarla altın G.Saray rozetini kendisine taktı. G.Saray’ın Avrupa başarıları, ki hepsine çok içten sevinmişimdir, böyle bir Fenerbahçe katkısını da içeriyor. Şen olmasa G. Saray o yıl Avrupa’da yarıfinal oynayamayacaktı. Bu tarihi hatırlatmaları, Alp Yalman ve Faruk Süren’den de herkes kontrol edebilir. Şen birkaç yıl sonra tekrar F.Bahçe başkanı olduğunda, Ali Sami Yen’de küfürlerle karşılanıp farklı bir teşekkür (!) daha almıştı, ama neyse bunu da geçip son iki aya bakalım. 3 Temmuz’dan bu yana geçen süreçte, TFF krizi rahatlatmak için sorumluluk aldı. Kulüpler Birliği toplandı ve oybirliğiyle Fenerbahçe’ye destek olma kararı çıktı. Soruşturma sürüyordu. Lig zamanında başlayacaktı. Sonra G.Saray’da bir iç tartışma yaşandı. O ilk toplantıya G.Saray adına katılan Ali Dürüst’ün yapıcı tavrı gitti, yerine “Bu iş örtbas edilemez” diyerek krizi derinleştirmeye karar vermiş bir “ezeli rakip” geliverdi! TFF sarsıldı, kriz tescil edildi, lig ertelendi. Sürecin diğer bir kritik virajında 15 Ağustos’ta Mehmet Ali Aydınlar, iddianamenin bekleneceğini ve savunma hakkının kutsallığını hatırlattı, Avrupa için bildirilen takımların tescil gördüğü tekrar vurgulandı. Akabinde G.Saray tekrar bunun böyle geçiştirilemeyeceği, kangren kolu kesmek gereği gibi bir söylemi öne süren sert bildirisiyle yarattığı parazitlere bir yenisini ekledi. “Müzmin muhalefet”in yeni hedefi, TFF’yi Fenerbahçe aleyhine kararlar almaya itmekti. Kararsızlığını her an belli eden TFF bu baskıyla boğuşurken üzücü “muhbirlik” olayları gelişti. Koskoca TFF, “Bizi FIFA’ya, UEFA’ya jurnalleyen kulüpleri unutmayacağız” diyerek G.Saray’ın bu akıl almaz tavrına tepki verdikten iki gün sonra göstermelik müfettiş ziyareti ile o ağır ceza geliverdi. Fenerbahçe Başkanvekili Nihat Özdemir’in ilk tepkisi “Şimdi mutlu musunuz Sayın Başkan?” diye Ünal Aysal’ı aramak olurken Aysal tersini anlatmaya çalıştı ama tabii başaramadı! Zaten birkaç gün önce başka bir kritik tetikçinin, G.Saraylı “eski Alman istihbarat ajanı” olarak bahsedilen (!) Talip Doğan Karlı olduğu ve onun Fenerbahçe’ye çelmeyi resmileştiren, müfettişi getirten kapsamlı (!) dosyayı UEFA’ya ulaştırdığı ortaya çıktı ve bunu da zaten kimse inkâr etmedi. Gerisi malumunuz: Fenerbahçe’ye yapılan yargısız infaz, milyonların yaşadığı şok, yerlerde “süründürülen”, parasızlıkla boğuşan bir kulüp belirsizlik içinde kilitlenmiş bir kaos... FenerG.Saray dostluğu için çok emek vermiş bir insanım. Ama böyle bir “karşılık”, o 1988 jestinden sonra, rakibin zora düştüğünde nasıl verilir, anlamak imkânsızdır. Bugün yaşanan futbol krizinin bu noktalara gelebilmesinin ardında, G.Saray’ın durduğu yerde kendini “taraf bir savcı” rolüne sokması ve işi büyütmek için yaptığı perde önü ve arkası hamleler vardır! İddiaların doğru veya yanlışlığına, SarıKırmızılılar değil yargı karar verir. Ne Süren, ne rahmetli Canaydın, ne Polat, ne Yalman, tecrübeli hiçbir başkan dostluğa böyle ihanet etmezdi. Bu üzücü tavır büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır ve işin kötüsü Galatasaray artık bu lekeyi temizleyemez de... Tarih unutur mu? Bilmem, belki 30 yıl sonra bir başka kuşak gelir, bir pişmanlık yasası çıkartmaya çalışıp özür diler. Çeyrek asır arayla benzer yaşamsal UEFA süreçlerinde iki ezeli rakibin kayıtlara geçen çook farklı (!) tavrı ne yazık ki ortadadır… HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mızmız ve sevimsiz kimseler için kullanılan sözcük. 2/ Şırnak’ın bir ilçesi... El sıkışma. 3/ Belirti, alamet... Kimi top oyunlarında, oyunculardan birinin topu arkadaşına geçirmesi. 4/ Karışık renkli... Süreyya Duru’nun bir filmi. 5/ Boşa giden, işe yaramayan. 6/ Bir gıda maddesi... Denize uzanan dar ve alçak kara parçası... Tellür elementinin simgesi. 7/ “Eziyet” anlamında yerel bir sözcük... Japonya’nın para birimi. 8/ Yapma, etme... Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ. 9/ Hatay ilinde bir ırmak... Sermaye. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Sıcak bölgelerde 1 yetişen ve hekimlikte iç sürdürücü 2 olarak kullanılan 3 bir bitki. 2/ Kır ya 4 da köy yaşamını anlatan kısa şiir... 5 Kadınların saçları 6 nı tutturmakta kul7 landıkları araç. 3/ Evlenmek üzere 8 birbirine söz ver 9 me... Mantarların 1 2 3 4 5 6 7 8 9 neden olduğu bir bitki hastalığı. 4/ Kekliğin boy 1 K A R T İ N G F nundaki siyah halka... Ka 2 I S A S I R G A dastro haritalarında par 3 R İ S K S E U L seller topluluğu. 5/ Faz 4 I İ S A F T E ladan kılınan namaz ya da 5 N ÜMA Y İ Ş Z tutulan oruç. 6/ Mısır’ın 6 I R A A Y A Z plaka imi... Gönül... Bir Ö Z EME K cetvel türü. 7/ Çeşitli 7 M E A R I ağaçlardan elde edilen bir 8 M A N İ NÖ R ON tür reçine... Giysi kolu. 8/ 9 L İ R Türk müziğinde “usul” anlamında kullanılan sözcük... Meyve yaprağında yumurtacıkların bağlı olduğu bölüm. 9/ İsyankâr... Yanağın alt kısmı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle