25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 3 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Soruşturmanın Türkiye ayağında Kanal 7 yöneticileri ve sunucu Arslan gözaltına alındı Deniz Feneri’nde 3. dalga DEN Z FENER Devleti Anlamak Şimdi artık daha kolay anlaşılabileceği, hep gözden uzak kalmış, göz ardı edilebilmiş alametler kaçamayacağımız kadar ortada olduğu için, gerçeklere belki de daha soğukkanlılıkla bakabiliriz. Kimi gerçekler yalnızca solcuların olmaktan çıkıp daha geniş çevrelerin gerçeği haline gelebilir. Bunlardan biri ve belki en önemlisi devlet gerçeği, devlet ile toplum arasındaki ilişkidir. Devletin birbiri ile çelişen, çatışan parçalarının sıkı ilişkisinin Türkiye tarihinde pek çok kez olduğu gibi bu momentte de kendini açıkça gösterir hale gelmesidir. Şimdi öyle bir zamandayız. Tekrar olacak ama devletle ilgili en önemli ders, uzmanı olduğu bu alanda ufuk açıcı eserler vermiş olan Engels’e aittir. Onun tanımı şöyledir: “Devlet kendini insan üzerindeki ilk ideolojik güç olarak sunar bize. Toplum iç ve dış saldırılara karşı ortak çıkarları savunmak üzere kendisi için bir organizma yaratır. Bu organizma devlet iktidarıdır. Devlet daha doğar doğmaz kendini toplumdan bağımsız kılar ve belli bir sınıfın organizması haline geldiği ölçüde ve bu sınıfın egemenliğini doğrudan doğruya üstün kıldığı ölçüde bu bağımsızlığı daha da büyük olur.” Devletin kendini yaratan toplumdan bağımsızlığı, onu aynı zamanda kendine ait bir ideolojiye ve kendine ait araçlara sahip olmaya yöneltir. Ve bizler de kimi zaman bizi yanıltan çelişkiler yumağının içinde şaşkınlaşır, “vay gördün mü bak generaller de tutuklanabiliyor, bak gördün mü burjuvanın hası da içeride, bak bak halkın sevgilisi kulübün yöneticileri savcıların önüne çıkıyor” diye hayretler içinde kalırız. Oysa bu, devletin, kendine has ideolojisinde, yönetim tarzında sıkıntıların zirveye çıktığı zamanlarda yaşanan hesaplaşmalara yanıtıdır. Bugün böyle olan yanıt yarın başka türlü de olabilir. Ama tüm bu ortalığı toza bulayan gelişmeler içinde devlet yine o eski devlettir. Tanımını Engels’in yaptığı “kendini toplumdan bağımsızlaştırmış devlet” yerinde durur. Şimdi olup bitenlere bir de bu gözle bakarsak, çok önemli gelişmelerin, çok da önemli olmadığını anlayabiliriz belki. Çok önemlidirler; çünkü günümüzü yakından ilgilendiriyorlar, hayatı, belki de tek tek hayatlarımızı belirliyorlar. Başımızdaki pek çok sıkıntının ve derdin nedeni ve çözümsüzlüğüdürler. Çok da önemli değildirler; çünkü asıl gerçek, devletin bir bütün olarak toplumdan bağımsızlığıdır, kendi ideolojisinin içinde ortaya çıkan haşin çatlaklar toplumun gerçek çıkarlarıyla doğrudan ilişkili değildir. Ama bu da bize gerçeği anlamak için önemli bir olanak sunar. Gerçekten böyle bir olanak, devletin doğar doğmaz bağımsızlaştığı toplumlar tarafından kullanılabilir mi. Ne yazık ki hayır. Bu olanağın kullanılabilmesi öncelikle bu gerçeğin kavranması ile mümkün olurdu. Ama gittikçe ilkelleşen ve insani olmaktan çıkan “çağdaş” koşullar devletin parçalarının birbirine karşı kullandığı “andıçların”, asıl, yoğun ve etkili olarak topluma karşı kullanıldığını gösteriyor. Bu saldırı kendini, yaşam koşullarını gittikçe kötüleştirmek, yükü hep halk sınıflarına yüklemek; demokratikleşmeyi savunan, yolsuzluklara, muhafazakârlaşmaya, cinayetlere karşı çıkan aydınları, gazetecileri sindirmek şeklinde tecelli ediyor günümüzde. Toplumun buna karşı durabilmesi, olanakların fırsata dönüşebilmesi için bu kuşatmayı yarması gerekiyor. Toplum henüz gerekli araçlardan yoksundur. O nedenle de pek çok farklı kesimi ve sınıfı barındıran toplum, öne çıkan devlet içi kavgayı seyretmekle yetinmek gibi bir talihsizlikle karşı karşıyadır. Ama “toplumun vicdanı” olması gereken aydınlar “seyretmek de bir şeydir” diyorsa, ben de bir şey diyemem. O zaman içkinizi, çerezinizi alıp geçin TV kanallarının karşısına. Eğlence başlıyor. Üçüncü kattaki ‘son asıl fail’ AYKUT KÜÇÜKKAYA Tarih: 17 Eylül 2008... Yer: Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi, 26. Büyük Ceza Dairesi... Konuşan: Mahkeme Başkanı Hâkim Dr. Johann Müller... “Deniz Feneri e.V. Almanya’da yaşayan Türkleri dolandırmak için kurulmuş bir organizasyondur. Toplanan paraların ne yapılacağı Türkiye’de belirleniyordu. Hiyerarşinin üst kademeleri, talimatı verenler ve asıl suçu işleyenler Türkiye’de. Arka planda Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik, Harun Kapıyoldaş ve Zahid Akman var.” Yaklaşık bir ay önce 6 Temmuz’da Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmanın Türkiye ayağında düğmeye basılıp 4 önemli isim gözaltına alındığında 7 Temmuz 2011 tarihli Cumhuriyet’te “Yanıt Bekleyen Soru” başlığıyla şöyle yazmıştık: “Almanya’daki Deniz Feneri e.V. iddianamesinde adı sıkça geçen ve bir dönem hem Kanal 7’nin hem de Deniz Feneri’nin muhasebesini üstlenen isim olarak bilinen Harun Kapıyoldaş’ın gözaltına alınan listede olmaması dikkat çekti. Bu durum Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmada ikinci bir gözaltı dalgasının yaşanabileceği ihtimalini de gündeme getirdi.” Kanal 7 yöneticisi Kapıyoldaş’ın dün gözaltına alınmasının ardından Alman yargısının mahkeme kayıtlarına geçirdiği “son asıl fail de” Ankara’da sorguya alınmış oldu. Kapıyoldaş isminin önemi ise Deniz Feneri e.V. iddianamesinden geliyor. Hem Euro 7’nin hem Deniz Feneri e.V’nin muhasebecisi Firdevsi Ermiş’in ifadesi iddianameye şöyle yansımıştı: “Yardım alındı makbuzları Türkiye’de düzenleniyordu. Ben de bizzat, bir bavul dolusu ‘alındı makbuzu’ getirdim. Bunların hepsinde tarih ve meblağ yerleri boş bırakılıyordu. Bunları İstanbul’da Kanal 7’nin binasında, 3. katta Harun Kapıyoldaş adındaki şahıstan teslim aldım. Türkiye Deniz Feneri, kimin yardıma muhtaç olduğunu veya olmadığını tespit ediyordu. Harun Kapıyoldaş, Türkiye Deniz Feneri’nin ve Kanal 7’nin mali müşaviri ve finans işlerinden sorumlu kişisi olarak çeşitli yardım makbuzlarını ‘Alındı Belgesi’ formunda, sanki mahallinde yardıma muhtaç kişilerce ‘alınmış’ gibi imzalıyordu...” ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü Almanya’daki Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmada dün 3. gözaltı dalgası yaşandı. Aralarında Kanal 7 yöneticisi Harun Kapıyoldaş ile sunucu Uğur Arslan’ın da bulunduğu 5 kişi İstanbul’da gözaltına alınarak başkente getirildi. Arslan Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’nin kurucu başkanlığını yapmıştı. Almanya’daki Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmanın Türkiye ayağında dün 5 kişi İstanbul’da gözaltına alındı. Kanal 7 televizyonunda Deniz Feneri adıyla program yapan ve sonrasında dernekleşen Deniz Feneri Kanal 7 televizyonunda Deniz Feneri adıyla program yapan ve sonrasında dernekleşen Deniz Feneri Yardımlaşma Derneği’nin kurucu başkanlarından olan sunucu Uğur Arslan gözaltına alındı. Yardımlaşma Derneği’nin kurucu başkanlarından olan sunucu Uğur Arslan ile Kanal 7 yöneticilerinden Harun Kapıyoldaş, Muzaffer Şafak ve Mustafa Bölükbaşı gözaltına alındı. Beyaz Holding’den bir kadın yetkilinin de gözaltına alındığı öğrenildi. Arslan, cep telefonuyla kendisine ulaşan Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada, mali suçlarla mücadele şube müdürlüğü ekiplerince gözaltına alındığını, toplam 5 kişi olduklarını, aralarında Kanal 7 yöneticilerinin de bulunduğunu ifade etti. Arslan, kendilerine Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturma kapsamında Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nca ifadelerine başvurulacağının söylendiğini belirtti. Sivil polisler eşliğinde dün saat 15.00’te Türk Hava Yolları’nın (THY) tarifeli uçağıyla Ankara’ya hareket eden Arslan, basın mensuplarının “Neden gözaltına alındınız” sorusunu, “Bu konuda daha önceden ifade vermiştim, tekrar çağırdılar. O yüzden Ankara’ya ifade vermeye gidiyoruz” dedi. Arslan, “Evinizde herhangi bir arama oldu mu” sorusuna da “Hayır, öyle bir şey olmadı” diye yanıt verdi. Bu arada, Atatürk Havalimanı İç Hatlar Terminali’nde bekleyen bazı yolcuların, Uğur Arslan ile fotoğraf çektirdiği görüldü. Soruşturmanın Türkiye ayağında eski RTÜK Başkanı Zahid Akman, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, yönetim kurulu üyesi İsmail Karahan, Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik ve Ali Solak tutuklanmıştı. 5 kişi tutuklu Günay’ın ziyaret ettiği Burkay, yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğunu söyledi: Barış için silahlar susmalı İstanbul Haber Servisi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, siyasetçi ve şair Kemal Burkay’ın Kürt sorunun çözümünde katkılarının büyük olacağını söyledi. Kemal Burkay da barış ortamının sağlanması için silahların susması gerektiğini yineledi. Bakan Günay, Kürt siyasetçi Kemal Burkay’ı kaldığı Taksim Hill Otel’de ziyaret etti. Basın toplantısı öncesinde salonda bulunan görevlilerin Atatürk posterinin üzerini Türk bayrağı ile kapatmaya çalışması dikkat çekti. Basına kapalı olarak gerçekleştirilen görüşmenin ardından Bakan Günay ve Burkay gazetecilerin karşısına çıktı. Kemal Burkay, “Yaşadığımız bunca acıdan sonra yeni bir anlayışa ihtiyaç var. Önemli bir diyalog ortamı var. Bu anlayışı genelleştirebilirsek barışı sağlarız. Bu ülkeyi ve halkını seven tüm siyasi partilerin sorunun çözümüne destek vermesin istiyorum. ” dedi. Kürt sorununun çözülmesi için öncelikli olarak silahların susturulması gerektiğini yineleyen Burkay, “Biz orduya silahları bırakın diyemeyiz. Ancak askeri operasyonlara son vererek barışa katkı sunabilir. Silahta ve şiddette ısrar etmenin ülkeye bir katkısı olmadığı kanısındayım. Bunun yolunu bulma çabası göstermeliyiz. Bundan sonraki süreçte çabalarım bu yönde olacak” diye konuştu. Burkay , Günay’dan Tunceli’deki Munzur ve Marçik Vadisi’ndeki doğa katliamının da durdurulmasanı istedi. Van’da 3 askerin şehit edilmesine yönelik duyguları sorulan Burkay “Benzer olaylar beni çok üzdü. Bu tür eylemler 12 Haziran seçimlerinden sonra başlayan yumuşama BDP’L HAS P KAPLAN ‘Kendi valimizi seçeceğiz’ MAHMUT ORAL Günay, Kemal Burkay’ı kaldığı otelde ziyaret etti. (VEDAT ARIK) sürecini sabote etmeye yönelik girişimler. Temenni ediyorum ki sağduyu her iki tarafta da ağır bassın” yanıtını verdi. Günay da “Burkay uzunca zamandır sorunların şiddetten uzak, tam bir demokrasi içinde çözülmesinden yana cesaretle ve yüksek sesle görüşmelerde bulunuyor. Kendisinden düşünce dünyamız güzel şeyler bekliyor” diye konuştu. Burkay’ın “mevsim şubatmart arası” dediğinin anımsatılması ve iktidarın çalışmalarının sorulması üzerine Günay şunları söyledi: ‘Zamana ihtiyaç var’ “Mutlaka gecenin içinden gündüz çıkacaktır. 30 yıl içinde Türkiye çok acılar yaşadı. 12 Eylül ülkenin üzerinde bir karabasandı. Bulutlar yeni dağılıyor. Yaralarımızı kanatmayacağız ve umutla saracağız. Silahlar susmadan ve çatışmalar sürerken sorunu çözmek mümkün değil. İyi şeyler için biraz zamana ihtiyaç var.” Günay, Burkay’a Nâzım Hikmet’in vatandaşlığa geçişini anlatan bir kitap ile yazar İdris Küçükömer ve ünlü Kürt şair Ahmed Hani’nin Türkçeye çevrilen “Memu Zin” kitabını hediye etti. Burkay daha sonra İsmail Beşikçi ile görüştü. DİYARBAKIR BDP Diyarbakır İl Genel Meclisi üyelerinden oluşan bir grup, Yenişehir İlçe Kaymakamlığı önünde toplanarak Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak’ın 2011 yılı bütçesini onaylamamasını protesto etti. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, hükümetin partizanca davranan valisinin, hizmet için köy ve beldelere gitmeye hazırlanan trilyonları dondurduğunu belirterek, “Bu atanmış vali sistemi milletin iradesinin üzerinde görüyor kendini . Biz bu iradeyi Diyarbakır’a valiyi kendimiz seçerek kıracağız” diye konuştu. Askeri vesayeti kaldırma konusunda hükümetin samimi olmadığını ifade eden Kaplan, şunları söyledi: “Sayın Başbakan sen askeri vesayete karşıysan getir Genelkurmay’ı Milli Savunma Bakanlığı’na bağla. Sonra askeri harcamalarını Sayıştay kanunu ile düzenle, gizli yönetmenliği kaldır, İç Hizmet Kanunu 35’i kaldır.” KCK davasında avukat krizi Bir önceki oturumda mahkemeyi protesto eden avukatların yerine yenisi atanmayınca mahkeme heyeti oturumu erteledi MAHMUT ORAL 8 AĞUSTOS Bilirkişi rapor hazırlayacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde el yapımı mayının patlaması sonucu 7 askerin şehit olmasıyla ilgili davada, mayın döşeme işinin usul ve esaslara uygun yapılıp yapılmadığının tespiti amacıyla rapor hazırlatılması için bilirkişi heyeti atandı. Genelkurmay Başkanlığı askeri mahkemesinde görülen duruşmaya, tutuksuz sanıklar Tuğgeneral Zeki Es, Kurmay Albay Rıza Atilla Erdoğan ve Nurettin Altay ile avukatları katıldı. CHP’li vekiller davayı izleyecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Mustafa Balbay’ın 8 Ağustos’ta yapılacak duruşmasına bir grup milletvekiliyle birlikte katılacaklarını söyledi. CHP grup yönetimi, 8 Ağustos’ta yapılacak duruşmaya kalabalık bir milletvekili grubunun katılmasını istedi. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, “8 Ağustos Pazartesi günü sabah havaalanında arkadaşlarla buluşup toplu olarak Silivri’ye gideceğiz, milletvekillerimizin yanında olacağız” dedi. Aysel Tuğluk’a 2 yıl hapis VAN (Cumhuriyet) Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk’a Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 17 Mart 2010’da yaptığı konuşma nedeniyle 2 yıl hapis cezası verildi. Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ki duruşma dün görüldü. Mahkeme Tuğluk’a “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 2 yıl hapis cezası verildi. Tuğluk karara itiraz edecek. DİYARBAKIR Terör örgütü PKK’nin kent yapılanması olduğu iddia edilen KCKTM davasında bu kez de avukat krizi yaşandı. Bir önceki oturumda mahkemeyi protesto eden avukatların yerine, barodan istenen avukat ataması gerçekleşmedi. Mahkeme heyeti, Diyarbakır Barosu hakkında suç duyurusunda bulunacağını belirterek oturumu erteledi. Duruşmayı CHP ve BDP heyetleri de izledi. Aralarında belediye başkanları, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve çok sayıda BDP’li yöneticinin bulunduğu 104’ü tutuklu, 19’u firari, toplam 152 sanıklı KCKTM davasına dün Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Özel salonda görülen oturumu; CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, BDP Grup Başkanı Selahattin Demir taş, 10 BDP milletvekili ile yurtdışından gelen bazı heyetler de izledi. Ancak sanıkların hiçbir avukatı oturuma katılmadı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, önceki duruşmada Diyarbakır Barosu’ndan avukat istendiğini ancak baronun avukatların müdafilikleri devam ettiği için yeni avukat atamadığını belirtti. Yılmaz, görevlendirme yapılan avukatlara duruşmalara katılmaları için tebligat yazılmasına, tebligatta duruşmaya katılmamaları halinde haklarında cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Tutuklu sanıkların tahliye taleplerini reddeden mahkeme, BDP’li Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın tedavisinin yapılabilmesi için yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması talebini de reddetti. Adliye çıkışı gazetecile Tahliye taleplerine ret re açıklamalarda bulunan BDP Grupbaşkanı Demirtaş, “1925 yılından yani İstiklal Mahkemeleri bu ülkede kurulduğu günden bu yana bu mahkemelerin zihniyeti değişmemiştir. Devletin artık bu durumu değiştirmesi, bir karar vermesi lazım. Ya Kürtlerin hepsini tutuklayıp cezaevlerine atacaklar, bu bölgenin etrafına tel örgü çekip burayı açık cezaevi ilan edecekler, burada yaşayan herkesi suçlu ilan edecekler ya da Kürtlerle artık tarihi bir barışı gerçekleştirecekler. Artık kimseden adalet, barış dilenmiyoruz. Kimseye minnetimiz de yok” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da duruşma sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin hukukun ve adaletin gerçekleşmesi önündeki en büyük engellerden birisinin olduğunu vurguladı. ‘Erçakmak kimin himayesinde?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde “Sivas katliamı davasında ele geçmemiş ve infazı yapılmamış kaç hükümlü bulunmaktadır? Cafer Erçakmak’ın saklanmasına kimler yardım etmiştir” sorularına yanıt istedi. Gök, soru önergesinde, “Adli ve idari birimler ihmalleri ile bir insanlık suçunun dava ya da ceza zamanaşımı yoluyla cezasız kalmasına neden olacaklardır” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle