19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 AĞUSTOS 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA HABERLER Yoksul ya da zengin, eğitimli ya da eğitimsiz, kentli ya da köylü, dayak sınıf ayırmıyor 3 Bu kadarı da olmaz Yardım aracını soydular ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Tepebaşı kaymakamlığının dar gelirli ailelere erzak yardımı dağıtan aracı durdurularak soyuldu. Aracın sürücüsünü döven soyguncular, yoksullara dağıtılmak üzere götürülmekte olan erzakları alarak kaçtı. Polis tarafından yakalanan zanlılar sorgularının ardından serbest bırakıldı. Büyük Gazeteler İntihar Ederken… Yazıya başlık koyarken önce “Büyük Gazeteler Katledilirken” demeyi düşündüm… Ama sonra vazgeçtim… Çünkü büyük gazetelerin bir bölümü zaten gönüllü olarak kendilerini yok edecek sürecin içindeydiler… Bir bölümü de zorunlu olarak da olsa, sürece katılmışlar, kaderlerine boyun eğmişlerdi. Radyolar yaygınlaşınca gazetelerin artık öleceğini söyleyenler olmuştu… Televizyon icat edilip yaygınlaşınca, yine gazetelerin öleceği söylendi… Ama gazeteler yaşadılar, varlıklarını gelişerek sürdürdüler. Bugün internet, gazetelerin en büyük rakibi olarak görülüyor, gazetelerin yine bir ölüm sürecine girdiğinden söz ediliyor. Yapılan bütün araştırmalar, gazetelerin farklı konulara, farklı yaklaşımlarla, ayrıntılı haber analizleriyle girmesinin, okurlarına ve internet izleyicilerine de “geçerli bir düşünce ve yorum çerçevesi” vermesinin önemli olduğunu ve geleceğin burada yattığını gösteriyor. Çünkü internet zaten haber hızı ve çeşitliliği bakımından gazetelerin önüne geçmiş durumda. Geriye kalıyor güvenilirlik ve çerçeve! Bu çerçeveye ister “yorum” deyin… İster olayların “perde arkası”… İsterseniz “ayrıntılı analiz”… Sonuç değişmez: Okurlar haberleri değerlendirmek için gerekli güveni ve geçerli bir görüşü arıyor. Gazeteler okurlarına doğru habercilik konusunda güven verdikleri sürece… Bu haberlerin “çerçevelerini” ve “derinliklerini” aktardıkları, farklı ve ilginç konuları buldukları sürece yaşayacaklardır. Tabii bu yaşam ancak, artık herkesin basılı materyali okumaktan vazgeçtiği, bütün hayatın ve işlemlerin ekranlarda sürdürüldüğü noktaya kadar devam edebilir. Ama kitaplar var olduğu, örgün ve yaygın eğitim kitaplar üzerinden yapıldığı sürece, gazetelerin de, yukardaki koşullara uydukları takdirde varlıklarını sürdürmeleri beklenir. Türkiye’deki medyanın ve özellikle de gazetelerin sorunu, medya patronlarının medya dışında büyük işlere sahip olmalarından kaynaklanır. Büyük yatırımlar, büyük sermayeler, büyük şirketler, çok sayıda istihdam, üretim ve ticaret sahibidir bu patronlar. Ve Türkiye gibi bir ülkede, bu denli büyük iş sahibi olanlar kaçınılmaz olarak siyasal iktidarın etkisinde, hatta emrindedirler. Dolayısıyla Türkiye’deki medya özgürlüğü doğrudan doğruya iktidarın demokrasi anlayışına bağımlıdır. AKP iktidarı ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan, medya konusunda da acımasız öfkeli ve antidemokratik davranmaktadır: Başbakan bazı gazetelere, patronlara ve yazarlara karşı doğrudan, isim vererek tavır koymuştur… Hapishaneler muhalif gazeteci ve yazarlarla dolmuştur… Medya patronlarına, tüm mal varlıklarını aşan cezalar kesilmiştir… Bazı medya kuruluşlarına doğrudan el konmuş, mülkiyetleri taraftarlara verilmiştir. Eh bu kadar baskıdan sonra, iktidar taraftarı olanların dışında kalan medya patronları da hizaya gelmiş, doğru dürüst gazetecilik, televizyonculuk yapmak isteyenler bile kendilerine çekidüzen vermiş, sansür ve otosansür devreye girmiş, gazetelerde yönetici ve yazar düzenlemeleri yapılmıştır. Bu durumda televizyonlar varlıklarını şu ya da bu biçimde yine sürdürebilir… Çünkü televizyonlar sadece haber odaklı değildir… Eğlence gibi çok daha öne çıkan başka işlevleri de vardır. Ama gazeteler için aynı şeyi söylemek olanaklı değil: Bütün gazetelerin aşağı yukarı aynı haberleri verdiği, bütün yorumların aşağı yukarı aynı çizgide olduğu, bütün “kapalı kapılar ardındaki ayrıntıların” aynı tatta olduğu gazeteleri okurlar niye alsınlar ki… Magazin haberleri için gazeteler alınır deseniz, onlar zaten televizyonlarda da internette de fazlasıyla var. Büyük gazetelerin birbirine benzer hale gelmesinden dolayı, arkasında büyük sermaye ve büyük çıkarlar olmadığı için muhalif çizgide yayın yapabilen Sözcü kısa zamanda 250 binlik tirajlara ulaşmış, yeni çıkan Aydınlık hemen 50 binlik bir tirajı yakalamış, Cumhuriyet bütün talihsizliklere, sıkıntılara ve engellere karşın varlığını koruyabilmiştir. Karakolluk olanlar, çevresinin ‘Kocandır sever de döver de’ tepkisiyle karşılaşıyor. Aile içi mesele olarak görülen kadına dayağa müdahale edilmiyor. Kadının yazgısı kırsalda da metropol kentlerde de değişmiyor. Kadına yönelik şiddet konusunda ulusal bir veri tabanı da bulunmuyor. ADANA (Cumhuriyet) Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalında “Fiziksel Şiddete Uğramış Kadınlar ve Tıptan Beklentileri” konulu Neşe Kayrın’a ait yaptığı doktora tezi araştırması kapsamında, Adana, Mersin, Samsun, Gaziantep, Ankara, Eskişehir, İzmir ve İstanbul’daki sığınma evlerinde şiddet mağduru 51 kadınla görüşüldü. “Bu kadarı da olmaz” dedirten 3 öykü şöyle: “Yaşarsan kocanın, ölürsen toprağın”... Bu cümle, Adana’da kocasından şiddet gören C.B’nin (26) ağabeyine ait. Genç kadın, 15 yaşında aile baskısıyla amcasının oğluyla evlendirilmiş. C.B, gördüğü şiddet yüzünden ilk bebeğini düşük sonucu yitirmiş. Ev dışına çıkması yasaklanan, doktora gitmesi de engellenen kadının, eşinden gördüğü fiziksel şiddet zaman içinde giderek daha sık ve daha ağır hale gelmiş. Ağabeyine anlatan genç kadın, ‘Kırık yok, dikiş yok bu nasıl 6 yıl süren araştırmanın sonuçlarına göre, şiddeti uygulayan koca değil, daha çok şiddeti gören kadın utanıyor. Şiddet mağduru kadınlar, utandıkları için zorunlu kalmadıkça yaşadıklarını en yakınlarına bile anlatamıyorlar. hbar sorumluluğunu yerine getiremiyorlar. dayak’ diyerek, kocanın uyguladığı şiddete inanmak istememiş. Kayınbabasından da dayak yemeye başlamış. Boşanmayı istemesi üzerine ise kocası ‘Sen kötü yola düştün her şeyi hak ettin’ diyerek bıçak çekip ‘Kendini öldür, ben öldürürsem hapse girerim’ diye saldırmış. Hamileyken de dayak yediğini anlatan 22 yaşındaki K.M ise “Kocam, yoruluncaya kadar dövüyordu. Yedi aylık hamileyken ölmek istedim, ilaç içtim doktora götürdüler ama açık açık konuşamadım” diye konuştu. Bir başka öykü de, eğitimli ve çalışan kadın R.M’nin. O da kocasından şiddet görmekten yakınıyor. Kocasının kıskançlık baskısı yüzünden işinden bile ayrılmak zorunda kalan genç kadın, buna karşın evliliğini kurtaramayıp şiddet görmeye devam ettiğini anlatıyor. Ölen Fatih K’nin üvey annesinin pes dedirten savunması: Her şeyi kendi yapmış. ÜVEY ANNE DEHŞET ‘Ölmek istedim’ dayanabildi Deprem değil kamyon ŞIRNAK (Cumhuriyet) Mardin’in Midyat ilçesinden Cizre’ye gelen Hakan Bal yönetimindeki silobaz yüklü kamyonun frenleri, Tank Taburu Mevkii’nde rampa inerken boşaldı. Dörtyol kavşağına kadar geldikten sonra virajı alamayıp yan devrilen kamyon sürüklenmeye başladı. Park halindeki iki aracı önüne katarak hızla sürüklenen kamyon, 1 eczane, 1 otel olmak üzere 8 işyerini harabeye çevirdikten sonra durabildi. Çarpmanın etkisiyle işyerlerinin duvarları yıkıldı. Kamyon sürücüsü aracın içinde sıkışarak can verdi. 40 gün BARIŞ YAMAN şkenceye KONYA Selçuklu’da üvey annesinin ağır işkencelerine maruz kaldığı iddia edilen Fatih K. (9), 40 gündür tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. şkence yapan üvey anne tutuklanarak cezaevine gönderilirken baba Seyit Ali K. tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. lköğretim öğrencisi Fatih K., 5 Temmuz 2011’de, amcası tarafından hastaneye kaldırılmıştı. Kaldırıldığı özel hastanede, küçük çocuğa, üvey annesi Leyla K.’nin (32) yakarak işkence yaptığı ortaya çıktı. Çocuğun, vücudundaki işkencelerin yanı sıra genital bölgesinin de yakıldığı tespit edildi. Doktorlar tedaviye devam ederken çocuğun bağırsaklarında da problem yaşadığı ortaya çıkınca küçük çocuk, “Annem arkamdan oklava sokmuştu” diyerek yaşadığı işkenceyi anlattı. Fatih K. bağırsaklarındaki zedelenme nedeniyle 3 yerinden ameliyat edildi. 40 gün yaşayan Fatih K. önceki gün öldü. şkence iddiasını reddeden üvey anne Leyla K’nin., “Ben bir şey yapmadım, oyun parkında oynarken yarıklar oluşmuş. Ben evden dışarı çıkıp geldiğimde de banyoda kendini yakmış. Oklavayı da arkasına kendisi sokmuş, bana söylemişti” dediği öğrenildi. Kanlı tişörtüyle polise sığındı SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Kocasından dayak yediğini ileri süren ve üzerinde kan lekeleri bulunan giysileriyle Vilayet Konağı önünde nöbet tutan polislerden yardım isteyen Canan Görmüş (20) isimli kadın “Artık dayanacak gücüm kalmadı, can güvenliğim yok” dedi. Ahmet Remzi Yüreğir Mahallesi’nde kayınpederine ait evde oturduğu ve 8 aylık bir de bebeği bulunduğu öğrenilen Görmüş, 2 yıldır birlikte yaşadığı resmi nikâhlı olmayan eşi Faruk Ç.’den (21) şiddet gördüğünü ileri sürdü. Genç kadının yaşadığı şokun etkisinden kurtulamadığı ve sürekli ağladığı gözlendi. Gözaltına alınan ve baharat satıcılığı yaptığı belirtilen Faruk Ç ise ifadesinde, karısının psikolojik sorunları olduğunu ve şiddetli geçimsizlik yüzünden sürekli tartıştıklarını iddia etti. (Fotoğraf: AA) Ütü, vazo ve sandalyeyle başladı, bıçakla bitirdi Affetti öldürüldü İstanbul Haber Servisi Eşine uyguladığı şiddet yüzünden bir süre cezaevinde yatan Ali İncebacak (69) sahurda tartıştığı eşi Kezban İncebacak’ı (63) bıçak ve başına vurduğu sert cisimlerle öldürdü. Ataşehir Atatürk Mahallesi Şeref Sokak üzerinde bulunan 3 katlı evde yaşayan Ali ve Kezban İncebacak çifti arasında gece sahur vakti belirlenemeyen bir nedenle tartışma başladı. Tartışmanın büyümesi üzerine, daha önce eşine uyguladığı şiddet yüzünden cezaevine girdiği öğrenilen Ali İncebacak, eşini dövmeye başladı. Ütü, vazo ve sandalye ile eşinin başına vuran Ali İncebacak, daha sonra mutfaktan aldığı bıçağı eşine rastgele saplamaya başladı. Olayın ardından polisi arayarak durumu bildiren İncebacak, eve gelen polislere teslim oldu. Kezban İncebacak’ın cesedi üzerinde yapılan ilk incelemede, sert cisimlerle vurulduğu, bir gözünün çıktığı ve vücudunda bıçak yaraları olduğu belirlendi. İncebacak’ın cesedi, yapılan incelemenin ardından Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı. Ali İncebacak, polisler tarafından gözaltına alınarak Şehit Salih Sevgican Polis Merkezi’ne götürüldü. Hata bir yılını çaldı Tercih süresinin bitmesine 9 dakika kala ÖSYM sitesindeki tercihinin değiştirildiğini ileri sürdü AB D N YAĞMUR MERSİN ÖSYM’nin elektronik tercih sistemini kullanarak üniversite tercihlerini yapan Ali Can Çiçek adlı öğrenci, tercih süresinin bitmesine 9 dakika kala kendi tercihlerinin değiştirildiği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. “Kesin kazanacağım 4 tercih işaretlemiştim. Onlar silinmiş, tek tercih olarak özel üniversite yazılmış” diyen Çiçek, eğer hata düzeltilmezse, paralı eğitim veren özel üniversiteyi kazanmış olacak. Çiçek, “Özel üniversiteye verecek param yok. O nedenle kayıt yaptıramam. O durumda dershaneye de gitmeyeceğim. Antalya’daki otellerde iş arayacağım” diye konuştu. Çiçek “Eğer kusurlu olan ÖSYM ise haklarında tazminat davası açacağım. 1 yıldır yaşadığım sınav stresinin üzerine bir de bu stres yüklendi. Gelecek planlarım altüst oldu” dedi. LYS SONUÇLARI YARIN Lisans Yerleştirme Sınavları’na (LYS) göre, üniversiteye yerleştirme sonuçları yarın açıklanacak. Sonuçlar 15.00 itibarıyla “http://sonuc.osym.gov.tr”de. KRED BAŞVURULARI 20112012 öğretim yılında üniversitelerin hazırlık ve birinci sınıflarında okuyacak öğrencilerden yurtlarda barınmak, burs, öğrenim ve katkı kredisi almak isteyenlerin başvuruları da yarın başlıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle