19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 18 AĞUSTOS 2011 PERŞEMBE [email protected] 12 DIŞ HABERLER Netanyahu’nun, ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın ‘Türkiye’den özür dileyin’ talebini reddettiği öne sürüldü İsrail ABD’yi dinlemedi Dış Haberler Servisi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Mavi Marmara olaylarında hayatını kaybeden 9 Türk nedeniyle, İsrail’in Türkiye’den özür dilemesini öneren ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a, “öyle bir niyetimiz yok” cevabını verdiği öne sürüldü. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland ise konuyla ilgili İsrail’de yayımlanan haberlerin görüşmenin ne içeriğini ne de gidişatını doğru şekilde yansıttığını söyledi. İsrail Ordu Radyosu’nun haberine göre, önceki gün Netanyahu’yu arayan Clinton, askerlerin baskını sırasında meydana gelen ölümler için İsrail’in özür dilemesi talebini bir kez daha yineledi. Clinton’un bu talebini “İsrail’in şu an itibarıyla özür dileme niyetinde olmadığını” ifade ederek reddeden Netanyahu, olayı soruşturan BM Komisyonu’nun Palmer Raporu’nun yayımlanmasını bekleyeceğini söyledi. Netanyahu’nun Amerikalılara, “Eğer İsrail özür dilerse, koalisyonun İsrail Evimiz partili lideri ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın hükümeti bozacağını” anlattığı da kaydedildi. Amerikalı yetkililerin, Lieberman’a yaptıkları baskılar sonucu özür dilenmesi halinde, hükümeti bırakmayacağı sözünü almayı başardıkları ve Lieberman’ın “hükümeti parçalamayacağı” konusunda taahhüt verdiği belirtilen haberde, bu kez Netanyahu’nun, Clinton’a ülkesinde devam etmekte olan protestoları hatırlattığı, böyle bir dönemde yeni bir cephe açmayı doğru bulmadığını söylediği ifade edildi. Söz konusu haberde Amerika’nın yardımı ve aracılığıyla, yaklaşık 2.5 hafta kadar önce İsrail ile Türkiye arasındaki krizi giderebilecek bir anlaşma sağlandığı öne sürülmüştü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Netanyahu’nun kararının ardından, özür gelmeden Türkiyeİsrail ilişkilerinin düzelmeyeceğini söyledi. Öte yandan İsrail’de yayın yapan Ynet haber sitesi, “İsrail’in Türkiye’deki büyükelçiliği büyükelçisiz kalabilir” başlığıyla verdiği haberde, İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gabi Levi’nin önümüzdeki iki hafta içinde görev süresini tamamlayacağı ancak Türkiye’nin, Levi’nin yerine gelecek büyükelçiyi kabul etmeyeceği endişesini taşıdığını kaydetti. ‘Batı’ Batarken Dünyanın en etkili haber dergilerinden biri olan “Time”, bu hafta kapağına “Avrupa’nın çöküşü ve düşüşü”nü çıkarmış. Konuyu içerde “Avrupa’nın Sonu” başlığıyla sürdüren dergi, “Avrupa’nın ekonomik birliği çözülüyor, Londra tutuştu; kıtanın kadim, güvenilir ticari partneri ABD, Avro’yu ve günü kurtarabilecek durumda değil” diyor ve ekliyor: “Eski düzene veda edin!” “Eski düzene veda” dendiğinde işin içine aslında ABD’nin çaptan düşmesi de giriyor. Uzun yıllar Amerika’da yaşayan, ABD’nin kalburüstü üniversitelerinde ders veren, saygın düşünce kuruluşlarında çalışan arkadaşlarım ABD’nin salınımını öyle ki “koma hali” türü ifadeler kullanarak tanımlıyorlar. Hal böyleyken meselenin damardan “Batı’nın çöküşü!” olarak konması lazım. Ancak “Time” bir Amerikan kuruluşu olduğundan, kırmızı siyah fon üzerinde yükselen alevlerin yer aldığı dramatik kapağın altına belli belirsiz bir dipnot gibi! bu tespit, parantez açılarak “Ve belki Batı’nın da (çöküşü)” eklemesiyle ayrı bir not şeklinde düşülüyor… Başlığın ancak büyüteçle görünebilen alt bölümü de eklendiğinde tablo, “Avrupa ve dahi Batı çöküyor!”a dönüşüyor. Yalnız Avrupa değil, Batı’da hepten bir dönemin sonuna gelindiği kesin. Okyanusun iki yanında da; Doğu’dan yükselen yeni güçler karşısında zorlanan rekabet, sarsılan değerler, yitirilen özgüven, başa gelen kifayetsiz liderler, geleceği içeren belirsizlikler, kabaran öfke ve popülizmler gibi bire bir örtüşen sorunlar var. Önceki gün daha yeni, gazetelerde yer alan haberlerde Cumhuriyetçi Parti’nin 2012 seçimlerine hazırlanan adaylarından Michele Bachmann ile Rick Perry’nin Amerika’nın İncil’le yönetilmesini isteyen köktenci hareketlerle bağlantıları gündeme getiriliyordu… Aynı haberler kapsamında, başkanlık seçiminin yükselen yıldızı gözüyle bakılan Bachmann’ın internet sitelerinde “siyahların köle yapılmasını savunan kitaplar” önerdiği söyleniyordu… Hangi gerekçeyle? Bachmann, ilk dönem 20. yüzyıl ırkçılığını hatırlatan bir söylemle; “Tüm kültürler aynı düzlemde ve eşit değildir!” diyor. Benzer fikirlerle Eski Kıta’da da bir manifesto hazırlayan ve eyleme geçen bir fanatik, bir ay önce bu uğurda 77 kişinin canına kıydı. Norveçli Breivik’ten bahsediyorum…. Breivik de, şunun şurasında Bachmann gibi; “kültürlerin eşit olmadığına” inanıyordu. Siyaset yolu yerine o, bir büyük terör eylemine girişmek suretiyle, “kurtarmak istediği Avrupa medeniyetini” aklı sıra sarsmak istedi. Kendi iddiasına göre böylelikle bir “devrim” tetiklemeye niyetlendi! Breivik’in başlatmak istediği devrim, çökmekte olan “Batı’nın üstünlüğünün yeniden tesisiydi!” Norveçli cani, internette yayımlanan 1500 sayfalık manifestosunda “21. yüzyıl başında Batı uygarlığı kültürel özgüven kaybından mustarip” demekteydi: “Batı, üstün uygarlığının anlamını yeniden keşfetmek, o uygarlığı tekrardan tesis etmek zorunda!!” Batı uygarlığının çöküşü üzerinde son dönemde çok konuşulan makaleler,TV dizileri ve kitaplar yayımlayan ünlü Harvard’lı profesör Niall Ferguson da rastlantıya bakın ki yaptığı teşhiste Breivik’ten heyhat! çok farklı bir sonuca varmıyor. “Telegraph”ta yayımlanan “Batı şimdi neden çöküyor / Why the West is now in decline” (6 Mart 2011) isimli analizini Harvard’lı bilim adamı da bire bir şu sözlerle noktalıyor: “(Batı) Medeniyetimize olan inancımızı yitirdik!” Batı’nın iki yakasında, en uç noktadaki ırkçı politikacısından fanatik teröristine, ciddi bilim adamına, sokaktaki adamına dek... farklı dozlarda değişen ve farklı tepkilerle ortaya konan geniş genel bir “özgüven kaybından” yakınma; Batı’nın eski mutlak üstünlüğünün yitirilmesinden duyulan öfke/kaygı/üzüntü/ büyük bir “kayıp/yas” duygusu var. İngiliz tarihçi Ferguson; Rönesans, Reform, bilim devrimi, FransızAmerikan devrimleri, sanayi ve oy (demokrasi!) devrimi üzerine oturan 500 yıllık Batı medeniyeti üstünlüğünün 1. Rekabet, 2. Bilim, 3. Mülkiyet hakkı, 4. Tıp, 5. Tüketim toplumu, 6. Çalışma etiğine dayandığını; bu büyük birikimin dünyanın ortak malı haline geldiğini, kendi silahlarıyla kendisine rekabet açan yeni dünyada Batı’nın giderek açmazda kaldığını, açmaza yeni fikirlerle karşılık veremediğini söylüyor. Bu açmazı tepedekiler dışında her eve giren ekonomik kriz tamamlıyor. İşsizlik artarken talep daralıyor. Avrupa’nın en büyük kazanımı olan “refah devleti” küçülüyor. Öfkeye kapılan kitleler, Atina’dan Madrid’e dek meydanlara iniyor; Londra’da olduğu gibi dükkânları yağmalayıp, yakıp yıkıyor. Sade şu son yaz aylarında gündeme gelen olaylar Breivik’ten Londra isyanına.. ABD’de Bachmann’ın yükselişine dek… alabildiğine kaygı verici. “Beter olsunlar!” diye sevinmeyin. Güçlü devletler, böyle ne zaman uçurumun yamacına gelseler, dünyanın başına bela gelir. İkinci Dünya Savaşı öncesinin en popüler kitaplarından birini, ünlü Alman tarihçi Oswald Spengler yazmıştı. … Spengler’ın satış rekorları kıran kitabının adı neydi biliyor musunuz: “Batı’nın Çöküşü/Der Untergang des Abendlandes” . ‘TÜRK YE’N N BEKLENT S NET’ Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “özür” konusunda Türkiye’nin beklentisinin net olduğunu, beklentisinin karşılanmaması halinde de Türkiye’nin nasıl bir tutum takınacağını srail’in bildiğini ifade etti. Davutoğlu, “ srail için bir tercih söz konusudur. Ya Türkiye ile ilişkileri normalleştirme yolunu açacaklardır ya da Türkiye ile sadece devlet düzeyinde değil halk olarak da onulmaz bir uçurumu kendileri açmış olacaklardır” dedi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye yönetimini bir kez daha sert bir şekilde uyardı Ankara, Şam’a baskıda kararlı Cumhurbaşkanı Gül, Somali Devlet Başkanı Şeyh Şerif Ahmed’le bir araya geldi. (AA) Bir dönemin sonu Somali için stanbul buluşması Dış Haberler Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Tarih boyunca Somali’nin ve Afrika coğrafyasının bütün kaynaklarını sömürmeye çalışanların elbette bir kenara oturup bugün yaşanan trajediye duyarlı olmasını, Somali halkına yardım eli uzatmasını bekleyemeyiz” dedi. İstanbul Conrad Otel’de düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü İcra Komitesi Toplantısı’nın açılışında konuşan Erdoğan, Somali’de yaşanan açlık felaketine dikkat çekerek “Şimdi herkese soruyorum. Somali, dünyanın gözü önünde bu acıları yaşarken milyar dolarlık servetleriyle Karunlaşan insanlara ne demeliyiz? Elimizi vicdanımıza koyalım ve soralım. O dev plazalar, o muhteşem kaşaneler, o lüks araba koleksiyonları neyin nesidir? Şüphesiz ki, hesabını vereceğimiz, bu hayatta başkalarının yanlışlarına göre hareket etme durumunda değiliz. Biz bize düşen kendi sorumluluğumuzu yerine getirmekle mükellefiz” diye konuştu. Başbakan daha sonra şunları söyledi: “Biz bu kardeş ülkeye, Somali’ye hiçbir zaman devlet çıkarları nazarıyla bakmadık, bakmıyoruz, bakmayacağız. ‘Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Resulullah bir başka hadisinde, ‘Kim bir kardeşinin ihtiyacını görürse, Allah da onun ihtiyacını görür’ buyuruyor. Hazreti Peygamber’in takipçileri olarak soralım kendimize bugün sahiden öyle miyiz? Öyle olsaydık, birbirimizin ihtiyacını giderseydik, komşumuz açken tok yatmasaydık kardeş Somali halkı bugün bu durumda mı olurdu?” Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Şerif Ahmed’le de Conrad Otel’de bir araya geldi ve görüşme yaklaşık bir saat sürdü. Başbakanlık Basın Merkezi’nin internet sitesinden yapılan bir açıklamayla da, Erdoğan’ın Somali’ye yarın günübirlik bir ziyaret gerçekleştireceği bildirildi. Dış Haberler Servisi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bir kez daha Suriye’de operasyonların durmasını isteyerek “Türkiye’nin bu konudaki kararlılığını bir kez daha teyit ediyoruz” dedi. Davutoğlu dün İstanbul’da Ürdün Dışişleri Bakanı Nasır Cude ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, “Suriye’nin, halkın taleplerini karşılayan bir süreçle istikrara kavuşması hem Türkiye hem de Ürdün’ün dileği ve ortak talebidir. Bunun olabilmesi için her şeyden önce akan kanın durması lazım. Operasyonların derhal tüm şehirlerde durması lazım. Askerlerin bu şehirlerden çekilerek hayatın normale dönmesi lazım. Taleplerin barışçıl yollarla gündeme getirilmesi ve mutlaka bu taleplerin siyasal değişimi gözetecek şekilde hayata geçirilmesi lazım. Türkiye olarak her zaman Suriye ile Suriye halkı ile ilgilendik. Suriye halkının haklı taleplerinin yanındayız, destekçisiyiz” diye konuştu. Suriye’nin barışçıl bir dönüşüm geçirmesi durumunda, çok güçlü dost ve komşu bir ülke olarak bölge istikrarına büyük katkıda bulunacağına inandıklarını, ancak bunların olabilmesi için akan kanın durması gerektiğini söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti: “Birçok şehirde ramazan ayında yaşanan acıların sona erdirilmesi lazım. Bu konuda en önemli katkıda bulunacak hususlardan birisi Suriye’de askerlerin önceki gece yarısı başkent Şam’ın bir semtinde elektriği kestikten sonra onlarca kişiyi gözaltına aldığı da gelen haberler arasında. (Fotoğraflar: EPA) ge oluşturulacağı yolundaki haberleri yalanlasa da, yetkililer ve ordu liderliğinin Suriye krizine ilişkin planlar hazırladıklarını iddia etti. Gazete, Suriye rejiminin, Türkiye’nin geçen pazartesi günü Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a “ültimatom” anlamına gelen bir uyarı yaptığını ancak çağrının yanıtsız kalması halinde ne gibi tepki verileceğini açıklamadığını belirtti. üzlerce kişi stadyumda Suriye’nin Lazkiye kentinde askeri birliklerin evleri basarak götürdükleri yüzlerce muhalifi bir stadyuma kapattığı bildiriliyor. Görgü tanıkları kentte şiddetli çatışma sesleri duyulduğunu da söyledi. Devlet medyası ise daha önce askeri birliklerin, Lazkiye ve Deyr el Zur kentlerinden çekilmeye başladığını duyurmuştu. Resmi SANA ajansı, söz konusu kentlerde “terörist çetelere” karşı yürütülen operasyonların sona erdiğini bildirmişti. Liman kenti Lazkiye denizden savaş gemileri tarafından bombalanmış ve 36 kişi ölmüştü. Deyr el Zur’da da 32 kişi hayatını kaybetmişti. Merkezi Londra’da bulunan Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, kuzeybatıdaki İdlib kentinde de balkonda duran bir kişinin bir kurşunun isabet etmesi sonucu hayatını kaybettiğini, olay sırasında askerlerin bölgede operasyon yaptıklarını bildirdi. Y bölgesel bir ortak tutumun şekillenmesidir. Bu konuda bölgesel bir duyarlılık oluşturulması konusunda Türkiye ve Ürdün’ün yapabileceği çok önemli ortak çabalar var. Çünkü her ikisi de Suriye’nin doğrudan komşusu. Biz bunları bugün detaylı olarak ele aldık.” Davutoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hükümete yönelttiği “taşeron” ifadesinden ötürü özür dilemesini de istedi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland ise Davutoğlu’nun Suriye seyahatini, Devlet Başkanı Beşşar Esad’a son bir şans vermek için yaptığını ama “Esad’ın bu son şansı harcadığını” söyledi. Nuland, Türk hükümetinin “hayal kırıklığı ve kaygılarının, Davutoğlu’nun yaptığı açıklamada açık olduğunu” da belirtti. İngiliz Guardian gazetesi, Türk hükümetinin sınırda tampon böl Facebook’tan çağrıya 4 yıl hapis cezası Dış Haber Servisi İki İngiliz genci, İngiltere’deki en yüksek ceza mahkemesi tarafından yaşadıkları şehrin halkını Facebook aracılığı ile “isyana teşvik etmekten” dörder yıl hapis cezasına çarptırıldı. Jordan Blackshaw ve Perry SutcliffeKeenan adlı, 20 ve 22 yaşlarındaki iki gencin Facebook üzerinden yaptıkları isyan çağrısına yanıt veren olmadığı halde 4’er yıl hapis cezasına çarptırılması, İngiltere’de farklı tepkilere yol açtı. Cezaya çarptırılan gençlerden biri olan Blackshaw yaşadığı şehirdeki McDonald’s restoranının yakınında 8 Ağustos gecesi toplanmak için “yıkınparçalayın” anlamına gelen bir başlık altında Facebook üzerinden bir çağrıda bulunduğu için suçlu bulundu. Toplanma yerine Facebook’taki sayfayı izlemekte olan polisten başka kimse gelmediği halde Blackshaw derhal tutuklanıp mahkemeye çıkarıldı. SutcliffeKeenan ise Facebook aracılığı ile hazırladığı bir sayfayı mahkemenin uyarısı nedeniyle internet ortamından kaldırıp, mesajını alan 400 kişiye “bunun bir şaka olduğunu” ileterek özür diledi. Sivil toplum örgütleri ise verilen cezaların “orantısız” olduğunu savundular. Hariri davasında iddianame hazır Dış Haberler Servisi Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastını soruşturan Birleşmiş Milletler (BM) destekli mahkeme olaya ilişkin 4 Hizbullah üyesinin yargılanması yönünde ellerinde yeterli kanıt bulunduğunu bildirdi. Lahey’de bulunan Lübnan Özel Mahkemesi’nden yapılan açıklamada 2005 yılında düzenlenen suikastla ilgili iddianamenin tüm metninin yayımlandığı duyuruldu. Yaklaşık 20 bin sayfalık mahkemeye sunulacak kanıtları içeren 47 sayfalık iddianamede, suçlanan 4 kişi hakkındaki kanıtların, tam anlamıyla net bağlantılar ortaya koymadığı da yapılan değerlendirmeler arasında. Ağır ‘yas’ duygusu Jordan Blackshaw (solda) ve Perry SutcliffeKeenan, yaptıkları çağrıya cevap veren olmadığı halde cezadan kurtulamadı. StraussKahn’ı suçlayan rapor Dış Haberler Servisi Eski Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Fransız politikacı Dominique StraussKahn’ın, kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu öne süren kadının avukatları, müvekkillerine olay sonrasında yapılan muayenede vücudundaki yaraların “saldırı ve tecavüz” sonucu oluştuğunun kanıtlandığını savundu. StraussKahn’ın avukatları ise raporu “yanlış bilgilendirici ve aldatıcı” sözleriyle değerlendirdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle