22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 TEMMUZ 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 15 Boz ayılar ne yer? Basın düşmanlığı Abakay, önlerindeki başat sorunu aktardı: “Türkiye’de 38 gazeteci tutuklu ise ve tutukluluk cezaya dönüşmüşse, gazeteci ve yazarlar hakkında 4 bin dolayında dava ve soruşturma sürdürülüyorsa, basın kuruluşları üzerinde kapatma, satın alma, muhalif yazarları işten çıkarma gibi yöntemlerle iktidar terörü estiriliyorsa, her sorumlu basın kuruluşu gibi ÇGD’nin huzurlu, rahat olması beklenemez. Medya sektörünü sansürlerin en kötüsü ‘otosansür’ bulutları kaplamışsa, iktidar temsilcileri bundan hiçbir rahatsızlık duymuyorsa ki duymuyor ade Belediye DiyarbakırOsman Başkanı Baydemir, Cumhuriyet’e ve devrimlere başkaldıran, halifesultancı Şeyh Said’in itibarının iadesini istemiş. Bir an için düşündü mü hiç? Şeyh efendisi isyanı kazansaydı, çok yoksul bir ailenin çocuğu olan Osman Baydemir, itibarlı bir yer olan Diyarbakır Belediye Başkanlığı’na seçilebilir miydi? Çağdaş Gazeteciler Genel Derneği’ne yeniden Başkan seçilen Ahmet biz bu iktidarı ‘basın, gazeteci düşmanı’ olarak değerlendiriyoruz.” ÇGD’yi yeni dönemde bir başka görev daha bekliyor. Gazetecileri medyatörlerden ayırmak. Abakay’ın dediği gibi: “Her gelen iktidara göre şekil, kılık ve kişilik değişimine uğrayan, gazeteciyazar kisvesi altında saray yazıcılığı, yandaşlığı yapan, ‘padişahım çok yaşa’cı birtakım kişileri biz mesleğimizin yüz karaları olarak görüyoruz. Gazeteciler, yazarlar tutuklanırken, susturulurken, milli iradenin seçtiği milletvekilleri TBMM’ye sokulmazken, tekbirlerle heykeller, anıtlar yıkılırken sessiz kalanlar, bu ayıplarını her zaman boyunlarında taşıyacaklardır.” insanlarla olan pek çok benzerliklerini belirlemişlerdir. Boz ayılar da, insanlar gibi ayağa kalkabilir, tabanlarına basarak yürüyebilirler. Yavrularını insanlar gibi tutup kucaklayarak emzirirler. Kimi insanlar gibi haklarında kanıtlanmış hiçbir suç olmadan demir parmaklıklar arkasına konurlar. İnsanlar gibi et, meyve, bal yerler. Yemek konusunda insanlardan ayrıldıkları noktalar da vardır: Boz ayılar rüşvet ve yetim hakkı, yardım parası diye toplanmış Alman Markı da yemezler. Ayıların kan davası gütmedikleri, küçükleri taciz etmedikleri de yapılan tespitler arasındadır.” Ali Dal yapıyor: Karşılaştırmayı Hataylı “Uzmanlar, boz ayıların Bir saptama da bizden: Acaba boz ayı neslinin yarısı, ne yediğinin ayrımında olamayabilir mi? Böcekler ve nsanlar Sekiz dokuz yaşlarında haşarı bir çocuktu, fakat öyle sevimlilerinden değil de eskilerin “müziç” dedikleri sıkıcı, çevrede tedirginlik uyandıran bir oğlandı. Çiçek tarhlarının daracık yollarında koşuşturup duruyor, eline geçirdiği, tepesinde bir püskürtme düzeneği bulunan teneke kutudaki kimyasalı çiçeklerin ve yaprakların arasında uçuşan ya da yürümeye çalışan her türlü minik canlının üzerine sıkıyordu. Gözüm arada bir tahta bir bankta oturan annesine kayıyordu. Yüzüne “Maşallah benim oğluma” anlatımı yapışmış kalmış kadın oralı değildi. Ne çevreye yayılan kimyasalın genizleri yakan kokusu ne de oğlunun çiçeklere, yapraklara, doğaya, insana hiç zararı olmayan böcek börtüyü öldürmesiyle ilgileniyordu. Oğlan annesinin vurdumduymazlığından cesaret bulmuş, kıyım operasyonunu doludizgin sürdürüyordu. Güllerin arasında uçuşan arılar, kelebekler birer ikişer toprağa düşüyorlardı. Çocuk bir ara yere çömeldi, teneke kutuda kalan son kimyasalı nemli toprak üzerinde sırtında kabuğu ilerlemeye çalışan salyangozun üzerine püskürttü, fakat hayvanın ölmediği düşüncesiyle sağ ayağını kaldırdı, ayakkabısının tabanıyla salyangozu ezdi. Ayakkabısı, altında kabuğu ezilmiş salyangozla birlikte yarıya kadar nemli toprağa battı. O ana kadar suskun kalmış anne öfkeyle ayağa kalktı, çocuğuna “Gördün mü, bak ayakkabın rezil oldu!” diye bağırdıktan sonra parkın ana yolunda kapıya doğru yürümeye başladı. Bir süre sonra, elindeki boşalmış teneke kutuyu güllerin arasına fırlatıp yanına gelen oğluyla birlikte parktan çıkıp gitti. Ana oğul artık görünmez olduktan sonra düşündüm: O yaşlarda bir çocuğun gücünün yettiği küçük canlıların yaşamlarına son vermekten zevk almasının, haz duymasının altında yatan nedenler ne olabilirdi? Bir canlının ölümünü izlemek duygusu o çağlardaki bir insanda nasıl gelişebilirdi? Sevgisizlik mi? Anne babanın çocuğunu çok sevmek adına psikolojik olarak sıkıp boğması mı? Çocuğun eylemi başka canlılara eziyet ederek, onları öldürerek kendi yakınlarına karşı beslediği intikam duygusu olarak değerlendirilebilir miydi? Yukarıdaki yazdıklarım, aklıma iki gün önce, “Madımak Kıyımı”nın 18. yıldönümünde, Sivas’ta 25 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilen büyük yürüyüşe polisin yaptığı “gazlı” müdahalenin görüntülerini televizyonda izlerken geldi. Birçok başka demokratik eylemde olduğu gibi burada da polisler hemen “gaz”a davranmışlardı. Bunu her fırsatta yapıyorlardı; daha bir hafta önce Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun desteklediği ve milletvekili seçildikten sonra tutuklu bulundukları cezaevlerinden çıkarılmayan milletvekilleri ile dayanışmak için İstanbul’da Şişli Camii önünde bir araya gelen, aralarında bağımsız milletvekilleri Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder ve Levent Tüzel’in de bulunduğu kalabalığın üzerine “gaz” sıkılmıştı. Gazdan etkilenen Sırrı Süreyya Önder’in ve Sebahat Tuncel’in görüntüleri hâlâ belleklerdeydi. AKP iktidarı döneminde demokratik eylemlere katılan insanlar üzerlerine gaz sıkılarak böcekleştiriliyordu. İstenen, böcek kimyasalı karşısında bir arının düştüğü acz gibi bir insanın da üzerine sıkılan biber gazı karşısında düştüğü acizliği göstermek, sergilemekti. Kim bilir o gazları sıkan polisler, o polislere o gazları sıkma buyruğu veren yetkililer, İçişleri Bakanı, Başbakan akşam televizyonlarda gözlerini korumaya çalışan, soluksuz kalan, kaçışan demokratları izlerken neler düşünüyorlardı? İçlerinde hangi duygular uyanıyordu? Gördükleri karşısında utanç mı yoksa haz mı duyuyorlardı? Yukarıda sözünü ettiğim çocuktan farkları olmalıydı bu koca adamların. Ama neredeydi o fark? Bilemiyorum. Velev ki... oy vermiş Mektup, CHP’ye vatandaş Ülkü Çetinkanat’tan geliyor. “Velev ki, CHP milletvekilleri yemin etti” diyor ve sonrasında olacakları düşlüyor: “Bülent Arınç’ın ağlayarak teklif ettiği ‘istavritlerin soyunun tükenmemesi için avlanma yasağı konulması’ hakkındaki kanun; AKP’nin çoğunluk oyları ile alt, orta ve üst komisyonlardan geçerek Meclis Genel Kurulu’na iner. Kamer Genç çıkar kürsüye. O sırada milletvekilleri birbirine girer, birileri de ‘Ayıp oluyor beyler’ diyerek ayırmaya çalışır, oturuma on dakika ara verilir. Gece saat 03.00’te de yasa AKP’nin oyçokluğu ile kabul edilir.” Müdür Yardımcılığı’na getirilen Ali Güney ile tartıştığı gerekçesiyle soruşturmaya uğramıştı. Tanıktı, disiplindi, müfettişti derken TRT Yurt Haberler Müdürlüğü’nde muhabir olan Osman Köse, Ankara’dan Mersin’e sürüldü. Köse, idari yargıda dava açtı. Müfettişin raporunun doğru olduğu kabul edilse bile, sendika yöneticisi olduğu için görev yeri değişikliğinin Ankara içinde yapılması gerektiğini savundu. TRT yönetimi ise, Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Osman ASKİ’de Özel Kalem HaberSenKöse,döneminde TRT Genel Müdürü iken AKP Sürgüne uğrayan sendikacı Ankara’da muhabirlerin yalnızca Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanlığı’nda çalıştırıldığını iddia etti. Mahkeme, Ankara’da Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanlığı’nın dışında hangi ünitelerde muhabir çalıştırıldığının bildirilmesini TRT’den istedi. TRT yanıtında, Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanlığı dışındaki birimlerde çalıştırılan muhabirlerin listesini gönderdi. TRT’nin bu itirafına karşın mahkeme yürütmeyi durdurma talebini reddetti. Çünkü, ara kararı vererek kurumdan muhabirlerin listesini isteyen mahkeme heyeti ile ret kararını veren heyet birbirinden farklıydı. Yeni oluşan HSYK, Köse’nin davasına bakan mahkeme heyetini değiştirmişti. Bu karara itiraz etti. Usulen yaptığı itiraz da beklediği gibi reddedildi. Osman Köse, sürgünde, gelişmeleri bekliyor: “Şimdi sürgün davası esastan görüşülecek. 1.52 yıl sürer. Danıştay süreci de yaklaşık iki yıl sürer. Özel olarak seçilmiş bir hedefim. Çünkü; TRT’deki kadrolaşmayı, usulsüzlükleri, yandaşlığı, tek taraflı yayıncılığı kamuoyuna bildiren bir sendikanın yöneticisiyim. Asıl amaçları beni yıldırmak değil, üyelerimize ve çalışanlara gözdağı vermek.” Hey; Türkİş’in uyuyan güzelleri, yöneticilerini milletvekili yapma becerisini gösteren DİSK’in ve Hakİş’in yöneticileri ve de mangalda kül bırakmayan Avrupa sendika konfederasyonları... Duyuyor musunuz Osman Köse’nin çığlığını? K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr ‘Yaşayan Gezegen Raporu’ Dünya adındaki, üstünde yaşadığımız gezegeni gelecekte bekleyen tehlikeleri, Birleşmiş Milletler’in “sessiz kalması karşısında” sivil toplum örgütleri sıkça gündeme getirmektedir. Bu örgütlerden Avrupa Çevre Ajansı (AÇA) Genel Müdürü Aralık 2010’da Türkiye’ye gelmiş ve çevre sorunlarıyla ilgili önemli açıklamalar yaparak önerilerde ve uyarılarda bulunmuştur. Türkiye’nin de üye olduğu 1994’te çalışmalarına başlayan merkezi Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bulunan Avrupa Çevre Örgütü’nün Genel Müdürü Prof. Jacqueline McGlade’in söyledikleri gezegenimizin geleceği ile yakından ilgilidir. “İş suya gelince, imkânlarımızın ötesinde bir yaşam sürüyoruz. Su kıtlığına yönelik kısa vadeli çözüm, yüzey ve yeraltı suyu kaynaklarımızdan sürekli daha fazla miktarlarda su çıkarmak olmuştur. Bu kaynakların aşırı kullanımı sürdürülebilir değildir. Geri kalan suyun kalitesi ve miktarı üzerinde olduğu kadar, bu suya bağlı olan ekosistemler üzerinde de ağır etkileri olmaktadır. Talebi azaltmalı, çıkarttığımız su miktarını en aza indirmeli ve bu suyun verimli kullanımını arttırmalıyız.” Bir başka sivil toplum örgütü olan, Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (WWF) Yaşayan Gezegen 2010 Yılı Raporu’nda dünyayı yakın gelecekte bekleyen tehlikelere karşı uyarmaktadır. Dünyanın en büyük, deneyimli ve bağımsız doğa koruma kuruluşlarından biri olarak tanıtılan WWF’nin, beş milyonu aşkın destekçiye ve 100’den fazla ülkede etkin küresel bir ağa sahip olduğu ve amacının da “Dünyanın biyolojik çeşitliliğini koruyarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlayarak, kirlilik ve aşırı tüketimin azaltılmasını teşvik ederek gezegenin doğal çevresindeki bozulmayı durdurmak ve insanoğlunun doğayla uyum içinde yaşadığı bir gelecek kurmak” olduğu aktarılmaktadır. Raporda, hızlı ekonomik büyümenin, doğal kaynaklara yönelik isteğin sürekli olarak artmasını körüklediği ve aşırı tüketimin nedeni olduğu vurgulanmaktadır. Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (WWF) Genel Müdürü James P. Leape’nin Yaşayan Gezegen Raporu’na aktardığı görüşü ülkelere uyarı niteliğindedir. “Zengin ülkeler; çok daha sade yaşamanın yollarını bulmak, özellikle fosil yakıtlara bağımlılıkları da dahil olmak üzere ayak izlerini hızla azaltmak zorundadır. Hızla büyüyen gelişmekte olan ekonomiler de yeni bir büyüme modeli bulmaya mecburdur. Böylece, refah düzeyinin gerçek anlamda sürdürülebilir yollarla yükselmesi mümkün olacaktır. Bu rakamlar; hepimizin aklına doğayı koruyarak, doğal kaynakların kendini yenileme kapasitesini aşmayarak ve doğanın sağladığı mal ve hizmetlerin gerçek değerini kavrayarak yaşam biçimimizi nasıl değiştireceğimize ve kalkınmayı nasıl yeniden tanımlayacağımıza dair sorular getirmektedir. Giderek artan dünya nüfusunun gereksinimlerini karşılamak başta olmak üzere, önümüzde pek çok zorluk bulunmaktadır. Bu zorluklar; kalkınma ile doğal kaynaklara yönelik sürekli talep artışı arasındaki bağlantının koparılmasının önemini vurgular. En basit ifadeyle, daha az kaynaktan şimdiki kadar, hatta daha fazlasını elde etmek için yeni yollar bulmak zorundayız. Dünyanın kaynaklarını, kendilerini yenileme hızından daha hızlı tüketmeyi sürdürmek, bağlı olduğumuz sistemleri yok etmektir. Artık kaynakları, doğanın koşullarına ve sınırlarına göre yönetmek zorundayız.” OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com T.C. BAKIRKÖY 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Satılmasına karar verilen ipotekli taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: Tapu Kaydı: İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, Kemalpaşa Mah. mevkiinde kain, imarın 1423 ada, 5 parsel sayılı l. Kat 3 nolu mesken. İmar Durumu: Talimat dosyasında mevcuttur. Evsafı: Satışa konu taşınmaz; bodrum kat+zemin kat+4 normal kat+teras kat+şeklinde betonarme karkas binanın 1. katındaki 3 nolu mesken salon+3 oda+hol+mutfak+banyo+wc şeklinde olup tamamı yaklaşık 90 m2. Salon ve odalar marley, ıslak zeminler seramik kaplı, pencereler PVC, iç kapılar ahşap, giriş kapısı çelik, binada doğalgaz mevcut, ısınma sobayla yapılmakta, suyu ve elektriği mevcut. Kıymeti: 80.000 TL Satış şartları: 1 Taşınmaz için satış 16/08/2011 günü saat 14.30 14.40’a kadar Bakırköy 2. İcra Müdürlüğü’nde; açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 26/08/2011 günü aynı yer ve saatte ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da muhammen bedelin %40’ı ile rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok arttırana ihale olunur. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. 805 sayılı kanunun 1. maddesi gereği ‘Döviz’ teminat olarak kabul edilemez. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu alım harcı ve masrafları ile KDV alıcıya aittir. Tapu satım harcı ve birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. Tahliye ve teslim masrafları alıcıya aittir.3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışı iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda numarası yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları, tapuda adresi bulunup da tebliğ edilemeyen alakadarlara bu ilanın tebliğ yerine geçeceği ilan olunur. (İIK. m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. NOT: Satış ilanı ilgililere tebliğe gönderilmiş olup adreste tebligat yapılamaması halinde adresi bilinmeyen içinde işbu satış ilanının tebligat yerine kain olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 27.06.2011 (Basın: 43496) Dosya No: 2011/1581 Talimat 1/ Bazlamaya 1 benzer bir çeşit tandır ek 2 meği. 2/ Yu 3 nan rakısı... 4 Televizyon ya 5 da radyo vericileri ağı. 3/ 6 Birini, bir şeyi 7 ayrıntılarıyla 8 anlatma... Bir nota. 4/ Yö 9 nerge, direktif. 5/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Dünya... Kitap ge 1 O F İ Y O L O J İ tirmemiş peygam 2 V A H A A K İ M ber. 6/ Taşlık yer, 3 A R A K A A B A çıplak tepe... Akar4 T U F A OM yakıt ve sıvıları ta5A P A Z N A N E şımakta kullanılan, silindir biçimli metal 6 D O A R A L E D E B İ kap. 7/ Kadın üze 7 E L A 8 T İ N İ O K E Y rinde tam bir egemenlik hakkına sa 9 A P İ D O L O J İ hip olduğuna inanan erkek... Rey. 8/ Şiirde iki ya da daha çok dizeden oluşan birim... Yakılmak için kesilmiş ağaç. 9/ Belirti, nişan... Büyük Menderes Irmağı deltasında, zengin bir kuş yapısına sahip olan göl. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dört köşe kesilmiş küçük hamur parçalarıyla yapılan yoğurtlu çorba... İlgi eki. 2/ Üye... Manda, susığırı. 3/ Bir bilimin kuruluşunda temel görevi yapan ve tanımlanmayan ilkel gerçek. 4/ Bir ilimiz... Yarık, çatlak. 5/ Akıllı... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu. 6/ Yat limanı... Siper, hendek. 7/ İki tarla arasındaki sınır... Ezgi. 8/ “Tahtalı” da denilen iri bir güvercin cinsi. 9/ Çok dayanıklı ve değerli bir element... Bir soru sözü. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle