18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 TEMMUZ 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 İstanbul’da tüketilen etin yüzde 40’ı, Türkiye genelinde tüketilen etin de yüzde 30’u kaçak Kaçak ürünle besleniyoruz TZD Başkanı Yetkin, konserve, salam, sosis gibi hazır et ürünleri ile mayonez, ketçap, hazır çorba, biber tozu, pirinç, bakliyat gibi ürünlerin kaçakçılığında artış olduğunu, bu ürünlerin kaçakçılık maliyetinin ise 1 milyar dolar olarak tahmin edildiğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Türkiye’ye kaçak yollarla sokulan tarım ve gıda ürünlerinin değerinin yıllık 10 milyar dolar olarak tahmin edildiğini söyledi. Yetkin, düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’ye yıllık toplam 3540 milyar liralık tarım ürünü girişi olduğunu ifade ederek “Bu inanılmaz bir rakam ve vahim bir tablodur” dedi. Türkiye’ye her yıl Irak’tan kaçak olarak ortalama 25 bin ton sigara sokulduğunu anlatan Yetkin, bunun da ülkeye 2.5 milyar dolarlık vergi kaybına yol açtığını kaydetti. Ülkeye giren kaçak şeker miktarının ise yılda 500 bin ton olarak tahmin edildiğini belirten Yetkin, Türkiye’ye İran ve Suriye’den sokulan kaçak çay miktarının 60 bin ton olduğunu anlattı. Yetkin, “Alkollü içkiler de kaçak olarak yoğun şekilde ülkeye sokuluyor. Yıllık 100 bin şişe kaçak içkinin yurda sokulduğu tahmin ediliyor. Özellikle turistik otellerde tüketime sunulan kaçak içkinin ekonomiye yıllık zararı 200 milyon dolar civarında. Ayrıca İran, Irak ve Suriye’den her yıl kaçak olarak 500 bin civarında küçükbaş hayvan getiriliyor. Bunların ekonomiye verdiği zarar ise 750 milyon doları buluyor. Kaçak karkas etler ise özellikle İran üzerinden yurda sokuluyor. Yaptığımız araştırmaya göre İstanbul’da tüketilen etin yüzde 40’ı, Türkiye genelinde tüketilen etin de yüzde 30’u kaçak. Kaçak etin yıllık değeri ise 5 milyar lira” diye konuştu. Yetkin ayrıca konserve, salam, sosis gibi hazır et ürünleri ile mayonez, ketçap, hazır çorba, biber tozu, pirinç, bakliyat gibi ürünlerin kaçakçılığında artış olduğunu, bu ürünlerin kaçakçılık maliyetinin ise 1 milyar dolar olarak tahmin edildiğini söyledi. Türkiye’de 3040 yıl önce sadece elektronik eşya ile az sayıda sigara kaçakçılığı yapıldığını anlatan Yetkin, günümüzde her türlü eşyanın ciddi boyutlarda kaçakçılığının yapıldığını belirtti. Gümrük kapılarında yapılan denetimlerin yetersiz olduğunu savunan Yetkin, bu konuda yetkililerin daha fazla önlem almaları gerektiğini kaydetti. yi Uçuşlar mı? TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 30 Haziran günü ekonominin iki önemli göstergesine ilişkin sayılarını yayımladı. Bunlardan biri, ekonominin bu yılın ilk üç ayındaki büyümesi; ikincisi de dış ticaretin yılın ilk beş ayı gelişmeleriydi. Sayılar, ekonominin yılın ilk çeyreğindeki büyüme oranının yüzde 11 olduğunu; diğer tarafta, dış ticaret açığının da büyüdüğünü söylüyor. Ancak, ekonomiyle ilgili yorumların tamamına yakını söz birliği etmişçesine büyüme üzerindeydi; büyüme oranının bir rekor olduğu noktasında birleşmekteydi. Buna karşılık dış ticaret ile ilgili gelişmeler, çok büyük ölçüde göz ardı ediliyordu. Oysa ekonomideki gidişin temelinde dış ticaret yatıyor. Çünkü Türkiye’nin izlediği ekonomi politikası, ihracata dayalı büyümeye dayanıyor. Bu nedenle büyüme oranında ulaşılan rekorun arkasındaki gerçekleri görmek için dış ticarette neler olduğuna bakmak gerekiyor. Aşağıdaki tablodan da izlenebileceği gibi, yılın ilk beş ayında ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 20.1 artmıştır. İhracat artışı tek başına alınırsa, bir sorun yok denilebilir. Sorun, makasın diğer bıçağı olan ithalatla başlıyor. İthalatın, yine bir önceki yılın aynı dönemine göre, yüzde 57.6 arttığı anlaşılıyor. Bir başka anlatımla, ithalatın yüzde 57.6 olan büyüme oranı, ihracatın büyüme oranının üç katına yakındır. İhracat artmış, ancak ithalat çok daha fazla artmıştır. Asıl büyüyen ithalattır. İhracat ve ithalattaki bu gelişme iki önemli sonuç doğuruyor. İhracatithalat farkı olarak tanımlanan dış ticaret dengesi, geçen yıl 23 milyar dolar açık veriyordu; bu yıl dış ticaret açığı, ocakmayıs beş ayında 43.7 milyar dolardır. Açık, yaklaşık ikiye katlanıyor. Ekonominin dış dünya ile ilişkilerinin önemli göstergelerinden biri de ihracatın ithalatı karşılama oranıdır. Geçen yılın ilk beş ayında ekonomi dışarıdan yaptığı her 100 dolarlık alışın karşılığında dışarıya 66.3 dolarlık satış yapmıştı. Bu yıl, satış tutarı 55.4 dolarda kalıyor. Yani Türkiye, dışarıdan satın aldığı tutarın yarısından biraz fazla bir satışta kalıyor. Önemli bir nokta daha var. Ülke ekonomisinin dış dünya ile ekonomik ilişkilerinin yalnız burada ele alınan ticareti değil, onunla birlikte taşımacılık ve sigortacılık gibi hizmetler; emek ve sermaye gelirleri ve tüm finansal giriş çıkışların toplamını gösteren cari açık çok büyük ölçüde ticarette olan bitene bağlıdır. Dış ticaret açığının giderek büyümesi, cari açığın da daha fazla büyümesine neden olacaktır. Aynı gün yayımlanan ekonominin büyümesiyle ilgili veriler, büyümenin esas olarak tüketimden kaynaklandığını kanıtlıyor. Ekonomi yüzde 11 gibi rekorlar kırarak büyüyor; ancak bu büyüme, ekonomi politikası yapıcılarının öngördüğü gibi ihracattan kaynaklanmıyor; ithalata dayalı tüketimden geliyor. Ekonomi ihracata dayalı değil, ithalata dayalı büyüyor. Özetle, Türkiye, diğer ülkelerin ürettiklerini tüketerek büyüyor! Böyle bir büyüme türünün sürdürülmesine olanak yoktur. Bu nedenle, yüzde 11’e bakarak ekonominin uçtuğunu söylemek, boş bir düşten başka bir şey değildir. Dış Ticaret Verileri (Milyar ABD Doları; değişimler) Yeniden yapılandırmada 7.9 milyar liralık tahsilat ANKARA (AA) Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması uygulamasında, ilk taksitin son ödeme günü olan 30 Haziran itibarıyla 7.9 milyar liralık tahsilat yapıldığını bildirdi. Şimşek, yapılandırmaya yoğun ilgi gösteren vatandaşların, aynı duyarlılığı borç ödeme konusunda da ortaya koyduklarını ifade etti. Şimşek, toplam 7 milyar 908 milyon 887 bin 740 liralık bir tahsilatın 5 milyar 377 milyon liralık bölümünün defaten ödeme, 2 milyar 531.8 milyon liralık bölümünün de taksitli ödemelerden oluştuğunu belirtti. Şimşek, “Daha önce yapılan tecil yapılandırma uygulamalarında yüzde 23’lük bir başarı sağlanmışken, bu kanun kapsamındaki ilk taksit ödemeleri itibarıyla yüzde 81’lik bir tahsilat oranına ulaşıldı. Bu gerçekten memnuniyet verici bir rakam. Kanun kapsamındaki başvuruların yüzde 20’sinin tahsilatı gerçekleşti” dedi. Geçen günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Kırıkkale’de MKEK’in fabrikasını ziaret ederek Milli Piyade tüfeğini incelemişti. Sıra komşunun kredisini onaylamaya geldi Ekonomi Servisi Avro Bölgesi ekonomi ve maliye bakanları, derin mali kriz yaşayan Yunanistan’a 12 milyar avroluk kredi dilimini onayladı. IMF’nin de kredi diliminde kendi payını bu hafta içinde onaylaması bekleniyor. Avro Bölgesi ve IMF, geçen yıl 110 milyar avroluk kredi paketiyle kurtardıkları Yunanistan’ın 12 milyar avroluk 5’inci kredi dilimini alabilmesi için 78 milyar avroluk kemer sıkma önlemlerinin Yunan parlamentosunda onaylanmasını şart koşmuştu. Halkın yoğun protestolarına rağmen pakete geçen hafta onay veren Yunanistan, iflas ihtimalini devre dışı bırakmak için acil olarak ihtiyaç duyduğu 12 milyar avroluk kredi dilimini 15 Temmuz’da alacak. 1112 Temmuz’da tekrar toplanacak Avro Bölgesi ekonomi ve maliye bakanları, 110 milyar avroluk ilk paketin yetersiz kalması nedeniyle 120 milyar avroya kadar ikinci bir kurtarma paketini sonuçlandırmaya çalışacak. Milli piyade tüfeğinin üretimi başladı ANKARA (AA) Türk mühendislerinin yaklaşık 3.5 yıl üzerinde çalışarak geliştirdiği milli piyade tüfeğinin üretimine başlandı. Milli piyade tüfeğinin ilk 50 adetlik prototipi, dört ay içinde hazır olacak. Proje kapsamında Temmuz 2012’ye kadar toplam 200 adet prototip piyade tüfeği üretilecek. Projeye göre bu prototip tüfekler, geri bildirim almak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çeşitli birliklere dağıtılacak. Profesyonel askerler tarafından çeşitli hava ve arazi koşullarında bir süre kullanılacak olan milli piyade tüfekleri, askerlerden gelen öneri ve değerlendirmelerin ardından seri şekilde üretilecek. Tasarımından itibaren tamamen yerli olan ve hiçbir ülkeden teknoloji transferi yapılmadan üretilen milli piyade tüfeğinin ağırlığı şarjörsüz 4.3 kilogram. Fişek kapasitesi 20 adet, boyu 920 mm, namlu ömrü en az 10 bin atım olan milli piyade tüfeği dakikada 650 atış yapabiliyor. Çok kademeli ayarlanabilir teleskopik dipçiği bulunan tüfeğin emniyet mandalı, şarjör mandalı ve kurma kolu hem sağ, hem de sol el ile kullanmaya uygun şekilde tasarlandı. Modüler yapısı sayesinde her türlü yenilik tüfeğe uygulanabilecek. Geçen hafta cuma günü Çin Komünist Partisi 90. kuruluş yılını kutlamaya başladı. Hafta başında, Çin Başbakanı Wen Jiabo derin bir mali kriz içinde bocalayan Avrupa Birliği’ni ziyaret ediyor, “bir kez daha yardım elini uzatmaya hazır olduklarını açıklıyor”... “zor günlerin dostu olduğunu kanıtlıyordu”. (The Peoples Daily 30/06/11) Salı günü New York Times, Çin’in en büyük petrol şirketi Çin Ulusal Petrol İşletmeleri, Irak’ta El Ahdab petrol alanında üretime başladığını bildiriyordu. Al Ahdab, geçtiğimiz 20 yılda yeni üretime açılan en büyük kuyuymuş. Kissinger, 25 Haziran günü Pekin’de, Çin’in küreselleşmeyle ilgilenen en önemli düşünce kuruluşunun düzenlediği bir konferansta konuşurken, Çin’in bugünkü konumu, ABD’nin 1947’deki konumuna benzetmiş; o dönemin gerilemekte olan hegemonyacı gücü İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Bevin’in ABD’ye “siz dünyanın en çok kredi veren ülkesisiniz, yeni dünya düzenini şekillendirmede liderlik görevini üstlenmelisiniz” dediğini aktarmış. Şimdi, ABD’yi geçerek en çok kredi veren ülke konumuna yükseldiğine göre Çin’in, “liderlik etmeye başlaması gerekiyormuş”. (Christian Science Monitor, 28/06/11) Gerek Çin Komünist Partisi’nin 90. yılı kutlamaları, gerekse de Wen’in AB gezisi sırasında yapılan değerlendirmeler, Çin’in Kissinger’in tavsiyesi yönünde, yavaş ve temkinli adımlarla da olsa ilerlemekte olduğunu düşündürüyor. Irak’ta kuyu işletmeye başlamasıysa, Çin’in, en önemli enerji coğrafyasında doğrudan var olmaya başlayarak, ‘Şimdi liderlik sırası sizde’ bu günün kapitalizmine liderlik edebilmek için gerekli adımlardan birini atmaya başladığını da gösteriyor. Kissinger’in önerisine dönersek, ABD açısından kaygı verici bir soruyla karşılaşıyoruz: Ya Çin bu liderlik etme süreciyle birlikte kendi kurallarını hatta kendi ekonomik ve sosyal modelini de dayatmaya başlarsa? Ne de olsa, Financial Times’tan Philip Stephens’in anımsattığı gibi Çin; “uluslararası ekonomik siyasi sistemin Batı’nın çıkarları üzerinde yaratılmış olduğunu düşünüyor” (30/06/11). Çin de her lider adayı gibi kendi çıkarları temelinde şekillenmiş olan bir modelle birlikte gelmek istiyor; daha doğrusu fiilen geliyor. Partinin 90. yılı kutlamalarında, Wen’in AB gezisi sırasında dile getirilenler de bu modelin ana hatlarının, ABDAB anglosakson modelinden belirgin biçimde farklı olduğunu, bu farklılığın kaygı yarattığını bir kez daha gösteriyordu. Örneğin, AB gezisinin İngiltere ayağında, Çin Başbakanı Wen ile, İngiltere Başbakanı Cameron arasında gerginlik yaşanırken, gezinin Almanya ayağı karşılıklı övgülerle tamamlanıyordu. Bu yeni “model” henüz tümüyle şekillenmemiş olsa bile en azından iki özelliği dikkat çekiyor. Bunlardan biri ulusal egemenlik kavramıyla ilgili. Çin, ABD imparatorluk projesi bağlamında gündeme gelen, ABD ve NATO’nun başka ülkelerin iç siyasetlerine müdahale etmesine olanak veren, “ulus devlet aşıldı”, “sınırlı egemenlik” kavramlarını kabul Ç‘K’P 90 Yaşında 1etmiyor. Çin, Wen’in Cameron ile yaptığı basın toplantısında anımsattığı gibi, eşitlik, karşılıklı saygı, ulusal egemenliklerin dokunulmazlığı ilkesini savunuyor. “Biz” diyordu Wen, “Avrupa’nın siyasi sistemine saygı gösteriyoruz... Karşılığında Çin’in sistemine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini bekliyoruz.” (New York Times, 28/06/11) Ekonomik kriz derinleştikçe, ABD’nin hegemonyası geriledikçe, Afrika, Latin Amerika ve Asya’da giderek artan sayıda ülkenin egemen sınıflarının, Çin’in yaklaşımını kendi çıkarlarına daha uygun bulduğu, Çin’in liderliğini benimseme eğilimi geliştirdiği görülüyor. Çin modelinin diğer özellikleri de, ABD merkezli Batı’nın benimsediği Liberal Demokrasi, Liberal Ekonomi modelinden, ABD ve İngiltere ekonomilerinden belirgin farklılıklara işaret ediyor. Örneğin, Çin modeli, toplumsal istikrara, bunu sağlamakta devletin ve partinin (siyasi iradenin) merkezi yapısına önem veriyor. Bu modelde, The Asia Times’ın Çin editörü Wu Zhong’un “ÇKP, doksanında demokrasiyi yeniden keşfediyor” başlıklı ilginç yazısında aktardığı gibi, Çin yönetimi, dünya ekonomisine açılan özel sektör kapitalizmi gelişirken şekillenen ‘Liderlik’ ama nasıl? yeni sınıf ve tabakaların çıkarlarını yansıtacak, müzakere, temsil katılım, uzlaşma mekanizmalarını, merkezi yapıyı bozmadan geliştirebilmek için “Halk Demokrasisi”nin, devrimin ilk döneminde, Mao’nun uygulanmasına önem verdiği, ama sonra terk edilen kimi yöntemlerine geri dönmeye başlıyor. Bu bağlamda, parti, söz konusu çıkarları yansıtacak, yeni partilerin oluşmasına izin vermek yerine, ekonomik, siyası farklılıkların parti içindeki fraksiyonlar yoluyla temsil edilmesinin dayalı bir “çoğulculuğun” olanaklarını geliştiriyor. Zhong’a göre, ÇKP, bu yukardan aşağı “demokratikleşme” sürecini, parti görevlilerinin ve yerel yönetim temsilcilerinin bir kesiminin, merkezden atanan adayların yanı sıra yerel adaylar arasından seçilmesine olanak tanıyarak bu kez bir “aşağıdan yukarı” demokratikleşme süreciyle destekliyor. (29/06/11) Böylece, Çin giderek karmaşıklaşan sınıfsal ve toplumsal yapıların temsil ve uzlaşma olanaklarını, kendi tarihsel modernleşme deneyiminin derslerinden yararlanarak, liberal demokrasiden farklılaşan bir yönde geliştirmeye çalışıyor. Doksanıncı yıl kutlamalarında, partinin meşruiyetini, gelenekle bağları güçlendirerek koruma çabalarının sonucunda partinin tarihsel başarılarını vurgulayan “Kızıl” (devrimci) şarkılarda belirgin bir artış gözleniyormuş. Ancak, ÇKP Merkez Komite Propaganda Bölümü Başkan Yardımcısı Wang Xiahou “bunlar, geçmişe bir ideolojik geri dönüşe işaret etmediğini” söylüyormuş. Wang “Bugün bizim zengin ve çok renkli bir kültürümüz var. Kimileri kızıl şarkıları, kimileri pop şarkılarını kimileri de rock and roll seviyor” diyormuş. (Independent, 01/07/11) Weng’in bu saptaması, 1970’lerin ortasından bu yana milyonlarca vatandaşını yoksulluktan kurtaran, ülkenin uluslararası statüsünü, bir lider adayı konumuna yükselten ÇKP’nin artık kendi kapasitelerine, Teng Xiaoping’den ve devrime katılmış kuşağın emekliye ayrılmasından sonra geliştirmek zorunda kaldığı “kolektif liderlik” sistemine giderek daha çok güven duyduğu bir noktada olduğunu gösteriyor. Çin’i dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumuna yükseltmeyi başaran ÇKP serbest piyasa ve finansallaşma modelinden farklı, öncelikle sanayi üretimini ve ihracatı güçlendirmeye devam ederken, giderek iç pazarın ve tüketimin geliştirilmesine, buna bağlı olarak da, toplumsal destek ve refah araçlarını oluşturmaya, sınıflar arasında diyaloğa ve uzlaşma aramaya dayalı bir ekonomik model oluşturduğu görülüyor. Bu model planlamayı, devlet işletmelerini, “sosyal piyasa” biçimlerini, öncelikle kendi kaynaklarına dayanarak büyümeyi içeriyor. Bunlar kapitalizmin çelişkilerini, kriz eğilimlerini ortadan kaldırmıyor (örneğin Çin’de sanayide bir kapasite fazlası sorununun oluşmaya başladığı görülüyor) ama, hem devlete kriz yönetiminde yeni olanaklar sağlıyor, hem de neoliberal modelin dogmalarını aşarak yeni bir büyüme modeli bulmaya çalışanlara yararlanacakları bir deneyim sunuyor. (Çarşamba günü, Wen’in AB gezisi üzerinde durarak devam edeceğim.) OcakMayıs Dış Ticaret hracat Değişim thalat Değişim Dengesi hracatın thalatı Karşılama Oranı % 2010 45.2 % 62.2 % 23.0 66.3 2011 54.3 20.1 98.0 57.6 43.7 55.4 Kaynak: TÜİK, Dış Ticaret İstatistikleri Haber Bülteni, 30 Haziran Eğitim masrafını devlet karşılayacak Ekonomi Sevrisi Yurtdışında görev yapan memurun okuyan çocuğunun masrafı yüzde 50’ye kadarı devlet tarafından karşılanacak. Yurtdışında görev yapan memurların, aile yardımı ödeneğine hak kazanan çocuklarından yurtdışında eğitim öğretim görenleri belgelendirmesi şartıyla zorunlu eğitim öğretim yılı masrafının ilk, orta ve lise öğrenimine devam eden her bir çocuk için yüzde 50’si ve 23 yaşından büyük olmamak kaydıyla lisans düzeyinde üniversite öğrenimine devam eden her bir çocuk için ise yüzde 25 oranında eğitim yardımı verilecek. ş’te KOB ’ye ödül Ekonomi Servisi İş Bankası’nın ticari kesime yönelik tasarladığı “istekobi.com.tr” internet sitesi Uluslararası Görsel Sanatlar Akademisi’nden iki ayrı kategoride “Üstünlük Ödülü” aldı. Site, bu yıl 17.si düzenlenen “Communicator Awards” yarışması kapsamında “Finansal Servisler” ve “Topluluk” kategorilerinde ödüle layık görüldü. İş’te KOBİ, bu yıl aldığı ödüllerle birlikte kazandığı toplam uluslararası ödüllerin sayısını 12’ye çıkardı. Disney, Estee Lauder, Polo Ralph Lauren, MTV ve Yahoo gibi şirketlerde yöneticilik yapan profesyoneller tarafından dereceye girenlerin belirlendiği yarışmaya 9 bin adayın başvuru yaptığı bildirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle