22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 14 İstanbul Y Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon B Giresun B PB Ankara 27 30 28 28 31 32 34 27 24 27 27 27 31 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB B PB A A A A A A A PB PB Y 27 32 29 31 31 31 38 38 34 36 31 28 26 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki B Stockholm B Londra B AmsterdamB Brüksel B Paris B Bonn B Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid A Viyana Y 20 26 25 25 21 23 25 19 23 23 24 34 23 Belgrad Y 25 Sofya PB 24 Roma B 26 Atina A 30 Zürih B 26 Moskova Y 30 Aşkabat A 34 Taşkent A 38 Baku B 29 Bişkek A 35 Tiflis Y 30 Kahire A 33 Şam A 36 Ülkemizin kuzey kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Batı ve Orta Karadeniz ile Artvin, Ardahan, Kars ve Iğdır çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağışların; Sinop çevreleri ile Kastamonu’nun doğu ilçelerinde yer yer kuvvetli olması bekleniyor. 4 TEMMUZ 2011 PAZARTES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Temmuz İhalelerin tümü sorunlu Kıbrıs’ın Noktası YENİDEN buluşma günü olan 7 Temmuz yaklaşırken, KKTC Cumhurbaşkanı “Sabırlar tükendi” dedi. Böyle sabır görülmemişti. Hiç tükeneceğe benzemiyor. Sayın Derviş Eroğlu, “Yıl sonuna kadar anlaşma olmazsa, Genel Sekreter çözümü kendisi ortaya koyar” diyor. Annan Planı’nın benzeri bir metnin ortaya konmasından başka bir anlamı olamaz bunun; “Al baştan, yeniden müzakereye başla” demektir böylesi. Aslında bakarsanız, “Türkiye’yle ters düşmemek için böyle söylemiş olmalı. Kuzey Kıbrıs’ı yönetenlerin temel tasası budur. Ama artık noktayı koyma zamanının geldiğini Ankara da kabul etmeli. Kıbrıs daha fazla askıda bekletilemez.” imitri Hristofyas’ın işine geliyor sorunu uzatmak. Önünde sonunda AB’nin ve ABD’nin himmetiyle özde Rum tarafının ağır basacağı federasyon görüntülü bir tek devletten başkasını kabul etmez Rumlar. Eğer noktayı koyma zamanı geldiyse bunu KKTC koymalıdır. Türkiye’nin bunu kabul etmekten başka bir seçeneği olamaz. Ne var ki, akıl almaz bir tutumla hâlâ federatif çözüm beklentisinde olan bir iktidar yönetiyor Türkiye’yi. “İki bağımsız cumhuriyetli bir yan yana yaşama” formülünü ağızlarına almaktan ödleri kopar Ankara’dakilerin. O lafı ederlerse, AB’ye tam üyelik hedeflerinin suya düşeceğine inanırlar. Henüz o konudaki umutları sönmemiştir. ürkiye kamuoyunda da böyle düşünenler var. Ayrıca, federasyon olmazsa, yani adadaki Türkler fiilen Rumların yönetimine şu ya da bu biçimde eklenmezlerse Türkiye’den oraya akanların durmayacağını, hırsızlık, cinayet gibi suçların çoğalacağını söylerler. Sanki Rumlarla birlikte yaşamaktan kalma çok iyi anıları varmış gibi. Düşünmezler ki, güneydeki komşusuyla sorunlarını çözmüş, kendi başına buyruk ve saldırılara karşı güvenlik güvencesinden başka bağlanlar dışında Ankara’yla ilişkisi son derece azalmış bir KKTC çok daha iyi yönetilebilir. Özgüveni varsa tabii. Bu yoksa, federatif görüntü gerisinde Rumlarla iç içe, kucak kucağa yaşamak da beş para etmez. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bazı ihalelerindeki yolsuzluk nedeniyle 27 kişi tutuklanırken YDK de hazırladığı rapor ile usulsüzlüklere dikkat çekti MURAT KIŞLALI D ANKARA Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndaki bazı ihalelerde yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma sonucunda aralarında eski Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) Genel Müdürü Sefer Üstün’ün de bulunduğu 27 kişinin tutuklanması, dikkatleri Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun (YDK) EÜAŞ ile ilgili raporuna çekti. YDK, soruşturma dönemini kapsayan 4 yılda EÜAŞ’ın 82 ihalesinin iptal edildiğini, iptal edilmeyen çok sayıda ihalenin ise “eksik ve hatalı işlemlere rağmen karara bağlandığını” tespit etmişti. YDK bu durumun “mevzuata, eşit muamele ve güvenilirliğe, şeffaflığa, rekabete, kaynakların etkin ve verimli kullanılmasına” aykırı olduğunu da bildirerek in celenmesini istemişti. YDK’nin 2009 tarihli raporunda şu ifadelere yer verildi: 114 milyon liralık alım: Teşekkülün 2008 yılında temizlik, güvenlik, yemek ve santral bakım onarım ve işletme işleri gibi üçüncü şahıslardan sağladığı hizmetler karşılığından yaptığı alımlar geçen döneme göre yüzde 18 artarak 114 milyon TL seviyesinde gerçekleşmiştir. Hatalar önemsenmedi: Gerek ihale dokümanının hazırlanması aşamasında, gerekse tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında yapılan eksik ve hatalı işlemlerin devam etmekte olduğu görülmüş, bu işlemlere rağmen birçok alım dosyası karara bağlanıp alım gerçekleştirildiği gibi, bazı alım dosyaları da ihale dokümanı ya da değerlendirme işlemlerindeki hatalar nedeniyle iptal edilmiştir. Toplam 82 ihale iptal: Genel Müdürlük Merkezi’nce gerçekleştirilen ihalelerden; 20052006 yıllarında 42’si, 2007 yılında 26’sı, 2008 yılının ilk 10 ayında ise 14’ünün iptal edildiği anlaşılmaktadır. Mevzuata aykırılık: Söz konusu 82 ihalenin 10’unun ihale dokümanında yapılan düzenlemelerde veya tekliflerin değerlendirilmesi işlemlerinde tespit edilen mevzuata aykırılıkların düzeltici işlemle giderilemeyecek nitelikte olduğu gerekçesiyle Kamu İhale Kurumu’nca, diğerlerinin ise ihale dokümanında yapılan hataların ihalenin sonuçlandırılmasını imkânsız kılması veya tekliflerin haddi layık (tahmini maliyeti aşması) bulunmaması gibi nedenlerle ihale yetkilisince iptal edilmiştir. Haksız rekabet: Teşekkülde süreci başlayan bir ihalenin idareden kaynaklanan hatalar nedeniyle birkaç kez iptal edilerek aynı iş için yeniden ihaleye çıkılması; iptale gerekçe olan mevzuata aykırılıklar yanında; eşit muamele ve güvenilirlik, şeffaflık, rekabetin tesisi ve kaynakların etkin ve verimli kullanılması gibi kamu satın alımlarına ilişkin temel ilkelere de aykırılık arz etmekte, ayrıca haksız rekabet ortamı oluşmaktadır. Sözleşmelerin uzatılması da yasal değil: İhale konusu işin aynı zamanda sözleşmeye bağlanmaması ise işin devamındaki zorunluluk nedeniyle eski sözleşmenin uzatılması şeklinde yeni bir mevzuat dışı işleme neden olmaktadır. stisna kural olmuş: İstisnai durumlarda başvurulması gereken ihale iptallerinin teşekkülde ulaşmış olduğu sayı dikkate alınarak, gerek bu tür iptallerin en aza indirilmesi, gerekse bu süreçteki sorumluluğun tespiti amacıyla iptal edilen mal veya hizmet alımı ile yapım işi ihalelerinin Teşekkül Teftiş Kurulu’nca incelenmesi önerilir. evrensel hukuk ilkelerinden ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor. Tartışmanın yeniden gündeme gelmesini dikkate alarak, toplumun neredeyse alıştığı, çekenlerin ve hassas bir kesimin sancısını hissettiği, kabul edilemez hukuksuzlukları satır başlarıyla ele alalım... Tutukluluğun cezaya dönüştüğünü neredeyse kabul etmeyen kalmadı, bu cezayı verenler hariç. Evrensel hukukta, bir kişinin tutukluluk halinin devamına karar vermek ilk tutuklama kararından daha önemli bir olgu olarak kabul ediliyor. Bu nedenle de AİHM, Türkiye’yi de bağlayan, bağlaması gereken şu ilkenin mutlaka uygulanmasını istiyor: “Eğer bir kişinin tutukluluğunun devamına karar vereceksiniz, mutlaka somut gerekçelerini belirtiniz.” Silivri’de buna uyulmuyor. Herkese, her ay aynı gerekçeyle “tutukluluğa devam” kararı çıkıyor. Hukukun alfabesi şu: Kişi, hakkında kesin hüküm verilene dek suçsuzdur. Yani, masumiyet karinesi. Türkiye’de uygulanan ilke şu: Mahkumiyet karinesi. Yani bir kişi suçsuz olduğunu herkese kabul ettirene kadar, suçludur. Evrensel hukuk, insanları yargılarken şüpheli bir durum varsa, şüpheden sanık yararlanır, diyor. Bizim yargılama sistemimiz bunu tersine çevirdi: Şüpheden savcı ve hâkim yararlanır. O nedenle de insanlar, “hakkında kuvvetli şüphe var” denilerek yıllarca hapiste tutuluyor. Şüpheyi gidermek de sanığın görevi. Ceza yargılamalarının olmazsa olmaz iki temel kuralı var: Şöyle: 1 Mutlaka suç delil bağlantısı olmalı. 2 Net bir ifadeyle suç tarihi olmalı. Özellikle Silivri’deki davalarda bütün olaylar ve sanıkların evlerinde, işyerlerinde ele geçirilen her şey yığıldı, bir araya getirildi. Mahkemeler bunların suçla ilişkisini ve birbiriyle bağlantısını bulmaya çalışıyor. Hukuk, yargılamanın hangi usullerle yapılması gerektiğini ısrarla vurgularken şu tanımı getirmiş: “Usul, esasın kapısıdır. Yanlış kapıyı açarsanız yanlış yere gidersiniz.” Silivri’de öylesine bariz usul hataları yapılıyor ki, sanıklar bunu anımsattıklarında yanıt şu oluyor: “Onu biliyoruz, geçin...” Duruşmalara sonradan ya da seyrek katılan avukatlar, heyecanla usul hatalarını anımsatıp bu yanıtı aldıklarında Silivri gerçeğiyle de tanışmış oluyorlar. Zira çoğu öteki mahkemelerde yaşanan kimi usul hatalarının burada olmayacağını, olamayacağını düşünüyorlar. Özellikle ağır cezalık suçlarda önemli bir hukuk dalı daha var: Delil hukuku. Eğer bir delil hukuka uygun değilse ya da hukuki olmayan yollardan elde edilmişse delil değeri yoktur. Mahkeme heyeti bu konudaki taleplere şu karşılığı veriyor: “Bunun hüküm aşamasında değerlendirilmesine...” O aşama ne zaman gelir? Yıllar yıllar sonra... Bütün bunların ardından şöyle bir tanım yapsak uygun düşmez mi? Hukuktan bağımsız yargı... T Hopa olaylarının ardından tutuklanan Ozan Sürer’in ailesi isyan etti: 12 Eylül’ü aratmıyorlar SEV L ARINAN Tuncel: Medya sözlerimi çarpıttı Yurt Haberleri Servisi BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, 8 askeri şehit eden PKK’li ile ilgili sözlerinin medya tarafından çarpıtıldığını söyledi. Konuya ilişkin yazılı bir açıklama yapan Tuncel, “Kadınların mücadelesi hem erkek egemenliğine karşı hem de savaş politikalarına karşı örgütlü bir mücadeledir. Örnek alınması gerekenin bu olduğunu söyledim. Konuşmamın içeriği ve özü budur. Ama ne yazık ki bir kısım medya sorma gereği dahi duymadan, yalan yanlış haberlerle, çarpıtılan sözlerle bir karalama kampanyası başlatmıştır” dedi. Yazıcı: Muazzam bir değişim İstanbul Haber Servisi Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi 20102011 Mezuniyet Töreni’ne katıldı. Yazıcı burada yaptığı konuşmada, “Bizim toplumumuz çok dinamik. Muazzam bir değişim ve dönüşüm yaşıyoruz. Elbette ki bu değişim ve dönüşümün en temel karakteri genç nüfusa, genç meslektaşlara sahip oluşumuzdur” dedi. ANKARA Hopa’daki olaylı mitingin ardından Ankara’daki protesto gösterilerine katılarak, tutuklanan Ozan Sürer’in hasta annebabası, oğullarının çıkacağı günü bekliyor. Gözlerine uyku girmediğini, her gün kahrolduklarını kaydeden Sürer ailesi, “Oğlumuz yurttaşlık hakkı gereği eyleme katıldı. Tutuklanma olayı hasta olan biz ailesini mahvetti” dedi. Ankara’daki tepki eylemine katıldığı gerekçesiyle tutuklanan Sürer’in ailesi yaşadıklarını “12 Eylül dönemini aratmıyor” sözleriyle anlattı. Oğullarının haksız yere tutuklandığına dikkat çeken baba Ahmet Sürer, “Oğlum protesto gösterilerine sadece 5 dakika katıldığını söyledi. İş çıkışı geçerken uğramış. İddia edildiği üzere polise yumurta ya da taş atmış da değil. Tamamen başka bir göstericiyle karıştırılma durumu söz konusu. Oğlum itiraz etmesine karşın, kaldığı evdeki dijital filmler, meyve bıçakları hatta Kültür ve Turizm Bakanlığı onaylı kitapları bile delil olarak mahkemeye sunuldu. Üstelik oğluma ‘Deliller toplanana kadar seni burada tutacağız. Bu zaman da 3 ayı bulur’ denilmiş. Bu kadar olmaz” dedi. Okmeydanı’ndaki etkinlikte semah dönüldü, türküler söylendi. (ŞULE KÖKTÜRK) ‘Gözümüze uyku girmiyor’ Panik atak ve tansiyon hastası olduğu için oğlu Ozan’ı cezaevinde ziyaret edemediğini anlatan baba Sürer, kalp hastası olan eşinin görüşlere gittiğini söyledi. Güne “azap” içinde başladıklarını da dile getiren baba Sürer, şunları kaydetti: “Eyleme katılma hakkını kullanan oğlum Ozan neden tutuklu? Bunun açıklaması yapılsın. Katiller, hırsızlar, dolandırıcılar dışarıda devlet kontrolünde gezerken çocuklarımız neden içeride? Biz her gün kahroluyoruz. Ben baba olarak dik durmaya çalışıyorum ama eşim ve kızım kötü durumda. O günden bu yana çok zor anlar yaşıyoruz. Yemek yemek, dışarı çıkmak, televizyon izlemek... Hayatımızdaki sıradan şeyleri bile yapamaz olduk. Geceleri gözümüze uyku girmiyor. Tabii çevremizdekilerin de baskısını görüyoruz. Seçim sonrası siyaset gündemi yoğunlaşması nedeniyle çocuklarımızın durumu unutuldu. Sanki çocukların suçu çok doğalmış gibi davranılıyor.” ‘Madımak utanç müzesi olana dek haykıracağız’ SİVAS / İSTANBUL (Cumhuriyet) Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te yaşamını yitirenlerin aileleri ve katliamı yaşayanlar Madımak Oteli’nin utanç müzesi yapılmamasına tepki gösterdi. Aileler geçen 18 yılda yaşananların canlarını daha çok yaktığını belirtti. Katliamdan sağ olarak kurtulan semah ekibinden Ertan Kartal, “2 Temmuz’daki yangının isini, dumanını, kokusunu, ateşin sıcaklığını hissettim, tekrar yaşadım. Aynı sıcaklığı yaşamım boyunca hissedeceğim. Burası utanç müzesi olmalı. Buraya anı odası yapmışlar ve yakanlarla yananların adları aynı yere yazılmış” dedi. Katliamda yaşamını yitiren Gülsüm Karababa’nın kardeşi Hüseyin Karababa, “Bu kavgada devlet 18 yıldır karanlığı temsil ediyor. Dolayısıyla gelinen noktada devlet bizi karanlığa atıp kendisi aydınlığa geçmek istiyor. Yani meşru zeminden bizleri kaydırmaya çalışıyor. Vali burasını kültür merkezi yaparken bizlere sormadı ki!.. Dönemin valisi Hızır Paşa’nın Pir Sultan Abdal’a bakışı gibi bakıyorlar” diye konuştu. Katliamda yaşamını yitiren Handan Metin’in babası Sadık Metin ise şunları söyledi: “Utanç müzesi diye bizi oyalayan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile Faruk Çelik’i ayıplıyorum. Yetmiş iki can olarak birlikte yürüyecek, birlikte haykıracağız. Ta ki utanç müzesi oluncaya kadar.” Devrimci Alevi Komitesi de Sivas katliamında yaşamını yitirenleri anmak için Okmeydanı Sibel Yalçın Parkı’nda bir program düzenledi. Semah gösterisi ile başlayan programda; Tolga Sağ, Eylem Eğin ve Berrin Sulari türküler seslendirdi. Programda ayrıca Sivas katliamını anlatan bir tiyatro gösterisi de yapıldı. Gazi Mahallesi’nde ise önceki gün Sivas olaylarını protesto etmek amacıyla toplanan göstericiler sloganlar eşliğinde bir süre yürüdükten sonra yola barikat kurup ateşe verdi. Polis, gösteri yapan gruba tazyikli su ve biber gazı kullanarak müdahale etti. B NGÖL’DE SALDIRI BBP Genel Başkanı Destici oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Seçim sonuçlarının ardından Yalçın Topçu’nun istifasıyla boşalan BBP Genel Başkanlığı koltuğuna parti genel sekreteri Mustafa Destici seçildi. Dün gerçekleşen 5. olağanüstü kongrede genel başkanlık seçimi için kayıtlı 1073 delegeden 639’u oy kullandı. Adaylardan Destici 387 oy alırken diğer adaylardan Yavuz Ağıralioğlu 143, Nevzat Yanmaz ise 98 oy sahibi oldu. Destici, gereken salt çoğunluk oyunu alamamasına karşın diğer iki adayın çekilmesi üzerine genel başkan ilan edildi. 1 asker şehit DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Bingöl’de PKK’li teröristlerin jandarma karakoluna inşaat malzemesi taşıyan kamyonete yönelik saldırısında 1 asker şehit oldu, 1 rütbeli asker ile araç sürücüsü de yaralandı. Bingöl’ün Genç ilçesinde yapımı devam eden Suveren Jandarma Karakolu’na kamyonetle inşaat malzemesi taşıyan araç, teröristler tarafından uzun namlulu silahlarla tarandı. Saldırıda araçta bulunan Yozgat Yerköy nüfusuna kayıtlı Onbaşı Deniz Bacanak (23) Deniz Bacanak ağır, Yüzbaşı Cem Keleş ile araç sürücüsü Nizamettin Bektaş yaralandı. Deniz Bacanak saldırının ardından askeri helikopterle kaldırıldığı Elazığ Asker Hastanesi’nde şehit olurken diğer yaralı asker ve araç sürücüsü tedavi altına alındı. Saldırının ardından bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı. Protestolarda olay çıktı Gazeteci Tezay toprağa verildi İstanbul Haber Servisi İstanbul’da önceki gün yaşamını yitiren gazeteci Hayri Erol Tezay’ın (76) cenazesi toprağa verildi. Tezay için dün öğle vakti Kadıköy Kalamış’taki Fenerbahçe Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Kılınan namazın ardından Tezay’ın cenazesi, Ömerli Mezarlığı’na götürülerek defnedildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle