Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHUR YET 2 TEMMUZ 2011 CUMARTES 16 Yazık oluyor etme, Yemin etmeme Jet hızıyla kadrolaşma Hizmetler Sosyal(SHÇEK) ve Çocuk Esirgeme Kurumu kapatıldı. Bırakalım, son bir ayda olup bitenleri SHÇEK çalışanları anlatsın: “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na altyapı olsun diye, Türkiye genelinde tüm İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı il müdürlüğü ve il müdür yardımcılığı kadroları jet hızıyla dolduruldu. Valilik ve bakanlık onayıyla çalışanların görevlerine son verildi. En acısı da, bu kadrolara Milli Eğitim Bakanlığı’ndan öğretmenlerin atanmış olması. Bunca yıl gece gündüz demeden sosyal hizmetlere emek vermiş insanların çabalarının hiçe sayılarak bir günde bu kadar atamanın yapılmış olmasını, bu işin arkasında kim olursa olsun haksızlık olarak görüyoruz. Sosyal sorunların giderek karmaşıklaştığı bir dönemde daha fazla uzmanlaşma gerekirken sosyal hizmet uygulamalarının, konusunda uzman olmayan yöneticilerin insafına bırakılmasından üzüntü duyuyoruz.” tartışmaları arasında Diyarbakır’da bir şeyler dönüyor. BDP’liler, “Biz seçildik, Meclisimizi oluşturduk” anlamına gelen toplantılar yapıyorlar. Bir anlamda, uzun süredir dillendirdikleri “özerkliği” yaşama geçiriyorlar... Bu arada, gazeteci Hasan Cemal, bir kez daha Kandil’e çıkıyor, Kandil’in sesi oluyor. O ses de demeye getiriyor ki:“Demokratik anayasa adı altında üniter devlete son!” Genlerinde üniter devleti savunma, toplumsal birliği sağlama, laikdemokratik Cumhuriyeti sürdürme kararlılığı olması gerekenler ise olup bitenin ayrımında mı? Hayır değil. Duygusallık ve acemilikler içinde bocalıyorlar. Yazık oluyor Türkiye’ye. tepen tutumları, partinin kendi içinde de tartışılıyor hiç kuşkusuz. İşte dinlediğimiz CHP’lilerin söylediklerinden kimi satır başları: Tutuklu CHP’li milletvekillerinin durumu doğal hukuk zemininde çözülebilirdi. Örneğin, Mustafa Balbay hakkındaki iddiaların, tahliye edilmemesine gerekçe gösterilen anayasanın 14. maddesinde tanımlanan suçlar kapsamına girmediği ortaya konulabilirdi. Şimdi serbest bırakılsa bile “Siyasi baskıyla tahliye edildi” denecek. HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un “Ben olsaydım tahliye ederdim” açıklaması, parti yönetimince iyi Yanlışlar, yanlışlıklar Oysa, yeni düzene göre, haftadır alelacele CHP’nin son birda ters algılanamadı. bu sözleri eden kişi, yargıçları oraya geliştirdiği ve çoğu tayin eden, onlara hamilik eden, bir anlamda hükmeden kişi. O, bir adres veriyor. Demek ki, kendi içlerinde bir proje geliştiriyorlar. Balbay ile Mehmet Haberal, zaten yıllardır tutuklu kalmışlar, bir ay sonra tahliyelerine karar verilebilirdi. Ama, “Biz, söke söke alırız” noktasına getirilince olay, süreç değişti... Krizi çözme adına az kalsın bir yasa önerisi veriyorlardı. İşler daha çok sarpa saracak, daha çok siyasileşecekti. Neyse ki, ondan vazgeçildi. Yemin edilmemesi çok büyük yanlıştı. İşi daha da zorlaştırdı. CHP’liler, KCK ile eşleştirilmiş oldu. CHP yönetimi, Sezgin Tanrıkulu’nun aklına uydu ve hem ülkeyi hem de kendisini krize attı. Ekonomide (0) Büyüme Gazetemizin 25 Haziran “Yaşam” ekindeki Ayşen Eren yazısı, “5 Haziran, Çevre Günü” nedeniyle bu ay içinde “Ekolojik Ekonomi Avrupa Topluluğu”nca düzenlenen ve Boğaziçi Üniversitesi’nin konuk ettiği “Dokuzuncu Ekolojik Ekonomi Konferansı”, “Ekolojik Sürdürülebilirlik ve Sosyal Adalet için Sıfır Büyüme” konusunun yeniden ele alındığını bildiriyor. Bu toplantı nedeniyle, doğal kaynakların savurganca tüketilmesinin, dünyayı gelecekte karşılaşacağı tehlikelerle 1970’lerde tanıştıran Roma Kulübü’nü yeniden andık. İki ay önce İstanbul’daki bir konferansta ABD’nin eski başkan yardımcılarından Al Gore’un, insanlığın çevreyi savurgan kullanımı nedeniyle enerji ve su kaynaklarının tükenmekte olması konusundaki uyarılarını da yeniden anımsadık. Yaşam ekinde, “Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı TEMA” kurucusu Ali Nihat Gökyiğit’in şu uyarısı da var: “Çevre devriminde çılgın tüketim ve korkunç israfa yer yok. Çevre devriminde ekonomi yeniden yapılandırılmalı. Fiyatlar, vergiler ve teşvikler çevre lehine yeniden yapılandırılmalı. Maliyetler, sosyal zararları da içermeli. Ekolojiyi merkeze alan ekoekonomi konsepti (kavramı) hâkim olmalı.” Roma Kulübü 1972’de yayımladığı “Ekonomik Büyümenin Sınırları” (İst. Ü. İşletme İktisadı Enstitüsü, 1978) kitabında dünya için önerilmiş olduğu halde, 1970’leri izleyen yıllarda unutulan “sıfır ekonomik büyüme” seçeneğinin yapılabileceği öne sürülmüştü, kitabın önerileri, 1970’leri izleyen yıllarda dünya ülkelerine egemen olan ve 1980’lerin sonunda Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra dünyada iyice kök salan “kapitalizm”in yarattığı gürültülü “tüketim çılgınlığı” içinde kaybolmuştur. Çünkü AngloSaxon kaynaklı, “Bırakınız yapsın; bırakınız geçsin!” kapitalizmi, Nihat Bey’in tanımladığı “Çılgın tüketim ve korkunç israf” olmadan yaşayamıyor. Büyük ekonomik bunalımlarla sarsılarak bir bunalımdan ötekine koşuyor; yandaşlarınca “yaşıyormuş” gibi gösteriliyor ve bize göre karşılıksız basılan büyük para miktarlarıyla (yani hızlı enflasyonlarla) “kurtarılmış şirketler” olmadan da yaşaması olanağı bulunamıyor. Araştırmalar gösteriyor ki, doğal kaynaklardaki tükenişin sebepleri, doğaya dost olmayan üretimler, çılgın tüketim, korkunç israf ve inanılmaz nüfus artışıdır. Böyle bir tükenişe karşı, kapitalizmin en önemli savunması da “Ekonomi büyümezken ya da az büyürken, ülke insanlarının refah düzeyi yükselir mi” sorgusunda düğümlenmektedir. Oysa bilimsel çalışmalar, düşük oranlı, sıfıra yakın büyüme hızlarında, dengeli ve eşit gelir dağılımı ile bunun elde edilebileceğini kanıtlamıştır. 2010 son çeyreğinden beri, “ekonomimizi krizden kurtarmak ve fakir insanımızın refahını yükseltmek” gerekçesiyle devlet ve büyük işletmelerin büyük reklam kampanyalarıyla desteklenen ve milli gelirimizi yüzde 9 yıllık büyüme hızına, yabancı para açığımızı da yıllık yüzde 10’a yükselten hızlı ve dengesiz büyüme bir türlü yavaşlatılamıyor. “Ekolojik Sürdürülebilirlik” konferansında, sıfır büyüme seçeneğinin yeniden anımsatılması, görüş benimsenmese de yararlı olmuştur. Bu kadar çok faziletli (yararlı) olduğu söylenen yüksek talebe dayalı yüksek büyüme hızı, o kadar da özenilecek bir şey değildir. Bu vesile ile Roma Kulübü’nün 1972 Raporu “The Limits to Growth” yeniden okunmalıdır. Roma Kulübü’nün ünlü üyeleri, Profesör Donella ve Profesör Dennıs Meadows’ları, iş ve düşünce adamı Dr. Aurelio Peccei’yi ve öteki sosyal düşünce insanlarını da saygıyla anmalıyız. Kanadoğlu, daha adaylıklar Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabihgerekli kesinleşmeden, geçen mart ayında Uyarı Yapılmıştı nedenleri ortadan kalktı, deliller toplandı, kaçma şüphesi yok’ ya da ‘Delilleri karartamaz’ gerekçeleriyle tahliye edilebilirler, o ayrı bir şey.” Geldik bugüne... Sabih Kanadoğlu’na “Siz geçen mart ayında uyarmıştınız. Bir anlamda bugün yaşanmakta olan kilitlenmeyi duyurmuştunuz halka” dedik. “Bir yerde doğru. Böyle olmamalıydı bu. Her genel seçim bir yeni başlangıçtır, ama bizde tam tersi oldu” diye karşılık verdi. Bunalımın nasıl aşılabileceğini sorduk bu kez. Kanadoğlu, “Bugün görünen çıkış çok zor. Bir krizin ortasına düştü Türkiye” dedi ve ekledi: “Şu yapılırsa bu krizden çıkılır, demek zor. Bir tek itirazların kabul edilmesi ile ancak çözülebilir. Onun dışında bir hal şekli yok. Olayı, yine yargıya bırakmak lazım. Bağımsız yargının nasıl önem taşıdığı, her geçen gün bir kat daha anlaşılıyor. Eğer, uyarıyı yapmıştı: “Anayasanın 14 ve 83. maddeleri, Ergenekon gibi bir davadan herhangi bir şekilde yargılananların milletvekili seçilse dahi dokunulmazlık kazanamayacağını açıkça ortaya koyuyor. Aday olmalarında bir engel yok, ama dokunulmazlık kazanamazlar. Tutuklu olanlar ‘Dokunulmazlık kazandı’ gerekçesiyle tahliye de edilemez, milletvekili olduğu için tahliyesi söz konusu olamaz; böyle bir gerekçe kullanılamaz. Ancak ‘Tutuklu olma ‘Bazı imkânlar sağlamak için yasalarda değişiklik yapalım’ derseniz, bu daha berbat sonuçlar doğurur. Birçok maddeyi değiştirmek lazım. Öncelikle anayasanın 14. ve 83. maddelerini değiştirmek lazım. Ama, bunların bir pazarlık başlangıcı gibi ortaya konulduğu konusunda da kuşkularım var. Onun için beklemekten başka bir çıkış yolu görmüyorum.” AKP, pazarlığı anayasa 14. ve 83. maddesinden açsa örneğin... Sonra, başkanlık sistemi mi istersin, din ve vicdan hürriyetinin yeniden tanımlanmasını mı, özerkliği mi, halife sultanlığı mı... Artık gerisi Allah kerim... Yemin Krizi SADIK ÇEL K K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK kuran”, “Cumhuriyet’i ilan eden parti” olma karakterinin aşındırılması ve zafiyete uğratılması? Ve buna karşılık CHP’nin “politikasızlık” halleri… Türk siyasetiyle birlikte Türk milleti de yemin kriziyle gördü ve anladı ki seçimin hemen ardından verilmeye başlanan uzlaşma mesajlarının bu türden bir siyasi atmosfer içinde vücuda getirilmesi hiç de kolay olmayacak… Hoşgörü mesajları şimdilik bir kez daha havada kalmaya mahkum görünüyor… Uzlaşamayarak geçen, ülke siyaseti ve acil çözüm bekleyen sorunlar adına kaybedilen zamanlar ne yazık ki geri gelmiyor… behicak@yahoo.com.tr Hüküm giymediği ve milletvekili seçildiği halde tahliye edilmediği için yemin edemeyen Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı “satmayan” Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’nin pek de ihtimal vermediği CHP’nin yemin etmeme tavrının gerçek olduğunu kanıtladı ve gündem bir anda bu olaya kilitlendi. İç hukukumuza göre hakkında herhangi bir suçtan kesin hüküm verilmemiş kişilerin milletvekili olması yasaklanmış mıdır? Hayır. Milletvekili seçilemez kanunu, belirli suçlardan birini işledikleri hukuken kanıtlandıktan sonra “hüküm giymiş olanlar” için geçerli; “tutuklananlar” için değil. Buna rağmen Haberal ve Balbay’ın milletvekili seçildikten sonra tahliyelerinin reddedilmesi tansiyonun yükselmesine neden oldu. Peki, CHP bu iki isimle ilgili başına gelebilecekleri en baştan hesap edemedi mi? Eğer ettiyse önceden hazırlıklı olması, elle tutulur bir B planı hazırlaması gerekmez miydi? Bu noktada CHP’nin, ülkenin içinde bulunduğu hassasiyetleri, kamuoyunun bu konudaki duyarlılıklarını da göz önünde bulundurarak, boykot kararının tutuklu milletvekillerinin salıverilmesini sağlayacağına ve her şeye rağmen ülkemizde var olduğunu, kökleştiğini sandığı demokrasi kültürüne olan inancı ağır basmış olsa gerek… Yaşanan krizin çözülmesi için AKP’nin öneri sunarak adım atmasını beklemek ise iktidarı ve iktidar partisi liderini yeterince tanıyamamaktan ve anlayamamaktan kaynaklı bir yanılgıya düşmek olacaktır... Özellikle Balbay’la ilgili üst mahkemeden gelen tahliye talebine ikinci defa ret kararının ardından gerilimi artan CHP’nin yemin etmeme tavrı ve içinde bulunduğu ruh hali yalnızca “sembolik” bir protesto olarak mı okunmalıdır, yoksa gerçek bir tavır olarak mı? İkincisinin geçerliliğini kabul edersek, bu tavır ne kadar sürdürülebilir? “Milletin iradesiyle” seçilen vekillerin, sebep ne olursa olsun, vekillik görevlerini yerine getirmemeleri doğru mudur… Ya boykot krizinin ardından Başbakan Erdoğan’ın, “Onlar gelse de gelmese de Meclis bal gibi çalışır” resti? Bu şekilde Meclis’in çalışmasında da, yeni bir anayasa hazırlanma sürecinde de CHP ve BDP’ye ihtiyaç duymadığını söylemesi? Yemin kriziyle CHP’yi yumuşak karnından yakalayıp köşeye sıkıştırarak, CHP tabanındaki geleneksel seçmenin nezdinde, “devleti Yunan krizi Ülkemizdeki yemin krizinden daha vahim bir krizi bir süredir komşumuz Yunanistan yaşıyor. İflasın eşiğindeki ülke halkı sokaklara dökülüyor. Yapılan grev ve gösterilerle birlikte tansiyon iyice yükseldi; hayat durma noktasına geldi. AB tarafından hazırlanan program ve yeni kemer sıkma paketi çarşamba günü parlamentonun onayından geçti. Ekonomi uzmanlarına göre bu şekilde Yunanistan için sadece “daha az yıpratıcı” olan yol tercih edilmiş oldu; hatta komşu, kemerin son deliğine kadar geldi… Ülke ekonomisinin geleceğine dair üretilen senaryoların henüz umut vaat ettiği söylenemez. Bundan sonraki sürecin kritik olması bekleniyor. Yunanistan artık kendini neredeyse tamamen “bırakmış, devretmiş” bir yapıya dönüşüyor. Buna bağlı olarak artan olaylarla birlikte ülke çapında sosyal bir patlama yaşanma tehlikesi söz konusu. AB’nin Yunanistan’a, sadece ekonomik anlamda değil, bu yönde de arka çıkması şart… Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARB SEM H POROY Semih Poroy yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından çizgilerine bir süre ara vermiştir. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com NBŞ’de kota değişikliği Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bundan birkaç ay önce nişasta bazlı şeker (NBŞ) ile ilgili olarak kullanımına kota getirilebilir açıklamasında bulunmuştu. Önceki senelere oranla günlük tüketimi hızla artan nişasta bazlı şekerin insan sağlığını tehdit ettiğine yönelik uzmanlardan gelen açıklama ve tepkilerin ardından konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’nda bir komisyon kurulmuştu. Nihayet kotayla ilgili beklenen değişiklik yapıldı. Nişasta bazlı şekerin uzmanların uyarısının aksine insan sağlığını tehdit etmediği sonucuna varılmış olacak ki kullanım kotası yüzde 50 arttırıldı! sadik.celik.gorus@gmail.com T.C. DENİZLİ (2) SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI DOSYA NO: 2011/11 SATIŞ Denizli Merkez Çaybaşı Mah. 423 ada, 14 parsel sayılı, 378 M2, altyapı hizmetleri tam, ticari ve konut amaçlı yapılaşmanın olduğu bölgede, saltak caddesine 20 m. Uzaklıkta, arsa vasıflıdır. Tapu kaydında Öküzbattı Mescidi Vakfının kaydı üzerinde Denizli Belediyesi’nin istimlak şerhi vardır. İMAR DURUMU: Bitişik nizam, iki kata izinlidir. BEDELİ: 132.300,00 TL’dir. Taşınmazın Denizli Adliye binasındaki 101 nolu satış odasında açık ihale ile satışı yapılacaktır. Satış peşin para iledir. Alıcı isterse bir kez ve 10 günü geçmemek üzere süre verilebilir, KDV ve damga vergisi alıcıya, tellaliye satıcılara aittir. KDV %18’dir. 1. SATIŞIN: 06.09.2011 günü saat;09.2009.30 arasında, yapılacaktır. Bugün verilen fiyatlar muhammen bedelin %60’ını ve satış masraflarını karşılamadığı veya alıcı çıkmadığında: 2. SATIŞIN: 16.09.2011 günü aynı yer ve saatlerde olmak üzere muhammen bedelin %40’ını ve satış masraflarını geçmek kaydıyla ihale edilecektir. Satışa katılmak isteyenlerin muhammen bedelin %20’si kadar nakit ya da milli bir bankadan teminat mektubunu ibraz ettikleri takdirde satışa katılabilirler, satışa katılanlar şartname içeriğini aynen kabul etmiş sayılacaklardır. 3 İpotekli alacaklılarla İcra alacaklıların, diğer ilgililerin taşınmaz üzerindeki haklarını, faiz ve masrafa ait iddialarını belgeleriyle 15 gün içinde satış müdürlüğüne bildirmeleri, Daha fazla bilgi almak isteyenlerin Satış müdürlüğümüzün 2011/11 satış dosyasına müracaat etmeleri, satışa girmek isteyenlerin satış gün ve saatinde satış mahallinde hazır bulunmaları ilan olunur. 22.06.2011 (Basın: 42607) 1/ Ksilofona 1 benzeyen vurmalı bir çalgı. 2 2/ İnce dan 3 tel... Bacakla 4 ra, ayak bile5 ğinden dize kadar dolanan 6 ensiz ve uzun 7 kumaş parçası. 8 3/ “Ürkeklik” de denilen, 9 Kafkasya ve Doğu 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Anadolu’da yaşayan 1 Ç A L P A R A K bir keklik türü. 4/ 2 A Ğ A Y E Ş İ L Bir renk... Bitkiler 3 L A V T A A S İ den elde edilen ilaç... 4P T O R AMA N Polonya’nın plaka R A İ imi. 5/ Atın eşkin 5 A Y A R 6R E A R K O K yürüyüşü... DenizA Y cilikte makinelerin 7 A Ş A M A İ S A O Y U N çevrilmesi için veri 8 len komut. 6/ Yap 9 K L İ N İ K N E ma, etme... Büyük makamdaki kimseleri hoş sözlerle, fıkra ve öykülerle eğlendiren kimse. 7/ “Aptal, enayi”anlamında kullanılan argo sözcük. 8/ 1944’te Bandırma açıklarında batan Türk yolcu gemisi... Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad. 9/ Yüzyıl... Yunan abecesinde bir harf. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir şarkıcıya, müzik yapıtının belli yerlerinde eşlik eden sanatçı. 2/ Sahiplik, mülkiyet... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 3/ Hayvanı avcılığa alıştırma işi... Tarlayı sürerek dinlenmeye bırakma. 4/ Ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo... Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi. 5/ “Bizde böyledir / Güzeli oynatırlar / Çirkini söyletirler” (Türkü)... Hollanda’nın plaka imi. 6/ Yelkenli teknelerde “yelken aç” komutu. 7/ İspanyolların sevinç ünlemi... Yönetme. 8/ Sodyum elementinin simgesi... Bütün maymun türlerini içine alan memeliler takımı. 9/ İri taneli bir zeytin cinsi. C MY B C MY B