18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 TEMMUZ 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Cumhuriyetin 3’üncü yılında Türkiye’yi Avrupa’ya tanıtan sergi gemimiz 1951’de yok edildi ‘Karadeniz Vapuru’muz... gülabdan gibi cam ürünlerine bakıyordu...” Lemi Özgen diyor ki: “Garanti Bankası’nın bünyesindeki Osmanlı Bankası Müzesi’nde Türkiye’nin ‘kendini tanıtma çabası’na farklı bir bakış açısı getiren iki önemli proje sergileniyor. Biri ‘Karadeniz: Seyri Türkiye’ belgeseli; ötekisi, yani ‘Ulusu Tasarlamak: 1920’ler ve 30’larda Avrupa Devletleri’ sergisi ise Karadeniz gemisinin rotasındaki Avrupa ülkelerinde, o dönemdeki siyasi rejimleri gösteriyor.” Garanti Bankası’yla birlikte belgeselin destekleyicisi (sponsor) Netherlands Culture Fund’un çalışmalarında, araştırmacı Eray Ergeç gazete arşivlerini tararken 1926’da Amsterdam’a gelen bir Türk sergi gemisinin haberini görmüş. Bu pek bilinmeyen tarihi olayın belgelenmesine Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bülent Çaplı da katılmış. İki yıl sonra Karadeniz gemisinin Avrupa limanlarındaki ziyaretlerini gösteren görüntü, fotoğraf ve belgelere ulaşılmış. Genel koordinatörlüğünü Gülay Orhan’ın üstlendiği belgeselin senaryosu, Tannur Arat ve Nedim Olgun tarafından kaleme alınırken “seyir defteri” bölümleri Kaptan Süreyya Gürsu, Celal Esat Arseven ve Orhan Kızıldemir’in anılarından derlenerek hazırlanmış. Emre Irmak’ın özgün müziklerini bestelediği belgeselin yönetmeni ise Soner Sevgili... Çocuklar ve Filozoflar “Guten Tag! Günaydın! Korkma bu sadece bir çarşaf. Benim adım Karl Marx. Artık o kadar genç sayılmam. Pek yakında iki yüzüncü doğum günümü kutlayacağım… Ama böyle hayalet gibi dolaşmama bakıp beni ölü sanma. Öldüğümü söyleyenlere, dönüp bir daha söyleyenlere, bıkmadan öldüğümü tekrar tekrar söylemeye bayılanlara, hiç inanma”... “Karl Marx’ın Hayaleti” kitabı işte bu yukarıdaki satırlarla başlıyor... Sevgili okurlar nicedir sizlere Metis Yayınları’nın “Küçük Filozoflar” başlıklı seri kitaplarından söz etmek istiyor ama fırsat bulamıyordum. Ülkemizde bırakın çocukları, yetişkinlerin bile felsefeyle aralarının pek iyi olduğu söylenemez... “Düşün düşün; b..tur işin” gibi veciz deyişlerimiz; “Amma kafa ütüledin! Felsefe yapma!” gibi parlak çıkışlarımız bu konuda yeterli ipucu verebilir... Kurulduğu günden beri bizleri edebiyatın en nitelikli ürünleriyle buluşturan... (Tam da 80 faşist darbe sonrasındaki o kuruluş günlerini, o günlerin acılarına meydan okuyan heyecanı ve umudu ben çok iyi anımsıyorum...) Bilim kurgudan kuramsal kitaplara, araştırmadan güncel sorunlara ışık tutan kitaplara, geniş bir yelpazeye yayılan eserlerle dünyamızı zenginleştiren Metis Yayınları ilk kez çocuklara yöneldi... Mayıs ayından bu yana 9 yaş üstü çocuklara, gençlere seslenen daha doğrusu meraklı çocuklara seslenen kitaplar yayımlıyor. Her kitap bir filozofun hikâyesini ve meselesini anlatıyor. Her hikâye, o filozofun çocukluğundan başlıyor; çocukluğunda sorduğu sorulardan yola çıkıyor. Metis’in yaklaşımı açık seçik ve dolaysız: Filozof olmadan önce onlar da çocuktu. Merakları vardı. Soruları vardı… Onlar sorunlarının peşinden gitti. Siz niye sorularınızın peşine düşmüyorsunuz? İlk üç kitap “Descartes Amca’nın Kötü Cini”, “Profesör Kant’ın en Çılgın Günü” ve “Bilge Sokrates’in Ölümü”. Üçünün de yazarı Jean Paul Mongin. Dördüncü kitap ise “Karl Marx’ın Hayaleti”. (Yazarı: Ronan de Calan). Her biri farklı sanatçılarca en eğlenceli ve renkli biçimde resimlendirilmiş. Türkçe çevirileri (Savaş Kılıç, Bural Şaman, Necmiye Alpay ve Cemal Yardımcı) özenli. Dizinin editörleri Savaş Kılıç ve Semih Sökmen bu diziye Metis’te yer verme nedenlerini, “düşünmenin, kişinin kendi sorularıyla başladığına olan inancımız” diye açıklıyor; filozoflarla çocukların sorularının birbirine çok benzediğini vurguluyorlar. “Her ikisi de sorulara hazır cevaplar vermeyi reddediyor; hazır cevaplara kuşkuyla bakıyorlar” diyorlar. Çocuklara filozofları örnek vermek bence de harika bir düşünce! Çocukları, sus, konuşma, otur, okuma, sorma, merak etme, kes sesini bombardımanına tutmaktansa, onları meraka, sormaya, kendi sorularına sahip çıkmaya yöneltmek… Sorularını bastırmamayı öğretmek… Cevap aramayı sürdürmeye teşvik etmek… Ah! Keşke, keşke, keşke! İlk dört kitabı incelerken, yalnız çocuklar değil, yetişkinler, analar babalar da bu kitapları çocuklarıyla birlikte okumaya yönelirlerse, nasıl da farklı bir topluma dönüşürüz diye hayal âlemine dalmaktan kendimi kurtaramadım. Daha önce Günışığı Kitaplığı “Çıtır çıtır feslsefe” dizisiyle, daha da küçük yaşlardaki çocuklara yönelik birbirinden sevimli kitaplarla onları hak ve haksızlık, iyilik ve kötülük, yaşam ve ölüm, savaş ve barış ve daha birçok kavram ve çelişki üzerine düşünmeye yöneltmişti... Bu kitaplarla büyüyen çocukların, kendilerinden önceki kuşağın yapamadığını yapacaklarına, daha güzel bir dünya yaratacaklarına inancım sonsuz! Çok mu hayalperestim? ‘Seyri Türkiye’ Afife Ediboğlu yaşamını yitirdi Kültür Servisi Uzun yıllar TRT Ankara ve İstanbul radyolarında görev yapan Türk sanat müziği ses sanatçısı Afife Ediboğlu, İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Koah tedavisi gördüğü İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 87 yaşında hayatını kaybeden Ediboğlu’nun cenazesi bugün Şişli Camii’nde öğlen kılınacak namazın ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki aile kabristanında toprağa verilecek. Ediboğlu, İstanbul Radyosu baş spikerlerinden, şair, yazar Baki Süha Ediboğlu ile evliydi. Picasso hırsızı yargılanıyor Kültür Servisi The San Francisco Chronicle gazetesi, geçen hafta San Francisco’da çalınan, Pablo Picasso’nun 1965 tarihli “Tete de Femme” adlı karakalem çiziminin zarar görmemiş bir şekilde bulunduğunu açıkladı. Sürdürülen soruşturma sonucunda 30 yaşındaki Mark Lugo adlı bir garsonun tutuklandığı belirtilen haberde, Lugo’nun suçlamaları kabul etmediği, sanığın avukatının 5 milyon dolarlık kefalet ücretinin düşürülmesini talep ettiği belirtildi. ilistinlilere yardım götürürken İsrail baskınıyla durdurulan “Mavi Marmara” gemisi ülke gündemindeydi... Trabzonlu mimar dostum Bekir Gerçek’ten aldığım bir epostayı gururla okumuştum. THY’nin başarılı yayını Skylife’ın Şubat 2007 sayısında Lemi Özgen’in kaleme aldığı yazı, “Karadeniz Vapuru”nun belgeselini anlatıyordu. Cumhuriyetin ilanından 3 yıl sonra “devrim”i dünyaya tanıtmayı amaçlayan “yüzer sergi” 12 ülkede 16 kenti ziyaret etmişti. Barselona, Le Havre, Londra, Amsterdam, Hamburg, Stockholm, Helsinki, Leningrad, Danzig, Gdynia, Kopenhagen, Anvers, Marsilya, Cenova, Napoli gibi büyük limanlarda gemimizi gezmek isteyenlere kabul törenleri (resepsiyonlar) düzenlenmiş, gemideki “Riyaseti Cumhur Orkestrası” konserler vermişti… 12 Haziran 1926’da İstanbul’dan hareketle 86 günde 10 bin mil yol katedilerek 5 Eylül’de geri dönülmüştü. Cumhuriyeti tanıtmayı amaçlayan geminin yolcuları arasında 3’üncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın oğlu Refi Bayar, Anadolu Ajansı’nın kurucularından şair Kemalettin Kamu, İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Üngör, ilk Türk kadın gazetecilerden Bedia Arseven, ilk Türk kadın milletvekillerinden Mebrure Gönenç ve şair Orhan Veli Kanık’ın babası müzisyen Veli Kanık gibi isimler de yer almıştı... Atatürk, geminin hatıra defterine şunları yazmıştı: “Sergi, başarıya ulaşmış bir eserdir. Bende gayet iyi izlenimler meydana getirdi. Sunuş tarzı çok iyidir. Hazırlayıcısını takdir ve tebrik ederim.” F Karadeniz Vapuru Akdeniz sularında... Avrupa limanlarında tanışma balosu... ... Ve geminin ‘akıbeti’ Karadeniz Vapuru Avrupa’da karşılanırken... Marsilya’daki şaşkınlık Bu heyecanla ziyaret edilen limanlardan örneğin Marsilya’da yaşananlar, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bin bir fedakârlıkla Avrupa’ya yolladığı sergi gemisinin öyküsünü anlatan “Karadeniz: Seyri Türkiye” belgeselinde de çok özel anılarıyla yer alıyor… “Marsilya Limanı kentin ileri gelenlerinin akınına uğramıştı. Gemimiz Şehir Bandosu’yla karşılanmış; Fransızlar bayrağımızı selamlarken güverteden kendilerine bakan Türklerin giysilerine ise hayret etmişlerdi. Erkekler koyu renk takım elbise, beyaz gömlekler giymiş ve çoğu zarif bir iğneyle süslenmiş boyunbağları takmışlardı. Kadınlar ise erkeklerden daha şıklardı. Gemi uzun ve neşeli tek bir düdük ile Marsilyalıları selamlıyor; bir subayımız Fransızları sergi salonuna götürüyor; herkes hayranlıkla Türk mavisi sırlı Kütahya çinilerine; bin bir nakış ve renkli Osmanlı, Yörük, Selçuklu ve Acem halılarına; yeşim, yakut, firuze gibi değerli taşlarla süslenmiş, tamamıyla elle yapılmış çeşmibülbül, laledan, Karadeniz Gemisi Avrupa yolculuğu öncesinde Haliç’te üç ay bakıma alınır. Henüz üç yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti milletvekillerinin buna kaynak bulmak için nasıl çırpındıklarını insan ibret ve gururla izliyor. Projeyi yaratan Atatürk’ün daha yedi yıl önce, 19 Mayıs 1919’da ülkeyi kurtarmak için Samsun’a benzer bir vapurla ulaştığı düşünüldüğünde ise Karadeniz Vapuru ulusal bir duygunun simgesine dönüşüyor... Geminin “akıbeti”ne gelince... 46 yıl iç yolcu taşımaya devam eden Karadeniz, 50’li yıllarda, ticaret filomuzun yeni satın alınan gemilerle takviye edilmeye başlanması üzerine, 1951’de kadro dışı bırakılarak bağlanır... sonra da sökülmek üzere satılır. Keşke Seyri Türkiye belgeseli, o talihsiz satıştan önce hazırlanıp yetkililere gösterilebilseydi... Cumhuriyeti tanıtan “ilk müzemiz”e bu vefasızlık yapılabilir miydi? Yeni bir ozan: Patrick Wolf Kültür Servisi Folk, pop ve elektronik müziği harmanlayan İngiliz şarkıcı ve besteci Patrick Wolf bu akşam İstanbul Modern’de saat 21.30’da sahnede olacak. Festivalin “Yeni Ozanlar” serisinin konuğu olan Wolf, daha 16 yaşındayken çıkardığı ilk albümü “Lycanthropy” ile eleştirmenlerin beğenisini kazandı ve kendi hayran kitlesini oluşturdu. Wolf o tarihten bu yana 2011 Temmuz çıkışlı Lupercalia da dahil olmak üzere beş STANB UL CAZ FE ST VAL ’NDE BUGÜN albüm yayımladı. Viyola, ukulele, piyano gibi birçok enstrümanı bir arada kullanan müzisyen, ilginç kostümleri ve teatral performansıyla da dikkat çekiyor. Gecenin açılışını Radyo Eksen DJ’lerinden Güven Yıldız yapacak. Sahnede Wolf’a basta Nicholas Haward, elektroniklerde John Watson, davulda Benjamin Morgan, kemanda Victoria Sutherland ve üflemeli çalgılarda Emma Frampton eşlik edecek. Sanat Side’ye demir atıyor ANTALYA (AA) Side Belediyesi’nin düzenlediği “11. Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali” 23 Temmuz 17 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek. Festivalde dünyaca ünlü orkestra, müzisyen ve dansçılar, Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden ve geçmişteki en önemli liman kentlerinden Side’de ağırlanacak. Festival kapsamında 15 etkinlik, antik tiyatro, Apollon Tapınağı ve Side çarşısı gibi tarihsel mekânlarda gerçekleştirilecek. Şef Jürgen Bruns ve kemanda Ulrike Petersen’in yer aldığı Kammersymphonie Berlin’in, 23 Temmuz’da antik tiyatrodaki konseriyle başlayacak festival, 17 Eylül’de Antalya Devlet Opera ve Balesi Orkestra, Koro ve Solistleri’nin katılacağı Gala Konseri’yle sona erecek. Festivalin bu yılki konukları arasında Viyana Senfoni Oda Orkestrası, Burçin Büke, JazzIst Kuartet, Şirin Pancaroğlu, Ten of The Best Trompet, İstanbul Devlet Opera ve Balesi ile Marphe String Kuartet de yer alıyor. Festivalin süpriz konuğu ise Genelkurmay Başkanlığı Mehteran Bölüğü. (www.sidefestival.com K A M İ L M A S A R A C I Ç İ Z İ K K Ü L T Ü R Muayene, teşhis, tedavi TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle