18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 TEMMUZ 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA 15 İnsanların en doğal hakkı olan iletişim özgürlüklerinin de artık çağımızda teknik olarak korunması zor görünüyor Çağımız bilgi çağı ama... Mithat MELEN Herhalde çağımız bilgi çağı. Bilgiye ulaşmak artık o kadar kolay ki. Bilgisayarcıların dili ile bir “tık” kadar uzakta. Hele bu cep telefonları ve onlara yüklenen internet sistemi ile bilgiye ulaşmak için sadece bir dokunuş yeterli. Bilgisayarların hayatımıza girmesi ile dünyanın gerçekten değiştiğini fark bile edemedik. Bir de bilgisayarları birbirlerine bağlayan bir sistem geliştirilince artık gizlilik diye bir şeyin kalmadığını görmek gerekiyor. Her internete girişte ne kadar korunursanız korunun bilgisayarınızdaki bilgileri paylaşıyorsunuz, alıyor ve veriyorsunuz. Aslında çağımızın yeni iletişim biçimi de bir yerde bu. Gizliliğin olmadığı korunmanın güçleştiği bir yapı. Son yıllarda telefon dinlemeleri ve ilgili skandallar neden çok arttı diye belki merak ediyoruz. Aslında yöneticilerin çoğunun bilgi almaya ve herkesin kendi hakkında ne düşündüğünü bilmeye aşırı merakları vardır. Tarihe bir bakın. Bütün insanlar, kendileri veya başkaları hakkında ne konuşulduğunu bilmek isterler. İşte artık iletişim teknolojisi öyle bir hale geldi ki, başta elimizdeki cep telefonu ile dinlenmemizi aslında biz kendimiz kolaylaştırıyoruz. Tabii yasalar var. Telefonları dinlemek veya insanların konuşmalarını dinlemek sadece yasalara değil, temele hak ve hürriyetlere aykırı. Anayasalarda bile yazılı ama artık mevcut teknoloji ile o kadar kolay ki. GSM operatörleri zaten zorunlu kayıt yapıyor. Bu kayıtların ise mahkeme kararı ile takip edilmesi gerekiyor. Ama tüm dünyada artık işin içine polisin dışında o kadar çok unsur giriyor ki, özel dedektiflerden tutun da gazetecilere kadar... İngilte re’deki son skandal ise bir gazetenin yöneticilerinin özel dedektifler kanalı ile önce kraliyet ailesinin sonra da magazin haberleri üretmek üzere ünlülerin telefonlarını dinlemek ile başlıyor ve büyüyor. Bugün gelinen yer ise gerçekten ilginç. 3 milyona yakın tirajı olan bir hafta sonu gazetesi kapanıyor. Onun editörleri haberlerin çoğunu cep telefonu dinleyerek ürettiklerini itiraf ediyorlar. İşin çarpıcı yönü ise bu editörlerden birinin Başbakan’ın uzun süre iletişim danışmanlığını yapmış olması. İşin içine polisin girmesi ise doğal. Bu dinlemelerden birinde kaçırılan küçük kızlardan birine gönderilen mesajlardan iz sürmek mümkün olabilecek. Geçen yıllarda sıcak bir yaz gecesinde TBMM’de bir yasa görü Genç iletişimciler diploma aldı stanbul Haber Servisi stanbul Üniversitesi ( Ü) letişim Fakültesi’nden mezun olan öğrenciler dün Ü Fen Fakültesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda düzenlenen törenle diplomalarını aldı. Törende konuşan Basın lan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, kendisinin de Ü mezunu olduğunu, bundan da gurur duyduğunu söyledi. Ü Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar da “Her etkili araç gibi medyanın da zararlı bir şekilde kullanılması maalesef mümkün. Bu anlamda, kendimiz için yapılmasını istemediğiniz şeyleri, habere konu kişiler için de yapmamaya özen göstermelisiniz. Kanıtları yeterli olmayan, bir kısım duyumlara dayalı, bazı kişilerin haklarına tecavüz edilebiliyor. O yüzden haber yaparken, olabildiğince hata yapmamaya özen göstermelisiniz” diye konuştu. (MAHMUT SERDAR KAYA) şülüyor. Her zaman olduğu gibi hükümet ve iktidar kanadı yasanın çıkmasını istiyor, muhalefet ise görevini yapıyor, irdeliyor. Konu ise o günlerin güncel konusu telefon dinlemelerine geliyor. Hazır ilgili bakanı da bulmuşken muhalefet geçirilmeye çalışılan yasa ne olursa olsun bakana yüklenmeyi sürdürüyor. Bakan alttan alıyor, “Konumuz o değil” diyor. Soru cevapta birkaç kere idare ediyor ama gece yorgunluk ve sıcak tahammül edilmez olduğu ve sabahlara kadar çalışmak bıkkınlık verdiği için bakan dayanamıyor ve diyor ki: “Tabii telefonlar dinleniyor, bizimkiler bile dinleniyor. Sizler de dikkatli olun. Önemli meselelerinizi telefonda, hele cep telefonlarında tartışmayın. Ben öyle yapıyorum.” İnsanların en doğal hakkı olan iletişim özgürlüklerinin de artık çağımızda teknik olarak korunması zor görünüyor. Bir de kötü niyetlileri bunlara eklerseniz işin boyutunun ne kadar büyük olduğunu kavrarsınız. Hem Türkiye’de hem uluslararası alanda birçok önlem alınıp yasalar çıkarılmaya çalışılıyor. İş sadece yasa çıkarmakla da bitmiyor. Çıkarılan yasaların uygulanması önem kazanıyor. İş geliyor yine insan faktörüne dayanıyor. İyi niyetle de kötü niyetle de elde ettiğiniz bilgileri kullanabilirsiniz. Yasalar herkesi esas olarak iyi niyetli varsayıyor. İrade!.. Zamanın birinde, adı lazım olmayan bir memlekette, uçsuz bucaksız topraklara, içindeki insanları dahil dizi dizi köylere, yüz binlerce hayvana sahip bir kudretli ağa yaşarmış… Günlerden bir gün bu kudretli ağa çoğu kez yaptığı gibi küheylanına atlamış, yanına da çiftlikteki ırgatlardan birini almış ve oldukça uzaktaki kasabaya doğru yola çıkmış… Ağa atın üstünde, ırgat yayan tıngır mıngır epey yol kat etmişler ama yol uzun, hava da çok sıcakmış… Bir süre sonra ağanın canı iyiden iyiye sıkılmaya başlamış... Konuşmaya kalksa, ırgatın ağzı var dili yok, ayrıca olsa ne konuşacak… Mahmuzu vurup gitse olmaz, çünkü ırgata kasabada ihtiyacı var… Böyle düşüne, sıkıla giderken gözü yoldaki at pisliklerine takılmış, aynı anda aklına çok eğleneceği bir muziplik gelmiş. Gayet babacan bir edayla yanı başında koşturmakta olan ırgatına seslenmiş: Ula Hasso!. Buyur ağam.. Şu yerdeki pohu göri misen? He, göriyim ağam.. Hah işte, o pohu bi güzel yirsen sana benden tamı tamına yüz altın, bi de üstüne bu küheylan senin!.. Hayatında iki altın lirayı bir arada görmemiş, bırakın atı, bir eşeğe bile doğru dürüst binmemiş zavallı ırgat ne yapacağını şaşırmış... Bir ağasına bakmış, bir “poha” bakmış, boynunu büküp sormuş: Essah mı diyirsen, eğlenir misen ağam?.. Ağanın sözü sözdür, bilmir misen gavat!.. Irgat, iliğini kemiğini yiyip bitiren o kapkara yoksulluğunu düşünmüş önce... Sonra bir “poh” karşılığında neler kazanacağını kantara vurmuş... Ağasının dehşet dolu bakışları altında pohu bir güzel yemiş… Gündem Dolup Taşıyor PER HAN ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] 12 Haziran genel seçimlerinden kısa süre sonra başlayıp devam eden soruşturmada onlarca zanlı tutuklanıp soruşturmaya alındı. Bu kısa denilebilecek süre içinde ele alınan soruşturma konuları medyanın ve toplumun çok ilgisini çekerek gündemi kapsadı. 2.5 yıl önce Almanya’da suçüstü denebilecek biçimde, nitelikli dolandırıcılık, sahtecilik suçlamasıyla dava konusu olan Deniz Feneri e.V’nin failleri orada hüküm giyerek hapsedilmişlerdi. Alman mahkemeleri “Bu davanın baş sorumluları Türkiye’dedir, takibin Türk mahkemelerince ele alınması gerekir” diye hükümete suç duyurusunda bulunmuşlardı. Ankara’da savcılıkça olaya el konduysa da ortada olan kanıtların uzun süre araştırılmasının ardından zanlılar, nihayet 34 gün önce sorgulamaya alındılar. Konunun baş aktörü Kanal 7’nin yönetim kurulu başkanı Zekeriya Karaman ile RTÜK üyesi Zahid Akman başta olmak üzere 5 kişi, Alman hâkimlerince tanımlanan suçlamaların şüphelileri olarak tutuklanarak, 1.8 yıl hapis istemiyle mahkemeye sevk edildiler. Bu davanın seyriyle sonucunu doğrusu çok merak ediyorum. Çünkü, olayın duyurulduğu o günlerde, bir yazımda kısaca bu etik dışı örgütlenmeye değindiğim için gazeteye uyarıcı bir inkâr cevabı gelmişti. Nihayet olayı kapatan örtü açıldı. Eğer suçları kanıtlanırsa, bu eğilimde olanlara ders olmasının yanında imtiyazsız, sınıfsız bir toplum olduğumuz da kanıtlanmış olacak. Bu söylemi kullanmamın nedeni, Sayın RTE’nin katıldığı Roman açılımı toplantısında iki yüksekokul öğrencisi Berna Yılmaz’la Ferhat Tüzer’in, “Parasız eğitim istiyoruz” pankartı açtıkları için örgüt üyeliği suçlamasıyla 17 aydır tutuklu olması. Ferhat’ın kederli anacığı oğluna görüş yasağı getirildiği için onu göremediği gibi, ona çeşitli işkenceler yapıldığını da öğrenmiş. Bunu basına ağlayarak anlatmış. İşte bu örneğe bakarak, mülkün temeli olan adaletin kayırıcı olmasına karşı çıkılmasının gereğine inanmak istiyorum. Madımak’ın kanlı katliamının yönlendiricisi sayılan Cafer Erçakmak da, ki onu, Aziz Nesin’in kurtarılması amacıyla itfaiye merdiveninden indirilmesini engellemek için yumruklamak istediği saldırısını ekranlardan izleyerek tanımıştık... Bu suçu saptanmış olan kişi, Fransa’ya kaçtığı yalanıyla kayırılıp cezalandırılmamıştı. 18 yıldır Sivas’ın orta yerinde, hem de oğluyla birlikte kaldıkları evde iki üç gün önce ölünceye kadar yaşamını sürdürmüş. Böylece 35 günahsız Madımak kurbanının yakınlarının onulamaz yürek acıları bu yalanla hâlâ yanıp duruyor. Bir de 15 güne yakındır günün hemen 24 saatini kapsayan futbolda şikeyle yatıp kalkıyoruz. Yasal takipte zincirin baş halkasına Fenerbahçe Kulübü oturtuldu. Soruşturmaya Kulüp Başkanı Aziz Yıldırım’ın tutuklanmasıyla başlandı. Emniyetteki sorgulamada susma hakkını kullandı. Savcılıkta bir hafta içinde tansiyon ve şeker hastası olduğu için rahatsızlanarak hastanelere gitti geldi. Sonunda 9 saatlik sorgulamadan sonra tutuklandı. Bu olaya kulübün büyük yoğunluktaki taraftarı tepki göstererek geceleri bile olayı yadsıyıcı naralarla sokaklara döküldüler. Onları mecburen izlerken, bu insanlar, Silivri zulümhanesinde insanlar suçlarını bilemeden tutulup, hatta hücrelere bile tıkılmışlarken neredeydiler, diye sormaktan kendimi alamıyorum. Neyse ki CHP grubu demokrasi ve evrensel insan hakları için yemin krizinden Sayın Başbakan’ın yakışık almayan kışkırtıcı söylemlerine karşın, TBMM Başkanlığı’na seçilen Sayın M. Şahin’in iyi niyetli uzlaşmacılığıyla AKP ile CHP’nin karşılıklı müzakerelerle anlaşmaya varmalarıyla CHP’den milletvekilliğini kazanan Mustafa Balbay ve Prof. Haberal için masumiyet karinesini de öngörerek sorunun Meclis’te çözülmesine karar verdiler. 2008’de yenilenen anayasa kitapçığının 4. yasama dokunulmazlığı, madde 83’ün 2. ayracı “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz” diyor. İşte CHP’nin yemin krizi diye nitelendirilen tutumu bu hakkı içeriyor olsa gerek. Ç ZG L K KÂM L MASARACI Yola devam etmişler… Ama roller değişerek!.. Irgat atın üstünde tırıs giderken, ağa koşar adımlarla onu takip etmeye çalışıyormuş… Ağa, yüzünden düşen bin parça, neredeyse ağlayacak halde kendi kendine küfür edip duruyormuş: Ulan eşek kafa, Allah’ın ırgatına böyle teklif yapılır mı? Açlıktan nefesi kokan ırgat pohu da yer, her bi şeyi de... Ya şimdi bi gören olursa, rezil rüsva olurum.. Ben şimdi ne poh yiyecem… Atın üzerinde, cebinde yüz altınla gitmekte olan ırgata gelince; onun da suratı bir karış, derin derin düşünüyormuş: Tamam, pohu yedik, atı da altınları da aldık… İyi de, ağa bu durumu herkese anlatacak. Ahaliye rezil rüsva olacağım. Adım Poh Yiyen Haso’ya çıkacak. Vallah yüz yıl geçse bu isim silinmez, çoluk çocuğuma miras kalır... Böyle ağlaya sızlaya giderlerken ırgatın gözü yoldaki at pisliklerine takılmış. Bir an düşünmüş, sonra ağasına dönmüş. Ağam, gördüm ki pek üzülmişsen, benim gönlüm buna razı değildir, aha oradaki pohu ye, verdiklerini geri al!.. Ağa önce pek şaşırmış, kabullenememiş, hatta dehşetten gözleri dolmuş ama hikâye duyulursa başına gelecekleri düşününce kararını vermiş.. Irgatın hayret, biraz da muzip bakışları altında pohu güzelce mideye indirmiş!.. Eski tas, eski hamam yola revan olmuşlar!.. Uzun süren sessizlik sonrası ırgat dayanamamış, boynu bükük ağaya dönmüş: Yahu ağam yola çıktığımızda ben beş parasız bir ırgattım, şimdi yine öyleyim. Sen küheylanın üstünde, cebinde altınların koca bir ağaydın, şimdi yine öylesin; peki öyleyse biz bu pohu neden yidik?!.. Hikâye burada bitiyor aslında ama buna bir de “kıssadan hisse” gerek... Onu da önceki gün Meclis kürsüsünde Tayyip Bey söyledi: İki arkadaşımız olmadan Meclis’e girmeyiz dediler, sonra gelip yemin ettiler. Biz her zaman diklenmeden dik durduk. Onlar diklenmiş ama dik duramamıştır, fark bu. Halkım bunları görüyor, “siz omurgalı değilsiniz” diyor… Değer miydi?.. [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Soğuk ve sıcak suyu karıştırarak akıtmaya yarayan musluk düzeni. 2/ Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma... Yapmacıklı davranış. 3/ Uzaklık işareti... Eski çağlardan kalma yapıt. 4/ “Kuzgun ”: Yontucumuz... Bağışlama. 5/ Akira Kurosava’nın tanınmış bir filmi... Borsada kesin vadeli değerlerin kuru ile primli değerlerin kuru arasındaki fark. 6/ İlişki. 7/ Yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantı. 8/ Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret... Arjantin’in plaka imi... Tümör. 9/ Biriyle ya da bir şeyle eğlenme ve onu küçümseme... Batı Karadeniz Bölgesi’nde, bir bölümü “ulusal park” kapsamına alınan dağ sırası. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ En küçük topçu 1 birliği. 2/ Dövülmüş buğday, mer 2 cimek ve nohutla 3 yapılan bir çorba... Bir işte bir kimse ya 4 da şeyin üstüne dü 5 şen görev. 3/ Tantal 6 elementinin simgesi... Mendil, örtü, 7 yatak çarşafı gibi 8 bezlerin kenarına 9 yapılan bir tür dikiş. 4/ Atılgan, gözü pek... Gö1 2 3 4 5 6 7 8 9 revden çıkarılma. 5/ Nâ 1 E K İ N L İ K O zım Hikmet’in soyadı... 2MÜ Z E L A İ K Bacakların boylu boyunca K E K İ K yere değmesini sağlayacak 3 E R 4N E D İ M L A V biçimde ayrılmasına daİ R İ S T İ yanan bale figürü. 6/ Ala 5 D K O P T cak ya da borç. 7/ Arif ola 6 E R K na yakışacak biçimde. 8/ 7 R E M İ F R E R İlkel bir silah... Eski Mı 8 E Z E L İ A L A sır’da güneş tanrısı... Me 9 E NO L A G A Y zopotamya’da kurulmuş en büyük sitelerden biri. 9/ Bir törende ya da gösteride yer alan kalabalık... Madenci ocağı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle