17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 29 HAZ RAN 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu, tören öncesi grubunu toplayarak, ‘Arkadaşlarımızın yemin hakkının gaspına karşı çıkıyoruz. Biz de yemin etmeyeceğiz’ dedi Yemin boykotu TÜREY KÖSE ANKARA CHP, İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a “yemin yolu açılmadan” TBMM’de yemin etmeme kararı aldı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Milletvekili seçilmiş hiçbir arkadaşımız için ayrıcalık veya dokunulmazlık istemiyoruz. Biz mahkum olmamış, seçilme engeli bulunmayan ve seçilmiş bütün arkadaşlarımızın yemin etme hakkının gasp edilmesine karşı çıkıyoruz” dedi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dün sabah önce MYK, arkasından grubu topladı. MYK’de “yemin etmeme”nin yanı sıra “sadece İzmir ve Zonguldak milletvekillerinin yemin etmemesi” seçenekleri masaya yatırıldı. Bazı üyelerin de “BDP ile aynı noktaya düşmemeliyiz, yemin etmeliyiz” görüşünü dile getirdikleri öğrenildi. Kılıçdaroğlu’nun ise “Arkadaşlarımızın tahliyesi mutlaka sağlanmalı. Aksi halde bu iş sarı öküz hikâyesine döner. Ortak yapıyı koymazsak yarın gelir aramızdan birilerini de alırlar” dediği kaydedildi. Kılıçdaroğlu grup toplantısında MYK kararı hakkında bilgi verilirken herhangi bir tartışma açılmadı. Yemin etmekten yana olduğu bilinen Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın söz istediği ancak söz verilmediği öğrenildi. Yılmaz, yönetimin kararına uydu. Toplantıdan sonra Samsun Milletvekili Haluk Koç’un Kılıçdaroğlu’na “Milletvekillerine söz verilmeliydi” dediği öğrenildi. Bazı milletvekilleri kulislerde “Karar bize tebliğ edildi. Grupta tartışmalıydık” diye rahatsızlıklarını dile getirdi. CHP yönetimi, milletvekillerini “Herkes bu konuda konuşmasın” diye uyardı. Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısından sonra yaptığı açıklama özetle şöyle: Erdoğan’a anımsatma: Partimiz, 2002 yılında nasıl, demokrasinin, millet iradesinin, seçme ve seçilme hakkının savunucusu olarak, hakkında kesin yargı kararı bulunduğu için milletvekili olamayacak Sayın Tayyip Erdoğan’ın milletvekili ve başbakan olmasını sağlayan yasal düzenlemelere destek verdi, katkı sağladıysa bugün de aynı anlayışla milletvekili seçilen ve haklarında hiçbir mahkumiyet kararı bulunmayan arkadaşlarımızın yemin etmelerini, bizlerle aynı sıralara oturmalarını ve yasama görevine katılmalarını istiyoruz. Ayrıcalık istemiyoruz: CHP olarak biz, milletvekili seçilmiş hiçbir arkadaşımız için kürsü dokunulmazlığı dışında, bir ayrıcalık veya dokunulmazlık istemiyoruz. Yargılanmasınlar demiyoruz. Af talebimiz yok. Gaspa karşıyız: Mahkum olmamış, seçilme engeli bulunmayan, savcılıklardan, YSK’den milletvekili olabilir diye belge almış, analarının ak sütü gibi temiz oylarla seçilmiş, milletvekillikleri YSK tarafından onaylanmış ve mazbatalarını almış bütün arkadaşlarımızın yemin etme hakkının gasp edilmesine karşı çıkıyoruz. Bu, seçmene ve onun oyuna, yani milli iradeye duyduğumuz saygının gereğidir. Başbakan’a soru: Yakın bir geçmişte, demokrasi inancımız ve milli iradeye saygımız nedeniyle, hiçbir AKP yöneticisine veya AKP’liye “başka bir aday bulamadınız mı” diye sormadan, Sayın Erdoğan’a milletvekilliği ve başbakanlık yolunu açan partinin yöneticileri ve milletvekilleri olarak şimdi, “Başka aday bulamadınız mı” diyen Başbakan’a soruyoruz: Hangi Erdoğan konuşuyor? Milli iradeyi ve özgürlüğü savunan Erdoğan mı, yoksa milli iradeye karşı çıkan Erdoğan mı? BDP’lilere de mesaj: CHP, aynı durumdaki diğer milletvekillerine karşı yapılan haksızlığa, hukuksuzluğa da karşıdır, karşı olacaktır. Başbakandan farkımız budur. Hiç kuşku yok ki başkanlığını Adalet Bakanı’nın yaptığı HSYK’nin atadığı kişilerin dağıttığı adalet, adalet değildir ve kararlarını, hukukun evrensel ilkelerine ya da anayasaya göre değil de iktidar mensuplarının çıkar ve isteklerine göre veren yargıçların görev yaptığı ülkede demokrasiden söz edilemez. Yemin yok: Demokrasiyi, cumhuriyeti, insan haklarını savunmayı ve korumayı ilke edinmiş CHP milletvekilleri olarak, halkın seçtiği milletvekillerinin yemin etmesine izin vermeyen, antidemokratik ve hukuk dışı uygulamanın parçası olamayız. Bu anlayış, ilke ve demokrasi inancıyla, yeminleri engellenen milletvekili arkadaşlarımıza yemin etme yolu açılmadıkça biz CHP milletvekilleri de yemin etmeyeceğiz. Ama her platformda, sivil diktaya gidişle de bu gidişin asli sorumlusu olan iktidar partisiyle de kararlılıkla mücadele edeceğiz. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün sabah önce MYK, arkasından grubu topladı. ç Dinamik Dış Dinamik AKP Seçimlerden sonra patlak veren yasaklı milletvekilleri olayı, Türkiye Suriye arasında bir çatışma olasılığıyla birlikte giderek artan gerginlik, aklıma, AKP’nin ilk yıllarında sıkça başvurulan, “iç ve dış dinamiklerin ilk kez çakıştığına” ilişkin bir açıklamayı getirdi. Yine böyle bir çakışma gelişiyor ama bu kez, destekleyici dinamiklerden daha çok kriz eğilimleri var karşımızda. İlginç günler bekliyor hepimizi: AKP bugüne kadar hiçbir ciddi krizin sınavından geçmedi ki... CHP yemin etmezse ne olacak? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP milletvekilleri yemin etmezlerse “ana muhalefet” TBMM Başkanı Divanı’nda ve komisyonlarda temsil edilemeyecek, TBMM Başkanlığı seçimi ve yeni hükümetin güvenoylamasında oy kullanamayacak ve hükümet programı üzerinde konuşamayacak. CHP milletvekilleri genel kurul ve komisyonlara katılabilecek ancak oy kullanma ve konuşma hakları olmayacak. CHP “resmen” grup olmadığından “grup kararı” alamayacak. AKP, MHP ile birlikte komisyonları çalıştırabilir, yasa çıkarabilir. İçtüzük açısından bir sorun bulunmuyor ancak “ana muhalefet” ve BDP’nin yer almadığı komisyonların çalıştırılmasının “meşruiyet” tartışmalarına neden olabileceğinin altı çiziliyor. CHP yasa önerisi vermiyor Cemil Çiçek, başkanlığa doğru AKP’nin, muhalefetle ilk temasını TBMM Başkanlığı seçimi için kurması ve bunun için de Cemil Çiçek’in görevlendirilmesi, yeni TBMM başkanının kim olacağı konusunda önemli bir mesaj olarak algılandı. Muhalefetle ilk görüşmenin de Çiçek tarafından gerçekleştirilmesi, “Çiçek TBMM başkanı oluyor” yorumlarının artmasına neden oldu. HP’liler dün gün boyu CMK’de değişiklik önerileri üzerinde çalıştı. CMK’nin tutukluluk nedenleri ve süresiyle ilgili 100. ve 102. maddelerinde değişiklik yapılabileceği kaydedildi. Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “kesin hüküm infazı dışında” milletvekillerinin tutuklanamayacağı, tutuklu kalamayacağına ilişkin düzenleme yapılabileceğini ifade etti. CHP’li Ali Rıza Öztürk’ün geçen yasama döneminde C verdiği önerinin de güncellenebileceği kaydedildi. Öneride ağır ceza mahkemelerinin görevine giren işlerde tutukluluk süresi en çok iki yıl olması öngörülüyordu. Ancak CHP yönetiminde yapılan değerlendirmeler sonrasında yasa değişikliği önerisi vermeye gerek olmadığı görüşüne varıldı. CHP yöneticileri “eğer yasa önerisi verirsek ‘tutuklamalar yasal eksiklikler nedeniyle sürüyor’ sonucu çıkabilir” yorumunu yaptı. Krizin ardından AKP, CHP’den ilk randevusunu istedi ‘Önerilerini getirsinler’ ERDEM GÜL ANKARA Tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmaması üzerine ortaya çıkan yemin krizinin ardından AKP, CHP’den ilk randevusunu istedi. AKP adına Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu bugün TBMM Başkanlığı seçim süreciyle ilgili görüşmek üzere ziyaret ede cek. Başbakan Tayyip Erdoğan da “AKP’den adım bekleniyor” anımsatmasına, “Önce onlar tekliflerini ortaya koysunlar” diyerek CHP’den öneri beklediğini ima etti. Erdoğan, CHP ve MHP’nin başkanlık seçimi için kanaatlerini alacaklarını söyledi. CHP’nin yemin törenine ilişkin tavrını netleştirmek amacıyla toplandığı saatlerde AKP’nin hukukçu kurmayları, krize ne tür bir çözüm bulunabileceğini değerlen ‘Ülkenin derin vicdanıyız’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın mahkumiyeti dolayısıyla yaptığı konuşmada “Türkiye’nin derin vicdanı bu yanlış kararı düzeltecektir” dediğini anımsatarak, “İşte o derin vicdan CHP’dir. CHP, ‘siz de başka bir genel başkan bulsaydınız’ demedi” ifadelerini kullandı. Habertürk televizyonunda soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, kurultay toplama çalışmalarına ilişkin bir soru üzerine, “Baykal ile de Sav ile de bu konuda konuşmadım” dedi. Kılıçdaroğlu, medyadan gelen ve hakarete varan eleştiriler üzerine dava açmak için parti içinde hukuk bürosu kurulduğu bilgisini de sözlerine ekledi. 1 Eylül’den sonra seçim çalışmalarına başlayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Türkiye’yi gezeceğiz. Yurttaşlarla sohbet edeceğiz. Sanayicileri, STK’leri ziyaret edeceğiz. Onlara ‘Neden bize oy vermediniz?’ diye soracağız” dedi. dirdi. 12 Haziran seçimlerinin ardından AKP ile CHP arasında ilk resmi görüşme ise bugün gerçekleşecek. Başbakan Yardımcısı Çiçek, Kılıçdaroğlu’nu TBMM’de ziyaret edecek. Çiçek, Kılıçdaroğlu’ndan TBMM Başkanlığı seçim sürecini görüşmek üzere randevu istedi. Çiçek’in Kılıçdaroğlu’nu ziyaretinin gündemini TBMM Başkanlık seçim süreci olarak belirlemesine karşın yakın çevresine, “Laf lafı açarsa başka konular da gündeme gelebilir” diyerek tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmemesi nedeniyle oluşan krize karşı çözüm yollarının da görüşmede ele alınabileceği mesajını verdi. MHP lideri Devlet Bahçeli ise Çiçek’in randevu talebini, “ikinci adamlarına” havale etti. Çiçek’e, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ve Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal randevu verdi. Meclis’e gelişinde “Ortaya çıkan krizin çözümü için AKP’den somut adım beklendiği” anımsatması yapılan Başbakan Erdoğan ise “Getirsinler önerilerini, bakar değerlendiririz. Önce onlar tekliflerini ortaya koysunlar. Sonra biz söyleyelim. O zaman bakarız” diyerek, gelecek öneriyi değerlendirecekleri mesajını verdi. Erdoğan, Meclis kulisinde gazetecilerin “Hatip Dicle’nin durumu sizin 2002’deki adaylığınızla benzer değil mi? Size işletilen Siirt formülü tekrar işletilemez mi?” sorusuna, “Ben hapis yatıp memnu haklarımı almıştım. Ama şimdi kesinleşmiş ve ödenmemiş bir cezası var. Yani memnu hakları yok. Hiçbir benzerlik söz konusu değil” yanıtını verdi. Erdoğan, tutuklu vekillerle ilgili “Öneriye açık olduğunuz ve açık kapı bıraktığınız şeklinde yorumlar var” sorusuna “Ben öyle bir şey demedim” yanıtını verdi. AKP’nin doğuşunun, iktidara gelişinin kısa tarihine bakınca, ülke içinde, IMF programının etkisiyle patlak vererek, tüm siyasi sınıfı (Poulantzas’ın bir deyişini ödünç alırsak, “devletten sorumlu sınıfları”) halkın gözünde itibarsızlaştıran bir mali krizle karşılaşıyoruz. Bu ortamda AKP, IMF karşıtı, AB yanlısı ve “Kürt Sorunu”nu çözme iddiasıyla ortaya çıktı, “yeni” olmanın çekiciliğinden yararlandı. Bu iç dinamik, ABD’nin 11 Eylül’ün arkasından benimsediği imparatorluk stratejisinin ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin gereksinimleriyle çakıştı. ABD bölgede kendine bir destek, Batı’yla ve liberal ekonomi politikalarıyla barışık bir müttefik arıyordu. İşte bu nedenle Tayyip Erdoğan “Oval Ofis”te hiçbir resmi sıfatı yokken misafir edildi, zamanın CHP’si Erdoğan’ın Meclis’e girmesine olanak sağlayacak “özveriyi” gösterdi. Liberal entelijansiya da AB rüyasına, demokratikleşme fantezisine ve “vesayet rejimi” söylemine sığınarak AKP’yi desteklerken kendi “yavaş intihar sürecini” de başlatıyordu. Bugünlerde, oldukça farklı bir konjonktür gelişiyor. Öncelikle AKP’nin gelinen noktada, seçimlerde yüzde 50 oy aldıktan sonra, artık kimsenin yardımına ve desteğine gerek duymadan davranmaya başladığı söylenebilir. Başbakan’ın deyimiyle “çıraklık dönemi” bitmiş. Ve işte tam bu noktada, tam AKP “ustalığını” sergilemeye hazırlanırken, iç ve dış dinamikler, tehlikeli kriz eğilimleriyle birlikte yeniden devreye girmeye başlıyorlar. Düne kadar, nasıl olur da yargı (atanmışlar), seçilmişlerin (“halkın iradesinin”) önüne geçer diyen, her fırsatta dış “dinamiklere” giderek yakınmaktan, destek aramaktan çekinmeyen AKP’nin, bu kez atanmışların (yargının), seçilmişlerin önüne geçen kararlarından ışık hızıyla yararlanmaya çalıştığını görüyoruz. Biz, dün, referandumda “hayır” derken tam da bugünleri düşünüyorduk. “Yetmez ama evet”in “yararlı salakları” acaba bugünlerde ne düşünüyorlar? Dış dinamiklere gelince, orada da yeni rüzgârlar esiyor. Dün AKP’yi, otokratların dünyası Ortadoğu’da, demokrasinin “Deniz Feneri” olarak tanımlayan, “katı laikçi, kara gözlüklü generallerin darbe tehditlerine karşı” Arap Dünyası’nın liberallerini de cesaretlendirmek için, “mutlaka seçimleri kazanmalıdır”, “başyazılarıyla” destekleyenler, şimdilerde, Erdoğan’ın otokratik eğilimlerinden, “Yeni Osmanlı” hayallerinden yakınıyorlar. Bu değişen havaya bakarak, ülkenin iç siyasetine, dışardan demokratikleştirme ayarları bekleyenlere kötü bir haberim var: Bu sözde eleştiri havasının içinde, bölge jeopolitiğinden kaynaklanan zehirli gazlar da var. Dış dinamikler, AKP yönetimini, Ortadoğu’da bu kadar saygınlık kazanmasına olanak veren “sıfır sorun” politikasından uzaklara, komşularıyla, önce Suriye, sonra belki de İran’la savaşmak zorunda kalabileceği bir noktaya doğru sürüklüyorlar. Savaş olasılığına doğru sürüklenen bir ülkede, demokratikleşme değil “güçlü lider” gereksinimi, “nüfus denetimine” yönelik yeni önlem arayışları öne çıkar! İthalatı, konut piyasasındaki köpüğü büyütmeye devam eden dış kaynaklar sayesinde, eninde sonunda Türkiye’yi de ziyaret edecek olan mali kriz de demokratikleşmeyi değil, istikrar talebini güçlendirecektir. Bu bağlamda bir örnek Yunanistan: Geçen hafta Financial Times’da Samuel Brittan, bir süredir unutulmuş bir opsiyonu anımsayarak, “Askeri bir rejimin dahi düzeni sağlayabileceğini sanmıyorum” diyordu... “İstikrarın” demokrasinin önüne geçtiğini düşündüren ikinci örneği de ABD dış politika çevrelerinin etkili dergilerinden The National Interest’de, Robert Kaplan’ın (Center for a New American Security ve Pentagon’s Defense Policy Board üyesi), Çin’de Deng Xiaopeng, Güney Kore’de Park Chung Hee, Singapur’da Le Kuan Yew gibi “liderleri” öven yazısında rastladım. Bu liderler, Batı’nın istikrarsız, hatta kaotik demokrasi deneyimlerine yol açan “bireysel özgürlüklere” önem veren bir siyaset anlayışını değil, görevlere, otoriteye saygıya dayanan istikrarı, ekonomik refahı amaçlayan politikalar izlemişler. Bu anlamda, Kaddafi, Esad, Bin Ali, Mübarek, Suudi hanedanının aksine birer “iyi otokrat” olarak tanımlanmayı hak ediyorlarmış... Dünden bugüne ‘dinamikler’ Otokratın iyisi... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle