17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 HAZ RAN 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA HABERLER CHP milletvekilleri Balbay ve Haberal’ın tahliye isteminin reddine bir üst mahkemede itiraz edildi 7 HUKUKÇULARDAN KARARA TEPK ‘Her şeye rağmen demir parmaklıkların arkasında ‘Gerekçe Adaleti bekliyorum’ İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında tutuklu yargılanan, CHP İzmir Milletvekili, gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın tahliye isteminin reddine bir üst mahkemede itiraz edildi. Balbay’ın avukatları, “Balbay’ın milletvekili seçilmiş olması nedeniyle kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüpheleri tamamen ortadan kalkmıştır. Kamu vicdanı ve millet iradesi göz önüne alındığında tutukluluk hali kaldırılmalı” dediler. Balbay ise avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada, mahkemenin almış olduğu kararla millet iradesinin, TBMM’nin yasama gücünün ve işlevinin, bütün hukuk kurallarının hiçe sayıldığını söyledi. Balbay’ın avukatları Aydın Metin ve Mehmet İpek’in İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu itiraz dilekçesinde, Balbay’ın iki yılı aşkın bir süredir tutuklu olduğu, sorgusunun üzerinden 18 aydan uzun bir süre geçtiği anlatıldı. Balbay’ın tahliye taleplerinin Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün muhalefetine karşın, basma kalıp gerekçelerle reddedildiği ifade edilerek, “Mahkemenin tutukluluk halinin devamına yönelik kararı anayasaya, CMK’ye ve AİHM içtihatlarına açıkça aykırıdır. Bir yargılama tedbiri olan tutuklama, önceden cezalandırma haline geldiği gibi milletvekilliği görevine başlamasına da engeldir. Makul süre sınırı çoktan aşılmıştır” denildi. Mahkemenin, “Anayasada, CMK 100. ve devamı maddelerinde tahliye nedeni olarak sayılmayan bir nedenden dolayı, tahliye kararı verilirse, mahkememiz, yasalarımızın tanımadığı bir yetkiye dayanarak sanığı tahliye etmiş olacaktır” dediğine dikkat çekilerek, şu tespit yapıldı: “CMK 100. madde ve devamı, tahliye nedenlerini değil tutuklama nedenlerini düzenlemektedir. Mahkeme, ceza yargılamasının ilkelerini tersine çevirerek tutuklamayı esas olarak görmektedir.” Anayasanın yasama dokunulmazlığını düzenleyen 83. maddesinin, milletvekillerinin, adli makamlar veya kolluk güçleri tarafından engellenmeksizin temsil görevlerini yerine getirmelerini sağlamayı amaçladığı vurgulanan dilekçede, Balbay’ın mazbatasını aldıktan sonra, dokunulmazlık hakkını elde ettiği dile getirildi. Milletvekilinin, TBMM çalışmalarına katılıp yasama görevi yapmasının “ant içmesine” bağlı olduğu anlatılarak, “Milletin iradesini temsil eden müvekkilimizin Meclis’te yemin edememesi anayasanın 83. maddesinin ruhuna aykırıdır” denildi. hayali ve zorlama’ ‘KARAR M LLET RADES N H ÇE SAYIYOR’ avukatı pek aracılığıyla gönderdiği mesajında, kaBalbay,bütün duygularımı bir kenara koyarak dinledim,“Mahkemenin kararını okudum. Bu rar, millet iradesini hiçe sayıyor. TBMM’nin yasama gücünü ve işlevini hiçe sayıyor. Siyasi partilerin ‘demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğu’ ilkesini hiçe sayıyor. Başta masumiyet karinesi ve tutuksuz yargılama esastır ilkesi olmak üzere bütün temel hukuk kurallarını hiçe sayıyor” dedi. “Tutukluluğumun devamına karar veren üyeler, benim tahliye talebimi okumamış” diyen Balbay, şunları söyledi: “Ben, milletvekili seçildiğim için tahliye istemedim. Mahkemenin, ‘kaçma’, ‘delilleri karartma’ gibi gerekçelerinin gelinen noktada mahkeme açısından da ortadan kalktığını ifade ettim. Ben, CHP zmir Milletvekili ve yurtsever bir yazar olarak ülkeme hizmet etmek için özgürlüğümü istiyorum. Mahkeme heyeti buna yasak koyuyor. Türkiye’de ilk kez hakkında hiçbir mahkumiyet kararı olmayan bir milletvekili kanıtlanmamış iddialar nedeniyle hapiste tutuluyor. Bu, olağanüstü bir durumdur. Bu, yargının demokrasiye, demokrasinin en önemli kurumu olan Meclis’e müdahalesidir. Her şeye rağmen, demir parmaklıkların arkasında adaleti bekliyorum.” Prof. Dr. Bahri Öztürk, “Kural olarak bir koruma tedbiri varsa ve milletin iradesi o şekilde tecelli edilmişse ve delilleri karartma tehlikesi yoksa tahliye kararı vermesi gerekir” dedi. Prof. Dr. Timur Demirbaş da delillerin henüz toplanmadığını söyleyen mahkemenin görevinin bu olmadığını, bunun soruşturma aşamasında yapılması gerektiğini söyleyerek kararı eleştirdi. AL CAN ULUDAĞ ANKARA Üniversitelerin önde gelen hukuk profesörleri, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tahliye talebinin reddedilmesi kararının gerekçelerinin “hatalı” ve “hayali zorlamalara dayandığını” vurguladı. İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timur Demirbaş, mahkemenin ret kararında gerekçe olarak gösterdiği anayasanın 14. maddesinin muğlak ifadeler içerdiğini kaydetti. Sanıklara yöneltilen suçların henüz “birer iddia” olduğuna vurgu yapan Demirbaş, “Bu yüzden seçimle birlikte bırakılmaları gerekiyor. Zaten tutuklama koşulları da tartışmalı. Karara muhalif kalan başkanın görüşü daha yerinde ve hukuki. İki yargıcın kararı doğru değil” dedi. Demirbaş, mahkemenin delillerin toplanmamasını gerekçe göstermesini de eleştirerek “Böyle bir şey olabilir mi? Delilleri toplasaydın. O mantıkla hareket edersen tutukluluk hiçbir zaman soDemirbaş nuçlandırılmaz. Deliller toplandıktan sonra davanın açılması ve kabul edilmesi gerekirdi. Soruşturma aşamasında yapılacakları yargılama aşamasında yapıyorsunuz. Mahkemenin görevi delilleri toplamak değil ki; yargılamayı tek celsede bırakmaktır” görüşünü kaydetti. ‘Hukuka uygun tarafı yok’ 14. madde incelemesi Mahkemeye sunulan dilekçede, dokunulmazlığı sınırlandıran, anayasaanın 83. maddesinin ikinci fıkrasındaki “Seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar” ifadesinin son derece belirsiz olduğu kaydedildi. Anayasanın 14. maddesinde bir suç tanımı yapılmadığına vurgu yapılarak şu ifadelere yer verildi: “Mahkeme, anayasanın bu hükmünü yorumlamak suretiyle yeni suç yaratmıştır. Ceza hukukunun en temel prensiplerinden biri de kıyas ve yorum yasağıdır. 14. maddede sadece anayasada yer alan hak ve hürriyetlerin hangi amaçlarla kullanılamayacağı belirlenmiştir.” Anayasanın 38. maddesinin 4. paragrafında düzenlenen masumiyet karinesine dikkat çekilen dilekçede, mahkemenin dayanak gösterdiği Yargıtay kararlarının da yargılamanın durdurulmasıyla ilgili olduğu, Balbay’ın ise böyle bir talebinin olmadığı kaydedildi. BDP milletvekili Sebahat Tuncel hakkındaki, 2007’de verilen tahliye kararı örnek gösterilerek, “Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına olanak tanınan haller bile ölçülü olmak zorundadır. Aksi durumda, tutuklama ile elde edilmesi düşünülen yarara karşın ortaya çıkacak zarar, sosyal dengeyi bozacak, barışı ve toplumsal yararı zedeleyecek boyutta olacaktır” denildi. ‘ tirazı Haberal’ın mahkum ettirdiği hâkimler görüşecek’ ANKARA (ANKA) CHP Genel Başkan Yardımcısı zzet Çetin, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerinin reddine yapılacak itirazı Haberal’ın tazminata mahkum ettirdiği hâkimlerin görüşeceğine dikkat çekti. Çetin, “Bu ilişkiler de gösteriyor ki adil bir yargılama sistemine sahip değiliz. tiraz dilekçemize ret cevabı gelirse o zaman kararımızı daha net açıklayacağız” dedi. Çetin Türkiye’de hukuk yollarının tıkanması halinde AIHM’ye gidilebileceğini ancak kendilerinin parlamenter sisteme ve demokrasiye inançlarından dolayı bu yola başvurmayı düşünmediklerini bildirdi. TV 8’de konuşan Çetin mahkemenin “delilleri karartma ihtimali” ve “kaçma ihtimali” sebebiyle Balbay ve Haberal’ı tahliye etmediğine dikkat çekerek “Zaten 3 yıldır tutuklu bulunan bu kişilerin 3 yıllık iyi halleri göz önüne alınarak böyle bir şey yapmayacakları bellidir” dedi. Çetin, gerekçelerden birinin de “delillerin toplanamaması” olduğunu belirterek “Elinizi tutan mı var, toplasaydınız” dedi. 117 sanıklı 2. Ergenekon davasında iki yılda 31 kişinin savunması alınabildi Haberal kararın düzeltilmesini istedi İstanbul Haber Servisi Ergenekon davası sanığı, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın avukatları, tutukluluğun devamı yönündeki “kamu vicdanını rahatsız eden” kararın düzeltilmesini talep etti. Haberal’ın avukatları, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sundukları dilekçede, “milletin iradesi hiçe sayılarak” alınan karardan dönülmesi ve tahliye istendi. Dilekçede, Haberal’ın 26 aydır tutuklu olduğu belirtilerek, kaçma şüphesinin olmadığı ifade edildi. Haberal’ın dokunumazlık değil, tutuksuz yargılama istediği vurgulanarak “Mahkeme üyelerinin, dokunulmazlık kapsamında değerlendirme yapması, yapılan tahliye talebini farklı bir mecraya sokma gayretinin sonucudur. Kararda, kuvvetli suç şüphesinin ne olduğu, somut olarak ortaya konulmamıştır” denildi. İddianamede, Haberal ile irtibatlı olduğu ileri sürülen Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Sinan Aydın Aygün ve Halil Kemal Gürüz’ün hiç tutuklanmadıklarına, Hurşit Tolon, Yalçın Küçük ve Mustafa Özbek’in tahliye edildiklerine dikkat çekildi. Mahkeme üyelerinin, Haberal’ı yargılama sonuna kadar tahliye etmeyeceklerini açıkladıkları vurgulanarak şöyle devam edildi: “Bu durum, üyelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı hususundaki ciddi şüphelerimizi, maalesef bir kez daha haklı çıkarmıştır. Üyeler, Haberal ile aynı sevk maddeleri ile yargılanan diğer sanıkların, hiç tutuklanmamış olmalarını ya da tahliye edilmelerini hangi hak, nefaset ve eşitlik ilkesi ile bağdaştırabilmektedir?” Daha kaç yıl sürecek? İstanbul Haber Servisi CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ile CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tahliyeleri, davaya bakan mahkemenin üye hâkimlerinin “tüm sanıkların savunmasının alınmadığı gerekçesi” dikkate alındığında 3 yıla kadar uzayabilir. İki yıldır süren 117 sanıklı davada bugüne kadar 31 sanığın savunması alınabildi. Ergenekon davalarına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti milletvekili seçilen Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı, Başkan Köksal Şengün’e karşın, üye hâkimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’nun ret oylarıyla tahliye etmedi. Hâkimler Özese ve Haşıloğlu’nun, Balbay ve Haberal’ın tahliye taleplerinin reddi konusunda “bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olmasını” gerekçeler arasında yer vermesi, hukukçular tarafından eleştiriliyor. İkinci Ergenekon ve Balyoz davalarında çok sayıda sanığın savunmanlığını yapan Avukat Hüseyin Ersöz, “Temmuz 2009 tarihinden itibaren öncelikli olarak tutuklu sanıkların önsavunma ve sorgu işlemlerinin yapılmasına başlanmıştır. Ancak aradan geçen 2 senelik süre zarfında sadece 31 kişinin sorgu işlemlerinin yapılmış olduğu görülmektedir” dedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına atıfta bulunan Avukat Ersöz şu konula İstanbul Kültür Üniversitesi İKÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bahri Öztürk, tutuklamanın bir ceza değil, tedbir olduğunu belirterek “Milletvekili seçilen bir kimsenin de esas itibarıyla kaçma tehlikesi yaratmayacağının kabul edilmesi gerekir. Kaçma tehlikesi gerekçesiyle tahliye talebiyle reddedilmişse bunun hukuka uygun tarafı olmaz. Kural olarak bir koruma tedbiri varsa ve milletin iradesi o şekilde tecelli edilmişse ve delilleri karatma tehlikesi yoksa tahliye kararı vermesi gerekir.” diye konuştu. Üç senedir delillerin toplanmamasının kabul edilebilir bir durum olmadığını kaydeden Öztürk, “Üç yıldır delillerin toplanmadığının söylenmesi ceza hukuku ilkeleriyle bağdaşır bir şey değil” ifadelerini kullandı. Öztürk, mahkemeÖztürk nin kararına karşı Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma için Yargıtay’a başvurma yetkisinin olduğuna dikkat çekerken “Bu işin bir süreden sonra çözüleceği kanaatindeyim” dedi. Ceza Hukuku Profesörü Duygun Yarsuvat da 2007 seçiminde tutuklu bulunan Sebahat Tuncel’in serbest bırakıldığını anımsatarak “Burada da aynı durumda davranılması gerekiyordu” diye konuştu. Mahkemenin gerekçesini eleştiren Yarsuvat, “AİHM’nin çeşitli kararları var. Bu kararlarda delillerin toplanılmadığı, kaçma şüphesinin bulunduğu kanunlardaki cümlelerin kullanılmasını gerekçe olarak kabul etmemiştir. Mutlaka kaçma şüphesinin neden bulunduğunun açıklaması lazım” dedi. Delillerin toplanmadığına ilişkin gerekçenin ileri sürülemeyeceğini dile getiren Yarsuvat, “Her türlü imkân elindeyken 2 seneyi aşkın bir zamandır delilleri toplamamışsan iddianame tanzim edip davayı nasıl açtın?” diye sordu. Delil toplanmamışsa polis ve savcının görevini yapmadığını ya da toplanacak delil olmadığını kayYarsuvat deden Yarsuvat, “Bu nedenledir ki mahkemenin gerekçeleri bana göre geçerli değildir” dedi. Yarsuvat, şöyle konuştu: “Eğer Türk milleti seçim yapmış ve millet iradesini bu yolla kullanmış ise kaçma şüphesi vardır, deliller toplanmamıştır gibi birtakım gerçek olmayan, hayali zorlamalarla suç teşkil eden fiillerin yaratılması söz konusu olamaz. Millet iradesine uygun hareket edilmesi gerekir. Parti iradesine uygun davranıldığı zaman ne hukukun devletisiniz, ne hukuk devleti. Olayları gerginleştirmeden bu tutukluların serbest bırakılması icap eder” değerlendirmesini yaptı. ‘Davayı nasıl açtın?’ 23 K Ş TUTUKLU YARGILANIYOR 20 Temmuz 2009’da başlayan davaya 3. iddianame ile birleştirilerek Eylül 2009’da 53’ü tutuklu 108 sanıkla devam edildi. kinci Ergenekon davasında 10 Haziran’daki 126. duruşma sonuna kadar 31 kişinin sorgu ve savunması tamamlanabildi. Avukat Yusuf Erikel ve 7 arkadaşının yargılandığı dava ile de birleştirilmesiyle ikinci Ergenekon davasında toplam sanık sayısı 117’ye çıktı. Davada halen Mustafa Balbay, Haberal ve Tuncay Özkan’ın da aralarında bulunduğu 23 kişi tutuklu yargılanıyor. rın altını çizdi: “Uzun süreli tutuklama kararlarının verildiği durumlarda ‘dosya kapsamının, muhteviyatının karışık ve karmaşık olması’ göz önüne alınmakla birlikte bunun tutukluluk durumlarının incelenmesi hallerinde belirleyici bir kriter olarak kabul edilemeyeceğini kararlarında belirtmektedir. Dosya kapsamında 117 sanık olduğu göz önüne alındığında diğer sanıkların sorgu işlemlerinin üç yıl kadar daha süreceği anlaşılmaktadır. Bunun tutukluluk açısından makul bir süre olmadığı, aksine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi kapsamında ciddi bir hak ihlali anlamı taşıdığı söylenebilir.” Özese ve Haşıloğlu’nun Balbay ve Haberal’ın tutukluluk hallerinin devamına ilişkin kararlarına dair, “Dosya kapsamı, sanıklara isnat olunan suçlamalar, dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmesi ve bu suçların CMK 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması” şeklindeki gerekçelere dikkat çeken Ersöz şöyle devam etti: “Hukuki ve fiili nedenleri gösterilmeksizin kişilerin özgürlüklerinin kısıtlanması söz konusu olamaz. Öyle ki savunması tamamlanmış sorgu işlemlerinde bütün sorulara açıklıkla cevap vermiş kişilerin, tutuklu bulunmayan sanıkların ön savunmalarının alınmamış olması gerekçe gösterilerek tutukluluk hallerinin uzatılması mümkün değildir. Zira savunmaları alınacak olan kişiler zaten tutuksuzdur. Bu, kanundaki anlamıyla üzerlerinde kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığını göstermektedir. Tutuklu olan kişilerin ise fiili durumlarının bu kişilerin durumlarından etkilendiğini söylemek hakkaniyet ile bağdaşacak bir durum arz etmemektedir.” İkinci Dava 8 Ağustos’a ertelenmişti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle