19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MAYIS 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 21 64. Cannes Film Festivali’nde ödüller bu akşam düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak ‘Bir Zamanlar Cannes’da’ UĞUR HÜKÜM Buluşma “Bir de bana şiirlerin / Neden söz açmaz diye soruyorsunuz / Düşlerden yapraklardan / Doğduğun ülkenin koca yanardağlarından?/ / Gelin görün sokaklar kan / gelin görün / Sokaklar kan / gelin görün kanı / Sokaklar boyunca akan.” Bu dizeler Pablo Neruda’nın... Bu dizeler, aklımda, yüreğimde ve dilimde dolanıp durmaya başlayınca, anlarım ki asıl yazmak istediklerimi değil, başka şeyler yazmaya hazırlanıyorum... Açıklayayım: Bu pazar günü, sizlerle bir “Buluşma”yı paylaşmaya niyetleniyordum... Çok keyifli bir yazı olacaktı... Bayram ve tatil sevincini, cennet ülkemin doğa mucizesini, belleklerde biriken güzellikleri, paylaşmanın coşkusunu, arkadaşlığın eşsizliğini, “dostluk” dediğimiz o mucizeyi içerecekti yazım... “Bizim kızların”, yani İzmir Amerikan Kız Koleji’nin 1964 mezunları, yani sınıf arkadaşlarımla (Okulumuz o zamanlar yalnız kızlara mahsustu, şimdiki gibi kız erkek karışık değildi) Akyaka’da buluşmamızı anlatacaktım sizlere... Gelin görün ki tam yazıma başlamadan önce haberleri izledim. Polisler yine gençlere girişmişlerdi. Sille tokat dövüyorlardı. Coplar inip kalkıyordu. Yakaladıklarını yerlerde sürükleyerek polis arabasına atıyorlardı... Neden bu şiddet? Gençler, Başbakan’ın “Açılım” toplantılarının birinde “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” yazılı pankart açtığı gerekçesiyle 15 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan arkadaşlarına destek olmaya çalışıyorlardı da ondan! O pankartı açan iki öğrenci, Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer bir yıl iki aydır tutuklu! Bütün bu süre içinde pankart davasının üçüncü oturumu 24 Mayıs’ta yapılacak. Anımsayın, Berna Yılmaz, Bakırköy Kadın Cezaevi’nden gönderdiği mektupta, “Parasız eğitim anayasada var olan bir hak, ama talep etmek suç” diyordu... Haberleri izleyince, Gökova’nın güzelliklerini, buluşmanın sevincini anlatmaya utanırım duygusu ağır bastı... Ne yapacağımı bilemez halde arkadaşlarımın yanına döndüm. “Yazın bitti mi? Ne çabuk?” dediler. “Daha başlamadım” dedim. “Çünkü...” Haberleri anlattım. Sonra... Sonra... “Bizim kızlar” tek tek ne dilediklerini, nasıl bir ülke, nasıl bir gelecek ya da en çok ne istediklerini söylediler. Yaşları 6567 arası, çeşitli mesleklerden, kimi emekli, kimi hâlâ çalışan, farklı düşüncelerden, birikimlerden, farklı deneyimlerden geçmiş 21 kadındık. İşte önem sırası gözetmeden, özlemlerimizi dile getiren en sık tekrarlanan sözcükler ve tümceler: Huzur. Barış. Dürüstlük. Adalet Hukukun üstünlüğü. Hak bilirlik. Aklıselim. Yalan söylemeyen politikacılar. Ekonomik özgürlük. Kadınların öldürülmediği bir ülke. Çocukların eğitim hakkını kullanabilmeleri. Her tür ayrımcılığın yok edildiği bir ülke. Uçurumlaşan ekonomik farklılığın en aza indirilmesi. Herkesin, kendi olarak, kendi kalarak mutlu olabilmesi. Lise öğrencilerinin en masum istekler yüzünden zulme uğratılmaması. Her tür şiddetten arınma. Etik davranışlar. Emeğe saygı. Düşünceye saygı, düşünce ve ifade özgürlüğü. Hümanist bir Türkiye. Kavgasız, birlik içinde bir ülke. Önyargılardan arınmak. Kendimize ve çevremize çocuk gözüyle ya da gönül gözüyle bakabilmek... Sevgili okurlar, gördüğünüz gibi “Bizim kızlar” sapıtmış! Bunlar Türkiye’de yaşadıklarını unuttu, kendilerini Ay’da ya da gerçekten “ileri demokraside” yaşıyor sandılar! Elbet daha nice muhteşem istekler ve dilekler de vardı ama neme lazım, bakarsınız birileri “bedelini” ödetmeye kalkar diye onları yazmıyorum. Hem zaten yerim de bitti. Son söz: Aradan kaç yıl geçerse geçsin, sınıf arkadaşlarınızla buluşmaları sakın kaçırmayın. Bu buluşmalarda haberleri dinlemeseniz de olur! CANNES Bu akşam açıklanacak 64. Cannes Film Festivali’nin sonuçlarını kestirmek hayli zor. Yarışma filmlerinin festival sakinlerini çarpmadığı, tutkulu tartışmalar yaratamadığı festivalin parlak bir yıl geçirdiğini söylemek olanaksız. Seyrettiğimiz son üç film arasında Nuri Bilge Ceylan ve İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino’nun filmlerinin “Altın Palmiye” adayları arasına katıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Rumen sinemacı Radu Mihaileanu’nun filmiyse beklentilerimizin gerisinde kaldı. 2008’de “Üç Maymun” filmiyle “En İyi Yönetmen” ödülüyle Altın Palmiye’yi alan Nuri Bilge Ceylan’ın her filminin Cannes’da artık merakla beklendiği bir gerçek. Anlaşılan o ki “Bir Zamanlar Anadolu’da”yı bekleyenler hayal kırıklığına uğramadı. Orta Anadolu’nun küçük bir kentinde işlenen cinayetin izinde savcı, doktor, polis ve jandarmadan oluşan ekip etrafında yaratılan “mikrokozmos”u ele aldığı filminde Ceylan, Anadolu’dan incelik ve derinlikli bir kesit yansıtıyor. Başta Taner Birsel, Muhammet Uzuner, Yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan, Fırat Tanış ve Ercan Kesal olmak üzere bütün oyuncular “olağanüstü bir performans” sergiliyor. Salondan çıkar çıkmaz Fransız, Arap, İsrailli, Kanadalı meslektaşlarımızın görüşüne başvurduk. Arap ve İsrailli arkadaşlar filmi “başyapıt” olarak niteledi. Ceylan’ın bu “en diyaloglu” senaryosunun yetersiz, bir anlamda imkânsız çevirisine rağmen, büyük oranda ayrıntıları yakalamışlardı. Batılı arkadaşlarımızsa nüansları kaçırmanın da verdiği bir tatminsizlikle film içindeki bazı hikâyelerin boşlukta kaldığını ancak Ceylan’ın özgünlüğünü ve yaratıcılığını koruduğunun altını çizdi. Bakalım jüri, son Ceylan yapıtının mesajını ne kadar yakalayacak ve paylaşacak? Sorrentino’nun “This must be the Place/Yer Burası Olmalı” filmi ise yönetmenin en başarılı ese Cannes’da geri sayım başladı. Bu yıl önceki yıllara oranla sönük geçen festivalde jüri sürpriz bir sonuca imza atabilir. Dün izleyiciyle buluşan Nuri Bilge Ceylan’ın filmi “Bir Zamanlar Anadolu’da” ise ‘Altın Palmiye’nin favorileri arasında. Anadolu’dan derinlikli bir kesit sunan Ceylan ve ekibi de festivalde ilgiyle karşılandı. Ceylan’ın özgün sineması Aki Kaurismäki’nin “Le Havre”si ortalamanın üzerine çıkan nadir filmlerden (Solda). Michel Hazanavicius’un yönettiği “The Artist” de favoriler arasında (Üstte). riydi. 1970 doğumlu yönetmen, son iki filmiyle yükselen grafiğini daha da yukarılara taşıyor. Sean Penn gibi usta bir aktörün rol aldığı filmin sırrı sadece Penn’in başarılı bir kompozisyon çizmesinde yatmıyor. Festivalin geneline bakarsak, Almodovar, Dardenne biraderler, Kaurismäki, Malick, Moretti, Von Trier gibi günümüz dünya sinemasının önde gelen yönetmenlerinin yarıştığı festivalin en olumlu gelişmesi yarışan 20 film arasında dört kadın sinemacının yer almasıydı. Festival süresince iki önemli dergi, eleştirmelerin karşılaştırmalı değerlendirmelerini yayımladı. Screen International, son yedi film hariç 5 üzerinden 3.2 ortalamayla Aki Kaurismäki’yi ilk sıraya koydu. Onu 3.1 ile JeanPierre ve Luc Dardenne kardeşler izledi. Le Film Français ise karşılaştırmalı tablolarını son güne kadar yayımladı. Fakat bu satırlar kaleme alındığında son 2 filmin (Ceylan ve Mihaileanu) değerlendirmesi henüz çıkmamıştı. Derginin sıralamasında birincilik 6 Altın Palmiye tahminiyle Malick’deydi. 5 Altın Palmiye tahminiyle ikincilik koltuğunda oturan yönetmense Michel Hazanavicius’dı. Şahsi değerlendirmelerimize gelince... Almodovar, JeanPierre ve Luc Dardenne kardeşler, Von Trier ve Moretti kendi vasatlarını aşamazken Kaurismäki “Le Havre” ile bu ortalamanın üstüne çıkmayı başardı. Genç yönetmenlerden Julian Leigh, Markus Schlein Beklenmedik heyecan zer, Naomi Kawase ve Nicolas Winding ümit ettiğimiz sürpriz etkiyi yaratamadı. Ancak Maiwenn “Polisse” ve Joseph Cedar “Footnoot” ile yeni kuşağa umut bağlanması gerektiğini kanıtladı. Bertand Bonello, Lynne Ramsay, Takashi Miike festival ortalamasını tutturan isimlerdi. Alain Cavalier ise özgün “Peder”iyle Jüri Özel Ödülü’nü alabilir. En beklenmedik heyecanı ise Hazanavicius’ün siyahbeyaz ve sessiz (ama müzikli) “The Artist”inde yaşadık ve derhal filmi büyük ödüllerin favorileri arasına yerleştirdik. Bu yıl başarılı erkek oyuncu bolluğundan ve kadın oyuncu kıtlığından şikâyetçiyiz. Başta Sean Penn, Lior Ashkenazi olmak üzere Michel Piccoli, Antonio Banderas, André Wilms, Ryan Gosling, Joey Starr, Michael Fuith ile erkek oyuncularda verimli bir yıl yaşadık. Kadın oyuncu adaylarını ise bir sıralamaya koymadan sayalım: Tilda Swinton, Jessica Chastain, Emily Browning. Şimdi sıra jüride, ama şurası kesin ki Robert de Niro başkanlığındaki bu yılki jürinin kararı önceki yıllardan daha fazla sürpriz yaratabilir. ‘Bürokrasiyi anlatmak için bol diyalog’ CANNES (Cumhuriyet) Cannes’da “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmiyle yarışan Nuri Bilge Ceylan, dün, festival sarayında, filminin senaryo yazarları, yapımcısı ve oyuncularıyla basın toplantısı düzenledi. Filmlerinde risk almayı sevdiğini belirten Ceylan, teknik ve estetik arayışlara devam edeceğini söyledi. Son filminde, daha öncekilere oranla daha çok diyaloğun yer aldığına işaret edilmesi üzerine Ceylan; Ercan Kesal, Ebru Ceylan ile senaryoyu oluştururken bürokrasiyi ve bürokrasi içindeki iktidar savaşını anlatmak için doğal olarak daha fazla diyalog kullanmak zorunda kaldıklarını belirtti. Genelde çok fazla oyuncuyla çalışmayı fazla sevmediğini vurgulayan Ceylan, senaryo gereği, daha önceki filmlere oranla bu filmin daha çok oyunculu olduğunu belirtti. Ruşen Hakkı Kocaeli’de anılıyor Kültür Servisi 11 Nisan’da yitirdiğimiz, İzmit’in simge ismi, şair, öykücü ve gazeteci Ruşen Hakkı, bugün Kocaeli Kitap Fuarı’nda anılacak. Saat 16.0018.00 arasında Konferans Salonu 15.00’te düzenlenecek olan “Ruşen Hakkı Şiirleri Okuyoruz” başlıklı etkinliğe şairin edebiyatçı dostları ve ailesi de katılacak. Etkinlikte Güngör Gençay, Ruhan Odabaş, Suat Özdemir, Hayrettin Geçkin, Kayhan Şöhretli, Selahattin Uyuşan, Ufuk Aşar, Kadir İncesu, Nejat Gacar, Emin Sami Arısoy, Şener Aksu, Nalan Çelik, Hasan Hüseyin Yalvaç, Hakan Sürsal, H. İhsan Sönmez, Osman Bozkurt, Ahmet Saraçoğlu ve Niyazi Yaşar, Ruşen Hakkı’nın birer şiirini okuyacak. ‘Ölümsüz Deniz Taşlarıydı’ Kültür Servisi Müzik yazarı, eleştirmen Evin İlyasoğlu’nun çağdaş müziğimizin önde gelen temsilcilerinden İlhan Usmanbaş’ın yaşamını yapıtlarıyla birlikte ele alan kitabı “Ölümsüz Deniz Taşlarıydı” Yapı Kredi Yayınları tarafından yeniden yayımlandı. Yeni söyleşiler ve bir CD’nin eklendiği kitap, 25 Mayıs’ta saat 19.00’da Deniz Palas’ta Usmanbaş’ın 90. yaş gününde, yine aynı gün onun için düzenlenecek bir söyleşi eşliğinde kendisine armağan edilecek. (0 212 334 07 00) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle