18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 18 MAYIS 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Yolsuzluk zanlısı yaparak kızdırdığı bakan ve vekillere mesaj gönderip, ‘beraber yürüyeceğiz’ dedi Erdoğan’dan mesajla geri adım killer arasındaki kızgınlık Erdoğan’a iletildi. Erdoğan’a, “liste ANKARA Başbakan Tayyip dışı bırakılan bazı bakanların Erdoğan, “Bazı bakan ve milkendileriyle ilgili açıklama bekletvekillerimizin yeniden aday lediği, yoksa seçim öncesi partiyapılmamasının gerekçeleri varde büyük bir kırgınlık ve küslük dır” açıklamasıyla yolsuzluk suçoluşacağı” bilgisi de aktarıldı. Erlamasıyla karşı karşıya bıraktığı ve doğan da bunun üzerine listelerbu nedenle kızdırdığı liste dışı bade yer vermediği bakan ve milkan ve milletvekillerine gönül alletvekillerine cep telefonu mesajı mak için “beraber yügöndererek tepkileri rüyeceğiz” mesajı Eski bakanların milletvekili adayı olamama sebeplerini giderme yolunu seçti. gönderdi. Erdoğan’ın mesajı yolsuzluk olarak açıklayan Erdoğan, tepkiler sonucu Erdoğan’ın geçen şöyle: hafta Çorlu mitingingönderdiği cep telefonu mesajında ‘’Yeni dönemde “Değerli yol arkadeki, “Bugüne kadar inşallah gönül birliği içinde ve hep birlikte çok yolları daşım. Bu kutlu yolda bazı bakanlarla alasizler gibi yol arkaberaber yürüyeceğiz’’ dedi. kalı atılmış adımlar daşlarımla yürümevarsa bunun gereknin gururunu her zaçeleri vardır, bugün birçoğu mil açıklamaya bir mecburiyetim man üzerimde taşıdım. İstikrar letvekili adayı olamadıysa ne yok” karşılığını vermişti. sürsün Türkiye büyüsün diyerek denleri vardı. Milletvekillerim Erdoğan’ın sözleri, milletvekili yola çıktığımız ve ustalık döneiçin de aynı şey geçerli” şeklindeki listelerine alınmayan bakan ve mil mine hazırlandığımız yeni dösözleri CHP lideri Kemal Kılıç letvekillerini de kızdırmıştı. Eski nemde inşallah gönül birliği içindaroğlu ile arasında yolsuzluk po bakan ve vekiller, bu açıklamayla de ve hep birlikte çok yolları belemiğine neden olmuştu. Kılıçda Erdoğan’ın kendilerini, “yolsuz raber yürüyeceğiz. Yolumuz açık roğlu, “yolsuzluğun itirafı” diye lukla ilgili zan altında bıraktığı” olsun. Allah yâr ve yardımcımız nitelediği sözleri üzerine Erdo şikâyetlerini dile getirmişti. Edini olsun. Hepinizi en kalbi duyguğan’a, “Yolsuzluk yaptığı için lis len bilgilere göre eski bakan ve ve larla selamlıyorum.” ERDEM GÜL teye koymadığın bakanlarını açıkla” çağrısında bulunmuş ve AKP hükümetlerinde bakanlık yapan ve bu seçimde liste dışı kalan isimleri tek tek saymıştı. Erdoğan, bu suçlamaya karşı uzun süre sessiz kaldıktan sonra önceki gün, “Bu bizim kendi sorunumuzdur kendi anlayışımızdır. Biz gerektiğini zamanında yaparız. Sana Avrupa Birliği Nereye Gidiyor? Danimarka’nın ‘Schengen Anlaşması’nı hiçe sayarak Almanya ve İsveç sınırında pasaport kontrollerini koyacağını açıklamasıyla ilgili haberleri okurken aklıma Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” adlı öyküsü geldi. Çünkü Avrupa Birliği bölgesi içinde serbest dolaşım ilkesine en azından Danimarka bağlamında son veren bu adım, Avrupa Birliği projesinin sonuna yaklaşılmakta olduğunu da söylüyordu; yaklaşık 20 yıl önce yaşanan tartışmalar böyle bir noktaya ne zaman, hangi koşullarda gelinebileceğini de çok önceden haber vermişti. Marquez’in öyküsünde, kasaba halkı bir cinayetin gerçekleşeceğini önceden bilmektedir, ama önlemek için hiçbir çaba harcamazlar. İngiliz hükümetinin ‘Avrupa Para Sistemi’nden (ERM) çıkmasıyla sonuçlanan mali kriz (Sterlin krizi) sırasında (Aralık 1992) yaşanan, Avro fiilen başlarken tekrar gündeme gelen tartışmalardaki önemli temalardan biri de Avrupa Birliği sürecinin yaşama şansıyla ilgiliydi. Birçok yorumcu, “Bu proje şiddetli bir resesyondan geçmeden bir karar vermemek gerekir” diyordu. Bu ihtiyatlı yaklaşım, öncelikle, farklı gelişmişlik düzeylerindeki ülkelere tek bir döviz (Avro), tek bir faiz oranı uygulamanın sorunlarıyla ilgiliydi. İkincisi, birbirinden farklı kültürel özelliklere, siyasi geçmişlere, savaş deneyimlerine sahip bu ülkelerin hepsini birden içerecek bir Avrupalılaşma sürecini, ulusal kimlikleri aşarak sürdürmek kolay olmayacaktı. Ekonomik istikrar ve büyüme dönemlerinde ülkelerin içindeki toplumsal (sınıfsal, etnik ve dini) çelişkiler, ülkelerarası ekonomik, siyasi güç farklarının yarattığı düşmanlıklar öne çıkmayacak, AB süreci de yolunda ilerleyebilecekti. Sert bir resesyon, hatta ekonomik kriz bu ilişkileri ve düşmanlıkları körükleyecek, tüm siyasi ifadeleriyle birlikte ön plana itecek, ulusçu eğilimleri “Avrupalılaşma” sürecinin aleyhine güçlendirecekti. AB sürecinin geleceği bu kritik sürecin içinden geçebilmesine bağlı olacaktı. AB süreci yaklaşık üç yıldır böyle bir sınavdan geçmeye çalışıyor. AB’nin Avrupa çapında bir kriz yönetimi (mikro düzeyde bir “Küresel Yönetişim”) örneği sergilemesi beklenirken Almanya, Fransa, İngiltere gibi ulus devletler öne çıktı, arkasından, mali kriz devletlerin mali krizine dönüşürken Almanya’nın hegemonya manevralarına başladığı görülüyor. Bu sırada AB’nin ekonomik yapısının “sırrı”, içine kurulu emperyalist egemenlik bağımlılık ilişkileri de gözler önüne seriliyor, Almanya’nın ekonomik siyasi varlığı tüm ağırlığıyla hissediliyor. Geçen haftalarda, Japonya’daki nükleer santral krizi, Tunus Devrimi ve NATO’nun Libya müdahalesi, birkaç hafta içinde İtalya’nın kapısına dayanan 25 bin sığınmacı gibi dış şoklar devreye girmeye başlayarak durumu daha da karmaşıklaştırdı. Danimarka’nın sınırda pasaport kontrollerine yeniden başlamasına dönersek; bu aslında, ABD’nin “Terorizmle Küresel Savaş” hattına girmesinden bu yana Avrupa ülkelerinde hızla artmaya başlayan Müslüman korkusu ve düşmanlığıyla yakından ilgili. Bu korku ve düşmanlık, Avrupa ülkelerindeki sağcı, neofaşist partilerin, her ekonomik durgunlukta, körüklemeye başladıkları (“işimizi alıyorlar, vergi ödemeden devlet fonlarını kullanıyorlar”) yabancı düşmanlığına, ırkçılık suçlamalarına karşı son derecede yararlı bir kılıf sunuyor. Bu akımlar, bu sayede, giderek liberal eğilimli kesimler, hatta akademik çevrelerde kendilerine yeni taraftarlar bulmaya başladı. Fransa’da Ulusal Cephe, Finlandiya’da Gerçek Fin’ler, Macaristan’da Jibbik Partisi, Hollanda Özgürlük Partisi, Avusturya Özgürlük Partisi, İtalya’da Kuzey Ligası, Polonya, Yunanistan’da neofaşist gruplar güçlenmeye, hükümet politikalarının şekillenmesinde etkili olmaya başladılar. Danimarka’da Danimarka Halk Partisi’nin lideri Pia Kjaersgaard’ın “Bunlar klan savaşlarıyla, töre cinayetleriyle, toplu tecavüzlerle Stockholm, Gothenburg veya Malmö’yü İskandinav Lübnan’ına çevirmek istiyorlarsa... sınıra bir duvar çekmesini biliriz” sözleri yalnızca yukardaki partilerin beslendiği ruh halini değil, aynı zamanda AB sürecinin sonunu hazırlayan bir sürecin başladığını da gösteriyor. Sıradan muhafazakâr partilerin sosyal demokratların, bu yabancı düşmanlığına karşı etkin bir politika geliştirmek yerine, bu ruh halini veri alarak uyum sağlamaya başlaması da AB’nin “ölümünü önceden haber veriyor”. Mitingde uyarılar üzerine sakızını çıkaran Gökçek, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’i de Ankara’dan sakız çiğneyerek uğurlamıştı. Gökçek’e sakız ayarı FIRAT KOZOK Bir ‘durgun deniz’ gemisi olarak AB ANKARA Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, AKP’nin önceki günkü Sincan mitinginde de sakız çiğnedi. Gökçek, AKP’nin Ankara milletvekili adaylarının tanıtımının yapıldığı sırada bir yandan cep te lefonuyla çekim yaparken diğer yandan da sakız çiğniyordu. Bu sırada Gökçek’in yanında bulunan Başbakan’ın başdanışmanı, Ankara milletvekili adayı Yalçın Akdoğan, Gökçek’in koluna dokunarak, sakızı çıkarması için uyardı. Gökçek de uyarı üzerine sakızı ağzından atarak çekimi sürdürdü. AYSEL TUĞLUK: AKP, Öcalan’la müzakere yapmalı VAN (Cumhuriyet) Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu Van Bağımsız milletvekili adayı Aysel Tuğluk AKP’nin Abdullah Öcalan’ın liderliğini kabul etmesi ve onunla çözüm müzakerelerine başlaması gerektiğini söyledi. Tuğluk, seçim bölgesi olan Van’ın Edremit ilçesine bağlı Yeni Mahalle ve Süphan Mahallesi’nde partililerle ve halkla bir araya geldi. Yapılan konuşmalardan sonra aralarında husumet bulunan Demirel ve Yavaş aileleri ile bir araya gelen Tuğluk ve beraberindekiler, aileleri barıştırdı. Ailelere yapılan ziyaretten sonra Süphan Mahallesi’ne giden Tuğluk ve beraberindekileri karşılayan grup sık sık slogan attı. Tuğluk burada yaptığı konuşmada, “Halkımız demokratik mücadelesiyle Kürt gençlerin öldürenlere yanıt verecektir, yanıt vermek durumundadır. AKP’nin yürüttüğü politika halkımızı statüsüz bırakan bir politikadır. Sayın Öcalan’a imhayı dayatan AKP derhal bu yanlışından vazgeçmeli onun önderliğini kabul etmeli, onunla çözüm müzakerelerine başlamalıdır” diye konuştu. ‘Kırmızı Pazartesi’ye doğru C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle