19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MAYIS 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA 15 Sinema tarihinin başyapıtı basın “Citizen Kane”, Amerikalı imparatoru William Randolph Hearst’ün yaşamından esinleniyordu. Filmin yönetmeni ve başaktörü Orson Welles, “Yurttaş Kane” rolünde megaloman basın imparatorunu bir eldiven gibi tersine çeviriyor, beyaz perdedeki “alter ego”sunu gerçeğinden daha inandırıcı kılıyordu. William Randolp Hearst, filmin gösterime girmesini engellemek için her yolu denedi. Yapımcı RKO şirketine, negatifi yakmak karşılığında 842 bin dolar bile önerildi. ‘Yurttaş Kane’in prömiyeri, 1941 yılı Ocak ayında yapıldı. Orson Welles, filmin gösterildiği sinema salonundan çıkarken, yanına yaklaşan bir polis memuru, “Yerinizde olsam, otele dönmezdim..” deyip kayboldu kalabalıkta. Welles, nasıl bir arı kovanına çomak soktuğunun bilincindeydi. Memurun uyarısına hangi anlamı yükleyeceğini bilemedi, ama dinledi. Geceyi, bir bardan ötekine gezerek geçirdi. Bir süre sonra, eğer o gece otele dönseydi, odasında tanımadığı bir kadının onu beklediğini öğrenecekti. Tabii ikisini birlikte basacak fotoğrafçı ve polislerin de uzakta olmadığını… Siyasal ya da ekonomik iktidar çatışmasında en çok kurulan, çünkü en kolay düşülen tuzak, seks tuzağıdır. Rakibini cinsel zaafıyla avlamak insanlık tarihi kadar eski, öylesine bilindik bir yöntemdir ki bu yöntemi ateşin yaktığı, suyun boğduğu, elektriğin çarptığı kadar bilmesi gereken ve nedense hepsi erkek olan muktedirlerin, hâlâ seks tuzağına Başkanı olup, dünyanın beş büyük ülkesinden biri Fransa’nın cumhurbaşkanı olabilecekken, birkaç saat içinde kameraların karşısına elleri arkadan kelepçeli tecavüz zanlısı niteliğiyle savruldu. Fransa, sağıyla soluyla, iktidarı ve muhalefetiyle topyekun şokta. DSK’ye yöneltilen ağır suçun şaşkınlığı, işlemiştir, işlememiştir tartışması bir yana, ABD’nin “masumiyet karinesi”ni Avrupa’da düşünülemeyecek bir hoyratlıkla çiğnemesinden, henüz sanık bile olmayan bir zanlının medyatik anlamda linç edilsin diye kameraların önüne atılmasından şokta. Karışık, çünkü zanlının gerçek olan cinsel zaafına kendi kendisine mi yenildiği, yoksa bu zaafını kullanan bir tuzağa mı düşürüldüğü, kesin değil. DSK’nin geçmişi aleyhine çalışıyor. Çapkınlığı dillere destan ve 2002’de Tristane Banon adlı kadın gazeteciye tecavüz girişimi bile var. Belki başka girişimleri de ortaya çıkar. Ancak, bu işin içinde Amerikalı bir parmak da olabilir. Sarkozy, gelmiş geçmiş Fransız cumhurbaşkanları içinde ABD politikalarını destekleyen tek lider. ABD’nin Afrika’yı ele geçirme planları Fransa üstünden yürüyor. DSK’nin yarış dışı kalması, Sarkozy’nin yeniden seçilmesinin önündeki önemli bir engelin kalkması demek. Uçkur düşkünü DSK’nin otel odasına, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürecek bir hanım göndermek kimi gizli servisler için pek zor olmasa gerek. Türkiye’yi sallayan seks kasetleri de ABD kaynaklı, biliyorsunuz. Acaba Fransa için de kaset çektiler mi dersiniz? “Yararsız iki organdan biri prostat, öteki cumhurbaşkanlığıdır. ” GEORGE CLEMENCE AU İktidar Algısında Testosteron Salgısı Fotoğraf : AL AR F ERSEN düşebilmeleri, şaşkınlık vericidir! Yurttaşları tarafından kısaca DSK diye anılan Dominique Strauss Kahn, belki kendi kendisine kurduğu, belki de başkalarının tasarladığı bu tuzağa düşen ve cinsel zaafına yenilen sonuncu kurban. Tecavüz girişiminden suçlu olsa bile kurban, çünkü her suçlu, katil de olsa işlediği suçun kurbanıdır bir anlamda. Ardında edinilmemiş bir insanlık, travmatik bir geçmiş, baskıcı bir kültür, bir kompleks, aklından bir zoru vardır… Diye düşünüyorum. Belki yanılıyorumdur, bilmiyorum. Ama DSK özelinde, durum gerçekten vahim, trajik ve karışık. Vahim, çünkü bu adam dünya çapında bir ekonomik krizin ortasında, yardıma gittiği ülkeleri batırmakla ünlü IMF’yi yapıcı bir fon haline getirdi. Üçüncü Dünya ülkelerine yardım kaynakları sağladı. ABD hegemonyasına karşı, güçlü bir AB’yi savunuyordu. Yunanistan’ın düze çıkabilmesi, Portekiz’e yardım çıkartılması büyük ölçüde onun karizmatik kişiliğine ve liderleri ikna yeteneğine bağlıydı. Özellikle de sarsılan Avro’nun geleceği… Trajik, çünkü “Ne oldum deme, ne olacağım de” deyişini en kallavi örnekle doğruluyor: IMF ew York Savcılığı’nın iddiasına göre saat 12 sularında Sofitel otelinde tecavüz girişiminde bulunan DSK, saat 13.30’da asansörde yurttaşı Fransızlarla karşılaşmış, tatlı tatlı sohbet etmiş, sonra otelden çıkışını yapıp kızıyla baş başa öğle yemeği yemiş. AB zirvesine uçmak üzere havaalanına giderken otele telefon edip cep telefonlarından birini odasında bırakıp bırakmadığını sormuş. Polis, DSK’nin nereye gittiğini bu telefon konuşması sayesinde saptayıp uçakta derdest etmiş bulunuyor. Günlerce önce alınmış uçak biletine rağmen mahkeme de “Kaçıyordu, demek ki kaçabilir” savıyla tutukladı. DSK kadar zeki bir adamın tecavüz girişiminde bulunduktan sonra bu kadar soğukkanlı davranması, epeyce tuhaf. Ama olanaksız değil. Testosteron fazlası, savaştan cinayete neler yaptırmaz, neler… N Diyarbakır’dan Gözlemler Kitap Fuarı nedeniyle üç gündür Diyarbakır’dayım; pazara kadar burada kalacağım. Dün 2. Diyarbakır Kitap Fuarı’nın açılışını yaptık. Geçen yıl ki gibi bu yıl da ilgi yoğundu fuara; Diyarbakırlılar fuara sahip çıkıyorlar, hem Diyarbakır Valiliği hem de Diyarbakır Büyükkent Belediyesi fuarı ellerindeki tüm olanaklarla destekliyorlar. Bu yılki fuara yazar katılımı geçen yıldan daha fazla, düzenlenen kültüredebiyat etkinlikleri de daha derli toplu. Ziyaretçi sayısı olarak 100 bin hedefleniyor, bu da erişilebilecek bir sayı. İlk göstergeler coşkulu bir fuar yaşanacağını ortaya koyuyor. Güneydoğu’yu anlamak için gelip bölgeyi gözlemlemek gerekiyor. Pazartesi günü Diyarbakırlı bir arkadaşımla kenti dolaştık. Merkezin dışındaki tüm mahallelerdeki esnafın büyük çoğunluğunun kepenkleri kapalıydı. İster “zorlanarak” deyin, ister “gönülsüzce” deyin, isterseniz “korktukları” için deyin; yoksul nüfusun yoğunlaştığı oranda PKK’nin “üç günlük yas” ilanına uyanların sayısının da arttığını görüyorsunuz. İnsanlar çeyrek yüzyılı aşkındır süregelen bu savaştan bezmişler, ne var ki bezginlikleri Ankara’nın sözlerine boyun eğecekleri anlamına gelmiyor. Sürekli aldatıldıklarını, oyalandıklarını, bezdirilerek, usandırılarak teslimiyete zorlandıklarını düşünüyorlar. Bu durum onların öfkelerini keskinleştiriyor; artık ne olacaksa olsun noktasına gelmişler. “Alâeddin’in Sihirli Lambası”na mı, “Pandora’nın Kutusu”na mı ya da “tüpten çıkan diş macunu”na mı benzetirsiniz, Kürt sorunu da bir çözüme kavuşmadan/kavuşturulmadan ortadan kalkacak, yok sayılacak, yeniden çıktığı yere kapatılacak bir sorun değil. Cinin lambadan, içindekilerin kutudan, diş macununun tüpten çıktığı gibi o da kapatıldığı karanlık yerden gün ışığına çıkmış bir kez. Pazartesi günü yine çatışmalar vardı Diyarbakır’da. Çatışmalar kentin hep aynı yerlerinde oluyor, neler olup bittiğini yakılan otomobil lastiklerinin havaya yükselen kara dumanlarından anlıyorsunuz. Diyarbakırlılar bu olayları kanıksamışlar, aynı anda ve bir yabancı için şaşılacak olağanlıkta mağazalardan alışverişlerini yapıyorlar, parklarda çocuklarını gezdiriyorlar, lokantalarda yemeklerini yiyorlar. Ama bu, olan bitene, olan bitenlerin kaynağı olan temel soruna kayıtsız kaldıkları demek değil; burada yaşayan herkes belli ölçüde siyasallaşmış ve bir beklenti içinde. Kolay değil, Güneydoğu 25 yılda 35 bin çocuğunu yitirmiş dağlarda. Savaş sürecinde binlerce köy boşaltılmış, çoğu köyler yakılarak yaşanamayacak duruma getirilmiş, yüz binlerce insan büyük kentlere göç etmiş. Diyarbakır yoksul ve umarsız insan kaynıyor. Gözlerini savaşa açan, mermi sesleri, uçak gürültüleri ve ağıt sesleriyle büyüyen gençlerin büyük çoğunluğu işsiz. Yalnız Diyarbakırlılar değil, tüm bölge insanları artık barış istiyorlar, silahsız, çatışmasız bir hayatın özlemini çekiyorlar. Fakat barış adına boyun eğmeyi, teslimiyeti kabullenmiyorlar. Dilleriyle, inançlarıyla, gelenekleriyle bu ülkede eşit yurttaşlar olarak yaşamak istiyorlar. Konuştuğum tüm Kürtler Başbakan’a kızgınlar, onun son “Kürt meselesi yoktur!” söylemi Kürtlerde hafifsenmek duygusu uyandırmış. Buna bir tepki olarak hem PKK’nin hem de BDP’nin eylem çağrılarına eskisinden çok daha kalabalık olarak katılıyorlar. Başbakan’ın Kürt sorununa ilişkin söylediği her olumsuz söz BDP’nin desteklediği bağımsız adayların şansını biraz daha arttırıyor. Diyarbakır, 12 Haziran seçimlerinde 12 milletvekili çıkaracak, bunların AKP ve BDP arasında eşit biçimde paylaşılacağı öngörülüyor. Kimi Diyarbakırlılar CHP’nin de bir milletvekilliği alabileceğini ileri sürüyorlar. Bakalım gelecek günler ne gösterecek? Düzeltme: Yazarımız Serdar Kızık’ın dünkü yazısında bir paragraf teknik bir sorun nedeniyle hatalı çıkmıştır. Yazarımızdan ve okurlarımızdan özür dileriz. Doğrusu şöyledir: Atık barajının ruhsatı olmadığını, işletmenin ODTÜ’nün raporuna uymadığını, bununla ilgili bakanlığın gereğini yapmadığını anımsatsak neye yarar? K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] Çıraklık, Kalfalık, Ustalık... Başbakan, “Mimar Sinan”dan örnekle, “Çıraklık, kalfalık bitti, şimdi ustalık başlayacak” dedikçe ister istemez düşünüyoruz: “Neydi acaba o çıraklık ve kalfalık eserleri?” Ortada ne yeni bir fabrika, ne üretim, tarım ve hayvancılıkta ilerleme var… Bunların yerine mahalle aralarına kadar gökdelenler; her boş alana AVM’ler; insancıl mahalleler yerine “gösteriş siteleri”; hızla azalan meralar; bu yüzden et ülkesinde hayvan ithalatı ve kamuya, halka, ulusa ait ne varsa pazarlama gayretleri… Bir de Doğan Hasol’un tanımıyla “parası duble ödenen” ve onarım giderleri ana maliyetlerine yaklaşan duble yollar... Çıraklık ve kalfalığın özeti buysa, ustalıkta neler olabilir ki? Yanıtı belli; aklı başında herkesin karşı çıktığı 3. köprü (ki “yap işlet devret(me)”yle kimbilir kimler yapacak?); aklı başında olmayanların bile “kandırık” dedikleri Kanal İstanbul (ki nun için anayasayı “kökten değiştirebilecek bir Meclis çoğunluğu” gerekiyor... Yani 2B’de ustalık sandığa bağlı. Ya da “Galataport”; Türkçesi, “turist gemileri”ne, liman bahane edilerek Galata rıhtımında “lebi derya” lüks daireler, ofisler, mağazalar, rezidanslar (otel gibi ev) yapıp pazarlamak… Bunda da kalfalık girişimleri yargı engeline takıldı; çünkü kıyı yasasındaki “toplum yararına öncelik” ilkesi aşılamadı. Benzer durum “Haydarpaşaport” için de geçerli… Yine kalfalıkta hazırlanan, Haydarpaşa’dan Harem’e uzanan “kıyı gökdelenleri” pazarı hem SİT kararlarıyla, hem de kamuoyu tepkisiyle durduruldu. Şimdi her ikisi için de “ustalık dönemi” bekleniyor ama bu kez de İstanbul’un Kadir Topbaş imzalı yeni nazım planı aynı projeleri “geçersiz” sayıyor. Kuşkusuz en çarpıcı örneklerden biri de TOKİ. Başbakanlığa bağlı bu “sosyal konut”(!) kurumuna öylesine “keyfi imar yetkileri” verildi ki neredeyse tüm kentlerimiz beton kütlelerle donatıldı. TOKİ’nin, kent merkezlerindeki özgün ve kimlikli dokuları parçalayan uygulamalarına; tarım arazilerinde, yeşil alanlarda, hatta tarihi dokularda yükselen “emlak pazarı” projelerine Başbakan’ın kendi partisinden belediye başkanları ve seçmenleri bile isyan ediyorlar.. Bu “ucube”ler için yapılacak tek “ustalık” var; birçoğunu yıkmak. Kars’taki sanat eseri İnsanlık Abidesi’ni yıkacak kadar “estetiğe meraklı”(!) bir anlayışın, kentlere ve doğaya çullanan bu çirkinlik abidelerine “eserimiz” diyerek sürdürmesi, ustalık bir yana, çıraklığa bile yakıştırılabilir mi? Kentlerimizin kimliği ve esenlikli geleceği adına giderek “yaşamsal”laşan “TOKİ’yi dizginleme” görevi, iktidara hangi parti gelirse gelsin, tarihsel bir sorumluluk olacak. Aksi halde gelecek kuşaklar şehircilik ve mimarlık yoksunu beton bloklarına bakıp, atalarının ne denli “kent kültüründen uzak” olduklarını görerek utanç duyacaklar... (Bu akşam Ulusal Kanal’da 20.30’daki İmar Dosyası’nda, çıraklık ve kalfalık dönemlerinin yağma politikalarını HaritaKadastro Mühendisleri Odası emektarlarından Erol Köktürk’le konuşacağız.) HARB SEM H POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN en az 2 yıl sürecek etüdünün sonunda göreceksiniz vazgeçilecek); İzmit Körfezi Köprüsü (ki demiryolu geçip geçmeyeceği hâlâ muamma); Marmaraİzmir Otoyolu (ki en çevre düşmanı güzergâhı nedeniyle şimdiden mahkemelik); ve kim bilir daha hangi yeni “çılgın proje”ler!.. Eh, “deneyim”ler buysa, ustalığa da kalıyor, çıraklık ve kalfalıkta tamamlanamayan imar, arazi ve kent yağmasındaki yeni atılımlar; dur durak bilmeyen emlak rantı politikaları ve şehircilerin 40 yıldır “kesinlikle imara açılmamalı” dedikleri, kentin akciğerleri olan “kuzey İstanbul”a milyonluk yeni kent projeleri... HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] 2B’DEN “PORT”LARA Peki, böylesi bir yağma politikasının “usta”lığında neler olabilir? Örneğin “2B”; Başbakan’ın daha ilk yılında, ilk anayasa değişikliği hamlesini yapacak kadar önemsediği bu talanın özeti şu: “İşgaldeki ormanların işgalcilerine satılması.” Onca vaveylaya rağmen sonuçlanamayan bu pazarlamada ustalığa kalan, anayasada ormanları koruyan temel ilkelerin tümüyle kaldırılması. Ancak bu T.C. SÖKE 2.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2011/54 Tal Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup; Birinci artırmanın 01.06.2011 günü 14:30 14:35 saatleri arasında Dönmezler Yediemin deposu Bağarası cd. /Söke adresinde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %60’ına istekli bulunmadığı takdirde 06.06.2011 günü aynı yer ve saatte 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; Satışa iştirak etmek isteyenlerin muhammen bedelin % 20’si oranında Türk Lirası peşin para ya da eş değerde kati banka teminat mektubu vermeleri gerektiği, mahcuzun satış bedeli üzerinden K.D.V.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla Dairemize buşvurmaları ilan olunur. S.No Bedeli(TL) Adedi Cinsi 1 26.000,00 TL 1 Adet 09.BA.327 Plakalı 2008 model H.Otomobil Tip:roomster 1.4 TDI, Reng: Saten Gri, motor No:BNM244448(üzerinden okundu) Şase No: TMBLE45d485022539(üzerinde bulundu), Bagaj kapısı çizik, arka tambon çizik, sol arka çamurluk hasarlı, sağsol ön çamurluk ve ön tampon hasarlı Dizel Toplam : 26.000,00 TL (Basın: 32434) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Bir güvercin cin 1 si. 2/ Tarlalar arasında sınır çizgisi 2 olarak kullanılan 3 ekilmemiş bölüm... 4 Tek sıra elmastan ya da inciden ger 5 danlık. 3/ Bütün kut 6 sal Hint metinlerinin 7 başında ve sonunda yinelenen mistik he 8 ce... Kır ya da köy 9 yaşamını anlatan kı1 2 3 4 5 6 7 8 9 sa şiir. 4/ İskambilde bir kâğıt... Siyasal çekişmele 1 A B L A T Y A O rin geçtiği yer. 5/ Halk di 2 Y U A N E C E L linde ayran... Bir kimsenin 3 V A N A Z I U dinin buyruklarını yerine 4 A T O L İ GO R getirmek için yaptıkları. 5 D L E K T Ö R 6/ Bir çemberin içinde ka6AM İ GO L A T lan düzlem parçası... MıMA sır’ın plaka imi. 7/ Bir ko 7 N İ N O V A R A K K A S nunun bütün yönlerini bi 8 A N S A K A rer birer incelemek. 8/ Me 9 K A N zar... Antalya ve Fethiye körfezleri arasında yer alan yarımada. 9/ Telli çalgılarda teli germeye yarayan burgu... Van Gölü’nün kuzeybatı kıyısında ünlü bir Urartu kalesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Taşıyıcı ahşap direkler üzerine çakılan çıtalar ya da kamışlar üzerine sıva vurularak yapılan duvar ya da tavan. 2/ En kısa zaman süresi... Çay, dere, ırmak gibi suların genel adı. 3/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Şırnak’ın bir ilçesi. 4/ Ahır... Boğa güreşi yapılan alan. 5/ “ gerdan üstüne bir de ben gerek” (Karacaoğlan)... İshal. 6/ Saz takımında usul vurmaya yarayan tef... Bir gıda maddesi. 7/ Bir sözü sık sık tekrarlamak. 8/ Ömür, yaş... Erkek keçi. 9/ Çarlık Rusyası’nda zengin köylülere verilen ad... Yumurtadan yeni çıkmış civcivin ağzının kıyısında bulunan ve zamanla kaybolan sarı renk. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle