18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 12 MAYIS 2011 PERŞEMBE 6 HABERLER zmir operasyonuna dayanak olduğu iddia edilen raporu yalanlayan açıklama hemen kaldırıldı, zanlılara para sorulmadı Sayıştay’dan üç saatlik yalanlama EMRE DÖKER ZM R İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne mali polis tarafından yapılan operasyon “örgütlü suçlar” kapsamında değerlendirilmesine karşın, zanlılara bugüne dek “kazandıkları paralara ilişkin” hiçbir soru sorulmadığı öğrenildi. Operasyonun başlamasının ardından yandaş medya, soruşturmayı Sayıştay’ın hazırladığı 2008 tarihli rapora bağlamıştı. Ancak Sayıştay, bu iddiayı doğrulamayan açıklamasını 6 Mayıs’ta sitesinde 3 saat tutup geri çekti. Sayıştay’ın resmi internet sitesi “www.sayıstay.gov.tr” adresinde 6 Mayıs günü yayımlanan basın açıklamasında, bazı yayın organlarında kendilerinin hazırladığı raporun kesinleşmiş gibi gösterildiği, ancak bunların gerçekdışı olduğu kaydedildi. Açıklamada “Sadece sorumlularına tebliğ edilen bu sorguların bir kısmının ya da belirli kurumlara ait olanların bir şekilde temin edilerek kamuoyuna sunulması, sadece belirli kurumların mevzuata aykırı ya da eksik iş ve işlemlerin bulunduğu şeklinde bir kanaat oluşmasına yol açmakta ve dolayısıyla kamuoyunun yanılmasına sebebiyet verilmektedir. Bu şekilde denetçilerce yapılan incelemeler sonucunda düzenlenen sorguların ‘kesinleşmiş Sayıştay kararları’ olarak değerlendirilmemesi, ancak sorumluların savunmalarının alınması ve yargılama sürecinin tamamlanması suretiyle Sayıştay kararlarının tesis edildiğini bilinmesi gerektiği tüm kamuoyunun bilgisine sunulur” denildi. İzmir Barosu’na bağlı Gönüllü Avukatlar Koordinasyon Kurulu avukatlarından Murat Bakan, açıklamayı, “Sayıştay sorgusuna dayalı operasyon yapılması tamamen hukuksuzdur. Sayıştay’ın yargı alanına ve yetkisine müdahaledir” diye yorumladı. Bakan, bugüne dek belediyelere yapılan tüm operasyonların çete suçlarını öngören CMK 250’yle başladığını ve tamamında ilk duruşmada görevsizlik kararı verildiğini belirterek şunları söyledi: “Özel yetkili mahkemeler görevli olmadıklarını bile bile bu operasyonları yürütüyor. Çete soruşturmasının sürmesi için cebir ve şiddet olması gerekir. şlenilen suç maliyse bu kişilerin para kazanmış olmaları gerekiyor. Ancak mal edindiklerine dair ne emniyette, ne savcılıkta ne de mahkede böyle soru sorulmadı.” AKP: Kürtlerden MHP’ye Taa geçen yıl seçimler gündemde yokken, referandum sürecinde yazıp çizmeye başladık: AKP’nin bu seçimlerde hedefi MHP’dir! Erdoğan ve kurmayları 2011 seçimlerini MHP’nin bitirilmesi, en azından parçalanması ve Meclis dışında bırakılması stratejisi üzerinde kurdu. 2007 seçimlerinde AKP’nin oy deposu ve seçim hedefi Kürtlerdi! Açılımmaçılım ve Kürt bölgesine yapılan parasal yığınaklar, bölgede Kürt seçmenin en az yarısının oyunu AKP’ye akıttı! Tabii, AKP orta ve batı bölgelerinde yaşayan Kürtlerden de hatırı sayılır oy aldı! Yüzde 47 oy oranına ulaşılmasına Kürtler çok iyi katkı koydular! 2011 seçimlerinde AKP yeni bir strateji çizdi: Bize tek başına anayasayı değiştirecek bir çoğunluk gerek.. Veya en azından 2007 hedeflerini tutturmalıyız! Yüzde 50’nin üzerinde oy almalıyız! Dikkat ederseniz, aylar öncesinden yüzde 50’nin üzerinde oy propagandası başladı! AKP’nin 2011 seçim stratejisinin ilk işaretleri iki olayda görüldü: 1) Referandum sürecinde AKP, MHP’yi parçalamaya yöneldi.. 12 Eylül’den hesap sorulacak palavrasına veya soytarılığına kanan veya kandırılan (liboşlar gibi!) bazı tanınmış MHP’liler, AKP’ye yanaştılar.. 2) İkinci işaret geçen yıl başlayan KCK operasyonu oldu... Bu da AKP’nin “Kürt açılımı”nı veya oy deposunu bitirdiğinin göstergesiydi! AKP Kürtlerden alacağı oyu almıştı. PKK ve BDP’nin dışında kalan Kürt oylarını alıyordu. Bu oyları epey “sağlamlaştırmıştı” (konsolidasyon). Ayrıca, 2007 seçimlerine BDP adayları bağımsız girmiş, ortalıkta yüzer gezer Kürt oyu kalmamıştı ve Kürt milletvekilleri Meclis’e girmenin yolunu bulmuştu! AKP’nin Kürt bölgesinden çıkarabileceği milletvekili sayısı ve alabileceği oylar yaklaşık sabitti. Oraya yüklenerek yüzde 50’nin üzerine çıkamaz veya arzu ettiği milletvekili sayısına ulaşamazdı.. Erdoğan’ın “Artık Kürt sorunu yoktur” veya “bitmiştir” ilanı, bu olgunun kabulü idi. Bir de Kürt sorununda gidebileceği noktaya gitmiş görünüyordu AKP! “Kürt sorunu bitmiştir” politikasıyla, daha önceki seçimlerde aldığı Kürt oylarında hatırı sayılır bir düşüş gerçekleşse bile, bunun toplamda fazla bir önemi yoktu. En çok, bölgeden birkaç milletvekili daha az çıkarabilirdi veya yüzde 12 daha az oy alırdı! Ama, yüzde 50’nin üzerinde oy veya istediği çoğunlukta milletvekili çıkarma olasılığı, MHP’yi bitirmesi halinde gerçekleşebilirdi.. Başbakan Erdoğan’ın dün açıkladığı Karadeniz’e ve Anadolu yakasına birer milyonluk iki kent planı, kontrolsüz büyümeye, ormanları, su havzalarını tahrip etmeye gebe ‘ stanbul’un intiharı’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde “İstanbul ve Türkiye için İki Yeni Proje”yi açıkladığı tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada İstanbul’a, Avrupa Yakası’nda Karadeniz kıyısında ve Anadolu Yakası’nda olmak üzere iki yeni kent kuracaklarını açıkladı. Erdoğan, 40 bin hektarlık alan üzerine kurulacak iki yeni kentin inşasına ve 3. köprüyle havaalanıyla ilgili çalışmalara seçimlerden sonra başlanacağını söyledi. Başbakan Erdoğan konuşması sırasında işadamı Ali Ağaoğlu’na dönerek “Ağaoğlu belki de bu işe girersin” dedi. Erdoğan’ın söz ettiği bölgenin Uskumruköy ve Yalıköy arası olduğu tahmin ediliyor. Erdoğan, “İdeal tespitimiz bir milyon bir tarafta, bir milyon diğer tarafta” diye konuştu. Kurulacak iki şehrin İstanbul’un ruhuna uygun olarak inşa edileceğini belirten Erdoğan şöyle devam etti: “İstanbul’a yıllık kapasitesi 60 milyon yolcu olan dünyanın en büyük havaalanlarından birini inşa edeceğiz. Liman ve marinalarıyla bu şehri aynı zamanda bir ticari merkez olarak da kurgulayacağız. Kanal İstanbul’da olduğu gibi özellikle iki şehir projemiz de ayrıntılı ve hassas bir etüt ve plan aşamasından sonra yükselmeye başlayacak. Bu arada 3. köprünün ihalesini yapmış olacağız. İstanbul’un finans merkezi olma hedefi bu iki şehirle daha da güçlenecek” dedi. Başbakan Erdoğan, İstanbul’da 10 yıllar boyunca devam eden plansız, kontrolsüz betonlaşmanın, İstanbul’u adeta yutma, yok etme noktasına getirdiğini, 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı devraldığı günden itibaren bu büyük tehdidi bertaraf etme mücadelesini başlattığını, çirkin yapılaşmayı durdurduğunu savundu. Detay vermeyen vermeyen Erdoğan, amacın deprem riski olan yerlerdeki vatandaşların buralara taşınması olduğunu söyledi. Erdoğan özetle şunları söyledi: “Bu zamana kadar yaptıklarımız nihai bir proje çalışması değil, yapılmış 1/100.000’lik planlar üzerine bir plan, bir proje çalışmasıdır. Bu iki şehir ile İstanbul’un nüfusunu arttırmayacağız. Bu iki şehri depreme hazırlık, kentsel değişim dönüşüm için yapacağız. Bu şehirlere deprem riski altındaki bölgeler taşınacak. Bu gönüllülük esasına göre yapılacak, kimsenin hakkı yenmeyecek. Üçüncü köprünün yol güzergâhı da buradan geçecek. Üçüncü köprü, TEM birbirine bağlanacak. Çok daha kısa sürede ulaşma imkânını yakalayacağız.” Çevreye büyük kötülük Şehir Plancıları Odası 2. Başkanı Mehmet Murat Çalık “Kentin Karadeniz kıyısında yapılacak olması çevre açısından çok kötü. stanbul’un bütün doğal kaynakları kuzeyde. stanbul’un kuzeye doğru yayılması geleceği açısından çok büyük risk taşıyor. Su havzalarının akıbeti belli değil. Bu arazilerde bir şeyler yapmak deprem sorununu çözmüyor. Bunu planlı yapılaşmalar ile çözebiliriz. stanbul’un kuzeyleri topografik olarak Marmara kıyılarına göre daha güvenli. Ama oraya Marmara kıyılarında yaşayanlar taşnmayacak. Oraları yeni nüfuslar gelecek ve şu anda yaşadığımız şehir merkezleri ne olacak. lave trafik sorunları çıkacak.” Kamikaze Kütahya’daki işçilerin iyileştirme amaçlı setlerin altında ve üstünde gece gündüz çalıştığını belirten Murat Taşdemir, “Orada çalışmak yürek ister. Bir göçük olduğunda kurtulmaları mümkün değil” dedi. Bakanlığın ilk tutanakta girişçıkışın kontrol altına alındığının yazılı olduğunu dile getiren Taşdemir, yazılanın tersine hiçbir güvenlik önleminin olmadığını kaydetti. işçiler Katil olmayı kabul edecek misiniz? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Murat Taşdemir, Gümüş Eti AŞ’ye ait siyanürlü atık barajının yıkılmasıyla siyanürden daha tehlikeli olan ağır metal tehdidinin göz ardı edildiğini belirterek, insan hayatıyla kumar oynandığını vurguladı. Bakanlığın uzman personel sayısının yeterli olmadığını söyleyen Taşdemir, “Baraj çökmezse biz yalancı olalım ama çökerse bakanlık katil olmayı kabul edecek mi?” diye konuştu. Taşdemir, yağışlarda azalma olacağı açıklamasının sevindirici olduğunu belirterek “Baraj yıkılır ya da yıkılmaz demiyoruz. Ancak ‘yıkılır’ denilerek önlem alınması lazım” dedi. Kaldırabileceğinden çok daha fazla atık suyun baraja verildiğine dikkat çeken Taşdemir, 5 No’lu havuzun yapılmaya başlandığını söyleyerek “Bu havuz 2 ay önce ODTÜ’nün raporunun ardından yapılmalıydı” diye konuştu. Taşdemir, bakanlığın gerekli denetimi yapmadığını belirterek, kazanın ertesi günü “Yapılacak bir şey yok” diyerek turist gibi geri döndüğünü kaydetti. Atık sularda kimyasal arıtma yapılmasının hayati önem taşıdığını dile getiren Taşdemir, “5. havuzda da arıtma yapılmayacaktır. Çünkü bakanlığın böyle bir şartı yok” dedi. Ekolojik kriz kapıda Şehir Plancısı Murat Yalçıntan Ntv’ye konuşan Şehir Plancısı Murat Yalçıntan iki şehir projesine karşı olduğunu belirtti. Yalçıntan şunları söyledi: “Küçük bir yoğunluğun karşılığı bile 1 milyonun üzerine çıkacak gibi görünüyor. Bunun kontrollü büyüyemeyeceğini düşünüyorum. Kuzey alanların, orman ve su havzalarının yok edilmesi demek. Biz bu yıl baharı yaşayamadık. Neden? Çünkü ekolojik krizin içine girdik. Kuzeye yapılacak her proje stanbul’un intiharı olacaktır. Deprem meselesinin de hakiki gerekçe olduğunu düşünmüyorum. Bunun arkasında ekonomik büyümeyle ilişkili bir durum var. MHP’nin yüzde 10 barajına takılması durumunda, AKP rahatça 330’un üzerinde bir milletvekili çoğunluğuna ulaşabilir. “Çok iyi” bir seçim çıkarırlarsa, CHP yüzde 25’i geçemezse, anayasayı Meclis’te tek başlarına yapabilecek bir çoğunluğa (367 ve üstü) bile ulaşabilirlerdi! Bu noktada, Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (Seyfettin Gürsel) yaptığı “Milletvekili Dağılım Senaryoları ve Yeni Anayasa” başlıklı çalışmadan bahsedeceğiz: Buna göre, AKP ancak şu koşullarda Meclis’te salt çoğunluğa ulaşabiliyor: AKP yüzde 48, CHP yüzde 24 ve MHP yüzde 9 (373 milletvekili).. Eğer oy oranı sırasıyla 52, 22, 10 olarak gerçekleşirse 368 milletvekili çıkarabiliyor. Yani AKP’nin Meclis’te salt çoğunluğu tutturabilmesi olasılığı aslında çok çok zayıf, imkânsız gibi! Ama anayasayı referanduma götürecek bir çoğunluğa ulaşma olasılığı, yüzde 48 oy aldığı ve MHP yüzde 1012 oy aldığı durumlarda, söz konusu. Başka bir gerçek ise AKP ile CHP arasındaki oy oranı farkı azaldıkça, AKP’nin milletvekili sayısının hızla 300’ün altına düştüğüdür. Bu durum özellikle CHP’nin yüzde 30’ları bulması durumunda gerçekleşiyor... Bu nedenle, AKP stratejisini MHP’yi bitirme üzerinde kurdu! Kasetler bu amaçla hazırlandı... Tabii, bu hazırlık uzun bir izleme, dinleme, tezgâhı kurma ve tuzağa düşürme gibi çeşitli zor aşamalara sahipti ve doğrusu iyi planlandı.. Burada AKP ve ortaklarının yasadışı, rezil derin devleti devrededir, üstelik uzun zamandır! İktidarbaşı, bu nedenle meydanlarda dilinden kaseti düşürmüyor.. MHP seçmeni, bu zokayı yutacak kadar aptal ve kurulan tezgâhtan bihaber olabilir mi? Sanmıyorum! Bu ahlaksız siyaset ve ahlaksız bel altı vuruşlar geri tepecektir.. AKP’nin 300 milletvekilinin altına düşmesi büyük olasılıktır... Şirketin deneyimi MUSTAFA ÇAKIR sıfır kimliği, “Söğüt Seramik Sanayi Şirketi”nin isim değiştirmiş hali olan ve 3 yıl önce bankalara olan borçları nedeniyle iflas eden “Söğütsen Seramik” midir? Firmanın nakit sıkıntısı içerisinde olduğu bir önceki ihalede ortaya çıkmıştır. Firma parayı bir türlü bulup ödeme yapamamış, ihale iptal edilmek zorunda kalınmıştır. Buna karşın, yeniden yapılan ihaleye aynı firma bu defa Söğütsen Seramik ismiyle girmiş, tekrar en yüksek teklifi vermiştir. ANKARA Kütahya’daki siyanür tehlikesi devam ederken, Maden Mühendisleri Odası’nın (MMO) 7 yıl önce Eti Gümüş AŞ’nin özelleştirilmesinde en yüksek teklifi veren firmaya ilişkin olarak, “Madencilik deneyimi bulunmamaktadır. Daha önce gümüş ya da benzeri hiçbir işletmecilik yapmamıştır” uyarısında bulunduğu ortaya çıktı. Söğütsen Seramik Sanayi İnşaat Madencilik İthalat İhracat AŞ’nin 41.200.000 ABD Doları ile en yüksek teklifi verdiğini belirten MMO, Eti Gümüş AŞ’nin, Türkiye’de gümüş üretimi yapan tek kuruluş olduğuna dikkat çekmişti. MMO uyarılarını şöyle sıralamıştı: Kuruluş için 2003’te ihaleye çıkılmış, ihaleyi, “3S” isimli firma kazanmıştır. Aynı firma bu kez “Söğütsen Seramik AŞ” ismiyle karşımıza çıkmaktadır. 3S Madencilik Seramik ve İnşaat Yapı Malzemeleri Dış Ticaret AŞ olarak anılan firmanın gerçek Gürsel Tekin’den Üsküdar iddiası 40 milyar dolarlık OKTAY EK NC Başbakan’ın “Kanal stanbul”dan sonra dün açıkladığı “ stanbul’a yeni birer milyonluk şehir” projesi de hem kendisinin hem de danışmanlarının “şehircilik” denen bilimden ve “çevre” denen evrensel sorumluluktan haberdar olmadıklarını kanıtlıyor. Önerilen yeni şehir gelecek kuşakları susuz, havasız ve yeşilsiz bırakmak anlamına geliyor... Çünkü, İstanbul’un kuzeyine, yani Karadeniz kıyılarına, bırakın bir milyonu, yüz kişilik bir yerleşmenin bile artık “asla kabul edilemeyeceği”ne dair “onaylı ve yasal” planlama kararları, Kadir Topbaş onaylı yeni nâzım planlarda da var. Üstelik bu planlar, 400’den fazla uzmanın, 10 üniversiteden akademisyen temsilcilerin ve tüm ilgili ku Kent gözden çıkartılıyor rumların tam 4 yıl birlikte çalışmaları sonucunda üretilebilmiş bilimsel kararları içeriyor. Aynı çalışmanın gerçekleştiği “ stanbul Metropoliten Planlama Bürosu” (İMP) dünya şehircilerinin ve mimarlarının bile hayranlığını çekerken Başbakan’ın IMP’ye karşı başından beri “soğuk” duruşunun nedeni şimdi daha iyi anlaşılıyor. Başbakan’ın kuzeye göz dikmesini “maden ocaklarının tahrip ettiği alanları ıslah etmek” şeklinde açıklaması ise kentin planı ve raporlarını hiçe saydığının bir başka kanıtı. Çünkü aynı yerler için orman mühendislerinin de katkısıyla özetle deniyor ki “Ormanlık kuşaktaki maden ocakları ruhsatları, süreleri bittiğinde yenilenmeyecek; doğal dokusu bozulan bu alanlar ağaçlandırılarak yeniden ormana kazandırılacaktır...” Tartışmasız yeni imar çekiciliği yaratacak milyonluk kentin buralara öngörülmesi ise İstanbul’un ormanlık kuşağındaki “yıpranan doğanın rehabilitasyonu” hedefini de bir kenara itiyor. İstanbul’un başta Büyükşehir Belediye Meclisi olmak üzere tüm demokratik, akademik ve uzman kurumlarının 30 yıldır tüm siyasal dönemlerde “korumalıyız” dedikleri yeşil kuşağa tepeden inercesine milyonluk kentler sözünün verilmesi, ilerisi bir yana en geri demokrasilerde, hatta monarşilerde bile görülmüş şey değil. imar rantı İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, “Üsküdar’da sadece imar rantından elde edilen para 40 milyar dolar. Bir tanesi gelsin ‘Arkadaş 40 milyar dolar yolsuzluk diyorsun, yok böyle bir şey’ desin. Gözlerinin içine baka baka ispatlayacağım. İspatlamazsam siyaseti bırakırım” dedi. Tekin, Türkiye’de 2010 yılında yoksul sayısının bir milyona yakın arttığını belirterek “Siz yandaşlara 40 milyar dolar imar rantı elde edeceksiniz. ‘14 milyon yoksula 7 milyarı nereden bulacaksın’ diye çıkıp meydanlarda söyleyeceksiniz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle