18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MAYIS 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 19 Karadeniz’in vahşi kıyı yoluna teslim olmayan Ordu, ‘plansız proje’lerin gerilimi içinde... Mimarların Ordu raporu Karadeniz kentlerimiz arasında Ordu’nun yeri başkadır... Kıyı kuşağının doğal ve kültürel yapısını yok eden “Duble Sahil Yolu” uygulamasına karşı yolun güneye alınmasını sağlayan toplumsal mücadelesi efsaneviydi... Başta “tiyatro” olmak üzere güzel sanatlar eğitimi ve yöresel zenginliklerin geliştirilmesinde ödüller alan; geleneksel evlerinin korunup restore edilmesinde başarılı örnekler yaratılan ve tarihi kiliselerini kültür merkezi işleviyle yaşatan bu duygulu kent, aynı nedenlerle sevgimizin ve hayranlığımızın odağı olmuştur. Ne var ki Ordu’dan gelen haberler, özetlediğim gururlu kimliğine yakışmayan tartışmalı proje ve uygulamaların kentte gerilim yarattığı yönünde... Kimi STK’ler, gönüllü kuruluşlar ve çevreciler rahatsız... Mimarlar Odası Ordu Şubesi Başkanı Mehmet Özçelik’in derlediği “Sorunlar ve Gelişmeler” konulu rapor ise başta belediye yönetimi olmak üzere kentten sorumlu herkesin önemle değerlendirmesi gereken uyarıları içeriyor. Mimarların “kentsel sorumluluk” ve “mimari duyarlılık” içinde vurguladıkları konuları özetleyerek aktarıyorum: derek tepeye ulaşması herkesin özlemiydi... Ne var ki teleferiğin alt ayağının yer seçiminde, Ordu’nun “tek yeşil alan”ı olan, içinde Atatürk Parkı’nın da bulunduğu, tarihi Yalı Cami ve şadırvanıyla bezeli; kentin en eski meydanı seçilince, bu özlem yerini hüzne bıraktı. Böylesi bir özensizlik üzerine Koruma Kurulu’na başvuruldu; Kurul yetkinin belediyede olduğunu belirtti. Yapımına 2010 Mayısı’nda başlanan proje, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın itirazlara hak vermesiyle ekim ayında durduruldu. Koruma Kurulu da aynı yönde karar alınca, konu belediyenin açtığı dava nedeniyle mahkemelik durumda... şekline dönüşmüş durumda. Turizm amaçlı imar planı geçtiğimiz yıl Oda’mızın girişimleriyle iptal edildi. TOKİ’nin övünerek reklam yaptığı ‘yayla evleri projesi’nden de duyarlı yurttaşların ve bizlerin mücadeleleri nedeniyle yeterli talebin oluşmaması üzerine vazgeçildi.” Kentlinin geleneksel buluşma yeri olan Tahıl Pazarı geleneksel kimliğiyle çelişen uygulamaların tahribatı altında. Yıllardır sürdürülen keyfi ve özensiz müdahalelerin ardından son olarak “balık hali”ne dönüştürüldü. Böylece Tahıl Pazarı kentlinin yaşam alanı olmaktan uzaklaştı. Turistik tesislerle doldurulmaya başlanan bu çok özel yeşil alan, Ordu’nun seyir terası konumunda… Tepe’nin bütünüyle doğal sit olarak korunması gerekirken bu karar alınmadığı için, plansız ve rastgele yapılan ve yapılacak tesisler, alanın kamusal niteliğini yok edecek… 1Tarihi kent merkezinde teleferik ayağı... 2Boztepe’den kentin görünümü... 3 Yaylalardaki çarpık yapılaşma... Allahtan Korkmazlar, Türkülerden Korkarlar! Haberi duyduğum an çoook gerilere gittim. Taa 1980’lerin ortalarındaydı. 12 Eylül faşizminin, insanların, emekçilerin, aydınların, hak arayanların, farklı olanların, düşüncelerini açıklayanların üzerinden silindir gibi geçtiği dönemde, bir avuç genç, müzik yapan benzerleri, yaşıtları arasından sıyrılmış, “Grup Yorum”u kurmuştu. 1985’ti. O sıralarda tanıdım onları. O korkunç sindirilmişliğin içinde özgürlüğe, direnişe öyle büyük bir açlık vardı ki, şarkıları, türküleri hemen kulaktan kulağa, ağızdan ağıza yayıldı. Onları gazete odamda ilk gördüğümde içimden “Ama bunlar daha çocuk!” diye geçirdiğimi anımsıyorum. Dirençleri sonsuzdu ve birçok çevreye örnek oluşturuyordu. Kuruluşlarından bir iki yıl sonra ilk plakları “Sıyrılıp Gelen” yayımlandı… O gün bugün müziklerini, baskıya, haksızlığa direnişle, sınıf bilinciyle, dillerin kardeşliği ve demokratik mücadeleyle bütünlediler. O gün bugün karşılaşmadıkları zulüm, işkence, yasaklama, baskı kalmadı. Ama bunların hiçbiri onları susturamadı. Şarkılarının, türkülerinin, kayıtlarının çoğala çoğala yaygınlaşmasını önleyemedi. O gün bugün grup elemanları değişti, ilkeleri, mücadeleleri değişmedi. Önceki gün kültür merkezlerine, evlere yapılan baskınlarda… (Tanrım, ne kadar sıradanmış gibi yazılabiliyor şu bir önceki cümle… Farkında mısınız, artık nasıl da kanıksadık…) Yine gece yarılarından sonra, sabaha karşı saatlerde… Yine çevik kuvvet destekli, kapılar yıkılarak, gaz bombaları atılarak… İçeridekileri peşinen, önceden kesinlikle suçlu, azılı suçlu ilan ederek… (olmayacak… baştan cümleyi toparlamalıyım:) Haber şöyleydi: Önceki gün kültür merkezlerine, evlere yapılan baskınlarda gözaltına alınan 36 kişinin üçü, Grup Yorum’un elemanlarıydı… Gerekçe: “Yasadışı DHKPC örgütüyle bağlantı…” Avukatlar, insan hakları dernekleri, bütün bu baskılara “artık yeter!” diyenlere göre ise asıl gerekçe Grup Yorum’un son konserlerinde 100 bin kişiyi bir araya toplamış olmalarıydı… Tamam… İşin adını koyalım: Korkuyorlar! Gelin de şimdi Nâzım Hikmet’in “Korku” adlı; her tür baskıyla, zulme maruz kalan, linç edilmek istenen siyah şarkıcı /oyuncu Paul Robeson için yazdığı şiiri anımsamayın! “Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robeson/ inci dişli zenci kardeşim/ kartal kanatlı kanaryam/ türkülerimizi söyletmiyorlar bize. / Korkuyorlar Robeson/ şafaktan korkuyorlar,/ görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar./ Yağmurda çırçıplak yıkanır gibi ağlamaktan,/ sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar./ Sevmekten korkuyorlar, bizim Ferhad gibi sevmekten / (Sizin de bir Ferhad’ınız vardır, elbet Robeson, adı ne?) / Tohumdan ve topraktan korkuyorlar,/ akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar./ Ne iskonto, ne komisyon, ne vade isteyen bir dost eli sıcak bir kuş gibi gelip konmamış ki avuçlarının içine. / Ümitten korkuyorlar Robeson, ümitten korkuyorlar, ümitten. / Korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam / türkülerimizden korkuyorlar.” Korkarlar elbet. Haksız olduğunu bilen korkar! Yalan söyleyen korkar! Zulüm, işklence eden korkar! İnsanların yaşamlarıyla oynayanlar, siyanür tehlikesi varken “yok tehlike, bir şeycik olmaz” diyen korkar! Gençlerin geleceğiyle oynayan, önce “şifre var ama kopya yok”, sonra “şifre yok” deyip bir seçme sınavı rezilliğiyle hayat karartanlar korkar! Muhalif olanları, düşüncelerini ifade ettikleri için, hapislerde, hücrelerde süründürenler korkar! Allahtan korkmazlar ama türkülerden korkarlar! Tahıl Pazarı’na darbe Kıyıda otel İmar planında şehir girişindeki kıyı rekreasyon alanı otel arsasına dönüştürüldü. Bunun için vaktiyle 2 katlı küçük bir turistik tesise olanak tanınmışken 2005’teki plan değişikliği ile inşaat alanı ve kat sayısı arttırılmıştı... Bu ayrıcalıklı durum da yatırımcılara yetmemiş olacak ki Ocak 2011’de inşaat hakkı daha da çoğaltılarak yapı yüksekliği 5 kata çıkartıldı. Mimarlar Odası’nın itirazları ise hem belediye meclisinde, hem de imar komisyonunda reddedildi. Bu yağma operasyonu kentsel silueti bozacağından ve kıyı hukukundaki “toplumsal yararlanma hakkı”na aykırı olduğundan Mimarlar Odası’nca mahkemeye götürülüyor. Boztepe’de imar tehlikesi Park alanlarında yapılaşma Ordu’daki park alanlarında da imar planlarına hüküm konarak yüzde 5 yapılaşmaya olanak sağlanıyor; bunun kaldırılması için yapılan tüm itirazlar ise geri çevriliyor. İmar yönetmeliğine aykırı olan bu hükümle yeşil alanlarda restoran, lokanta, büfe vb. yapılaşmaya Kent merkezinde teleferik Ordu’nun mesire alanı ve doğa cenneti Boztepe ile kent arasında bir teleferik sistemi kurulması; böylece halkın eşsiz manzarayı seyre yeşil ışık yakılıyor. Karadeniz yaylaları arasında önemli yer tutan Ordu yaylalarındaki düzensiz ve plansız yapılaşmanın çoğaldığına dikkat çekilen raporda şu bilgiler de aktarılıyor: “Aybastı ilçesinin menderesleri ve bitki örtüsüyle ünlü Perşembe Yaylası’ndaki yapılaşma, bölgenin talanı Ordu’da kente duyarlı kesimleri üzen uygulamalardan biri de palmiyeler… Raporda deniyor ki; “Şehrimizin bitki örtüsüyle hiçbir şekilde alakası olmayan bu palmiyeler sahile dikildi. Tüm eleştirilere rağmen yerel yönetim bu konuda ısrarcı… Kentimizi kimliksizleştirmekte ve adeta yöreye yabancı yeni bir kimlik yüklemeye çalışılmaktadır.” Ordu’yu yönetenlerden, bu haklı ve “kentsever” uyarılara değer vermelerini; duyarlı kişi ve kuruluşlarla kavga değil, uzlaşmayı yeğlemelerini bekliyoruz. ‘Özenti’ palmiyeler Sinemamızın özgün yönetmenlerinden Ömer Kavur’u altı yıl önce kaybetmiştik ‘D YALOG: ART FROM STANBUL’ Zamanın yontucusu ASLI SELÇUK gün kılan, O yönetmenleri öz an şeyi, rastlan sinemada ender kleştirdi, çe kendi ritmini ger eması”nı yarattı. “Ömer Kavur Sin ViyanaTürkiye arası sanat köprüsü ugün değerli sinemacı Ömer Kavur’un ölümünün altıncı yıldönümü. Kavur, özgün sinema dilini yaratan, Türk sinema tarihinde klasik olan, dünya sinemasında da yer edinen ayrıcalıklı yönetmenlerden biridir. Filmlerinde anlatım dili olarak süsten arınmışlığı yeğlediği, amacı zamanı başat alıp onun insan yaşamındaki engellenemez trajik akışını duyumsatmaktı. Yönetmenleri özgün kılan, sinemada ender rastlanan kendi ritmini gerçekleştirdi, “Ömer Kavur Sineması”nı yarattı. Filmlerine sanatsal duyarlılığı, görsel bütünlüğü, estetiği taşıdı. Olayların sarstığı insan gerçeğine derinleşerek izleyicisine yaşananları ustalıkla aktardı. İletişimsizlik, yabancılaşma, uyumsuzluk, iç yolculuklar, arayış, yalnızlık, geçmişle yüzleşme, yazgıların kesişmesi, zaman ve zamansızlık onun sinemasının ana başlıklarıdır. Kavur’un anti kahramanları zamanın durdurulmazlığını yazgıları diye algılarlar, sürekli ulaşamadıkları arayışın, dışa vuramadıkları acılarının sarmalındadırlar. Yazgı sözcüğü onun karakterlerinde gerçek boyutunu kazandı. O, toplumla insan ilişkisinin dokusunu sorguladı, varoluşa odaklanarak bu olguyu sanatına taşıdı. Sineması ilk elden bireye yönelik gibi algılansa da insanı kuşatan dünyanın duyarsızlığını, acımasızlığını vurgulayarak geniş bir toplumsal açıyı ortaya koydu. İlk fil B minden başlayarak Türk yazınının Refik Halit Karay (Yatık Emine/ 1974), Onat Kutlar (Yusuf ile Kenan/ 1979), Füruzan (Ah Güzel İstanbul/ 1981), Selim İleri (Kırık Bir Aşk Hikâyesi/ 1981, Göl/ 1982), Yusuf Atılgan (Anayurt Oteli/ 1986), Orhan Pamuk (Gizli Yüz/ 1991) gibi ustalarının öykülerinden, özgün senaryolarından yola çıktı. “Anayurt Oteli”, Kavur’un sinemasının dönüm noktası oldu. Filmlerinde kültürel yapılanma ön plandadır, toplumsal değişimler öykülerin fonunu oluşturur. Genel çerçevenin içinde resmedilen siyasal değişimler dolaylı olarak aktarılır. Karakterleri, olayları yönlendiremezler. Onlar sıradan varlıklarıyla toplumsal koşullandırmalar sonucunda istemediklerini yaşayan bir kalabalıkla birleşerek evrenKültür Servisi Viyana Fuarı bu yıl ilk sellik kazanırlar. Ömer Kavur’un kez “Diyalog: Art From İstanbul” sergiTürkiye dışındaki başarısında bisiyle çağdaş Türk sanatını ağırlıyor. Avusreyin ortak dramına çevirdiği bu turya merkezli enerji grubu OMV’nin işderin bakışın payı çok büyüktür. birliğiyle, “Viennafair 2011” çerçevesinKöylülüğün bitmeye yüz tutde, Messe Wien Sergi ve Kongre Merketuğu yüzyılın bitiminde bir kenzi’nde bugün sanatseverlerle buluşacak tli sinemacı olarak kentlinin, kasergiyle, İstanbul’da bulunan galeri ve sasabalının giderek sıkıştığı yanat merkezleri ile Viyana’da yaşayan Türk bancılaşma konusunu tartışmayı kökenli sanatçılar arasında bir platform sürdürdü. Dünya sinemasına 14 oluşturulması hedefleniyor. etkileyici yapıt (Amansız Yol/ 15 Mayıs’a kadar sürecek sergi1985, Körebe/ 1985, Gece Yolde, İstanbul’da bulunan dört galericuluğu/ 1987, Aşk Üzerine Söyye bağlı, aralarında Onur Gülfilenmemiş Her Şey/ 1995, Akredan, Gözde İlkin, Hasret Bengü, bin Yolculuğu/ 1997, Melekler Burak Delier, Servet Koçyiğit, Evi/ 2000, Karşılaşma/ 2002) Şener Özmen, Ayşe Erkmen, kazandıran Kavur, göNilbar Güreş, Ahmet rüntülerinde ustalığa Oran, Güçlü Özteulaşarak kendi imzasını kin, Ekin Saçlıoğlu, attı. Ulusal ve uluslararası festivallerGözde Tükkan ve Hüseden birçok ödül ve onur ödülü aldı. Asyin Bahri Alptekin’in de ya, Avrupa, ABD ve Afrika’da adına toplu gösbulunduğu sanatçıların eserleri, teriler, saygı haftaları yapıldı. ABD’nin en kapViennafair’in fuar tasarımından samlı film arşivi Anthology of Film Archives uzak, ayrı bir odada ser(AFA), “Sinemasal Zamanın Heykgilenecek. Tarihi Kerelcisi” başlığıyla adına bir toplu gösvansaray avlusu şeklinteri düzenledi. de tasarlanan odada saİnsanoğlunun yüzyıllardır sırtlannatçılar, galericiler, dığı trajik gerçeğin peşinde olan yaküratörler, koleksiyoratıcı, sinemayı sanat için seçennerler ve çeşitli sanat lerdendi. girişimlerinin tem(Ömer Kavur, bugün saat silcileri bilgi payla13.00’te Zincirlikuyu Mezarlışımında bulunaŞener Özmen’in ğı’ndaki mezarı başında anıcak. çalışması. lacak.) Ortaca Lisesi festivale katılıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Muğla Ortaca Lisesi Müdürü Mehmet Şinasi Çövüt, okulun tiyatro grubunun hazırladığı “Keşanlı Ali Destanı” adlı oyuna daha önce getirdiği yasağı kaldırarak Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen “Türkiye Liselerarası Tiyatro Festivali”ne katılmasına izin verdi. Gazetemizde yer alan ‘yasak’ haberinin ardından Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da devreye girerek okulun festivale katılmasını istedi. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARI DERNEĞİ AYDINLANMA SÖYLEŞİLERİ Yıl: 12 No: 5 Konu AYDINLANMA VE İSLAM DİNİ Yönetmen Prof. Dr. BÜLENT BERKARDA Konuşmacı MERİÇ VELİDEDEOĞLU Tarih: 14 Mayıs 2011 Cumartesi saat 11.00 13.00 arası. İletişim: İÜ Mezunları Derneği (Fatoş Taştan) 0212 238 03 21 Aydınlık Yarınlar Özlemi İçindeki Tüm Yurttaşlarımız Davetlidir. Giriş Serbest ve Ücretsizdir. C MY B C MY B Yer: Levent Kültür Merkezi. Levent Çarşı içi Çalıkuşu Sok No: 2 1. Levent İstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle