16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 N SAN 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA HABERLER Nicolas Cage tutuklandı NEW ORLEANS (AA) Amerikalı aktör Nicolas Cage’in aile içi şiddet uyguladığı ve huzuru bozduğu suçlamalarıyla tutuklandığı bildirildi. Cage’in, sarhoş olduktan sonra sokakta karısıyla tartıştığı, araçlara vurmaya başladığı ve bir polis memuruna bağırdığı belirtildi. Cage’in, konulduğu Orleans Parish Cezaevi’nden mahkemeye çıkarılacağı ifade edildi. Bakana gösterdiğim su havuzunun “fıskiyeleri” hakkında kurulun bir üyesi “onların fıskiye değil, sebil olduğunu” söyledi. Bu konuşmamızı 12 Şubat’ta Cumhuriyet’te okurlarımıza duyurduk. Evet, Necati Savaş’ın yeni çektiği fotoğrafta Kültür Bakanı Günay’ın sözünü ettiği “dekoratif taşlarla süslü kuru havuz!” ve belediye yetkilisinin tanımlamasıyla “sebil!” görülüyor. Sayın Bakan Günay, kurul kararına karşın, acaba bizi ve dolayısıyla kamuoyunu neden kandırma gereğini duydu? 3 hukuk gibi kavramlardır. Şu anda hapiste olanların ve onları hapse atanların, durumlarını, konumlarını, eylemlerini, bu evrensel ölçütlere göre “tarih önünde” ve “vicdanları” ile hesaplaşarak değerlendirmeleri daha doğru ve gerçekçi olur! Pınarhisar’dan Başbakanlığa; Silivri’den Nereye? Zulmün en korkunç hali, olağanlaştığı, genel kabul gördüğü ve artık günlük yaşamın gerçeklerinden biri olduğu, esprilerde bile kullanıldığı haldir. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri, dürüst bir yazar ve solcu olmanın ölçütünü neredeyse “hapis yatmış olmak” özelliğine indirgemişti: “Hapse girmiş olmak”, dürüstlüğün ve etkinliğin bir “garanti belgesi” olmuştu sanki. Elbette bu durum sadece ülkemize özgü değil… Dünyanın bütün baskıcı rejimlerinde özgürlük savaşımı verenler zaman zaman zulme uğramış, hapse girmişlerdir. Daha sonra sadece hapisten çıkmakla kalmayıp devlet başkanlığına kadar bile yükselenleri vardır. En klasik örnek Güney Afrika’nın lideri Mandela’dır. Bu arada Türkiye’nin kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün de Kurtuluş Savaşı’nı, boynunda padişahın, şeyhülislamdan onaylı idam fermanıyla yaptığını, daha önce de Harbiye’de öğrenciyken bir süre hapis yattığını anımsatmak isterim. Elbette Atatürk gibi, I. Dünya Savaşı döneminde, Osmanlı’nın çöküşü sırasında tarih sahnesine çıkan ve bir devlet kurarak bir ulus yaratan liderle veya sömürgeci ve ırkçı bir rejime karşı çıkan Mandela ile günümüz Türkiye’sindeki kişiler karşılaştırılamaz. Atatürk ve Mandela örneklerini sadece insanlık tarihindeki siyasetin cilvelerine örnek olarak verdim: Kimin kahraman, kimin hain olduğu, kimin ne zaman hapse gireceği, kimin kimi hapse atacağı “güncel” olaylara göre değil, “tarihin akışına” göre değerlendirilmelidir diye düşünüyorum. İnsanlık tarihi açısından asıl değerlendirme ölçütleri, evrensel adalet, insan hakları, demokrasi, hak, Kız kavgasında kan aktı: 1 ölü AMASYA (Cumhuriyet) Yüzevler Mahallesi’nde kız meselesi yüzünden Yunus Emre U., Mustafa Duman ve Abdullah Olcay Akgün arasında tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine Yunus Emre U., üzerinde bulunan ruhsatsız tabanca ile Akgün’ü öldürdü, Duman’ı da yaraladı. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) Bu satırları ne hapiste olanlara bir teselli ne de onları hapse atanlara bir uyarı olarak yazıyorum: Bu satırları, kimi zaman güncel değişmelerle, tarihin akışı arasındaki kesişme noktalarına işaret etmek için kaleme aldım. Bir bakarsınız ki, bir gün Pınarhisar Cezaevi’ndeki bir mahkum ertesi gün başbakan olmuş… Bir bakarsanız ki bir gün Silivri’deki bir tutuklu, ertesi gün bir milletvekili, bir bakan, bir başbakan olmuş! Rahmetli annemin fazla mağrur görünenleri uyarmak için kullandığı bir söz vardı: “‘Ne oldum’ dememeli, ‘ne olacağım’ demeli” derdi. Hiç kuşkusuz, bu söz, siyasal açıdan “mağrur” olanlar kadar “mağdur” olanlar için de geçerli… Daha da açıkça söylersek, “zalimler” için olduğu kadar “mazlumlar” için de geçerli bir deyiştir bu. Yeryüzünde zulüm ortadan kaldırılamadığı sürece, ne zalimler yok olur, ne de mazlumların trajedisi son bulur: Sadece zaman zaman yer değiştirirler o kadar! İşte demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, sosyal devlet gibi kavramlar bu kısırdöngüyü kırmak için gereklidir: Kimsenin kimseye zulüm yapmadığı, yapamadığı, yapamayacağı bir düzen için! Türkiye’nin en önemli sorunu, insan haklarına dayalı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti düzeninin kurulması ve kurumlaştırılmasıdır. Önümüzdeki seçimler bunun için bir fırsat daha sunuyor… Bilmem bu fırsatı, hem partilerin gösterdikleri adaylar hem de bağımsız olarak adaylığını koyanlar çerçevesinde değerlendirebilecek miyiz? Daha özgür, daha mutlu, daha demokratik pazarlar dileğiyle! Kültür Bakanı, Augustus Tapınağı’nda belediyenin ‘sulu değil kuru havuz’ yaptığını söylemişti ÖZGEN ACAR Maroon 5 stanbul’dan geçti Haber Merkezi Grammy ödüllü rock müzik topluluğu Maroon 5, önceki gece Turkcell Kuruçeşme Arena’da Türkiye’deki ilk konserini verdi. Rock müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatan topluluk ardından twiter’a “İstanbul aklımızı başımızdan aldı, şahaneydi” diye yazdı. ‘Kuru havuzdan’ su fışkırdı Çeşitli kurumlar, arkeologlar, İtalyan yetkililer anıtın korunması için kolları sıvamışlardı. İşte bu sırada Ankara Belediyesi, yapımına başladığı fıskiyeli havuzlarla tapınağı rutubet yağmuruna tutmaya hazırlanıyordu. 9 Şubat’ta Günay’a yazdığımız açık mektupta “vandalizme göz yuman kültür bakanı olarak” tarihe geçersiniz, gidip bu “vandalizmi” önlerseniz alkışlanırsınız, demiştik. Bir gün sonra Günay’ın yardımcısı arayıp bakanın Augustus Tapınağı’na gitmekte olduğunu ve beni de davet ettiğini bildirdi. Foto muhabirimiz Necati Savaş ile giderek Günay ve beraberindekilerle bir süre konuştuktan sonra tapınağın dibinde yapılan büyük havuza hep birlikte yürüdük. Bakan, havuzun “sulu” değil “kuru havuz olarak düzenleneceğini” anlattı. Belediyenin yaptığı “su havuzunun” Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 5 Kasım toplantısında “süs havuzuna” dönüştürülmesine karar verildiğini söyledi. Bir belediye yetkilisi, “havuzun altının betonlandığını, alttaki kalıntılara su geçirilmeyecek biçimde yalıtımın yapıldığını” da söyleyerek belediyesinin “su havuzu” zihniyetini de doğruladı! Madem “kuru havuz” olacaktı da neden “betonlama ve yalıtım” yapıldı biçimindeki sorumuzu yanıtsız bıraktı. Günay, “havuza ne su verme, ne de su boşaltma borularının döşendiğini” söyledi. Havuzun gelecekte alacağı biçim hakkında “Dekoratif taşlarla döşenecek, kuru havuz düzenlemesi yapılacak, ancak kalıcı değil, geçici olacak” dedi. “Geçici” olacak idiyse boşu boşuna yapılan bu havuzda kullanılan o kadar beton, yalıtım, mermer masrafının kimin cebinden çıktığını sorduğumda bakanın sözünü kesen belediye yetkilisi “Halkın cebinden çıktı” yanıtını vermişti! ANKARA Büyükkent Belediyesi yetkilileri Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a mı yalan söyledi ya da Günay, 14 ay önce herkesin önünde bize mi yalan söyledi, anlayamadık! Cumhuriyet okurları anımsar. Dünya Anıtlar Vakfı’nın korunması gereken 100 anıt arasına aldığı, İmparator Augustus için “Roma Tanrıçası” adına yapılan ve yazıtlar kraliçesi olarak tanınan “Augustus Tapınağı’nın ırzına geçilmekte” olduğunu 9 Şubat 2010’da duyurmuştuk. 1. derece sit bölgesindeki ünlü tapınağın en önemli özelliği, duvarlarına Roma İmparatoru Augustus’un vasiyetinin Latince ve Yunanca yazılması ve dünyada tek olmasıdır. “Yazıtlar Kraliçesi” adı verilen ve yıkılmaya yüz tutan tapınağın yanına Ankara Belediyesi “fıskiyeli havuzlar” yapımına başlamıştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle