16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 17 N SAN 2011 PAZAR 2 Mustafa Kemal daha Kurtuluş Savaşı günlerinde eğitim konusunda bakın ne demişti: “Bu savaş yılları içinde bile, dikkatle hazırlanması gereken ‘ulusal eğitim’ programları geliştirmeliyiz. Bütün eğitim sistemimizin verimli olarak çalışacağı temelleri hazırlamalıyız. Benim inancıma göre, ulusumuzun geri kalışında geleneksel eğitim yöntemleri en büyük etken olmuştur. Ulusal eğitimden söz ettiğim zaman, bütün geleneksel inançlardan, Doğu’dan ya da Batı’dan gelen bütün yabancı etkilerden arınmış, ulusal niteliğimize uyan eğitimi anlıyorum.” Bugün 17 Nisan!.. Köy Enstitülerinin açılış günü!.. Ulusal eğitim atılımı Mustafa Kemal’in yukardaki sözleriyle başlatılmıştı. Dinsel eğitim diye bir şey yoktu artık! Laik, çağdaş, uygar ve bilimselliğin gerektirdiği bir ulusal eğitim ve öğretim vardı... Köy Enstitüleri bu anlayışın en canlı örnekleri olmuştu. Yurdun dört bir köşesinde açılan bu okullar, 1946’ya, hadi hadi 1950’ye kadar nice öğretmen OLAYLAR VE GÖRÜŞLER gelebilseydi, yurt ve ulus görünüşümüz çok daha başka olacaktı... Şimdiki ilkellik, bilisizlik, kör cehalet, daha doğrusu kaba çıkar hesapları, tarihe gömülmüş olacaktı... Eğitimde Devrim Köy Enstitüleri Prof. Dr. Coşkun ÖZDEM R ‘17 Nisan’ Bir Düş Değil! yetiştirdi. Ama Türk ulusunun topluca uyanmasını, aydınlanma ışığına kavuşmasını istemeyenler, türlü bahanelerle bu bilinçli akışın hızını kesmenin yollarını aradılar ve buldular! On yıllık bir dev çaba, ağaların, eşrafın, sermaye sahiplerinin, toprakları ellerinde tutup bırakmak istemeyenlerin, aydın geçinen ama kafalarında ortaçağ yozlaşmasını taşıyanların düşmanlığıyla sona erdirildi... Hasan Âli Yücel’in, İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğindeki bu uygarlık savaşı, o günden bugüne 17 Nisan 2011’deyiz! Yücel’in, Tonguç’un genç öncüleri olgunluk çağlarında, o güzel günleri özlemle anıyorlar. Zaman geçmiş, insanlar yaşlanmış, ama o inanç, o bilinç ateşi, hâlâ yaşıyor, yaşatılıyor... Türk tarihinde bir büyük devrimdi, ülkemizi, insanlarımızı uygarlığın en üst çizgilerine taşıyan, taşıyacak bir atılımdı. Mustafa Kemal’in dediği gibi, “ulusal niteliğimize en uygun” bir uyanış, yaşamın anlamını kökünden değiştiren bir insanlık savaşı idi. Bugün geçmişte yaşanan 17 Nisan’ları anmak, o devrimci günlerinin yeniden yaşanacağı günleri beklemek!.. Boş bir umut mu, bir düş mü? Ama bir gün, bu halk da elbet uyanacak, bir gün, bir gün... ökmüş bir devlet ve ümmet toplumundan bir ulus yaratılmıştır. Artık yeni bir toplum ve yeni bir insan amaçlanmaktadır. Bir eğitim seferberliği başlamıştır ve büyük önder kurtuluş savaşının ardından öğretmenlere şöyle seslenir: “Ordularımızın kazandığı zafer sadece eğitim ordusunun zaferi için zemin hazırlamıştır. Gerçek zaferi bilgisizliği yenerek siz kazanacaksınız.” Ölümünden önce mirasını açıklamıştır Atatürk... “Ben size hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş fikir değil, aklı ve bilimi miras bırakıyorum” diyerek öncelik verdiği şeyin altını çiz Ç miştir. Evet, akla ve bilime öncelik veren bir kalkınmaya ve eğitime ihtiyaç vardır. Eğitim seferberliği; düşünen, soran, öğrenen, eleştiren, seven, sevilen özgür bilinçli bireyler yetiştirmelidir. Köy çocukları yoksulluk ve yoksunluklar içinde yaşamaktan kurtulmalı, dünyaya, bilime, sanata, edebiyata açılmalıdır. Yaşam güzelliklerle ve çok çeşitli olanaklarla doludur. Tüm insanlarımız için bu olanaklara kavuşma fırsatı yaratılmalıdır. Yıl 1939, Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanı olmuştur. Hakkı tonguç’la birlikte Köy Arkası 9. Sayfada Pilli Kuş... Çocuğun elinde naylondan bir pilli kuş vardı... Ben hiç bu kadar çirkin kuş görmemiştim... Rengi mor metalik, gözleri kedi gözü, gagası akbaba, kuyruğu martı, kafası leylek, ayakları iki küçük tekerlek... Uçacakmış gibi yapıyor... Annesi çocuğa “Yere ko da gidiversin guşgun” diye seslendi... Çocuk kuşu yere koyup bekledi, kuşun kanatları kıpırdamadı... Çocuk havaya kaldırıp kendisi koştu, ki kuş uçmuş olsun... Pili bitmişti çünkü... Cennet gibi bir manzara... İlerde çam ormanı ile zeytin bahçeleri birleşiyor... Karşı dağların üzerinde hâlâ kar var... Karlı zirvelerden inen derelerin iki yanında sevdalı söğütler sıraya girmiş, su içer gibi... Köylerin çevresindeki tarlalar yemyeşil, kimisi kahverengi belli ki nadasta... Arada akıl almaz güzellikte göller... Uzakta Ege Denizi... Cennet buralar... Ama bu toprakların altında birçok maden var... Maden avcısı şirketler buraların peşindeler, çoğunu parsellemişler... Aslında çevreyi koruması gereken Çevre Bakanlığı ruhsat vermiş, tarumar ediyorlar doğayı... Misal; nikel çıkartılacak... Nikel, pil üretimi için... Madenleri işlemek ve ayrıştırmak için yılda yüz binlerce ton asit kullanılacak... Asit ve diğer kimyasalların derelere karışması, göllerde toplanması, toprağı zehirlemesi kaçınılmaz... Kazılan çukurlardan milyonlarca ton toprak, kaya, kil, çakıl çıkartılıp çevreye yığılacak... Ve 400 bin ağaç kesilecek... Kaz Dağları’ndan başlayıp, tüm Ege kıyılarındaki bu akıl dışı yıkımdan dolayı zaten göllerde ve ırmaklarda balık kalmadı sayılır... 13 kuş türü bölgeyi terk etti... Kalanların ölülerini buluyor köylüler... Kuşları öldüre öldüre yapılan pillerin takıldığı çirkin pilli kuşun kanatları kıpırdamıyor çocuğun elinde... Pili bitti... Yeni pil için doğadaki martıların, çullukların, flamingoların, balıkçılların, ördeklerin, kuğuların ölmesi gerek... Ki çirkin pilli kuş uçacakmış gibi yapsın... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle