16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 N SAN 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 21 Necatigil Şiir Ödülü Ferruh Tunç’a yarın Kabataş Lisesi’nde düzenlenecek bir törenle verilecek Zamanın ruhunu arayan şair CEREN ÇIPLAK u yılki Necatigil Şiir Ödülü’ne “Melez Zamanlar” adlı yapıtıyla değer görülen Ferruh Tunç, Necatigil için “Akımlar dışı şahsiyetşairlerden olması bakımından çok önemlidir bana göre. Türk şiirinin olağan bir olağanüstülüğe kavuştuğunu, böylece genişleyerek derinleştiğini deneyimleyeceğimiz en önemli şairlerden biridir” diyor. Ödül, yarın saat 18.00’de Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı Feriye Tesisleri Hamdi Saver Salonu’nda düzenlenecek törende verilecek. Tunç, bilindiği gibi, geçen ay da yine aynı yapıtla Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü almıştı. Ferruh Tunç, bu iki ödülün de şiirimizin yol gösterici iki ustasının anısını yaşatan ödüller olduğunu söylüyor: “Değerli şair, yazar, eleştirmen ve düşün adamlarından oluşan seçici kurullara sahip olmuşlar hep. İlgili yılların verimi ile sınırlı olsa da o yılın en iyi kitapları arasından, adına ödül verdikleri ustanın kitapları ile bir bağ kurabilecekleri kitapları seçme gayreti içinde oldukları anlaşılıyor. Bunlardan daha az değerli olmayan bir yan B na, kuşkusuz mirasını da, bu değerli şairlerin aileiyi özümsemiş olmakla lerinin örnek değer birliği... Ferruh Tunç, Bildiğimiz kadar, her iki şiirimizi, duygunun çok ilgisi vardır; ama daha çok modern şiirin ödül de sınırlı olanakları ile dekoru olmaktan yapıcıları arasında yer şairlerin aileleri tarafından alışıyla ilgisi vardır. Yiyaşatılmaktadır. ‘Melez Zaruhun uzantısı ne de söylemeliyim, ben manlar’ adlı kiolmaya taşıma çoğunu olduğu gibi, tabımla bu iki çabasında olduğunu mutlaka onu da Harold değerli ödülü vurguluyor. Bloom’a bir göndermeyalarak onurle aslında kendi şiirime landım. Galiba yol açan bir ‘yanlış okuartık şiirlerima’ pratiğine konu etmiş olabilirim.” min, şairliğimin daha “Melez Zamanlar”ın okumaya alışık çok insan tarafından biliniyor olmasına alışma olduğumuz şiirlerden başka bir yere doğru bir yolculuk olduğunu da söylelıyım.” yen Tunç, “Melez Zamanlar” adlı yapıBehçet Necatigil’in şitıyla şairin, yazıyorsa özgün olması geirlerini okuduğumuzda, kendi zamanının ötesinde reğine vurgu yapıyor. “Çünkü” diyor Tunç: de okunacak tarihsellik“Şimdilerde şiiri ‘takdir’ edenler ten akımlara, dönemlere, ideolojilere ait jargonim varsa da, onu hayatlarına dahil edenlerin sayısı iyice azalmakta. Hayatlagelerden oldukça arınmış ra karışmayan bu takdir bilgisinin bir şiirle karşı karşıya kuramsallaşmakla kalmadığını, şiiri kaldığımıza değiniyor: “Herhangi bir zaman de bu algı kalıbına sığmaya özendirerek/zorlayarak onu bir tekniğe dönüşda, herhangi bir yerde, herhangi bir türdüğünü düşünüyorum. Şiiri, işlevşey; onun kalemiyle biricik hale geliyor. Onun kendi zamanına nüfuz ede siz sergilenmekte olduğu izlenimi vebilen, ona biçem veren bir şiiri vardır. ren vitrinden alıp asıl yerine, yurduMarjinal olmayı önemsemez, sorumlu na; hayatın içine koyma gayretindeyim. Kendi hayatımdan söz ediyorum bir hayatın merkezinde durur; ama elbette; bizim hayatımızdan, dünübir o kadar da özgür ruhludur. Bir müzden ve yarınımızdan; yani zamaşair imgesi kurmaya, ona sığınmaya nımızdan böylece... Şiirimizi, duygukalkışmaz; onu takdir edemeyen biznun dekoru olmaktan, ruhun uzantısı lerin içinde yüksünmeden dolaşır. olmaya taşıma gayretindeyim. ZamaOndaki bu herkese indirgenebilen binın ruhunu arıyorum.” reyselliğin, bilgelik de diyebiliriz buFotoğraf: UTKU BAHÇEKAPILI Müslüm Baba Ghetto sahnesinde MURAT BEŞER Çocuktum, babam elimden tutar götürürdü; o zaman ailecek gidilen gazinolar vardı, her sınıftan insanın rahatlıkla gidip eğlenebileceği türden. Meyhaneler vardı, önünde masaAkıllarda bir soru kaldı: Müslüm Gürses ları dizilmiş Taksim sahnelerine yükseldi mi, yoksa sahnesi olan, zamanın büTaksim’e düşürüldü mü? Konunun bu kısmı yük isimlerisosyolojik açıdan tartışılmaya muhtaç. nin şarkı söylediği. Zaman ilerledi, devir değişti, eğlence kültürü tuhaflaştı. Gazinolar, meyhaneler kapandı, kulağı kesik pavyoncular da kulüpçü oldu; nostalji diye bir moda türedi, meyhaneler konser salonlarına taşındı. Arabesk müziğinin en güçlü yorumcusu Müslüm Gürses, Yenikapı’dan Taksim’e geldi. Parlak ceketi, beyaz kravatı, rugan ayakkabılarıyla 8 Nisan Cuma gecesi Ghetto sahnesini şenlendirdi. Dört yaylı, iki darbuka, kanun ve klavye yerini aldığında saatler 23.30’a yaklaşıyor. Baba ufukta göründüğünde ise kıyamet kopuyor. Önceden hazırlanmış bir repertuvarı yok. Baba, sahnede gönlünün gösterdiği yoldan gidiyor, canlı ve doğal. Mekânın meyhane programına uygunsuzluğunu tatlı meşrebiyle kapatıyor Baba. Gültepe raconuyla, Cihangir kibarlığı ortak paydada buluşuyor. “Paramparça” diye bağırıyor önlerdeki kalabalık grup koro halinde. Baba kırar mı insanı? İnce bir faslın ardından patlatıyor parçayı, tüm salon tek bir ağız oluyor. Üç genç kız birbirine yaslanıyor sırtlarını sahneye vererek; dördüncüsü deklanşöre basıyor, facebook’a resim koymak için. Tek dal karanfil uzatıyor, esmer deri ceketli bir delikanlı. Kirli sakallı orta yaşlı bir adam yanaşıyor; elindeki parlak püsküllü, koca imameli tespihi hediye ediyor Baba’ya. Bir ara ön sıralarla muhabbete koyuluyor, şarkı sözlerini onlara attığı laflarla doğaçlıyor. Sahneye bir kadeh viski uzatılıyor “Çek Baba, çek” diye. “Yıllardır çekiyorum, daha fazla çektirmeyin yahu!” diye yanıtlıyor gülerek. Repertuvarın kontrolünü seyirci eline alıyor, onlar istiyor, Baba söylüyor; “İtirazım Var”, “Tanrı İstemezse”, “İstanbul Sokakları” peş peşe gelirken bir gelenek sürüyor, istek peçeteleri havada uçuyor. Yeni albüm “Yalan Dünya”dan iki şarkı söylüyor; Şebnem Ferah’ın “Sigara”sı ve Sezen Aksu–Zülfü Livaneli imzalı “Belalım”. 70 dakika onunla rüzgâr gibi geçti, akıllarda bir soru kaldı. Baba Taksim sahnelerine yükseldi mi, yoksa Taksim’e düşürüldü mü? Orası muamma, konunun bu kısmı sosyolojik açıdan tartışılmaya muhtaç. ([email protected]) BERLİN (AA) Yasemin Şamdereli’nin yönettiği “Almanya” adlı film, 61. Alman Film Ödülleri’nde en iyi senaryo dalında “Altın Lola”yı, en iyi film dalında da “Gümüş Lola”yı kazandı. Şubat ayında düzenlenen 61. Berlin Film Festivali’nde (Berlinale) de gösterilen film, Türklerin Almanya’ya göçünü konu alıyor. Filmin senaryosunu da Yasemin Şamdereli ile kardeşi Nesrin Şamdereli yazdı. Şamdereli, ‘Altın Lola’yı aldı C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle