25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA HABERLER CHP heyeti ziyaret edecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’li TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri Ahmet Ersin, Malik Ecder Özdemir, Çetin Soysal ve Ali Rıza Ertemür, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ı cezaevinde ziyaret etmek için dün Adalet Bakanlığı’na başvurdu. 9 Şık’ın annesi: Kendimi yakarım Haber Merkezi Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın Antalya’da oturan annesi Fatma Şık, 1980 öncesinde kardeşini şehit verdiğini belirterek “Şimdi de oğlumu veremem. Oğluma bir şey olursa kendimi yakarım” dedi. Doğan Haber Ajansı’na konuşan anne Şık, gelişmeleri görme engelli eşi Hüseyin Şık ile endişe ile izlediklerini belirterek “Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında belgeler gösterilmeden hiçbir vatandaş gözaltına alınıp suç belgesi sunulmadan ya da devlet sırrı diyerek tutuklama yapılamaz” dedi. Şık “Oğlumun suçlu olduğuna inanmıyorum. Oğluma bir şey olursa kendimi yakarım. Başbakan çıkıyor ‘bilgim yok’ diyor. Cumhurbaşkanı çıkıyor ‘kaygılıyım’ diyor. Son 10 yılda Başbakan’ın bilgisi olmadan hiçbir emniyet müdürü ve görevlisi veya özel görevlileri tavuk bile kesemez” diye konuştu. Oğlunun son yazacağı kitaptan dolayı apar topar tutuklandığını belirten Şık, şunları söyledi: “Oğullarımı başkalarının paralarıyla Amerika’da okutmadım, başkalarının paralarıyla iş kurmadım. Hediye gemiler almadım. Ben çocuklarımı okutmak için yeri geldi nikâh yüzüğümü, yeri geldi çeyizimi sattım, ama onları Türkiye’ye dürüst, onurlu bir miras vererek yetiştirdim. Savcı ilk defa açıklama yaptı: ‘Devlet sırrıymış, söyleyemem.’ ‘Devlet sırrı’ dediğin belgenin 35 gün sonra düzmece olmayacağı ne malum?” Nereye Doğru? Sabahın erken saatleri... Yazdığı kitaplarla, haberlerle yalnızca meslektaşlarının değil, kamuoyunun da yakından tanıdığı bir gazetecinin evine polis geliyor. Gazeteci, en son Hrant Dink cinayetini soruşturduğu bir kitap yayımlamış ve Dünya Basın Kahramanı ödülünü almış. Polis onu evde bulamayınca eşini arıyor. Kalp ameliyatı geçirmiş olan eşi fenalaşıyor, hastaneye kaldırılıyor. Gazeteci, çocuğunu okula götürmüş. Geri geliyor. Çok şaşırmadığı açık. Çünkü yazdıklarından sonra “alınacaklar” listesinde olduğunu kendisi televizyonda birkaç gün önce açıklamış. Gazetecinin evi aranıyor. Ailesiyle paylaştığı anıların, özel hayatlarının bütün ayrıntılarının didik didik edilmesi bekleniyor. Sonra gazeteci gözaltına alınıp götürülüyor. Komşuları onu alkışlarla uğurlarken kamera geri çekiliyor ve komşuların evlerine Türk bayrakları astıkları görülüyor. Ancak işgal altındaki bir ülkede görülecek türden bir sahne... Bu ayrıntı dünya basınının da gözünden kaçmıyor. Türk bayraklarının asılması orada da haberlere konu oluyor. Bugüne kadar zaman zaman kuşkular dile getirilse de Avrupa’nın ve ABD’nin genel olarak bu davaya bakışı, “demokrasinin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik bir girişim” olduğu yönündeydi. Bunca zaman sonra hâlâ somut bir sonuç alınmayışı, gözaltı ve tutuklamaların hâlâ devam etmesi, davayla ilgili ortaya çıkan çeşitli iddialar ve kuşkular yurtdışındaki bu izlenimi değiştirmeye başladı. Tutukluların hücrelere konmaya başlanması, hastane odalarına baskınlar davanın normal seyrinde gittiği konusundaki kuşkuları orada da çoğalttı. Hükümetin, “olup bitenlerle hiçbir ilgimiz yok” açıklaması da fazla inandırıcı görünmemiş anlaşılan yabancılara. Bizde kimi gazeteciler, başka gazeteciler için, “bir gazeteci suçlu olamaz mı?” türünden yazılar yazsa da özellikle muhalif kimliğiyle tanınan, yazdıkları kitaplarda ne anlattıkları ortada olan gazetecilerin ardı ardına tutuklanması yurtdışında davanın sıradan seyri olarak algılanmıyor. Çünkü her demokratik ülkede, bu türden baskın ve gözaltıların olabilmesi için yalnızca delil bile değil suçüstü gibi çok net durumlar bekleniyor. Bir Amerikalı arkadaşım kendisine anlatmaya çalıştıklarımdan hiçbir şey anlamadığı için şu soruyu sordu örneğin: “Gazeteciler o gün darbe mi yapacaklardı?” 5 K Ş DAHA TUTUKLANDI Savcı: Gözaltına alınacağını bildiğin için mi eşinin ameliyatını öne aldırdın konuşmak yeni suç tipi’ İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan ikinci Ergenekon davası sanığı Prof. Dr. Yalçın Küçük, ‘terör örgütü yöneticisi olmak’, Odatv Genel Koordinatörü Doğan Yurdakul, yazarları Müyesser Uğur, Muhammet Sait Çakır ile ODTÜ Öğretim Görevlisi Coşkun Musluk ise ‘terör örgütü üyesi olmak’ suçundan dün tutuklanarak cezaevine gönderildi. Uğur, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne, Küçük ve Odatv yazarları ile tutuklanan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener ise gönderildikleri Metris Cezaevi’nden dün Silivri Cezaevi’ne sevk edildi. Küçük, mahkemede Melih Altınok’un bir televizyon programında ‘Yalçın Küçük’le konuşmak suçtur’ dediğine dikkat çekerek, “Şu an gözaltına alınmamla da görülmüştür ki devlet yeni bir suç tipi yaratmıştır. Bu da Yalçın Küçük’le konuşmaktır” dedi. 22 bin sayfa notuna el konulduğunu söyleyen Küçük, şöyle devam etti: “Hitler, basılmış kitapları yakmıştı. Şimdi yapılan ise yazılan kitapları yayımlamayı önlemektir. Şık’ın kitabının yayımlanması operasyonla engellenmiştir.” ‘Küçük’le Şener’e tuhaf soru İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Nedim Şener’e savcılıkta, “Gözaltına alınacağını bildiğin için mi eşinin ameliyatını öne aldırdın? Zaman kazanmak için..” diye sorulduğu belirtildi. Şık, Şener, Odatv yazarları ve Prof. Yalçın Küçük dün akşam saatlerinde Metris’ten Silivri Cezaevi’ne sevk edildiler. Şık ve Şener’le Metris Cezaevi’nde görüşen avukat Efkan Bolaç, “Ahmet’in de Nedim’in de morali iyi. Tutuklanmalarının haksız olduğunun er geç anlaşılacağını düşünüyorlar. Kendilerine yapılan haksızlığın kamuoyunca da anlaşıldığını düşünüyorlar” dedi. Şık ve Şener’in, geceyi tutuklanan Odatv yazarları ve Prof. Yalçın Küçük’le aynı koğuşta geçirdiğini belirten Bolaç, şöyle devam etti: “İkisiyle de yarım saat görüşebildim. Ergenekon davası sanıkları ile aynı ortamda kalmak istemediklerini bildirecekler. Nedim’in, Veli Küçük’le ilgili Hrant Dink davasındaki söylemleri nedeniyle, Ahmet de yazdığı kitaplar nedeniyle Ergenekon davası sanıklarıyla aynı ortamda kalmaları MERS N mümkün olamazdı. Ahmet’le Soner Yalçın arasında üç yıl önce gerginlik olmuştu.” Avukat Bolaç, gazetecileri tutuklamanın devam edebileceği konusunda da uyardığını söyleyerek, “Ortada tutuklamayı gerektirecek bir durum yokken verilmiş bir tutuklama kararı var. Belgesiz ve delilsiz tutuklama. Dreyfus davası bundan daha mantıklı. Savcı, Nedim’e ‘Gözaltına alınacağını biliyordun, bunu geciktirmek ve zaman kazanmak için mi eşinin ameliyatını öne aldırdın’ demiş. Ahmet benim 20 yıllık arkadaşım. Ahmet Ergenekon üyesi ise ben de öyleyim. Odatv’de bulunduğu söylenen evraklar üzerinden işlem yapılıyor. Bir dezenformasyon süreci var. Bu kabul edilemez bir durum” dedi. Şık, iddiaları açıkladı Ahmet Şık, savcılıkta verdiği ifadede Soner Yalçın’ı, Odatv yazarlarını ve kendisiyle aynı anda gözaltına alınan kişileri tanımadığını, Nedim Şener’i muhabirlik yaptığı dönemden tanıdığını söyledi. Şık’a Odatv’de bulunduğu söylenen “Ulusal Medya 2010’ isimli bir örgüt dokümanına göre Ergenekon’un medya yapılanmasıyla ilgili yeni çalışmalar yaptığı belirtilerek “Sizin Ergenekon terör örgütünün medya yapılanması içerisinde faaliyet gösterdiğiniz tespit edilmiştir. Bu kapsamda bir çalışmanız oldu mu” diye soruldu. Şık da “Ben bu soruyu ve soruş şeklini kabul etmiyorum, benim bu belgelerden haberim yoktur. Benim bu örgütle adımın anılmasını zül sayarım” dedi. Ulusal Medya 2010’da yer alan stratejilerle ilgili hiçbir bilgisinin olmadığını vurgulayan Şık’a “Odatv’den ele geçirilen belgelerden, 2011 yılı Haziran ayında yapılacak genel seçimlerden önce yine örgütün talimat ve yönlendirmeleri ile Nedim Şener’le birlikte ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ benzeri bir kitap çalışması içerisinde bulunduğunuz, bu kitabın da Emniyet Müdürü Sabri Uzun ismi ile yayımlanması için çalışmalar yaptığınız tespit edilmiştir. Bu kitap çalışması talimatını kim ya da kimler verdi” diye soruldu. Şık ise “Bugüne kadar kimsenin talimatıyla ne bir haber yazdım ne de kimsenin talimatıyla yazdığım haberi geri çektim. Nedim Şener’le kitap çalışması yapmadım. Birkaç aydır kendi başıma çalıştığım bir kitap var. Kitabı yazarken de kimseden talimat almadım. Kitabı Sabri Uzun’la çıkarmaya çalışmadım. Sabri Uzun kitabın içerisinde geçen Emin Aslan gibi öznelerden biridir. Hanefi Avcı, Emin Aslan, Sabri Uzun ve son dönemde görevden alınan bazı emniyet müdürlerinin isimleri vardır. Bazılarıyla görüştüm, bazıları da görüşmeyi kabul etmedi” yanıtını verdi. Kitap taslağının Odatv bilgisayarında ne aradığının aydınlatılmasını isteyen Şık, Hanefi Avcı’nın işkenceci siciliyle yaptığı haberin, Radikal’de yayımlandığını belirtti. Avcı’nın haber nedeniyle kendisini aradığını söyleyen Şık, “Haberde yer alan işkence mağduru kişiyle yüzleşmek istediğini söyledi. Mağdur kişiye söyledim, kendisi tek gidemeyeceğini söyledi, beraber gittik ve kendisiyle Hanefi Avcı ile tanıştık” dedi. Gazetecilere baskıya protesto Haber Merkezi ‘Ergenekon’ soruşturması kapsamında önceki hafta içerisinde gözaltına alınan gazetecilerin tutuklanmasına basın örgütlerinin tepkileri sürüyor. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Rize Şubesi yaşanan olayları kınayan bir açıklama yaparken Mersin Gazeteciler Cemiyeti ve Mersin Gazeteciler Derneği üyeleri de Mersin’de bir protesto gösterisi düzenledi. İzmirli gazetecilerse Ergenekon davası kapsamında gazetecilere yönelik baskı, gözaltı, tecrit ve tutuklamaları, Konak’taki Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Anıtı önünde toplanarak protesto etti. Ağızlarına siyah bant çeken ve pankartlar taşıyan gazeteciler, “ileri demokrasi” için özgür basının gerekli olduğunu vurguladılar. Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, hükümeti, meslektaşlarına yönelik baskıları bir an önce durdurmaya çağırdı. Sertel, cezaevinde tutuklu bulunan gazeteci sayısının 68’e çıkmasını endişeyle izlediklerini söyledi. Sertel muhalif kimlikleriyle tanınan gazetecilere yönelik operasyonun basın özgürlüğünü ortadan kaldırdığını belirtti. Mersin’de Atatürk Parkı içerisindeki Uğur Mumcu anıtı önünde bir araya gelen gazeteciler, tutuklu meslektaşlarıyla dayanışmalarını göstermek için yakalarına siyah kurdeleler taktı ve kalemlerini, fotoğraf makinelerini anıtın önüne bıraktı. Gazeteciler daha sonra büyükşehir belediyesi binasına kadar ‘Susma sustukça sıra sana gelecek’, ‘Özgür basın susturulamaz’ sloganları atarak yürüdü. TUTUKLAMALAR NYT’DE: Sorular önce Zaman’da çıktı Yurdakul ise mahkemede, Abdullah Çatlı, 12 Eylül dönemindeki faili meçhuller ve devletin mafya babalarını nasıl kullandığını araştırmış bir gazeteci olduğunu belirterek “Böyle bir kişi olarak bana darbe zemini hazırlamak için çalışan sözde bir örgüte üyelik suçlaması yöneltenlerin utanması gerekir. Savcılıkta bana yöneltilen soruların tamamı gazetecilik mesleği ile ilgilidir” dedi. Odatv’de çıkan bazı notlara ilişkin de sorgulandığını anlatan Yurdakul, bu notların nereden geldiklerinin belli olmadığını, bu notlara dayanılarak suçlama yapılmasının vahim olduğunu ifade etti. Yurdakul, hakkındaki iddiaların kendisine sorulmadan saatler önce Zaman gazetesinde haber yapıldığını dile getirdi. ‘Muhaliflere gözdağı’ Dış Haberler Servisi Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın cezaevine gönderilmesinin yankıları sürüyor. New York Times gazetesi, son dönemde Türkiye’deki gazeteci tutuklamalarının, “AKP’nin muhaliflerine gözdağı verme çabasının bir parçası” olduğu yönündeki eleştirilere yer verdi. NYT, “Türkiye, İki Gazeteciyi Cezaevine Koydu” başlıklı haberinde, Şener ve Şık’ın “askerlerin, 2003’te Türkiye’nin İslam yanlısı hükümeti devirmek için komplo kurduğu yönündeki suçlamalara ilişkin soruşturma”nın çerçevesinde cezaevine gönderildiğine dikkat çekti. “Şener ve Şık’ın söz konusu dönemde darbe karşıtı yazıları ile tanındığı”na dikkat çeken gazete, şöyle devam etti: “Eleştirenler, son dönemde Sayın Şener ve Sayın Şık ile birkaç düzine gazetecinin tutuklanmasının, Sayın Erdoğan’ın İslam yanlısı AKP’nin muhaliflerine gözdağı verme çabasının bir parçası olduğunu öne sürüyor. Her ikisi, AKP’nin himayesinde güç kazanan İslami grubun faaliyetleri konusunda yazdı.” Küçük ile taban tabana zıtım Coşkun Musluk, mahkeme sorgusunda, Kürt sorunu ile ilgili araştırmalar yaptığını, tebliğler hazırladığını ve tüm bu çalışmalarını ya makale ya da seminerlerde dile getirdiğini ifade etti. Musluk, Kürt sorunu ile ilgili görüşünün Küçük’le taban tabana zıt olduğunu kaydetti. Sait Çakır, emniyetin hazırladığı sorularda ‘Veli Amca’, ‘Mustafa B.’ gibi kısaltmalar yapıldığına dikkat çekti. Çakır, öz amcasının adının Veli olduğunu, ‘Mustafa B.’nin ise akrabası Mustafa Büyük olduğunu kaydetti. Müyesser Uğur ise Hanefi Avcı’nın kitabıyla ilgili kendisi hakkındaki iddiaların doğru olmadığını dile getirdi. Odatv yöneticilerinin avukatı Hüseyin Ersöz, “Şener, Şık, Yalçın’ın, kim tarafından, ne zaman oluşturulduğu, nasıl ve hangi yolla Odatv bilgisayarına gönderildiği belli olmayan dijital verilere dayanılarak özgürlüklerinin kısıtlanmasını kabul etmek mümkün değildir. Savcılığın bırakın tarafsız bir bilim kuruluşuna bilirkişi incelemesi yaptırılmasını, dün akşam öğrendiğimiz şekli ile polis tarafından bu konuda bir inceleme ve değerlendirme raporu dahi henüz düzenlenmiş değildir” dedi. Açıklamalar çelişti Bakan Atalay: Savcılığın kararını emniyet görevlileri yerine getiriyor Savcı Öz: Emniyet talep ediyor biz de mahkemeye havale ediyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, son Odatv operasyonuyla ilgili “Biliyorsunuz emniyet bizden talep ediyor. Biz de imzalayarak mahkemeye havale ediyoruz” diyerek İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ı yalanlamış oldu. Oysa Atalay, “Yargının bir kararı var ve İstanbul Savcılığı’nın kararını emniyet görevlilerimiz yerine getiriyor” iddiasında bulunmuştu. Gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık ile Odatv yöneticilerinin de arasında bulunduğu 11 kişinin gözaltına alınmasına neden olan operasyonda emri kimin verdiği konusunda görüş ayrılığı yaşanıyor. İçişleri Bakanı Atalay, operasyonun yapıldığı gün yaptığı açıklamada, gözaltıların yargının bir kararı olduğunu belirterek “Yargı emniyetten bu işlemleri yapmasını ister. Bu gibi durumlarda polis adli kolluk görevi görür. Tamamen İstanbul’da yargının, mahkemenin talepleri karşılanmaktadır. Yargının yürüttüğü bir süreçtir. Bizim burada bir fazla cümle söylememiz yanlış olur. Çünkü şuna inanıyoruz, Türkiye’de bir yargı var, bunu onlar yürütüyorlar. Bunların açıklaması da oradadır” görüşünü savundu. Ertesi gün benzer açıklamalarını sürdüren Atalay, “Yargının bir kararı var ve İstanbul Savcılığı’nın kararını emniyet görevlilerimiz yerine getiriyor. Yani bu konuda eğer yapılacak açıklama, bilgilendirme varsa bu yargıya düşer” dedi. Yine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da gözaltıların kendilerinin talimatıyla olmadığını iddia ederek “Bu savcılığın talebi üzerine emniyet teşkilatının verilen talimatı yerine getirmesi olayıdır” açıklamasını yaptı. Ancak arama ve gözaltı kararlarında imzası bulunan Öz, Erdoğan ile Atalay’ı yalanladı. Tutuklanan gazeteci Şık’ın avukatı Akın Atalay, gözaltı sürecinde savcı Öz’ün kendisine “Ben bu son gözaltı ve aramalarda kaç kişiyle ve kimlerle ilgili yakalama ve arama istenildiğini bilmiyorum. Ahmet Bey’in de ismi var mı, yok mu dikkat etmedim, biliyorsunuz emniyet bizden talep ediyor, biz de imzalayarak mahkemeye havale ediyoruz” dediğini açıkladı. ZM R SENATO B LD R YAYIMLADI ODTÜ: Derin kaygı duyuyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ODTÜ Senatosu dün yayımladığı duyuruda, basın ve üniversiteler üzerindeki baskılara dikkat çekti. Düşünce ve ifade özgürlüğünün demokrasilerin olmazsa olmaz koşulu olduğu vurgulanan duyuruda, “Bu hakların hukuk düzeni ile korunması zorunluluktur” denildi. Duyuruda,“Adalet hissini zedeleyen her türlü uygulamadan derin bir kaygı duyuyoruz. Basın üzerindeki baskıları ve akademik özerkliği zedeleyen uygulamaları, düşünce, ifade ve bilimin özgürlüğüne müdahale olarak görüyoruz. Özgür basının ve özerk üniversitenin olmadığı, bir düzenin demokrasi olmaktan çıkacağı endişesini kamuoyu ile paylaşırız” denildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle