18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 MART 2011 SALI [email protected] 16 KÜLTÜR Genco Erkal’ın sahneye uyarladığı ‘Nereye Gidiyoruz?’ adlı oyun politik bir hiciv Çağdaş bir meddah gösterisi Brecht, Nâzım Hikmet, Aziz Nesin… Genco Erkal’ın yıllardır birlikte soluk aldığı yazarlar… Tabii ki aynı çizgide daha pek çok yazarla bir araya geldik Dostlar Tiyatrosu’nda ama, yollarımız yine de en çok onlarla kesişti bir yıldan diğerine. Üçü de, farklı biçimlerde aynı dünya görüşünü paylaşıyorlar. 2010’da, “Kerem Gibi Nâzım Hikmet’le 35 Yıl”da; 1975’te başlayan Nâzım’la yolculuğunun yıllar boyu sürdüğünü vurguluyordu sanatçı. 35 yıllık beraberliğin; ülkesine sevdalı, ülkesinden kaçmak zorunda bırakılan bir şairin ve onun duygularını, düşüncelerini paylaşan bir oyuncunun etkileyici yolculuğu… 2011’de, yüzünü bir kez daha Aziz Nesin’e dönüyor Genco Erkal. Memleketine sevdalı bir mizah ustasının, yobaz kafalar tarafından yakılarak cezalandırılmak istenen bir düşünce savaşçısının kaleminden soruyor bu kez: “Nereye Gidiyoruz?” Belki de bir adım sonra tekrar Brecht seslenecektir Dostlar Tiyatrosu sahnesinden bizlere: “Olağan demeyin sakın, her gün olup bitene…” korkular, suskunluklar ve şiddet üstüne odaklanıyor. Büyük bir ciddiyetle seyircinin arasından geçerek sahneye çıkan usta oyuncu Genco Erkal, temposu düşmeyen enerjisi ve “güleriz ağlanacak halimize” muzipliğiyle değiniyor memleket hallerine… Oyunun eklemli yapısında anlatılardan, konuşmalardan KaragözHacivat muhaverelerine, kuklalara, şiirlere uzanan bir biçim zenginliği söz konusudur. Kürsüden yapılan konuşmalarda köşe yazılarındaki söylemlerin ardında gizli esprinin altı çizilir. Karagöz ile Hacivat demokrasi ve cumhuriyet üstüne tartışmalarıyla Türkiye hallerine yönelik absürd bir akış sergilerken, kuklalarla dünün ve de bugünün despot yöneticilerine seslenilir… Darbeler, baskılar, baskıcı eğitim sistemleri, yeterince aydınlatılmayan toplumlar ve genelde cehalet sorgulanır… Bir gülmece ortamında, bir masal dünyasında, bir meddah kıvraklığında gerçekleşir bu sorgulamalar… Sahne tasarımı da sanki toplumdaki inişçıkışlara ve de çarpıklıklara göndermeler içerir. Geçişlerde Arif Erkin’in müzikleri öne çıkar… Oyunun bitimindeyse hiciv ve gülmece ile desteklenen eleştirel boyut yerini farklı bir duruşa bırakır. Bu duruş; Aziz Nesin’in Sivas olayını şiiriyle yeniden yaşadığı ve okurlarıyla ve seyirciyle paylaştığı andır. Arif Erkin’in etkileyici müziği ve Ece Güler Göktay’ın semahı çağrıştıran koreografisi eşliğinde seslenir Genco Erkal’ın ağzından Aziz Nesin… “Ey yüreğimin onmaz acıları/Ey beynimin dinmez sancıları/Suç ne bende ne de sende/Suç seni karanlıklara gömenlerde/Ne de olsa yurttaşımsın/Kapalı olsa da bütün vicdan kapıları yüzüme/Bilmelisin bir yerin var can evimde.” Yalan ve Gerçek “Kendimden kaçmak için her yolu denedim. Hatta Svahili dilini öğrenmeye bile kalktım, bu dilin her şeye karşın bana çok uzak kalacağını düşünerek. Çalıştım, çok uğraştım; ama boşuna, Svahili dilinde bile kendimi anlıyordum, ait oluş yakamı bırakmıyordu.” 1975’te, Fransa’nın en önemli edebiyat ödülü olan ve bir yazarın yalnızca bir kez alabildiği Goncourt, “Onca Yoksulluk Varken” adlı romanıyla Emile Ajar’a verildi. Kimsenin görmediği, tanımadığı bu yeni parlak yazara eleştirmenler övgüler düzdüler. Ancak Ajar, ödülü reddetti ve ortaya çıkmadı. Eser, birçok yazara mal edildi, Ajar’ın, tükenen, zaten iyi bir yazar olmayan Romain Gary’nin yeğeni olduğu bile söylendi. Fahişe çocuklarına bakan bir kadınla küçük bir çocuğun ilişkisini anlatan roman satış rekorları kırdı, filme çekildi. Emil Ajar’ın ünü, Romain Gary’nin ününü aştı. 1956’da “Cennetin Kökleri” kitabıyla Goncourt Ödülü almış olan Romain Gary, 1980’de intihar etti ve ardında, Fransız ve dünya edebiyat çevrelerinde yüzyılın edebiyat skandalı olarak anılacak bir açıklama mektubu bıraktı: ‘Emile Ajar’ takma adıyla yayımlanmış ‘Onca Yoksulluk Varken’, ‘YalanRoman’ ve ‘Kral Solomon’un Bunalımı’ adlı kitapların gerçek yazarı kendisiydi. “Bir tek kendim olmaktan bıkmıştım” diye açıklıyordu yaptığını ve şöyle veda ediyordu: “Çok eğlendim, teşekkür ederim. Hoşça kalın.” Romain Gary, yirmi yaşında yazmaya başladığı, ülkeden ülkeye taşıyarak hayatının bir parçası haline getirdiği ‘Yalan Roman’ı otuz yılda tamamladı ve elli yaşında, takma adıyla yayımladı. İnsanların da, yaşamlarının da, dünyanın da gerçek olmadığını, herkesin bir oyun, ‘mış gibi’ oyunu oynadığını söylediği bu roman, bir tür öç alma, yapaylıkların, saçma, acımasız değer yargılarının kofluğunu insanların yüzlerine vurma eylemiydi. Romandaki genç yazar, kitabını bitirdiğinde tedavi olmuş, acılarından kurtulmuş ve ‘mış gibi’ oyununu öğrenmişti. ‘Her günkü hikâyelere’ korkusuzca bakabiliyordu artık. ‘Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı’, Romain Gary’nin, onu tek başına ve var gücüyle büyük bir sanatçı olmak üzere yetiştiren annesine armağanıdır. İncelikli, derin bir sevgiyle yazılmış bu güzel roman yazarın gençlik günlerinin anılarından oluşur ve kişiliğini biçimleyen Doğu Avrupa ve Fransız kültürlerinin bir karışımını yansıtması nedeniyle otoportre özelliği taşır. Romain Gary’nin intiharının, ünlü film yıldızı eşi Jean Seberg’in ölümüyle ilişkili olduğunu ileri sürenler olsa da doğru değil. Irkçılık karşıtı ‘Kara Panterler’ örgütü ile ilişkisi bilinen Jean Seberg, Meksikalı yazar Carlos Fuentes’ten hamile kalmıştı. FBI, medyayı da kullanarak bebeğin siyahi bir teröristten olduğunu yaydı. Üzülen Seberg, erken doğum yaptı ve bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere ölü bebeğinin beyaz bedenini gösterdi. Ne var ki yaşadığı travmayı atlamadı. 1979’da arabasında boş bir ilaç kutusuyla ölü bulundu. Gary’nin intihar eğiliminin çok daha önceden ve her zaman var olduğu ise ‘Yalan Roman’daki şu satırlardan anlaşılıyor: “Daha iyiydim, nihayet gerçeğim, diye bir veda mektubu bırakıp kendimi öldürmeyi istemiyordum.” Romain Gary’ye göre bilinçli olmak, uyumsuzluk getiriyordu. İnsan dünyada olup bitenleri anladığında ciddi sinir krizleri geçirmesi kaçınılmazdı. Çünkü gerçek hayal edilebilen tüm karabasanlardan daha korkutucuydu ve o, Şili’de işkence görenlerin, Afrika’da açlıktan karınları şişmiş çocukların, Sovyet kamplarının, Bangladeş savaşında ırzına geçilen iki yüz bin kadının.... acılarından yazarak kurtulmaya çalışıyordu. ‘Nereye gidiyoruz yurttaşlar?’ Aziz Nesin’in öykü, şiir, oyun, masal ve köşe yazılarından Genco Erkal’ın sahneye Büyük bir ciddiyetle rusunun cevabı ne olabilir? uyarladığı “Nereye GiYazarla ve de seyirci ile birlikte diyoruz?” çağdaş bir seyircinin arasından bu sorunun cevabını arıyor meddah gösterisi. Sanatgeçerek sahneye çıkan Genco Erkal. Politik bir hiciv çı, 1996’da yapmış olduusta oyuncu Genco Erkal, “Nereye Gidiyoruz?”. Aziz ğu “Bir Takım AzizlikNesin, acıtan yanları ağır basan ler”de ve daha önce temposu düşmeyen bir gülmece ustası. Genco Er“Azizname”de kullanenerjisi ve “güleriz kal’ın oyunculuğu Nesin’in dığı metinlerle yeni mekıvrak, alaycı ama aynı zatinleri harmanlamış. Büağlanacak halimize” manda sevecen kalemiyle bir tün içinde kendisinin çok muzipliğiyle değiniyor kez daha örtüşüyor. Nesin’in kısa ve güncel göndermemleket hallerine. köşe yazıları ve öykülerinden, meleri de dikkat çekiyor. masallarından yola çıkarak Demokrasi, insan hakları, oluşturulan konu başlıkları ya düşünce özgürlüğü gibi kavramların anlamlarını yitirdiği bir top da sahneler toplumda giderek derinleşen lumda “Nereye gidiyoruz yurttaşlar” so uçurumlar, vurdumduymazlıklar, çelişkiler, 1960’ların ünlü tiyatro sanatçısı, Şehir Tiyatroları’nda oyun sahneleyen ilk kadın yönetmen olmuştu Şirin Devrim yaşama veda etti Şakir Paşa ailesinden yetişen pek çok ünlü sanatçıdan biri olan Şirin Devrim, uzun yıllardır yaşadığı New York’ta yaşama veda etti. Devrim’in cenazesi vasiyeti üzerine önümüzdeki günlerde Türkiye’ye getirilerek Büyükada’daki aile kabristanına defnedilecek. Kültür Servisi Şakir Paşa ailesinden yetişen pek çok ünlü sanatçıdan biri olan, tiyatro sanatçısı Şirin Devrim, 6 Mart Pazar günü, geçirdiği şiddetli soğuk algınlığı sonucunda yaşama veda etti. Uzun yıllardır Milwaukee’li işadamı Robert Trainer ile evli olan ve New York’ta yaşayan Şirin Devrim 85 yaşındaydı. Sanatçının cenazesi, vasiyeti üzerine önümüzdeki günlerde Türkiye’ye getirilerek Büyükada’daki aile kabristanına defnedilecek. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda 1960’lı yılların ünlü başrol oyuncusu olan Şirin Devrim, ünlü ressam Fahrelnisa Zeid ile yazar İzzet Melih Devrim’in kızı, ressam Nejad Devrim’in kız kardeşi, yazar Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaç) ile gravür sanatçısı Aliye Berger’in yeğeni, seramik sanatçısı Füreya Koral’ın kuzeniydi. Annesi ikinci evliliğini Irak Kralı I. Faysal’ın kardeşi Emir Zeid ile yaptığı için, çocukluğu İstanbul ile Bağdat kentleri arasında geçen Şirin Devrim, üvey babasının görev yaptığı Avrupa kentlerinde bulunmuştu. İstanbul’da Amerikan Kız Koleji’ni bitirdikten sonra tiyatro öğrenimi için ABD’ye giden Şirin Devrim, ilk evliliğini Amerikalı bir tiyatro öğederek ABD’ye gitmişti. ABD’de pek çok tiyatroda oynama olanağı bulan sanatçı, Stanford, CarnegieMellon ve Wisconsin üniversitelerinde ders vermiş, 1970’te Robert Trainer ile evlenmişti. Son olarak 1980’lerin sonlarında Atacan Arseven’le birlikte “Sarah BernhardtAnılar” adlı oyunda oynayan Şirin Devrim’in rol aldığı unutulmaz oyunları arasında Tennessee Williams’ın “Dövme Gül” adlı oyunu da bulunuyordu. Şirin Devrim, ailesinin öyküsünü İngilizce olarak kitaplaştırmış, kitap daha sonra “Şakir Paşa Ailesi” (Doğan Kitap) adıyla Türkçe olarak da yayımlanmıştı. Sanatçı, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden günümüze uzanan anılarını “Şirin” (Doğan Kitap) adıyla kitaplaştırmış, kitabında İstanbul’dan Berlin’e, Bağdat’tan New York’a, yaşadıklarını, tanığı olduğu olayları, aşklarını ve tiyatro yıllarını içtenlikle gözler önüne sermişti. Şirin Devrim, anılarında, Şehir Tiyatroları’na girişini şöyle anlatıyordu: “Muhsin Ertuğrul, benim Küçük Sahne’deki başarımı duymuş; Tunç Yalman’dan da Yale Üniversitesi’nde öğrenim yaptığımı ve oradaki çalışmalarımı öğrenmiş... ‘Kızım, Şehir Tiyatrosu’nda çalışmak ister misin?’ diye sordu. ‘Tabii hocam, isterim’ dedim. ‘Öyleyse bu 1960 sezonu açılışında başlarsın. Peki, hangi rolü oynamak istersin?’ diye sordu. Biraz düşündükten sonra ‘Hırçın Kız’ı önerdim... ‘Üstelik oyunu da sen yöneteceksin’ dedi. Bu sözleri duyunca donakaldım.” Nehar Tüblek Karikatür Ödülleri verildi Kültür Servisi 16. Nehar Tüblek Karikatür Yarışması’nın önceki gün yapılan ödül töreninde birincilik Kürşat Zaman’a değer görüldü. İkincilik ödülü Muhammet Şengöz’e, üçüncülük ödülü E.Yaşar Babalık’a verilirken Aşkın Ayrancıoğlu, Ekrem Borazan ve Mümin Bayram da mansiyon aldılar. 6 Mart 1995’de yaşamını yitiren karikatür sanatçısı Nehar Tüblek adına eşi İhsan Tüblek, Beşiktaş Belediyesi ve Karikatürcüler Derneği işbirliğiyle düzenlenen karikatür yarışmasında “Beşiktaş Belediyesi Onur Ödülü” Sait Munzur’a, “Beşiktaş Jimnastik Kulübü Özel Ödülü” Abdullah Üçyıldız’a, “Kabataş Erkek Lisesi Eğitim Vakfı Özel Ödülü” Selim Tanrıseven’e, “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Özel Ödülü” Ömer Çam’a, “Dünya Yayıncılık Özel Ödülü” Musa Gümüş’e ve Nehar Tüblek Ailesi Özel Ödülü” Metin Fatih Çakmak’a verildi. rencisiyle yapmış, Yale Üniversitesi’nin Tiyatro Bölümü’nü bitirmişti. 1926 doğumlu olan sanatçı, Türkiye’ye döndükten sonra, Küçük Sahne’deki başarılarının ardından İstanbul Şehir Tiyatroları’nda hem oyuncu hem de yönetmen olarak görev yapmış, bu kurumda oyun sahneleyen ilk kadın sanatçı olmuştu. İkinci evliliğini mühendis Şehsuvar Menemencioğlu, üçüncü evliliğini de tiyatro sanatçısı Mücap Ofluoğlu ile yapan Şirin Devrim, Muhsin Ertuğrul’un Şehir Tiyatroları’ndan ayrılması üzerine bu kurumdan istifa Kürşat Zaman’ın çalışması. Erkan Aydoğan Oflu yaşamını yitirdi Kültür Servisi Birçok dizi, film ve reklamda oynayan Erkan Aydoğan Oflu, önceki gün sabah saatlerinde Ortaköy’deki evinde kalp krizi geçirerek hayata veda etti. “Aşk Oyunu” adlı dizide ‘Kurti’ tiplemesiyle tanınan Oflu’nun grip olduğu öğrenildi. Evli vev iki çocuk babası Oflu’nun cenazesi dün, Ortaköy Hacı Efendi Camii’nde kılınan ikindi namazından sonra toprağa verildi. BAŞSAĞLIĞI Baromuzun 7031 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT ÜLKÜ ÜNAL 03.03.2011 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi 04.03.2011 Cuma günü kaldırılan meslektaşımıza Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve Baromuz mensuplarına başsağlığı dileriz. STANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle