18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul S Edirne S Kocaeli S Çanakkale S İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak S Sinop S Samsun PB Trabzon Y Giresun PB S Ankara 10 18 15 14 18 17 15 10 10 11 9 10 5 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B B PB PB PB Y K K PB 11 8 5 18 17 18 10 13 6 10 5 5 1 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn B Münih B Berlin Y BudapeştePB Madrid Y Viyana PB 3 1 5 12 12 10 10 12 16 14 16 15 16 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB B PB B B Y Y Y Y B Y PB PB 17 14 15 15 14 2 11 18 9 14 10 20 17 Ülkemizin kuzey, iç ve doğusu parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları ile Muş, Bitlis, Van, Hakkâri,Siirt, Şırnak ve Ardahan çevreleri karla karışık yağmur ve kar yağışlı, diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Marmara ile iç kesimlerde gece ve sabah saatlerinde yer yer sis, iç ve doğu bölgelerimizde buzlanma ve don olayı görülecek. 13 MART 2011 PAZAR TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Mart GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Ankara Barosu ‘arabuluculuk’ yasa tasarısı hakkındaki görüşünü açıkladı Baştarafı 1. Sayfada büyük balık, medyayı, muhalefeti küçük balık gibi görüyorlar. Dünya tarihi bu gibilerin serüvenlerine tanık. Bir şairimiz; kendini herkesin üstünde gören, burnu Kaf Dağı’ndaki kişilere özgü, büyük balık olduğu sanısının ne kadar yavan olduğunu kanıtlamıştı iki dizelik şiirinde: “Büyük balık küçük balığı yutar demişler/ B.k yemişler!” Durup durduk yerde bu şiir, kendini beğenmişliği, üstün görmeyi açığa vurmayan bu kişilerle ilgili tarihsel, evrensel yargılar nereden ve neden aklıma düştü? Hele Batı kaynaklarının Türkiye’de gazetecilik yapmanın cesaret işi olduğunu yazıp söylemeye başladıkları bu dönemde ve hele hele balığın baştan koktuğunu ana muhalefetin AKP iktidarına… İktidarın ana muhalefete yakıştırdığı söylemlerin izlendiği süreçte böylesi yorumlar işgüzar bir savcının dikkatini çekebilir. Türk basını artık şunu yazsam başıma neler gelir diye düşünecek durumda değil. Medya; bildiğini, inandığını yazmaktan kendini alıkoyamayacak günler yaşıyor. Toplumsal görevini yaptığı inancıyla başına gelebilecekleri, elle gelen düğün bayram diye karşılamak zorunda olduğu günler... İki meslektaşımızın tutuklanmasından sonra medyada panik yaşandı. Kimi genç gazetecilerin (örneğin Cüneyt Özdemir’in) günün ağır koşullarında korkuyla karışık bir üslup içinde gazeteciliği bırakıp acaba başka meslek mi edinsek diye yorumlar yapmalarını hayretle izlemiştim. Bu, bir kavga. İktidarlarla gazeteciler arasında, demokrasi gelmeden önce de, geldikten sonra da devam eden bir kavga. Çok bilmiş genç meslektaşlarımın ihtiyacı yoktur, bilirim ama yine de ufak bir anımsatma yapayım: Salah Birsel’in “Köpek Okşaması” şiirinde yazdığı gibi; “Giderayak finoları havlattım/ Çok çok havlattım/ Döndüm tazıları azdırdım/ Çomarları azdırdım/ Buldogları tek tek” diyebildiğin gün, belki baskı altında basın özgürlüğü arayan medyanın sorunlarını çözmüş olmuyorsun ama… Yazar, haberci, yorumcu olarak baskıya, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkmanın onurunu yakalamış, toplumsal görevini yapmış oluyorsun. Bak ne hallere geldik. Dinci, yalaka, yandaş basın; Prof. Mehmet Haberal 23 aydır tedavi gördüğü hastaneden Silivri’ye nakledildiği için zevkten adeta dört köşe. Zaten dinci, yalaka, yandaş basın, insanlığa saygı duymadığını Silivri’de tutukluların hücrelere kapatılmasından söz etmeyerek kanıtladı. Manşet haberlerinde de kimi tutukluların seçimlerde aday olmalarına karşı çıkıyorlar. Tutuklunun milletvekili olmaya aday olmasını sindiremiyorlar. Şimdiden kimi sataşmalarla dişlerini göstermeye başladılar. Örneğin karısı Meclis’te AKP sıralarında patronlarına alkış tutan... ...Kendisi Feto’nun gazetesinde yazan Mümtaz’er Türköne bir TV’de ilk işareti verdi. Tutukluların milletvekili olması “hukuka karşı hile” imiş! İktidarın aykırı uygulamalarını savunmayı meslek edinen, üstelik bir üniversitenin mümtaz profesörü bu: Eşinin paraşütle Meclis’e inmesini sindirebiliyor ama hücreye kapatılan, bir ömür boyu gerçek demokrasiyi, evrensel hukuku, özgürlükleri savunanların ulusal iradeye başvurmalarını işte böyle yozlaştırabiliyor. Yandaşlıkta mümtaz bir yer almak, yandaşlıkta öne çıkmak gerçeklere arka dönmek mi amaç? Yoksa aslında her dediklerine şapka çıkardığı iktidardaki efendilerin kaygısını açığa mı vurmuş oluyor Bay Türköne! Gerçek şu: Tutukluların dört duvar arasında, hücrede sürdürdükleri özgürlük ve demokrasi savaşımını ulusal iradenin emriyle millet kürsüsünde de sürdüreceklerinden kaygılanıyor, korkuyorlar. Tutukluların, ulusal iradenin özgür kalmalarını isteyeceğinden, Silivri’de dört duvar arasında kalan gerçekleri Meclis’te açığa çıkaracaklarından kaygılanıyor, korkuyorlar. İt ürür kervan yürür! Avukatsız yargı yolu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Barosu, “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk” yasa tasarısını avukatsız yargılamanın yolunu açtığı gerekçesiyle eleştirdi. Yapılan açıklamada, “Tasarı, avukatsız ve hâkimsiz, idarenin denetimde bir ‘yargı’ düzeni oluşturmayı hedeflemektedir” denildi. Adalet Komisyonu gündeminde bulunan tasarı hakkındaki görüşünü açıklayan Ankara Barosu, düzenlemenin avukatı “Tasarı yasalaşırsa yargılama avukatların faaliyet alanından büyük ölçüde çıkacaktır” diyen baro, tasarıyla idarenin denetiminde bir ‘yargı’ düzeni oluşturmak istendiğini savundu. Baro diğer baroları da tasarıya karşı mücadeleye çağırdı. yok saydığını ve avukatların meslek alanını telafisi imkânsız şekilde daraltacağını belirtti. rolar Birliği olmak üzere tüm baroları düzenlemeye karşı mücadele etmeye çağırdı. Ankara Barosu, düzenlemeyle ilgili görüşünü “Tasarı kanunlaştığı takdirde, hukuk yargılaması, avukatların faaliyet alanından büyük ölçüde çıkacaktır. Arabuluculuğu, Mücadeleye çağrı Arabuluculuk kurumunun yargı erkinin idareye bırakılması anlamı taşıdığını belirten Ankara Barosu, başta Türkiye Ba basit yargılama usulünün uygulandığı davalarla sınırlı tutmayı dahi düşünmeyen, avukatı yok sayan tasarı, avukatların meslek alanını telafisi imkânsız şekilde daraltacaktır. Avukatı yok sayan, avukatsız bir yargılama öngören bir tasarıda, sistemin işleyişini düzenleyen ve ayrıntı sayılabilecek diğer maddelerinin, kabul edilemez bu yaklaşım düzeltilmedikçe tartışılmasını, doğru bulmuyoruz” ifadeleriyle açıkladı. Bu haftaki eyleme öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe de katıldı. ‘Artık hesabı sorulsun’ Gazi Mahallesi katliamının 16. yılında stanbul ile birçok ilde protesto ve anma düzenlendi. Gösterilerde faillerin hâlâ bulunamadığı ifade edildi Haber Merkezi Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995’te bir kahvehanenin taranmasının ardından 17 kişinin ölümü ve yüzlerce kişinin yaralanması ile sonuçlanan “Gazi olayları”nın üzerinden 16 yıl geçti. İstanbul’da düzenlenen anma töreninde binlerce kişi bir araya gelerek kaybettikleri yakınlarının mezarlarını ziyaret etti, kırmızı karanfiller bıraktı. Adana ve Diyarbakır’da da katliam protesto edildi. Annelerden ‘Şık‘ destek İSTANBUL/ADANA (Cumhuriyet) Her hafta adalet taleplerini yineleyen Cumartesi Anneleri, gazeteci Ahmet Şık’ın Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanmasına tepki gösterdi. Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe, “Şık, bize destek olan bir gazeteciydi. Eğer o mafya olsaydı, bugün elini kolunu sallayarak gezerdi. Asıl mafya olan devletin kendisidir” dedi. Galatasaray Meydanı’nda toplanan İHD üyeleri ve Cumartesi Anneleri, 311’inci haftada “Failler belli, kayıplar nerede?” yazılı pankartı taşıyarak, yine adalet istedi. Gazi olaylarında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, “Gazi olaylarının 16. yıldönümü. Benim oğlumdan ne istediler? Ben oğlumu geri istiyorum” diye konuştu. Cumartesi Anneleri adına basın açıklamasını okuyan Göktepe’nin kardeşi Meryem Göktepe de kayıp dosyalarının Ergenekon davası kapsamına alınmasını istedi. Kayıp yakınları 5 dakikalık sessiz oturma eyleminin ardından basın açıklamalarına son verdi. stanbul’da binlerce yurttaş yürüdü Binlerce kişi, 23 kişiyi anmak ve yaşananları protesto ettmek için Fevzi Çakmak Caddesi’nde toplandı. Kalabalık, “Gazi katliamı aydınlatılsın, sorumlulardan hesap sorulsun” pankartları taşıyarak, “Katil devlet hesap verecek”, “Gazi’nin faili sermaye devleti” sloganlarını attı. Gazi Mahallesi’ndeki çoğu dükkânın kepenklerinin kapalı olduğu, bazılarına da siyah bayrak asıldığı gözlendi. Olaylarda yaşamını yitiren Sezgin Engin’in babası Mahmut Engin de adalet taleplerini yinelediklerini söyledi. CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ise “Erdoğan’a ve siyasilere sesleniyorum. Lütfen acele ederek yıllardır yapamadıklarını yapsınlar” diye SAVCI MEHMET AL PEKGÜZEL Gazi Mahallesi’ndeki protestoda, hayatını kaybedenlerin fotoğrafları taşındı. (VEDAT ARIK) konuştu. Yürüyüş sırasında olaylarda taranan Dostlar Kahvehanesi’nin önüne de karanfiller bırakıldı. Gazi Mezarlığı’na ulaşan grup, yakınlarının mezarlarına karanfil bıraktı. Bir dakikalık saygı duruşunun ardından basın açıklaması yapan Yaşamını yitiren Zeynep Poyraz’ın babası Cemal Poyraz, “Dönemin başbakanı Tansu Çiller, dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, dönemin emniyet genel müdürü Mehmet Ağar ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’in talimatıyla bu katliam yapıldı. Onlara hak ettikleri cevabı bu katliamları unutmayan halk verecektir” dedi. Törene BDP Milletvekili Sebahat Tuncel de katıldı. çeşitli sosyalist dergi okurları, 5 Ocak Meydanı’ndan İnönü Parkı’na dek yürüdü. EğitimSen Adana Şube Başkanı Güven Boğa, “AKP demokrasi lafını ağzından düşürmüyor ama katliamcıların ortaya çıkarılması için adım atmıyor” dedi. Adana’da protesto Alevi örgütleri, sendikalar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, parti temsilcileri ve ki ayrı gösteri Katliam, Diyarbakır’da da İHD, Pir Sultan Abdal Derneği ve ESP gibi parti ve örgütlerce iki ayrı etkinlikte lanetlendi. ‘ ddialar genişletilip araştırılsın’ İstanbul Haber Servisi Birinci Ergenekon davasında savcı Mehmet Ali Pekgüzel, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in de aralarında bulunduğu sanık ve avukatlarının “Danıştay saldırısı ve MİT’in başbakana suikast yapılacağına ilişkin bilgi notu” konusunda taleplerinin kabul edilmesini ve iddiaların genişletirilerek araştırılmasını istedi. Talepleri celse arasında değerlendirmeye karar veren mahkeme heyeti davayı 12 Nisan 2011 tarihine erteledi. Danıştay’a silahlı baskın sanığı Alparslan Arslan’ın cep telefonu ve sim kartında kayıtlı çok sayıdaki email ve internet sitesinin hangi tarihte yüklendiğine ilişkin bilirkişi incelemesi ise, “Uzun süre kullanılmayan cep telefonunun donanım olarak bilgisayara tanıtılamaması” nedeniyle yapılamadı. Davanın önceki günkü duruşması geç saatlere kadar sürdü. İddia makamının sanık ve avukatlarının talepleri konusunda görüşlerini açıklayan savcı Pekgüzel, Perinçek’in talebi doğrultusunda Danıştay saldırısından bir gün önce 16 Mayıs 2006’da Arslan’ın avukat arkadaşı Tarkan Toper ile buluştuğunda Koray Yılmaz adlı şahsın yanında bulunan ve çeşitli adlarla anılan kadın ile ilgili araştırma yapılmasının kabulünü istedi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel ayrıca, “MİT’e yazı yazılarak başbakana suikast iddiası konulu yazıda geçen yurtdışı irtibatları konusunda araştırma yapılıp yapılmadığının bildirilmesi ile yapılmış ise sonucunun mahkemeye bildirilmesinin istenmesi” şeklinde görüşünü açıkladı. Başbakan Erdoğan’ın aksi gerekirken soruşturma talimatı vermediği anlaşıldı AKP, Kozinoğlu’nu korumuş BAHADIR SEL M D LEK Savcı Öz: Kimseyi ifadeye çağırmadım İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’i “taciz” iddialarıyla ilgili olarak ifadeye çağırmadığını açıklayarak haberleri yalanladı. Adliye çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Öz, Odatv muhabiri İklim Bayraktar’ın taciz iddiaları hakkında Kılıçdaroğlu, Baykal ve Tekin’i ifadeye çağırdığı yönündeki haberlerle ilgili olarak “Benim böyle bir çağrım yok” değerlendirmesini yaptı. ANKARA Ergenekon’un son dalgasında gözaltına alınarak tutuklanan, MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu’nun, 2005 yılında sahtecilik yaptığının saptanmasına ve Dışişleri Bakanlığı’nın “ilgili makamları” uyarmış olmasına karşın, hakkında hiçbir soruşturma açılmadığı ortaya çıktı. MİT görevlileri hakkında soruşturma yapılması izninin Başbakanlık’ça veriliyor olmasına karşın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kozinoğlu hakkında soruşturma açılması talimatı vermediği anlaşıldı. Kozinoğlu’nun yaptığı sahteciliği görmezden gelen Erdoğan’ın şimdi soruşturmaya izin vermiş olması, AKP’nin çifte standardını da gözler önüne serdi. Kozinoğlu’nun Özbekistan’da kendini öğrenci gibi gösterdiği ve sahte diploma numarasıyla resmi makamları yanılttığına ilişkin ayrıntılar, CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın 10 Mart 2005 tarih ve 7/5358 sayılı yazılı soru önergesine dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün verdiği 22 Nisan 2005 tarihli yanıtla ortaya çıktı. Gül’ün yanıtında “… Yükseköğretim kurumlarından mezun olduklarını be M T görevlisinin yaptığı sahteciliği görmezden gelen Erdoğan’ın Ergenekon kapsamındaki soruşturmaya izin vermiş olması, AKP’nin çifte standardını da gözler önüne serdi. yan eden 8 kişinin devamlı öğrenci olarak Özbekistan’da öğrenim görüp görmediklerinin YÖK tarafından soruşturulması üzerine, keyfiyet Taşkent Büyükelçiliğimizce Özbek makamları nezdinde araştırılmıştır. Bu 8 kişiden 1’i olan Kaşif Kozinoğlu adlı vatandaşımızla ilgili olarak, Özbekistan Dışişleri Ba kanlığı aracılığıyla alınan yanıtta, Kaşif Kozinoğlu’nun Taşkent Devlet Teknik Üniversitesi’nde öğrenim görmediği, adı geçene yüksek lisans diploması verilmediği ve Kozinoğlu tarafından belirtildiği gibi D1 NO 000521 sayılı bir diplomanın üniversite kayıtlarında bulunmadığı...” bilgisi yer aldı. Kart, Gül’ün vermiş olduğu bu bilgiler üzerine, Başbakan tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Dışişleri Bakanlığı’nın, ilgili makamları uyardığı ve bilgilendirdiği anlaşılmaktadır. Ancak aradan geçen 6 yıla rağmen, Kozinoğlu’nun sahtecilik eyleminden dolayı hakkında idari ya da adli sürecin başlatılmadığı anlaşılmaktadır” saptamasını yaparak, “Sahtecilik eylemini gerçekleştirdiği açıklık kazanan Kozinoğlu’nu doğrudan himaye etmişler, yasal sürecin işlemesini engellemişlerdir” dedi. Kart, Soru önergesinde, “Adı geçenin sahtecilik eylemi açıklık kazanmış olmasına, neden himaye edilmiştir” diye sordu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle