18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 13 MART 2011 PAZAR 2 Yürümek zorluğundan, daha açıkçası, olanaksızlığından yakındığım da bir dost, “Beyni çalışıyor, yetmez mi?” demiş! On beş yıl önce bir araba kazasından sonra iki yıl acılar çekmiştim. Kol kırılmıştı, bacağa da bir şeyler olmuştu. Geçti geçmedi, ama yıllar geçti. Yaş sekseni aştıktan sonra yine ağrılar, zorluklar!.. Velidedeoğlu’nun bir yazısını anımsadım. “Beyin ve Ayak”. “Üç ay var ki bacağıma söz geçiremiyorum. Bugüne değin böyle bir istekle karşılaşmamış beynim, bacağın isteğine karşı koyuyor”. Hoca başlamış kendi ayağıyla söyleşiye... Bacak sonunda içini boşaltmış: “Hepiniz yaşam boyu beni horladınız. Sevmediklerinizi, beğenmediklerinizi, çirkin hatta pis gördüklerinizi hep benim adımla nitelediniz, serserilere, ayaktakımı, apteshanelere ayakyolu dediniz. Oysa ayak, sizleri saatlerce istediğiniz yere götürür, yorulur ve terler. Senin geçirdiğin bu ameliyat bana fırsat OLAYLAR VE GÖRÜŞLER alabilirim, ilacın dozunu arttırabilirim” demeye kalksam da, ayak karşısında ister istemez yenik düşmek kaçınılmaz; Hekim dostum Op. Dr. Necati Özdemir de imdadıma koşanların başında... On beş yıl önce de gelmiş iğnelerle, ilaçlarla iyileşmemi; en önemlisi yürümemi sağlamıştı. Bu kez yine dostluğunu, hekimliğini bir daha kanıtladı. Ama sekseninden sonra hekimler, ilaçlar, iğneler de pek yararlı olmaz gibi!.. Ne dersiniz, çok yaşamak, çok düşünmek, düşmanı mı oluyor, şu ayak bacak takımının? 275 Kadın... Nusret ERTÜRK Ayak, Beyni Yener mi? verdi. İnsanların ayaklara çektirdiklerinin öcünü senden alacağım.” İlhan Berk’in bir şiiri vardır, insan vücudunun her parçasına övgüler düzer. Gözden kulağa, bacaktan ayağa, kalpten beyne... Aylardır yürüyememek, şöyle sokağa çıkıp iki adım atamamak, hele Akyaka’ya gitsem denize doğru yürüsem diye hayal kurup da yenik düşeceğimi düşündükçe ben de hocanın bacakla söyleşisine katılmak istiyorum. Ben de onun gibi: “Seni türlü yollardan güçsüz bırakırım, ilaç Anısını saygıyla andığım Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Hoca, yıllar önce yazmış, benim şimdilerde düşündüğümü: “Hastalıklar, türlü acılar, yenilgiler, şunlar, bunlar hatta ölümler bile onura sahip olanları yıldırmaz, yolundan döndürmez.” Ama “onur” denen cevher her yerde, her insanda görülmez ki! Ne demeli bilmem, beyin hiç ayağa yenilir mi? Az bile… KA.DER, önümüzdeki milletvekili seçimi için ‘275 kadın’ diyor. Bu istek yeterli açık mı? Değil. Niteliğin önemi yok mu? Önce, ‘275 çağdaş kadın’ denmeliydi. Zamanın yeniliklerini benimseyen, ona göre davrananlar öne çıkarılmalıydı. Çünkü arpa unundan baklava yapamazsınız. Ağrı Dağı’nın tepesinde üzüm yetiştiremezsiniz. ‘Kadınerkek eşitliğine inanmıyorum!’ diyen bir erkek parti başkanına, oradaki kadın vekiller alkış tutuyorsa… o Meclis’in tümü kadın olsa neye yarar? Gerçek demokrasi, eşitliğe inanmış, iyi yetişmiş, özgür düşünceli bireylerle kurulur. Kadınerkek eşitliğine inanmayanların arkasında saf tut, gerçek demokrasiyi bekle, gelecek… Bu duyuruyu yapanlar, bu düşüncede olanlar bir de yeni anayasa sözü veriyorlar. Ne diyelim? Sizin olsun! Atatürk, 1930’larda dünyada en ileri hakları kadınlarımıza vermedi mi? O yıllarda Avrupa’dan bile ileride değil miydik? Ne oldu o haklara? Atatürk’ün adını bile ağza almaktan korkanlarla yola çıkılmaz. Onların gidecekleri yer bellidir. ‘275 kadın’ duyurusunda, dürüstlüğün izi bile yok. Göz boyamanın ta kendisi. Daha dün, yüksek yargıya iki yüzü aşkın üye seçimi yapıldı. Sadece beşi kadın! İşte onların kadın anlayışı… Yazarımız seyahatte olduğundan bugünkü yazısını yazamamıştır. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle