18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Olayların ardından ABD ham petrolü 95 dolara yaklaşırken, Londra Brent tipi ham petrol 108.45 dolara kadar çıktı Petrolde Libya ateşi Petrol üretiminin yüzde 2’sini karşılayan Libya’daki isyan, petrol fiyatlarını son iki buçuk yılın zirvesine taşıdı. Birol, fiyatların tehlike sınırına geldiğini, kargaşanın büyümesi halinde daha da artabileceğini söyledi. Ekonomi Servisi Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyesi Libya’da tırmanan olayların, bu ülkenin petrol arzını tehlikeye atacağı ve benzer bir durumun Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki önemli petrol üreticilerinde de ortaya çıkabileceği korkuları, petrol fiyatlarına rekor kırdırdı. ABD ham petrolünün varil fiyatı 94.50 dolara kadar çıkarak Ekim 2008’den beri en yüksek seviyesine yükseldi. Nisan teslimi Brent petrolün varil fiyatı da 2 dolardan fazla artarak 108 doların üzerine çıktı. Fiyatların artmasının nedenlerinden biri de ülkede faaliyet gösteren petrol şirketlerinin üretimi durdurma kararı oldu. Büyük petrol şirketleri ve taşeronlarının Libya’da çalışan personelini yaşanan karmaşa nedeniyle tahliye etmesi, petrol üretimini ciddi şekilde etkilerken, fiyatların da yukarı çıkması riskini doğurdu. Almanya’nın BASF şirketine bağlı Wintershall ve İspanyol petrol şirketi Repsol YPF Libya’daki üretimini durdurduğunu açıkladı. Libya’da faaliyet gösteren diğer büyük petrol şirketleri de personellerini tahliye etmek ve üretimlerini durdurmak için acil durum planları hazırladıklarını belirtti. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baş Ekonomisti Fatih Birol, petrol fiyatlarının tehlikeli bir bölgede olduğunu ve Ortadoğu’daki sıkıntılı durumun devamı halinde daha da yük TİP’in Kuruluş Günleri Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluşundan bu yana yarım yüzyıl geçti. TİP’in tarihi, bir anlamda Türkiye işçi sınıfının bir sınıf olarak bilinçlenme tarihini anlatıyor. Bu ilginç tarihçe 2011 boyunca düzenlenecek etkinliklerle anılacak, gelecek kuşaklara aktarılacak. TİP’in kuruluş günlerine dair bu ilginç tarihçeyi ilk elden, partinin genel yönetim kurulu üyesi ve Kocaeli İl Başkanı avukat Şinasi Yeldan’dan dinledim. Şinasi Yeldan’ın aktardıklarını aşağıdaki satırlarda sizlerle paylaşıyorum: İkinci Dünya Savaşı sonucu faşizmin yenilgisi ülkemizde yeni demokratik adımların atılmasını zorunlu kılmıştı. Çok partili yaşama geçiş, Cemiyetler Yasası’nın değişimiyle birlikte sendika kurma ve sendikalaşma olanağı doğmuştu. Ancak, sendikalara toplu iş sözleşmesi ve grev yapma hakkı tanınmamıştı. Bunun yanında sendikalar çeşitli baskılar altındaydı. Sendika liderleri ise neredeyse “doğal suçlu” konumundaydı. Tüm olumsuzluklara karşın işçi sınıfı sendikalarda örgütlenmesini sürdürmekteydi. 1952 yılında Türkİş Konfederasyonu kurulmuştu. Sendikalar siyasetten dışlanmış ancak siyasi partilerce oy kazanımı amacıyla kullanılmaktaydı. Demokrat Parti muhalefetteyken işçilere grev hakkı tanınmasını savunuyor, iktidardaki CHP ise karşı çıkıyordu. DP iktidar olunca greve karşı çıkmaya, muhalefete düşen CHP ise grev hakkını savunmaya başlamıştı. O günlerde “silahsız asker” diye tanımlanagelen Türk sendikacılığının bu yapısı 27 Mayıs 1961 tarihli anayasanın yürürlüğe girdiği güne kadar sürdü. Yeni anayasa, grevi “sosyal bir hak” olarak tanıyordu. Bu dönemde sendikalar büyük bir coşku ve birlik içinde meydanlardaydılar. 1961 Aralık ayında İstanbul’da Saraçhane başında on binlerce işçinin katılımıyla oluşan gösteri, işçi sınıfı tarihinde önemli bir yer tutmakta olup, işçi sınıfının grevli, toplusözleşmeli sendikacılığa yasal olarak da kavuşmasını sağladı. İşçiler bu haklarını almakla da yetinmediler. Siyaset alanında da söz ve karar sahibi olmak için 13 Şubat 1961 tarihinde Türkiye İşçi Partisi’ni kurdular. İstanbul Sendikalar Birliği öncülüğünde 11 sendikalı işçinin ve bir şoförün kuruculuğu ile siyasal yaşamda yer alan parti, bütün yurtta yankılandı, ilgi gördü. 1961 seçimleri yaklaşmıştı. Ancak seçim yasasının aradığı “15 ilde, ilçeleriyle birlikte örgütlenmeyi” tamamlayamadığı için partinin seçime katılma olanağı olmadı. Bu arada parti başkanı Avni Erakalın partiden ve üyelikten istifa edip, Yeni Türkiye Partisi’nden bağımsız milletvekili olmak için aday oldu. İstifa bir bakıma koşullu idi. Milletvekili seçilemediğinde partiye geri dönmek istiyordu. Ancak, parti yöneticileri bu koşulu kabul etmediler; istifa kabul edildi. Parti başkansız kaldı. Başkanlık arayışları sürerken beklenmedik bir gelişme daha oldu. Türkİş Başkanı Seyfi Demirsoy, Çalışanlar Partisi isimli bir parti kurmak için faaliyete geçti. Oysa ki TİP kurulurken “kurucu olmam, ama ilk üye ben olurum” demişti. Demirsoy, Çalışanlar Partisi’ni şöyle savunuyordu: “TİP sadece sendikacılar tarafından kurulmuştur. Biz aydınları da aramıza alacağız. Parti 67 ilde örgütlenecek, Atatürk anıtlarına aynı gün çelenkler konulacak...” Çalışanlar Partisi tüzüğü Sadun Aren ve Türkkaya Ataöv’ün katılımıyla hazırlanmış, basında da yankılanmıştı. Demirsoy ayrıca TİP’ten bir istemde bulunuyordu: TİP henüz genel kurulunu toplamamış olduğundan kurucular partiyi feshetmekte yetkiliydiler. TİP kurucuları partiyi feshedip Çalışanlar Partisi’ne katılmalıydılar. Parti kurucuları bölünmüştü: İlgisizler, fesih taraftarları ve feshe karşı olanlar. Karşı olanlar azınlıktaydı. Parti bir yandan başkan arayışları içindeyken bir yandan da bu konu tartışılmaya başlandı. Çözüm için İstanbul’da Beyaz Saray’da bir toplantı düzenlendi. Toplantıdan bir sonuç alınamadı. Ancak, Türkİş’in 2229 Ocak 1962 tarihleri arasında Ankara’da çalışma meclisi toplantısı yapılacaktı. Toplantıya tüm illerden sendikacılar, bu arada parti temsilcileri de katılacağından partinin fesih veya devamı konusunun bu toplantıda ele alınmasına karar verildi. Çalışma meclisi çalışmaları sırasında gündüz sendikalarla ilgili görüşmeler yapılıyor, akşam Tahir Öztürk’ün (fukara Tahir) İnşaat İşçileri Sendikası çalışma odasında (salon demek daha doğru) toplanılıp partinin kapatılma istemi ve diğer sorunları tartışılıyordu. Sert tartışmalar oluyordu. Kuruculardan sadece Yıldız Özkarabay Çalışanlar Partisi’ne karşı çıkanlar arasındaydı. Karşı duruş daha çok ve etkili biçimde parti tabanından geliyordu. Özellikle, Gaziantep, Adana, Kocaeli, İzmir, İçel ve Ankara illeri başı çekiyordu. Anadolu inançlı ve kararlıydı. Özellikle Gaziantep kuruluşu ile de özeldi. Şöyle ki; Gaziantepliler eski küçük bir yapıyı onarırlar; duvarını, sıvasını, badanasını yaparlar; tabelasını yazıp asarlar. Ancak, ellerinde parti tüzüğü yoktur. Genel Merkez’e de ulaşamazlar. Yakın il Adana’ya başvururlar. Adanalıların verdikleri yanıt ilginçtir: “Partiyi kuranlar bizim işçi arkadaşlarımızdır. Partiyi kurun.” Zira Adanalıların da ellerinde tüzük yoktur. Ayrıca kuruluşları için genel merkezden de kimse gelmemiştir. Gerçekte çoğu il de böyle kurulmuştur. Tartışmaların en hararetli döneminde Gaziantepli bir partili şöyle der: “Biz ekini ektik, (göğsünü göstererek) bu boya getirdik, davara yedirmeyiz.” Kuruculara rağmen partinin tabanı direnir, partinin kapatılması oyununu bozar; varoluşunu sağlar. Partinin aşağıdan yukarı doğru kuruluşunun kanıtı da budur. LİBYA’NIN NOTU DÜŞTÜ AMA HÂLÂ TÜRKİYE’NİN ÜZERİNDE Ekonomi Servisi İsyanlarla sarsılan Libya’ya bir darbe de kredi derecelendirme kuruluşlarından geldi. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch, Libya’nın kredi notunu ‘BBB+’dan ‘BBB’ye düşürdüğünü açıkladı. Kuruluş, ülke görünümünü ise negatif olarak belirledi. Standard & Poor’s (S&P) ise, Libya’nın notunu ‘A’dan ‘BBB+’ya çekti ve negatif izlemeye aldı. Fitch ve S&P, Libya’nın notunu düşürse de, not bu haliyle bile Türkiye’nin notunun oldukça üzerinde. Yatırım yapılabilir ülke statüsü BBB seviyesinden başlıyor. Libya içine düştüğü kaos ortamına rağmen hâlâ yatırım yapılabilir ülke konumunda kalırken, krizden sağlam bir şekilde çıkan ülkeler arasında gösterilen Türkiye’nin notu ise henüz bu seviyeye ulaşabilmiş değil. Fitch, Türkiye’nin notunu en son kasımda BB+ olarak teyit etmişti, S&P ise BB seviyesinde tutuyor. Türkiye’nin bir sonraki not artışı için en az seçim sonuna kadar beklemesi gerektiği ifade ediliyor. Söz konusu değerlendirmeler, küresel finansal kriz başlamadan önce de Lehman Brothers’a en yüksek notu veren derecelendirme kuruluşlarının güvenilirliği konusundaki tartışmaları yeniden gündeme getiriyor. P YASALARDA TANS YON DÜŞMED Libya’daki halk ayaklanmasıyla birlikte gerginlik tırmanırken, olayların yarattığı satış dalgası dün de hız kesmedi. Endişeler, Avrupa borsalarına yüzde 1 civarında kayıp getirirken, Libya’da işlerini askıya alan petrol şirketleri en fazla kaybedenler arasında yer aldı. Önceki gün kapalı olan ABD borsaları da dü şüşle açıldı. Yurtdışı borsalarda yaşanan kayıplara paralel İMKB yüzde 0.72 düştü. İki günlük kaybı yüzde 2’yi aşan endeks, günü 64 bin 659 puandan tamamladı. Önceki gün sert kayıplar yaşayan Libya’da iş yapan Türk şirketlerinin hisselerinde de düşüş sürdü. Tekfen Holding yüzde 1.02, Enka İnşaat yüzde 1.06, Anel Elektrik ise yüzde 0.84 değer kaybetti. selebileceği uyarısında bulundu. Birol, fiyatların küresel ekonomik toparlanma için ciddi risk oluşturduğunu belirterek, OPEC ülkelerinin acil ham petrol stoklarından piyasaya petrol vermeyi düşünebileceğini söyledi. IEA Başkanı Nobuo Tanaka da, petrolün varil fiyatının bu yıl 100 doların üzerinde kalması halinde 2008’de yaşanan krizin tekrarlanabileceğini belirtti. OPEC toplanacak İtalyan hükümetinden bir kaynak, OPEC’in Libya’daki gerginlik nedeniyle petrol üretimini arttırmak için olağanüstü toplantı yapmayı değer lendirdiğini söyledi. İtalyan hükümeti ve sektör kaynaklarının verdiği bilgiye göre, Libya’nın petrol terminallerinden sevkıyatın kesildiği de ifade edildi. Dünyanın en büyük 12’nci petrol ihracatçısı olan Libya, Avrupa ülkeleri için hayati önem taşıyor. Öte yandan, ülkedeki kargo limanları da kapatıldı. ‘Son anda yatırımdan vazgeçtim’ Boyner: Bunlar olmak zorundaydı Ekonomi Sevrisi Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yatırım yapmayı düşünen Fiba Holding’in patronu Hüsnü Özyeğin, çıkan olaylar üzerine kararından vazgeçti. Özyeğin, “Üç hafta önce bir ülkeye vize almıştım ama gitmemeye karar verdim” dedi. Özyeğin, Ortadoğu’da olayların kısa sürede yatışmayacağını ve bölgenin bir daha eskisi gibi olmayacağını söyledi. Özyeğin, Türkiye’nin bölgede ayrıştığını belirterek Ortadoğu’ya giden paranın Türkiye’ye kayacağı öngörüsünde bulundu. Özyeğin, petrol fiyatlarındaki artışa karşın OPEC’in birkaç haftaya üretimi 12 milyon varil arttırabileceğini belirtti. Ekonomi Servisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Libya’daki gelişmeleri yakından ve biraz da endişeyle takip ettiklerini belirterek “Hepimizin önceliği, hem devletin, hükümetin, hem iş sahiplerinin, bütün kuruluşların önceliği bence oradaki vatandaşlarımızın, çalışanlarımızın bir an evvel güvenliğe kavuşması, güvenli bir şekilde Türkiye’ye dönmeleri” dedi. Boyner, 25 bin vatandaşın hangi şartlarda orada olduğunun bilinmediğini, öncelikli odak noktasının bu olması gerektiğini söyledi. Libya’daki gelişmelerin ve şu anda orada muhatap bulunup bulunmadığının çok belirsiz olduğuna işaret eden Boyner, “Etrafımızda olan gelişmeler, bence olmak zorundaydı. Dünyanın gittiği yer, daha fazla demokrasinin talep edildiği, gelir dağılımının daha adil, daha kitlelere yayılmış bir noktaya gelmesinin gerekliliğini ortaya koyuyor. Onun için bence yaşadığımız şeyler çok da sürpriz olmamalı diye düşünüyorum” diye konuştu. Vakıfbank’ta şok istifa Ekonomi Servisi Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Sezer görevinden ayrıldı. Bankadan yapılan açıklamada, Sezer’in isteği üzerine önceki gün itibarıyla görevinden ayrıldığı belirtildi. Vakıfbank son olarak yeni bir skandalla sarsılmıştı. Bankanın yönetim kurulu üyeliğine TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in iki yıllık Çorum Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Bölümü mezunu eski danışmanı Selahattin Toraman getirilmişti. Aralıkta da Başbakan Erdoğan’ın oğlunun lise arkadaşı Ömer Elmas’ın Vakıfbank’a sahte askerlik belgesine rağmen genel müdür yardımcısı olarak atandığı haberleri çıkmıştı. İstifanın skandallardan sonra gelmesi dikkat çekti. Celo ev kadınlarına ses verdi Ekonomi Servisi Turkcell Türkiye’deki 16.5 milyon ev kadına yönelik, Yaşasın Hanımlar Kulübü kampanyası başlattı. Yaşasın Hanımlar Kulübü üyeleri, güzellikten sağlığa, burçlara uzanan özel servislerden ve Golden Rose, Güral Porselen, Linens, Migros gibi markaların indirim fırsatlarından yararlanabilecek. Turkcell’li ev hanımları Yaşasın Hanımlar Kulübü’ne üye olduktan sonra isterlerse, haftada yalnızca 5 TL ödeyerek her gün sabah 8’den öğlen 12’ye kadar tüm Turkcell’lilerle rahatça konuşabilecekler. Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Burak Sevilengül Turkcell’in pazar payının yüzde 59’unu kadınların oluşturduğunu, ev hanımlarının yüzde 83’ünün ön ödemeli hat söyledi. Gıda güvenliği çocukların takibinde Ekonomi Servisi Gıda Güvenliği Derneği bilinçli ve sağlıklı tüketimi arttırmak için işe çocuklardan başladı. Şu ana kadar yaklaşık 250 ilköğretim öğrencisine gıda güvenliği konusunda eğitim veren dernek, bu yolla başta anneler olmak üzere ailelerde bilinci arttırmayı hedefliyor. Proje kapsamında Gıda Dedektifi adı verilen çocuklar, ürünü satın alma ve tüketim aşamalarında saptadıkları son kullanma tarihi, bozuk ürün, yırtık ambalaj ya da bozuk gıda gibi gıda güvenliğine aykırı uygulamaları tespit ederek derneğe bildiriyor. Dernek de gelen şikâyetleri Tarım Bakanlığı’na iletiyor. [email protected] B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK İngiliz viski devi Diageo’nun başta Yeni Rakı olmak üzere pazardaki ürünleri ile Türkiye’deki içki pazarının yüzde 80’ini elinde bulunduran Mey İçki’yi 2.1 milyar dolar gibi büyük bir rakama satın alması kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. İyi hoş... Biliyorsunuz Mey İçki’nin önceki sahibi de yerli değildi. Yüzde 90’ı ABD’li girişim sermaye şirketi (Texas Pasific Group) TPG Capital ve yüzde 10’u de yerli fon Actera tarafından kontrol ediliyordu. Sonuçta sahiplik açısından bir şey değişmedi. Şirketin değerinin 6 yılda 9 kat artması ise büyük bir başarı olarak yansıtıldı. Burada Mey İçki Üst Yöneticisi Galip Yorgancıoğlu’nun ve ekibinin katkıları gerçekten önemli ve takdire değer. Benim sözüm perde arkasında olanlara.... Ancak ondan önce 6 yılda neler olduğunu kısaca anımsatmakta fayda var. 2004 yılında alkollü içki pazarının yüzde 100’üne sahip olan TEKEL özelleştirme kararının ardından yapılan satış ile Mey İçki’de ‘Burgaz’ın Gölgesi... Nurol/Limak/Özaltın/TÜTSAB konsorsiyumu tarafından kurulan Mey adındaki şirkete 293 milyon dolara satıldı. 2 yıl sonra ortaklar aralarında anlaşarak şirketi TPG’ye 810 milyon dolara sattı. Fon ise şirketi profesyonel yöneticilere teslim etti. Yukarıda da belirttiğim gibi Yorgancıoğlu ve ekibi son derece başarılı, çalışmalarla şirketin değerini arttırdı. Fon da kuruluş amacı gereği istediği değerden alıcıyı bulunca şirketi sattı. Peki işin perde arkası ne diyeceksiniz... Perde arkası Burgaz Rakı’nın bundan 10 ay önce Nisan 2010’da Mey İçki’ye son derece komik bir fiyata satılmasında ve Mey İçki’ye kısa bir dönem için kaybettiği tekel konumunun yeniden kazandırılmasında... Satışın kararında, satışın fiyatında... İçini boşalttığı için bankası Sümerbank’a el konulan ve kamuya 350 milyon dolar borcu bulunan Hayyam Gariboğlu’na asla sempatim yoktur. Ama başka bir alanda gerçeklerin perdelenmesine sessiz kalmanın hiç anlamı yok.. Olayı Yavuz Semerci Nisan 2010’da Habertürk’teki köşesinde birkaç kez gündeme getirmişti. Konuyu onun ağzından özetleyeyim: Gariboğlu bankasına el konulduktan sonra Burgaz Rakı’yı kurdu. Lüleburgaz’daki tesisinde Efe, Beylerbeyi, Fasıl, Burgaz, Ata isimler ile onlarca rakı markası yarattı. Öyle ki pazar payını yüzde 25’lere kadar çıkardı. Hatta Gariboğlu TMSF’ye borçlu olduğu için TMSF Gariboğlu’nun attığı adımları takip etmek için Burgaz Rakı’nın yönetimine 17.4. 2008 tarihinde iki üye atadı. Fon tam bir yıl sonra ani bir kararla, 18.7.2009 tarihinde Gariboğlu’nun tüm işletmeleri gibi Burgaz Rakı’ya da el koydu. Ve Burgaz Rakı, TMSF tarafından satışa çıkarıldı. İhalede tek bir alıcı var: Mey İçki… Ve Mey, 65 milyon dolara Burgaz’ı satın aldı. Üstelik Rekabet Kurumu’nun aksi yöndeki kararına karşın... Burgaz Rakı’nın sahibi olduğu dönemde Gariboğlu bandrol sahtekârlığı yaptığı iddiaları ile de gündeme gelmişti. Hatta TMSF bu olayı konu ederek şirketi Gariboğlu’nun elinden aldı. Peki niye pazardaki tek şirket olan Mey İçki’ye üstelik son derece komik bir fiyata sattı? Zira o dönem Burgaz’a 200 milyon dolar değer biçiliyordu... Üstelik yine Rekabet Kurumu’nun önce vermiş daha sonra geri çekmiş olduğu aksi yöndeki karara karşın. Mey İçki’nin 6 yıl da 9 misli değer kazanmış olması iyi de bu değere ulaşmak için neler yaşandığına da bakılmalı. Ki o dönem Burgaz Rakı’nın 65 milyon dolara satılması bugün yabancı basında bile konu ediliyorsa (Independent gazetesi 22 Şubat 2011) gerçeğin bu boyutunu bilerek başarıyı kutlayalım... Şimdi gözler ulusal içkimiz rakının yeni sahibi viski devi Diageo’da...Muhafazakâr bir ülke olan, adım başı içki yasakları ile gündeme oturan, buna karşın 70 milyonluk bir nüfusu ile iştah kabartıcı bir pazar. Yabancı basında özellikle de İngiliz gazetelerinde Diageo’nun Türkiye’de daha fazla viski satmayı hedeflediği ve bu yüzden son 10 yıldır ödediği en yüksek rakamı gözden çıkardığı dillendiriliyor. Ayrıca şunu da hatırlatalım: Türkiye’de içki ithalatı yapan şirketlerin 500 milyon dolarlık bir vergi uzlaşmazlığı bulunuyor. Wall Streeet Journal’a göre bunun 100 ile 160 milyon dolar arasındaki bir tutar Diageo’ya ait. Bu miktarın da yeni çıkan şu meşhur torba yasamız ile yeniden yapılandırılması bekleniyor... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle