18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ŞUBAT 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Azmin başarısı 54 ŞİRKETE DESTEK Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, 20. yılında yayımladığı “Başarı Öyküleri” kitabı ile vakfın desteklediği projeleri ve yenilikçi firmaların başarı öykülerini anlattı. Toplam 53 şirketin öyküsünün yer aldığı kitapta, TTGV Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Yücel, bu yıl haziranda 20 yaşını dolduracak olan TTGV’nin teknoloji ve yenileşim sisteminin oluşması ve işlemesinde üstüne düşen görevi yapmayı sürdüreceğini kaydetti. Ekonomi Servisi Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın (TTGV) 20. yılı dolayısıyla faaliyetlerini anlatırken 54 şirketin başarı öyküsünü ele alan kitabında Prof. Dr. Nesrin Hasırcı’nın ticari bir ürün ortaya çıkardığı girişimciliği de anlatıldı. ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde öğretim üyesi olan Hasırcı’nın şu anda başka patentleri ve yeni başvuruları da bulunuyor. Hasırcı’nın 2010’a gelindiğinde ticarileşme aşamasına gelen akut ve kronik yaraların ve ileri yanıkların tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar veren “Biyoaktif yara ve yanık örtüsü” olarak lanse edilen ürünüyle ilgili “farklı girişimcilik öyküsü” kitapta özetle şöyle:  Öykü, Hasırcı’nın1987’de ilk yüksek lisans öğrencisi A. Burke ile bir makaleyi bir dergiye göndermeleriyle başlar. Bu makalede, iyi mekanik özellikleri olan ve yara örtüsü olarak kullanılabilecek poliüretan filmini dünyada ilk kez katkı maddeleri kullanmadan, biyomedikal saflıkta sentezlediklerini iddia eder. Bu makalenin basımından sonra ABD’den telefon alır ve patent alıp almadıkları sorulur.  1994’te ABD’de pek çok çalışmanın patentle sonuçlanabildiği bir okulda çalışmalara devam eder. 1996’da Türkiye’ye döndükten sonra projeyi TÜBİTAK’a sunar. TÜBİTAK’ın Temel Bilimler Araştırma Grubu’na verilmesine karşın, proje Sağlık Bilimleri Araştırma Grubu’na gider. Olumlu değerlendirme alır. Bu çalışma o sırada doktora öğrencisi olan Kezban Ulubayram’ın dok YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Uzaktan İzlenimler Mısır ve Arap dünyasındaki gelişmeleri, yurtdışından Avustralya, Yeni Zelanda gibi uzak ülkelerden izlemeye çalıştım. Haberlerde ilk, önemli ve vurucu yan, Mısır ve Arap dünyasındaki gelişmelerdi. Haberler, konuya ilişkin olarak dünya liderlerinin açıklamaları ve ardından uzman olarak tanıtılan kişilerin yorumları ile de zenginleştiriliyordu. Gelişmeler, emperyalizmin öngördüğü modele uygun düşüyor. Emperyal güçler, artık ülkeleri işgal ederek denetim altında tutmuyorlar. Öncelikle kendilerine bağlı, isteklerini yerine getirecek, en azından isteklerine karşı çıkmayacak kişileri bir şekilde iktidara getiriyor ve onları destekliyorlar. Siyasal ve ekonomik çıkarlarını ve beklentilerini böylece güvence altına alıyorlar. Halk tepkisine karşı bu ülkelerde polis devleti oluşması da “demokrat” emperyal güçleri rahatsız etmiyor. Halk tepkisi ve muhalefetin güçlenmesi, polisin yetersiz kalması durumunda, ülkenin yerel ordusu devreye sokularak tepki bastırılıyor ya da gerilim hafifletiliyor. Ülke, kendi ordusu tarafından emperyalizm hesabına işgal ediliyor. Ordu, halk üzerindeki itibarından da yararlanarak, meclisi feshediyor, anayasayı askıya alıyor, serbest seçim vaadinde bulunuyor, reformlardan, demokrasiden söz ediyor. Böylece emperyal güçlere karşı olan veya karşıtlığa dönüşecek bir halk hareketi tavsıyor, gevşiyor, sonuçta emperyal güçler açısından, sadece “dostlar”, tellaklar değişmiş oluyor. Emperyal güçlerde vefa duygusu da olmadığından eski yöneticileri dışlamak bir anlamda başlarından def etmek, isteklerini yerine getirecek yeni “dostlar” edinmek sorun olmuyor. Model, özetlemeye çalışıldığı şekilde işliyor. Bu model uzun dönem Güney Amerika’da, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de ne yazık ki bizde de uygulandı. Mısır’ın durumu da bu genel modele uygun düşüyor. Emperyalistlerin olumlu baktıkları, destekledikleri bir askeri hareket, uluslararası anlaşmalara bağlılık, demokrasi, reform, yeni anayasa vaadi söylemler de eski uygulamalardan çok farklı değil. Emperyal güçler tarafından önemli olan statükonun sürmesi, çıkarların korunması. Mısır’da da modele uygun biçimde gelişmeler yönlendiriliyor. Sonuçta Arap dünyasında da devrim, demokrasi sözde ve görüntü de kalacak, emperyal güçler bir şekilde egemenliklerini sürdürecekler. Bu egemenlik sürdürülmesi ve hatta pekiştirilmesinin, demokrasi kisvesi altında yapılması daha da zarif... Emperyal güçlerce Mısır’da da Türkiye tipi bir demokrasi yönetim şekli oluşturulabilir, desteklenebilir, böyle bir beklenti de var. Devrim, her şey eskisi gibi olmayacak, hızlı değişim, tarihte yeni bir sayfa gibi ifadeler, sözcükler, bana özür dilerim geniş kitleleri uyutma gibi geliyor. Atfediğine göre General Franco “Ben İspanya’yı 40 yıl üç F ile, fado, festival, futbol ile idare ettim” demiş. Herhalde Portekiz’de Salazar’ın yöntemleri de Franco’dan çok farklı değildi. Günümüzde ise geniş kitleler, demokrasi, reform, özgürlük diye uyutuluyor. Yeni anayasa vaatleri yapılıyor. Emperyal merkezlerden üretilen senaryolar, sözcükler, yerel sesyayarlar, emperyal güçlerin hempaları tarafından sahneleniyor, dalga dalga akis bırakacak şekilde yineleniyor. “Demokrasi, reform, özgürlük, kalkınma”... Sistem, sömürü değişmiyor, sadece görüntü ve tellaklar değişiyor ya da değiştiriliyor. Bence General Franco ve Salazar daha dürüst. Olayı alalamıyorlar, olduğu gibi söylüyorlar. Şimdilerde olduğu gibi, demokrasi, reform, özgürlük, insan haklarına saygı gibi kavramların arkasına saklanmıyor, sığınmıyor, bu kavramları da kirletmiyorlar. Emperyal güçler açısından kişileri kullanmak, ardından onlardan kurtulmak sorun değil. İdare düzeni de önem taşımıyor. İster krallık, ister askeri yönetim, ister sivil diktatörlük, ister sözde, şibih demokrasi olsun fark etmez. Yeter ki ülke, emperyal güçlerin çizdiği çerçeve ve sınırlar içinde kalsın ve yönetilsin. Tabii demokrasi görüntülü senaryo, emperyal güçler tarafından yeğleniyor. Hiç olmazsa kendi sözlerine, değerlerine(!) ters düşmüyor. Gelişmeler ABD’nin Ortadoğu planına uygun; sonucu hep birlikte göreceğiz. Mısır ve Mısır halkı için fazla umuda kapılmayalım. GİRİŞİMCİLİK ÖYKÜSÜ Kitapta, “Farklı bir girişimcilik öyküsü” başlığı altında Prof. Dr. Nesrin Hasırcı’nın düşünceden araştırmaya, araştırmadan projeye, projeden deneye, deneyden veriye, veriden sonuca, sonuçtan patente ve patentten ürüne giden öyküsüne yer verildi. Hasırcı, 20 yılı aşan bu öyküyü kitapta, “uzun, çetrefilli, yorucu, zaman zaman bıktırıcı ama çok zevkli bir yolculuk” olarak tanımladı. le 2007’de ODTÜ’de patentlerin de yayın gibi teşviklendirilmesi uygun bulundu. tora tezi olur ve 1998’de tamamlanır.  1998’de Hasırcı, ABD’deki gibi araştırma sonuçlarının uygulamaya dönüşmesini sağlamak için patent başvurusunda bulunmaya karar verir. Ancak o dönemde çalışmanın terminolojisine hâkim uzman yoktur... Türk Patent Enstitisü’ne başvuru yapar. Patent başvurusu yurtdışı akredite bir merkezde incelenecektir. Önemli bir masraf olan incelemeli patent giderlerinin bir kısmını Hasırcı kendi karşılar, bir kısmı da bazı projelerden sağlanır.  2006’ya gelindiğinde 1998’de yapılan başvuruya ilişkin incelemeler sonucu patent onayı TPE’den gelir. Nesrin Hasırcı ve Kezban Ulubayram adına tescilli olan patentin koruma süresi, artık 7 yıldan 20 yıla çıkmıştır... Bu arada Hasırcı’nın çabalarının da etkisiy Şimdi ticarileşme yolunda  Bu aşamalardan sonra ortaya çıkan, akut ve kronik yaraların ve ileri yanıkların tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar veren ve ürün duyuldukça Hasırcı’yı pek çok hasta ve hasta yakını aramış. Ancak ürünün ticarileşmesi sürecinin esas aktörü olan sanayicilerden beklenen ilgiyi görmemiş.  Hasırcı gelinen noktayı şöyle anlatıyor: “Sanayici, medikal malzemeyi sorunlu ürün gibi görüyor ve Sağlık Bakanlığı ile uğraşmayı zahmetli buluyor... Şimdi bir firma ile lisanslama görüşmelerimiz olumlu sonuçlandı. Piyasaya sürmek için ürün uygunluk ve onay çalışmaları sürüyor.” ICF Airports Başkan Yardımcısı Serhat Çeçen ve Taşbaşı Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtım Genel Müdürü Cumhur Güven katılımcılara teşekkür etti. Altın göz kamaştırıyor Ekonomi Servisi “4. yanın en önemli mücevher İstanbul Mücevher, Altın, tasarım ve üretim merkezGümüş, Takı, Saat, Ku leri arasında yer alıyor. yumculuk Makine ve Yıllık 400 ton mücevher işMalzemeleri Fuarı (Gold leme kapasitesi ve tasaİstanbul 2011)” Beylik rımdaki yüksek kabiliyedüzü Tüyap Fuar ve Kong tiyle dünyanın 5’inci büyük re Merkezi’nde 13 ülkeden mücevher üreticisi olan 243 şirketi bir araya getir Türkiye, İtalya’dan sonra dünyanın 2’inci müdi. Mücevher, altın, gücevher ihracatçısı. müş, takı, saat, ku13 Gerçekleştirdiyumculuk makiülkeden ği 150 tonluk alne ve malzemetın ve 400 millerinin yer aldı243 şirketin yon dolarlık işğı fuar, sektötasarımları lenmiş altın rün yeni pazar Gold İstanbul mücevherat itarayışlarına ce2011’de bir halatıyla dünvap vermeyi hearaya yanın en önemdefliyor. geldi. li altın ithalatçıFuar, ayrıca yeları arasında yer ni ürün tasarımlarıalan Türk altın sektönın da uluslararası platforma açılabilmesine rünün bir araya geldiği fufırsat sunuyor. 13 ülkeden arda, rekabet de öne çıkı243 firma ve firma temsil yor. Fuara katılan Altınbaş, ciliğinin bir araya geldiği doğada az bulunan tanzafuar, bugün akşam sona nit, caretta caretta kabuğu, pembe, mavi safirli, renkli eriyor. Altın üretim ve ihraca pırlantalı ürünlerini sergitında son yıllarda büyük bir liyor. Şirketten verilen bilaşama kaydeden Türkiye, giye göre özellikle Ortayıllık 15 milyon ton altın doğu ülkelerinden gelen üretimi ve 1.5 milyar do alıcıların tercihi renkli pırlarlık altın ihracatıyla dün lantalar oldu. ICF Airports, 17 havayolu ile anlaştı Ekonomi Servisi ICF Airports Antalya Havalimanı’nın ev sahipliğinde gerçekleşen Routes Turizm Akdeniz Forumu yeni iş anlaşmalarına sahne oldu. ICF Airports 17 iş anlaşmasına imza attı. Liman, Aeroflot ve bünyesinde bulunan 9 farklı firmanın yanı sıra Wizz Air, Lufthansa, Smartwings, Malev, Chamwings, Transavia ve Jat Airways ile anlaşma yaptı. Buna göre Wizz Air, Haziran 2011’de Budapeşte – Antalya uçuşlarına başlayacak, Lufthansa Almanya’dan tarifeli seferlere başlayacak ve Smartwings Mart 2011 tarihinden itibaren Çekoslavakya’dan Antalya’ya tarifeli seferler düzenleyecek. ICF Airports Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Serhat Çeçen “Routes forumu, ilk kez turizm sektörünü de kapsayacak şekilde Routes Turizm Akdeniz adıyla yapılıyor. Küresel bir organizasyon olan Routes ile birlikte Antalya için bir ilki gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. Yatırım fırsatları İş Yatırım altına yatırım fırsatlarını Gold İstanbul Fuarı’nda anlatıyor. İş Yatırım Pazarlama Müdürü Can Pamir, altın piyasasının hareketli olduğunu belirtti. “Bu kâr fırsatları yaratırken, fiyat istikrarı ihtiyacını ve fiyat sabitleme enstrümanlarına olan talebi arttırıyor” diyen Pamir, her iki bakımdan da yatırımcılara hizmet verebildiklerini belirtti. Doğtaş yurtdışında büyüyor Ekonomi Servisi Doğtaş Mobilya, yurtdışında yatırımlarını sürdürüyor. Son olarak 2 bin 500 metrekarelik Mekke ve 2 bin metrekarelik Cidde mağazalarını açan Doğtaş, yurt dışında 91’inci mağaza sayısına ulaştı. Doğanlar Grubu Başkanı Davut Doğan; “Doğtaş olarak Mekke ve Cidde’de açtığımız iki mağazanın çalışması ve yatırımını beş aylık bir süreçte gerçekleştirdik. Bu amaçla Doğtaş olarak atacağımız ikinci adım; 2011 yılında Suudi Arabistan’da en son tasarım ürünlerimizi daha çok mağaza ile sunmak olacaktır. Doğtaş’ın ihracatının önemli bir kısmı Ortadoğu ülkelerine yapılmaktadır. Suudi Arabistan’dan sonra Yemen, Umman ve Bahreyn ülkelerinde mağaza açmayı hedefliyoruz” dedi. ESM: Üniversiteye destek HES izinleri için mi? CEMİL CİĞERİM SAMSUN Samsun’un Terme ilçesi Kozluk beldesindeki tarım alanına doğalgaz enerji santralı inşa eden Avusturya Enerji Şirketi OMV’nin Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin araştırma projelerine 75 bin Avro’luk bir fon desteği sağlayacağını açıklamasına Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) Samsun Şubesi Başkanı Veysel Müşfik Erdoğan tepki gösterdi. Erdoğan, söz konusu santralın inşaatının yapıldığı bölgenin tarım arazisi olduğunun Tarım İl Müdürlüğü raporuyla saptanmasına karşın alternatif alan bulunamaması gibi komik bir gerekçeyle kamu yararı adına bu tarım arazilerine santral kurulması için Toprak Koruma Kurulu’nun karar verdiğine dikkat çekti. Erdoğan, “Bu kurulda Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin de temsilcisi bulunmaktadır. Toprak Koruma Kurulu’nun bu kararıyla il gili Ziraat Mühendisleri Odası yargıya müracaat etmiştir” dedi. Samsun Barosu’nun, ÇED’in iptali konusunda hukuki süreci başlattığını söyleyen Erdoğan, “OMV tarafından yapılan bu elektrik santralının ilimiz tarım alanlarına, çevreye ve insan yaşamına zararları olacağına dair başta ilgili meslek odaları ve diğer demokratik kitle örgütleri olmak üzere toplumun önemli bir bölümünde ciddi endişeler vardır. Ve bu endişeler yukarıda ifade ettiğimiz gibi hukuk sürecine taşınmıştır” diye konuştu. Bunlara karşın OMV’ce Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ne verilecek olan desteğin memnuniyet ifadeleriyle kamuoyuna açıklandığını belirten Erdoğan, “Samsun’da tartışılır durumda olan ve hakkında hukuki sürecin işlediği OMV Firması’ndan alınan bu parasal destekten acilen vazgeçilmelidir” diye tepkisini dile getirdi. Ağaoğlu, Gürcistan’da elektrik üretecek Ekonomi Servisi Ağaoğlu, enerjide yurtdışındaki projelerine Gürcistan’da başlıyor. 2015 yılına kadar 1.000 MW’lık enerji portföyüne ulaşma hedefiyle yatırımlarını genişleten Ağaoğlu’nun Gürcistan’da inşa edeceği 3 HES projesinin yapımına 2012 yılında başlanacak. Gürcistan’daki Paravani Nehri üzerinde yer alan, Arakali, Abuli ve Akhalkalaki projelerinin öngörülen işletmeye geçiş tarihi ise 2014. Ağaoğlu tarafından Gürcistan’ın Paravani Nehri üzerinde kurulacak 3 Hidroelektrik Santralı için düzenlenen protokol imza töreni Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Gürcistan Enerji Bakanı Alexander Khetaguri, Acaristan Özerk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Levan Vrashalomidze’nin katılımıyla yapıldı. Yaklaşık 30 bin konutun enerji ihtiyacını karşılayacak olan santrallar yılda 277 milyon kWh enerji üretecek. İmzalanan protokole göre üretilen enerji aralık, ocak ve şubat aylarında Gürcistan’da tüketilirken diğer aylarda Türkiye’ye aktarılacak. Ali Ağaoğlu, “Londra projemiz ile konutta yurtdışına açılmıştık. Türkiye’de yaptığımız enerji yatırımlarının ardından Gürcistan projemizle birlikte enerji alanında da yurtdışına açılmış olduk” dedi. Tüketiciye poliçe uyarısı Ekonomi Servisi Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, bankaların tüketicilere zorla ya da habersizce sigorta poliçesi pazarladığını belirterek, “Maliye Bakanlığı ve Başbakanlık zorla sigorta poliçesi satma işlemini durdurmalıdır” dedi. TÜDEF Genel Başkanı Yılmaz telefon bankacılığı ve ATM’ler aracılığı ile zorla ya da habersizce yapılan poliçe için tüketicinin hesabından 30 lira bankaya aktarıldığını belirtti ve tüketicilerden hesaplarını sık sık kontrol etmelerini istedi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu önünde toplanan TÜDEF üyeleri, üzerinde “Bankacılık soygun mu? Kart ücretlerine dur”, “Bankalar sigorta adı altında soygunculuk yapıyor” yazılı dövizler taşıdı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle