18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ŞUBAT 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Çalışanların haklarını geri götüren yasa için Türkİş ancak yasa TBMM’de kabul edildikten sonra harekete geçti Torbaya mektuplu eylem! Meclis’e iadesi isteniyor Türkİş, çalışanların haklarını geriye götüren düzenlemelerin yer aldığı yasanın, Cumhurbaşkanı Gül tarafından yeniden görüşülmek üzere Meclis’e iade edilmesi için bir mektup gönderdi. Mektupta 12 itiraz noktası yer aldı. lanması gerektiğini düşünmekteyiz. Toplu iş veya bireysel iş sözleşmeleri uyarınca sigortalı işçilere bir takvim yılı içinde en çok 3 aya kadar verilen ücretsiz izin sürelerinde de genel sağlık sigortasından yararlanmalarını gerekli görmekteyiz. Yoksul olduğunu ileri süren vatandaşların gelir durumlarının tespitinin beklenmeksizin sağlık yardımlarından yararlanmaları gerektiği görüşündeyiz. Prim hizmet belgesini asma zorunluluğunun sadece kamu işyerleri ile toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerlerinden kaldırılmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Yasada yapılan düzenleme ile kamuda kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin iş akitleri askıda iken çalışmadıkları sürelerde, isteğe bağlı sigortaya devam edenler genel sağlık sigortası primini kendileri ödeyecek, diğerlerini ise işveren ödeyecektir. Kamuda kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiler ara İlişkilendirilmiş.. Dünya Gazeteciler Sendikaları Konfederasyonu FIJ’nin yakın tarih raporlarında, günümüzde kirlilikte güdülenme, güdülenmede en masum gazetecilerin “ilişkilendirilmiş” sıfatı ile isimlendirilen, örneğin bir askeri gücün peşinden savaşı anlatan gazeteci arkadaşlarımız olduğuna işaret ediliyor.. Çünkü onlar savaşın bir penceresinden görüntüleri, haber ve bilgileri veriyor, bizler de gerçeğin algılanmasında ona göre bir değerlendirme yapabilme şansını elde etmiş oluyoruz. Tarafsız gazetecilik adına marka olmuş yayınlar, gazetecilerin günümüz medya koşullarında ele geçirilmiş olmalarının, kirli çıkarlara hizmet etmelerinin, kitlelerin gerçeklerin tersine güdülenmelerinde kullanılmalarının tahribatı çok acımasız. İnsanlık medya çağında, insan hakları, uygarlık, demokrasinin tam tersi yolda bir yıkımı yaşıyorsa, medya gücünün, gazetecinin olumsuz katkıları çok fazla.. Ülkemizde yaşanan son gelişmeler üzerinden basın özgürlüğü, gazetecilerin hakları gündemli, bol polemikli, kısır tartışmalar var ya.. Basın özgürlüğü, gazetecinin hakları tartışmasının bu denli karmaşık, şiddetli sahneye konuluşunun odağında; insan hakları, demokrasi, basın özgürlüğü, gazetecilik etiği, değerlerinde direnen meslek örgütleri ile gazetecilerin teslim alınması, susturulması yolunda dört koldan yeni yıldırma, saldırı stratejilerinin sahneye konuluşu var.. Gelin görün ki.. medya üzerinden oyanan bu büyük kirli oyunu, gerçekleri topluma anlatabilmek, kamuoyuna ulaşabilmek gerçekten çok zor.. Medyayı elinde tutan güç odakları, iktidar gücü ile ilişkileri, medya gücünü çok ağırlıklı ele geçirebilmiş olmaları gerçeği gün gibi ortada.. Çoğunluk korosu gerçekleri çarpıtmaya yonelik, kamuoyu oluşturma araçlarını elinde tutmakla kalmıyor, sözde özgür tartışmalar çerçevesinde kafa, kavram kargaşasında istediği gibi at koşturuyor.. Medya güdülemesinde çizilen ağırlıklı tabloya bakıp, bir an için; “Gerçekler gazetecilerin aykırı seslerinin cezalandırılmasını isteyen Başbakan’ın, yandaş medyanın, cemaatlerle emperyal finans odaklarının fonlarından beslenen kendileri de gazetecilik yapan sözcülerinin suçlamalarında saklı olabilir mi” sorusuna yanıt arasak.. “Ortada bağımsız yargılama var. Tutuklananlar gazetecilik faaliyetleri nedeniyle değil, darbe örgütleri ile ilişkileri nedeniyle tutuklandılar.. yargıya saygı duyulmalı” tezinin en küçük bir gerçeklik payı, inandırıcılığı olabilir mi? Türkiye’yi basın özgürlüğünde, AKP iktidarı süreçlerinde 100. sıralardan 138. sıralara, geriye püskürten yaşanmışlıklar evrensel kriterlerle saptanıyor. Evrensel basın örgütleri, ülkemizin var olan bütün basın örgütleri ile dayanışmalı olarak, Türkiye’de basın özgürlüğünün katledilmesine karşı duruş sergiliyorlar. Ülkemizde insan hakları, demokrasinin de olmazsa olmaz güvenceleri için basın özgürlüğü savaşımı yürütüyorlar. Son aylarda artan protesto eylemlerinde AKP iktidarları sürecinde yaşanan bir dizi olumsuzluğun altı çizilirken, gazetecilere özgürlük kampanyaları düzenleniyor. Tutuklu gazetecilere özgürlük platformu son baskıları kınayan açıklamalarında, özellikle terörle mücadele yasasının demokrasi ile çelişen hükümlerinin altı çiziliyor, özel yetkili yargı sisteminin sonuçları üzerinde, peş peşe gelen somut örnekler sıralanıyor.. Sıcak gündemde bardağı taşıran son damla Ergenekoncu, cuntacı suçlamaları çerçevesinde tutuklanan gazetecilerin yaşadıkları.. Odatv baskını, yargılanmalara ilişkin dünkü haberler, gelişmeler, Başbakan Erdoğan, meslektaşlarının infazını isteyen yandaşların söylediklerinin gerçekle bağdaşmadığının, suçlamaların, yargısız infazların boyutlarının belgeleri niteliğinde.. Tutuklanan gazetecilere avukatlarının verdikleri ilk bilgilere göre yöneltilen sorular “Uyarıldığınız halde neden bu haberi yaptınız?”ın sorgulanması çerçevesinde. Tutuklanma gerekçelerinde daha önceki tüm gazeteci arkadaşlarımız için geçerli olduğu üzere soyut bir Ergenekon, darbeci örgüt üyeliği vurgulaması, sonra da yayınları ile darbecilere destek olma suçlamaları var.. Yine dün devam eden 2. Ergenekon davası kapsamında söz alan yıllardır tutuklu arkadaşlarımız Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, mahkemeden son talep dilekçelerinde bir kez daha gerekçeli evrensel hukuk ve yasalarımıza uygun açıklamalı gerekçenin olmadığının altını çiziyorlardı.. Sayısız örnekle sayılanlar yine kanıtların hukuki geçersizliği, sahte düzenlenmiş nitelikleri üzerindendi.. Yıllar süren yargısız infaz, tutukluluklar böyle.. Yeni gelen baskın, operasyonlar, tutuklulukların içerikleri birbirinin kopyası gibi.. Kendilerine gazeteci diyen, sayan birileri; “aynı davalarda yargılanan, henüz sanık olanlardan kimilerinin isimlerini sayarak, ortada kanıtlanmış suç, gerçek varmış gibi; (‘darbecilerle görüşen, gazeteci darbecilerin suç ortağıdır..’)” diyebilecek densizliği gösterebiliyor.. Başbakan yargılamanın bu aşamasında (gazetecilik faaliyetlerinden değil, başka işlerinden yargılanıyorlar) hükmünü verebiliyor.. [email protected] Eşitlik ilkesine aykırı bulundu Yasada çalışanların haklarını geriye götüren düzenlemelerin yer aldığına vurgu yapılarak anayasanın eşitlik ilkesine aykırı maddeler de bulunduğuna işaret edildi. denin yasa metninden çıkartılmasının gerekli olduğu düşüncesindeyiz. Sektörel ve bölgesel krizlerin kısa çalışma ödeneği kapsamına alınması, özel ve sübjektif uygulamalara yol açabilecek ve böylece İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında kullanılması yaygınlaşacaktır. Fonun bu yolla da kullanılması uygun görülmemektedir. Kanunun 74. maddesinde yapılan düzenlemede, İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında işverenlere kaynak olarak kullandırılmasına imkân verilmektedir. Belediyelerde istihdam fazlası belirlenecek işçilerin muvafakatları alınmadan başka yerlere atanmaları halinde, ailelerin bölünmesi, çocukların eğitimlerinin aksaması gündeme gelebilecektir. Düzenlemenin kanun metninden çıkartılması ya da işçinin muvafakatı alınarak atamasının yapılması gerektiği görüşündeyiz. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Türkİş, torba yasanın TBMM’ye iade edilmesi için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdiği mektupta itirazlarını 12 maddede topladı. Mektupta, çalışma hayatını doğrudan ilgilendiren yasanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca sosyal taraflardan görüş ve öneri alınmadan hazırlandığına dikkat çekildi. Türkİş, 12 istek ve itirazını şöyle sıraladı: 18 yaşını doldurmuş okumayan, çalışmayan ve evlenmemiş kız çocuklarının, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu aile ferdi olarak kabul edilerek genel sağlık sigortasından yararlanması önerimiz reddedilmiştir. Ülkemizin ekonomik ve toplumsal koşullarının dikkate alınarak kız çocuklarının korunmasına devam edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin iş akitleri askıda iken yıl içinde çalışamadıkları aylara da borçlanma imkânı sağ 3456 12 sında oluşturulan ve adil olmayan bu ayrım çalışanlar arasında huzursuzluk yaratacaktır. Ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşım işyerleri ile güzel sanat kollarında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından belirlenecek alanlarda iş akdi ile çalışanların sigortalılıkları zorunlu olmaktan çıkarılarak, isteklerine bırakılmaktadır. Bu işçilerin zorunlu sigortalılıklarının devam ettirilmesi, sigortalılıklarının takibi için aylıklarının sosyal güvenlik primlerini de içeren çeklerle bankalar aracılığı ile ödenmesinin uygun olacağı düşüncesindeyiz. Kısmi süreli sözleşme ile çalışanlara, akitleri askıda iken çalışmadıkları sürelerde işsizlik ödeneği verilmesi; zorunlu sigortalılığı sona erdirilenlerin de talebimizle sigortalılıklarının devam ettirilerek primlerinin işverenlerince ödenmesinin gerektiği düşünülmektedir. İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında kullanılmasına imkân sağlayan 69. mad 7 10 11 8 12 9 TOKİ, Pakistan’da 4 bin 620 konut yapacak Ekonomi Servisi Venezüella’dan petrol karşılığı konut yapımı teklifi alan Toplu Konut İdaresi (TOKİ), yurtdışındaki ilk büyük konut projesini Pakistan’da gerçekleştirecek. İdare, geçen yıl büyük bir sel felaketi yaşayan Pakistan’a ilk aşamada 4 bin 620 konut yapacak. TOKİ’den verilen bilgiye göre sel felaketinden sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile bu ülkede çalışmalara başlayan TOKİ, ilk aşamada konut yapılacak alanları ve çalışma koşullarını belirledi. TOKİ, en fazla birkaç ay içinde ihaleleri tamamlayarak, inşaat çalışmalarına başlamayı planlıyor. Konutların finansmanı, sel felaketinden sonra bu ülkeye yardım için toplanan paralardan karşılanacak. Pakistan’da yaşanan sel felaketinden sonra Türkiye’de düzenlenen kampanyada, 200 milyon liranın üzerinde yardım toplanmıştı. Pakistan Ulusal Meclis Başkan Yardımcısı Faisal Karim Kundi, teşekkür etmek üzere geldiği Ankara’da TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’a her türlü yardıma hazır olduklarını iletti. Faisal Karim Kundi, yapılacak konutların son derece önemli olduğunu belirtti ve daha çok yardım edilmesi ricasında bulundu. 21 yıldır oturduğu Aslanlı Köşk’ü boşaltan Halis Toprak, tahliye işlemini izlemek üzere köşk önünde bekleyen basın mensuplarına, köşkün boş salonunda bir sandalyede oturarak açıklamalarda bulundu. Aslanlı Köşk’e zoraki veda TMSF ihalesinde işadamı Remzi Gür’ün 23 milyon 800 bin lirayla aldığı Sarıyer’deki köşkü boşaltan Toprak, köşkün 50’de 1 fiyatına satıldığını ileri sürdü. Ekonomi Servisi İşadamı Halis Toprak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) satışa çıkardığı ihalede işadamı Remzi Gür’ün 23 milyon 800 bin lira bedelle aldığı Sarıyer’deki Aslanlı Köşk’ü tahliye etti. 21 yıldır oturduğu Aslanlı Köşk’ü boşaltması için TMSF’nin Halis Toprak’a verdiği 15 günlük süre önceki gün dolarken, dün sabah Toprak’ın eşyasının köşkün bahçesindeki 2 nakliye kamyonuna taşınması sırasında TMSF’nin avukatları da köşke geldi. Toprak, Türkiye’nin çeşitli illerinde inşaat alanları, fabrikaları ve şirketleri bulunduğunu, 140 kilometrede 19 sanayi tesisi olduğunu belirterek, Toprakbank’ın 2002’nin ilk 3 ayındaki kârının diğer bankalar toplamının yüzde 26’sı kadar olduğunu, Toprak’ın 6 iştirakinin ise aynı dönemde 25 milyon TL kâr elde ettiğini savundu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a çağrıda bulunmak istediğini ifade eden Toprak, “180 milyon dolar nereye gitti? Ahmet Ertürk, Şakir Ercan Gül’ün işine son verin ki müfet tişler işini tam yapsın. Danıştay’ın verdiği kararın ardından 380 milyon TL alacağımız var” dedi. Ne hissettiğinin sorulması üzerine “Bu bir facia. Halis Toprak bu kadar fabrika, sosyal tesis yaptı” yanıtını veren Toprak, bir başka soru üzerine de, “Şimdilik yerim yok. Eşya için bir depo tuttuk. 23 gün bu yakınlarda bulunan oğlumun evinde kalacağım. 17 tane evim vardı. TMSF yüzünden 17’si de gitti. 10 milyonluk malı 100 liraya satıyor. Allah’ın kudretine, yargının gücüne inanıyorum. Danıştay, iptal etmeye başladı. İnşallah hem malları hem hakkımızı geri alacağız” diye konuştu. Şekerin çoğu Avea adil frekans istiyor zarar, azı karar ŞEHRİBAN KIRAÇ ABONEL KTE MAKAS BÜYÜYOR Nişasta bazlı şeker tartışmalarına Ulusal Beslenme Platformu da katıldı. Açıklamaya göre, pancar şekeri ile mısır şekeri arasında vücuttaki etkileri açısından bir fark yok. İstanbul Haber Servisi Ulusal Beslenme Platformu’ndan yapılan açıklamada, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) tüketiminin kanser, obezite, karaciğer yağlanması, diyabet gibi hastalıklara neden olduğunu gösteren güvenilir klinik bilimsel bir araştırma bulunmadığı belirtilerek “Fruktoz ve glukoz içeren NBŞ’ler tüketim miktarlarına uyulduğu takdirde hastalıklara neden olmaz. Ancak, diğer gıda maddelerinde de olduğu gibi, uzun süreli ve fazla miktarda tüketilmesi insan sağlığını olumsuz etkileyebilir” denildi. Prof. Dr. Perihan Aslan, Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, Prof. Dr. Mehmet Pala, Prof. Dr. İlhan Yetkin, Prof. Dr. H. Tanju Besler, Prof. Dr. Artemis Karaali ve Prof. Dr. Filiz Açkurt’tan oluşan Ulusal Beslenme Platformu yönetiminin bildirisinde, “Her türlü şeker miktarının günlük kalori alımının yüzde 10’unu geçmemesi gerektiği” kaydedildi. Açıklamada özetle şunlar yer alıyor: Türkiye’deki şekerler, şeker pancarından elde edilen “çay şekerisakkaroz” ile mısırdan elde edilen (NBŞ) “mısır şekeri fruktozglikoz karışımları”dır. Ancak sakkaroz da kimyasal olarak yarı yarıya glukoz ve fruktozdan oluşur. 1 gram pancar şekeri de 1 gram mısır şekeri de vücuda 4 kilokalori enerji verir. Esasen çay şekeri vücuda alındıktan sonra midenin asitli ortamında ve bağırsaklarda yarı yarıya glukoz ve fruktoza dönüşür. Yani çay şekeri ile mısır şekeri tüketmek arasında fark yoktur. Öte yandan dün bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, NBŞ’lerle ilgili hazırlanan raporun ay sonuna kadar açıklanacağını söyledi. BARSELONA Avea Üst Yöneticisi (CEO) Erkan Akdemir, 2010’da, bir önceki yıla oranla yüzde 508’lik artışla, 332 milyon lira faiz, amortisman, vergi öncesi kâr elde ettiklerini açıkladı. Akdemir, Barselona’daki GSMA Mobil Dünya Kongresi sırasında Avea’nın 2010 performansı ve 2011 beklentilerini açıkladı. Önümüzdeki dönemde sektörde en önemli gündem maddesinin, frekansların adil olarak yeniden paylaştırılması ve LTE gibi teknolojilerde frekansların dağılımı meselesi olacağını anlatan Akdemir, “Mobil operatörlerin başaErkan Akdemir Türkiye’de kişi başına düşen mobil telefon aboneliğinde farkın oldukça açıldığını, Avrupa penetrasyonda yüzde 130’ları görürken, Türkiye’de oranın yüzde 85’lerde kaldığını kaydeden Akdemir, sektörün önümüzdeki dönemde en çok bu oranın nasıl artırılacağına kafa yorması gerektiğini belirtti. Akdemir, Türk Telekom Grubu şirketlerinden Argela tarafından geliştirilen Femtocell’in, genişbantla mobil 3G’nin evliliğini getirdiğini belirterek, “Kutunun arkasında TTNET’in internet servisi var ama çıktı olarak bir 3G servisi alıyorsunuz. Bu bizim için kapsama alanı iyileştirmesi yanında farklı müşteri deneyimi fırsatı sağlayacak. Kutunun sahibi ağırlıklı olarak TTNET olacak ama bu ileride bizim de böyle bir şeyi sunmamız için engel değil. Artan mobil data trafiği operatörleri yoruyor. Femtocell, o yorgunluğu azaltacak imkân sağlıyor” dedi. TürkRus Toplumsal Forumu hızlı başladı Ekonomi Servisi Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla oluşturulan TürkRus Toplumsal Forumu kapsamında iki tarafın çalışma esaslarını düzenleyen niyet anlaşması MOU, Eşbaşkanlar Şarık Tara ve Duma Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Konstantin Kosaçev tarafından paraflandı. Anlaşmanın imza töreninin, mart ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in katılımıyla Moskova’da yapılması öngörülüyor. Forum Eşbaşkanı Şarık Tara, iki ülke arasındaki karşılıklı ticaretin iyi gittiğine işaret etti. Tara, 15 yıl önce Moskova’da ticaret hacminin 5 milyar dolara ulaşacağını söylediğinde, etrafındaki bazı kişilerin gülümsediğini, şu anda 2023’te 100 milyar dolar olması hedefi bulunduğunu anlattı. “Çalışırsak olur” diyen Tara, sonraki toplantının martta Moskova’da imzalanacağını bildirdi. Toplumsal Forum, çalışmalarını komiteler aracılığıyla yürütecek. Türkiye tarafı komite başkanlıklarını Gülsün Sağlamer, İlber Ortaylı, Volkan Vural, Tuncay Özilhan, Hüsnü Özyeğin, Zülfü Livaneli, Turgay Demirel, Mehmet Paçacı ve Levent Bıçakçı üstlendi. rısını etkilediği kadar piyasanın adil gelişmesi ve büyümesi anlamında da frekans en önemli etken. 2G’deki frekans dağılımının da gözden geçirilmesi, 3G’de fırsat varsa farklı frekansların kullanıma açılması, 4G frekans planlamasının şu anda anons edilmesi bizim gibi uzun dönemli yatırım yapan operatörler için çok önemli. Nasıl bir çiftçinin elindeki en önemli değeri topraksa, toprağı olmayan çiftçi bir şey ifade etmiyorsa, bizim için de frekanstır önemli olan. Frekans ne kadar düşük olursa, bizim için çok daha değerlidir” dedi. 2010’da abone sayılarının müşteri tabanına son çeyrekte 181 bin 206 ilave ile 11.6 milyona ulaştığını, toplam gelirlerin yüzde 6 büyüme ile 2 milyar 650 milyon TL’ye çıktığını belirten Akdemir, 2010’da vitesi çok büyüttüklerini kaydetti. Akdemir, 2008 üçüncü çeyreğinde ortalama abone başına kullanım dakikası 170 iken, bu rakamın geçen yılın üçüncü çeyreğinde 270’e çıktığını dile getirdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle