25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ARALIK 2011 PAZARTESİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr 10 EKONOMİ İSMMMO’nun raporuna göre, son 13 yıllık dönemde dev firmaların çalışan sayısı azalırken kârları arttı Çalışanın sırtından kâr Ekonomi Servisi İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) tarafından hazırlanan “1000 Büyük Sanayi Firması ve Türkiye Ekonomisinin Gerçekleri” raporuna göre, son 13 yıllık dönemde dev firmaların çalışan sayısı azalırken kârları arttı. Rapora göre, 1000 büyük sanayi firması 1998 yılında 746 bin 614 kişi çalıştırırken, 2010 yılında 500 kişiye yakın azalma oldu. Firmaların çalışan başına elde ettiği kâr ise arttı. Büyük sanayi firmaları 1998 yılında çalıştırdıkları kişi başına 577 lira kâr elde ederken, 2010 yılında bu tutar 12 bin 178 liraya ulaştı. Firmaların bir çalışanın üzerinden kazandığı para 13 yıl 1000 büyük sanayi firması 1998 yılında 746 bin 614 kişi çalıştırırken, 2010 yılında çalışan sayısında 500 kişiye yakın azalma oldu. Büyük sanayi firmaları 1998 yılında çalıştırdıkları kişi başına 577 lira kâr elde ederken 2010 yılında bu tutar 12 bin 178 liraya ulaştı. Sanayi sektörünün toplam katma değerinin yarısı 1000 büyük işletme tarafından sağlanırken geri kalan yarısı da 412 bin küçük ve orta ölçekli işletme tarafından yaratılıyor. da ortalama 21 kat arttı. Türkiye İstatistik Kurumu, Hazine, İstanbul Sanayi Odası ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verileri üzerinden yapılan çalışmaya göre; sanayi sektörünün yarattığı milli gelir içinde ilk bin firmanın payı ise yüzde 52.67’ye ulaşıyor. Araştırmaya göre Türkiye’de sanayi sektöründe faaliyet gösteren yaklaşık 412 bin KOBİ’nin 1000 dev firma karşısındaki güçleri de giderek eriyor. Sanayi sektörünün toplam katma değerinin yarısı 1000 büyük işletme tarafından sağlanırken geri kalan yarısı da 412 bin küçük ve orta ölçekli işletme tarafından yaratılıyor. Bu 412 bin işletmenin toplam GSYİH içindeki payı ise yüzde 10 düzeyinde bulunuyor. Rapora göre; uzun yıllardır devam eden “Anadolu Kaplanları” söylemine karşılık yaratılan katma değerde de İstanbul merkezli sanayi kuruluşlarının payının arttığı gözleniyor. 1998’de ilk 500 firma içindeki İstanbul merkezli 220 firmanın yarattığı brüt katma değerin GSYİH içindeki payı yüzde 4.46’dan 2010’da yüzde 5.04’e çıktı. konominin lokomotifi hâlâ büyükler Türkiye’nin en büyük bin sanayi kuruluşu ise Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 54.4’ünü gerçekleştiriyor. İlk 500 kuruluşun ihracattaki ağırlığı ise hayli fazla. 1998’de toplam ihracatın yüzde 43.3’ünü gerçekleştiren E ilk 500 kuruluş, 2010’da ihracattaki payını yüzde 47.2’ye yükseltmiş durumda. İkinci 500 sanayi kuruluşunun payının ise 1998’deki yüzde 9.52 düzeyinden 2010’da yüzde 7.2’ye gerilediği görülüyor. İSMMMO raporunun sonuç bölümünde ise “Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu, katma değerde, ihracatta ve kârlılıkla hemen ardından gelen diğer 500 sanayi kuruluşuna dahi açık ara fark atarken, Türkiye’de istihdamın kaynağı olarak görülen yüz binlerce KOBİ ve on binlerce Anadolu Kaplanı ancak büyüklerin tozunu yutmakla yetiniyor” değerlendirmesinde bulunuldu. Yeni Hedef Muhalif Belediyeler CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni AKP rejiminin kuşatmasının ardından, AKP’li olmayan diğer büyük belediyeler de benzer operasyonlara maruz kalırlarsa hiç şaşırmayın. Bu, AKP rejiminin ajandasında olan bir şey. Sadece “zamanlama” meselesi. Bu tahammülsüzlüğün birçok nedeni var ve elbette birbirini tamamlayan, birbiri ile ilişkili gerekçeler bunlar. Birincisi; AKP, bir “rejim” tesis etmenin gereği, hiçbir muhalefetten hoşlanmıyor. Güçler ayrılığından hoşlanmıyor… “Bağımsız”, “görece bağımsız” hiçbir şeyden hoşlanmıyor. Daha doğrusu bu, tabiatına uymuyor. AKP’nin icra ettiği neoliberalizmin İslamcı versiyonu, son tahlilde “demokrasi”nin hiçbir türüne tahammülsüz, burjuva demokrasisi formatına tahammülsüz, gerçek demokrasiye hepten tahammülsüz. Özünde bu tahammülsüzlük, neoliberalizmin dayatmasından kaynaklanıyor, İslamcılık ise bunu taçlandırıyor. Neoliberalizmin, Keynesçiliği saha dışına atıp dünyada hegemonya tesis etmeye başladığı 1980’li yılların başından beri dünyanın, ister gelişmiş, ister azgelişmiş olsun bütün coğrafyalarında antidemokratizm hâkim olmaya başladı. Piyasayı her şeye kadir, her yere nüfuz etmiş ilahi bir güç olarak görmek isteyen neoliberalizm, bunun önündeki her şeyi kendisine engel gördü. Katılımı, görece adil bölüşümü, sosyal devlet olgularını engel gördü, sendikaları engel gördü, kısaca iktidarına küçük de olsa ortak olan ne varsa, hepsini dışlamayı hedef edindi. Bunlar, tıkanmış sermaye birikiminin inşa etmek istediği yeni rejimine ayak bağı şeylerdi. Birikimin önünün tıkayan her siyasisosyal yapının tasfiyesi gerekiyordu. ??? Neoliberalizmin Türkiye’deki tesisi, 24 Ocak Ekonomik Kararları’nı, 12 Eylül askeri darbesinin koruması altına almasıyla başladı. Ölümler, işkenceler, zindanlarla toplumu sindiren, sonra da apolitikleştiren, önceki döneme ait siyasi kurumları, sendikaları, her tür toplumsal örgütlenmeyi tasfiye eden 12 Eylül, yeni birikim rejimine hukuki çerçeveyi de 1982 Anayasası ile çattı. Özal iktidarında iyice boy atan neoliberalizm, izleyen merkez sağmerkez sol koalisyon iktidarlarında ağır aksak yerleşimini sürdürdü ama esas hızlanması 2002 sonrası, AKP iktidarlarıyla oldu. Dünya kapitalizmi ile olağanüstü bir bütünleşmede ifadesini bulan neoliberalizme, bu yeni İslamcı versiyon ivme kazandırdı. Neoliberal politikalara uyum sancıları çekerken, onu düzenleme çabasındaki merkez sağ ve merkez sol iktidarların enerjilerini emip tüketen Türkiye kapitalizmi, geride önemli bir siyasi alternatif de bırakmayınca AKP’nin işi iyice kolaylaştı. Kendisine alan açtığı ve büyük sermayenin tereddütlerini giderdiği ilk iktidar döneminin ardından AKP, esas siyasi rejim düzenlemelerine 2007 sonrası girişti... Yürütme ve yasamadaki hâkimiyete, yargının kontrolü eklendi. Üniversite, önceden kontrole geçirilmişti. Kamu iletişim araçları üstündeki hegemonyaya yandaş medyalar eklenmekle kalmadı, “merkez” medya süratle sindirildi, çoğu, saflara çekildi. Askeri vesayet, okyanus ötesi desteklerle bertaraf edilirken Silivri, muhaliflerin toplanma kampına dönüştürüldü. Yandaş sermayedarlar palazlandırılırken, mütereddit büyük sermaye (TÜSİAD) önce sindirilerek, korkutularak sonra da “hayran bırakılarak” saflara çekildi. Çıban başı Kürt siyasetini manipüle etmenin yolları aranmadı değil ama maya tutmayınca ona cepheden savaş açıldı ve KCK operasyonları ile politik mücadele zemini bile dar edildi. 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği, rejim için bir tadilattı ama yetmedi. Sürdürülen yeni anayasa inşası, bugüne kadar üst üste konulanın, yani mazrufun, “yeni zarfı” olacak. ??? Güçler ayrımına, her tür muhalefete tahammülsüzlük bitmiyor elbette. Sırada muhalefetin yönettiği yerel yönetimler, büyük belediyeler var. Bunlar, henüz fethedilememiş kaleler. Ama fethedilmeli. Özellikle neoliberalizmin tıkanan birikim damarlarını açmak için büyük şehirlere ihtiyaç var. İstanbul’un en gözde, varlıklı ilçeleri Beşiktaş, Şişli, Sarıyer, Bakırköy, Ataşehir ve Kadıköy’de CHP’nin yönetimi hazmedilir şey değil. Ankara’da Çankaya ve Yenimahalle’nin CHP iktidarında olması hazmedilir şey değil. Hele ki İzmir Büyükşehir’in CHP’li olması hiç sindirilebilir bir şey değil. Bunlara CHP yönetimindeki Antalya, Mersin, Muğla, Aydın, Çanakkale ve Trakya’yı ekleyin; kabul edilir şeyler değil. Bunlara, MHP yönetimindeki Balıkesir, Manisa ve Adana’yı ekleyin; kabul edilebilir şeyler değil… Bütün muhalif partili bu büyük belediyeler, ilçe belediyeleri, neoliberal birikimin ana gıdası haline gelen kent rantının en yüksek olduğu coğrafyaları yönetiyorlar. Bu değerli kent arsalarına yapılan ve yapılması muhtemel gökdelenler, AVM’ler, dev ofis binaları, lüks rezidanslar, turizm kompleksleri; bu dev tüketim mabetleri, finans merkezi alanları vb. konusunda muhalif belediyelerin yetkili olması, her şeye hâkim AKP rejiminin hazmedeceği, kabulleneceği, boyun eğeceği bir hal olabilir mi? “Demokrasi uğruna” böyle bir şeye katlanılabilir mi? Katlanılamaz, hele ki eli bu kadar güçlenmişken, kendini bu kadar her şeye kadir hissederken, katlanılmaz. O zaman da seçim zamanını filan da beklemeden, “yolsuzlukrüşvet” soruşturmaları ile, her tür belden aşağı darbelerle üstlerine çullanılmalı, vakit kaybedilmemeli... Evet, hedef, kent rantı yüksek büyük il ve ilçe belediye yönetimleridir. Şimdi bu muharebenin zamanıdır… Kuşatılmışlar, bunun ne kadar farkındadır ve kendilerini nasıl savunacaklar acaba, o ayrı mesele... P ORTFÖYLERİNDE YOK YOK B AKAN ŞİMŞEK: Krediler dönmedi bankalar emlak zengini oldu Ekonomi Servisi Bazı bankaların internet sitelerindeki satış ilanlarına dayanarak yapılan araştırmaya göre, yaşanan ekonomik sıkıntı ve gelirden fazla kullanılan krediler nedeniyle vatandaş, çiftçi, sanayici ve tüccarlar kredi borçlarını ödemeyince binlerce ipotekli konut, arsa, tarla, fabrika ve dükkân gibi gayrimenkuller bankaların eline geçti. AA’nın haberine göre, geri dönmeyen kredilere haciz yoluyla el koydukları gayrimenkuller nedeniyle emlakçı gibi olan bankalar, gayrimenkul satışları için “emlak servisi” bile oluşturdu. kası’nın elinde halı saha bile bunuyor. Avrupa’ya mucize lazım MURAT GÜLDEREN elinde ne var? Hangi bankanın Sinema bile var Bankalarda bulunan gayrimenkullerin arasında müstakil ev, ahşap ev, kerpiç ev, villa, konak, apartman dairesi, apartman, otel, pansiyon, fabrika, imalathane, atölye, cam sera, akaryakıt istasyonu, otel, lokanta, depo, garaj, dükkân, ofis, işhanı, arsa tarla, sera, çiftlik, bağ, elma, zeytinlik, meyve, fındık, incir, narenciye bahçesi gibi yüzlerce gayrimenkul bulunuyor. Hatta Vakıfbank’ın elinde satılık tavuk çiftliği, kafe bar, sinema, hiper market, Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) elinde satılık çırçır ve sabun fabrikası, fabrika zengini olan İş Ban İş Bankası’nın satılık portföyünde bulunan gayrimenkuller Adana Seyhan’daki 42 milyon dolar değerindeki fabrika ile 20 milyon dolar değerindeki ticari ve konut imarlı arsa en değerli satılıklar arasında yer alıyor. İş Bankası Adana’da bulunan 12 milyon lira, Bursa Osmangazi’de 3 milyon 750 bin lira, Elazığ’daki 2 milyon 600 bin lira değerindeki ekmek fabrikası, Samsun’daki 1 milyon 500 bin lira, Karaman’daki 1 milyon 650 bin lira, Kilis’teki 700 bin liradan satışa çıkarttığı fabrikalarla fabrika zengini. Halk Bankası 197 arsa, 36 fabrika, 286 işyeri, 41 bina, 806 mesken, 610 tarla, 280 diğer olmak üzere toplam 2 bin 256 gayrimenkulü satışa çıkarmış durumda. Öte yandan Ziraat Bankası’nın 219, Vakıfbank’ın 460, Türk Ekonomi Bankası’nın 476, Garanti Bankası’nın 313, İş Bankası’nın bin 458, Yapı Kredi Bankası’nın 260, Denizbank’ın 293, Fibabanka’nın 10, Finansbank’ın 515, HSBC’nin 114, Albaraka Türk’ün ise 176 adet satılık gayrimenkulü bulunuyor. Tüketici ulaşıma çözüm peşinde Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, Ankara Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) toplanarak şehir içi servis araçlarının ücretsiz ve iki yönlü olarak çalışmasına karar vermesi gerektiğini bildirdi. Çakar, araçlar UKOME’ce 17 Şubat 2005’te kaldırılınca başlattıkları hukuk savaşını kazandıklarını anlattı. Milyonlarca tüketicinin mahkeme kararı gereğince servis araçlarının bir an önce hizmet vermesini beklediğini belirten Çakar, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin yetkisi olmadığı halde karar alıp hizmeti iptal etmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. İnform, ‘enerjisi’ni dünyada ilk 5’e girmek için kullanıyor Ekonomi Servisi Kesintisiz güç kaynağı üretiminde 31 yıllık bir geçmişi olan İnform, Fransız devi Legrand’la yollarını birleştirerek hedef büyüttü. Türkiye’de yüzde 40’lık pazar payı ile sektördeki en büyük oyuncu olan İnform’un 3 yıl içinde varmak istediği nokta küresel çapta ilk 5 şirketten biri olmak. İnform’un yeni genel müdürü Levent Ilgın yaptıkları ve planladıkları ArGe yatırımının getirisiyle bu hedefi de aşacaklarını söyledi. Şu anda dahi cirosunun yüzde 35’ini ihracattan elde eden İnform’un yeni genel müdürü Levent Ilgın, kesintisiz güç kaynakları konusunda 57 kişilik ArGe ekibi ve yaklaşık 370 çalışanı ile 2011’de 70 milyon Avro ciro yaptıklarını belirtti. Gelecek 3 yıl için hedeflerini küresel pazarda ilk 5 olarak açıklayan Ilgın, şöyle konuştu: “1 Ocak 2012’de çok büyük bir pazar olan ABD pazarına giriyoruz. Bunun için tüm formaliteleri tamamladık. Türkiye’de yakaladığımız pazar payını küresel çapta da yakalamak istiyoruz. Legrand’ın büyüme stratejisi pazar liderleri ile çalışmaktır. Bizimle ortaklık kurması da başarımızı ortaya koyuyor.” Levent Ilgın WASHINGTON Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “AB bu krizi inanılmaz kötü yönetti, bunu ben söylemiyorum, bunu bütün gözlemciler söylüyor” diyerek 18 ay önce yangın küçükken ve kontrol altına alınabilecekken, şimdi yangının çok büyüdüğünü kaydetti. Bakan, şimdi bunun kontrol altına alınması için daha büyük bir kaynak ve çok daha radikal yapısal düzenlemeler gerektiğini dile getirdi. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’nun (TUSKON) toplantısına katılmak üzere geldiği Washington’da soruları yanıtlayan Şimşek şöyle devam etti: “Piyasaların beklentisi şu; bu zirveden Fransa ve Almanya’nın önderliğinde çok ciddi, yeni birtakım kurallar, bu kurallarla birlikte, kurallara uymayanlara müeyyideler, bunun sonucunda Avrupa Merkez Bankası, Kurtarma Fonu ve bir de IMF’den yeni kaynaklar... Bu beklentiyle iyimser hava var. AB liderleri 18 aydır hep bir araya gelirler beklenti yaratırlar, sonra hayal kırıklığına uğratırlar. Fakat bu defa kırılma noktasındayız. Eğer 9 Aralık’ta şapkadan bir şey çıkartmazlarsa, Avro Bölgesi ciddi bir şekilde dağılma riskiyle karşı karşıya kalır. Avro Bölgesi’nin dağılması da aslında ciddi anlamda AB’nin çöküşe gitmesi demektir.” Hazırlayan: PELİN ÜNKER H A F T A N I N NE OLDU? Dünyanın önde gelen merkez bankaları piyasalardaki likidite sıkışıklığını gidermek için dolar swap maliyetlerini 50 baz puan indirdi. Kararla piyasaya dolar pompalanırken, IMF’nin AB Merkez Bankası’na kredi sağlayacağı haberi piyasalardaki olumlu havayı pekiştirdi. Çin’in zorunlu karşılıkları indirmesi pozitif algılanan bir diğer gelişmeydi. AB maliye bakanları kurtarma fonunun güçlendirilmesi için anlaşmaya vardı. BRICS ülkelerinden Avro ülkelerine yardım sinyali geldi. Gelişmeler piyasalara yükseliş getirirken dünyada kriz tehlikesi büyümeyi sürdürüyor. OECD’den küresel resesyon uyarısı geldi. BM de yeni kriz uyarısı yaptı. S&P, Avrupa ve ABD’nin 15 bankasının notunu bir kademe Ç İ Z E L G E S İ NE Piyasaya dolar hamlesi OLACAK? Gözler AB zirvesinde Enflasyon açıklanacak Yurtiçinde bugün açıklanacak enflasyon haftanın en önemli verisi. Ayrıca sanayi üretimi duyurulacak. Perşembe belli olacak sanayi üretimi verileri yılın son çeyreğinin ilk ayındaki ekonomik yavaşlamanın boyutu hakkında fikir verecek. Hazine, yarın ilk kez iskontolu yerine sabit kuponlu bir gösterge tahvil ihraç edecek. Avro Bölgesi’nden piyasaları tatmin edecek kararların çıkması halinde faiz ve kurun aşağı yönlü seyretmesi beklenebilir. Dolar/TL’de 1.80 seviyesi mümkün. indirdi, Belçika’nın ülke notunu düşürdü. Fitch AB’nin borç krizine karşı yeni tedbirler alıp ABD’nin not görünümünü negatife çevirdi. 87 AB almayacağı piyasaların en çok merak ettiği bankasına Moody’s’ten not uyarısı geldi. konu. Bugün MerkelSarkozy görüşmesi yapılacak. Toplantıdan çıkacak sonuçlar cuma Tedirginlik artıyor yapılacak AB zirvesine yönelik işaretler veOlumlu küresel gelişmeler ve TCMB’nin döviz sa rerek piyasaların seyrinde belirleyici olacak. tım ihalelerini önceden açıklayacağını duyurmasıyla Diğer yandan AB Merkez Bankası perşemkur ve faiz geriledi. Ancak Avro Bölgesi’ndeki sı be faiz kararını duyuracak. İtalya Başbakanı kıntıların Türkiye’deki bankaları etkileyeceği yö Monti bugün kemer sıkma programını açıknünde tedirginlik artıyor. Bankacılara göre bankalar lacak. Fransız La Tribune gazetesine göre artık daha yüksek fiyatlara borçlanmak zorunda ka S&P Fransa’nın kredi notunu bu hafta içinlacak. Fitch, Türkiye’deki bankaların notunu pozi de düşürebilir. İtalya ve Macaristan’dan getiften durağana çevirdi. Moody’s cari açık sorununa len haberler de iki ülkenin IMF yardımına ve belirsiz TCMB politikalarına dikkat çekti. başvuracağı yönünde. BORSADA İYİMSERLİK DALGASI İMKB yurtdışındaki olumlu havanın etkisiyle yüzde 7.2 yükselerek 54 bin 770 puandan kapandı. Bu hafta yapılacak AB liderler zirvesi öncesinde, Avrupalı liderlerin ortak bir çözüme yaklaştığı umudu tüm dünya borsalarını yukarı çekti. Almanya, Fransa ve İtalya borsaları yüzde 12 yükselişle kapandı. Dolar/TL, Avro/dolar paritesine paralel geriledi. Serbest piyasada dolar 1.8250 TL’den haftayı tamamladı. Avro Bölgesi’ndeki gelişmeleri takip eden altın fiyatları ons başına 1753 dolara kadar çıktı. İçeride cumhuriyet altını 688, 24 ayar altın 102.45 liradan kapandı. DOLAR 1.83’ÜN ALTINDA Petrol yükselişte: Brent petrol Avrupa’da çözüm umuduyla varil başına 109 doların üzerine çıktı. ABD ham petrolü 98 doları aştı. Avro 1.35’e dayandı: AB Merkez Faiz geriledi: Gösterge faiz, yüzde 11’lik rekorun ardından TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın faiz koridorunda daha fazla genişlemeye şu an için ihtiyaç duyulmadığını açıklamasıyla yüzde 10.28’e geriledi. C MY B C MY B Bankası’nın zayıf Avro Bölgesi ülkelerine IMF aracılığıyla borç vereceğine ilişkin haberlerin ardından Avro/dolar paritesi yükselişe geçti ve 1.35’e yaklaştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle