19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ARALIK 2011 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Maraş katliamı 7 90 yaşında kadına inanılmaz işkence Yurt Haberleri Servisi Kahramanmaraş’ta yaşanan katliam, 33. yıldönümünde, CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu ‘Tarafsız Bölge’ adlı programda bir kez daha masaya yatırıldı. Programın konuklarından olan ve Maraş’taki katliamın baş aktörü olmakla suçlanan 19. dönem Maraş Milletvekili Ökkeş Şendiller, o dönem sıkıyönetim tarafından nasıl korunduğunu anlattı. Şendiller, mahkemenin “Kenger” olan soyadını “Şendiller” olarak değiştirdiğini ve bunun gerekçesini de “güvenlik” olarak açıkladığını söyledi. Katliam kurbanlarından ilköğretim müfettişi Süleyman Metin’in kızı Birgül Sarıkaya da telefonla programa katılarak yaşadıklarını anlattı. Katliamdan, mahalle bakkalına kadar herkesin önceden haberi olduğunu söyleyen Sarıkaya, “Kardeşim okulda bu yönde duyumlar aldığını söylüyordu. ‘Evlerimize saldıracaklar, hepimizi öldürecekler’ diyordu. Ama babam ‘Ben kimseye bir zarar vermedim ki, neden böyle bir şey yapsınlar’ diyordu” dedi. Annesi babası hapis, üstelik aynı delillerle beraat edenlerin olduğu bir davadan Cezaevinde şaplı yemekleri yiyor; mama sandalyesi, renkli kalem kâğıdı da yok Maması karavana oyuncağı duvarlar OZAN YAYMAN İZMİR Annesinin aldığı bir hüküm nedeniyle, annesiyle birlikte cezaevine giren bebek hapishanede büyüyor. Serpil Aslan Düzgün ile Savaş Düzgün, haklarındaki hapis cezası kararı Yargıtay’ca onandığında Kastamonu’da yaşıyorlardı. Serpil Aslan Düzgün muayenehane açmıştı. 4 aylık kızları vardı. Karar Ekim 2010 tarihinde ellerine ulaştı ve Serpil Aslan Düzgün, 29 Ekim 2010 tarihinde İstanbul Başsavcılığı’na, eşi Savaş Düzgün de memleketi Biz Gazeteciler 2012’ye Böyle Giriyoruz Adı “Odatv Davası.” Ama başlıca sanıkları Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın olan gazetecilerin yargılandığı dava, bir duruşma salonuna sığmıyor. Kendi söküğünü dikmekten aciz medyamızdan daha çok, yabancı meslektaşlarımıza “Türkiye’de basın baskı altında. Özgür değil” dedirtecek bir resim çıkıyor ortaya. Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili Bakanlar için hazırladığı Dış Basın Özetleri hâlâ yayımlanıyorsa, o tepkileri bizi yönetenler de öğrenebilirler. Tutuklu olarak yargılananların sayısı 96 olmuş. Özdeyişlerimiz arasında “İpin ucunu kaçırmak” diye bir anlatım var ya. Türk medyası, yeni bir yıla 96 meslektaşının evlerinden, işlerinden ayrı, üstelik demir parmaklıklar arkasında girmekte olduğunu, özgürlük nutuklarını kimseye bırakmayan, demokrasi paketleri hazırlandığı ninnileri ile kamuoyunu uyutmaya çalışan bu iktidara nasıl anlatacağız? Uluslararası boyutta dış dünyaya da açılan işadamlarımız, hafta sonunda arkada bırakacağımız 2011 yılının muhasebesini salt yatırımlar ve istihdam ölçütleri ile değerlendiriyorlar. İfade özgürlüğünü kullanma hakkının nasıl kısıtlandığından habersiz, adeta başka bir ülkede yaşıyormuşçasına davranmak onları rahatsız etse de bunu açıktan söylemiyorlar. Daha doğrusu söylemekten onlar da korkuyorlar. Odatv adını verdiğimiz davanın ilk duruşmasında mahkeme başkanının, “Görevimiz olgularla yakıştırmaları ayırıp bir karar vermektir. Bize ne kadar yardım ederseniz, o kadar hızlı ve adil bir yargılama olur” uyarısı kürsünün sağ ucunda oturan cumhuriyet savcılarının hazırladığı iddianamenin uzunluğu ile çelişiyor. Önceki günkü duruşma, savcıların hazırladığı upuzun iddialardan sadece 56 sayfasının okunabilmesi ile geçtiği için, dün bu doğrultuda kaç arpa boyu daha gidilebileceğini, bu yazıyı hazırlarken bilemiyordum. Hâkimlerin önüne tutuklu olarak getirilen meslektaşlarımızın olabildiği kadar hızlı bir yargılama yapılmasını istemeleri yetmiyor. Onları, polisin fezlekelerine dayanarak sorgulayıp tutuklama istemi ile sorgu yargıcı önüne çıkartan cumhuriyet savcıları da aynı iyi niyeti göstermelidir. Oysa daha baştan uzun bir iddianame ile karşılaşılıyor. Savcılar bile kendi hazırladıkları bu dosyaları yeniden okumaya başlamanın vereceği yorgunluk karşısında çözümü TRT’ye ihale etmekte görmüş olmalılar ki İstanbul Radyosu’ndan iki spiker meslektaşımız Yassıada Mahkemesi’nde olduğu gibi yükümlü kılınmış! Böyle bir başlangıç vuruşuna tanık olan sanıklar ne yapsınlar? Aralarında en kıdemli sanık olmakla övünüp durumu kara mizaha döken Yalçın Küçük’ün ustaca yaptığı ironilere acı acı gülümsemeyi denemekten başka... Samsun’da teslim oldu. Serpil Aslan Düzgün, Bakırköy Kadın Cezaevi’ne, eşi Savaş Düzgün de Terme Cezaevi’ne konuldu. 4 aylık bebek de annesiyle birlikte Bakırköy Kadın Cezaevi’ne girdi. Serpil Aslan Düzgün ile birlikte aynı dosyadan ceza alan Nazire Ayata Civelek’in avukatı Selda Kaya, Adana’da, Erzurum’da, İstanbul’da, İzmir’de aynı delillere göre beraat kararı çıkmasına Ankara’da ise mahkumiyet verilmesine karşı Adalet Bakanlığı’na başvurduklarını söyledi. Avukat Kaya, “Adalet Bakanlığı’nın, müvekkillerim hakkında, kamu yararına bozma kararı vermesini istiyoruz” dedi. Kaya, ilgili dava dosyasını AİHM’ye taşıdıklarını da sözlerine ekledi. Serpil Aslan Düzgün’ün babası Ali Haydar Aslan, kızının basın açıklamasına katıldığı, dar gelirli çocuklara ders verdiği gibi gerekçelerle örgüt Şendiller doğru söylemiyor Maraş olaylarının sanığı Ökkeş Şendiller ise anlatılanlar karşısında ilginç bir iddiada bulundu. Şendiller, “Birgül Hanım’ı ve kardeşini o gün ateşe verilen evlerinden alıp Emniyete ben götürdüm” dedi. Fakat Sarıkaya böyle bir olayı hatırlamadığını, kendisinin ve kardeşinin bir tanıdıklarının evine sığındıklarını anlattı. İddialar üzerine yayına bağlanan ve Maraş olaylarının sanıklarını yargılayan dönemin Maraş hâkimi Kerim Günay ise Şendiller’i yalanladı. Günay “Ökkeş Şendiller doğruyu söylemiyor. Çocukları emniyete o götürmedi. Olay tamamen Birgül Hanım’ın anlattığı gibidir” dedi. Hâkim Günay, Maraş olayları sırasında hastane bahçesinde Sünni vatandaşların üzerine ateş açıldığını ve 18 kişinin yaşamını yitirdiğini iddia eden Şendiller’in bu iddiasını da yalanladı ve “Kesinlikle böyle bir olay yaşanmadı” dedi. üyesi olarak kabul edildiğini ve 3 yıl 9 ay hapis cezası aldığını söyledi. Aslan, “Zaman zaman yanımıza alıyoruz. Ama çok küçük olduğu için 12 haftalık sürelerin dışında kalamıyor” diyor. Ali Haydar Aslan “İlk girdiklerinde bebek çamaşırlarını seçerek aldılar. Ne götürsek kabul etmediler. Bunu fazla getirmişsiniz, şu kabul edilemez diyorlardı. Mama yemesi gereken 4 aylık bebeğin bu ihtiyacını bile çok gördüler. Dışarıdan mama kabul edilemeyeceğini bildirdiler. Savcının izniyle, yemek sandalyesi aldık, ancak cezaevi yönetimi bunu da kabul etmedi. Bir yaşını geçtikten sonra annesi, çocuğu için renkli kalemler istedi, onu da kabul etmediler. Renkli kâğıtlar götürdük. Onu da içeriye almadılar. Bebeğin yiyebileceği ürünler götürüyoruz kabul etmiyorlar” dedi. Ali Haydar Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Beşiği olmadığı için torunum ranzada, annesi yerde yatıyor. Torunum cezaevine girdiğinde, cezaevinin kreşine de kabul edilmiyor. Çünkü oraya da 3 yaş altındakileri almıyorlar. Kızım daha 30 ay cezaevinde kalacak. Cezaevi yönetiminden küçük bir bebeğin ihtiyaçlarını anlayışla karşılamalarını istiyoruz.” Diğer sanıklar aynı delillerle beraat etti İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi, 1 Nisan 2004’te düzenlediği operasyon kapsamında, bazı derneklere, dergilere ve adreslere baskın yaptı. Aramalar sırasında bir disket bulundu. Diskette DHKP/C’nin yapılanmasına dair notlar ele geçirildiği savunuldu. Sonrasında, İstanbul, Ankara, Erzurum, Adana ve İzmir DGM’lerde davalar açıldı. Süreç içinde DGM’lerin yerini özel yetkili mahkemeler aldı. Erzurum, Adana’daki davalarda tüm sanıklar beraat etti. İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 5 sanıklı dava ise 8 Haziran 2006’da bitti. Sanıklardan üçüne beraat, ikisine ceza verildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 18 sanıklı davada da deliller aynı olmasına, elde edilen disket çözümünden farklı delil bulunmamasına karşın cezalar çıktı. 10 sanık hakkında örgüt üyeliği ve örgüte yardım iddiasıyla 3 yıl ile 6 yıl arasında değişen cezalar verildi. Ceza alanlar arasında Serpil Aslan Düzgün ve eşi Savaş Düzgün de yer aldı. Serpil Aslan Düzgün hakkında, CD’de adının geçiyor olmasının yanı sıra bir sol görüşlünün cenazesine katılması ve Çarşambalı liseli öğrencilere eğitim vermesi yan delil sayıldı. Eşi Savaş Düzgün için de disketin yanı sıra üç mezar anmasında hazır bulunması ve bir basın açıklamasına katılması delil kabul edildi. Karıkoca çift 3 yıl 9 ay hapis cezası aldı. Yargıtay savcısı gözden geçirme istedi ancak karar onandı. Arkadaşı da cezaevinde Ali Haydar Aslan, kızının Samsun’daki okulundan ev arkadaşı olan öğretmen Nazire Ayat Civelek’in de aynı davadan, aynı hapis cezasını aldığını söyleyerek “Civelek kızımın da cezaevine girdiğinde 18 aylık bir çocuğu vardı. O bebek de cezaevinde büyüyor. Torunumun, o kötü koşullardaki arkadaşı da, o yavru” dedi. Şaplı yemekleri yiyor Serpil Aslan Düzgün çocuklarının çoğu zaman şaplı, kimi zaman da acılı ve ağır yağlı yemekleri kendileriyle yemek zorunda kaldığını bildirdi. Düzgün “Burada 100 kadar çocuk var, ama hasta olsalar onlara bakacak ne bir çocuk hekimi ne de acil durumlar için ilaç var” dedi. Çiçek KESK’e görüş sordu, ‘gözaltına alınmama garantisi’ isteğiyle karşılaştı İşte korku ülkesine kanıt Talana sessiz kalmadık yargı önündeyiz İddiaları reddeden ve yalnızca demokratik haklarını kullandıklarını belirten grubun mahkeme öncesinde yayımladığı çağrı metninde, “Kendini doğanın sahibi değil bir parçası olarak gören bizler, şirketlerin doğayı talanına sessiz kalmadığımız için yargılanıyoruz. Doğayı ve onun hassas dengesini tehdit eden ulusal veya uluslararası yasa, sözleşme, anlaşma ve bunların uygulamalarının tümünü reddediyoruz. Bu davada yargılananlar yalnızca Kurtuluş Parkı’nda gözaltına alınanlar değil, bu amaç uğruna yüzlerce kilometrelik yolları eşleri, çocukları, hayvanlarıyla yürüyen, ‘Anadolu’yu Vermeyeceğiz’ diyen Anadolu halkıdır. Talancıların tahakkümüne, sömürünün meşrulaştırılmasına karşı çıkan herkesi duruşmaya bekliyoruz” ifadeleri yer aldı. Davanın ilk duruşması bugün saat 09.15’te, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. 8 kişi gazetecilikten soruşturuluyor Büyük Anadolu Yürüyüşü AYŞE SAYIN/MUSTAFA ÇAKIR Taraflı olsaydım beraat etmezdin Hâkim Günay, kendisini taraflı olmakla suçlayan Ökkeş Şendiller’e “Ben taraflı olsaydım siz bu davadan beraat edemezdiniz” dedi. Hâkim Kerim Günay’ın anıları ise olaydan 33 yıl sonra, programa katılanların kanını dondurdu. Oğlu ve gelininin evden kaçarak yalnız bıraktığı 90 yaşındaki kadının büyük bir saldırıya uğradığını ve acılar içinde kıvranan kadının hâlâ yaşadığını fark eden saldırganların kadını baş aşağı çevirerek bahçede bulunan hela çukuruna kafasını soktuklarını söyledi. Hâkim Günay, verdiği ikinci örnekte de kocası öldürülen ve cesediyle bir gece geçiren bir Alevi kadının mahkemede tanıklık yaparken söylediklerini anlattı. Günay, kadının mahkemede “Bu sanıklara iyi bakmışsınız. Semirmişler. Yarın bunlara af da çıkar. Karılarının koynuna girerler. Benim kocamı kim geri getirecek?” dediğini ve bunun davanın özeti olduğunu söyledi. Uykuda izinsiz gösteri davası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin çevre politikalarını protesto etmek için nisan ayında Türkiye’nin farklı illerinden başkente doğru yola çıkan ve yüzlerce kilometre yürüdükten sonra Ankara’ya sokulmayan “Büyük Anadolu Yürüyüşü” hareketi hâkim önüne çıkıyor. 10 Haziran’da Ankara’da basın açıklaması yaptıktan sonra geceyi geçirdikleri Kurtuluş Parkı’nda uyurken gözaltına alınan 23 yürüyüşçünün, “izinsiz gösteri yaptıkları” iddiasıyla yargılanması bugün. ANKARA TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri ile birlikte dün Hakİş ile KESK’i ziyaret etti. Görüşmede KESK yöneticileri, “Söylediğimiz sözlerden dolayı yarın gözaltına alınmayacağımızın garantisinin olmadığı bir yerde fikirlerimizi özgürce söylemek mümkün değil” dedi. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun KESK’i ziyaretinde milletvekili emekli maaşlarına yapılan katmerli zam ve “gözaltı” gerilimi yaşandı. Komisyon üyeleri, ilk olarak Hakİş Genel Başkanı Mahmut Arslan’ı ziyaret etti. Komisyonun önceki gün ziyaret ettiği TOBB ve TESK’nin de aralarında bulunduğu 13 meslek örgütü temsilcilerinden bazılarının dile getirdiği “gözaltı” endişesi, KESK görüşmesinde de yaşandı. KESK Başkanı Lami Özgen’in ev sahipliğinde gerçekleşen görüşmede, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını isteyen KESK yöneticileri, kamu çalışanları için grevli toplupazarlık hakkının teminat altına alınmasını talep etti. KESK yöneticileri, “8 milletvekili cezaevindeyken, toplumun farklı kesimleri cezaevindeyken, KESK Genel Başkanı dahil 25 sendikacı 6 yıl ceza almışken nasıl bir demokratik anayasa tartışması yapılacak” diyesordu. Çiçek ise herkesten anayasa konusundaki görüşlerini iletmelerini istediklerini söyledi. Görüşmede milletvekili emekli aylıklarına yapılan zam da gündeme geldi. KESK Başkanı Özgen, “Biz KESK olarak 2 milyon işçinin sesini dile getirmek için eylem yaptık, ama anlaşılan siz o talebi kendi üzerinize aldınız” deyince hava gerildi. Çiçek ise “yurttaşların her derdine koştukları için milletvekillerinin harcamalarının da çok fazla olduğunu” savundu. “Siyasi partileri” dinlemekle görevli alt komisyon ise Hak ve Özgürlükler Partisi (HAKPAR) temsilcilerinin görüşüne başvurdu. HAKPAR yöneticileri, “Üniter devlet Allah kelamı değil” diyerek, Kürtler için “federasyon” isteğinde bulundu. Ergin’den itiraf gibi açıklama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, cezaevindeki tutukluların sayısının 36 bin 430 olduğunu; bunun da cezaevinde bulunanların yüzde 28.4’ünü oluşturduğunu belirterek, “Türkiye’de sadece 8 kişinin gazetecilik mesleğinden dolayı haklarında soruşturma açılmıştır” dedi. Tutuklu sayısının da hızla düştüğünü iddia eden Ergin, Türkiye’de tutukluluk sürelerinin uzun olduğu yönünde yanlış bir algı olduğunu savundu. Ergin, cezaevlerinde bulunanların yüzde 28.4’ünün tutuklu, geriye kalanların ise hükümlü olduğunu belirtti. Ergin, “Danimarka’dan, İsrail’den, Hollanda’dan, İsveç’ten, Arjantin’den daha iyi noktadayız. Bizden iyi olanlara da bakıyoruz; Fransa ve ABD de bizden daha iyi ama Türkiye dünya ortalamalarından daha iyi” diye konuştu. Tutukluluk sürelerine değinen Ergin, cezaevinde 36 bin 430 tutuklu bulunduğunu, bunun 27 bin 111’inin tutukluluk süresinin 1 yıl, 5 bin 493’ünün 12 yıl, 2 bin 357’sinin de 23 yıl arasında olduğunu ifade etti. Türkiye’de tutukluluk süresinin çok yüksek olmadığını savunan Ergin, “23 yıl sürenin de kısa olduğunu iddia etmiyorum ama öyle bir algı oluşturuluyor ki, Türkiye’de tutukluluk süresi sanki çok uzunmuş gibi” dedi. Bakan Ergin, tutuklu gazeteci sayısıyla ilgili olarak Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) yayımladığı bir bülten esas alınarak çok sayıda haber yapıldığını, bu bültene göre 72 gazetecinin tutuklu bulunduğunu ifade ederek, bu rakamın gerçeği yansıtmadığını söyledi. Ergin “Uluslararası kuruluş CPJ’ye göre, Türkiye’de sadece 8 kişinin gazetecilik mesleğinden dolayı haklarında soruşturma açılmıştır” dedi. C MY B C MY B Federasyon istemi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle