Katalog

23 ARALIK 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 yazacaktım. Şöyle bir düşündüm... Ölümlere alışkın bir toplumduk. Ayhan Çarkın’ın yaptığı açıklamalar karşısında tüylerim diken diken olmuştu. Çarkın, öldürülen ancak nereye gömülü olduğu yıllardır bilinmeyen Tarık Ümit için şöyle diyordu: “Ümit’in nerede gömülü olduğunu biliyorum. İstenirse gösterebilirim. DNA testi yapılır, gerçek ortaya çıkar.” ??? 18 yıl önce işlenen faili meçhul cinayetlerin aydınlanmaması neden yüzümüzü kızartmıyor bizim? Niçin susuyoruz! Suçlanan ancak mahkemece salıverilen özel harekâtçılar, dönemin siyasetçileri, askerleri, üst düzey bürokratları bu yaşanan acı gerçekler karşısında neden “devlet sırrı”nın arkasına saklanıyorlar? Üç gün önce üniversite öğrencileri 19 yaşındaki Ali Deniz Kılıç ve Baran Nayır’ın duruşmaları vardı. Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyesi olan üniversiteli gençler, Kürt açılımıyla ilgili basın açıklaması yapacaklardı Ümraniye’de. Ali Deniz ve Baran’ı gözaltına aldı polis. Suçları PKK örgütü üyesi olmak... İki genç 25 aydır tutuklu... ??? Parmak izi incelemesi 18 ay sonra yapılmış Ali Deniz ve Baran Nayır’ın. 20 Aralık’ta yapılan duruşma nisan ayına ertelendi. İşte böyle bir Türkiye’de yaşıyoruz... Ayhan Çarkın’ın öne sürdüğü savları ciddiye almak gerekiyor. Özel yetkili mahkemelerin işlevleri sürdükçe, Türkiye’de demokrasinin varlığına “evet” yanıtını kaç kişi verebilir. Sadece demokrasi maskesiyle dolaşan bir avuç insan! Elbet askeri darbelere karşıyız, darbe severlere de... Ancak uzun tutukluluk sürelerini niçin göz ardı ediyoruz? Bir ülkede yargı gücü siyasal iktidar tarafından öç almaya, sindirmeye dönüşürse ne demokrasiden ne de özgürlüklerden söz edilebilir. Yaşları 1819 olan üniversiteli gençlere terör örgütü üyesi yaftası yapıştırarak yaşamlarını köreltmek bir demokratik hukuk devletinde olmaz. Bir sanığın parmak izi gözaltına alındığı an alınır, 18 ay sonra değil... ??? O nedenle dünü bugünü tartışıp gerçeklerin ortaya çıkmasını isteyeceğiz. Eğer demokrasiyi yaşam biçimi olarak görüyorsak! AKP yoksula helal para arıyor Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yoksullukla mücadele konusunda, ayaklanmaların yaşandığı Arap Baharı ülkelerini örnek almayı planlıyor SEVİL ARINAN ANKARA Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın işbirliğinde, İslam ülkelerinin katılımıyla Ankara’da gerçekleştirilen yoksullukla mücadele çalıştayında, Müslüman ülkelerle ortak hareket etme kararı alındı. Son istatistiklere göre, Türkiye’deki açlık sınırı altındaki 339 bin, yoksulluk sınırındaki 12 milyon 751 bin kişi için İslami şartlara göre “faizsiz” finans desteği sağlanması, ayaklanmaların yaşandığı “Arap Baharı” ülkeleri Mısır, Yemen ve Tunus başta olmak üzere İslam ülkelerindeki bazı çalışmala rın incelenip örnek alınması planlanıyor. İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Eğitim ve Araştırma Merkezi, İslam Kalkınma Bankası’na bağlı İslami Araştırma ve Eğitim Enstitüsü ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın işbirliğinde 3 gün süren “Yoksullukla Mücadele Yenilikçi Sosyal Yardımlaşma Stratejileri” çalıştayı sona erdi. Aralarında Mısır, Pakistan, Tunus ve Yemen’in olduğu 14 ülke çalıştay sonunda, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi olan ülkelerdeki sosyal yardımlaşma ve yoksullukla mücadele alanında çalışan kurumların işbirliği yapmasına karar verdi. Alınan kararlar kapsamında, vakıf ve sivil toplum örgütlerinin projeleri etkin hale getirilecek, yoksullukla ilgili gerçekleştirecek tüm eğitim, kapasite geliştirme programları, araştırma ve diğer aktivitelerde İslam ülkelerinin aktif katılımı sağlanacak. İslami mikrofinans Çalıştay sonunda yardımların ödenmesi noktasında ülkeler, İİT üyesi ülkeler arasında yoksullukla mücadele konusunda çeşitli alanlarda uzman, bilgi, iyi uygulama ve tecrübe paylaşımını kolaylaştıracak “bilgi platformu” oluşturulması kararına vardı. Buna göre yoksulluk sınırı altında kalanlara, kendi işlerini kurabilmeleri için finans desteği sağlanacak. “İslami mikrofinans programı” adı altında sağlanacak paranın geri ödemesi, İslami şartlara göre “faizsiz” yapılacak. Ayrıca yoksullara “şartlı para transferi” de sağlanacak. Devlet ya da sivil toplum örgütlerinden sağlanacak kaynakla yapılacak şartlı para transferine başvuracakların yine yoksulluk sınırı altında olması gerekiyor. Soykırım, Kıyım ve Yalnızlık... İnsan kimi zaman anılarla yaşar... Anılar denizinde dolaşmak Türkiye’nin dününü ve bugününü irdelemek. Sonra kendi kendine sormak: “Dünden bugüne değişen nedir?” Bugün Fransa kendi geçmişini yok sayarken, Türkiye kendi geçmişiyle hesaplaşabiliyor mu?” Sarkozy, Fransa’da seçim atağına geçti; şimdilerde Ermeni kozunu gündeme getirip oy hesapları yapmaya başladı. Sarkozy, meclisten “soykırımı inkâr yasa tasarısı”nın çıkacağını biliyor. Böylece iç siyasetin insanın içini bulandıran oy hesabından getirisi olacağını umuyor. Türkiye yalnız bir ülke... Yumurta kapıya gelince sıkışıyor... Çünkü doğru dürüst bir dış politikası yok... Kafasını “Arap Baharı”na takmış, onunla oyalanırken AB’de neler olup bittiğinin farkına bile varmıyor. Her yıl sergilenen bu oyun karşısında bugüne değin gelmiş geçmiş iktidarlar hiçbir şey yapmadı. Türkiye’de Ermeni soykırımıyla ilgili tüm kitapların yazarları neredeyse Fransız. Yurtdışına çıktığımda, konuştuğum Türk bilim insanları iki önemli noktayı vurguladılar hep: “Ermeni sorunu ve PKK terörünü Türkiye Avrupa’ya bir türlü anlatamadı.” ??? Yıllar akıp gidiyor... Sadece ağlamaklı bir gülümseyiş kalıyor geride anılarımızı anımsadıkça. Çocuklarımızın göğe bakmalarının bile yasaklandığı bir ülkede, üzerine bir de kitap yasakları eklenince, karanlığın karatahtalarına yazdığımız umutlarımızı siliyoruz toplum olarak. Öyle derinlemesine yorumlar yapmak, yaşananları irdelemek bugün geçmiyor içimden. Çek Cumhurbaşkanı Havel’i anlatacaktım, Kafka’nın “Dava”sına yeniden değinip Kuzey Kore’yi 17 yıl yöneten Kim İl Sung’un ölümünü ve onun arkasından ağlayan kızları Eylemnedeniylebazımüdürleröğretmenlerdensavunmaistedi,hekimlerhakkındatutanaktutuldu Greve tahammül yok! MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ile aralarında Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın (SES) da bulunduğu 11 sağlık meslek örgütünün 1 günlük grevinin ardından bazı okul müdürleri öğretmenlerden savunma isterken aile sağlığı merkezlerinde de hekimler hakkında il sağlık müdürlüğü yetkilileri tarafından tutanak tutuldu. KESK’e bağlı EğitimSen’in Genel Sekreteri Mehmet Bozgeyik, özellikle Ankara’da bazı okul müdürlerinin öğretmenlere neden okula gelmediklerini sorduğunu ve savunmalarını istediğini söyledi. Genel eylem olduğu için valilik soruşturma izni vermeden okul müdürlerinin “keyfi” olarak öğretmenlerden savunma isteyemeye AKP hükümetinin eğitim ve sağlık başta olmak üzere temel kamu hizmetlerini ticarileştirme anlayışına karşı emekçiler önceki gün tüm yurtta bir günlük iş bırakma eylemi yapmıştı. ceğini anlatan Bozgeyik, uygulamanın hukuksuz olduğunu belirtti. Ankara’daki öğretmenlerden yazılı, Gaziantep’teki öğretmenlerden sözlü savunma istendiğini öğrendiklerini dile getiren Bozgeyik, “Müdürlerin böyle bir yetkisi yok” dedi. KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Genel Başkanı Yavuz Demirkol, bazı yerlerde grevi kırmak için yönetmeliklerin ihlal edildiğini söyledi. Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan da, il sağlık müdürlüğü yetkililerinin bazı aile sağlığı merkezlerindeki aile hekimleri hakkında “yerlerinde bulunmadıkları” gerekçesiyle tutanak tuttuklarını söyledi. İlhan, Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki başhekimlerin grevdeki çalışanlara baskı uyguladıklarını belirtti. Bakanlığın yurttaşların bildirim ve şikâyetlerinin değerlendirilerek gerekli işlemin yapılacağı yönündeki açıklamasına dikkat çeken İlhan, “Umarız böyle bir şey olmaz. Eylem demokratik hakkımız. Saygı duyulmasını bekliyoruz” dedi. C MY B C MY B