27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 ARALIK 2011 CUMA 2 almış iki ciddi kurumu birbirine yapıştırmanın nedeni ne olmuş olabilir? Akademik bir gerekçe mi, yoksa 12 Eylül günlerinin otoriterliğine uygun askerce bir yaklaşımla ve komuta birliğini sağlamak ve birlik alanını çizmek mi? aha da düşündürücü olan, bu yapıştırmanın başına konan “Atatürk” sözünün geleceğidir. Herhalde, kurumların temel felsefesine aykırı olarak Kemalist akılcılığa ve bilimselliğin dışına çıkışları örtmek için kullanılmamalı bu sözcük. Demokrasi ve hukuk gibi levhaların altına demokrasi ve hukuk cinayetlerinin pisliğini süpürme örnekleri o kadar çok ki bu dönemde. Kabul edelim ki, yakın tarihimizde bir çeşit Atatürk fetişi yaratmak şaibeli ve çıkarcı bazı çevrelerin de işine gelmiştir. Ama o sahteliği yıkmanın gerçekçi ve etkili çaresi de Kemalizmden gelen “manevi mirası” kamusal alanın her cephesinde egemen kılmaktır. Tıpkı, düşünce özgürlüğünde olduğu gibi, Kemalizmi yaşatacak panzehir de kendi içinde saklı. Dolayısıyla, “Kuzuyu kurda teslime benzeyen bir durumda ne yapacağız” diye soruyorsanız, yanıtı o manevi mirasa her zamankinden daha inançlı olarak sarılmaktır. Unutulmasın ki, içimizde hiç ölmeyen Mustafa Kemal, kuzu falan değil, sürekli insanlaşan bir arslandır, kimse yenemez. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İktidar Yolunda Sevgi Eksikliği Hâkim ve gelenekçi ideoloji yerine sol ve sosyalist bir düşünceye sevgi ve ilgiyle yaklaşma olgunluğu gösterilmelidir. Birbirine inanan ve seven insanların örnek davranışları kuşkusuz sokaktaki insanlarımıza da yansır. Kanaatimce iktidar olmanın ilkeleri “inanmak, sevmek ve bu değerleri korumak” olsa gerek. Hüseyin ÖZKAHRAMAN CHP Bahçelievler Eski İlçe Başkanı nsan ve toplum yaşamında sevgi, bir yaşam kaynağıdır. İlgiyle büyür, özgürlükle gelişir. Ötelenmeye gelmez. Bastırılması durumunda kişinin yaratıcılığını engellediği gibi ruhsal ve bedensel arızaların oluşmasına da ortam sağlar. Sevginin doğal gelişimi saygı ve empatinin de doğal gelişimi demektir. “Paylaşıldıkça büyüyen, büyüdükçe öğrenilen sevgiye, her şeyden daha fazla ihtiyaç vardır.” Ekonomik kazanımlarımızı her zaman herkesle paylaşmayabiliriz, ama sevginin ve bilginin her daim paylaşılmasından daha faydalı ne olabilir ki? Nasıl ki doğal yaşamda yetersiz beslenme, uykusuzluk, yorgunluk gibi etmenler bağışıklık sistemini zaafa uğratıp, organizmanın hastalanmasına ve hatta mevcut hastalıkların yanında sekonder yeni sorunların oluşmasına neden olursa, toplumsal mücadelede ve sivil toplumun örgütlenmesinde ve dayanışma ve yardımlaşma ruhunun yaratılmasında da sevgi eksikliği; başarısızlığın, üretimsizliğin ve disiplinsizliğin kaynağı olur. diye düşünürken, bu kertenkelenin hemen yanı başında başka bir kertenkelenin belirdiğini görür. Ağzında yiyecek taşıyan kertenkelenin çiviye asılı kalmış kertenkeleyi beslediğini görür. Bu kertenkele yaralı kertenkelenin eşi, çocuğu ya da arkadaşı olabilir. Burada önemli olan birinin diğerini yaşatma arzusu ve istemidir. Değerli bir şeyi oluşturmak ve de yaşatmak sabır ve enerji gerektirir. Sevgi ve yardımlaşmanın en güzel örneklerinden bu kertenkele hikâyesine benzer çok hikâye okumuş ve yaşamış olabiliriz. Burada önemli olan herkesin kendi payına alacağı dersler olduğudur. Şüphesiz herkes her şeyi bilmeyebilir. Bilinmesi gereken şey, çalışmaları ve başarıyı zaafa uğratacak olan sevgisizliği çözmektir. Ebedi dostluklar ve de ebedi düşmanlıklar olmasa da, dostluğun ilelebet devam edeceğini düşünerek hareket etmek gereklidir. “Kin ve nefretin yerine, kıskançlık ya da çekememezliğin karşısına sevgi ve hoşgörüyü hâkim kılmaktır.” Siyasal çalışmalar bir alan çalışması olmakla birlikte, tüm yurt genelinde yapılan çalışmalardır. Bir fanus çalışması değildir. Yanlışların ve tembelliğin tecrit edildiği, projelerin yarıştığı çalışmalardır. İtekleyici, sürükleyici ve yarının iktidar yolunda önemli seçeneklerin sunulduğu yeni ve eşitlikçi bir toplum yaratmakta iktidar mücadelesinin mihenk taşları olacaktır. Bu nedenle iç çatışmalarla potansiyel enerjileri tüketmeye gerek yoktur. Gözüyle görüp kulağı ile işiten ama nedense söz taşımayı, gerçeği saptırmayı meslek edinenlerin sağlıklı gelişmelerde asla yerleri yoktur. İhanet ve aldatmanın yerini de dürüstlük ve samimiyet almalıdır. Adalet ve hukukun egemen olacağı bir toplumsal düzen için verilen mücadele ayrıştıran değil; birleştiren bir anlayışla örgütlendirilmeli, devletin her kademesinde açıklık esas alınırken, şeffaf ve de hesap verilebilen bir devlete dönüştürülmesinde de etnik, dinsel, kültürel ve ekonomik ayrımcılığa son verilmelidir. Bu nedenlerle öznesi “insan” olan sevgi merkezli çalışmalar Ernesto Che Guevera’nın dediği gibi “Bir şeyler kazanılırken bir şeyleri kaybedebilirsiniz. Kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde yenilirsiniz”, sözünden yola çıkarak yenileşen ve değişen CHP’de amaç kişilerin görev ve sorumluluklarını değiştirmek olmamalıdır. Hâkim ve gelenekçi ideoloji yerine sol ve sosyalist bir düşünceye sevgi ve ilgiyle yaklaşma olgunluğu gösterilmelidir. Birbirine inanan ve seven insanların örnek davranışları kuşkusuz sokaktaki insanlarımıza da yansır. Kanaatimce iktidar olmanın ilkeleri “inanmak, sevmek ve bu değerleri korumak” olsa gerek. Kurtla Arslan SAYIN Cumhurbaşkanı’nın üniversite rektörlüğü ve yüksek yargı üyeliği gibi makamlara bu çeşit atamalar yapmasına alışılmıştı ama, doğrusu bu kadarı pek beklenmezdi. Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun Yönetim Kurulu ile Yüksek Danışma Kurulu’na yapılan atamalar gerçekten şaşırtıcıdır. Gerçi “12 Eylül darbesinden sonra yaratılan kurumsal makamlara o rejim sahiplerince yapılan atamalar çok mu farklıydı” denebilirse de, o dönemde, bırakın atamalar konusunu, kurumların adlarına, görevlerine ve iç yapılarına ilişkin o kadar büyük yanlışlar yapıldı ki, onları saymak bile sayfalara sığmaz. ir kere, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu gibi ayrı işlevleri ve alanları olan iki ciddi kuruluşu birleştirmenin ve hele ortak adın önüne Cumhuriyetin kurucusunun adını iliştirmenin amacı neydi? Haydi, devletin kuruluş yıllarında dil ve tarihi yan yana getirip coğrafyayı da bunlara eklemek bir üniversite fakültesinin öğretim çerçevesini çizme ve yetiştireceği kimselerin çalışma alanını belirleme bakımından akla yakın bulunsa da, sonradan kendi başlarına ciddi mesafeler Bay Hırt... Bay Hırt ne zaman ağzını açacağını bilir... Fransızlara kızdı... “Onlara ifade özgürlüğünü öğretme zamanı geldi” dedi mesela... Bizim hapishanelerimiz “ifade özgürsüzlüğü” yüzünden üniversiteli gençlerle, liseli çocuklarla dolu... 60 tutuklu gazeteci yetmedi, 50’sini daha topladılar... Ağzını açanı sabaha karşı evinden alıp götürüyorlar... Bay Hırt suspus... Yazılmamış kitaplar tutuklanıp hücreye kapatılırken sesi çıksaydı da... Dünyanın özgür, güçlü, saygın ülkesine elin eli kalkmasaydı... ? Bay Hırt biliyor ortaya çıkacağı zamanı... “Fransız mallarını boykot edelim” diyor televizyonda... O an dediği gerçekleşse var ya... Ekrandan uçacak... Çünkü ekranlardaki görüntü, Fransız (Thales Alenia Space) firmasının uzaya attığı uydu ile sağlanıyor... Bay Hırt, teknik okullar yerine imam yetiştiren okullara çanak tuttuğu için... ? Böyle zamanlarda iktidara yalakalık yapma fırsatı... Diyelim ki “İnsanların konuşmasını engellemek insanlık dışıdır yani” diyor... Konuşmak?.. Telefonda dünürü ile konuşmaya korkuyor insanlar... Cep telefonlarını ekmeğin içine koyup, onu da buzdolabının sebzeliğine atıyorlar geveze misafir geldiğinde... Bir millet sustu... “Ne alakası var?” diyecek şimdi Bay Hırt... ? Söyleyeyim: Gündemde daha şu Ermeni tasarısı yokken, bu köşede “Meclis kürsüsünden Atatürk’ü ve bu ülkeyi kuran arkadaşlarını Dersim’de katliamla suçluyorsunuz... Ya yarın bu söylediklerinizi Ermeni soykırımında önünüze koyarlarsa” demiştik... İşte: Dün Le Monde gazetesi manşet haberinde “Başbakan Erdoğan 1937’deki Dersim katliamını tanıdı. 1915 olaylarını konuşmak niye zor geliyor?” diye koydu önünüze... ? Ve dün Fransa, Ermeni tasarısını onayladı... Kendi cumhuriyetini ve değerlerini yıkmak isteyen basiretsiz ellerde, Türkiye’nin saygınlığı, tutarlılığı, gücü tükendiği için... ? Sen sesini çıkarma... Yaman... Sus... Yalakalığa devam et... Hırt... Bizi elin itine soytarı ettiniz. D İ Sevgi aşağılanmayan, şımartılmayan bir kişilik yaratır ki bu da başarıyı getirir. Başarıda amaç mutlak kazanmak olmasa da görev bilincinin ve sorumluluk duygusunun motivasyonudur. “Bilgi ve deneyim sevgiyle örüldüğünde cesaret ve özgüven artacak; hak, hukuk ve adalet yolunda kişiye ve mücadeleye itibar kazandıracaktır.” Sevgiye dair Japonya’da yaşanmış ve dilden dile dolaşan bir kertenkele hikâyesi vardır. Sevgiye dair Bir gün adamın biri bir ev satın alır, bina oldukça eski ve tamirata ihtiyacı olan bir evdir. Kapı ve pencereleri değiştirmekle işe koyulan bu adam gördüğü manzara karşısında hayretini saklayamaz. Bir çiviye saplanmış bir kertenkele görünce merakla onu incelemeye başlar. Hem düşünür hem de bulunduğu yerde hareket eden kertenkeleyi izler. Bu kertenkele muhtemelen bu ev yapılırken buraya çakılmıştır. Fakat nasıl olur da yemeden, içmeden uzun yıllar böyle yaşadı B C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle