18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 KASIM 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 99’dan daha kötü durumdayız Gökçe, 1999’daki depremde İstanbul’daki yapı stokunun durumunun bugün de aynı olduğunu hatta daha kötü hale geldiğini vurguladı. Binaların geçen 12 yılda daha da yıprandığını düşünen Gökçe, “17 Ağustos 1999’da İstanbul’da 3 bin yapı oturulamaz hale geldi. 30 bin yapı hasar aldı. Depremin merkezi İstanbul’a 110 km uzaklıkta olmasına karşın hasar buydu” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) üniversiteler ile yaptığı çalışmaya göre Avcılar, Küçükçekmece, Fatih, Eminönü, Bakırköy, Bayrampaşa, Adalar, Beyoğlu, Zeytinburnu ve Bahçelievler deprem açısından kentin en riskli ilçeleri. Gazetemize değerlendirmede bulunan kent uzmanları Okmeydanı, Kasımpaşa, Fulya, Bomonti, Beylikdüzü, KadıköyFikirtepe, Ümraniye, Maltepe, Kartal, Sultanbeyli’de de yapıların kaçak olması nedeniyle deprem güvenliğinin bulunmadığına dikkat çekti. Beton dayanımı çok düşük Gökçe, İMO İstanbul Şubesi olarak 2000 sonrası 1500 binadan 8 bin 500 beton örneği alarak yaptıkları çalışmanın çarpıcı sonuçlarını da aktardı. Gökçe, mevcut deprem yönetmeliğinde beton dayanımının 20 Megapascal’dan (MPa) az olmaması şartının getirildiğini ancak yaptıkları ölçümlerde beton dayanımının 8.13 MPa çıktığını vurguladı. Gökçe, dünyada 30 MPa’dan aşağısının kabul edilmediğini söyledi. Bunun yanı sıra İstanbul gibi kentlerde yeraltı su seviyesinin yüzeye yakın olması, rüzgâr, nem gibi etkenler nedeniyle beton içindeki demirin daha kısa sürede paslandığına dikkat çekti. Riskli semtler Gökçe, doğalgaz nedeniyle İstanbul’da 1800 yer yangın çıkacağının tahmin edildiğini söyledi. Haramidere’de ki dolum tesisi, Tuzla Tersanesi ve elektrik santrallarının deprem anında ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağı uyarısı yaptı. Sultanbeyli ve Şişli riskli çünkü.. Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu İstanbul’un kıyı, dolgu alanları ve dere yatakları ile heyelan bölgelerinin risk altında olduğuna dikkat çekerek yapıların durumuna vurgu yaptı. Sultanbeyli örneğini veren Muhcu, “Bu ilçenin fayla ilişkisi yok ama yapı stoku çok kötü olduğu için risk altında” dedi. Şişli’nin yapı standartlarının yüksek olmasına karşın yoğunluk yapılaşma, yüksek binalar, toplanma yerlerinin olmaması gibi nedenlerle riskli hale geldiğini söyledi. Muhcu, “Yani en güvenli bölge yanlış uygulamalar nedeniyle en riskli bölge haline geldi” yorumunu yaptı. Heyelan bölgesinde siteler Gökçe, valiliğin 3 yıl önce çoğu heyelan bölgesi üzerinde olan Beylikdüzü’nde bir çalışma yaptığını ve yapıların önemli kısmının kaydığının tespit edildiğini söyledi. 1999 depreminden önce Beylikdüzü’nde yolun üzerindeki yapılarla altındaki yapıların neredeyse kafa kafaya geldiğini gördüklerini anlatan Gökçe, “Bölgede yapılaşmadık alan kalmadı, depremde ciddi sorunlar yaşanacak” uyarısında bulundu. 1800 YANGIN ÇIKABİLİR 2 YAKA 2 KENT PROJESİ İ Yeni ve yüksek binalar sınanacak Gökçe, afete hazırlıkta üzerinde durulacak diğer bir konunun da yeni ve yüksek yapıların depreme dayanıklılığı olduğunu belirtti. Bu konuda da iyi bir sınav verilmediği görüşünde olan Gökçe, “İstanbul’da yeni ve yüksek yapılan yapıları deprem ile sınayacağız. Bu bizim açımızdan ayıp. Mühendislik bilgimiz, yönetmeliklerimiz gayet iyi. Buna rağmen yönetmeliğin kriterleri yer seçim evresinde, proje sürecinde dikkate alınmıyor. Bu yapıları kimin, nasıl denetlediği belli değil. Oysa bizde okulu yeni bitiren meslek insanları formalitenin yerine getirilmesi açısından projelerin altına imza atıyorlar” dedi. BB’nin Zeytinburnu, Fatih ve Küçükçekmece’de risk diğer ilçelere göre daha fazla ön plana çıktığı için bina ölçeğinde yaptığı detaylı çalışmanın sonuçları korkunç gerçeği gözler önüne seriyor. Bu çalışmanın sonuçlarına göre, Zeytinburnu’nda 16 bin 30 binanın 2 bin 300’ü, Fatih’te 27 bin 884 binanın 2 bin 750’si, Küçükçekmece’de 53 bin 138 binanın 9 bini riskli. Bahçelievler’de 20 bin 424 binanın 15 bininin, Güngören’de 9 bin 538 binanın 7 bin 300’ü, Bayrampaşa’da 19 bin 973’ünün 6 bin 150’sinin riskli olduğu saptandı. İstanbul’un karşı karşıya olduğu deprem riskini gazetemiz için değerlendiren İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, 1999 depreminde Körfez bölgesinde binaların yüzde 6’sının yerle bir olduğunu, yüzde 7’sinin ağır hasar aldığını, yüzde 12’sinin orta hasar gördüğünü yani yapıların yüzde 25’inin oturulamaz hale geldiğini kaydetti. Bu noktada kentte kaç adet yapı bulunduğu konusunda bir karmaşa bulunduğunu belirten Gökçe, 2 yakaya 2 kent projesinin deprem riskini arttırdığına dikkat çeken Gökçe şu açıklamada bulundu: “Bu proje ile Anadolu yakasında ÖmerliBeykozŞile ormanları, Avrupa yakasında Belgrad, Kemerburgaz, Çatalca ormanları yapılaşmaya açılacak. Bir yere yol yaparsanız yapılaşmasını önleme şansınız yok. İstanbul yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya kalacak. 14 milyonluk kent 25 milyona çıkacak. Edirne’ye kadar yapılaşacak. Bütün Trakya riskli bir bölge haline gelecek. Boş alanlara yeni yapılar inşa edilmekten vazgeçilmeli.” rın İstanbul’dan daha sağlam olduğu görüşünü dile getirerek şu çarpıcı açıklamayı yaptı: Kumburgaz denize gidecek “KadıköyFikirtepe, Ümraniye, Maltepe, Zeytinburnu, Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler’deki yapı kalitesi Körfez’in çok altında. Kocaeli, iyi kötü bir denetim ile yapılaştı. İstanbul’da, Zeytinburnu’nun dörtte üçü, Küçükçekmece’nin yüzde 90’ı, Bahçelievler’in yüzde 60’ı, Bayrampaşa’nın yüzde 80’i, Ümraniye, Sultanbeyli’nin tamamı, Ömerli havzası, Beylikdüzü depremde büyük hasar görür.” Kumburgaz sahilinin olduğu gibi denize gideceğini savunan Ekinci, “Okmeydanı çok yoğun risk altında çünkü kaçma riski yok. Binalar hem eski hem denetimsiz hem kaçak. Kasımpaşa’nın üstü, Piyalepaşa kesimi de riskli” açıklamasını yaptı. Ekinci, Adalar’ın yapı kalitesinin yüksek olmasına karşın faya yakınlığı nedeniyle tehdit altında olduğunu söyledi. Erdoğan neyi yıkacak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “yıkıp yeniden yapacağız” açıklamasını da eleştiren Muhcu şu çarpıcı soruları sordu: “Neyi yıkacaksınız? Van örneğine bakalım. 1998 Deprem Yönetmeliği’nden sonra yapılan yeni yapılar yıkıldı. Üstelik bu sürecin 8 yılında AKP iktidarı var. 20 yıldır da yerel yönetimlerdeler. Peki, bu süreçte yapılan yapıların hangileri depremde yıkıldı? Son 10 yılda yapılan yapılar ve vatandaşın kendi imkânları ile ne bulduysa üst üste koyarak yaptığı ilkel sığınaklar yıkıldı. Ayakta kalan kim? 19601980 arası yapılan 4 katlı yığma binalar. Son 10 yılda kullanılan malzemeden daha kötü onların malzemesi. O binaların sıvası bile çatlamadı, ileri teknolojinin beton santrallarının yapıları yıkıldı. O zaman yeni yapıları yıkacağız.” Kadir Topbaş’ın dahi bu rakamı bilmediğini ya da açıklamadığını belirtti. 1 milyon aile evsiz kalacak Gökçe kentte 1 milyon 400 bin bina yani ortalama 4 milyon konut olduğunu hesaplayarak şöyle bir tablo çizdi: “İstanbul’da 1999 depreminde olduğu gibi binaların yüzde 25’i oturulamaz hale gelirse 1 milyon aile evsiz kalacak. Biz bunu küçültüp iyimser bir tahmin yapıyor, 400600 bin aile evsiz kalacak diyoruz. Bu kadar aile 2 milyon insan demek. Bu kadar kişiyi nerede toplayacağız?” Eski Mimarlar Odası Genel Başkanı ve gazetemiz yazarı Oktay Ekinci Körfez’deki yapıla Şişli’nin yarısı riskli İstanbul’un en gelişmiş yerlerinden olan Şişli’nin durumunun iyi olmadığını ifade eden Gökçe, Fulya Tenekeciler Yokuşu’ndaki bütün binaların yıkılabileceğini söyledi. Ekinci şu uyarılarda bulundu: “Şişli’nin o kesimi çökecek de Bomonti ayakta mı kalacak? Ne yazık ki kâğıt gibi gidecek. Binalara baktığınızda ürperiyorsunuz. Kuştepe, Gültepe, Nurtepe bölgesi depreme güvenli değil. Şişli’nin de yarısı riskli.” Kumla ilgili tartışmalara açıklık getiren Gökçe, “Dere kumu da deniz kumu da inşaatlarda kullanılabilir. Yıkayıp temizleyerek mıcırla karıştırıp kullanılabilir. Tekniğine uygun kullanmazsanız deniz kumunu suçlamanın manası yok” dedi. Gökçe, 1999 depreminden sonra “İstanbul ve Türkiye’de mühendislik ve mimarlık alanını bize teslim edin 5 yılda disipline ederiz” dediğini anımsatarak “Şimdi 5 değil, 1 yılda disipline ederiz diyorum. Ama o sırada bazıları para kazanamayacak” dedi. Nereleri Vuracak? İ S T A N B U L ’ D A OKTAY EKİNCİ Y E R İ N A L T I K A D A R Ü S T Ü N E D E B A K M A K G E R E K İ Y O R YARIN: YEREL YÖNETİMLER DEPREME NASIL HAZIRLANIYOR? C MY B C MY B Hemen tüm yerbilimcilerin neredeyse “eli kulağında” dedikleri İstanbul depremi için hep şu söyleniyor; “Sağlam zeminli bölgelerde sorun yok!..” Bu söylem, İstanbul’un aynı zamanda ormanlarını, tarım alanlarını ve su kaynaklarını barındıran kuzeydeki “sağlam zeminli akciğer”in işgalini körüklerken, asıl “sorunun” “zemin üstündeki plansız, kaçak ve ilkel yapılaşma” olduğunu acaba ne zaman anımsayacağız? Gazetemizdeki yazı dizisi işte bu sorunun yanıtına eğildiği gibi, kentin yalnızca zemin yapısından dolayı değil, yapı stoku bakımından da “tehlike” al tındaki bölgelerine dikkat çekmeyi amaçlıyor. Bu bölgeler nerelerdir? Ya da hangi semtler şehirciliğe, mimarlığa ve mühendisliğe aykırı yapılaşmalardan dolayı olası depremde büyük can kayıpları ve hasarlar yaratmaya adaydır? Kuşkusuz kamuoyunun bu yöndeki beklentisi söz konusu semtlerin isim isim sayılması; böylece herkesin oturduğu ya da oturmak istediği bölgenin depremdeki “akıbeti” hakkında gerçekçi bir fikir edinebilmesi... Ne var ki bu yöntem deprem ve kent bilincinin gelişmesine değil, belki daha da körelmesine neden olacağından, asıl düşünmemiz ve tartışmamız gereken “tehlike”yi yaratan nedenler olmalıdır... İşte bu bakışla sorumuza geri döndüğümüzde, yapılaşma niteliği ve kalitesi bakımından “en riskli” yerlerin eski ya da yeni “kaçak, ruhsatsız apartmanlaşmış” semtler olduğunu söyleyebiliriz. Dikkat edilirse dermeçatma “gecekondu”lardan değil, kimi yerlerde 10 katı bile geçen kaçak betonarme apartmanlardan söz etmekteyiz. Gerçi bunlar da imar hukuku karşısında gecekondularla aynıdırlar ama o yoksulluk barınakları İstanbul ve birçok kentimizde artık mazide kalmışlardır. Çünkü 70’lerin sonlarında başlayan gecekonduların apartmanlara dönüşmesi, 12 Eylül 1980 ve ardından Özal dönemlerinin imar affı yasalarıyla meşrulaştı rılmış; günümüze damgasını vuran “kaçak kentleşme” sürecini yaratmıştır. İstanbul’da ise bu sürecin Okmeydanı gibi örneklerde 1960’lardan itibaren gözlendiğini; dahası tamamı kaçak apartmanlaşmayla oluşmuş Sultanbeyli gibi yerlerde kamu yapılarının bile ruhsatsız inşa edildiğini; hele Zeytinburnu’ndaki gibi yerlerde de 1980 sonrası yasalarıyla her gecekondunun birer apartmana arsa olduklarını anımsarsak, en tehlikeli alanların denetimsiz apartmanlaşan semtler olduğunu belirtmek, konuya gerçekçi yaklaşımın önkoşulu olmaktadır. Peki, bu temel gerçek neden örtbas ediliyor? Gelecek yazılarda... Muhcu Deniz kumu Gökçe 5 değil 1 yıl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle