24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli S Zonguldak B Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y S Ankara 16 16 18 17 22 21 20 14 12 13 13 11 14 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S PB B B B B PB PB PB Y K K K 14 13 6 24 22 23 13 16 12 12 6 6 7 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki PB Stockholm B Londra PB AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn B Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid B Viyana B 7 8 10 13 15 15 14 15 17 16 17 15 10 Belgrad Y 17 Sofya B 17 Roma Y 21 Atina B 20 Zürih Y 18 Moskova PB 2 Aşkabat B 19 Taşkent Y 17 Baku Y 11 Bişkek PB 13 Tiflis B 16 Kahire A 24 Şam A 22 Ülkemizin kuzey ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu ile Sinop, Batman ve Siirt çevreleri yağışlı, diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Yağış; genellikle yağmur ve sağanak, Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusunda karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. 6 KASIM 2011 PAZAR TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Kasım GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada arasında bayram kutlamaları adı altında yalancı dostluk gösterileri.. falan filan... İlhan yaşasaydı kimi dini bayramlarda yaptığı gibi, Pencere’sinden seslenirdi Ahmet Muhip Dıranas’ın mısralarıyla: “Dışarıda bayram / Bayram bize mahrem.” Çocukluk yıllarımın damağımda tadı kalan eski bayramlarını yazsam… Nostaljik takıldı desinler, az okuyan çok konuşan kimi gençler eski bayramları anımsatan yazıyı okuyunca, tazeliğini koruyan anılar belleğine yapışıp kalmış desinler, varsın burun kıvırsınlar. Nereden bilecekler; Orhan Veli’nin 1938’de, bir kasım günü yazdığı bayram şiirini mırıldandığımı: “Kargalar, sakın anneme söylemeyin! Bugün toplar atılırken evden kaçıp Harbiye Nezaretine gideceğim. Söylemezseniz size macun alırım, Simit alırım, horoz şekeri alırım Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar, Bütün zıpzıplarımı size veririm. Kargalar ne olur anneme söylemeyin!” ??? Çocuğun Anafartalar Caddesi’nden her geçişinde ünlü Rehber mağazasının vitrinindeki lacivert cekete özlemle baktığını nereden bilecekler? Nereden bilecekler; çocuğun Resimİş öğretmenliğinden Ankara Kız Lisesi idare memurluğuna geçen iki erkek çocuklu dul annenin maaşıyla o cekete asla sahip olamayacağı bilincinde olduğunu? Ama anne, çocuğun gözünün cekette olduğunun farkında. “Piyangodan çıkarsa söz. O ceketi alacağım sana.” Annenin bu sözü bile mutlu etti çocuğu. Kısıtlı olanaklara karşın, anne, anneanne ve iki çocuk, ailece mutluyduk; o günleri yaşamayanların anlayamayacağı ölçüde. Sonra? Bir bayram arifesi, anne çocuğu elinden tutup Rehber mağazasına götürdü. Lacivert ceketi denedi çocuğun üstünde. Paketlendi ceket, eve gelindi. Anne (adını anımsamadığım) piyangodan 100 lira kazanmış, yarısıyla küçük oğluna o ceketi almıştı! Bir de Sümerbank’tan ayakkabı. Çocuk, yatağın ucunda ceket ve ayakkabı.. uyandı bayram sabahı. ??? Orhan Veli ile geldik 1951’re... Sizin anlayacağınız “Delikli Şiir” gibi bir yaşantı: “Cep delik cepken delik Yen delik kaftan delik. Don delik mintan delik Kevgir misin be kardeşlik?..” …diye sora sora yürüdük geldik bugünlere… Bayramlar bayramları, yıllar yılları kovaladı. Neler gördük neler geçirdik. “…Durmadan işleyen saatlerde / Dişli dişliye karşı; / Dişliler arasında, / Güçsüz güçlüye karşı. / Herkes bir şeye karşı…” İşsizlik, mapushane, Hürriyet’te 22 yıl. Cumhuriyet’te 26’ncı yıl dolmak üzere. 11 Cumhurbaşkanı, sayısını anımsamadığım sayıda başbakanlar, bakanlar vs vs… ??? Bir özet sunayım size: “Vatan İçin” değişemeyen toplumsal yazgıyı, ta 1946’da yazdı “Boğaz içinde bir garip Orhan Veli”: “Neler yapmadık şu vatan için / Kimimiz öldük / Kimimiz nutuk söyledik.” Bugün hâlâ.. kimileri nutuk söylüyor sıcak koltuklarda. Kimilerimiz ölüyor oralarda, uzaklarda... ??? Yazıyı kapatırken dilekçemi onayınıza sunuyorum. Dostlar, dört gün izin istiyorum. Gelecek hafta perşembe günü işbaşı yapıp, cuma günü yine sizlerle buluşmak üzere… Profesör Dr. Rennan Pekünlü, Ege Üniversitesi Astronomi Bölümü öğretim üyesi. Alanında Türkiye’nin sayılı isimlerinden. Ancak bu bayram gününde onu tanıtma ihtiyacı hissetmemin nedeni bilim tarihi ve uzay fiziği alanındaki başarılı çalışmaları değil, içinde bulunduğu güç ve sevimsiz duruma dikkat çekebilmek. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, haziran ayında Cumhuriyet’e verdiği demeçte “üniversitelerde derslere türbanla girilmesine karşı çıkan öğretim görevlileri hakkında soruşturma başlatacağını” duyurmuştu. Kısa süre önceki bir başka demecinde konuyu daha da ayrıntılandırarak “Üniversitelerimizin neredeyse tamamında mesele halledilmiştir. 3035 civarında hocamızın hâlâ buna karşı duruşu var, onları yakından takip ediyoruz. Yakında bu mesele de hallolmuş olacak” diye konuştu. İyi Bayramlar Rennan Hoca diğim dilekçelerin haddi hesabı yok. Böyle davrandığım için bir yıl içinde ikinci kez soruşturma açılıyor. İlkini rektörlük açmıştı. Şimdi de YÖK ikincisini açıyor.” Sadece Anayasa Mahkemesi kararını hatırlattığı için Rennan Hoca’nın başına gelenler soruşturmayla da sınırlı kalmamış! “Ders verdiğim binada bu kararı uygulayan tek kişi olduğum için farklı çevrelerce üzerime gelinmekle kalınmıyor. Yalan beyan ve yalancı tanıklıklarla, söylemediğim sözleri söylemişim gibi göstererek beni mahkemelerde mahkum bile ettirdiler...” lamda üniversite yöneticileri ve öğretim elemanları bu kararları yok sayamazlar, ihmal edemezler, uygulamakla yükümlüdürler. Tersi durumda Türk Ceza Yasası uyarınca ‘görevi kötüye kullanma’ suçunu işlemiş olurlar. Mevcut durumda, YÖK, rektörler ve dekanların çoğu türbanlı öğrencileri suça teşvik ederek suç işliyorlar. Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasını isteyen Rennan Pekünlü ise suç işlenmemesi için uyarılarda bulunmasına rağmen suçlu olarak savunma yapıyor!” Soruşturma ve davalarla karşı karşıya İşte Rennan Hoca, YÖK Başkanı’nın “yakından takip ederek meseleyi halletmeye çalıştığı” bu 35 öğretim görevlisinden biri. Bakın neler yaşıyorlar: “Anayasa Mahkemesi kararıyla üniversite yerleşkelerine, binalarına türbanlı öğrencilerin girişi yasak olmasına rağmen, üniversite yönetimleri YÖK ve iktidar baskısından korktukları için buna müsamaha gösteriyor. Ben anayasanın yasak getiren hükmünü anımsatarak başlarını açarak girmelerini rica ediyorum. Bunu yapmadıklarında da tutanak tutturuyorum. Rektörlüğe gönder Siyaset çözmeli Yeni anayasa için masaya oturan iktidar ve muhalefet partilerinin işte bu derin çelişkiyi ortadan Serim: YÖK suç işliyor Geçmişte YÖK üyeliği de yapmış olan eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim, mahkemenin laiklik ilkesine aykırılık gerekçesiyle üniversitede türbanı yasaklayan kararlarının anayasamız gereği herkesi bağladığını anımsatarak Rennan Hoca ve ona baskı uygulayan YÖK yönetiminin tutumu hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kamu görevlileri ve bu bağ kaldırması gerekir. YÖK Başkanı Özcan’ın hukuku yok sayarak yarattığı şu andaki fiili durum, türbanlı öğrencileri zahmetsiz biçimde avucunda tutmak isteyen AKP iktidarının hoşuna gidebilir. Ancak bu durum, bir yandan Rennan Hoca gibi laik aydınlarımızı hak etmedikleri bir cendere içinde tutarken o öğrencilerin sorunlarını da kalıcı bir hukuki çözüme kavuşturmaktan uzaktır. Türkiye’de üniversite yaşına gelmiş bir bireyin başını açma ya da örtme konusunda hür olması gerektiğini düşünen oldukça geniş bir kesim bulunmakta. Bu yöndeki talepler ancak üniversiteyle sınırlı kalacak ve başı açık öğrencilere tahakkümü engelleyen güvenceleri de içerecek bir yasalanayasal düzenleme ile hayata geçirilebilir. Siyaset kurumu görevini yapıp böyle bir yasal çerçeve belirlemediği müddetçe, Anayasa Mahkemesi’nin üniversitede türbanı; laiklik, hukuk devleti, ulusal birlik ve eşitlik ilkelerine aykırı bulan kararları sadece Rennan Hoca ve bir avuç meslektaşını bağlamakla kalmaz. Onları haksız ve hukuksuz biçimde baskı altında tutan YÖK Başkanı Özcan’ı, rektörleri ve öğrencileri de bağlar. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Tutuklu gazeteciler için bayram dileği Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümlerinden dolayı yüzlerce gündür cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı, Ragıp Zarakolu’yla birlikte 64’e ulaştı. Son üç yılda cezaevlerine giren gazeteci sayısı 110’u geçti. Gazeteciler hakkında hapis veya para cezası talebiyle açılmış 10 bin dolayında soruşturma ve dava bulunmakta. Cumhuriyet çalışanları olarak bayramı dört duvar arasında geçirmek zorunda bırakılan meslektaşlarımız için tek dileğimiz var: “Hemen Özgürlük!” İnsanlığı öldürdüler Çocuk Vakfı, 26 kişinin cinsel istismarına uğrayan 13 yaşındaki N.Ç. ile ilgili yerel mahkemenin verdiği ve Yargıtay’ın onadığı kararı protesto etti İstanbul Haber Servisi Çocuk Vakfı, 13 yaşındaki kız çocuğu N.Ç’ye tecavüze ilişkin davadaki yerel mahkemenin verdiği ve Yargıtay’ın onadığı kararı kınadı. Çocuk Vakıf Başkanı Mustafa Ruhi Şirin, “Çocukları hukukun ve ülkenin nesnesi durumuna getirenleri bütün ruhumla kınıyorum. Yargıtay kararı hiçbir bağlam içinde kabul edilemez ve bu karar tam anlamıyla insanlığı öldürmeye kastetmiştir” dedi. Çocuk Vakfı, 13 yaşındaki kız çocuğu N.Ç’ye tecavüze ilişkin davadaki yargı kararını kıMüdürlüğü’ne şikâyette bulunan ve yaşı o sırada 13 olan N.Ç’ye ilişkin davada, yerel mahkemenin verdiği ve Yargıtay’ın onadığı kararı kınadıklarını belirterek şunları söyledi: “Yargıtay kararı hiçbir bağlam içinde kabul edilemez ve bu karar tam anlamıyla insanlığı öldürmeye kastetmiştir. Sevgili çocuğum N.Ç: Senin hakkında bu kararları verenlerin hep açık yarayla dolaşacağına inan. Affet bizi, sevgili N.Ç. bir çocuğu affeder gibi affet. Kalbinden öpüyorum.” Grup, “Sevgili çocuğum N.Ç. hakkında bu kararı verenlerin hep açık yarayla dolaşacağına inan’ dedi. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) namak amacıyla, dün Taksim Meydanı’nda toplanarak protesto eylemi düzenledi. Çocuk Vakfı adına konuşan Başkan Mustafa Ruhi Şirin, vakfın, 2003 yılında Mardin Emniyet CHP’liler, maaş farklılıklarının kaldırılması için vekillere çağrı yaptı VAN’DA ASKERİ ARAÇ KAZASI ‘Emekliler mağdur edildi’ İstanbul Haber Servisi CHP milletvekilleri Süleyman Çelebi, Musa Çam ve İzzet Çetin, kamuoyunda “İntibak Yasası” olarak bilinen “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” verdi. Tüm vekillere söz konusu teklife destek vermeleri konusunda çağrıda bulunan CHP’liler, AKP’nin yapmak istediği düzenlemenin “emeklilik farklılıklarını” ortadan kaldırmayacağını belirterek, “2000 öncesi emekliler için bir intibak yapılmadı, dolayısıyla 3 milyonu aşkın emekli refah payı artışından yararlandırılmayarak mağdur edildi. Sosyal devletin gereği olarak bu sorun derhal çözülmelidir” dedi. Açıklamada, “Emekliler perişan haldedir. Hükümetin sözünü ettiği yasa emekliler arasında var olan eşitsizlikleri gidermediği gibi açlık sınırının 903 TL olduğu ülkemiz emeklilerinin yaşamlarında da bir değişiklik yaratmayacaktır” denildi. Açıklamada, “büyüyen ülkede emekliler gittikçe küçülüyor” ifadeleri kullanıldı. Şehit uzman çavuş toprağa verildi MANİSA (Cumhuriyet) Ankara’dan Van’a mahkum götüren cezaevi aracının Bingöl’de devrilmesi sonucu şehit olan Uzman Çavuş Erdoğan Kaya’nın cenazesi memleketi Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Adala beldesinde toprağa verildi. Şehidin Van’daki evinin depremde ağır hasar gördüğü, bu nedenle ailesini memleketi Salihli’ye gönderdiği bildirildi. Kaya’nın şehit olduğu haberi, baba ocağına ateş düşürdü. Adala beldesi Evren Sokak’ta bulunan baba evine gelen yakınları ve belde sakinleri, Kaya ailesine başsağlığı diledi. Baba Bayram Kaya, gözyaşlarına hâkim olamadı. Kazada şehit düşen Kaya’nın evli ve 3 çocuk babası olduğu, 3 ay önce Van’da göreve başladığı, 1 yıl sonra emekli olmayı planladığı öğrenildi. Şehidin yakınları, Van’da meydana gelen deprem sonucu evi ağır hasar gören Kaya’nın, bunun üzerine eşi Latife ile 3 çocuğunu baba evine gönderdiğini belirtti. Bana mesleğini ve günlük yaşam programını söyle, sana üye olduğun terör örgütünü ve içinde bulunduğun terör faaliyetlerini bir bir sayayım. Artık bu noktaya geldik. Aslında çoktan gelmiştik. Daha yaygın ve belirgin hale geldi, kapsama alanı genişledi. Yıllardır bu sütunlarda şu tümceyi sık sık vurguluyoruz: Bir gazetecinin notlarından terör faaliyeti üretmeye başladığınız an, bunun sonu gelmez, her an herkesi kapsayabilir. Gelinen noktada, kitap taslaklarından parasız eğitim isteğine, hidroelektrik santral istememekten siyaset dersi vermeye kadar her şey “terör faaliyeti”, “terör örgütü üyeliği” kapsamına girebiliyor. ??? Onlarca yıllık hukuk birikimini de hiçe sayan bir kuralsız dönemin içinden geçiyoruz. Öylesine kuralsız ki, Başbakan’ın uçağında yapılan bir sohbet bütün gazetelere manşet olabilirken aynı sohbet bilgisayar ortamında iki kişi arasında yapıldığında “gizli terör faaliyeti” olabiliyor. Kamuoyunda iyi bilinen 56 dava hukuk bilimine ters olarak üç aşamalı, iç içe geçirilerek sürdürülüyor. Bir yanda mahkeme var, arkasından aynı davanın yeni iddianameleri hazırlanıyor, onun arkasından da operasyon dalgaları geliyor. Görünen tabloda, en öndeki dava ne kadar hızlı ilerlerse ilerlesin, arkadan gelen dosyalar ona eklenecek ve davalar görüldükçe yol uzayacak. Bu dosyaların büyük çoğunluğunda somut bir suç unsuru da olmadığı için sığınılan başlıca gerekçe şu: Terörle mücadele. İşin içine bu tanım girince pek çok kişi ister istemez duraklıyor, “Dosyada ne var bilmeden kesin bir şey söylenemez” cümlesinin arkasına sığınıyor. Güneydoğu’ya giden kimi meslektaşlarımız, “Güvenlik güçleri geçmişten ders almış, terör örgütüyle vatandaşı birbirinden ayırmış” gözlemleri yazıyorlar. Dağda bunu yapan güvenlik güçleri şehirde şüphe ettiği herkesi “önce tutuklatıp sonra gerçeği arama” yöntemini benimsemiş durumda. Ayrıntılarını sıralamak gereksiz; artık toplumun her kesiminin dahil edilebileceği bir “terör örgütü” var. Bunun adı terörle mücadele değildir. İnsanların, tutuklanmaktan haklarındaki spekülatif haber üretimiyle yürütülen onur kırıcılığa kadar karşı karşıya kaldıkları muamele bir araya getirildiğinde, bunun adı şudur: Terörle mücadele terörü! ??? Bu anlayış kendi içinde bütün yapılanmasını da tamamlamış görünüyor. Operasyon dalgaları başladığında hemen suç üretimiyle haber üretimini harmanlayan medya devreye giriyor. O haberleri tamamlayan ve iktidar hukukunun çerçevesi içine yerleştiren “özel yetkili hukukçular” zaten hazır. Türkiye’de artık suç üretmek suç işlemekten daha kolay hale gelmiştir. Türkiye’de artık hiçbir hakkın ve özgürlüğün güvencesi yoktur. Hukuku bir kenara bırakalım; Türkiye’de artık yasalar bile her davaya özel yorumlanarak uygulanmaktadır. Bu anlayış Türkiye’yi ileri demokrasiye götürmez. En iyimser yaklaşımla hükümet, bir yandan terör örgütünün ve tüm bağlantılarının üzerine çok acımasız gidip öte yandan “Uslu durursanız size demokrasi vereceğim, hak ve özgürlük vereceğim” diye düşünüyorsa... Bu, tüm topluma korku salarak yapılmaz. İtaat eken, isyan biçer. İşçilere kamu davası ? MUĞLA (AA) Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) Yeniköy Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü tarafından yapılan şikâyet üzerine, 203 maden işçisi hakkında kamu davası açıldı. Madenİş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin, Milas Adliyesi önünde yaptığı açıklamada, 1 Haziran 2009 tarihinde patlatma işinin ihale yoluyla yapılması kararının alınmasının ardından işyeri önünde eylem yapan 203 işçi hakkında, Yeni Köy Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü’nün şikâyeti üzerine kamu davası açıldığını söyledi. Haklarında kamu davası açılan işçilerin ifade verme işlemlerinin başladığını anlatan Girgin, “Kamu davasına karşı yazılı ifade vermek amacıyla toplandık. Şundan herkes emin ki, biz işimize sahip çıktık. Kanunlara sahip çıktık. Başka hiçbir şey yapmadık. Bizim tek suçumuz kanunlara sahip çıkmak” dedi. Berin Nadi’yi özlemle andık Cumhuriyet Vakfı Kurucu Başkanı Berin Nadi’yi ölümünün 10. yılında, Edirnekapı’da mezarı başında andık. Törene Cumhuriyet Vakfı adına gazetemiz yazarı, TGC Genel Başkanı Orhan Erinç, gazetemiz yazarlarından Şükran Soner, Meriç Velidedeoğlu, Berin Nadi’nin yakın arkadaşı Sevda Derbil ile İdare Müdürümüz Hüseyin Gürer katıldı. Erinç, Berrin Nadi için Cumhuriyet’in ikinci kurucusu demenin yerinde olacağını belirterek “Berin Hanım’ı, destekleyenlerin katkıları sayesinde Cumhuriyet yayınına ara vermeden 80. yılını kutlamanın mutluluğuna ermiş bulunuyor” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle