18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EK M 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA HABERLER ‘Ş KÂYET EDECEĞ Z’ 9 Avukatlar Seçen’e tepki gösterdi H LAL KÖSE OSMAN K Z İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen, yaptığı yazılı açıklamada 18 ay sonra tahliye olan öğrenciler Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer’in “Parasız eğitim istiyoruz” yazılı pankarta istinaden tutuklu kaldıkları belirtilerek kamuoyunun bilinçli olarak yanlış yönlendirildiğini savundu. Seçen, Yılmaz ve Tüzer’in ‘silahlı terör örgütü üyesi olmak ve örgüt propagandası yapmak’ suçlarından tutuklandığını belirtti. Öğrencilerin avukatı Taylan Tanay ise açıklamanın Başsavcı Vekili’nin görev alanına girmediğini, yargılamaya müdahale anlamı taşıyabilecek nitelikte olduğunu belirterek Fikret Seçen’i HSYK’ye şikâyet edeceklerini söyledi. Tanay “Biz, öğrencilerin parasız eğitim istedikleri için silahlı terör örgütü üyesi olarak suçlanmalarının kabul edilemez olduğunu belirtmekteyiz. Başsavcı Vekilliği asıl meseleyi tartışmamaktadır” dedi. STOCKHOLM Nobel Barış Ödülü Liberya Cumhurbaşkanı Ellen JohnsonSirleaf, iç çatışmaları durdurmak için mücadele eden Liberya kadın hareketinden Leymah Gbowee ve Yemenli Tavakkul Karman arasında paylaştırıldı. Nobel Komitesi’nin açıklamasında gerek çatışmaların durdurulması için gerekse kadın hakları için barışçıl yöntemlerle mücadele ettikleri için üç kadının ödüle layık görüldükleri bildirildi. Bu arada konuyla ilgili görüş bildirenler Liberya’da salı günü yapılacak seçimden önce cumhurbaşkanına ödül verilmesini dikkat çe kici buldular. Avrupa Konseyi nsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, sveç hükümetinin AB ilişkilerinden sorumlu bakanı Birgitta Ohlsson, Barış Konseyi Başkanı Anna Ek, üç kadının seçimini mükemmel olarak değerlendirdiler. Dış Politika Enstitüsü’nden Anna Jardfelt ise değerlendirmesinde daha dikkatli bir ifade kullandı. 2009’da Barack Obama’ya verilen ödülü hatırlatan enstitü müdürü, görevdeki bir cumhurbaşkanına ödül verilmesinin tartışmalara yol açabilecek bir karar olduğunu söyledi. Anna Jardfelt, Liberya’da salı günü cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacağına da dikkat çekti. Barış ödülünü üç kadın paylaştı Kimse Eceliyle Ölmedi Şunun şurasında birkaç yıl öncesine kadar komplo teorileriyle dalga geçerdik. Kimine göre olup biten her şeyin arkasında CIA, kimine göre MOSSAD, kimine göre MİT ya da derin devlet, kimine göre İran vardı. Sonra daha da garabet komplo teorisi kitapları çıkmaya başladı. Bunlar da fantezidir, eğlenceliktir derken dizileri çekildi. Günün birinde bir de baktım ki en aklı başında insanlar bile bu hikâyelere inanır hale gelmiş. Sıradan Amerikan filmlerini izleyip büyük olayların, suikastların perde arkasını çözdüğüne inanmak gibi bir durum... Özellikle CIA’nın filan çok gizli operasyonlarını anlatan filmleri ciddiye almak beni fazlasıyla güldürür. Dünyanın her yerine el atıp hükümetleri deviren, darbeler yaptıran, tek tek aydınları bile öldürten feci bir gizli örgüt var, ama her nasılsa bir Holywood senaristiyle yönetmeni bir filmde bunların ipliğini pazara çıkartıveriyor! Hadi diyelim çıkarttı, o örgüt de kendi ülkesinde bu filmin çekilmesine izin veriyor! Susurluk kazası olduğunda iş o hale gelmişti ki o güne kadar memlekette ne olduysa ‘Susurluk Çetesi’nin üstüne yıkılıvermişti. Yıkılıvermişti, ama aradan yıllar geçti hâlâ aslında bu çetenin kim olduğu, kimden emir aldığı ve gerçekte ne yapmak istediğini bilemiyoruz. Nedense biz, başımıza gelen her şeyin birileri tarafından tasarlandığına inanıyoruz. 12 Eylül öncesinde elinde silah, örgüt üyesi olanlar bile “Bize o silahları kim verdi” diye soruyor. Yani o da başkasının suçu! Geçenlerde Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmesiyle ilgili davalar açılınca komplo teorilerinin giderek resmi gerçekler haline geldiğine inanmaya başladım. Hatırlarsanız helikopterin bir televizyon kanalının haber merkezinden üst üste telefon edilerek düşürüldüğü de iddia edilmişti ciddi ciddi... Ergenekon davasında tutuklu olan Atilla Uğur’un, “Abdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım” adlı kitabında yer alan bir bölüm aslında son derece çarpıcı. Sorgu sırasında çay molası verilirken radyoda Barış Manço’nun bir şarkısı çalıyor. “Yazık oldu, iyi sanatçıydı, erken öldü” denmesi üzerine Öcalan, “Öldüğüne çok üzüldüm, peki kim öldürmüş” diye soruyor. Anlaşılan o ki eceliyle ölmek deyimi çoktan tarihe karışmış. Paranoya ve kuşku her yere yerleşmiş. Herhangi bir olayda, nedenler ve olayın sonucundan yararlanacaklar açıkça ortadayken bile biz en olmayacak olasılıklarla ilgileniyoruz. Peki, bugüne kadar bu türden komplo teorilerinden bir sonuç çıktı mı? Çıkmadıysa, bütün bu karmaşık teorilerden kim yarar sağladı? Bu sayede bu olaylar gerçekten ortaya çıkacağı yerde iyice anlaşılmaz ve çözülmez bir hale geldi mi, gelmedi mi? Bu soruları iyice düşünmenin zamanıdır. T. Karman E. JohnsonSirleaf L. Gbowee Barış mücadelesinde kadının rolünü öne çıkarması bakımından Nobel ödülü olumlu yankılar yarattı. 35 yıl önce barış için mücadele eden iki rlandalı kadının ödüllendirilmesinden bu yana kadınların barış mücadelesindeki rollerinin öne çıkarılmadığına işaret eden yorumcular Nobel Komitesi’nin bu yılki seçimiyle Liberya ve Yemen’deki kadın hareketinin güç kazanacağına dikkat çektiler. Demirbaş’ın yurtdışında tedavisi için uluslararası kampanya başlatıldı Hastalığı ilerliyor ABD’de tedavi şansı bulunan Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş için Twitter ve Facebook üzerinden de Kürtçe, Türkçe, ngilizce, talyanca, Fransızca, Almanca ve Arapça başta olmak üzere birçok dilde kampanya yürütülüyor. MAHMUT ORAL Abdullah Demirbaş EĞ T M VE TERÖR SUÇU Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer tahliye edilmelerinin ardından aileleri ve avukatlarıyla dün stanbul Barosu Orhan Adli Apaydın Konferans Salonu’nda basının karşısına çıktılar. Toplantıda konuşan avukat Tanay, Ferhat ve Berna’nın davasının Türkiye’de yalnızca parasız eğitim istedikleri için “terör suçu” kapsamına alınan ilk dava olduğunu söyledi. şkence girişte başladı İstanbul Haber Servisi Parasız eğitim istedikleri için 19 ay cezaevinde kalan ve önceki gün tahliye edilen Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer özgürlüklerine kavuşmalarının ardından düzenledikleri basın toplantısında Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde ve Kandıra F Tipi Cezaevi’nde “yaşadığı işkenceleri, sürgünü ve hücre cezalarını” anlattı. Baba Yusuf Yılmaz da çocukların alınan haklarının geri verilmesini istedi. Avukatlardan Taylan Tanay ise YÖK Yönetmeliği’ne göre iki öğrencinin üniversiteye dönmelerinin oldukça zor olduğunu söyledi. Gençlik Ferderasyonu üyesi Bulut Yayla ise parasız eğitim isteğinin 15 milyon öğrencinin istemi olduğuna dikkat çekti. Özgürlüğüne kavuştuğu i çin çok mutlu olduğunu belirten Berna Yılmaz, “Parasız eğitim istediğimiz için tutuklandık. Okuyamayan binlerce öğrenci için bu eylemi yaptık. Sırf bunu yaptığımız için de eğitim hakkımız elimizden alındı. Okuldan atıldık. Ayrılmadık, okuldan atıldık” dedi. Ferhat Tüzer ise işkenceye maruz kaldığını ifade ederek şöyle devam etti: “Tekirdağ F Tipi’nde işkence başladı. Girişte zorla üzerinizi ararlar. Bu dayatmaya karşı geldiğiniz için artık sopalar çıkar meydana. Ciddi anlamda ilk işkence, cezaevi girişinde başladı. Daha sonra da 6070 güne varan hücre cezaları aldık. Kandıra’ya sürgün edildim. Bu işkencelerin sağlık açısından da ciddi etkileri oldu. F tipi cezaevlerinde işkence olduğunu biliyorduk, okuyorduk ancak bizzat yaşamak biraz daha farklı. Hastanelere götürüldük, doktorlar morluklarımızı görmelerine karşın bunları raporlarına yazmadılar.” Baba Yılmaz: Çok yıprandık Berna’nın babası Yusuf Yılmaz maddi ve manevi olarak çok yıprandıklarını vurgulayarak, “Dişimizden, tırnağımızdan arttırdıklarımızla çocuklarımızı okutmaya çalıştık. Bu çocukların haklarını geri versinler. Okuldan atılmasın bu çocuklar, bir yerlere gelsinler. Emeklerimizi boşa çıkarmasınlar. Elbette ki aile olarak kol kanat gereceğiz. Keklik gibi ürkek bir hayvan bile yavrusu yakalandığı zaman saldırıyor. Çünkü bunları bir aile bir anne bir baba yapabilir. Canı yanan, ciğeri yanan insanlar korur” ifadelerini kullandı. DİYARBAKIR KCK davasında yargılandığı için yurtdışında tedavi olmasına izin verilmeyen ve önemli bir damar hastalığı olan “Herediter Derin Ven Trombozu” hastası BDP’li Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın hastalığı ilerliyor. Demirbaş’a destek için uluslararası kampanya başlatıldı. BDP’li Sur Belediye Başkanı Demirbaş, 2009’da başlayan terör örgütü PKK’nin KCK operasyonları kapsamında tutuklandı. “Herediter Derin Ven Trombozu” adlı damar hastalığı bulunan Demirbaş’ın cezaevinde olduğu sırada sağlık durumu kötüleşti ve birçok kez hastaneye kaldırıldı. Avukatlarının başvurusu üzerine Demirbaş, sağlık sorunları gerekçesiyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı ancak Demirbaş’a yurtdışına çıkış yasağı getirildi. Amerika’daki ünlü Mayo Kliniği’nde tedavi edilme şansı olduğu belirtilen De mirbaş’ın birçok başvurusuna karşın mahkeme yurtdışına çıkış yasağını kaldırmadı. Demirbaş’ın yurtdışına çıkarak tedavi olabilmesi için birçok uluslararası kampanya başlatıldı. Demirbaş için oluşturulan www.1tweetfordemirbas.com adlı internet sitesinde de kampanyaya destek verilebiliyor. İsveç’te Hıristiyan Demokrat Parti Milletvekili Anders Andersson, Sosyal Demokrat İşçi Partisi Milletvekili Peter Hultqvis, Çevre Partisi Yeşiller Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Bodil Cebellos, Sol Parti Milletvekilleri Amineh Kakabaveh ve Ulla Andersson’un yayınladıkları ortak çağrıda da Demirbaş’ın tedavisinin engellendiği belirtildi. İsveç’in Borlänge kentinde ise 12 öğretmen Demirbaş’ın yurtdışına çıkma yasağının kaldırılması için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir mektup yolladı. sveç’ten çağrı Trende bomba paniği OSMANİYE (Cumhuriyet) DDY Adana Bölge Müdürlüğü’nde görevli operatörler, önceki akşam saatlerinde daha önce birkaç kez terör örgütü mensuplarınca mayın patlatıldığı YarbaşıBahçe arasındaki tüneller bölgesinde seyir halindeki yük treninden arıza sinyali alması üzerine kuşkulandı. Yarbaşı tren istasyonundan kalkmakta olan Mersin’den İslahiye’ye gitmek üzere olan yolcu treninin hareket etmesine izin verilmedi. Yaklaşık 14 saat süren aramanın ardından herhangi bir mayın veya bombaya rastlanmadı. T.C. SİLİVRİ 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI Hacizli olup İstanbul 2. İcra Müdürlüğü’nün talimatı üzerine satışına gidilen taşınmazın cinsi, evsafı ve kıymeti; aşağıda belirtilen gayrimenkul açık artırma suretiyle satılarak paraya çevrilecektir. SATILMASINA KARAR VERİLEN GAYRİMENKULÜN CİNSİ, TAPU KAYDI: İstanbul ili, Silivri İlçesi, Selimpaşa köyü, Taşköprü sırtı mevkiinde kain 5562 Parselde kayıtlı 195 metrekare miktarlı arsa vasfında taşınmaz satışa çıkarılmıştır. İMAR DURUMU: Silivri Belediye Başkanlığı Plan ve Proje Müdürlüğü’nün 05.02.2010 tarih, M.34.6.SİL.0.3459493557 sayılı yazısında belirtildiği İstanbul ili, Silivri ilçesi, Selimpaşa Mahallesi Taşköprü sırtı mevkii 5562 parsel tasdikli Selimpaşa 1/1000 ölçekli uygulama imar planında konut alanında kalmakta olup ikiz nazım 2 kat imar durumu mevcuttur. HALİHAZIR DURUMU: Satışa konu taşınmaz; İstanbul ili, Silivri İlçesi, Selimpaşa köyü, Taşköprü sırtı mevkiinde kain 5562 Parsel sayılı taşınmaz Taşköprü mevkiinde olup 312. Sokakta bulunmaktadır. Söz konusu taşımaz üzerinde herhangi bir yapı bulunmamakta olup arsa vasfındadır. MUAMMEN DEĞERİ: 25.000,00 TL. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Birinci satış 22.11.2011 Salı günü 10.3010.40 arası, SİLİVRİ ADLİYESİ Zemin Kat No: AZ18 nolu odada açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış masraflarını geçmek şartıyla ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 02.12.2011 Cuma günü aynı yer ve saatte ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememiş ise en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen mühlet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklıların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmasa satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi ve bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. İhale pulu, tapu harç ve masrafları, KDV alıcıya aittir. Tellaliye, birikmiş vergiler ve tapu satış harcı, satış bedelinden ödenecektir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgelerle 15 gün içerisinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedelle son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükmü hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2010/237 Tal. sayılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 23/09/2011 (Basın: 61747) Dosya No: 2010/237 TAL. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle