18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 EK M 2011 CUMARTES 16 ‘Bizim Dönemimiz’ Mühür Gözlüm partinin, ideolojinin ve doktrinin mührünü taşımamalıdır” diyor. Milli Türk Talebe Birliği İcra Komitesi üyesi olduğundan bu yana bir özel fikrin, partinin, ideolojinin ve doktrinin mührünü taşımış olanın söylediği söze güveneceğiz ve “yeni anayasa” yapacağız... “İdeoloji, doktrin” filan diyerek ağızlarda dolandırılanın ne olduğunu Abdullah Gül, gözümüzün içine baka baka “Yeni anayasa hiçbir özel fikrin, hepimiz biliyoruz. Ensar Vakfı kurucusu Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaptığını yapacaklar... Kararname ile Bakanlığın görev tanımındaki “Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen vatandaş yetiştirme” hedefi değiştirilmişti ya... Yeni anayasada da benzer değişikliğe gidilecek. Temsilciye Danış para Alman vakıflarınınTayyip yardımı konusuna yoğunlaşan Recep Erdoğan, konuyu mutlaka AKP Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu’na danışmalı. Çünkü Kınıklıoğlu AKP’den milletvekili seçilmeden önce ABD merkezli Alman Marshall Vakfı’nın Ankara temsilcisiydi. Olaya hem ABD, hem Almanya hem de Türkiye açısından bakabilecek deneyime sahip kendisi. gerçek bir sanatsever, vatansevermiş. Estetik duygusu çok kuvvetliymiş. Detaycı ve titizmiş. Pembe Köşk’ü adam etmek, çürümeye yüz tutmuş sanat hazinesini kurtarmak, Cumhurbaşkanlığı’nın imajını yukarılara taşımak için olağanüstü çaba sarf ediyormuş, ama bu çabaları takdir bir yana kötü niyetli yorumcular tarafından yerden yere vurulup küçümseniyormuş... Gerçekten çok büyük haksızlıkmış bu. Hayrünnisa Gül de, Amberin Zaman’ın sorularını yanıtlarken Cumhurbaşkanlığı forsunun “yanlış” olduğunu bile saptadığını aktarırken, “Yemin ettim” demiş, “Pembe Köşk yıkılmak üzere, içim de gidiyor ama yapmayacağım bizim dönemimizde.” Yetkililere, ilgililere sorduk, soruşturduk. Öğrendik ki, yasalarda ya da diğer düzenleyici işlemlerde, cumhurbaşkanları eşlerinin görev, yetki ve sorumluluğuna ilişkin hiçbir hüküm ve kural yer almıyor. Amberin Zaman’a göre, Medyanın gözdelerinden “first lady” Hayrünnisa Gül, Örneğin, Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminde eşi Semra Sezer, Cumhurbaşkanlığı personeline, onların görev ve sorumluluk kapsamına giren konularda hiçbir istemde bulunmamış. Yandaş bir gazete, 25 Eylül’de Yandaşın şi Pervari’ye bağlı Belenoluk köyünde 6 askerin şehit düştüğü saldırı öncesi gerekli önlemlerin alınmadığını yazdı. Haberde, savsaklamakla suçlanan komutanlardan birisi, yakın arkadaşını aramış ve o günü anlatmış: “Çatışma sırasında karadan ve havadan takviye birlikler bölgeye gönderilmiştir. Karadan mayın tespit eden birliklerin karakola ulaşması zorunlu olarak gecikmeli oldu. Havadan helikopterlerin çatışma bölgesine tim atması, yerden açılan ateş nedeniyle mümkün olmadı. 6 şehit verdik, akılsız davranıp 16 şehit mi verseydik? Bizim için en acısı da karakol komutanı astsubayımızı ve askerlerimizi yalnızlığa terk ettiğimizin ima edilmesi. Ben bizzat o astsubayla defalarca çatışmaya girdim, ölümden döndüm. Birbirimizin canını kurtardık.” Ve de eklemiş: “Biz cezaevinde yatmaya da razıyız, ama alçaklığa katlanmaya razı değiliz...” taatsiz Gençlik Yedinci sınıfa giden oğluma okusun diye verdiğim son kitap, Eric Fromm’un “İtaatsizlik Üzerine”siydi. Boyun eğmemeye övgüler düzen bir kitabı her yap dediğim şeye “Nedeeen” diye soran bir oğlan çocuğuna verme riskine girerken kendimce iyi sebeplerim vardı elbette. Çocuklarımız çok az kitap okuyor... Eskiden bu yakınmayı duyduğumda sorardım insanlara, “Çocuğunuz sizi elinizde kitapla gördü mü?” diye... Rol modeli olmaktan söz eden eski yazılarım bile var ve hepsini geri alıyorum. Oğlum Eric Fromm’un kitabının hemen arka kapağına baktı ve “Uygarlık itaatsizlikle başlar” cümlesini yüksek sesle okudu. Buradan kendisinin fazlasıyla uygar bir insan olduğu sonucuna varmış olmalı ki, “Okumama gerek yok, anladım” dedi ve yeniden bilgisayarına koştu. Yeni teknolojilerin davranış kalıplarımız üzerindeki etkisi bir başka yazının konusu olsun. Bu cumartesi “itaatsizlik”, daha doğrusu akıl dışı otoriteye boyun eğmeme üzerinde duralım. İki üniversite öğrencisinin Başbakan’ın bulunduğu salonda “Parasız eğitim istiyoruz” pankartı açtıkları için 15 yılla yargılanıp 18 ay tutuklu kaldıkları bir ülkede genç olmak nasıl bir şeydir? Bu ülkede size dayatılan sisteme, neyi beğenmeniz, neyi tüketmeniz gerektiğini kabul ettirmeye çalışan, bireyselliği öldüren, sizi hapse atan, telefonunuzu dinleyen o sisteme karşı çıkan bir gençlik hâlâ varsa, buna ancak sevinilir. Asıl büyüklerin ihtiyacı var, o akıl dışı otoriteye biat etmeyip “aklını kullanan” gençliğe... Küreselleşmenin paralelinde “hümanizm” tüm dünyada yeniden gündeme geldi. Tarih boyunca insanın varlığına tehdit olan her dönemde hümanizm güçlenmiştir. Amerikan Baharı denilen, “Ülkeyi ve dünyayı yöneten yüzde 1’e karşı yüzde 99” sloganıyla New York’ta başlayan gösterilerin diğer Amerikan kentlerine yayılması da bunun göstergesi. Nedir hümanizm? 2500 yıl öncesinin Budist öğretisinden başlayan, zaman içinde gelişen bir düşünce sistemi. Rönesans’ta Rotterdamlı Erasmus hümanizmaya aklı da katarak yeni bir çığır açmış. Erasmus’u Stephan Zweig’dan okumanızı öneririm. Ve sonra Aydınlanma Çağı... Goethe, daha 1814’te “Alman ırkı bir şey demek değildir, ama tek bir Alman bir şey demektir” demiş. 19’uncu yüzyılın diğer büyük hümanisti Marx ise kişinin bağımsızlığı üzerinde durur. Herhangi biri olmak yerine birey ve kendi olmayı seçmek. Mesele budur! Goethe’nin dediğini kendimize uyarlayabiliyor muyuz? Türk ırkı bir şey demek değildir ama tek bir Türk bir şey demektir.... Meslektaşımız Metin Münir’in başlattığı bir tartışma var. Çocuklarımıza leblebi gibi hiperaktivite ilaçları yutturuluyor. Sıkıcı derslere yoğunlaşamayan, mantıksız yönergelere uymayan bir yığın yaratıcı ve zeki çocuk bu furyada heba oluyor. Otoritenin akıl dışı olduğu yerde, köle sahip ilişkisini andırdığı durumlarda çocuklardan da hayır beklenmez. Oysa her şeyden kuşku duymalı çocuklarımız ve akıl cesaret ister. Akıl dışı otoriteye karşı çıkmak, uygarlıktır... iktidara geldiği dönemde, yüksek fiyat ve alım AKP, ilk Rusyagarantisi öngördüğünden yakınarak ile yapılan doğalgaz anlaşmalarının yeniden masaya yatırılacağını halka açıklamıştı. Dahası, doğalgaza dayalı elektrik santrallarındaki yüksek fiyat ve alım garantilerine son vereceğini ileri sürmüştü. Ne doğalgaz alanındaki ne de elektrik üretimindeki dışa bağımlılık azaldı. Tersine arttı. Canları sağ olsun! AKP iktidara geldiği 2002’de doğalgazın Olsun! yüzde 20 düzeyinde olan birincil enerji kaynakları içindeki payı, hayırlıysa bu yıl yüzde 33’ü aşacak. Yine doğalgazdan elektrik üretiminin payı da yüzde 45’ler düzeyini bulacak. Şükürler olsun! 1 Ekim sabahı gözümüzü bir açtık ki, elektrikte konut kullanıcıları tarifesine yüzde 9.58; okullar, hastaneler, yurtlar gibi kamu yararına faaliyet yürüten kurumlara uygulanan elektrik tarifeleri ile içme ve kullanma suyu tarifelerine ise yüzde 19 düzeyinde zam yapılmış. Hamdolsun! BOTAŞ da dağıtım şirketlerine evsel tüketiciler için sattığı doğalgazın metreküp fiyatını da yüzde 15 düzeyinde arttırdı. Var olsun! Ankara’da yaşayan konut kullanıcılarına bu zam yüzde 12.6 oranında yansırken, KDV dahil metreküp başına fiyat Eylül 2011’e göre yaklaşık 10 kuruş artarak 80 kuruşu aştı. Nur olsun. Böylelikle, bir ailenin yıllık 1500 metreküp tüketimi olduğu dikkate alındığında yapılan doğalgaz zammının yıllık faturası 150 lira artacak. Elektrik fiyatına yapılan zammın faturasının da yine 4 kişilik bir ailenin asgari yaşam standardına göre aylık 230 kilovat saatlik tüketimi üzerinden hesaplandığında 6 lira olacak. Yüzde 50’ye oh olsun! Milyon Dolarlık Cinayet Zanlısı SADIK ÇEL K K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Amerika’da artık örneklerine çok da yabancı olmadığımız, yeni bir “kahramanlaştırma” olayıyla daha karşı karşıyayız. Üniversite değişim programıyla gittiği İtalya’da, erkek arkadaşıyla birlikte oda arkadaşının boğazını keserek öldürdüğü suçlamasıyla 4 yıl yargılandıktan ve bu süre boyunca yürütülen güçlü PR çalışmaları sayesinde ABD ve Avrupa’nın en ünlü ve “masum” katil zanlısı haline gelen Amanda Knox sonunda beraat etti. Beraat kararı verildikten bir iki dakika sonra Amanda Knox’a bir radyo kanalından iş teklifi geldi. Knox’un yaşadıklarını filme çekmek üzere projeler üreten film yapımcıları ile hakkında kitap yazmak için kapısını aşındıran yayınevleri de sırada bekliyor. Tüm bunlar Amerika’da yeni bir yıldız doğduğunun göstergesi. Bu yeni medya ikonuyla ilgili halihazırda 4 belgesel çekilip 6 kitap yayımlandı bile. Bu arada korkunç bir cinayete kurban giden Meredith Kerchner ve kızlarının gerçek katilinin kim olduğunu bilmek istediklerini haykıran ailesi neredeyse hiç gündemde değil. Amerikalıların insanları kahramanlaştırma merakı malum. Meşhur mafya lideri Al Capone, insanları elleriyle öldüren kanun kaçağı Billy the Kid bunun akla gelen ilk örnekleri… Amerikan halkının kanun kaçaklarına, suçlulara, yasaklara uymayan düzen bozuculara karşı duyduğu ilgi, sevgi nereden geliyor acaba?.. Zamanında Amerika kıtasına göç eden insanların kanun kaçaklarından, katillerden, her türlü adi suçu işlemiş kimselerden oluşması, kıta halkının bugünkü eğilimlerinin tarihte yatan gerekçesi olabilir mi?.. İçinde yaşadığımız çağda halkla İlişkiler çalışmalarının gücü mü, insan eliyle yaratılan popüler kültürün ve magazin merakının vicdansızlığı mı, 1 milyon dolarlık bir halkla ilişkiler kampanyasının kararını etkilediğine inanılan evrensel hukukun zayıflığı mı, yoksa insanoğlunun karanlık yüzü müdür Amanda Knox’u meşhur eden?.. sahip binlerce kişi ortak bir hedef için, ekonomik pastanın en büyük yiyicileri olan büyük kurumsal tabakaya karşı seslerini birleştiriyor ve “Wall Street’i işgal et” diyorlar. Sendikalardan da destek gören hareket gitgide yayılıyor. Belirgin bir siyasi hedefin gösterilmediği, liderlik altyapısının hazırlanmadığı eylem kalıcı bir harekete dönüşebilecek mi, bunu zaman gösterecek; ancak orta sınıfın Amerikalı genç temsilcilerinin de, çıkarı söz konusu olduğunda insan haklarını hiçe sayan, sömürü üstüne kurulu çalışma düzenini yaşatan, güvencesiz, risk içinde nesiller yetiştiren, kriz zamanında misli ve sıradan vatandaşın aleyhine adaletsizliği devreye sokan bu sisteme karşı “yetti artık” diyebilmesi umut verici. teve Jobs’un ‘aç ve budala’ ölümü Teknoloji endüstrisine getirdiği yeniliklerle insanların günlük alışkınlarını değiştiren Apple’ın efsanevi ismi Steve Jobs’un 7 yıl önce pankreas kanserine yakalandığı biliniyordu… Hayatı, milyonlarca insanın hayatını etkileyerek, değiştirerek, teknolojik devrimler yaparak geçmiş, her türlü maddi güce sahip bir insanın bile ölüm karşısında hükmünün olmadığı gerçeğini bir kez daha hatırlamamız açısından önemlidir Steve Jobs’un vefatı. Böylesine kudret sahibi birinin ölüme yenik düşmesi, hepimize ölümlü olduğumuzu hatırlatıyor, bu dünyada baki olmadığımızı… Hakkını vererek yaşanan bu hayattan geriye, Jobs’un Stanford Üniversite’sinde yaptığı, başarıya, başarısızlığa, yaşama, ölüme dair keskin derslerle dolu o müthiş konuşma kalıyor akıllarda. Şöyle demişti Steve Jobs: “Her şey, tüm beklentiler, gurur, küçük düşme ya da başarısızlık korkuları, tüm bunlar ölüm karşısında değerini yitirir. Yalnızca ölümdür önemli olan. Öleceğinizi hatırlamak, kaybedecek bir şeyler olduğu düşüncesini yok etmenin bildiğim en iyi yoludur. Zaten çıplaksınız. Yüreğinizin sesini dinlememek için hiçbir neden yok… Zamanınız kısıtlı. Başkalarının hayatlarını yaşayarak onu harcamayın. Başka insanların fikirlerinin gürültüsünün kendi yüreğinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin. En önemlisi de kalbinizin ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesarete sahip olun. Onlar sizin gerçekte ne yapmak istediğinizi bilirler... Aç kalın, budala kalın. Aç kalın, budala kalın...” [email protected] S Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARB SEM H POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] içbir şeyi olmayan yüzde 99, her şeyi olan yüzde 1’e karşı Arap Baharı’ndan sonra Amerika’yı saran hareketin özeti bu başlık. New York, Los Angeles, Boston, Chicago gibi büyük kentlerde kapitalizm ve ekonomik krizin çilesini çeken, işsiz, yoksul, evsiz, sosyal güvencesi olmayan, borç içinde esir hayatı süren her renkten, farklı görüşlere H 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Türk halk 1 edebiyatında çoban türküsü. 2 2/Eğlen3 ce...Yuvarlak 4 ve yassı biçim5 li nesne. 3/ Kalıpla basılıp el 6 le boyanan, ka 7 dınların başla 8 rına bağladıkları tülbent... 9 Bir bağlaç. 4/ Güney 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Amerika’da yaşayan, 1 Y EM İ Ş E N İ yeşil renkli ve çatal 2 E K O T U R İ ZM kuyruklu bir kuş. 5/ 3M E N B İ L A R Kibrit çöpleriyle oy4 L T R A K MA nanan bir oyun... An5 İ Ş İ R Ş A H latış yolu. 6/ Metin 6K A Ş K A R İ K O Toker tarafından A K R 1954’te yayımlanan 7 R A K 8H A S A L B A N haftalık haber dergiN E Y si... Mahkeme sonu 9 E V İ T A cunu gösteren resmi belge. 7/ Pasta hamuru... Bir tür tuzsuz ve beyaz peynir. 8/ Soy... Araba lastiklerinin iç kenarlarında bulunan iki sert parçadan her biri. 9/ Sıcak bölgelerde yetişen ve hekimlikte müshil olarak kullanılan bir ağaççık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Trabzon ilinde bir yayla. 2/ Herkes, başkaları... Kısa süreli eğitim etkinliği. 3/ Bir tür hafif ve kaba ayakkabı... İlgi eki. 4/ Süs taşı olarak kullanılan mor renkte bir tür kuvars. 5/ “Bir neşe say bu cihanın baharını” (Nedim)... Yapma, kılma, yerine getirme. 6/ Yankı... Bildirme, anlatma. 7/ Bir gösterme sıfatı... Samsun yöresine özgü, süt ve kuru incirle yapılan, dondurmaya benzer bir tatlı. 8/ İnsan türünün alt bölümü... Ağız boşluğunun tavanı. 9/ Mızmız ve sevimsiz kimseler için kullanılan bir söz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle