25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 29 EKİM 2011 CUMARTESİ Ağır Ceza Mahkemesi ‘örgütlü suç’ bulamadı fakat cezaevindekilerin sayısı 17’ye yükseldi Hopa’da 1 tutuklama daha ‘FATSA GİBİ İŞKENCEYLE DİZAYN ETMEK İSTİYORLAR’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, AKP’nin Hopa ilçesindeki mitinginde çıkan olayları fırsat bildiğini vurgularken “Yeni bir Fatsa örneği gündeme getirilmek isteniyor. Hopa’yı da Fatsa’da yaptıkları baskı ve işkenceyle yeniden dizayn etmek istiyorlar” dedi. Bayraktutan, bazı CHP milletvekilleriyle birlikte parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, şu değerlendirmeleri yaptı: “Bu güzel kentimizin polis baskınına maruz bırakılmasına kimsenin sesi çıkmamaktadır. Hatta bazı kamu görevlileri, öğrenci arkadaşlarımızın arasına nifak sokmaya çalışmaktadır. Hopa üzerinde oynanmak istenen oyunlara izin vermeyeceğiz.” Uğur Bayraktutan RİZE (Cumhuriyet) 31 Mayıs’ta Başbakan Tayyip Erdoğan’ın olaylı mitinginde yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun cenazesindeki olaylar nedeniyle öğrenci Müslüm Karabulut tutuklanarak Arhavi Cezaevi’ne gönderildi. Artvin’in Hopa ilçesinde Hopa Meslek Yüksekokulu’na 3 gün önce polis tarafından düzenlenen baskında gözaltına alınan 12 öğrenci serbest bırakılırken, öğrencilerden Karabulut için polis ek gözaltı süresi almıştı. Hopa olaylarıyla ilgili Hopa Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “kamu malına zarar vermek” ve “görevli memura mukavemet” suçlamalarıyla tutuklanan Karabulut ile birlikte; Hopa olayları nedeniyle tutuklananların sayısı 17’ye yükseldi. Öte yandan, Hopa olaylarıyla ilgili Erzurum’da görülen davanın gerekçeli kararı açıklandı. Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, sanıkların “terör örgütü üyesi” olmadıkları ve “terör örgütü propagandası” yapmadıkları kaydedildi. Erdoğan’ın olaylı mitingi ve Metin Lokumcu’nun cenazesi sırasında gerçekleştirilen eylem ve yürüyüşlerde atılan sloganların ise “demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi” gerektiği vurgulandı. Cumhuriyet’in 88’inci Yılında Deprem, Anomi, Anarşi Erciş depremi dolayısıyla, müzmin sorunlarımızın sadece görüntülerini tartışıyor, esas nedenlere inmiyoruz. Esas neden, kuruluşundan 88 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düştüğü bunalımdır! Genel süreçlere dikkat çekmek için yazdığım salı günkü yazım şöyle bitiyordu: “Bu terslikler, halkın adalete, medyaya ve doğal olarak bunların arkasındaki yönlendirici güç olan AKP iktidarına karşı olan güvenini sarsıyor… Topluma demokrasi yerine ‘anomi’ egemen oluyor. Siz isterseniz ‘anomi’ yerine ‘anarşi’ de diyebilirsiniz!” Deprem dolayısıyla bir kez daha gündeme gelen sorunlarımızın esas nedenlerini irdelemeyi perşembe günkü yazımda da sürdürmeye çalıştım. O yazı da şöyle bitiyordu: “Oysa ‘Demokrasi’ ne devletin sopasıdır ne de halkın yağması: ‘Demokrasi’ halkın denetlediği bir devlet, bu devletin koyduğu kurallar ve bu kuralları koruyan güvenlik ve adalet mekanizmalarıyla işler. Kurallar işlemez, güvenlik ve adalet mekanizmaları tarafsızlıklarını yitirirse işte o zaman ya sopa ya da yağma veya daha kötüsü ikisi birden egemen olur!” Salı günkü yazımdaki “Anarşi” terimini günlük genel konuşmadaki çarpıtılmış biçimiyle, “kuralsızlık” anlamında kullanıyordum. Bunun üzerine pek çok okurumdan “Anomi” ve “Anarşi” üzerine mektup aldım. Bir bölümü bu terimlerin açıklanmasını isterken bir başka bölümü de “Anarşi” terimini felsefi ve kuramsal anlamının dışında kullandığımı vurgulayarak eleştiriyordu. Örneğin, okurlarımdan biri yolladığı mektupta şöyle diyordu: “Kabaca, otoritedeki kokuşmanın toplumun her türlü beklentisi ile birlikte ahlakını da elinden alma etkisine anomi, bu kokuşmuş otoriteden tamamen kurtulmuş sisteme anarşi diyoruz.” Felsefi ve siyasal anlamda, topluma “anarşist yaklaşım”, insanın temel olarak iyi olduğu, iyi doğduğu, kötülüklerin ise devlet yönetimi dolayısıyla ortaya çıktığı sayıltısına, kabulüne dayanır. Dolayısıyla da insanı doğal iyiliğinden yoksun kılan devletin ortadan kaldırılması gerektiğine inanır. Bu inanca göre harekete geçen eylemci “Anarşistler” devlete karşı tavır koyarlar. Öte yandan bir toplumbilim terimi olan “Anomi”, doğrudan doğruya “bir toplumda hızlı değişmeden dolayı oluşan kuralsızlık durumudur”. Hızlı değişme zamanlarında kültürel değerler ile insan ilişkileri farklı hızlarda değiştikleri için birbirinden kopar… İnsanlar, inançları ile, başka kişilere karşı yapmaları gereken davranışlar arasında çelişkiler yaşar. Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği adlı kitabımda, Durkheim, Weber ve Merton adlı toplumbilimcilere dayalı olarak uzun uzun açıkladığım “Anomi” durumunun göstergeleri şöyledir: 1) Toplum liderlere karşı güvenini yitirmiştir. 2) İnsanlar başarılı olma yollarının tıkalı olduğunu düşünürler. 3) Yaşam hedeflerinin gelişme yerine gerileme sürecinde olduğuna inanılır. 4) Kişilere bir boşluk ve hiçlik duygusu egemendir. 5) İnsanlar toplumsal ve psikolojik destek için kişisel ilişkilerine güvenemezler. Gerek salı gerekse perşembe günkü yazılarımda, Erciş depremi dolayısıyla tartışmaya başladığımız “organizasyon eksikliği”, “yağmacılık”, “kayırmacılık”, “hırsız müteahhitler”, “sorumsuz belediyeler”, “deprem vergileri”, “plansızlık” gibi sorunların aslında, gerek terör, gerekse Ankara’da ve Silivri’de farklı ve hatta birbirine zıt ilkeler çerçevesinde işleyen adalet mekanizması meselesi gibi sorunlardan bağımsız düşünülemeyeceğini anlatmaya çalışıyordum: Olayın temelinde Cumhuriyetimizin hedeflediği “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” anlayışının, çıkarcılığa ve kaba kuvvete dayanan bir biçimde çarpıtılması var… Bu çıkarcı ve kaba kuvvete dayalı çarpıtmanın sorumlusu da hem devlet, yani iktidar, hem halk, hem de bu ikisi arasındaki ilişkilerdir… Van’daki depremzede de, teröre verilen şehit de, Silivri’deki adaletzede de aynı çarpıtmanın kurbanlarıdır. Bu nedenle de siz bu soruna ister “anomi” deyin ister “anarşi”, çözüm, Cumhuriyetimizin seksen sekizinci yılında hâlâ, “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” yapısının işletilmesinde ve güçlendirilmesindedir. HAYALE GERÇEK KALA... Dink soruşturmasına yeni savcı atandı İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin devam eden soruşturmaya yeni savcı görevlendirildi. Soruşturmayı yaklaşık 4 yıldır yürüten Savcı Selim Berna Altay’ın özel yetkileri kaldırılarak Çağlayan’daki adliyeye atanmasının ardından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen soruşturmayı, ağustos ayında Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde göreve başlayan Savcı Muammer Akkaş’ın yürütmesine karar verdi. Akkaş’ın önümüzdeki günlerde soruşturma dosyasını incelemeye başlayacağı belirtildi. Ocak 2007’den beri devam eden soruşturmayı artık Muammer Akkaş yürütecek. Akkaş, halen sanatçı İbrahim Tatlıses’e yönelik saldırıya ilişkin soruşturmayı yürütüyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle