19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 20 CUMHURİYET 29 EKİM 2011 CUMARTESİ Talimata Hazırız... Devlet Yerine epremin olduğu gece Erciş Kaymakamlığı’ndayız. Kaymakam, panikte. Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, şaşkın, ne olup bittiğini anlamaya çalışan bir yüz ifadesiyle oturuyor. Konuya ilişkin bilgi almak isteyen CHP heyetine “Sorumlu benim” diyen Ağrı Valisi (Oysa Erciş, Van ili sınırlarında) Ali Yerlikaya, açıklamalarda bulunuyor. Tavrına, konuşmalarına, sert biçemine ve vücut diline bakarsanız, kendisi vali değil de sanki siyasetçi, Başbakan’ın medya patronları ile yaptığı görüşmeyi aktaran yazısından: “Patronlar Başbakan Erdoğan’ın ağzının içine bakıyor, o ‘leb’ demeden kendileri ‘leblebi’ diyebilmek için söz alıyorlardı. Erdoğan’ın ağzından ‘sansür’ anlamına gelebilecek tek bir söz veya tavsiye çıkmadı; buna karşılık patronlar ‘Söyleyin, talimat verin, ne istiyorsanız bildirin’ ile başlayıp ‘Ne derseniz yapmaya hazırız’ ile biten cümleler kurabildiler. Çok önemli bir patron, ‘Şikâyet konusu edilenler hep gazeteci tayfasının eseri, yazarlarla da toplanılsın’ fikrini ortaya atmış... Bunu ‘Bizlerle bir araya geldiğiniz gibi yazarlarımız da bilgilendirilsin’ teklifi olarak anlamış Tayyip Bey ve yanında ikinci Fehmi Koru’nun25aldığıismiyle (Taha Kıvanç) Ekim’de Star gazetesinde kaleme ve BAYRAMLIK AĞIZLAR “Ne Mutlu Türk’üm Diyene lafını, tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür” diyen Cumhurbaşkanımız var. “Sizin bildiğiniz, bilmediğiniz neler yapıyoruz biz, neler. Allah Allah. Allah’ın izniyle ya. Kurban olduğum Allah, neler veriyor neler. Güzel kardeşlerim. Biz ne tatlılar yiyoruz Ankara’da, ne bayramlar kutluyoruz. Ah güzel kardeşlerim. Sabır. Sabra zafer” diyen Başbakan Yardımcımız var. Şeyhülislam gibi giyinip “Artık çekingen, lafı dolandıran, kendini tanımlamaktan aciz bir siyaset ile mesafe alamayız” diyen Diyanet İşleri Başkanımız var. Dahası, bunları gönülden onaylayan yüzde ellilik cumhurumuz var. Ve bugün bayram... Bundan böyle bize her gün bayram. D hatta bakan. Böyle bir tutumu garipsediğimizi CHP’lilere aktardık. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Bölgede durum hep böyle. AKP örgütleri yerine valiler, kaymakamlar var. Devlet gücü, adeta AKP adına çalışıyor” dedi. Muş’ta da CHP’liler benzer izlenimler aktardılar: “Her gelen vali ve kaymakam, görev yaptığı il ya da ilçede iktidara yakın yeni üçbeş zengin türetip gidiyor.” Depremden Futbola, ‘Hoşgörü’! İl Güvenlik Kurulu karar aldı: “Derbi maçlarına rakip takımın seyircisi gelmesin!” Taraftar o kadar hoşgörüsüz ki, devlet sorumluluk alamıyor. Karardan geri adım atalım dediler, bu sefer de statta kapılar kırıldı. Rakip takım taraftarıyla aynı statta maç izlemeye tahammülü olmayan seyirci aynı ülkede yaşadığı, ama farklı aidiyeti olan insanlara ne ölçüde hoşgörü gösterebilecek? Gösteremediği şuradan belli ki Van depremini izleyen ilk günlerde iyi bir sınav vermedik. TV’lerde dil sürçmesinden geçilmedi, sosyal medyaya ırkçı mesajlar düştü. Bir bakıma iyi oldu, “farkındalık” yaratıldı. Türk Ceza Kanunu’nun 216’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” suç teşkil eder. Son yıllarda bu maddeye dayanarak açılan dava sayısı arttı ve ırkçılıktan mahkumiyet giyenler oldu. Bu maddenin daha da netleştirilerek toplumun gözüne sokulmasında yarar var. Arap Baharı hoşgörüsüz mü? New York Times gazetesi soruyor bu soruyu. Sabahı şerifler hayrolsun! İbrahim Tatlıses’in “Urfa’da Oxford vardı da mı gitmedik?” demesi gibi, Ortadoğu’da hoşgörü mü vardı ki insanlardan demokratik davranış bekleyeceksiniz? Kaddafi’nin vahşice öldürülüşü, Mısır’da Hıristiyan Kıptilere sıkılan acımasız kurşunlar nihayet Amerikan medyasının gözünü açmışa benzer. Hoşgörü dünyanın da gündeminde... Kendi işimize bakalım. Bizim coğrafyamıza ırkçılık ve milliyetçilik söyleminin girişi Osmanlı’ya başkaldıran Rum, Bulgar çeteleri yüzünden oldu. Milliyetçiliğin Partha Chatterjee gibi kimi teorisyenleri bu akımı “saldırgan” ve “savunmacı” olmak üzere ayırır, ikincisine olumlu içerik yüklerler. Örneğin Atatürk milliyetçiliği kökeninde savunmacıdır, Nazilerinki ise saldırgan. Sosyal genetik olarak milliyetler ve dinler arası düşmanlık Türkiye coğrafyası için başkalarıyla karşılaştırıldığında nispeten yeni tanışılan bir kültür. Bugün ne durumdayız? Tarihsel ve geleneksel olarak Kürt Türk düşmanlığı yoktu. Yapılan hatalar bizi bu duruma getirdi. Bulunduğumuz noktada ise artık aşırı Kürt milliyetçileri ve PKK kendi söylemleriyle “siyasi coğrafya”larını Türkiye’den kopartmak istiyorlar. Gösterilen reaksiyonu buna bağlamak mümkün. Karşılıklı olarak nefreti körükleyen unsurlar var. PKK yandaşlarının enkaz kaldırma çalışması yapan güvenlik güçlerine yönelik saldırıları deprem sonrasındaki nefret söylemini körükledi. Ancak her şeye rağmen umutsuz bir noktada değiliz. Türkiye nüfusunun yüzde 60’tan fazlası 14 yaşın altında. AÇEV gibi sivil toplum kuruluşları hoşgörü ve barış için projeler üretmekte. Hoşgörü, ilköğretim müfredatında işlenen bir konu. Medyanın ve makro politikaların ötesinde sivil toplumun çabaları ve okulda atılan adımlar geleceğe daha umutla bakmamıza sebep oluyor. Ne mutlu bize ki sosyal medyada patlayan ırkçılık ve hoşgörü arasındaki savaşı büyük ölçüde hoşgörü söylemi kazandı. oturan Bülent Arınç’ın toplantıyı düzenlemesini istemiş... Patron, bunun üzerine, tamam işte demiş, o toplantıda alınacak kararları bizler talimat olarak uygularız...” O toplantıya neden Cumhuriyet gazetesinin çağrılmadığı, bu bilgiler sonrasında daha iyi anlaşılıyor değil mi? Disiplin Kurulu şimdiki Milli Eğitim Ömer YÖK(aşırma) Bakanı 2005’teDinçer’in intihal yaptığı gerekçesiyle Hangisi Proje? hakkında halk sağlığı profesörü, biyoteknik profesörü intihal iddiasında bulunabilir mi? Bulundular ve bununla ceza verildi.” Oysa, Üniversite Konseyleri Derneği, durumun hiç de öyle olmadığı kanısında: “Ömer Dinçer’in, Yahya Fidan ile birlikte yazdığı ‘İşletme Yönetimi’ kitabı, Prof. Dr. Tamer Koçel’in ‘İşletme Yöneticiliği’ kitabından blok halde intihaller içermektedir. Yazarlar kitaplarının bir kısmını yazarken tamamen Koçel’in kitabından yararlanmışlar ve akademik zorunluluk olan atıfları yapmamışlardır. İntihal gerçekleştirilirken dört yöntem kullanılmıştır: Aynen aşırma: Koçel’in yazdığı çeşitli kısımlar, bağımsız bir paragraf olarak ya da paragraf içinde bir parça olarak kelime kelime kullanılmıştır. Değiştirerek aşırma: Kullanılan kısımdaki çeşitli terimler eşanlamlıları ya da benzer anlamlıları ile değiştirilmiş. Örneğin ‘organizasyon’ yerine ‘örgüt’, ‘şart’ yerine ‘koşul’ sözcüğü kullanılmıştır. Kaynak göstererek aşırma: Koçel’in öğretim üyeliğinden çıkarılmasını hükme bağlamıştı. Sonra Yusuf Ziya Özcan’ın YÖK Başkanlığı döneminde bu karar kaldırılmıştı. Ömer Dinçer, geçen günlerde Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer’e konuya ilişkin kendisini şöyle savunmuştu: “Başbakanlık Müsteşarı olunca hakkımdaki ‘proje’nin uygulanması için ‘bir kurmayın’ yazdığı ihbar mektubunun altına, Cumhuriyet Üniversitesi’nde bir halk sağlığı, bir genel cerrah ve bir de biyoteknik profesörü aynen mühür koyup gönderdiler. İşletme profesörünün kitabı kitabındaki bazı kısımlar, aynen ya da küçük değişikliklerle kullanılmış ve sadece Koçel’in yararlandığı yabancı kaynaklara atıfta bulunulmuştur. Buradaki tek savunma, ‘biz de aynı şekilde çevirdik’ olabilir. Bunun tesadüfen gerçekleşmesi neredeyse imkânsız olmakla birlikte, bölümün kalan kısımlarındaki cüretkâr aşırmalar, yazarların çeviri yapma zahmetine katlanmadığını akla getirmektedir.” Ömer Dinçer’in akademik unvanının kaldırılmasının mı, yoksa geri verilmesinin mi bir “proje” olduğunu akıllarına kazımak isteyenler Üniversite Konseyleri Derneği’nin bilgisunar sitesinde yer alan her iki kitabı karşılaştırıp karar verebilirler. Van Depreminin Anatomisi SADIK ÇELİK ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Doğa, kendisine aykırı işler yapanlara her zaman olduğu gibi bu sefer de acımadı ve yine galip geldi. İnsan eliyle var edilip yaşanan, sosyal, ekonomik, politik, kültürel tüm gerçeklerin, daha da önemlisi tüm yalanların önüne geçti. Anayasayı unuttuk, kara harekâtını, şehitlerimizi, trafik kazalarını, kadına şiddeti bile bir süreliğine unuttuk, hafızalarımızda dondurduk. İnsaniyet vasfımızı hepsinin önüne tüm samimiyetiyle koyduk. Koymalıydık da. Evlerimizi sıcak, huzurlu, güvenilir birer yuva olmaktan çıkarıp katil birer binaya çeviren hırsız kafalar 1939’da Erzincan’da, 1966’da Varto’da, 1995’te Dinar’da, 1999’da İzmit ve Düzce’de ve bugün bir kez daha Van’da yüzlerce, binlerce insanımızı bu hayattan kopardı. Ardı arkası bir türlü kesilemeyen proje yanlışlıkları ve denetimsizlik kim bilir bundan sonra ne zaman, nerede, hangi kentlimizin, hangi köylümüzün başına yıkılacak… Başta tüm yapılardan daha sağlam inşa edilmesi gereken okul, hastane gibi kamu binaları olmak üzere, eksik, kalitesiz malzeme ve yanlış işçilikle, mühendislik bilgisinden yoksun, deprem yönetmeliğine uymayan, kaçak, izinsiz, ruhsatsız yapılar, bir kez daha kanıtladı bize zanlının deprem değil, bina olduğunu. Şaşırmıyoruz ama her defasında biraz daha ağırca oturuyor insan çıkarlarının, insan hatalarının mal olduğu canların acısı içimize. Bunun yanında yardımların dağıtımında yaşanan organizasyon bozuklukları, tırların yağmalanması, ihtiyacı olmayan insanların çadır, battaniye gibi yardım malzemelerinden fazla sayıda (ç)alması o ayazda birdenbire sokakta kalan, emzikli bebekleri kucağında çaresizlik içinde ısınmaya çalışan onca depremzedenin hakkını gasp etmekti. Ancak ne yazık ki örneğin Erciş’te bugün onlarca kişinin mezarı durumundaki apartmanların müteahhidi olan bir zat tam da yıkılan binalarından birinin karşısına kondurduğu ve sapasağlam duran villasının geniş bahçesi için iki adet çadır temin ederken herhangi bir vicdani rahatsızlık duymuyordu… Bize özgü çelişkiler ve aşırı uçlarda yaşama halini bir kez daha ortaya koyan Van depremi yaşanan olumsuzlukların karşısında, kötü günde dayanışmanın, yardımseverliğin, paylaşmanın, özverinin [email protected] C MY B C MY B ülkemiz söz konusu olduğunda daha bir güzelleşen anlamını ve övgüyü hak eden fotoğrafını da gözler önüne serdi. Sivil toplum örgütleri, işadamları, medya, bilim adamları, vatandaş topyekun bir seferberliğin, organizasyonda yaşanan sıkıntılara rağmen canla başla yardım etmeye çalışan kişi, kurum ve kuruluşların varlığı, arama kurtarma ve tıbbi müdahaledeki başarılar umut verici oldu. Ayrıca bu halk, yardıma muhtaç insanlarına yardım elini uzatırken din, dil, ırk ya da etnik kimliğe bakmaz. İnsanların çaresizliğini, düşmanca, ırkçı ve insanlıktan nasibini almamış bir yaklaşımla, çeşitli medya platformlarını kullanarak yaptıkları ipe sapa gelmez yorumlara alet eden, oradaki depremzedeleri terör örgütüyle bir tutup kendince ve şuursuzca bir tür hesaplaşmaya giren bir avuç kendini bilmez toplumun genelini saran iyi niyet, insanlık, birlikberaberlik, sahiplenme dayanışma ve yardımseverlik rüzgârına halel getirmez. Birlik beraberlik, kardeşlik ve dayanışma duyguları sadece ülke içinde de değil, tüm dünyaya yayılabilecek güçte olduğunda daha anlamlıdır. Bu açıdan felaket dönemlerinde dış yardımı reddetmek, her şeyden evvel yardımların, soğuktan, kardan, çetin iklim koşullarından zarar görmeye başlamadan önce yetişmediği felaketzedelere haksızlık etmek olur. Dağ ne kadar yüksek olsa da yol üstünden geçer. Bu açıdan böylesine felaket günlerinde gururu rafa kaldırmak ve dışarıdan gelecek yardımlara kapımızı daima açık tutmak gerekir. Not: İYSAD (İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği) TUSİD (Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane, Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İşadamları Derneği) ile işbirliği içinde Van merkeze bağlı Güveçli köyünde kurduğu mutfakta bugünden itibaren çevre köylere her öğünde 7 bin olmak üzere günde toplam 21 bin depremzedeye yemek dağıtıyor. Ayrıca İYSAD olarak biz de 31 Ekim Pazartesi günü Güveçli köyünde depremzedelerle bir arada olacağız. Milletçe içinden geçtiğimiz böylesine zor dönemlerde bile ışığıyla yüreğimizi aydınlatabilen Cumhuriyetimizin 88. yılı hepimize kutlu olsun. HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN T.C. SARAY İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO: 2011/340 Tal. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün adedi, cinsi, evsafı, kıymeti ve önemli nitelikleri: 1 Tekirdağ İli, Saray İlçesi, Yenimahalle, Taksim mevkii, 448 ada, 5 parselde, 372.87 m2 arsa vasfındaki taşınmazda, 0/48 arsa paylı, kat irtifaklı, Zemin kat 2 No’lu bağımsız bölüm mevcut olup mesken cinsindedir. Taşınmazın tapu kaydında 01/12/200611371 sayılı “Bakanlar Kurulu kararı gereğince yabancı gerçek ve tüzel kişilere satış ve sınırlı ayni hak tesis edilemez” ibaresi yer almaktadır. Satışa konu edilen bağımsız bölüm zemin kat 2 No’lu mesken betonarme ruhsatlı alanı 100.00 m2, 4 oda, l mutfak, 1 banyo, 1 WC ve holden ibaret piyesler mevcuttur. Taşınmazın bulunduğu semt mevkii, imar durumu, yüzölçümü, kat irtifakı durumu, belediye ve altyapı hizmetlerinden faydalanma durumu, mahallin rayiç bedelleri emsal taşınmazların serbest piyasadaki alım satım bedelleri, mevcut binanın inşaatında kullanılan malzeme, işçilik kalitesi, değerine tesir edecek tüm olumlu ve olumsuz faktörler günün rayiç değerleri göz önüne alınarak bilirkişi raporunda zemin kat 2 No’lu bağımsız bölüm mesken cinsindeki taşınmazın arsa payı dahil tamamı 50.000,00TL olarak belirlenmiştir. Taşınmazın birinci satışı 02/12/2011 günü 10.1510.25 saatleri arasında ikinci satış ise 12/12/2011 günü 10.1510.25 saatleri arasında yapılacaktır. İMAR DURUMU: Saray Belediye Başkanlığı’nın 15.09.2011 tarih ve 2741 sayılı yazılarında “Tekirdağ ili, Saray ilçesi, Yenimahalle, 11 pafta, 448 ada, 5 parsel No’lu yer belediyemiz uygulama imar planında konut amaçlı, serbest nizam, %60 inşaat emsalli, 3 kat imar durumludur” denilmektedir. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Birinci satış 02/12/2011 günü 10.15/10.25’e kadar Saray İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır, bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartıyla ihale olunur, böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 12/12/2011 günü aynı yer ve saatlerde ikinci arttırmaya çıkarılacaktır, bu arttırmada bu miktar elde edilememişse, gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilir, şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır, böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır, satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir, tellaliye, damga resmi, KDV ile tapu harç masrafları alıcıya aittir, birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır, aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2011/340 Tal. sayılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. İş bu satış ilanı tapu kaydında ad ve adresleri geçip de tebliğ edilemeyen ilgililere tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 67136 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Küçük boylu 1 bir at cinsi. 2/ Kır ya da köy 2 yaşamını anla 3 tan kısa şiir... 4 Niğde ve Bey5 şehir yöresinde yetişen, kalite 6 li bir şarap ye 7 ren beyaz 8 üzüm cinsi. 3/ Fizikte kullanı 9 lan bir güç birimi... İş1 2 3 4 5 6 7 8 9 siz, aylak. 4/ İsrail’in 1 MO B B İ NG U plaka imi... Bir eyle 2 O B R U K L AM min geçtiği ya da ger3 T İ K O F A N A çekleştiği yer. 5/ En4 T P A N A Y I R der, seyrek... Mimar5O K U L T Ö Z lıkta “sahın” anla6 EME R İ L Y mında kullanılan sözT A cük. 6/ Eskiden, Müs 7 A T A M A N U N L OĞ lümanların yerleştiği 8 S U 9AM İ N A L A Y I ve Hıristiyan tacirlerin uğrak yeri olan Akdeniz’in doğu kıyısına verilen ad... Yoksul, düşkün kimse. 7/ Tespihlerin baş tarafına takılan uzunca parça... İsyankâr. 8/ İridyum elementinin simgesi... Halk dilinde bezelyeye verilen ad. 9/ Eski yapı ya da kent kalıntısı... Zahmet, sıkıntı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ I. Dünya Savaşı başlarında Osmanlı donanmasına katılan ve Almanca adı Breslau olan kruvazör. 2/ Şırnak’ın bir ilçesi... Buyruk. 3/ Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası... “Oldum ilimden / Beni bunda eğler misin” (Yunus Emre). 4/ Vilayet... Algılanan nesnelerin temel niteliği. 5/ Azerbaycan’ın plaka imi... Kral sofralarında kullanılan ve yiyeceklerin zehirli olup olmadığını anlamaya yarayan kap. 6/ Bir fındık cinsi... Yemek yeme gereksinimi duyan. 7/ Din adamlarının simgesi sayılan başlık... Hatay ilinde bir ırmak 8/ İran’ın plaka imi... Türk müziğinde aynı makamdan yapıtların oluşturduğu toplu icra programı. 9/ Muğla’nın Milas ilçesinde turistik bir belde... Yay kirişi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle