25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 14 CUMHURİYET 27 EKİM 2011 PERŞEMBE Arınç’tan tutuklu vekillerle ilgili açıklama CHP’li Aygün, tutuklu öğrencilerin hayali örgüt üyelikleri ile suçlandıklarını söyledi ‘Vicdanım kabul etmiyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, uzun tutukluluklarla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. “Tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmemesini vicdanım kabul etmiyor” ifadesini kullanan Arınç, Deniz Feneri e.V. davasındaki tahliyeleri kastederek, “Bunları tahliye eden hâkimin verdiği kararın, başka davalardaki hâkimlere örnek olmasını diliyorum. Kalben inanıyorum ki yakın zamanda diğer mahkemeler, hâkimler, tahliye kararlarını vermeye herhalde başlayacaklar. Yoksa bunun izahı olmaz” dedi. Ahaber’e konuşan Arınç, Deniz Feneri e.V. davasındaki tahliyelerin “çok doğru ve haklı bir kararla” alındığını ve emsal olduğuna inandığını belirtti. Arınç, vekil seçilen bir kişinin kaçacağı yönünde bir endişe olamayacağına vurgu yaparak “Sebahat Tuncel isimli bir bayan parlamentere tanınan bir imkânın bugün vekil seçilmiş Mustafa Balbay, Haberal ve Engin Alan’a uygulanmamasını vicdanım kabul etmiyor, doğru bulmuyorum” diye konuştu. ‘Kurban ediliyorlar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve Erzincan Milletvekili Muharrem Işık dün parlamentoda, sayıları 500’ü aşan tutuklu öğrencilerden bazılarının aileleriyle birlikte basın toplantısı düzenledi. Aygün, “Cezaevlerinde Ergenekon’dan tutuklu 289 general, asker, gazeteci, aydınyazar ve KCK’den tutuklu 601 Kürt siyasetçinin yanı sıra 500’ün üzerinde öğrenci tutuklu. Öğrencilerin üye olduğu silahlı örgüt nerede? Bunu, özel yetkili savcılar göstersinler, o örgüte de ben üye olacağım” dedi. Ozan Sürer’in annesi Gülseren Sürer, oğlunun Hopa olaylarını protesto ettiği için 128 gündür tutuklu olduğunu söyledi. Hamza Yıldırım’ın annesi Songül Yıldırım, “Çocuğuma ‘terörist’ diyorlar. Eğer ulaşım zamlarından dolayı protestoda bulunuyorsa, ben de bulunuyorum, o zaman ben de teröristim” dedi. Aygün, “Özel Yetkili Mahkemelerin ve Üniversite Rektörlerinin Gencecik Kurbanları Türkiye Hapishanelerinin ‘Görünmez’ Konukları: Öğrenciler” başlıklı 15 sayfalık rapor hazırladı. Raporda 227 öğrenci ve tutuklanma tarihleri yer aldı. Aygün, raporda şu değerlendirmelere yer verdi: “Tutuklu öğrencilerin yarısı yasal dernek ve oluşumlara üye veya taraftardır. Yarısından biraz fazlası KCK bağlantılı operasyonlarda tutuklanmışlardır. Ancak tümü DHPKC, TİKKO, TKİP, PKK gibi yasadışı örgütlere üye olmakla suçlanmaktadırlar. Hopa olayları olarak bilinen bazı davaların iddianamelerinde THKPC gibi ‘olmayan yasadışı örgüt’e üye olmak iddiası yer alırken, bazı davalarda ise ‘örgüt’ adı geçmemekte, sadece ‘yasadışı örgüt üyesi olmak’ suçlaması ileri sürülmektedir. Özel yetkili mahkemeler hukuku adeta hükümetle ortak çalışmaktadır. Öğrencilerin 17 yıldan 42 yıla kadar hapsi isteniyor. Adalet Bakanlığı özel savcılara disiplin cezası veremediğine göre hukuk eğitimi vermelidir. THKPC diye bir örgütün 35 yıldır olmadığını ‘bilmeyen’ savcılar vardır.” Gücün Adaleti!.. Çok ağır, kaldırması çok zor bir haftaydı... Önce 5, hemen ardından 24 şehidin acısıyla kavrulduk.. Bebekleri, küçücük çocukları mayına kurban vermenin acısıyla yandık.. Bir büyük oyunun, bir alçak senaryonun hayata geçirilmesi için, Türkiye’nin elbirliği ile bataklığa çekilmesi için verildiği pek aşikâr kurbanlarımızın yasını tutarken bu kez depremle vurulduk.. Ve bir kez daha acıyla tanık olduk ki, doğal afetler bizim için kaderdir!.. Gördük ki, bir depremde yalnızca yurttaşlar, çocuklar, bebekler ölmüyor, devlet de ölüyor!.. Anladık ki, hırsız müteahhit, ahlaksız denetleyici, namus düşkünü bürokrat yalnızca yurttaşın evinden değil, devletin hastanesinden, lojmanından, öğrencinin kaldığı yurttan, Adalet Bakanlığı’nın cezaevinden de çalıyor... Bir kez daha ayırdına vardık ki, enkaz altında can verenler, yazgılarından dolayı değil, ilkellik, beceriksizlik, hırsızlık ve ahlaksızlık nedeniyle ölüyorlar.. Bir kez daha dehşetle fark ettik ki, biz aslında yönetilmiyoruz!.. Bizi yönettiğini iddia edenlerin depremin üçüncü gününde yani insanlar sıfır derecenin altında donarken, yani enkaz altında olanların artık hiçbir umudu kalmamışken yaptıkları açıklamalar, aslında nasıl bir “saldım çayıra, mevlam kayıra” düşkünlüğünde yaşadığımızı, yaşatıldığımızı gösteriyordu. Örnek mi istiyorsunuz, alın size örnek: Çadır dışında sıkıntı yok!.. Ülkenin Başbakan Yardımcısı’nın yaptığı açıklama bu!.. Daha felaketin ilk dakikalarında “çadır, prefabrike ev, gıda” yardımı teklif eden 30 ülkeyi reddeden, üç gün sonra “aman yardım” diye aynı ülkelere başvuran hükümetin en tepedeki birkaç yetkilisinden biri!.. Çadır olmayınca, barınma olmayınca yaşam olamayacağını, gerisinin boş laf olduğunu bile idrak etmekten uzak bir pek yetkili yani!.. Kadere bak!.. ‘Hayali örgüt’ üyeliği Gazeteci örgütlerinden destek Özel görevli mahkemelerin kaldırılması için Silivri Cezaevi önünde başlatılan nöbet eylemi, 47. günü geride bıraktı. Direniş çadırlarını, bu kez gazeteciler ziyaret etti. Heyette Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir GC Başkanı Atilla Sertel ile TGF Genel Başkanvekili ve Eskişehir GC Başkanı Yılmaz Karaca, TGF Yönetim Kurulu üyesi ve Zonguldak GC Başkanı Derya Akbıyık, İGC Başkan Yardımcısı Ali Ekber Yıldırım ile İGC Genel Sekreteri Misket Dikmen yer aldı. Silivri’de sürpriz inceleme İstanbul Haber Servisi Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü’yle birlikte Ergenekon ve Balyoz tutuklularının kaldığı Silivri Cezaevi’ne önceki akşam sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. 3.5 saat cezaevinde kalan Ergin, tutuklu ve hükümlülerden gelen bazı şikâyetleri yerinde inceledi, sağlık, barınma koşullarıyla cezaevi idaresinin tutumu gibi konularda bilgi aldı. Cezaevi güvenliğini sağlayan güvenlik birimlerinin yetkilileri ve cezaevi idaresiyle yapılan toplantıda, nakil ve sevk sorunları da masaya yatırıldı. Cezaevinde su sorunu olduğu ortaya çıktı. Kesintilerin giderilmesi için Ergin ilgililere talimat verdi. Acı Üstüne Acı... PERİHAN ERGUN Geçen hafta salı günü Güroymak’ta PKK’lilerce 5 polisle biri 2 yaşında 3 sivilin canına kıyılmasının yüreklere düşen acısı yaşanırken, hemen ertesi gün Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde acımasız PKK’lilerce 24 askerimizin şehit edildiğini, 19 askerimizin de yaralandığını öğrendiğimizde teröre lanetler yağdırıp “Yetsin artık yetsin” isyanıyla devleti acil çareler üretmeye çağırarak acılarımı hafifletmeye çalışmıştım. Yazık ki bu hançerlenmenin yaraları kapanmadan 23 Ekim’de gün ortası, 13.41’de Van merkezli 7.2 büyüklüğünde canı ve malı yok edici deprem afetiyle sarsıldık. O günden bu yana gece gündüz ekranlardan Van’da özellikle de ilçesi Erciş’te 25 saniyede ortalığı silip süpüren felaketin dehşetini yaşarken, ölenlere rahmet, geride kalanlara da Yaradan’dan sabırla dayanma gücü vermesini diledim. Bunun yetmeyeceğinin bilinciyle büyük yoksunluk ve acılar içindeki depremzede yurttaşlarımıza özellikle sivil toplum kuruluşlarıyla (ki biz Ada Dostları Derneği olarak buna hazırız) varsıl yurttaşlarımızın yardımları görev bileceklerine inanıyoruz. Çünkü tarih boyunca necip halkımız hep içtenlikle bu görevi yerine getirerek ulusumuzu namerde muhtaç etmedi. Bu nedenlerle rahmetli Bülent Ecevit 1999 Marmara depreminden hemen sonra “deprem vergisini” kanunlaştırdı. O günden bu yana özellikle kamu görevlileriyle işçilerimiz, bu vergiyi kazançlarından ayrılan paylarla ödemektedirler. Ayrıca yurttaşlar mülkleriyle can güvenlikleri için yaptırdıkları sigortalama işlemlerindeki ödentileri eşliğinde, bağımsız olarak deprem vergisini de ödemektedirler. Van depremindeki harcama ve yardımlar söz konusu olunca, özellikle jeofizikçiler Marmara depreminden sonra toplanagelmiş olan 40 milyarın (eski tanımla40 katrilyon) nereye harcandığının bankalardan sorulmasını haklı olarak istiyorlar. Bu kaynağın akıbetini, vatandaş tek tek deprem bölgesine ulaşıp soramayacağına göre, devletin bunu araştırıp sonucunu kamuya açıklaması bekleniyor. Tüm kurtarma grupları gece gündüz aralıksız çabalarla moloz yığını haline gelen bina enkazlarını dikkatle kaldırma uğraşı verdikleri halde ölü sayısı 48 saatte 400’ü aştı. Yaralılar da öyle. 7.2’lik depremin yıkıcılığı ne denli kabul edilse de bunun görkemli binaları bu denli yerle bir edeceği düşünülemezdi. Görünen o ki, tüm mimarların da öne sürdükleri gibi 25 saniyede çöken bu yapılarda güçlendirici malzeme ve işçilik eksikliği var. Deprem uzmanlarınca belirtildiğine göre, gerçekte ölümleri depremler değil, niteliksiz malzemelerle plansız yapılar getiriyor. Yapsatçılar sonuçta kazançlarını düşünen işadamlarıdır. Ölçeği de onların vicdanlarıdır. Bu aymazlıkları önleyecek olanlar yerel yönetimlerdir. Bir mesken bitirildiğinde buralara iskân izni verenler de onlardır. Anlaşılan başta Erciş olmak üzere ki Varto depreminden bu yana tüm sarsıntılarda büyük hasarlar yaşamışlığına karşın bu büyük eksiklikler incelenip düzeltilmeden yerel yönetimlerce oturma izinleri verilmiştir. Kısa süre önce Japonya’da meydana gelen şiddetli depremde kaybın yalnızca iki kişiyle sınırlı olması, onların yapılaşmada gösterdikleri özenin sonucudur. Bugüne değin deprem merkezine çok yakın köylere bile yardımlar hâlâ ulaştırılamamış. Köylerin ve köylümüzün sorunlarının da ayrı ve üzerinde durulması gereken, devletin çareler bulması gereken konular olduğunun kabulüyle dikkate alınması öngörülmelidir. Sadece iki hazin örnek depremin acılarını yansıtmaya yetiyor. Biri 13 yaşındaki Yusuf. Pazar günü internet kafede oyalanırken orası çökünce enkaz altında kalmış. 48 saat tüm direnciyle hiç bağırıp çağırmadan kurtuluşu beklemiş. Basına yansıyan beklemedeki fotoğrafında sabrı ve pırıltılı gözleriyle kurtarıldıktan sonra yaşamını yitireceği hiç akla gelmezken, hastaneye götürülürken can verişi çok kötü bir son! İkincisi de depremde yaşamlarını yitiren 30 öğretmen içindeki Melike Öğretmen’in kaderi. Küçük yaşta anasıyla babasını Niksar depreminde yitirmiş Melike Öğretmen. Kimsesizliği nedeniyle onu Antalyalı bir aile evlatlık edinmiş. Okumuş öğretmen olmuş. Van’a atanmasını sevinçle karşılamış. Sonuç, ölümü anasıyla babasının kaderiyle eşleşmiş. Beklendiği gibi birçok kuruluşumuz evi barkı, işyerleri yerle bir olan depremzedelerin gereksinim duyduğu öncelikle de battaniye, yatak yorgan ve ısıtıcıları en hızlı yolla onlara ulaştırıyor. Haberlerde izlediğimizce Ankara Barosu topladığı kamyonlar dolusu malzemeyi ivedilikle depremzedelere ulaştırmaya çalışıyor. Bu yardımlar acıları onarmasa da moral düzeltici oluyor. Var olsunlar, sağ olsunlar. Yaradan tüm ülkemizi bu afetlerden korusun. Devlet de Japonya’yı örnek alarak ve de ülkemizin bütünüyle deprem riski altında olduğunu bilerek önlemlerini almayı öncelikli iş olarak kabullenmeli... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY Ama iş, “rant”, “kitabına uydurma”, “zamanını kollama” gibi cinliklere geldiğinde, aynı kafa için sınır yok!.. Ülke bilinçli, koordineli, planlı bir vahşetin toprağa düşürdüğü evlatlarının ardından ağıt yakarken bir de baktık Alman adaletinin “yüzyılın soygunu” olarak damgaladığı, mahkum ettiği, “asıl elebaşları Türkiye’de” diye açıkça işaret ettiği Deniz Feneri davasının Türkiye ayağının sanıkları tahliye ediliverdi!.. Davanın savcılarının karşı çıkmasına rağmen mahkemenin “4 aylık tutukluluk halinin sürmesi durumunda bunun cezaya dönüşeceği” gerekçesiyle tahliye kararı verdi.. Bu karar şu soruyu çarpıcı biçimde gündeme taşıdı; ülkemizde birden çok adalet uygulaması mı var?.. Öyle ya bir yanda “Dört aydan fazla tutukluluk olmaz, cezaya dönüşür” diyen adalet, diğer yanda 34 yıldır Silivri’de, tutuklu bulunan insanlar ve “deliller toplanmadığı” gerekçesiyle tahliye istemlerini sürekli reddeden adalet!.. Hangisi doğru? Hangisi adaletli? Hangisi adaletin gücü? Yoksa “Hangisi gücün adaleti” diye mi sormalıydım?.. Demokrasimiz ilerledikçe(!) ya da birilerinin sürekli kafamıza kaktığı gibi “özgürler arttıkça!” yurtsever, cumhuriyeti savunan, namuslu, erdemli gazeteci, yazar, bilim adamı sayısı hızla eksiliyor!.. Ya punduna getirilip Silivri’ye postalanıyor ya da bir şekilde işinden gücünden ediliyor yani susturuluyorlar!.. Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Sevgili Ataol Behramoğlu’nun profesör olduğu pek bilinmez çünkü kullanmaz. Ataol, İstanbul Üniversitesi Slav Dilleri bölümünde öğretim üyesiyken Beykent Üniversitesi tarafından “Rus Dili ve Edebiyatı” bölümünü kurması için davet edildi. O da kabul etti. Son derece başarılı bir bölüm oluşturdu. Mükafatını da bu yıl sözleşmesinin yenilenmeyeceğini öğrenerek aldı!.. Anlaşılan, “iyi saatte olsunlar” devreye girmişti!.. Star haberi dirilten, zirveye taşıyan Uğur DündarYılmaz Özdil ikilisi de televizyon satılınca, açıkta kalıverdi! Aydın Doğan, Uğur Dündar’a “sana önerebileceğim bütün koltuklar dolu” demiş.. Vah vah, bir patronun kendisinin bile inanmadığı gerekçelere sarılması ne acı.. İleri demokrasinin giyotini işliyor.. Halkın haber alma özgürlüğü sizlere ömür!.. İleri demokrasi giyotini!.. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN ADANA 8. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI Bir borçtan dolayı satılmasına karar verilen gayrimenkulun cinsi, kıymeti, adedi, evsafı; TAPU KAYDI VE ADRESİ: 1Adana İli, Sarıçam İlçesi, Hocallı Köyü, 71 parsel, 1 cilt, 71 sayfada kayıtlı 9.550,00 m2 Tarla ve Zeytinlik Niteliklidir. Borçlunun hissesi tamdır. Taşınmaz Adana İli, Sarıçam İlçesi, Hocallı Köyü sınırları içerisinde köyün batı kısmında Çiriş Gediği köyünün 1500m kuzeyinde Karsantı (Aladağ) asfaltının 400m doğusunda bulunmaktadır. Ulaşımı asfalt yoldan sonra toprak yoldan sağlanmaktadır. Taşınmazın güneyinde 72 nolu Parsel, doğusu, batısı ve kuzeyi orman olan taşınmazın üzerinde gayri nizami dikili 50 adet 3035 yaşlarında zeytin ağacı ile 20 adet 810 yaşlarında zeytin ağaçları bulunmaktadır. Taşınmaz kuru tarım arazisi niteliğinde, tarla ve zeytin bahçesi olarak kullanılmaktadır. Taşınmaz kıraç tabir edilen kumlu tınlı, kısmen engebeli, susuz 3. sınıf tarım arazisi niteliğindedir. Gayrimenkulun Değeri: Taşınmazın zemin değeri 9.550,00 m2 x 2.500,00.TL/dekar = 23.875,00.TL 3035 yaşındaki Ağaç Değeri 50 Adet x 250,00.TL/Adet = 12.500,00.TL 810 yaşındaki Ağaç Değeri 20 Adet x 50,00.TL/Adet = 1.000,00.TL olup Toplam 37.375,00.TL’dir.Taşınmaz bu değer üzerinden satışa çıkarılmıştır. İMAR DURUMU: Adana Büyükşehir Belediyesinin 24.01.2011 tarih ve 14/1332/105 sayılı yazısı ile Adana ili, Sarıçam ilçesi, Hocallı köyü, 71 parselin 1/5000 Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar planı sınırları dışında, plansız sahada bulunmaktadır. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Adana İli, Sarıçam İlçesi, Hocallı Köyü, 71 parsel, 1 cilt, 71 sayfada kayıtlı gayrimenkulun 1. Satışı 02/12/2011 CUMA günü, saat 10.40 ile 10.50 arasında, Adana Adliyesi 5. Kat 408 Nolu odada açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacak varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 12/12/2011 PAZARTESİ günü, saat 10.40 ile 10.50 arasında, Adana Adliyesi 5. Kat 408 Nolu odada ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilmemişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşürülecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin muhammen bedel olan 37.375,00.TL nin %20’si oranında pey akçesi vermeleri lazımdır. Yabancı para kurunda günlük değişmeler olması ve 805 sayılı kanunun 1. maddesine göre döviz teminat kabul edilemez. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek kaydı ile mehil verilebilir. %18 KDV Damga resmi, tapu harç ve masraflarının 1/2’si alıcıya aittir. Aynından doğan birikmiş vergiler ile tellaliye ücreti ve tapu harç ve masraflarının 1/2’si satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) (ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir.) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan dayanağı belgeler ile (15) onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır. 4İhaleye katılıp gayrimenkul kendisine ihale olunan kimse verilen mehil içinde ihale bedelini ödemezse namına yapılan ihale fesh olunarak İİK133. maddesi hükmü tatbik olunur. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasında kalan farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafı verildiği taktirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6Satışa iştirak edeceklerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2010/11301 Esas sayılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 07.10.2011 (İc.İf.K.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir.* İcra İflas Kanunu 127. Mad. Gereğince * İşbu gayrimenkul satış ilanı ilgililere tebliğ mahiyetindedir. (Basın: 66073) DOSYA NO: 2010/11301 E. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Yahudilikte çok 1 bağnaz bir dindar akım. 2/ Önemli ta 2 rihsel olgu... Eski 3 dilde ilkbahara ve 4 rilen ad. 3/ Kekele5 mek ya da söyleyiş hatası yapmaktan 6 çekinerek konuş 7 maktan korkma. 4/ 8 Kemiklerin yuvarlak ucu... Yaşar 9 Kemal’in, sinemaya da 1 2 3 4 5 6 7 8 9 aktarılmış bir romanı. 5/ 1 K A V A L A K K Şarap mahzeni... Ruh. 6/ 2 E B O L A A K I Ladoga’dan sonra Avru3Ş A N MA B E T pa’nın ikinci büyük gölü... 4 İ Z ME L A S Üstü kapalı olarak anlat5Ş A V A L A K P ma. 7/ “Yilbik, tutarık” 6ON A İ MAME gibi adlar da verilen sinir Ş İ F A İ N hastalığı... Osmanlı dev 7 T 8U L A K N A N E letinde, taşradaki nüfuzlu A K İ V A D E S ailelere verilen ad. 8/ Ma 9 yalı hamurdan yapılan ve sac üzerinde pişirilen bir tür yufka. 9/ Alan Parker tarafından sinemaya da aktarılmış ünlü müzikal... Satrançta bir taş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yahudi soykırımı. 2/ Balık avlamakta ya da yük taşımakta kullanılan büyük kayık. 3/ Tabut... Bir köşeden karşı köşeye doğru kesilmiş ya da katlanmış olan. 4/ Halojenler grubunun dördüncü ametali olan yalın cisim... Anlayışsız, kalın kafalı. 5/ Yunanistan’a özgü bir peynir... Bir gıda maddesi. 6/ Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay... Karışık renkli. 7/ Diyarbakır’a özgü yoğurt çorbası. 8/ Horoz, hindi gibi hayvanların tepesinde bulunan kırmızı deri uzantısı... Genelev işleten kadın. 9/ İlgi eki... Bir kimseyle birine gönderilen eşya. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle