25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 EK M 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA 15 Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in ‘Üniversiteye giriş sınavı 2017’de kalkabilir’ sözüne eğitimcilerden tepki F GEN ATALAY Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, “Üniversiteye giriş sınavı 2017’de kalkabilir” dedi. Çünkü son yıllarda kontenjanlarda yapılan artışlar ve sürekli yeni üniversitelerin açılmasıyla arztalep arasındaki makas daralmaya başladı. Ancak üniversiteler arasındaki kalite farkı da giderek büyüyor. Arztalep eşitlense bile sınavın kalkması şimdilik çok gerçekçi görünmüyor. Bundan sonraki yarış, üniversiteye girmeden çok kaliteli eğitim veren üniversiteye girme yarışına dönüşecek. İTÜ Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, üniversiteye giriş sınavı yerine tamamen sınavsız geçişin yakın bir gelecekte çok mümkün olabileceğini düşünmediğini söyledi. Prof. Dr. Şahin, şöyle devam etti: “Hem üniversite sayısının artması hem de üniversitede okumak isteyen nüfusun artması sonucu, sınavsız bir sistemin sağlıklı bir şekilde uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Üniversiteye sınavsız geçişten önce üniversitelerin misyon ve vizyonlarına göre sınıflandırılması ile ilgili çalışma yapılması gerekir. Hangi üniversitelerin araştırma ve inovasyon odaklı, hangi üniversitelerin öğretim odaklı olacağı belirlenmelidir. Ortaöğretim not ortalaması ve mülakatla üniversiteye kabul konusunda farklı sorunlar ortaya çıkabilir.” Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Başkanı Enver Yücel, Avrupa’da öğrenci sayısının ve yükseköğretimdeki kontenjan sayısının yeterli olmasına, neredeyse her öğrenciye 2 kontenjan düşmesine rağmen yine de öğrencilerin çeşitli yöntemlerle seçildiğine dikkat çekti. Yücel, “Japonya’da 702 üniversite var. Her öğrenciye 1.5 kontenjan düşüyor. Ama yine de öğrenciler sınavla üniversiteye giriyorlar” dedi. TÖDER Başkanı, üniversiteye giriş sistemi ile ‘Sınavsız olmaz...’ Turgay Polat da, Türkiye’de temel yanılgının, “sınav kaldırıldığında bütün yükseköğretim sorununun çözüleceği ve herkesin istediği üniversiteye yerleşeceği” algısı olduğunu vurguladı. Polat, şunları söyledi: “Oysa bu, gerçeği yansıtmıyor. Çünkü dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de üniversiteler ve bölümler açısından tercih edilme ve kalite farkı vardır. Bu fark adayların istedikleri gibi hareket etmesine engeldir. Örneğin sınav kaldırıldığında Boğaziçi Üniversitesi’ne nasıl öğrenci alacaksınız? Herkes tıp fakültesi okumak isterse ne yapacaksınız? Kaldı ki sınav bugün ülkemizde, tek kriter olarak sorundur.” Bakan Dinçer Gazeteci ve Ahlak Ahlak erdemdir... Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü, ahlak kavramını “Bir toplumda kişilerin uymak zorunda olduğu davranış biçimleri ve kurallar” olarak nitelendirse de, pratikte akıl almaz sayıda insanın bu zorunluluğa hiç mi hiç kulak asmadığı, herkesin bildiği, gördüğü, yaşadığı basit bir gerçektir... Ahlakın azı, çoğu, şekli, şemali de olmaz. Az ahlaklı insan olamayacağı gibi, “ahlakına pek düşkün ancak biraz hırsız” insan da olamaz… Mesleğine göre ahlak ise hiç olmaz. Eczacılar çok ahlaklıdır ama siyasetçiler çok ahlaksızdır şeklinde bir cümle kuramazsınız; ahlaksız, mesleği ne olursa olsun ahlaksızdır. Ancak bazı meslekler vardır ki, ahlakın vazgeçilmez ilk koşul olarak bulundurulmasını gerektirir. Gazetecilik, bu tür mesleklerin ilk sırasındadır. Bir toplumun erdemli, demokratik, soylu olmasında da, erdemsiz, geri, soysuzlaşmış olmasında da gazetecinin, medyanın büyük ölçüde payı ve sorumluluğu vardır. Ve Türk medyası bu konuda maalesef sınıfta kalmıştır… Üniversiteler seçsin ilgili şu önerilerde bulundu: “Üniversite sayımız 200’leri buldu, ama doluluk tam değil. Kontenjanlar boş kaldı, ama yine de pek çok öğrenci bu sınava girmek için hazırlıklarını yapıyor. Sınavın kaldırılması yerine üniversiteler kendi öğrencilerini seçmeli. Dünyada kendi öğrencisini seçmeyen tek ülke sanırım biz kaldık. Yani öğrenciler sınava girsin, aldıkları puanlarla yükseköğretim kurumlarına müracaat etsin; üniversiteler de kendi okullarının prensipleri doğrultusunda öğrencileri alsın. Yani bu sistemde merkezi yerleştirme yok. Hedef mutlaka en kısa zamanda, keşke 5 yıldan daha da erken bir sürede merkezi yerleştirme ol madan bir sisteme geçilmesi. Ama bunun oluşturulabilmesi için merkezi bir sınav şart.” ınav sistemi lise eğitimini mahvetti’ Eğitim Reformu Girişimi Direktörü ve Magna Charta Observatory Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder, üniversitelere sınavla öğrenci yerleştirilmesinin, kurumların özerkliği açısından doğru olmadığını söyledi. Prof. Dr. Ergüder, “Üniversitelerin, kabul edecekleri öğrenciler için söz hakkına sahip olması lazım. Bir de sınav sistemi lise eğitimini mahvetmiş durumda. İdealde kalkması iyi olur diye düşünüyorum” dedi. Bahçeşehir Üniversitesi Rektör Danışmanı ‘S Eğitim Reformu Girişimi’nce hazırlanan YÖK Raporu’nda yer alan “Üniversiteye Giriş Sistemi Önerileri” şöyle: Merkezi Olgunluk Sınavı: 10, 11 ve 12. sınıflarda yapılmalıdır. Birinci öneri: Her yıl değişik alanlarda yapılabilir. İkinci öneri: Her yıl her alanda yapılabilir. Merkezi Üniversite Sistemi Şimdiki ÖSS sisteminin devamı olarak düşünülmelidir, Ağırlığı yüzde 70 ile başlayıp tedricen (10 yıl içinde) yüzde 30’a düşürülmeli. Üniversiteler bölüm yerine program gruplarına öğrenci almalı. Üniversiteler hangi program grubuna hangi sınav türü ile öğrenci alacaklarını kendileri tespit etmelidirler. Nasıl olmalı? Milli Eğitim Bakanı’nın ncileri! PER HAN ERGUN Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Geçen pazar günü gazetemiz yazarlarından Sayın Utku Çakırözer’in Analiz başlıklı yazısında yeni Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in bakanlığın Teşkilat Yasası’ndaki değişikliği içeren açıklamalarında, öğretmenlik yıllarımdaki çalışmalarımın ve yönetmeliklerin hançerlendiğinin acısını yaşadım. Her ne kadar Sayın Dinçer’in 90’lı yıllarda yükseköğretim görevlisiyken verdiği konferanslarında laiklik ilkesine karşıt sözleri nedeniyle o yıllardaki YÖK’ün cezalandırma kararıyla ve Yargıtay’ın da onayıyla görevden uzaklaştırıldığını bilsem de bu fikirlerini hâlâ sürdürerek bakanlığın Teşkilat Yasası’na kanun hükmünde kararnameyle inandıklarını getirebileceğini düşünemezdim. Öğretim üyeliğinden uzaklaştırılmasına o tarihlerde itiraz ettiği yazılı başvurusu ele alınmayıp uzaklaştırılması kararı sürdürülmüştü. Beş yıl önce bu işlemin haksızlığını yeniden öne sürerek yaptığı yazılı başvurusu, şimdiki YÖK yönetimince kabul edildi ve karar kaldırılıp aklandırılarak, güçlendirildi. Bu güvenle de Cumhuriyetimizin olmazsa olmaz tanımındaki en önemli ilkesini yok sayabildi. Şöyle ki; Milli Eğitim Bakanlığı’yla ödüllendirilen Ömer Dinçer Bey, bakanlığın Teşkilat Yasası’ndaki öncelikli görevlerinden sayılan, “Atatürk ilke ve inkılaplarıyla Atatürk milliyetçiliğine bağlı vatandaş yetiştirme” tanımının kaldırılmasını kabullenip kendini şu örneklemeyle haklı çıkarıyor. 1911’de Fransız bilim adamı Henri Fayol’un “iyi bir yönetimle örgütlenmenin en önemli koşullarından biri saydığı ‘düzen’ ilkesidir” fikrini benimseyerek, “Her şeyin bir yeri ve zamanı vardır” düşüncesiyle bakanlığın en önemli kurallarından biri olan bu koşulun, MEB’in öncelikli görevlerinden çıkarılması gerekliliğini savunuyor. Böylece AKP iktidarınca, anayasaya dayanan ve Cumhuriyetin yaşatılmasında bu öncelikli ilkesinin yeni kuşak çocuklarımızın eğitilmelerinde büyük yer tutan kuralı ortadan kaldırılıyor. Bu kabul edilemez yok edilişi öğrendiğimde emekliliğime acıyla iki açıdan baktım. Birincisi, halen Türk dili ve edebiyatı öğretmenliğimi sürdürür olsaydım bu yasa değişikliğine karşı duyduğum tepkiye engel olamayıp kesinlikle öğrencilerimle ve pankartlarla sokaklara çıkar ve halkı isyana teşvikle suçlanarak tutuklanabilirdim. Herhalde bir de eğitimcilikle öğreticiliğimde bakanlıkça başarılı sayılan çalışmalarımda takdirle ödüllendirilmemin yerini şimdiki bakanlıkça ‘tektir’le cezalandırılmam alırdı. Anlaşılan M. Kemal Paşa’nın “Kurtuluşta kazandırdıklarını, kurtluşumuzda ilke edindiğimiz çağdaşlaşmayı öğretmenlerimiz sağlayacaktır” inancı da böylece yok edilmiş oluyor. Yaradan daima doğru olanın yanındadır. Güneş nasıl balçıkla sıvanamazsa ne denli yok edilmek istense de şüheda kanlarıyla yoğrulmuş olan topraklarımızda; laik, demokratik, sosyaI Cumhuriyetimizin yaşatılmasına baş koyanlar her ne kadar susturulmak, sindirilmek istense de sonsuza dek yaşatılacaktır. Bu inançla haddimi aşarak Sayın Milli Eğitim Bakanı’na Ulu Önder Atatürk’ün Nutuk’unu iyice içine sindirerek okumasını öneririm. Onu okurken kesinlikle eğer bu değiştirilmesinden hoşnut olduğu Cumhuriyet ilkelerinden vazgeçilmiş olsaydı bugün TBMM’de kendisine bahşedilen milletvekilliğiyle bakanlığı söz konusu olamazdı. Tam güncelleştirilme adıyla yumuşatılan ve dar gelirlilerle kamuda çalışanlara yüklenen zamların toplumu kesinlikle ahlaki çöküşle kötü davranışlara sürükleyeceğine değinmeyi amaçlamışken, salı günü Bitlis’in Güroymak bölgesinde pusudaki PKK’lilerce güçlü patlatıcılarla oluşturulan katliamda, gene 5 polisle biri 2 yaşında bebek olmak üzere 3 sivilin de canına kıyıldığı haberiyle yüreklere ateş düştü. Yetmedi aynı günün akşamı Mardin’de PKK’nin yola döşediği patlatıcılarla üç askerimiz şehit edildi. Halkımız bu bitirilemeyen teröre karşı hükümetten her türlü vasıtayı kullanarak çare bulmasını istiyor; Yetsin artık yetsin diyor... HARB SEM H POROY Geçen birkaç gün içinde iki ayrı köşe yazısı okudum... Taraf gazetesinde Mehmet Baransu isimli kişi “Ergenekon’un kaçıncı basamağındayız” başlıklı yazısında bakın ne diyor: “Ergenekon’da çıkmamız gereken 100 basamak var. Bugün itibarıyla 15, bilemediniz 20’nci basamağa adım attık. 28 Şubat’ı, askeri, siyasetçisi, medyası, sivil unsurları ve tüm aktörleriyle yargılamaya başladığımızda 40’ıncı basamağa çıkacağımızı düşünüyorum. Susurluk çetesinin tüm aktörleriyle soruşturulmaya başlandığı an da 60’ıncı basamağa doğru yol alacağız. 70’inci basamakta soruşturulması gereken isimler ‘Ejderler’ yani işadamları... Yazımı asla 100’üncü basamağa çıkamayacağız diyerek noktalayayım. Çünkü 70’ten sonrası, uluslararası boyutlara giriyor ve Türkiye henüz o yapıyla mücadele edecek güçte ve noktada değil.” Bu şahıs, bundan önce de bu tür yazılar yazmış, Ergenekon operasyonunda tutuklanacak kişilerin tariflerini vermişti. Hatta televizyonda marifetlerini anlatırken “Mustafa Balbay’ı da içeri aldık” demiş, sonra gafının farkına varıp, “aldılar” diyerek düzeltme yapmıştı!.. Sürmekte olan bir davaya böylesine cüretkâr biçimde müdahale eden, nerdeyse isim listesi yayımlayacak olan bu adama “nerden biliyorsun, sorgu odasında mıydın” diye sormak gerekmiyor mu? Gelelim Yiğit Bulut isimli Habertürk köşe yazarının “Karanlık odalarda çok şey gizli” başlıklı yazısına… Oda TV’nin, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı eleştirmesine çok bozulmuş, aynen şu satırları karalamış: “Ulusalcı görünen bu yapılanmanın ‘İsrailPKK” çizgisinde nerede durduğunu anlayamazsak, Ergenekon dahil iç içe geçmiş birçok yapıyı analiz edemez ve detayları göremeyiz!” Böylesine ağır bir suçlamayı güzelce sıvadıktan sonra yetinmemiş, Odatv iddianamesini okuyup suç namına hiçbir şey bulamadığını yazan gazetecileri de “kafaları bulandırmaya çaba gösteren” gafiller olarak mahkum edivermiş. Cevap veremeyecek durumda olan, hücrelerde tutulan gazetecilerle ilgili öylesine ağır iddialar ileri sürmüş ki, savcıların “ver bakalım arkadaş delilleri, iddianameye ekleyelim” demesi gerekir!.. Okuyunca midem bulandı ve aynen şöyle düşündüm: Eğer bunlara gazeteci, köşe yazarı deniyorsa… Haberi ekranda görünce boğazıma kocaman ve acı bir yumru oturuverdi; PKK’nin alçakça saldırısında 24 vatan evladı daha toprağa düşmüş, 19 asker ise yaralı. Ve cumhurbaşkanının “kanları yerde kalmayacak” türünden açıklaması.. Eminim diğer büyüklerimiz de buna benzer şeyler söyleyecek. Hepsi boş, hepsi yalan!.. O birliklerin komutanlarının Hasdal’da tutuklu olduğu, “ABD’nin stratejik ortağı olduğunu” övünerek ilan edenlerin, Amerika izin vermeden hiçbir şey yapamayacağı ise kocaman bir gerçek!.. Bu duruma isyan edip, Başbakanlık’ın önünde protesto yapmak isteyen gazilere dayak atan güvenlik görevlileri ise Türkiye’nin asıl büyük gerçeği!.. Gazisini döven polis, gıkı çıkmayan bir toplum, erdemsizlik çukurunda debelenen bir ülke, geriye ne kaldı?!.. Gücünüz gazilere mi yetiyor? HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN T.C. ADANA 3. (SULH HUKUK MAH.) SATIŞ MEMURLUĞU TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI 2011/3 Satış Tapu Kaydı: ADANA ili, YÜREĞİR ilçesi, KARŞIYAKA Mahallesi/köyü 3104 ada, 37 parsel, 194,00 m2 Ev ve arsa Özellikleri: Taşınmaz Yavuzlar Mahallesi Orhan Kemal Bulvarı 40092 sokak no 7’de bulunmakta bulvara takriben 50 metre güneyinde Yavuzlar İlköğretim Okulu’na takriben 200 metre mesafede bulunmakta olup parsel üzerinde betonarme karkas tarzında yapılmış iki katlı yapı bulunmakta, zemin kat 2 oda, ortada salon gibi yer, beton tezgâhta mutfak, banyo ve WC olarak yapılmış zemin kaplaması sap duvarları sıvalı boyalı mutfak beton altı ve üstü dolapta WC dışarıda bahçede yapılmış basit niteliklidir zemin kat zeminde 110,00 m2 oturum alanlıdır. ÜST KAT İSE 3 oda, salon, mutfak, banyo WC olarak yapılmış ahşap doğramalı üst kat ise 130 m2 oturum alanlıdır. Mahalle rayiçlere göre yapının hali hazır durumu göz önüne alındığında 70.000,00 TL değerinde olduğu, Parsel üzerinde zeytin ağacı, Portakal ağacı ve Turunç ağaçları mevcut olup bu ağaçlar ise 500,00 TL değerinde olduğu, ZEMİN DEĞERİ: Taşınmazın bulunduğu yer kullanım şekli ve imar durumu göz önüne alındığında 1 m2’sinin 150,00 TL değerinde olduğu zemin değerinin tamamı 29.100,00 TL değerinde olduğu, Parsel üzerindeki yapı, ağaçlar ve zemin değerinin tamamı 99.600,00 TL Muhammen bedel üzerinden satılacaktır. İmar Durumu: A 2 İki katta mesken Satış Saati: Saat 10.00 ila 10.15 Arası Muhammen Bedel: 99.600,00 TL Satış Şartları; 1Satış 28/11/2011 PAZARTESİ günü yukarıda belirtilen saatler arasında Adana Adliyesi 5. katında 408 nolu PVC’li odada adresinde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen değerin yüzde 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve paylaştırma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedele alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 08/12/2011 PERŞEMBE günü aynı yer ve saatler arasında ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da rüçhanlı alacaklıların alacakları toplamını, satış ve paylaştırma giderlerini geçmesi ve arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde 40’ını bulması lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20’si nispetinde Türk Lirası peşin para veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcıya istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tapu alım harcı, damga vergisi ile KDV alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. Tellaliye harcı satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde memurluğumuza bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır. 4Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra iflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir, iki ihale arasındaki farktan ve yüzde 10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla memurluğumuza başvurmaları gerekmektedir. İşbu ilan tebligat yapılamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan oIunur.12/10/2011 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 64704) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Halk edebiyatına 1 özgü, sekizli hece ölçüsüyle yazılan 2 ve ilk dizesinde 3 “bre, behey” gibi 4 bir ünleme yer verilen şiir türü. 2/ 5 Huzur... Kayak. 3/ 6 Bükerek germek 7 için iki kat edilmiş bir ipin ucuna geçi 8 rilen tahta parçası. 9 4/ Sodyum elemen1 2 3 4 5 6 7 8 9 tinin simgesi... Orta Amerika’da bir ülke. 5/ Ulus 1 U Ç H İ S A R S lararası Para Fonu’nun 2 L A O S R E Z E simgesi... Süsen bitkisi 3 U Ğ R A Ş I U R nin, Cezayir’de yiyecek 4 K A T U K A L A olarak kullanılan soğanına 5 A N İ MA Ş A N verilen ad. 6/ Üvey anne... 6Y K U R A L D Suudi Arabistan’ın plaka 7A S H A V A L E imi. 7/ Yunan mitolojiE T İ AMA R sinde, Zeus’un eşi olan 8 tanrıça... Bir nota. 8/ “En 9 A L İ K E M A L sinsi bir gibidir geçmeyen zaman” (Y. K. Beyatlı)... Eskiden gemilerde kürek çekmeye mahkum edilmiş kimse. 9/ Acıma, şefkat... Şöhret. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk edebiyatında aruz ölçüsüyle yazılan şiir türlerinden biri. 2/ Utanç duyma... Hafıza kaybı. 3/ Dinsel tören ve kuralları... Eski bir ağırlık ölçüsü birimi. 4/ Züppe... Lantan elementinin simgesi. 5/ Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı... Bir nota. 6/ Anı niteliği taşıyan kısa anlatı. 7/ Ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka... Siper, hendek. 8/ Sözlük.. Asker. 9/ Boru sesi... Kazak başkanlarına verilen ad. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle