18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 OCAK 2011 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN 12’nin 1’indeki bir hizmetli 1.460 lira, 13’ün 1’indeki bir memur da 1.333 lira yerine 1.496 lira maaş alacak Yüzde 4.22 zamma talim Memur maaşları enflasyon farkı ve ocak zammına göre yeniden belirlendi. Yüzde 4.22 olarak belirlenen memur maaş zammı, denge tazminatı ve aile yardımındaki artış da dahil edildiğinde, yüzde 5.1 ile yüzde 12.3 arasında yükselecek. ANKARA (AA) Memur maaş katsayıları, 0.21’lik enflasyon farkı ve yüzde 4’lük ocak zammına göre yeniden belirlendi. Katsayılara göre yüzde 4.22 olarak belirlenen memur maaş zammı, denge tazminatı ve aile yardımındaki artış da dahil edildiğinde, yüzde 5.1 ile yüzde 12.3 düzeyine yükselecek. Bu arada memur sendikalarıyla yapılan toplu görüşmeler sırasında uzlaşma sağlanan konular da maaş düzenlemelerine yansıtıldı. Aralık maaşlarının içinde 89.17 liralık aile yardımı, 44.58 liralık çocuk yardımı ve buna göre hesaplanan asgari geçim indirimi yer alıyor. Ocak ayı maaşlarının içinde 112.94 liralık aile yardımı, 46.47 liralık çocuk yardımı ve asgari geçim indiriminin yanı sıra denge tazminatındaki artış da bulunuyor. Maliye Bakanlığı, maaş tablosunda döner sermaye ya da ek ders ücreti adı altında yapılan ödemelerin de toplama dahil edilerek kıyaslama yapılması gerektiğini belirtiyor. Maliye Bakanlığı, enflasyon farkı nedeniyle sözleşmeli ücret tavanlarını da yeniden düzenledi. Buna göre KİT’lerde sözleşmeli olarak çalışan personelin aralık ayında 3.120 lira olan ücret tavanı, ocakta 3.252 liraya çıkarıldı. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu 4B kapsamında çalışanların ücret tavanı ise 2.767 liradan 2.884 liraya yükseltildi. En yüksek devlet memurunun aralıkta 3.219 lira olan sözleşme ücreti de bu yılın ocakhaziran döneminde 3.355 lira olarak belirlendi. Hoş Geldin 2011: Yüksek Büyüme, Düşük Enflasyon, Ne Pahasına? 2011’in ilk günleri ekonomi cephesinde “güzel” haberler ile başladı: Türkiye İstatistik Kurumu tahminlerine göre aralık ayı tüketici enflasyonu binde eksi 30 olarak gerçekleşti. Böylelikle 2010 yıl sonu enflasyonu yüzde 6.4’e gerilemiş oldu. Bu rakam, Merkez Bankası’nın 2010 yılı sonu hedefi olan yüzde 6.5’in altında idi. Yılın ilk dokuz ayına ait milli gelir istatistiklerinden ekonominin yüzde 8.9 büyümüş olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, 2010 yılının bir Türk mucizesi yarattığı şimdiden muştulanabilir mi acaba? Verilerden devam edelim: Geçen hafta sonu bir yandan da kasım ayına ilişkin dış ticaret istatistikleri yayımlanmış idi. Buna göre Türkiye’nin dış ticaret açığı kasım ayında bir önceki yıla görece yüzde 106.8 artarak yeni bir rekora imza atıyordu. TÜİK’in verilerine göre ihracatımız 2010 yılının ilk 11 ayında geçen yılın aynı dönemine görece yüzde 10.9 artarak 102.1 milyar dolara; ithalatımız ise yüzde 31 artarak 164.9 milyar dolara yükselmiş idi. Dolayısıyla aynı dönemde dış ticaret açığı yüzde 85.7 artışla 33.8 milyar dolardan, 62.8 milyar dolara tırmanmış durumdaydı. Dış ticaret açığına, işçi dövizleri, kâr transferleri, yurtdışı borç faiz ödemeleri ve diğer görünmez kalemlerin eklenmesiyle elde edilen cari işlemler açığı ise yılın ilk 11 ayında 42 milyar dolara ulaşmış gözüküyor ve toplamda 2010 milli gelirinin yüzde 6’sına değin çıkacağı öngörülüyor. Kuşkusuz tek başına cari işlemler açığının boyutu çok anlamlı değil. Sorunun can noktası çok fazla dış açık veren bir ekonomi olmakta değil, söz konusu açığın nasıl finanse edildiğinde düğümleniyor. Türkiye’nin cari açığının finansman biçimi çoğunlukla sıcak para diye tanımladığımız portföy yatırımları girişleri ile karşılanmakta olduğunu görüyoruz. Yılın ilk dokuz ayında cari açığın yüzde 46’sı portföy yatırımları ile finanse edilebilmiş durumdaydı. Öyle ki, 2009’un başında 35 milyar dolara kadar gerilemiş olan sıcak para stoku, 2009 sonunda 68 milyar dolara, bu yılın kasım ayı sonunda ise 90 milyar dolara ulaşmış idi. Aşağıdaki grafik, hisse senedi ve iç borçlanma senetleri (DİBS) üzerine olan yabancı yatırımcı talebini (sıcak para stoku) vermektedir. 2009’un ikinci yarısından başlayarak Türkiye’nin uluslararası pazarlarda nasıl bir spekülasyon cenneti olarak değerlendirilmekte olduğu son derece açık olarak görülmektedir. İşsizliğe çare bulamadık TEPAV’a göre büyümede gösterilen başarı istihdama yansımadı, ihracatsız toparlanmayla cari açık tehlikeli boyutlara ulaştı Ekonomi Servisi Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Türkiye’nin 2010’da büyüme performansıyla ciddi bir başarı yakaladığını, ancak işsizlikte ve ihracatta toparlanma sürecinin daha tamamlanamadığını açıkladı. TEPAV’ın Sarp Kalkan imzasıyla yayımladığı “Toparlanmanın üçte biri tamamlandı ama bir problemimiz var” başlıklı politika notunda, geçen yıl üretim ve iç tüketim gibi göstergelerin kriz öncesi düzeyini yakaladığı halde, işsizliğin istenen düzeye inememesi ve ihracatın halen düşük seviyelerde olması ekonomi açısından düşündürücü olarak değerlendirildi. Notta, ihracatsız toparlanmanın cari açık sorununu tarihsel olarak tehlikeli bir düzeye getirdiği belirtildi. Krizin en ciddi etkisinin işsizlik oranında gözlendiği ifade edilen notta, “Kriz etkisini o alanda hâlâ devam ettirmektedir. Krizle birlikte işsizlik oranı yüzde 32 artmıştır. 2010’da hızlı bir toparlanma gözlenmesine rağmen işsizlik oranının son iki çeyrekte yüzde 12’nin biraz altında sabitlenmesi, sorunun orta vadeli bir problem haline dönüşmesi ihtimalini güçlendirmektedir” denildi. Notta “Orta Vadeli Program’daki büyüme tahmini yüzde 4.5 iken ve tüm makroekonomik dengeler bu tahmin üzerine kurulmuşken, sonuç yüzde 7.58’lik bir büyüme çıkarsa bu, ekonominin başarıyla yönetilmekte olduğuna dair bir gösterge değildir” denildi. Gönül ve Zorlu, Taktik İnsansız Hava Aracı Geliştirme Projesi Sözleşmesi’ni imzaladı. Yerli insansız hava aracı Vestel’e emanet Ekonomi Servisi Vestel Savunma ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı arasında Taktik İnsansız Hava Aracı Geliştirme Projesi Sözleşmesi imzalandı. Proje çerçevesinde 6 hava aracı, 3 yer kontrol istasyonu ve bir katapult (Fırlatma rampası) yapılacak. Projede “Karayel” adı verilen Taktik İnsansız Hava Aracı’nın Vestel’den istenen özelliklerden daha iyi bir performans göstermesi bekleniyor. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, “Mini insansız hava araçları, Taktik İHA’lar ve ANKA uçaklarımız ile birlikte insansız hava araçları alanındaki dışa bağımlılığımız sona erdirilmiş bulunmaktadır” dedi. Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu da “Teknolojiye yaptığımız yatırımlarımızı savunma ve havacılıkta da sürdürerek Türk savunma sanayiinin ihraç edeceği ilk insansız hava araçlarını da üretmeyi hedefliyoruz” dedi. Vestel Savunma Sanayi Genel Müdürü Aziz Sipahi de Karayel’in havada kalma süresinin yaklaşık 20 saat, faydalı yük taşıma kapasitesinin 7080 kg, uçuş yüksekliğinin ise 22 feet olarak tasarlandığını belirterek istenen özelliklerden daha iyi performans göstereceğini kaydetti. Kaynak: TC Merkez Bankası Veri Dağıtım Sistemi Türk finans piyasalarının sıcak para akımlarının spekülatif saldırısına uğraması kuşkusuz yeni değildir. 199093, 2000, 20042007 ara dönemlerinde de Türkiye’ye yoğun olarak sıcak para girişi yaşanmış idi. Sıcak para akımları büyük boyutlarda ulusal ekonomiye akarken, bir yandan ithalatı ucuzlatmakta ve tüketim ve yatırım talebini canlı tutarak milli gelirin büyüme hızını kamçılamaktadır. Diğer yandan da döviz girişlerinin yarattığı bolluk sayesinde döviz kuru ucuzlamakta, ucuzlayan ara malı ithalatı sayesinde de maliyetler gerilemektedir. Böylece dövizin ucuzluğunun olası kıldığı enflasyonda düşüş sağlanmaktadır. Dolayısıyla, enflasyondaki gerilemenin ve milli gelirdeki hızlı artışın ardında en büyük paya sahip olan olgu, sıcak para akımlarının finanse etmekte olduğu cari işlemler açıklarıdır. Türkiye bu tür spekülatif büyüme sürecine ilk defa sürüklenmiyor. Sorun, her bu tür spekülatif büyüme yolağının ardında yatan olgunun, uluslararası finans sermayesinin kaprislerine bağımlılık ve her defasında bu sürecin yeni bir reel kriz ile tökezlemesi tehlikesidir. Son yirmi yılın kriz yazının en önemli dersini unutmayalım: yeni bir krize ve makro ekonomik dengesizliklere en açık olan ülke, uluslararası sermayenin en gözde konumunda olan ekonomidir. ‘VAN WAY’ HAVALANMAYA HAZIR Vanlı işadamı Aslan Bayram’ın kurduğu Van’ın ilk havayolu, Van Way havayolu şirketi, 15 Ocak’ta seferlerine başlayacak. Bayram, Van Way projesinde çözüm ortakları olan Borajet ve Anadolujet’ten büyük destek aldıklarını anlattı. 15 Ocak’ta Gaziantep, Trabzon ve Ankara seferlerine başlayacaklarını bildiren Bayram, “Daha sonra İran’ın Urumiye, Tebriz, Tahran ile Irak’ın Süleymaniye, Erbil ve Ermenistan’ın Erivan’a uçmayı düşünüyoruz. Sonraki hedefimiz ise Ortadoğu ve Asya’ya açılmak” dedi. B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK [email protected] 1 Ocak 2011 sabahına gazetelerin “Taksim’de kızlara tacizde bulunan 33 apaçi tutuklandı” haberleri ile uyanınca yeni yılın ilk yazı konusu da belirlenmiş oldu: Türkiye’nin gençliği... Ama önce “apaçi” sözcüğüne takıldığım için yeni jargonlar için sıklıkla başvurduğum Ekşi Sözlük’te bulduklarımı paylaşayım isterseniz: Türk argosunda kıro menşeli kelime... Her pazar günü düzenli olarak sakin ve temiz sayfiye yerlerine akın ederek bölgenin yerli halkını canından bezdiren, yanlarında getirdikleri envai çesit malzeme ile yerleştikleri çalı gölgesinin içine eden, eğlence anlayışlarının içinde mutlaka başkasına sıkıntı ve/veya zarar verme unsurlarının yer aldığı insan topluluğu... Apaçiler sosyal seviyesi düşük ama savaşçı bir türdür. Kot altına siyah ayakkabı, üstüne sahte marka kıyafet giyerler, kasıntı olurlar... Ülke nüfusunda önemli bir paya sahiptirler... İşin şakası bir yana; ülkeyi yönetenlerin “genç nüfus sayısı” ile övünmekten başka bir şey yapmadığı 1526 yaş arası gençliği ise hepimizin bildiği şekilde şöyle özetleyebiliriz sanırım: Büyük çoğunluğu kentlerin varoşlarında ya Apaçi Kültürü!!!.. şayan, doğru düzgün bir eğitim alamamış, işsiz ya da vasıfsız işlerde güvencesiz çalışan, geleceğe ilişkin umutlarını yalnızca şans oyunlarına bağlayabilen gençler... Apaçi yalnızca bir sonuç, toplumun bize tuttuğu bir ayna. Aynanın gerisinde ise eğitimsizlik, kültürel gelişimden yoksun olma, yoksulluk yatmakta. Biz bu toplumsal soruna gözümüzü yumdukça apaçilerin sayısının her geçen gün artacağının farkında mıyız acaba? Küfürlü konuşmayı espri yapmakla bir tutan, çabuk öfkelenen, kız arkadaşlarına sokakta bağırıp itekleyen bu gençlerin şimdi olmasa bile ileride evlendikleri kadına şiddet uygulayacağının sinyallerini görmüyor muyuz? Evet Türkiye değişiyor, gökdelenler, güvenlikli siteler, yaşam merkezi olarak sunulan alış veriş merkezleri, kredi kartına taksitlerle körüklenen tüketim işin bir boyutu ise bir diğer boyutu toplumsal bölünme. Açılan uçurumun sadece etnik ya da dinci merkezli olmaması, kültürel ve sosyal yaşama biçimlerinin de radikal biçimde birbirinden giderek ayrılması... İşte bu ürkütüyor insanı... Aynı toprakları paylaştığın, aynı dili konuşup aynı müziği dinlediğin, milli maçlarda beraber coştuğun insanların arasındaki bu inanılmaz farklılık... Kurulduğu 2002 yılından beri ilTOPLUM İÇİN ÇALIŞAN di. TOG geçen hafta, sekiz yılgi ile izliyorum Toplum Gönüllülelık çalışmanın gençlerdeki etTOG’LU GENÇLER ri Vakfı’nı (TOG)... İbrahim Betil’in kisini bilimsel bir çalışmayla 8 yıl önce “gençliğin enerjisini ortaya çıkardı ve kamuoyu ile toplumsal faydaya dönüştürmeyi amaçlayan bir paylaştı. İzmir Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. değişim ve dönüşüm projesi” olarak tanıtmıştı Doç. Dr. Ekrem Düzen ve ekibi, iki yıllık bir çalışTOG’u... Üniversite öğrencilerinin gönüllü katılımı ile mayla sivil katılımın sosyal ve bireysel gelişime etbaşladı, öyle sürüyor. 64 ilde 94 üniversitede 22 bin kisini ölçtü. 73 ilde ve 117 üniversitede 2 bin 242 700 proje gönüllüsü ile sürüyor. Her yıl 700’ün üzegenç ile görüşülerek yapılan araştırmaya göre, görinde yerel, ulusal ve uluslararası proje gerçekleşnüllü gençlerin sosyal ve bireysel gelişimi akranlatiriliyor. İşin belki de en çarpıcı yanı, öğrencilerin sosrına göre yüzde 20 daha yüksek. TOG’lu gençlerin, yal fayda yaratacakları projeleri kendilerinin seçmesi, ‘birey’ olduklarının, kendilerine özgü özelliklerinin farfinansman olanaklarını sponsorlar bularak kendilekına varmaları konusundaki gelişim, akranlarına görinin yaratıyor olmaları. Mikrokrediden üreme sağre iki yılda yüzde 25 artmış. Kendilerini ve çevrelelığına, akran eğitimi projesinden yaşayan kütüpharini değiştirebileceklerine yönelik benlik yeterliliği ise neye, cezaevlerinde tutuklu çocuklar için geliştirilen yüzde 10 artış gösteriyor. Belli ki TOG’lu gençler hem projelere kadar pek çok başarılı sonuçlar elde edilkendilerine hem de çevrelerine önemli katkı yapıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle