Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
ARI DÜŞÜNCE
HULKİ AKTUNÇ
Sağol Serço!
Hayvanların bilgi edinme-bilgi iletme süreçleriyle
ilgili bir kitap okumuştum. Ak bağırlı Kanada
serçesinden söz ediyordu. Sürü lideri, bir erkek.
Yemlik bir şeyler bulduğunda tuzak mı, değil mi
denetliyor; sonra dişilere, küçüklere haber veriyor,
gelsin yesinler diye. Serçenin düşmana karşı
büyük silahları: Ürkeklik, kuşkuculuk, havada sabit
kalmayı bile sağlayabilen çok hızlı kanatlar. Daima
güvenlik arar serçe.
Kanada serçesi, endemik. Beyaz ayı gibi. Beyaz
bağırlı.
Hayvanları ve bitkileri izlemek, gözlemlemek
bana çok şey kazandırdı. (Belirdi kandilleri
atkestanesinin.) Endemi ve endemik kavramlarıysa
bende zihinsel bir açılım yarattı. Yok olmasına
çeyrek kalmış bitkiler, hayvanlar. Destansı yaşam
kavgaları onların. (Suyun damlasından korkar kedi
değil mi? Peki, Türk kedisi neden mükemmel bir
yüzücü? Endemik. Dünyada tek.)
Bizim balkon demiryoluna bakar (Feneryolu).
Yüksek bir gökyüzümüz var. Yaşlı ağaçlarımız var.
Kuşlarla paylaştığımız.
Raylar, kargalar ile martıların egemenlik
sınırlarını gösteriyor. Rayların deniz ötesi,
martıların. Deniz berisi, kargaların egemenlik alanı.
Biz, deniz berisindeyiz ama kargalarla aramız iyi
değil. Çok haşin onlar: Yumurta dolu yuvalara,
hatta kedi yavrusuna saldırdığını gördük
kargaların. Yiyecek onu, öldürüp yiyor da. Bir seri
-civciv- katilidir de karga.
Ayda bir martı-karga savaşı oluyor. Egemenlik
sınırı şöyle bir sınanıp aynen kalıyor.
Balkonumuza en sık gelen kuşlar arasında güç
sıralaması: Karga, güvercin, kumru, serçe… Bağrı
yarık bir kumru görürseniz, nedeni karga.
Balkona ekmek kırıntısı, çoğunlukla da buğday
koyuyoruz: Saydığım sırayla tüketiyorlar. Serçe
bazen küçük bir dalışla avını kapıp gidiyor. Sıra
mıra dinlemiyor.
Kara bağırlı Marmara serçesi: Kitapta yeri yok.
Semra ile uydurduk. Bizim balkona en çok gelip
yem güvenlik denetimi yapan erkek serçenin kara
göğsünden esinlendik. Geliyor, dikkatle bakıyor,
sonra bir adet buğday alaraktan pırr. Haber
vermeye gidiyor.
Pırrr haberinin ardından da birçok dişi ve genç
serçe geliyor, yemleniyor.
Kumrular durumu fark ederse, serçeye yem yok.
Güvercinler görürse, kumrulara da serçelere de
yem yok. Gücü gücü yetene.
Su içerken bile!
Semra da ben de erken uyananlardanız. Güneş
yükseliyor: Tan ağartısını, gün ışığını sanki bir
şarkıyla karşılıyor kuşlar ve biz de 6.30-7.00 dedin
mi ayaktayız.. Çay. Kahvaltı. Gazete. Düş
yorumları.
Kara Bart ile bir kış sabahı tanıştık. Yemliğe
geldi, öttü. – Ne var delikanlı? – Gene öttü. –
Yanına yaklaştım, konuştuk sanki… – Yem
nerede bu sabah? – Tamam getiriyoruz efendim.
Ben Kara Bağır demiştim, Semra Kara Bart
dedi. Öyle oldu.
Semra, söyleşimize de tanıktır.
Birkaç yıl önce iki kumru (Gukkuruk ile
Mukkuruk) yuva yaptı balkonumuza. Çer çöp,
özellikle de çam iğneleri toplayıp getiriyor. Çıkıp
baktım. Helezonvari dizmiş. Sonra üzerine
dışkılıyor. Kuruyunca, yuva beton!
İki yavruyu uçurduklarını da gördük. Yavru
çıkmak istemiyor, Mukkuruk yumuşak, sevecen
kanat vuruyor. Uçtu ikisi de. Dokunaklıydı. Birkaç
metre dengesiz, sonra kırk yıldır uçarmış gibi.
Nereye uçtu bunlar? Ana baba yuvasının olduğu
ağaçlara uçtu. Nereden biliyorlar? Biz bilmiyoruz.
Kara Bart, Semra ile de konuşuyor. Bir cikcik iki
cikcak al sana buğday. “Yakışıklı oğlum benim!”
diyor Semra.
Kara Bart’ın eşlerinden birini gaga gagaya
beslediğini gördük. Aşk gibi.
Geçen pazar akşamı, balkondayım. Yakışıklı,
çok şen bir telaş içinde geldi. Balkon duvarına
adeta yapıştırdı… Nedir o?.. Ağı içinde bir
örümcek.
Kedilerin insan dostlarına fare armağan ettiğini
biliyordum. Serçenin insan arkadaşına armağan
getirdiğini gördüm.
- Buğdaylar için sağ olun! – Sen de sağ ol
serço, yakışıklım Kara Bart!
Kanadalı serçenin böyle bir davranışı olup
olmadığını bilmiyoruz.
Bizim serçolar endemik diye karar verdik.
Semra Serco Serco Marmariensis dedi.
“Olur Semra’nım, senin Latincen benden iyi!”
Okuma notlarından: Bir Osmanlı subayı anlatır.
Çanakkale Savaşları hakkında. “Çanakkale’de, bir
Çankırılı onbaşı vardı. En çetin şartlarda ‘Ha dayan!
Sonuna geldik!’ derdi.” (Kemal Tahir, “Bir Mülkiyet
Kalesi”, İthaki).
haktunc1949@yahoo.com
9 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr
ABD’li ünlü şarkıcı Christina Aguilera’nınilk sinema filmi “Burlesque” adlı müzika-linden ilk görüntüler yayımlandı. Başrol-
lerinde Aguilera’nın yanı sıra Kristen Bell, Stanley
Tucci ve Cher’in de yer aldığı filmin 7 Ocak 2011
yılında Türkiye’de vizyona girmesi bekleniyor. Yö-
netmenliğini Steve Antin’in yaptığı filmin “Moulin
Rouge” ve “Chicago” filmlerinin getirdiği müzikal
film dalgasını tekrar yaşatıp yaşatamayacağı ise
merak konusu. Filmde “Burlesque Lounge” adlımüzikholde yaşananlar anlatılıyor.
Aguilera, ‘Burlesque’
ile beyazperdede
SENEM ÖZCAN
M
etin Cengiz uzun yõllardõr
Türk şiirine katkõ sağlayan şa-
irlerden. Şiirden Yayõnla-
rõ’ndan çõkan “Sonsuzluk Çiseler Büyük
Sularda” ve “Bir Ebru Vurgusu Dün-
yaya Katkımız” adlõ şiir kitaplarõyla
“2010 Melih Cevdet Anday Şiir Ödü-
lü”ne layõk görülen Cengiz, yakõnda ya-
yõmlamaya başlayacağõ “Şiirden” adlõ şi-
ir dergisinin de müjdesini veriyor. Metin
Cengiz ile aldõğõ ödülden yola çõkarak Me-
lih Cevdat Anday, şiirin yeri ve çeviri üze-
rine konuştuk.
-Melih Cevdet Anday Ödülü’ne 5. yı-
lında siz değer görüldünüz. Bize bu
ödülün öneminden ve şiir ödüllerine
bakış açınızdan bahsedebilir misiniz?
Melih Cevdet Anday, modern Türk şii-
rinin kurucularõndan. Bu nedenle onun adõ-
na verilen ödül de oldukça değerli. Melih
Cevdet Anday Ödülü’nün bir başka
önemi ise Anday’õn kişiliğiyle de
bağdaşmõş bir ödül olmasõ. Dolayõ-
sõyla verilen ödül, şiirle birlikte şai-
rin kimliğine de veriliyor.
Ödül kadar ödülü alan isimler de ka-
litenin sürmesi açõsõndan oldukça
önemli. Ödülü şimdiye dek kazanan
küçük İskender, Özdemir İnce, Ah-
met Erhan ve Nihat Behram da
ödüle nitelik kazandõrma açõsõndan
oldukça başarõlõ isimler. Ödülün şiiriyle
belirli bir yere gelebilmiş şairlere ve-
rildiğini düşündüğümüzde benim açõmdan
çok sevindirici bir durum. Ödül, mevcut sis-
temin bir anlamda şairleri kutlamasõ, “Di-
limizi kullanarak iyi şiirler yazdınız, bi-
zi onurlandırdınız, devam etmenizi di-
leriz” denmesi benim için.
-Melih Cevdet Anday ile ilgili daha ön-
ce de yayımlanmış yazılarınız var. An-
day’ın şiir anlayışını kendi şiir anlayı-
şınızla bağdaştırdığınız noktalar var
mı?
Anday’õn şiirini üç dönemde incelemek
mümkün. İlk dönemini “Garip Şiiri”
içinde değerlendirmek doğru olur. Bu dö-
nemini sokaktaki insanõ işleyen yalõn dil ile
yazõlmõş şiirleri oluşturur. İkinci döneminde
ise dili daha çok zorladõğõ görülür. Şiirine
Yunan mitolojisini dahil eder ve insanõn in-
sanlaşma sürecini mitolojiye dayandõrõr.
Ancak bunu yaparken din-
lerden uzak durur. Bu nok-
tada bir mesaj verir An-
day, insanõn insanlaşma
sürecini, kendi yazgõsõna
ve kendi yazgõsõnõ oluş-
turan her şeye karşõ mü-
cadele olarak tanõmlar. Ben de bu dü-
şünceyi paylaşan biri olarak şiirlerimi bu
anlayõşla yazdõğõmõ da söyleyebilirim. Bir
diğer önemli özelliği de hem ikinci dönem
hem de üçüncü dönem olarak tanõmlaya-
bileceğimiz dönemlerde görülen dili zor-
lamasõ. Dilin içinden yazdõğõ, gönderme-
si dilin içinden olan şiirleri kaleme aldõğõ
bu döneme, Anday şiirinin zirvesi diyebi-
lirim ki beni de bu üçüncü dönemi daha çok
ilgilendirir. Çünkü ben de şiirimde çağrõ-
şõmõn her yere gidebilmesini, okuyanõn ken-
disine göre anlamlandõrabilmesini hedef-
lerim.
-Türk ve dünya edebiyatında şiiri ve
şiirin yerini nasıl değerlendiriyorsu-
nuz?
Şiir üzerine yazan ve düşünen biri ola-
rak şiire başlayan insanlar için konuşmak
isterim. Zaten her zaman okuru da az
olan bu tür, çeşitli sebeplerle itibarõnõ da
kaybediyor bence. Çağrõşõm güçlülüğü
göstermeyen, yaratõlmõş gerçeklik dõşõn-
da şiirin gerçekliğini yaratmayan bir şiir
oluşturulmuş durumda. Dâhice, çok derin,
okunduğu zaman anlaşõlmayan, ‘vay be
neler yazmış’ dedirten imge peşinde, ye-
ni bir hayat üretmeyen, anlamsõzlõğõ da an-
latmayan bir tür şiirin hâkimiyeti bu.
İtibar kaybõnõn önemli bir nedeni de
mevcut sistemin şiiri istememesi ve mo-
dern şiire karşõ olmasõ. Bunun sebebi de şii-
rin düzenin karşõsõnda yer almasõ ve önem-
li bir silah olmasõ. Sistem de buna karşõ-
lõk olarak kolay anlaşõlõr ve biraz da acõk-
lõ şiirler yazan kendi şairini çõkartõyor. Yurt-
dõşõnda da durumun çok farklõ olmadõğõ-
nõ katõldõğõm festivallerde dünyanõn dört bir
yanõndan tanõştõğõm şairlerden öğreniyorum.
-Şiirin siyasetle ilişkisi ve Türkiye’de
şiire karşı alınan tutum hakkında neler
dersiniz?
Şairin siyasi duruşu ile şiirin siyasi du-
ruşu da aynõ olmayabilir. Şair belli bir ideo-
loji içerisinden yazõyor olabilir; ancak şii-
ri, onu okuyan herkesi çarpabilir. Şiir bi-
zim dõşõmõzda kendine bir yaşama alanõ bu-
lur. Yazõldõğõ an, şairinden bağõmsõz hale
gelir ve kendine özgü bir organizmaya sa-
hip olur. Şiir yaşayan canlõ bir varlõktõr ve
kötü şiirler ölür, iyi şiirler yaşar. Siyaset-
le ilişkisi ise siyasetin günlük yaşama,
şiirin ise günlük yaşamõn ötesine dair ol-
masõyla ilgilidir.
Bizde şiire bakõş açõsõ daha ilk ve orta-
öğretimden çarptõrõlõr. Hemen hemen her-
kes ilkgençlik çağlarõnda ‘şiir’ yazar an-
cak okullarda okutulan şiirler konusunda
ya seçici davranõlmadõğõ ya da yetersiz ka-
lõndõğõ için bu okullardan mezun olan genç-
ler şiire karşõ ilgisini kaybeder ve neredeyse
şiirden nefret eder hale gelir. Bu nedenle
de şiir kültürü daha oluşamadan kaybe-
dilmiş olur.
‘2010 Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’ne değer görülen Metin Cengiz:
“Anday, insanõn insanlaşma sürecini,
kendi yazgõsõna ve yazgõsõnõ oluşturan
her şeye karşõ mücadele olarak tanõmlar.
Ben de bu düşünceyi paylaşan biri olarak
şiirlerimi bu anlayõşla yazdõğõmõ
söyleyebilirim.”
Şiir itibar kaybediyor
Kültür Servisi - Ridley Scott’un ya-
põmcõlõğõnda, Kevin MacDonald’õn
yönetmenliğinde hayata geçen, video
paylaşõm sitesi YouTube’a yüklenen
kõsa filmlerden oluşacak “Life in a
Day” filmi projesi post prodüksiyon
aşamasõna ulaştõ. 24 Temmuz 2010
gününü tüm dünyadan videolarla an-
latacak film için, 197 farklõ ülkeden,
45 farklõ dilde siteye yüklenen video
sayõsõ tam seksen bini buldu. Variety
dergisinin verdiği habere göre, Kevin
MacDonald, yüklenen videolarõ tek
bir filme indirebilmek için yirmi kişi-
lik bir ekip kurmuş. Sadece YouTu-
be’a yüklenen videolardan oluşacak
filmin ilkgösterimi, ocak ayõnda ba-
ğõmsõz filmler için önemli bir alan
sayõlan Sundance Film Festivali’nde
ve YouTube’da gerçekleştirilecek.
Filmi bir zaman kapsülüne benzeten
yönetmen MacDonald’õn “Ben sizin
bir gününüzü çekmek istiyorum;
sizin, ailenizin, komşunuzun. Filmi
işinize giderken çekebilirsiniz, oğ-
lunuza, annenize ya da babaanne-
nize giderken. Amacım 24 saatlik
bir zaman diliminde hayatın bir
fotoğrafını çekebilmek. 24 Tem-
muz 2010’un nasıl bir gün olduğu-
nu gelecek nesillere anlatacak eşsiz
bir sosyal sinema deneyimi yaşat-
mak” olarak tanõmladõğõ “Life in a
Day”, 20 şanslõ kişiye isimlerinin ha-
zõrlanan filmin jeneriğinde “yönet-
men yardımcısı” olarak geçmesini
sağlayacak.
‘LIFE IN A DAY’ FİLMİ
YouTube
filmi kurgu
aşamasõnda
MetinCengiz