19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 2 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL ‘Dünyanõn Yeni Kobaylarõ İnsanlar mõ Olacak?’ GDO (genetiği değiştirilmiş organizma) konusunun, in- sanõn ve insanlõğõn geleceğini çok yakõndan ilgilendirdiği, her geçen gün çok daha iyi anlaşõlmaktadõr. GDO’nun boyutlarõnõn çok kapsamlõ ve değişik olduğu da değişik görüşlü bilim insanlarõnõn açõklamalarõndan an- laşõlmaktadõr. Uzun bir süredir, dünyanõn doğal dengeleri değiştirilmekte ve geleceği belirsiz deneylerle, insanoğlu, geleceği bilin- meyen bir yöne doğru sürüklenmektedir. Meksika Körfezi’ndeki, petrol kuyusunun yõkõlmasõ so- nucu denize yayõlan petrol, gelecekteki çok daha büyük çev- re felaketlerinin habercisidir. İnsanoğlunun dört bir yanõ tehlikeli maddelerle kuşatõl- mõştõr. İçtiğimiz sudan, yediğimiz ekmeğe kadar her şeye kuş- kuyla bakar duruma getirildik. GDO konusu, görsel ve yazõlõ medyada salt gõdalara odak- landõrõldõ. Bilim insanlarõnõn açõklamalardan, gen ve genetik deği- şiminin, günümüzdeki bütün organizmalarõ kapsadõğõ an- laşõlmaktadõr. Bugün bir milyara ulaşan insanõ yakõndan ilgilendiren ve her geçen gün katlanarak büyüyen açlõk sorununa çözüm getirmek için GDO’larõn gündeme geldiği vurgulanmaktadõr. Verimlerini arttõrmak için genleriyle oynanan ürünlerin, in- san vücudunda özümsendikten sonra, gerek o insana, ge- rekse o insandan üreyen kuşaklara da neler aktaracağõ bi- linmemektedir. Genetik konusunu ilk kez, Gregor Johann Mendel (1822 - 1884) gündeme getirmiş ve “genetiğin babası” olarak anõl- mõştõr. Mendel deneylerini bitkiler ve özellikle de “bezel- yeler” üzerinde yapmõş ve araştõrmalarõnõ sekiz yõl süren aralõksõz bir çalõşmayla sürdürdükten sonra sonuca ulaşa- bilmiştir. Genetik biliminin öncüsü ve babasõ olan Mendel, de- neylerinde, türlerin özelliklerinin “kalıtım yoluyla” son- raki kuşaklara aktarõldõğõnõ bulmuş ve günümüz genetik bi- limine öncülük etmiştir. Buluşlarõ “Mendel Yasaları” ola- rak bilinmektedir. Bu yasalar, kendisinden sonra gelenle- rin yaptõğõ deneylerle de doğrulanmõş ve “kalıtım kura- mının” her canlõ için geçerli olduğu, “kesin olarak” ka- nõtlanmõştõr. Birleşmiş Milletler Tarõm ve Gõda Örgütü (FAO), 2008 yõlõnda dünyada 1 milyar insanõn açlõk sorunu yaşamakta olduğunu açõklamaktadõr. Açlõk bir “salgın hastalık” gibi hõzla yayõlmaktadõr. Özel- likle geri kalmõş ülkelerde, önlenemeyen nüfus artõşõ, dünyanõn birincil sorunu konumuna gelmiştir. Bugün Af- rika açlõk sorununun en yoğun olduğu ülkelerin başõnda gel- mektedir. Bazõ kaynaklara göre Afrika’nõn bazõ bölgelerinde, her üç kişiden biri “aç yatıp aç kalkmaktadır”. Hindis- tan, Çin, Kongo Cumhuriyeti, Endonezya, Pakistan, Ban- gladeş ve Etiyopya, “en kötü beslenen” ülkelerin başõn- da gelmektedir. Küresel õsõnmanõn getirdiği, iklim değişikliği, su sõkõntõsõ, seller ile “erozyona uğrayan” topraklar ne- deniyle, önümüzdeki 20 yõl içinde yüzde 50 oranõnda ar- tacağõ kaçõnõlmaz görünen gõda gereksinimini karşõlama- nõn olanaksõz olduğu açõklanmaktadõr. Bu nedenle bazõ gõ- da ürünlerinde GDO’lar aracõlõğõ ile verimin yüzde 40’la- ra kadar artmasõ gereğinin duyulmakta olduğu savunul- maktadõr. Bugün GDO’lar dünyada insanõn içinde “kara kutu” ola- rak dolaşmaktadõr. Yarõn “kara kutu” açõldõğõnda gerçek de ortaya çõkmõş olacaktõr. Dileriz ki, o gün geldiğinde, insanlarõn, “kobay” gibi kul- lanõlmadõğõ anlaşõlsõn, ama iş işten geçmiş de olmasõn. Görünenler, “Dünyanın yeni kobayları insanlar mı ola- cak” sorusunu akla getirmektedir. Seçkin Mehmet Abdullah Gül’ün oğlu Mehmet Emre Gül’ün Harvard’a girmesinin ne kadar hayırlı olduğu ÖSYS sı- nav sonuçları ve kılavuzunun açık- lanması ile bir kez daha anlaşıldı. Mehmet Emre Gül, ne 49 kez yanlış yapılmış kılavuz ile karşı karşıya geldi, ne de resmi açık- lanmış başarı puanı bir hafta sonra yine resmi olarak değiştirilen şaşkın öğrencilerle aynı yazgıyı paylaştı. Milli gururumuz Meh- met Emre Gül, yanlışların yanlışlığı içinde yanlış bir iş yapmamak için yaz sıcağında ailecek üni- versite seçme işkencesi aşamasını da doğrudan doğruya sıçramış oldu. Böylelikle Mehmet Emre Gül, girişimci ruhun seç- kin örneklerinden oldu- ğunu bir kez daha kanıt- ladı. Bu ayrıcalıklı konumu nede- niyle Mehmet Emre Gül’ü kutluyor, kendisine o ünlü deyişteki gibi başarılar diliyoruz: Babasına bak, üniversitesini al. Yardımlar başladı Ankara sokakların- da Melih Gökçek’in “yardım” araçlarını görünce dostumuz Ümit Sarıaslan’ın aklına referandum düşmüş: “Sen misin ‘Hayır- da hayır vardır’ di- yen! Aldı iletiyi Ankara ayanı. Sultanın yüksek iltifatına mazhar ola- bilmek için kolları sı- vadı yeniden. Her iki koltuğun ve türlü kol- tukçunun çıkarlarının örtüştüğü bir kavşak- ta, bizim sokakta ha- reket başladı. Nerede hareket, orada bere- ket! Büyükşehir bele- diyesi gıda ve temiz- lik malzemesi dağı- tım araçları sokaklar- da arzı endam ettiği- ne göre, kampanya başladı demektir. Öyle ya, hayret ki hayır-dua kazanasın. Güncel adlandırma- sıyla evet oyu alasın!” Siyaset görevi CHP lideri Kemal Kı- lıçdaroğlu, toplum için siyaset yaptığını, bunu da bir “görev” olarak al- gıladığını hem görüşleri, hem de davranışları ile duyumsatıyor: Yorulmadan, yüksün- meden, çekinmeden sü- rekli hep halkla birlikte. Halka dokunuyor açık- çası. Epeydir halkla bağlarını koparmış parti örgütünü de bu yönde hareket etmesi için uya- rıyor. Dahası, partisine hatırı sayılır bir oy artışı sağlamadığı durumda genel başkanlıktan ayrı- lacağını duyurmaktan da kaçınmıyor. Dedik ya, Kılıçdaroğlu, siyaseti, Türkiye’yi çık- mazlardan, karamsarlık- tan, düşürüldüğü dipsiz kuyulardan kurtarmak için bir “toplumsal gö- rev” sayıyor. Siyaseti, olması gereken gibi ya- pıyor. Siyasetin halk adı- na, halk için yapılması gerektiği kuralını doğru- dan yaşama geçiriyor. O yüzden Kılıçdaroğ- lu’nun dediği doğrudur: Bir siyasetçi olarak Başbakan, Genelkurmay Başkanı ile olağandışı toplantılar yapıyorsa, ne görüştüğünü halka açık- lamak zorundadır. Açıklamazsa, siyaseti halk için değil, kendisi ve çevresi için ya da bi- rileri için yaptığını kanıt- lamış olur. Ya da gizli kapaklı işler yürüttüğü- nü, diktatörlüğe özendi- ğini. Gelir vergisinde değişiklikten yola çı- kıp yürürlüğe sokulan torba kanun “gecekondu affı” da öngörüyor. Şehir Plancıları Odası Genel Sekreteri Ümit Özcan, onların ne menem gecekon- dular olduklarına açıklık getiriyor: “Hazine adına tescil edilen taşın- mazların Büyükşehirlerde öncelikle Büyükşehirlere, talebin olmaması ha- linde ilgili belediyelere bedelsiz ola- rak devredilir şeklindeki hüküm ilk ba- kışta oldukça masum gibi görün- mekle birlikte, ‘Bu taşınmazların ya- pı sahiplerine satışı ve genel hü- kümlere göre değerlendirilmesi bu ka- nunun 5. maddesine göre yapılır’ cümlesi torba kanunda var olan ni- yetin ifadesi olarak ortaya çıkmakta- dır. Hazine taşınmazları üzerindeki ya- pı sahipleri deyişinin yasal karşılığı, ge- cekondular olmaktadır. Kanunun sö- zünü ettiği gecekonduların ise, bizim bildiğimiz fakir fukaranın oturduğu yer- lerden olmadığı, kamu arazilerine ya- pılmış havuzlu villaların da statü ola- rak gecekondu olduğu hatırlanacak olursa, böylesi önemli bir af düzen- lemesinin neden bunca sessizlik için- de kabul edilmiş olduğu da anlaşılmış olacaktır.” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hemen hemen her konuşmasında “Biz iktidara gelince, bugünküler gibi havuzlu villalarda oturmayacağız” di- yor ya... İşte o havuzlu villalar affe- dilmek üzere torbaya dolmuş... Villa affı PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU AKP’lilerin Bozulan Sinirleri “...Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir. Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.” 27 Nisan 2007 günü Genelkurmay’ın internet sitesinde yayımlanan zehir zemberek muhtıra metninin son bölümü yukarıdaki gibiydi. Muhtıra, demokrasiden umudunu kesip umutlarını Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlamış kesimlerin yüreklerine su serperken, “irticai eylemlerin odağı olduğu” Anayasa Mahkemesi tarafından tescil edilmiş AKP tabanında şok etkisi yaratmıştı. “Tabanında” diyoruz, çünkü parti yönetimi “muhtıra”yı umursamamış, tam tersine açıkça diklenme, meydan okuma pozisyonu almıştı. Bu pozisyonu AKP’ye üç ay sonra yapılan genel seçimlerde puan kazandırmış, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bel bağlayan “umutsuz demokratlar” büyük bir hüsran yaşamışlardı. “Muhtıra”nın yayımlandığı tarihten bir hafta sonra, 4 Mayıs günü Başbakan ve daha sonra, “O muhtırayı ben tek başıma kaleme aldım” diyecek olan dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt Dolmabahçe Sarayı’nda bir araya gelmişler, 2 saat 15 dakika baş başa görüşmüşlerdi. Bu görüşme bir “kutlama”, bir “teşekkür” ya da bir “pazarlık” buluşması mıydı? Bunu bilemiyoruz. Tek bildiğimiz Org. Yaşar Büyükanıt’a emekliliğine 20 gün kala, Bakanlar Kurulu kararıyla 8 Ağustos 2008 günü “Üstün Hizmet Madalyası” verildiği, bir de hizmetine değeri trilyonla ifade edilen zırhlı bir otomobil sunulduğu. İnsan ister istemez bu onurlandırmanın, bu ödüllendirmenin bir nedeni olmalı diye düşünüyor. Bir de işin kafa karıştıran bir yanı var: Bir hükümet, kendisine karşı zehir zemberek bir “muhtıra” kaleme almış bir kişiye “Üstün Hizmet Madalyası” verir mi? Sorunun yanıtı “vermez” olunca o zaman Cumhuriyet Halk Partisi’nin söz konusu “muhtıra”nın danışıklı dövüş olduğuna ilişkin savı haklılık kazanıyor. AKP’liler açısından gerçekten de son derece sinir bozucu bir durum; yoksa Hüseyin Çelik olsun, Bülent Arınç olsun, niçin böyle abuk sabuk sözler etsinler? Yok, CHP liderinin sözlerine “ölüler gülermiş”, yok CHP liderinin “boyu şu kadarcık”mış. Edilecek laf mı bunlar? Ama dedik ya sinirleri bozulmuş. Kamuoyu 4 Mayıs 2007 tarihli Dolmabahçe görüşmesinde neler konuşulduğunu haklı olarak merak ediyor. Yukarıda da sorulduğu gibi bu bir “kutlama”, “teşekkür” yoksa bir “pazarlık” buluşması mıdır? Bugünkü ortak kanı bunun bir “teşekkür” buluşması olduğu doğrultusundadır, nitekim Büyükanıt’a verilen “Üstün Hizmet Madalyası” AKP hükümetinin ona karşı olan şükran borcunun somut ifadesidir. AKP’lilerin sinirleri ne kadar bozulursa bozulsun bunun başka hiçbir mantıklı açıklaması yoktur. “Var!” diyorsanız, buyurun açıklayın. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Söz söyle- mekten korkma. 2/ Düşüncesiz- ce her işe atõ- lan... Yerölçü- münde kullanõ- lan taksimatlõ cetvel. 3/ Kara- deniz yöresine özgü, mõsõr unu- na çeşitli sebze- ler karõştõrõlarak yapõlan ekmek... Eski dilde ok. 4/ Siper, hendek... Himalaya- lar’da yaşadõğõna ina- nõlan “Kar Adam” a verilen ad. 5/ Ödeşme, razõ olma... Coşkun, esinle dolu. 6/ Ağrõ Dağõ’nda bir yayla... Verme, ödeme. 7/ Gözlem ve deneyimler sonucu elde edilmiş şeylerin tümü. 8/ An- laşma, uyuşma... Bir zaman birimi. 9/ Üstü kapalõ ola- rak anlatma... Marmara Denizi’nde turistik bir ada. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kekelemek ya da söyleyiş hatasõ yapmaktan çeki- nerek konuşmaktan korkma. 2/ “Denizayõsõ” da deni- len fok türü... İtici neden, güdü. 3/ “Yine --- yükünün kervanõ geldi / Çekemem bu derdi bölek seninle” (Fer- yadi)... Bir bilim ya da sanat alanõnda kullanõlan özel anlamlõ sözcük. 4/ 106 taşla oynanan bir oyun... Ley- lak rengi, açõk mor. 5/ Güzel söyleme ve yazma yete- neği. 6/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Boru sesi... Bir işi yerine getirme. 7/ “Çok hoş” anlamõnda argo sözcük. 8/ Oylumlu... Köpek... Halk dilinde bulgur pilavõna ve- rilen ad. 9/ Güney Amerika ve Okyanusya’da yetişen büyük bir orman ağacõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S E M P O Z Y U M E F O R N A L E K E B A N K E K İ L E K M E A L İ P A Ş A A L N A N E S İ T L A T İ F E Z A N T İ K E S E M İ R A M İ S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Alıçlarımızı istiyoruz Çankaya Belediye Baş- kanı Bülent Tanık’ın bize Dikmen alıçına sahip çık- maya söz verdiğini du- yurmuştuk. Alıç ağaçlarına düşkün birçok doğaseverden olumlu tepkiler aldık. Bun- lardan biri de Orkun Le- vent Boya idi: “Alıç ağacını ilk, anne- annemlerin bahçesinde tanımıştım, çocukluğum- da. Anneannem Tar- sus’taki evinin bahçesine bir çubuk dikmişti zama- nında. Sonrasında da biz- lere tırmanılacak bir ağaç- çık olmuştu o çubuk. Yıllar sonra Ankara’ya okumaya geldiğimde, 1994’te, Dik- men’de oturuyordum. Ge- lenekselleştirdiğim cu- martesi pikniklerinden bi- rini gerçekleştirmek üzere yola çıkmıştık. Keklik pı- narından Oran’a geçer- ken ani bir frenle durdum. Anneannemin ağacını görmüştüm. Umarım yi- ne o ağacın ve kardeşleri- nin gölgesi altına gireriz.” Arınmış Yazar Leylâ Erbil, ar- kadaşı Füsun Akatlı’yı andığı yazısında diyor ki: “Hitler’in hayal ettiği cennet vatan, Yahudiler- den arınmış Almanya idi! Biz de buranın Yahudile- riydik; solcu, ulusalcı, yurt- sever, cumhuriyetçi, laikçi, çağdaşlık yanlısı, aydın- lanmacı şucu bucu diye dışlanan kesim!” Çağ Bir zamanlar en çağcıl kentle- rimizden biri olan Diyarbakır, ge- çen günlerde Şeyh Sait’i an- mıştı. Bir zamanların en ışıklı kentimiz Tunceli’nin Munzur’un- da da Seyit Rıza’nın heykeli di- kilmiş... Şeyhlerden, seyitlerden umar bekleyen bir Türkiye... Çağ atlıyoruz: Geriye doğru. SERİK İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO:2010/304 Talimat. Satõlmasõna karar verilen gayrimenkulün cinsi, kõymeti, adedi ve evsafõ; 1. TAŞINMAZ. Antalya ili Serik İlçesi Kadriye beldesi 942 No’lu parselde kayõtlõ 1.606,00 m2 miktarlõ taşõnmaz 8 adet dubleks mesken ve arsasõ vasõflõ, 1/8 arsa paylõ B blok 2 No’lu bağõmsõz bölüm belediye hizmetlerinden tam olarak yararlanmaktadõr. Meskenin doğramalarõ PVC imalat olarak yapõlmõş, çatõsõ teras olarak bõrakõlmõş olup detaylõ bil- gi dosyadaki bilirkişi raporunda olmakla borçlunun TAM hissesi satõşa sunulacaktõr. SATIŞ SAATİ : 16.00-16.10 arasõnda SATIŞA ESAS DE- ĞERİ : 155.000,00-TL. İMAR DURUMU; Serik ilçesi Kadriye Belediye Başkanlõğõ’nõn 04/02/2010 tarih ve 190 sayõlõ cevabi yazõlarõ ile imar planõ dahilinde olduğu bildirilmiş olmakla detaylõ bilgi dosyada mevcuttur. Satõş Şartlarõ; 1- Birinci açõk arttõrma 06/09/2010 günü saat yukarõ- da belirtilen 16.00-16.10 arasõnda Serik İcra Dairesi’nde yapõlacaktõr. Bu arttõrmada muhammen kõymetlerinin %60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklar top- lamõnõ ve satõş masraflarõnõ geçmesi şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok arttõranõn taahhüdü baki kalmak şartõ ile art- tõrma on gün daha uzatõlarak onuncu gün olan 16/09/2010 tarihinde aynõ yer ve saatlerde ikinci arttõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu arttõrmada da bu miktar elde edilmemişse, ilanda gösterilen sürenin sonunda en çok arttõrana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttõrma bedeli malõn tahmin edilen kõy- metinin %40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanlõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bundan başka paraya çevirme ve pay- laştõrma masraflarõnõ geçmesi lazõmdõr. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir. 2- Arttõrmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kõymetlerin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktara kadar banka teminat mektubunu vermeleri lazõmdõr. Satõş bedeli üzerinden yasal oran- da % 18 KDV, ihale damga resmi, tapu harç ve masraflarõ ile tahliye ve teslim masraflarõ alõcõya aittir. Gayrimenkulün aynõndan olan birikmiş emlak vergisi ve tellaliye bedelleri satõş bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (irtifak hakkõ sahipleri) bu gayrimen- kul üzerinde ki haklarõnõ hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr. Aksi taktirde haklarõ tapu sicilinde sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaklardõr. 4- İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasõndaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizden müteselsilen mesul olacaklardõr. İhale farkõ ve temerrüt faizi ayrõca hükme hacet kalmaksõzõn dairemizce tahsil oluna- cak, bu miktar varsa önce teminat bedelinden alõnacaktõr. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup mas- rafõ verildiği taktirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilir. 6- Satõşa iştirak edeceklerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõla- caklarõ, satõş ilanõnõn tebligat yapõlamayan ilgililere gazete ile ilanen tebliğ yerine kaim olacağõ başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarõda yazõ- lõ 2010/304 Talimat sayõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. 26/07/2010 Basõn: 52853 HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle